27 Şubat 2015 Cuma

BİRLEŞİK HAZİRAN HAREKETİ VE SEÇİMLER…



BİRLEŞİK HAZİRAN HAREKETİ VE SEÇİMLER…
2015 genel seçimlerine birkaç ay kaldı. Bütün politik kuvvetler, öncelikle de en önemli politik kuvvetler kendi nesnel karakterlerine, politik hedef ve hesaplarına uygun mevzilenmiş bulunuyorlar. Bazı bakımlardan saflaşma, safını seçme süreci de giderek belirginleşiyor. Politik arena gittikçe sertleşen ve daha da keskinleşecek olan bir seçim sürecine tanıklık etmektedir ve edecektir de. Bu süreç salt dar bir alanda, Türkiye coğrafyasında, şekillenen bir süreç değil, aksine, iç, bölgesel, uluslararası alanda gündemleşmiş ve keskinleşmekte olan, iç içe geçmiş sayısız çelişki ve çatışmanın tam ortasında, etki-tepki sistematiğinin baskısı altında biçimlenmektedir. Burada, geçerken,  özel bir vurgu olarak “Büyük Ortadoğu” arenasına ve bu arenada yükselen Kürt dinamiğinin sarsıcı etkilerine ve Türkiye’de yoğunlaşıp yaygınlaşmakta olan devlet terörüne, AKP’nin ve elebaşısı Erdoğan’ın politik plan ve hesaplarına, yönelimlerine dikkat çekmek isteriz…
Evet, 7 Haziran 2015 seçimlerinin olası sonuçları yaşamsal önemde olacaktır. İster negatif isterse de pozitif yönde olsun bu sonuçlar yaşamsal önemde olacaktır. Sermaye cephesi de halklar ve ezilenler cephesi de bunun farkında…
Gerek emperyalizmin, gerek işbirlikçi faşist diktatörlüğün, gerekse de dinci faşist iktidarın saldırılarını geri püskürtebilmek, hesaplarını bozabilmek için işçi ve emekçilerin, ezilen politik ve toplumsal kesimlerin en geniş hatta birliğini sağlamak en yaşamsal güncel politik görevdir. Bu bağlamda ezilenlerin birleşik cephesini ifade eden HDP etrafında toplanmak ve seferber olmak hayati önemdedir. İlerici-demokratik, devrimci-demokratik ve komünist güçlerin HDP etrafında olanaklı olduğu ölçüde en geniş politik birliğini sağlamak görevi de söz konusu yakıcı politik sorunun önemli sacayaklarından birisidir.
Burada, başlı başına iç, bölgesel, uluslararası alanda politik durumun analizine girmeyecek, ancak bazı gerçeklerin altını çizmekle yetineceğiz.
                                   I
 Öncelikle Birleşik Haziran Hareketi (BHH) olarak ortaya çıkan oluşum, ilerici-demokratik karaktere sahiptir. Bu bloğu kuran politik kuvvetleri (en önemlileri: Komünist Parti, Halkların Türkiye Komünist Partisi, ÖDP) bir araya getiren şey tesadüfler değil, ideolojik-politik yakınlıklarıdır. Söz konusu kuvvetlerin kendi aralarında politik bir cephesel birlik kurmaları onların doğal hakkıdır. Kuşkusuz bu hak ve duruş, bizlerin de eleştiri özgürlüğünü dışlamaz aksine, birliğin eleştirel değerlendirilmesi de şarttır.
BHH’nin olanaklı olduğu ölçüde HDP ile şu ya da bu biçimde ittifak kurması önemlidir. Ki HDP de böyle bir ittifaktan yana ısrarını dile getirmeye devam etmektedir. Eğer gerçekleşirse bu bağlaşmanın bir seçim ittifakımı olacağı yoksa az çok uzun vadeli bir ittifak mı olacağı BHH’ye bağlıdır. Çünkü görece bir geniş birleşik cephe hareketi olan HDK ve HDP BHH ile sadece seçimle sınırlı bir ittifakın ötesinde uzun vadeli bağlaşmalardan yanadır. Böyle bir bağlaşmaya uzak duran ise HDK/HDP değil, açık ve kesin olarak BHH’dir.
BHH ile kurulacak bir ittifak, bu bloğun kitlesel çap ve ağırlığından ziyade Türk halkına, şovenizmle zehirlenmiş geri kitlelere verilecek politik mesajlar, özellikle de psikolojik etkisi nedeniyle önemlidir. İlerici-demokratik bir güç olarak BHH’nın nesnel çıkarları da HDP ile birleşik hareket etmesinde yatmaktadır. CHP’ye yedeklenmiş bir BHH kendi ayağına da kurşun sıkıyor demektir.
BHH’yi niyetler üzerinden değil, nesnel konumundan hareketle okumak tek doğru yöntemdir. BHH egemen ulusun (Tük ulusu) küçük burjuvazisini temsil etmektedir. Küçük burjuva milliyetçi bir duruşa sahiptir öncelikle. Özellikle Kürt ulusal demokratik hareketiyle, yurtsever Kürt hareketiyle arasına ördüğü duvar bu gerçekle bağlıdır. Sosyalizm, komünizm örtüsü ile ortaya çıktığı için de söz konusu milliyetçilik sosyal şovenizm olarak şekillenmektedir. Egemen ulus şovenizmi bu blok nezdinde sosyal şovenizm olarak kendini dışa vurmaktadır. BHH’nin HDK/HDP’den uzak konumlanması, Kemalizm’e, CHP’ye yedeklenmesi söz konusu sınıfsal, ideolojik ve politik duruşun ifadesidir. Burada, Kürt sorunu doğası gereği başta durmaktadır. Eğer BHH’nin sınıfsal, siyasal, toplumsal karşılığı olmasaydı ortaya çıkmayacağı açıktır. Burada bütün olguların kendi nesnel temelleri üzerinde yükseldiği ve yükseleceği gerçeğini hatırlatmak bile gereksizdir. AKP’ye karşı duydukları samimi öfke onları, tutarlı bir demokratik çizgiye oturmadıkları için, nedenlerden biri olarak, sermayenin bir kanadına, CHP’ye yedeklemektedir aynı zamanda.
Ezilenlerin en geniş birliğinin yaşamsal önemde olduğu bir tarihsel kesit ve dönemeçte BHH’nin, daha baştan tutarlı bir demokratik politik duruşla, hiç olmazsa genel seçimler sürecinde HDP ile birlikte hareket etmemesi rastlantılarla izah edilemez. BHH’nin bu zaafını, dahası ezilenler karşısında, politik özgürlük kavgasında bir tür suç işlemeye tekabül eden bu tutumu HDP’nin önünde de açık bir engel oluşturmaktadır. Engel oluşturmaktadır, çünkü nesnel olarak, BHH, tüm AKP karşıtı keskin söylemine karşın, AKP’ye de hizmet etmektedir; BHH’nin HDP’nin önündeki yüzde 10’luk barajın aşılmasını güçleştiren rolü de bunu göstermektedir. “Seçeneksizlik”ten dolayı CHP’ye oy veren, fakat bir kulağı ve gözü HDP’de olan ya da HDP’ye de oy vermeyi düşünen ya da düşünecek olan anti-faşist kitlelerin HDP’ye kayışını önlemek misyonunu oynamaktadır BHH. Dolayısıyla gelişmenin önünde oportünizme has bir kıvraklıkla barikat kurmaktadır.
Bu bloğun kendisini “Birleşik Haziran Hareketi” olarak tanımlaması da açık ve kesin bir çelişkidir. Haziran/Gezi Ayaklanması, bir halk hareketiydi, ezilenlerin birleşik bir baş kaldırışıydı. Bütün renkliliği ile ezilenlerin toplumsal renklerini canlı, dinamik, yaratıcı, yaygın, birleşik, alabildiğine kitlesel ve vurucu bir şekilde bağrında taşıyan, açığa çıkarıp yükselten bir hareketti. Her aklı başında olan insanın sorması gerekiyor: BHH’nin Haziran/Gezi hareketi ile nasıl bir ilişkisi olabilir ki? BHH’yi oluşturanlar, Haziran Ayaklanması’sında sadece birer aktördü; BHH, Haziran/Gezi Ayaklanması’nın aksine, sosyal şovenizmin hegemonyasında şekillenmiş, tek renkli diyebileceğimiz bir formdur. BHH karakteri, yapısı, bileşimi, sekterliği vb. itibari ile Gezi/Haziran hareketinin karikatürü bile olamaz. Açık ki BHH, açıkgözlülük yapıp Gezi/Haziran Ayaklanması’nın yüksek prestijinin rantına konmak istiyor ama pek başarısız bir çaba; çünkü bu mızrak bu çuvala sığmaz… Ayrıca eklemek ve vurgulamak gerekir ki, BHH, “Birleşik Haziran Hareketi” ismini kullanarak, Gezi Ayaklanması’nı aynı zamanda ellerini sıkı sıkıya tuttuğu ulusalcılara, CHP’ye mal etmektedir. Haziran-Gezi hareketinin renkleri, canlılığı, birleşik hareket etme yeteneği BHH’de değil, açık ve kesin olarak HDK/HDP’de somutlaşıyor; ki bu inkar edilemez bir gerçektir. Hayır! diyen varsa işte HDP işte BHH… Buyurun kıyaslayın. Haziran Ayaklanması’nda dile gelen temel talep politik özgürlük talebiydi. Türkiye ve Kürdistan halklarının en yakıcı temel talebi politik özgürlük talebidir; somut tarihsel koşulların nesnel içeriği Haziran Ayaklanması’nda da çarpıcı bir şekilde açığa çıkarak sürece damgasını basmıştır tıpkı Kürt ulusunun ulusal özgürlük talebi ve başkaldırısı gerçeğinde olduğu gibi… BHH ise bu temel ve güncel tarihsel politik gerçeği görmezden gelmekte, Türk ulusalcılarına, Kemalizm’e, CHP’ye uzattığı eli geri çekmek istememektedir. Onların “HDP ile de…” sözleri demagojik ve manipülatiftir. Nesnel pozisyonları budur. Laf cambazlığıyla, her tarafa mavi boncuk dağıtan açıklamalarla bu gerçeğin üstü örtülemez.
Umar ve dileriz BHH tüm bu tutarsızlıklarına karşın son anda da olsa sarsılır kendisine gelir; olur mu dersiniz?..
Kanımızca BHH birliğe gelse de gelmese de HDP 12 Eylülcü faşist cuntanın koyduğu, AKP’nin de arkasına gizlenerek rantını bol bol yediği % 10 barajını yıkıp geçecektir. Bugün koşullar, iç, bölgesel ve uluslararası koşullar, ciddi dezavantajlarına karşın, bunun için çok daha elverişlidir. Tartışma ve yoğunlaşma HDP’nin barajı aşıp aşmayacağı üzerine değil, barajın zaten aşılacağı öngörüsü üzerinden daha yüksek oy oranının nasıl yakalanabileceği üzerine olmalıdır. Sömürgeci faşist diktatörlüğün, dinci faşist iktidarın “Toplumsal algı inşası” çerçevesinde yürüttüğü psikolojik operasyonlara sıkışmamak hayati bir öneme sahiptir. Hoş, gerçi HDP’nin baraj altı kalacağı propagandası bile HDP’ye yaramaktadır…
                                   II
Son bir sözümüz de EMEP’e olacak. EMEP’in HDP ile ittifak yapmasını gerekli, yararlı, olumlu buluyoruz. Ama EMEP’in HDP’de yer almaması, seçim sürecinin HDP-EMEP ittifakı olarak ortaya çıkması, hesaplı bir hareketin ürünüdür. Bu gerçek, kitlelerin ileri kesimlerinin, ilerici, devrimci çevrelerin gözünden kaçmış değil ve haklı olarak EMEP’e karşı politik güvensizlikleri de büyüten bir rol oynamıştır, oynayacaktır. Dar grupçuluk, dar grupçu politika tarzı, dar grubun çıkarlarını temel alarak “uyanık” politika yapma, EMEP’in ve tasfiye edilmiş olan tarihsel devrimci geleneğinin genlerinde vardı, vardır. Bazı saplantılarının rolü olmakla birlikte EMEP, asıl olarak, HDP çatısı altında yer almayarak özellikle de mebus kapmada pazarlık gücünü arttırmayı esas almıştır. Kanımızca yurtsever hareket de bu gerçeğin bilincindedir. EMEP’in tutumunu (bir beklentimiz olmamakla birlikte) köklü bir özeleştirel duruşla aşmasını dileriz.