3 Eylül 2014 Çarşamba

SIK SORULAN SORULAR



SIK SORULAN SORULAR (2014 - 1)
1- Sahtelerinden bahsetmiyoruz, gerçek bir Komünist Partisi’nin ideolojisi nedir? Ezilenlerin Marksizmi komünist bir partinin ideolojisi olabilir mi?
Komünist partilerin ideolojisi Marksizm-Leninizm’dir. “Ezilenlerin Marksizmi”nin herhangi bir komünist partisinin ideolojisi olması düşünülemez bile. “Ezilenlerin Marksizmi”, burjuva dünyanın Marksizm-Leninizm’e dönük tasfiyeci ideolojik ve politik saldırısının bir biçimidir. Marksizm-Leninizm’i yadsıyan, içeriğini boşaltan bir ideolojidir. “Ezilenlerin Marksizmi”, halkçı oportünizmin, tasfiyeci revizyonizmin, post-Marksizm’in sözde bir Marksizm yorumudur. Ayrıca vurgulanmalıdır: Bu sözde Marksizm, Leninizm’i unutturma, belleklerden silme tasfiyeci operasyonunun ideolojik-siyasi adıdır. “Ezilenlerin Marksizmi” propagandası, hem Marx-Engels’in Marksizm’ini hem de çağımızın Marksizm’i olan Leninizm’i revize eden, yadsıyan küçük burjuva karaktere sahip bir tasfiye harekâtıdır. Komünistler kendilerini Marksist olarak değil, Marksist-Leninist olarak tanımlarlar ve tanımlamalıdırlar da. Bu tanımlama komünistlerin tüm çalışmalarına damgasını vurmak zorundadır. Aksi tutum, tasfiyeci oportünizmin, ideolojik liberalleşmenin bataklığını ifade eder.
Çağımızın Marksizm’i, Marksizm-Leninizm’dir. Uluslararası burjuvazinin ve yedeğindeki bin bir renk ve tona sahip akıntının özellikle de 1980’lerin ortalarından ve 1989/91 dönemecinden bu yana sistematik bir tarzda Leninizm’i unutturma, “Elveda proletarya!” operasyonuna giriştiği koşullarda, bu, çok daha özel değer taşıyan ideolojik ve siyasal bir duruştur. Dolayısıyla ideolojik liberalleşmenin, ideolojik ve siyasi yabancılaşmanın, tasfiyeci rüzgârların etki gücünü ifade eden ve yansıtan her türden tanımlamalardan arınmak öncelikle ilkesel ve ideolojik bir görevdir. Marksist-Leninist komünistler, her dönem Marksist-Leninist literatüre sıkıca bağlı kalmakla, kendi sınıf dilini kullanmakla ve geliştirmekle yükümlüdürler. Devrimci proletaryanın kendi sınıf dili vardır. Devrimci proletaryanın ideolojik liberalizmin, post-modernizmin, post-Marksizmin ne teori ve tezlerine ne de kavram ve diline gereksinimi vardır. Aksine, bu bağlamda da araya kalınca bir sınır çizgisi çekmek onun vazgeçilmez görevlerinden birisidir.  İçerik biçimi belirler, içerikteki bozulma biçimdeki bozulmalarla yan yana ya da iç içe gider. (Kuşkusuz ki kimi zaman tersi de olur…) Her alanda olduğu gibi bu alanda da nesnel gerçeği, somut tarihsel gerçeği yansıtan ve bilimsel olarak ifade eden tanımlamalar kullanmalıdır.
2- Komünist partilerin sınıfsal bir niteliği var mı? Hangi sınıfı temsil ederler? Komünist bir parti ezilenlerin partisi midir?
Kuşkusuz ki komünist partilerin sınıfsal bir niteliği vardır. Dünyanın neresinde olursa olsun, herhangi bir komünist partisi, işçi sınıfı temsil eder. Komünist partisi herhangi bir sınıfın değil, yalnızca işçi sınıfının partisidir. Komünist partiler, herhangi bir sınıf ve tabakayı ya da herhangi bir ezilen toplumsal kategoriyi ya da ezilenleri değil, işçi sınıfını temel alırlar. Komünist işçi hareketine dayanarak tüm ezilenlerin mücadelesine de öncülük-önderlik ederler. İşçi sınıfını temsil etmeyen, temel almayan, komünist işçi hareketi yaratarak demokratik hareketlere önderlik yapma perspektifine sahip olmayan bir parti, komünist adını hak etmez, edemez. Veya aksi iddiasına karşın özellikle de pratik-politik duruşunda bu perspektife göre davranmayan ya da yönünü kaybetmiş, yönü belirsiz hale gelmiş, esen rüzgârlara göre davranan, her yere rastgele kılıç sallayan ya da sallıyor gibi gözüken herhangi bir komünist partisi de zamanla komünist niteliğini kaybeder. Ki bu bir gelişme yasasıdır.
Komünist partiler halkın, ezilenlerin; sömürüden, zulümden, toplumsal adaletsizlikten acı çeken bütün sınıf ve tabakaların, ulusların, milliyetlerin, dinlerin ve mezheplerin, cinslerin, kültürlerin vb. toplumsal kesimlerin haklı mücadelelerini destekler, dahası ve daha da önemlisi onların haklı kavgalarına, kendi sosyalist ve komünist amaçlarına bağlı olarak öncülük ederler. Sınıf bilinçli proletarya hangi sınıf ve tabakayı, hangi ezilen toplumsal kategoriyi etkilerse etkilesin emperyalizm ve kapitalizmden, gericilikten acı çeken tüm toplumsal kesimlerin sorunlarına en önde sahip çıkar ve savaşır. Kuşkusuz ki o, bu savaşımı kendi tarihsel ve politik misyonuna bağlı olarak, başka bir sınıf ve tabakanın ya da ezilen kesimin temsilcisi olarak değil, yalnızca proletaryanın temsilcisi olarak gerçekleştirir. Bu destekleme, öncülük etme görev ve eylemini ya da siyasetini Marksizm-Leninizm’i tasfiye etme operasyonunun adı olan “Ezilenlerin Marksizmi” teori ve pratiğini meşrulaştırmanın bin yüzlü aracı olarak kullanmak ise, tasfiyeci oportünizmin teorik ve pratik silahıdır. Halkların, ezilenlerin siyasal ve toplumsal mücadelelerini proleter dünya devrimi akıntısı içinde birleştirmek, enternasyonal proletaryanın temel görevlerinden birisidir. Halkların, ezilenlerin mücadeleleri dünya proleter devriminin yedeğidir. Bu mücadelelerin öncüsü de proletaryadır, proletarya olmalıdır… Proletaryayı temel almayan, komünist işçi hareketi yaratma temeline bağlı olarak hareket etmeyen, ezilenlerin kavgasıyla bu perspektiften ilişkilenmeyen, öncülük yapmayan, ezilenleri proletaryanın yerine ikame eden ya da buna yönelen herhangi bir komünist partisinin ise, Marksizm-Leninizm adına bu görevlerini de yerine getirmesi olanaklı değildir. Dahası, kendi tarihsel-politik misyonunu terk etmesi ya da terk etmeye yönelmesi anlamına gelir.
3- Komünist bir partinin gündelik faaliyetiyle programı arasında bir ilişki var mıdır? Varsa nasıl anlaşılmalı?
Evet, vardır; dahası, komünist partilerin gündelik faaliyetine programı yön verir. Programla gündelik faaliyet arasındaki ilişkinin kopması komünist partileri giderek komünist olmaktan çıkarır. Gündelik faaliyetler uğruna ve kısa erimli çıkarlar uğruna proletaryanın genel, temel ve sürekli çıkarlarının unutulması ya da feda edilmesi oportünizmdir. Devrimci proletarya, gündelik çalışmasını, kısa erimli ve geçici görevlerini sosyalist ve komünist perspektifine, bir bütün olarak programına bağlı olarak ele alır, yön verir, yönetir. Sosyalist perspektifin, programın ihmal edildiği, giderek unutulduğu koşullarda komünist bir parti ideolojik liberalleşmenin girdabına saplanarak yönünü kaybeder, reformculaşır. Burada gündelik faaliyet asgari ve azami programın gereklerine, kısa erimli çıkarlar uzun erimli çıkarlara, taktikler stratejiye, demokratik görevler sosyalist görevlere bağlı olarak ele alınmak zorundadır. Bu bağıntıdaki sapmalar, kopmalar, kopuşlar devrimci proletaryanın niteliksel aşınmasına, giderek niteliğini kaybetmesine yol açar.
4- Devrimci demokrasiyle proletarya devrimciliği arasında fark var mıdır? Varsa ana ayrım noktaları nelerdir?
Devrimci-demokrasi halkçı devrimciliği, proletarya devrimciliği ise komünist devrimciliği temsil eder. Devrimci-demokrasi ezilen, sömürülen emekçi bir sınıf olan küçük burjuvaziyi, proletarya devrimciliği ise işçi sınıfını temsil eder. Devrimci-demokrasinin ideolojisi burjuva ideolojinin bir biçimi olan küçük burjuva ideolojisidir, çünkü kendisi de küçük mülk sahibi bir sınıftır, proletarya devrimciliğinin ideolojisi ise Marksizm-Leninizm’dir.
Devrimci-demokrasinin teorisi özel mülkiyetin tüm biçimlerine karşı değil, özel mülkiyetin bir biçimi olan ve küçük burjuvaziye yıkımı, iflası dayatan büyük çaplı kapitalist mülkiyete karşıdır, proletarya devrimciliğinin teorisi ise özel mülkiyetin tüm biçimlerine karşıdır. Çünkü yalnızca işçi sınıfı özel mülkiyetle bağlarını koparmış modern ücretli köleler sınıfını oluşturmaktadır. Kapitalist toplumun özgül ürünü ve onu yıkacak temel sınıf, işçi sınıfıdır. İşçi sınıfını ücretli köleliğe mahkûm eden ekonomik ve toplumsal koşullar kapitalist özel mülkiyet dünyasında; kapitalist üretim tarzında yatar…
Devrimci-demokrasinin politik ufku küçük burjuvaziyi mülksüzleştiren, proletaryanın saflarına atan büyük çaplı kapitalist mülkiyeti tasfiye etmekle, bunu gerçekleştirmenin aracı olan devrimci-demokratik diktatörlükle sınırlıdır. Küçük burjuvazi (ve politik temsilcisi devrimci-demokrasi) anti-kapitalist sosyalist bir sınıf değildir. Proletarya devrimciliğinin politik ufku ise (nihai amacı olan komünizme -sınıfsız toplum- bağlanmış ve) özel mülkiyeti tasfiye etmenin aracı olan proletarya diktatörlüğüne dayanır. Proletarya ve devrimciliği anti-kapitalist sosyalist karakterdedir. Komünist devrimciliğin teori ve pratiğinin merkezinde proletarya durur; proletarya diktatörlüğü için savaşım teori ve pratiğine damgasını basar.
Halkçı devrimcilik, halkçı devrimin zaferiyle (ve programı proletaryanın asgari programı olan) devrimci-demokratik bir diktatörlükle devrimi sonlandırır. Nihai amacı kapitalist ekonomik ve toplumsal bir sistem kurmakla sınırlıdır. Teorisi ve pratiği, lafzı bir yana bırakarak söyleyecek olursak, kapitalizmin, meta ekonomisi sisteminin temellerine dokunmaz; demokratik kapitalist bir sistem kurmakla sınırlıdır. Proletarya devrimciliği ise, devrimi, nihai amacı olan komünizme dek kesintisiz bir devrim süreci olarak ele alır ve gerçekleştirir. Demokratik görevler, asgari program, anti-emperyalist demokratik devrimin zaferi, devrimci-demokratik diktatörlük proletarya devrimciliği bakımından geçici tarihsel politik görevlerdir. Demokratik devrimi sosyalist devrime, devrimci-demokratik halkçı diktatörlüğü sosyalist diktatörlüğe kesintisiz dönüştürmek, proletarya diktatörlüğü altında sosyalizmi inşa etmek; dünya devriminin zaferi için sistematik çalışmak, içeride ve dışarıda devrimi kesintisiz olarak komünizme dek, yani sınıfsız topluma dek sürdürmek proletarya devrimciliğinin perspektifi ve eylemidir. Teorik ve pratik olarak proletarya diktatörlüğü ve komünizm için çalışmak komünist devrimciliğin olmazsa olmazı, temel kıstasıdır. Proletarya diktatörlüğüne uygun siyaset izlemeyen bir güç, komünist olamaz. Dolayısıyla politik çalışması iş, ekmek, barış, özgürlük, adaletle sınırlı ya da sosyalist söylemine karşın pratiğini bu taleplerle ve eylemle çizen herhangi bir akım komünist değildir. Pratiğini Marksist-Leninist programdan uzaklaşarak söz konusu taleplerle çizmeye başlayan herhangi bir komünist partisi de, bu niteliğini henüz yitirmemişse bile oportünizme, halkçılığa doğru gidiyor demektir. Böyle bir süreç özeleştirel bir tarzda önlenemezse, komünist partilerin sonu, küçük burjuva partilere dönüşmektir.
  5- Reformizmle devrimcilik arasındaki temel farklılık(lar) nelerdir?
Reformizm ve devrimcilik birbirini yadsıyan iki ayrı ideoloji ve siyasettir. Reformculuk devrimciliğin ret ve inkârıdır.
Reformizm, kapitalizmin, Türkiye gibi ülkelerde işbirlikçi kapitalist sistemin devrimle yıkılmasını yadsıyan, sistemin, ekonomik, toplumsal ve politik olarak sosyal reformlarla düzeltilmesini savunan teori ve pratiğin adıdır. Reformizmin politik ufku burjuva demokrasisiyle sınırlıdır. Reformist, sosyal reformist akımlar parlamenter mücadeleyi temel alır. Azami hedefi ya da politik ufku sosyal reformlarla sınırlı silahlı mücadele veren akımlar ise, silahlı reformizm kategorisine girer. Burada silah, politikanın, reformist politik programın hizmetindedir. Burada silah, sosyal reformların gerçekleşmesine bağlanır, reformist taleplerin elde edilmesinin hizmetkârı işlevini oynar.
Devrimcilik ise, ki iki tür devrimcilik arasındaki temel ayrımları yukarıda ortaya koymuştuk, kapitalizmin devrimle yıkılması teorisi ve pratiğidir. Devrimci bir parti için reformlar, reformcu kazanımlar devrimin birer yan ürünüdür. Reformist için ise her şeydir. Devrimci için parlamenter mücadele sadece devrimin zaferi için kullanılacak bir mücadele biçimidir. Reformist için ise temel mücadele biçimidir. Devrimci için parlamenter mücadele parlamento dışı mücadele biçimlerine tabidir. Reformist için ise parlamento dışı mücadele parlamenter mücadeleye tabidir. Reformizmin teorisinin, program ve stratejisinin, taktiklerinin merkezinde reformist talepler için mücadele durur. Devrimciliğin teorisinin, program, stratejisinin, taktiklerinin merkezinde ise devrim durur. Reformist talepler devrimci taleplere bağlı olarak ele alınır.
Örneğin, Türkiye’nin işbirlikçi kapitalist sistemi devrimle yıkmak yerine ekonomik, toplumsal ve politik olarak demokratikleştirmek amacını temel alan; programını, strateji ve taktiklerini bu amaca bağlı biçimlendiren ya da biçimlendirmiş herhangi bir akım reformisttir. Teoride revizyonizme, politikada reformizme, örgütlenmede legalizme tekabül eden tüm akımlar reformisttir. Sözgelimi SİP/TKP, ÖDP, EMEP vb. partiler reformcu partilerdir. Komünist, sosyalist, devrimci söylemi kullanmaları ise sadece bir örtüdür; nesnel olarak proletaryayı (ve halkları) aldatma işlevini görür ve manipülatif karaktere sahiptir.
Örneğin devrimci-demokratik bir parti ya da çevrenin gündelik faaliyetine devrimci programı yön vermiyorsa veya bu bağ kopmuşsa, böyle bir parti ya da çevrenin reformizmde konaklaması, reformist bir akım haline gelmesi kaçınılmazdır. 12 Eylül yenilgisinden sonra pek çok devrimci-demokratik parti ya da grubun devrimcilikten vazgeçerek reformizmde konaklaması deneyimi de bunu kanıtlamaktadır.
Pratik-politik mücadelede günlük mücadeleyi, kısa erimli çıkarları, devrimci proletaryanın geçici görevlerini proletaryanın programına, nihai amacına bağlı olarak ele almayan ya da ele almaktan vazgeçen ya da vazgeçme yoluna girmiş herhangi bir akım da ya komünist değildir ya komünist olmaktan çıkmıştır ya da komünist olmaktan çıkma sürecine girmiş demektir. Bu konuda örneğin, TDKP deneyimi öğreticidir...
Herhangi bir akımı, herhangi bir teorik, siyasal, toplumsal sorunu değerlendirirken niyetlerden, sözlerden yola çıkılmaz ya da temel alınmaz; burada temel ölçüt, pratiktir, pratik duruş ve yönelimdir, eylemin içeriğidir. Eylemin içeriğine bakmak, eylemin içeriğini incelemek, tarihsel pratiği esas almak yerine sözleri, açıklamaları, kâğıt üstünde kalan kararları vs. temel almak saf dillik, ideolojik/teorik-politik cehalet, iyi niyetlerin kurbanı olmak, oportünizmin uzantısına dönüşmeyi kabul etmektir.
Marksizm-Leninizm’i, proletaryayı, sosyalist ve komünist görevlerini ihmal eden, proletaryayı temel almayan komünist bir güç giderek oportünizm ve tasfiyeciliğe teslim olur. Azami programını ihmal eden, ikincil plana süren herhangi bir komünist güç giderek komünist olmaktan çıkar. Asgari programını azami programına bağlı olarak ele alamayan bir komünist parti ya da çevre proleter devrimci olmaktan çıkar. Gündelik çalışmasını esasen asgari programına bağlı yürütür hale gelen bir komünist parti ya da çevre komünist olmaktan çıkarak devrimci-demokratik bir güç haline gelir. İş, ekmek, barış, adalet, özgürlük taleplerinin mücadelesini bir bütün olarak programına bağlı olarak ele almayı ihmal eden, giderek unutan vb. bir komünist parti ya da grup komünist devrimci kimliğini de zamanla yitirmeye başlar. Kuşkusuz ki her bir durumun somut olarak incelenmesi, aydınlatılması, nesnel ve denetlenebilir veriler üzerinden gerçek durumun tanımlanması gerekir. Salt genellemelerle gerçek durum açığa çıkarılamaz.
6- SSCB’de ve Sosyalist Kamp’ta 1956 dönemeciyle ortaya çıkan, 1989-91 çöküşüyle sonlanan süreç hakkında Uluslararası Komünist Hareket’in değerlendirmeleri yanlış mıydı?
Kuşkusuz ki hayır! Böyle bir değerlendirme, Marksist-Leninist komünist ideolojik, programatik çizgiden sapmanın, uzaklaşmanın, tasfiyeciliğe kaymanın ürünüdür.
Evet, bu bağlamda Uluslararası Komünist Hareket’in (UKH) sorunu bütün boyutlarıyla aydınlatmada, teorik ve pratik zenginleşme yolunda yürümede, UKH’ya yeni tipte bir donanım kazandırmada çok ciddi yetersizlikleri, ağır hataları, zaafları, dar sekter yaklaşımları vb. olduğu bizce açık ve kesindir. Somut tarihsel gerçeği bütün sacayaklarıyla aydınlatmak, geçmişten gelecek için eleştirel dersler çıkarmak, teori ve pratiği zenginleştirme yolundan yürümek zorunlu, gerekli bir görevdir; dahası söz konusu kapsamdaki görevleri yerine getirmede bugün de çok gecikildiği açıktır. Evet, Stalin döneminde,  III. Enternasyonal de içerisinde olmak üzere ağır hata ve zaafların ortaya çıktığı, dahası tarihsel deneyiminin dersleri ışığında, Marksist-Leninist teorinin bazı önemli konularda yeni sosyalist inşa sürecine yanıt veremediğini, geliştirilmesi gerektiği kesindir. Ama bu bir şeydir, yenilginin ürünü olan söz konusu tasfiyeci oportünist teori ve tezleri savunmak farklı şeydir. Soruda dile gelen tasfiyeci revizyonist perspektif ve analizleri “dogmatizme karşı mücadele”, “açılım”, “yenilenme”, “21. yüzyılın Marksizm’i”  vb. adına propaganda yapmak ya da ileri sürmek, açık ve kesin bir şekilde ideolojik savruluşu ifade etmektedir. Burada söz konusu olan şey, 21. yy. sosyalizmi adına bir yenilenme, zenginleşme vs. değil, 1950’lerden bu yana her biri kendi konumundan UKH’yı tasfiye etme misyonunu üstlenmiş veya bu rolü oynamış modern revizyonist, Troçkist ve orta yolcu akımların cephaneliğindeki hazır teori ve tezleri alarak, bir kalem darbesiyle UKH’nın üstünü çizmektir. İkincisi söz konusu perspektif, yönelim ya da savunular Marksizm-Leninizm’den, UKH’nın tarihsel birikim ve kazanımlarından tasfiyeci doğrultuda kopuşmak ya da kopuşma sürecine girmeyi ifade etmektedir.
1950’lerden bu yana yaşanan sürecin ağır, karmaşık, çetrefelli, kapsamlı gelişmelerini ilkeli bir tarzda bilince çıkaramama, teorik, ideolojik, pratik-politik bir silaha dönüştürememe üzerinde yükselmektedir bu sapma ve yönelim. Sosyalist kampta kapitalizmin restorasyonu, bu sürecin derslerinin köklü ve bütünlüklü çıkarılamamış olması, UKH’nın dünya çapında bir çekim merkezine dönüşememiş, üzerine düşen görevlerini yerine getirmede oldukça zayıf kalmış olması; emperyalist dünya sisteminde ortaya çıkan köklü altüst oluşlar ve değişmeler; 89/91 dönemeciyle kapitalist/revizyonist kampın çöküşü, ASHC’nin yıkılışı, Çin’in emperyalist dünya sistemiyle bütünleşmesi; dünya devriminin geçici yenilgisi ve gemi azıya alan dünya karşı-devrimi, küresel çapta atağa kalkan dizginsiz neoliberal ideolojik saldırı kampanyası, tasfiyeciliğin geçerli akçeye dönüşmesi vb. gibi olgular… Evet, sorun bütün bunlarla ilgilidir. Güncel tasfiyecilik aynı zamanda bütün bu saldırı ve gelişmelerle bağlı olarak gündemleşmektedir. Kuşkusuz ki Türkiye devrimci ve komünist hareketi söz konusu olunca bu süreçlerin yanı sıra onun özgün tarihsel evriminde yer alan tarihsel ve yapısal zaafları, yaşadığı yenilgiler, irade kırılmaları vb. de eklenmelidir bu tabloya…
Marksist-Leninist komünistlerin görevi, UKH’nın ve Türkiye komünist hareketinin SSCB’de, Sosyalist Kamp’ta ortaya çıkan modern revizyonizme, yeni tipte kızıl maskeli karşı-devrime, kapitalizmin yeni tipte restorasyonuna, sosyal emperyalizme karşı tarihsel tutumuna, ideolojik ve siyasi duruşuna tasfiyeci reddiye yazmak değil, söz konusu temeller üzerinde, onu da aşarak, zenginleşerek, yenilenerek, bir gelecek perspektifiyle yürümektir.
Bernstein’e,  Kautsky’e, Troçki’ye, Tito’ya, Kruşçev’e, Brejnev’e, Althusser’e vs. vb. dönerek sorunlarımızı çözemeyiz.
Orta yolcu oportünizme dönerek sorunlarımızı çözemeyiz.
Tasfiyeci oportünizme kayarak, kutsayarak sorunlarımızı çözemeyiz.
 İdeolojik ve tarihsel birikimimizi, duruşumuzu, ilkesizce harcayamayız. Bu, tam bir trajedi, tam bir komedi olacaktır.
7- Marksizm-Leninizm’in proleter dünya devrimi teorisi yanlış mıydı? Tek ülkede sosyalizm teorisi çöktü mü? Dünya devrimi artık bölgesel devrimlerin zaferleri ile mi gerçekleşecek? Troçkizm’in Leninizm karşısındaki üstünlüğü ve haklılığı açığa mı çıktı?
Böyle bir iddia, boş ve tasfiyeci bir iddiadır. Bu vb. iddialar ve propaganda, revizyonist, reformist, oportünist, Troçkist, post-modernist, post-Marksist liberal çevrelerin, dünya burjuvazisinin ideolojik saldırı kampanyasına yedeklenmiş bir tarzda öteden beri, ama özellikle de 90’lardan bu yana süren neoliberal demagojik saldırı kampanyası ile bağlıdır. Bu bir.
Tek ülkede sosyalizmin inşası ya da proleter devrimin emperyalizmin en zayıf halkası ya da halkalarının bir ya da birkaçının kırılmasıyla zaferi teorisi dün olduğu gibi bugün de tümüyle geçerli ve bilimsel devrimci Leninist perspektifi ifade etmektedir. Çöken Leninist teori değil, anti-Marksist-Leninist teori ve tezlerdir. Bu sözde değerlendirme, II. Enternasyonal oportünizminin, Menşevizm’in, Troçkizm’in, VI: Enternasyonal’in ve bir dizi Troçkist, neo-Troçkist, neoliberal çevrenin teori ve tezlerinden, demagojik propagandasından, sınır tanımaz burjuva manipülasyonundan ibarettir. Bu iki.
Günümüzde artık bölgesel devrimlerin zaferiyle ve bölgesel ölçekte sosyalizmin inşa edileceği, Marksizm-Leninizm’in dünya devrim teorisinin, bir ya da birkaç halkada proleter devrimin zaferi ve sosyalizmin inşası teorisinin eskiyip aşıldığı iddiası vb. gibi “analiz”lerin tarihsel ve ideolojik kaynağını II. Enternasyonal oportünizmi ve Troçkizm oluşturmakta ve neo-Troçkist bir perspektif ve savununun bir biçimini ifade etmekte ve dile getirmektedir.
Uluslararası tekellerin damgasını bastığı emperyalizm evresiyle birlikte bölgesel devrim olanakları da artmıştır. Bu, komünistlerin teorik hazinesi içerisinde de yer almaktadır. Ancak bundan hareketle, kapitalizmin mutlak yasası olan ekonomik ve politik olarak eşitsiz gelişme yasasını ve emperyalizmin bir ya da birkaç halkada kırılması yoluyla proleter devrimin zaferi ve sosyalizmin inşası teorisini reddetmek, bölgesel devrimleri Leninizm’in teorisinin yerine ve karşısına koymanın tek anlamı, Marksizm-Leninizm’e reddiye yazmak, açık bir oportünizm ve tasfiyeciliktir. Dünya proleter devrimi, zayıf halkaların kırılması yoluyla zafere gidecektir. Bölgesel devrim olanakları ise artmıştır. (Örneğin II. Dünya Savaşı sürecinde Doğu Avrupa ülkelerinde gerçekleşen devrimler bölgesel devrim karakteri taşımaktaydı.) Komünistler bu bakımdan da büyümüş olan devrimci olanakları içerecek tarzda teori, program ve stratejilerini, taktiklerini geliştirmektedirler ve geliştirmelidirler de. Yeniden vurgulamak gerekirse: Bölgesel devrimlerin zaferi olanaklıdır ve bugün bu, daha fazla olanaklıdır ama bu, Marksist-Leninist dünya devrimi teorisi ve pratiğinin revize edilmesini ya da yadsınmasını asla haklı çıkarmaz. Bölgesel devrimler bir olanak ve bir olasılık ama bir ya birkaç halkada zincirin kırılması yoluyla proleter devrimin zaferi ise temel gelişme yoludur. Bu, çağımızın, emperyalizm ve proleter devrimler çağının gerçeğidir.
İster “tek ülkede sosyalizmin inşası” teorisinin öteden beri yanlış olduğu ya da artık günümüzde eskidiği, aşıldığı ve geçersiz olduğu savunusu, isterse “tek ülkede sosyalizmin inşası” teorisinin yanlışlığının artık açığa çıktığı, artık geçerli olanın ya da yeni bir olgu olarak artık bölgesel devrimler teorisinin geçerli hale geldiği savunusu bakımından olsun, bu tür teori ve tezler tasfiyeci Toçkist karaktere sahiptir, Leninizm’in reddidir ya da Marksizm-Leninizm’in yerine Troçkizmi geçirme çabasıdır. İkisi de tasfiyeci, anti-Marksist-Leninist karaktere sahiptir.
“Marksizm”, “Marksizm-Leninizm” adına ortaya çıkan akımları, “Marksizm”, “Marksizm-Leninizm zemininde duran akımlar” olarak ilan eden, Marksizm’i, Marksizm-Leninizm’i ilkesiz, ortacı oportünist yorumların eşliğinde bir çeşitlilik olarak sunan; bu akıntıyı/akımı “devrimci Marksist”, “Marksist-Leninist” olarak propaganda eden ve “Ezilenlerin Marksist Partisi” çatısı altında birleştirmeyi gizli ya da açık savunan akıntı, tipik bir oportünizmi ifade eder. Benzer yaklaşım, sosyalist ülke olma iddiası ile ortaya çıkan ülkelerin hepsinin sosyalist olarak değerlendirilmesinde, sosyalizmin değişik eğilim ve uygulamaları olarak propaganda edilmesinde de ortaya çıkmaktadır. Bu iki tasfiyeci revizyonist teori ve iddia birbirini tamamlar. Bu perspektif ve yönelimin tarihsel kökleri özellikle Bernsteincılığa uzanır, modern revizyonizmden, “Batı Marksizm’i”nden, post-modernizme uzayarak gelir. Marksizm-Leninizm’den, enternasyonal proletaryadan, devrim ve sosyalizmden kesilmiş umutlar böylece dile gelir.
Okuyuculara, Emperyalist Küreselleşme ve Dünya Devrimi, Değişen Ne?, SSCB’de Kapitalizmin Restorasyonu, Sosyalizmin Sorunları ve Tarihi Dersler, Kesintisiz Devrim Ve İktidar Sorunu başlıklı kitaplarımızı özellikle incelemelerini öneririz. “Sık Sorulan Sorular” başlığı altında kısaca ele aldığımız ya da sadece değinme düzeyinde kalan işleye geldiğimiz ve aşağıda da işlemeye devam edeceğimiz soruların ve sorunların yanıtları da eleştirel perspektiften geniş bir tarzda söz konusu kitaplarımızda yer almaktadır. Teori, tarih, deneyim, ortaya çıkan yeni olgular bağlamında sorunlar eleştirel olarak, yeni derslerin ışığında bu kitaplarda ortaya koyulmuştur.
8- Tasfiyeci oportünizm nedir? Temel karakteristik özellikleri nelerdir? Sapmayla çizgi arasındaki farklılık nedir? Tasfiyecilik hangi biçimlerde ortaya çıkar?
 Tasfiyeci oportünizm, yenilgi ve gericilik yıllarının ürünü olan bir oportünizm türüdür. Döneklikle belirlenir. Devrimci teoriden, program, strateji ve taktiklerden, devrimci örgütten vazgeçişle, çözülüş ve kaçışla belirlenen bir oportünizmdir. Tasfiyeci oportünizm, yenilginin ve karşı-devrimin dizginsiz ideolojik, siyasal, fiziki saldırılarının proletarya ve halklar, devrimci ve komünist saflarda yarattığı baskı ve tahribatın ürünüdür. Komünist hareket bakımından proletarya saflarındaki burjuva etkidir. Burjuva etkiye teslim olma, proletarya saflarında burjuva bir sapmadır; bu sapmanın sistematik bir çizgiye dönüşerek devrim ve sosyalizm davasından döneklik, çözülüş, kaçış, teslimiyet halinde ortaya çıkmasıdır. Burada yakın dönemin olguları olarak 12 Eylül askeri faşist darbesiyle açılan yenilgi ve gericilik dönemini ve ağır sonuçlarını; uluslararası alanda ise 1985 ile içerisine girilen, 89/91 dönemeciyle genelleşen yenilgi ve gericilik, doludizgin karşı-devrim dönemini ve ağır tasfiyeci sonuçlarını sadece hatırlatarak geçmekle yetiniyoruz.
Yenilgiler, erken devrim beklentileri devrimci-demokratik ve komünist parti ve örgütleri tasfiyeciliğe götürebilir. Gelişememe, büyüyememe, devrim ve sosyalizm mücadelesinin genel ve güncel sorunlarına yanıt verememe, kendini bir tür tekrarlama, siyasi polisin ve diktatörlüğün ağır siyasi ve örgütsel darbeleri altında alınan yenilgiler tasfiyeciliğe götürebilir vb.
Oportünist sapma ile oportünizm arasındaki ilişkiye gelince; bu ikisi birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Sapma da oportünizmdir ama sapma henüz bir çizgi değildir; oportünizmin henüz çizgiye dönüşememiş, çizgi olarak olgunlaşmamış, gelişimini tamamlayamamış bir biçimidir. Oportünist sapma, hala düzeltilebilir bir şeydir. Herhangi bir komünist partide küçük burjuva bir sapma ortaya çıkabilir, tasfiyeci oportünist sapmalar egemen hale de gelebilir. Bu durumda en geniş demokrasi, eleştiri ve tartışma özgürlüğü temelinde oportünist sapmaya karşı mücadele içerisinde en geniş kuvvetlerin birliği sağlanarak sapma düzeltilir ya da yenilgiye uğratılır. Oportünist sapma tek bir sorunda da, bir dizi sorunda da ortaya çıkabilir.
Oportünizm, onun bir biçimi olan tasfiyeci oportünizm ise, Marksist-Leninist teori, program, strateji, taktikten kopuş; proleter çizgi karşısında küçük burjuva bir çizgi demektir. Küçük burjuva çizgi herhangi bir komünist partisinde egemen hale gelebilir ya da egemen hale gelmemekle birlikte parti içerisinde ortaya çıkabilir. Bu durumda oportünizme karşı en geniş komünist güçlerin birliği temelinde oportünist çizgi komünist partiden tasfiye edilir. Sapma ideolojik mücadeleyle düzeltilebilir ama oportünist çizgi ideolojik mücadeleyle düzeltilemez;  çünkü o, Marksizm-Leninizm’den ve komünist partiden köklü ve tam bir kopuş demektir.
Komünist partiler birden çok çizginin bir arada ya da barış içerisinde bir arada yaşadığı partiler değildir ve olamaz. Onlar, bir hizipler konfederasyonu da değildir. Çünkü komünist partisi oportünist vb. çizgilerle, hiziplerle bağdaşmayan bir irade ve eylem birliğini temsil eder. O, herhangi bir sınıfın değil, proletaryanın temsilcisi ya da önderidir. Farklı sınıf ve tabakaların, ezilenlerin ittifak partisi, cephesel birliği değil, yalnızca işçi sınıfının partisidir. Cephesel bir birlikte, bir diğer anlatımla, birden çok sınıf ve tabakanın, ezilen kategorilerin bir ittifak örgütünde ya da bir blok partisinde farklı çizgilerin yer alması anlaşılırdır ama komünist partisi, tek bir sınıfın, yalnızca işçi sınıfının partisidir…
Komünist partilerinde fikir ayrılıkları doğal ve kaçınılmazdır. Bu fikir ayrılıkları teori, program, strateji, taktikler, örgüt, önderlik anlayışı, çalışma tarzı, vb. konuları içerebilir. Ama her halükarda söz konusu fikir ayrılıkları tüzüksel çerçevede, partili mücadele yöntemleriyle özgürce tartışılmalıdır. Ve bu fikir ayrılıkları zamanında tartışılarak, tartışmalar olgunlaştırılarak giderilmelidir. Çünkü bu bakımdan da kendiliğindencilik, dar kafalılık, liberalizm ağır tahribatlara yol açar, giderek düşünce ayrılıklarının kendi doğrultusunda gelişmesine ve sağlıksız gelişmelere yol açar… Ancak proleter çizgi karşısında küçük burjuva bir çizginin ortaya çıkması, yürütülen tüm mücadelelere karşın böyle bir çizginin ortaya çıkışı önlenememişse, sapma çizgiye dönüşmüşse, bu durum, fikir ayrılıkları kapsamına girmez yada bu durum komünist partiler içerisinde olabilecek fikir ayrılıklarının sınırlarını aşar. Bu durumda anti-proleter çizgi partiden tasfiye edilir. Komünist partiler, antiMarksist-Leninist çizgilerden, hiziplerden, oportünist, kariyerist unsurlardan, oportünist kliklerden arınarak gelişir güçlenir. Ve bu, komünist partilerin bir gelişme yasasıdır.
AntiMarksist-Leninist küçük burjuva sapmalar, çizgiler, tasfiyecilik bin bir renk ve tona bürünerek ortaya çıkabilir. Teori sorunlarından başlayarak siyasal ve örgütsel sorunlara doğru yayılıp gelişebilir. Siyasal sorunlardan başlayarak teori katına yükselebilir, örgütlenme sorunlarını içererek gelişebilir. Örgütlenmenin sorunlarından başlayarak program ve teori sorunlarına sıçrayabilir vb. Teori, program, strateji, taktik sorunlarda genel hatlarıyla doğrular, bazı sapmaların eşliğinde bir yerde dururken, pratikte bambaşka bir yönelime girilebilir. Burada oportünizm ve tasfiyecilik, esasen teori ile pratiğin birbirinden kopması, sözün eylemin arkasında, eylemin sözün arkasında durmaması biçiminde ortaya çıkar; yani bürokratik bir çürüme biçiminde açığa çıkar. Bu durumda, böylece, parti kişiliği çok kişilikli bir parçalanmaya uğrar; “çok dinli” kimlik kazanmış bir yapı ortaya çıkar. Ki bu, çok tehlikeli bir süreçtir; sonu da, bürokratik tasfiyeci çürüme yoluyla komünist kimliğin tasfiyesine varır. Kişi kültünün, önder kültünün, yanılmaz yetkililer kültünün, parti kültünün, devlet kültünün, ayrıcalıklı tabakaların ve kastların ortaya çıkıp yükseldiği, hegemonya kurduğu, böyle bir kültün partide yerleşik hale geldiği koşullarda, bu, kaçınılmaz bir sondur.
                                                                               DEVAM EDECEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder