20 Haziran 2015 Cumartesi

7 HAZİRAN GENEL SEÇİMLERİNİN SONUÇLARI ÜZERİNE (II)



7 HAZİRAN GENEL SEÇİMLERİNİN SONUÇLARI ÜZERİNE (II)
Ağır bir yenilgi alan elebaşı ve partisi AKP, önümüzdeki süreçte daha somut açığa çıkacak iç çelişki ve çatışmalarla uğraşmak zorunda kalacaktır. Amerikan emperyalizmi, iç ve uluslar arası sermaye çevreleri, Erdoğan ve AKP’sine “balans ayarı” çekecektir. Karmaşık biçimler alacak olan Erdoğan vesayetinden kurtulmuş bir AKP dizaynı daha görünür hale gelecektir. AKP dışında ve içinde farklı kliklerin seçimler öncesinde başlayan ve seçimlerin hemen ardından daha görünür hale gelen hesaplaşma yönelimi dikkat çekiyor… Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının önünün göreli olarak açılması, Suriye’ye müdahalede açığa çıkmış olan ve uluslar arası suç teşkil eden sorunların baskı aracı olarak kullanılması vb. gibi manevra ve yöntemlerle elebaşının kendi sınırlarına döndürülmesi, AKP’nin, elebaşının vesayetinden şu veya bu biçimde ve düzeyde kurtarılması operasyonu geliştirilecektir. Gül gibi tasfiye edilmiş ya da etkisizleştirilmiş AKP’nin ağabeyleri/kadroları bu bakımdan öne çıkabilir ya da çıkarılacaktır… Kaldı ki politik ve toplumsal bakımdan ağır bir darbe almış ve yenilmiş, parçalanmaya da açık hale gelmiş bir AKP gerçeği ile karşı karşıyayız. İktidar mevzilerini yitirdikçe AKP’nin iç çelişki ve çatışmaları keskinleşerek büyüyecektir; bir koalisyon partisi olan AKP’nin zamanla parçalanması kaçınılmaz gibi görünüyor. Burjuva medyada dile getirilen elebaşının istifa ederek partisinin başına geçmesi olasılığı da AKP’yi kurtarmaya yetmeyecektir. AKP, ABD ve Batı emperyalizmiyle, işbirlikçi tekelci burjuvaziyle el ele, yeniden yapılandırılacaktır. Özellikle “Büyük Ortadoğu”da ABD ile çelişen (İsrail, Mısır, Suriye, Kıbrıs vb.) politikaları elden geçirilecektir… İç ve uluslar arası sermaye, seçim sonuçlarından, AKP’nin ve elebaşının zayıflamasından hareketle devlet-rejim babında “restorasyon” çalışmalarına girişecektir. 7 Haziran seçimlerinin ardından ortaya çıkan yeni güç dengeleri söz konusu kuvvetlere bu olanağı da sunmaktadır.
HDP’nin seçim zaferi ile daha keskin açığa çıkan bir gerçek var: Batıda da, egemen ve ayrıcalıklı ulus olan Türk ulusundan işçi ve emekçiler içerisinde de Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü talebi giderek güç kazanıyor ve kazanmaya da devam edecektir. HDP’nin zaferi de bu olgunun, Türk halkı içerisinde gelişen ve güçlenen barış eğiliminin somut bir yansımasıdır. HDP’nin bir kardeşlik projesi olması olgusu karşılığını genel seçimlerde bulmuştur. AKP ve hükümetinin elebaşı liderliğinde tüm azgın ırkçı, şoven, dinci gerici-faşist milliyetçi demagojisine, provokasyon ve saldırganlığına karşın, MHP’nin ırkçı, milliyetçi demagoji, saldırganlık ve manipülasyonuna karşın HDP’nin ısrarla geniş kitlelere taşımayı becerdiği barış ve demokratik çözüm bilinç ve mücadelesi; Türkiye’nin Doğusu ve Batısı ile demokratikleştirilmesi çağrı ve yönelimi giderek Türk halkı içerisinde de karşılığını bulmuştur. Bu eğilimin gelişerek güçleneceği açıktır…
Türkiye’de T.C.nin kuruluşundan bu yana ırkçılığın, şovenizmin, milliyetçiliğin hegemonyasında olan; 30 yılı bulan kirli, haksız, sömürgeci savaşla da iyice kirletilmiş geniş işçi ve emekçi kitleler içerisinde demokrasi, adalet, barış, özgürlük talebinin gelişmesi, söz konusu yıkım ve kirlenmeden arınmanın da yolunun açıldığını göstermektedir. Türk egemen sınıflarının, diktatörlüğün, faşist politik rejimin, IŞİD/DAİŞ’in baş destekçisi dinci faşist iktidarın ve elebaşının tüm demagoji, terör ve manipülasyonuna karşın, artık yol açılmıştır. Özel tarihsel ve politik koşullar hariç bu gelişmenin önü artık kesilemez. HDP milyonların desteği ile parlamentoya girmiştir. Fazla uzağa gitmeye gerek yok; Gezi/Haziran Ayaklanması ve 7 Haziran seçimlerinin sonuçları “değişim” isteminin halklar arasında giderek daha güçlü gelişmekte olduğunu açık ve kesin olarak göstermektedir. 30 yıllık kirli ve haksız savaşın öz deneyimlerinden geçen Türk ulusundan işçi ve emekçilerin uyanan ve gelişmekte olan politik sezgi ve demokratik bilincinin altı çizilmelidir. Artık Kürt halkına, yurtsever harekete, keza HDP’ye karşı oluşmuş olan ırkçı, şoven ön yargıların daha geniş çaplı kırılmaya başladığını görüyoruz. Açık ki, önümüzdeki süreçte halkların birleşik mücadele, barış, demokrasi ve adalet arayışı ve yürüyüşü ivmelenerek gelişecektir.
HDP’nin seçim zaferi ile “Baş Müzakereci” Öcalan’ın, PKK’nin, KCK’nın eli ve pazarlık gücü devlet, rejim, meclis, olası hükümet ya da hükümetler karşısında daha da güçlenmiştir, güçlenecektir. Kürt sorununun Ortadoğu sınırlarını da aşarak daha fazla uluslararasılaştığı günümüz koşullarında HDP’nin başarısı süreci ivmeleyecek, alanını genişletecek, yurtsever hareketin de vuruş gücünü yetkinleştirecektir ya da buna çok önemli bir katkı yapacaktır. Ki Kürt sorununu çözmeyenin çözüleceği gerçeği AKP ve AKP hükümetleri gerçeğinde de açığa çıkmıştır.
7 Haziran seçimleri ile AKP, Kürdistan’dan adeta silinmiştir. Bu olgu, Kürtlerin PKK (ve tabii ki HDP) tarafından temsil edildiği gerçeğini de güçlendirerek çarpıcı bir şekilde görünür hale getirmiştir. Bu olgu, başta AKP ve elebaşı tarafından ısrarla dile getirilen “Kürtleri biz temsil ediyoruz” vb. türünden demagojileri etkisizleştirmiştir. Keza benzer iddiaları öne sürerek diktatörlüğe, AKP Hükümeti’ne destek veren ya da kol kanat geren burjuva gerici, faşist, liberal, reformist vb. çevrelerin de benzer demagoji ve manipülasyonlarını boşa çıkarmıştır ve boşa çıkarmaya da devam edecektir. MHP, CHP “bölge”de zaten yoklar. AKP ise “bölge”den esaslı darbe yiyerek marjinalleştirilmiştir. Dolayısıyla HDP “Türkiyelileşir”ken, diğer gerici ve faşist partiler Kürdistan’ın dışında birer bölge partisine dönüşmüştür diyebiliriz. HDP ise, henüz işin başında olmasına karşın, geleceği temsil eden bir  “Türkiye partisi” haline gelecektir.
HDP’nin ve dostlarının seçim çalışması süreci ve seçim zaferi, ekmek, adalet, barış, demokrasi, özgürlük talep ve mücadelesini Türkiye’nin dört bir yanına taşımanın aracı olmuştur. Bu çalışma ve duruşla faşizm ve gericiliğin etkisinde olan geniş kitlelere gidilmiş, devlet ve yedeğindeki faşist ve gerici çetelerin “kaleleri” gibi görünen bölge ve illere girilmiş, böylece bu bölge ve kentlerde de ilerici, devrimci ve sosyalist çalışmanın geliştirebilmesinin yolu açmıştır. Söz konusu alanlarda da meşru zeminde ısrarla sokak ajitasyonu yürütülmüş, birde bu açıdan politik özgürlük kavgasına taze kan taşımıştır. Açık ve kesin olan şudur ki, Türkiye’nin nerdeyse her alanında politik çalışmalar için geniş çaplı bir alan açılmış; devrimci ve komünist politik ve örgütsel seferberlik için yeni imkânlar doğmuştur. Toplumsal psikolojide belirgin bir değişme başlamıştır. Yeni devrimci imkânlar doğmuştur. Bu tarihsel ve siyasal fırsatın akla, deneye, yeteneğe, cesarete, siyasal uyanıklığa dayalı değerlendirilebilmesi yaşamsal önemdedir. Gerisi mi, gerisi, “İş bilenin, kılıç kuşananındır.”
Yurtsever hareketin (PKK) Türkiye ve Kürdistan’ın ilerici, devrimci-demokratik ve komünist güçleriyle, değişik tipten ezilen toplumsal ve kültürel kesimleriyle kurduğu pozitif ilişki; sürecin bir birleşik cephe harekâtı olarak geliştirilmesi ve bu yöneliş ve duruşun iç, bölgesel, uluslar arası politik mücadelenin gereksinmeleriyle çakışması, HDP harekâtının en büyük “şans”ı olmuştur. HDP’nin HDP olarak Türk halkı, aleviler, değişik ulusal topluluklardan emekçiler ve ezilenler karşısında karşılığını bulmaya başlamasında Türkiye emekçi solunun ana gövdesinin HDP çatısı altında birleşik bir güç olarak kendini konumlandırmasının hayati öneminin altı çizilmelidir. Yurtsever hareketin “Türkiyelileşme” projesi, eşitsiz gelişen birleşik devrimimizin nesnel gereksinmelerinin kendi özgün formunda dile gelişidir. Türkiye, Kürdistan, Ortadoğu gerçeğinin ve bu tabloda ortaya çıkmış olan politik güçler dengesinin somutlaşmış biçimlerinden birisidir. Ne salt Doğulu ne de salt Batılı olmayan; bir Avrasya devrimi karakteristiklerini özgün bir biçimde bağrında toplamış olan Türkiye, Kürdistan, Ortadoğu devrimi realitesi, 7 Haziran seçimlerinin karakteristiklerinden de çarpıcı şekilde açığa çıkmış bulunuyor. Bu gerçek ya da gerçekler, hem ezilen ulusun ilkel milliyetçi akımlarını, hem egemen ulusun ilkel milliyetçi ve dar kafalı küçük burjuva milliyetçiliğinin, sosyalizmle maskelenmiş şoven akımlarının bir geleceğinin olmadığını ve olmayacağını, ulusal ve toplumsal mücadelenin önünde birer ayak bağı olduklarını ve olacaklarını; mücadelenin bu akımları da etkisizleştirerek ilerlediğini ve ilerleyeceğini açık-seçik ortaya koymuştur.
“Bağımsız sosyalist adaylarla” seçime katılma trajikomik yönelimlerinden de bunu görmek tümüyle olanaklıdır. Israrla HDP’ye oy vermekten uzak duran, oy ver çağrısı yapmayan çevrelerin duruşundan da bunu görmek tümüyle olanaklıdır. 7 Haziran seçimlerinin sonuçlarından bu vb. çevreler ya da akımlar boyunun ölçüsünü de almış bulunuyorlar. Somut tarihsel gerçekleri ve 7 Haziran muharebesinin olası sonuçları bile tek başına dikkate alındığında, geçtik komünist olmayı, tutarlı demokratizmin bakış açısını içselleştirmiş bir akım bile 7 Haziran seçimlerinde HDP’yi desteklemek, bu amaçla çalışmakla yükümlü olduğunu görebilirdi. “Türkiye sol hareketi” faşizm ve gericiliğe karşı mücadelede Kürt ulusal demokratik mücadelesi ile omuz omuza savaşmasını, birleşik ilerlemesini bilmelidir. Bu bağlamda savaşımın giderek daha da genişleyen bir birleşik cephe çizgisinde ilerletilmesi ve vuruş gücünün arttırılması gerekmektedir. Bu görevin, gerek PKK ve herhangi bir ilerici ve devrimci çevrenin, gerek HDP, gerekse de şu veya bu akımın ideolojik mücadele, propaganda özgürlüğünü engellemediğini, engelleyemeyeceğini ise burada yeniden dillendirmeye bile gerek yoktur…
HDP’nin kazandığı oy oranı kamuoyuna yansıyan oy oranının üstünde olduğu, sayısız biçimde pek çok oyunun gasp edildiğini, geçersiz hale getirildiğini vurgulamakta yarar görmekteyiz. Keza HDP’nin HDP’ye verilen oyların ötesinde geniş bir sempati ve siyasi etki gücü olduğunu hatırlatmak da gereksiz. Yani HDP’nin önünde bu geniş siyasi etki gücünü maddi güce dönüştürmek görevi çıkmaktadır ya da durmaktadır. Açık ki, HDP’nin başarı ve kazanımlarına dayanarak geniş çaplı örgütlenme görevlerine hızla yoğunlaşması gerekmektedir… HDP somutunda geniş kitlelerde doğmuş olan siyasi etkinin örgütlenmesi ile cepheyi yeni güçlerle genişletme görevi yakıcı bir görev olarak HDK ve HDP’nin önünde durmaktadır…
 HDK’da ya da HDP’de ya da HDK ve HDP’de yer almamakla birlikte 7 Haziran seçimlerinde HDP’yi desteklemiş politik ve toplumsal güçlerin olanaklı olduğu ölçüde HDK ve HDP’de yer alması ilk anda akla gelen kuvvetleri oluşturmaktadır…
 Yine gelecek seçimleri de düşünerek yurtdışında toplam seçmen kitlesine dönük çalışmaların ihmal edilmemesi; özelde, bu seçimlerde gidilmemiş kesimlere gidilmesi, kayıtlarının yaptırılması, bir gelecek perspektifiyle çalışmaların geliştirilmesi önemsenmesi gereken görevlerdendir…
DEVAM EDECEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder