8 Nisan 2016 Cuma

İDEOLOJİK TASFİYECİLİK VE KOMÜNİSTLİĞİN DENEK TAŞI



İDEOLOJİK TASFİYECİLİK VE KOMÜNİSTLİĞİN DENEK TAŞI
                           
                                                 I
Öncelikle okuyucunun dikkatini birkaç temel gerçeğe çekmek istiyoruz.
“Komünistlerin vardıkları teorik sonuçlar, hiç bir biçimde, şu ya da bu sözde evrensel reformcu tarafından icat edilmiş ya da keşfedilmiş düşüncelere ya da ilkelere dayandırılmamıştır. Bunlar ancak, gözlerimizin önünde cereyan eden tarihsel bir hareketten, varolan sınıf mücadelesinden doğan gerçek ilişkilerin genel bir ifadesidir.”
(Marks)
Lenin ise şunu vurgular:
“Marks’ın öğretisinde asıl şey, sosyalist toplumun kurucusu olarak proletaryanın tarihsel rolünün açığa çıkarılmasıdır.”
Bu düşüncelere katılmayabilirsiniz. Reddedebilirsiniz. Eleştirebilirsiniz. Farklı bir dünya görüşünü savunabilirsiniz. Bunun açık ve kesin bir anlamı vardır: O halde siz Marksizm-Leninizm’e inanmıyorsunuz. Marksist-Leninist değilsiniz. Ama tüm bunları, Marksizm, Marksizm-Leninizm suretine bürünerek yapıyorsanız, nesnel olarak, ikiyüzlüsünüz. Hangi formu alırsa alsın, Marksizm, Marksizm-Leninizm, sosyalizm, komünizm maskesi giymiş akımlar Marks ve Lenin’in “öğretisinde asıl şey”i, “sosyalist toplumun kurucusu olarak proletaryanın tarihsel rolünün” ret ve inkârı üzerinde yükselmiştir ve yükselmektedir. Burjuva ve küçük burjuva demokratların Marksizm, sosyalizm vb. iddiası ile ortaya çıkması, “samimiyetle” buna inanması, bu temel tarihsel, ideolojik ve politik gerçeği değiştirmez. 
Lenin’in şu sözlerini de bir an olsun bile akıldan çıkarmamalıyız:
“Oportünizmle savaştan sözederken, bugünkü oportünizmin her alanda gösterdiği karakteristik bir özelliğini, yani bulanıklığını, şekilsizliğini kaypaklığını hiç akıldan çıkarmamalıyız. Oportünist kişi, yapısı gereği, her zaman açık ve kararlı bir tutum takınmaktan kaçınacaktır; her zaman orta yolu arayacaktır; her zaman birbirine karşıt görüşler arasında bir yılan gibi kıvır-kıvır gidip gelecek, her ikisiyle ‘görüş birliği’ içinde olmaya ve fikir ayrılıklarını küçük değişikliklere, kuşkulara, masum ve dindarca öğütlere, vb. indirgemeye çalışacaktır.” (Bir Adım İleri İki Adım Geri, s. 253)
“Sosyalizmin sorunları”, “Dünya komünist hareketinin deneyimlerinin incelenmesi”, “Sosyalist sistem ve kampın deneyimlerinin incelenmesi” vb. formülasyonlarıyla dile getirilen sorunların incelenmesi, tartışılması, ders çıkarılması, teorinin zenginleştirilmesi süreçlerinde;
“... Sorunları laf kalabalığıyla geçiştirmeye çalışmak kadar zararlı, ilkelere aykırı bir şey olamaz. Bugün en önemli görevimiz, bunalımın derinliğini ve onunla savaşma gereğini anlamış bütün marksistleri bir çatı altında toplayarak, marksizmin teorik temellerini ve ana ilkelerini, burjuva etkisinden sıyrılamayan ‘yol arkadaşlarının’ çeşitli yönlerdeki sapmalarına karşı savunmaktır...” (Lenin, Karl Marx ve Doktrini, s.144)
Bu görevden kaçınan Marksist-Leninist bir parti ya da komünist eninde sonunda burjuva, küçük burjuva ideolojisine tutsak olmaktan kurtulamaz…
Lenin’in dediği gibi;
 “İnsanlar her zaman siyasetteki aldatmaların ve aldanmaların aptal kurbanları olmuşlardır ve bütün ahlâksal, dinsel, siyasal ve toplumsal sözler, bildiriler ve vaatler arkasındaki şu ya da bu sınıfın çıkarlarını aramayı öğrenmedikleri sürece de, böyle kalacaklardır.”
Bu temel gerçek herhangi bir Marksist-Leninist komünist parti içindeki ideolojik sorunlar için de, üstelik çok daha keskin bir şekilde geçerlidir. İdeolojik, siyasi, örgütsel sorunlarda ortaya çıkan her fikir ayrılığının sınıfsal karakterini, hangi sınıf ve tabakaya tekabül ettiği kesinkes irdelenmeli ve mutlaka bilince çıkarılmalıdır. Komünist partiler yalnızca açık burjuva, küçük burjuva akımlara karşı değil, oportünizme, revizyonizme, reformizme, Troçkizme, post-Marksizme, “sadece işçi sınıfının eski partisinin tasfiyesi (yani dağılması, yıkılması) demek” olmayan, “aynı zamanda proletaryanın sınıf bağımsızlığının yıkılması, burjuva fikirleriyle, sınıf bilincinin baştan çıkarılması”, “partiyi yadsımaya varan bir oportünizm türü” (Lenin) olan ve komünist hareketi içten içe kemiren, bozan tasfiyeci oportünizme vb. karşı da ilkeli bir mücadele vermekle yükümlüdürler. Komünist partiler yalnızca açık değil özellikle de Marksizm-Leninizm maskeli burjuva, küçük burjuva akımlara, zihniyetlere, teori ve tezlere, sapmalara karşı savaşım içerisinde gelişerek yetkinleşebilir… Ancak böyle bir savaşımla ideolojik birliği çözülmüş ve tasfiye olma tehlikesiyle yüz yüze gelmiş olan Marksist Leninist komünist hareket ideolojik birliğini daha yüksek bir temel üzerinde nitelikli bir şekilde yeniden kurabilir.
Herhangi komünist bir parti ve gerçekten komünist olanlar, tümüyle revizyonist ve tasfiyeci karakterde olan “yaratıcı Marksizm”, “21. yüzyılın Marksizm’i”, “21. yüzyılın sosyalizmi”, “yenilenme” vb. sloganları altında, Marksizm-Leninizm’in yerine revizyonizmi, oportünist inkarcılığı, Troçkizm’i vb. geçirme yönelimine de, özgürlüğüne de izin vermemelidir. Zayıf düşen, yenilen, yorulan, gözden düşen, çürüyen burjuva ve küçük burjuva ideolojisinin Marksizm-Leninizm zemini ve içinden (bir diğer ifadeyle kamuflaj giymiş burjuva ve küçük burjuvanın) Marksizm-Leninizm’i ve komünist partiyi tasfiye etme, her cephede bir reddiye yazma harekatı olarak ortaya çıkması Marksist Leninist komünistleri bin kez daha keskin bir biçimde uyanık olmaya çağırmakta ve savunma değil, saldırı hattı üzerinde bir mücadele görevi önüne koymaktadır. Bu sorun ahlaksal eleştirilerle, sızlanmalarla, iyi niyet ya da kötü niyet açıklamalarıyla vs. çözülemez. İdeolojik, siyasal, örgütsel sorunların nesnel bir doğası vardır, öncelikle bu gerçek kavranmalıdır. Sorun tümüyle sınıfsaldır, ideolojik ve politiktir; belirleyici olan şey, sorun ve çözümlerin nesnel ve bilimsel karakteri ve anlamıdır; gelişme yönü, proletaryayı vuran somut tehlikeler ve pusuda bekleyen tehditlerdir…
                                        
                                     II
Marks ve Engels’in Manifesto’da vurguladıkları gibi:
“Komünistlerin teorisi tek bir tümcede özetlenebilir: Özel mülkiyetin kaldırılması.”
O halde komünistlerin, bir diğer ifadeyle Marksist-Leninistlerin teorisi ve pratiği yeryüzünden özel mülkiyetin kaldırılmasına dayanır.
Bu bakımdan Marks’ın aşağıdaki açıklaması çarpıcıdır:
“... Ve bana gelince, modern toplumdaki sınıfların ya da bunlar arasındaki savaşımın varlığını keşfetmiş olma onuru bana ait değildir. Burjuva tarihçileri bu sınıf savaşımının tarihsel gelişimini, burjuva iktisatçılar da sınıfların ekonomik anatomisini benden çok önce açıklamışlardır. Benim yeni olarak yaptığım 1) Sınıfların varlığının ancak üretimin gelişimindeki belirli tarihsel evrelere bağlı olduğunu; 2) Sınıf savaşımının zorunlu olarak proletarya diktatörlüğüne vardığını; 3) Bu diktatörlüğün kendisinin bütün sınıfların ortadan kaldırılmasına ve sınıfsız bir topluma geçişten başka bir şey olmadığını tanıtlamak olmuştur. ..."(Marx- Engels Seçme Yapıtlar, Sol Yayınları, C.1, s.637)
Marksizm’i çağımıza, emperyalizm ve proleter devrimler çağına uyarlayarak geliştiren Lenin, Marks’ın, Marksizm’in söz konusu perspektifine sıkı sıkıya bağlı kalarak şunları söyler:    
“Yalnızca sınıflar savaşımını kabul eden biri, bundan ötürü Marksist değildir; henüz burjuva düşüncesinin, burjuva politikasının çerçevesinden çıkmamış biri olabilir. Marksizmi sınıflar savaşımına indirgemek, onun kolunu kanadını kırpmak, bozmak, onu burjuvazi için kabul edilebilir bir şeye indirgemek demektir. Sınıflar savaşımının kabulünü, proletarya diktatoryasının kabulüne dek genişleten kişi bir Marksisttir ancak. Marksisti bayağı küçük (ve büyük) burjuvadan temelden ayırdeden şey, işte budur. Marksizmin gerçekten anlaşılıp kabul edildiğini, işte bu denektaşı ile sınamak gerekir. Avrupa tarihi, işçi sınıfını bu soruna pratik olarak yanaşmaya götürünce, bütün oportünist ve bütün reformistlerle birlikte, bütün ‘Kautskist’lerin de (yani reformizmle Marksizm arasında duraksayanların da) acınası hamkafalar ve küçük-burjuva demokratlar olarak, proletarya diktatorasının yadsıyıcıları olarak ortaya çıkmaları, hiç de şaşılacak bir şey değildir.” (Devlet ve İhtilal, s. 45, Bilim ve Sosyalizm Yayınları)
Demek ki komünist olmanın temel ölçütü, “denektaşı” teoride ve pratikte proletarya diktatörlüğünü savunmaktır. Teorisi ve pratiği proletarya diktatörlüğünü ret ve inkara dayanan, lafızda “Marksist”, “devrimci Marksist”, “yaratıcı Marksist”, “ezilenci Marksist”, “post-Marksist”, “ortacı Marksist”, “Marksist-Leninist” vs. vb. pratikte ise oportünist olan parti ve kişiler, zihniyetler Marksist, çağımızda ise Marksist-Leninist olamazmış.
Devam edelim ve bir kez daha Lenin’i, Leninizm’i açık ya da “ince” yöntemlerle revize eden, yadsıdıkları halde kendilerini Marksist vb. olarak lanse eden; “Marksizm zemini”nde durduğu iddia edilen akımların birleşilmesi gereken Marksizm’in birer mezhebi ilan eden, dolayısıyla komünistlik iddiasıyla bağdaşmayan, her Marksist Leninist komünist partinin açık ve kesin mahkûm etmesi gereken Bernsteincı post-Marksist zihniyet ve yönelimlere de yanıt oluşturmaya devam eden şu açıklamayı da birlikte okuyalım:   
            “‘Bern Enternasyonali’nden kaynaklanan tehlikelerin en büyüğü, proleter diktatörlüğünün söylem düzeyinde kabulüdür. Bu kişiler, işçi hareketinin başında kalabilmek için her şeyi kabul edebilir, her türlü belgeyi imzalayabilirler. Kautsky şimdi, kendisinin proleter diktatörlüğüne karşı olmadığını söylüyor! Fransız sosyal-şovenistleri ve ‘merkezcileri’ proleter diktatörlüğünden yana kararların altına imza atıyorlar!  
             “Fakat bu, onların güvenilirliklerini zerrece arttırmıyor.  
“Gerekli olan, söylem düzeyinde kabul değil, eylemde reformizm siyasetinden, burjuva demokrasisine ilişkin ön yargılardan tümüyle kopulması ve devrimci sınıf savaşımı yolunun gerçekten tutulmasıdır.” (abç.)
Bu sözler ve vurgulamalar tekrar tekrar okunmalı ve bir kutup yıldızı gibi Marksist Leninist komünistlere yol göstermelidir.
Burada söz ve eylemin birliği temel ölçüttür. Şu veya bu nedenle kağıt üzerinde kalan proletarya diktatörlüğü ve komünizm savunusu demagoji ve manipülasyondan, Marksizm Leninizm’in içeriğinin boşaltılmasından ibarettir. O halde proletarya diktatörlüğüne uygun bir siyaset izlenmiyorsa, bu, pratikte anlamını bulmuyorsa; eylem sözün, söz eylemin arkasında durmuyorsa, bu durumda, Marksist Leninist komünistlikten de söz edilemez. Bu durumda artık söz konusu olan şey, oportünizmdir, çift kimlikli, çok dinli karakter, duruş ve yaşam tarzıdır… Böyle bir tarz da “parti tarzı”, “yeni tarz” falan olamaz, hatta karikatürü bile olamaz!
 Proletarya, ancak ve yalnızca proleter devrim aracılığıyla, proleter devrimin ana içeriği olan proletarya diktatörlüğü aracılığıyla nihai hedefine, komünizme (sınıfsız toplum) ulaşabilir.
Lenin, “Üçüncü Enternasyonal ve Tarihteki Yeri” başlıklı makalesinde, III. Enternasyonal’in tarihsel ve politik misyonunu şu çarpıcı sözlerle dile getirir:
“Üçüncü Komünist Enternasyonalin çağ açan önemi, [sayfa 277] Marx'ın baş sloganını, sosyalizmin ve işçi sınıfı hareketinin yüzyıllar süren gelişmesini özetleyen sloganı, proletaryanın diktatörlüğü kavramı içinde ifade edilen sloganı gerçekleştirmeye başlamasında yatar.” (bkz. www.kurtuluşcephesi.com)
Bu kırmızı çizgiyi “Komintern’e Katılmanın 21 Koşulu”nda da en çarpıcı ifadelerle izleyebiliyoruz. Hep birlikte okuyalım:
“Komünist olmayan grupların Komintern’e alınmasını önlemek amacıyla II. Dünya Kongresi (3 ret oyuna karşılık bütün delegelerin kabulüyle) “Komünist Enternasyonal’e Katılma Koşullarına İlişkin İlkeler”i onayladı…
Komünist Enternasyonal’in II. Kongresi daha farklı koşullarda toplanıyor. … Daha kısa zaman önce II. Enternasyonal içinde yer alan ve Şimdi Komünist Enternasyonal’e katılmak isteyen, ama gerçekte komünist olmamış partiler ve gruplar da Komünist Enternasyonal’e yöneliyorlar. II. Enternasyonal kesin olarak parçalandı. II. Enternasyonal’in çıkış yolunun kalmadığını gören ara-partiler ve «Merkezci gruplar», gitgide güçlenen Komünist Enternasyonal’e yaslanmaya çalışıyorlar. Fakat bunu yaparken kendilerine daha önceki fırsatçı veya «merkezci» politikalarını sürdürme imkânı verecek bir «özerkliği» korumayı da umuyorlar. Komünist Enternasyonal belirli ölçülerde moda haline geliyor. «Merkez»in önde gelen bazı gruplarının Komünist Enternasyonal’e katılma talepleri, Komünist Enternasyonal’in bütün dünyanın sınıf-bilinçli işçilerinin ezici çoğunluğunun sempatisini kazandığını ve her geçen gün büyüyen bir güç haline geldiğini dolaylı biçimde doğrulamaktadır.
Komünist Enternasyonal, II. Enternasyonal ideolojisinden kesin olarak sıyrılmayan ve yarı-gönüllü olduklarını belli eden kararsız öğeler tarafından sulandırılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Bundan başka, geniş kitlesi komünizmin bakış açısını benimseyen bazı büyük partilerde (İtalya, İsveç, Norveç, Yugoslavya, vb.), başını yeniden kaldırmak ve proleter devrimini aktif biçimde sabote etmek ve böylece burjuvaziye ve II. Enternasyonal’e hizmet etmek için sadece uygun bir anı kollayan, hatırı sayılır bir reformist ve sosyal-pasifist kanat da bulunmaktadır.
Hiçbir komünist, Macar Sovyetler Cumhuriyetinden çıkartılması gereken dersleri ihmal edemez. Macar komünistlerinin «sol» Sosyal Demokrat diye adlandırılanlarla kaynaştırılması Macar proletaryasına pahalıya mal olmuştur. Bunlardan hareketle, Komünist Enternasyonalin II. Kongresi, yeni partilerin katılma koşullarını kesin olarak ortaya koymayı ve Komünist Enternasyonal’e kabul edilen partilere, üstlerine düşen yükümlülükleri göstermeyi gerekli saymaktadır.” (abç.)
Bu sözlerin, değerlendirme ve kararların post-Marksistlerimizi, “mezhepçi Marksizm” teorisini savunanları, Marks-Engels’in Marksizm’ini, Çağımızın Marksizm’i olan Leninizm’i, yani Marksizm-Leninizm’i bir çeşitlilik olarak lanse edenleri, Leninizm’i de en fazlasından Marksizm’in bir mezhebi sayanları, Leninizm’in yerine Leninizm’in bir karikatürü bile olmayan Troçkizm’i geçirmeyi düşünenleri çok üzdüğünü (!) biliyoruz kuşkusuz. Fakat biz devam edelim.
“Komünist Enternasyonal’in II. Kongresi, Komünist Enternasyonal üyeliği konusunda aşağıdaki koşulları koymaktadır:
1- Bütün propaganda ve ajitasyon, gerçekten komünist nitelik taşımalı ve Komünist Enternasyonal programı ile kararlarına uygun düşmelidir. Partinin bütün basın organları, proletarya davasına bağlılıklarını kanıtlamış, güvenilir komünistler tarafından yönetilmelidir. Proletarya diktatörlüğünden, basitçe, bilinen ve araya sokuşturulmuş bir talep gibi söz edilemez (abç.); aksine onun propagandası öyle yapılmalıdır ki, her basit işçi, her kadın işçi, her asker ve köylü, günlük hayatın basınımız tarafından sistemli biçimde gözlenecek ve her gün kullanılacak olgularından kalkarak bu diktatörlüğün zorunluluğunu anlamalıdır.”
“7- Komünist Enternasyonal’e katılmak isteyen partiler, reformizmden ve «Merkezcin politikasından tümüyle kopuşu onaylamak ve parti üyelerinin geniş çevrelerinde bu kopuşun propagandasını yapmakla yükümlüdürler. Bu, olmadan tutarlı bir komünist politika yürütmek mümkün değildir. Komünist Enternasyonal’in bu kopuşun en kısa zamanda gerçekleştirilmesi yolunda yaptığı talep, kayıtsız şartsız bir ültimatom niteliğindedir. Komünist Enternasyonal, artık Turati, Modigliani, Kautsky, Hilferding, Hillquith, Longuet, Macdonald, v.b. kişilerin temsil ettiği müseccel oportünistlerin kendi üyesi sayılma hakkına sahip olmasına katlanamaz. Bu, yalnızca, Komünist Enternasyonalin bugün büyük ölçüde çökmüş bulunan II. Enternasyonal’e benzemesine yol açar.”
Oportünizme, revizyonizme, reformizme karşı ilkeli bir duruşla Marksizm-Leninizm’in saflığını koruma mücadelesi vermeyi bilmeyenlerin, özellikle de tarihsel ve siyasal yenilgilerden dolayı Marksizm-Leninizm’e inancı sarsılmış zihniyet ve yönelimlerin, ortacı oportünist zihniyet ve duruşla sözde sorunları “yaratıcı” tarzda çözmeye çalışanların Marksizm-Leninizm’e bağlı kalması bir yana ona reddiye yazan sapmaya tutsak olması kaçınılmazdır. Bunu, uluslar arası deneyimlerin yanı sıra, Marksist Leninist komünist partinin gelişme sürecinden, öz tarihsel tecrübesinden de açık bir şekilde görüyoruz. Niteliksel aşınma ve oportünizm öncelikle ideolojik tasfiyeciliğin, bürokratik elitizmin, kişi ve önderlik kültü yaratma, bu uğurda her şeyi araçsallaştırma tasfiyeci oportünist yöneliminin eseridir. İdeolojik birliğin çözülüş sürecinin somut ifadesi olan ve uzun yıllara dayanan ideolojik bunalımın öncelikli nedenlerini bu gerçeklerde aramak, bulmak, tanımlamak, çözmek gerekmektedir. İş o kerteye varmıştır ki, UKH’nın ve Marksist-Leninist bir partinin varlık hakkı ve temelleri, “iç demokrasi” adına, (ağır yaralanmış, ağır bir kan kaybına uğramış iç demokrasi gerçeği eşliğinde) sorgulandığı, post-Marksist, Troçkist tasfiyeciliğin propagandasını özgürce yaparak tüm bu değerlere, kazanımlara ve birikime reddiye yazdığı bir evreye gelinmiştir.
Marksist-Leninist bir partide ideolojik mücadelenin çerçevesi Marksizm-Leninizm’in ilkeleriyle sınırlıdır. Bu ilkeleri ret ve inkar eden hiçbir zihniyetin komünist saflarda yeri yoktur ve olamaz. Sözgelimi II. Enternasyonal oportünizminin “dünya devrimi” teorisini doğru bulabilirsiniz. II. Enternasyonal oportünizminin tersyüz edilmiş biçimi olan Troçkizm’i, onun sapkın dünya devrim teorisi ve çizgisini doğru bulabilirsiniz. 1950’lerden bu yana gelen uluslararası bölünmeler sürecinde daha özgün bir biçimde ortaya çıkan orta yolcu oportünizmi savunabilirsiniz. Post-modernizmi, post-Marksizmi savunabilir, Leninizm’i çağımızın Marksizm’i görmeyebilir, savunmayabilirsiniz. Ama tüm bunlar Marksist Leninist komünist  partinin teorisine, ideolojisine, programına yüzde yüz aykırıdır. Bu düşüncelerin/çizgilerin herhangi bir komünist partisinde “iç demokrasi” manipülasyonu ile propaganda edilmesine izin verilemez. Komünist partilerdeki iç demokrasi, eleştiri ve tartışma özgürlüğünün sınırları onun ideolojisi ve programı, tüzüğü tarafından çizilir. Leninizm’i reddetmek, onu çağımızın Marksizm’i değil de Marksizm’den bir sapma, Marksizm’in bir mezhebi, Leninizm’i Troçkizm olarak sunmak vs. vb. ne komünist olmakla, ne komünist parti üyesi olmakla bağdaşmaz. Buna izin vermek de bir parti suçudur. Nesnel anlamı o partinin niteliğini yadsımak, tasfiye operasyonuna çanak tutmak, onu tasfiye operasyonunu kolaylaştırmak, kışkırtmak demektir. Bir komünist partide çifte standart kabul edilemez. Komünist partisi burjuva bir tartışma kulübü değildir. Burjuvazinin ve küçük burjuvazinin özgürce propagandasını yaptığı bir arena değildir. “21. yüzyılın Marksizm’i” adı altında gerçekte Marksizm-Leninizm’e reddiye yazan, Uluslararası Komünist Hareket’in, Ekim devriminin, sosyalist inşa ve kazanımların oportünizme ve Troçkizm’e, post-Marksizme kurban edilmesine izin verilemez. Marksist Leninist komünistsen kral çıplak demek zorundasın… Tarihe ve sınıfa karşı mücadele yükümlülüğünün kesin hükmü budur.
Engels’in şu bakış açısı Marksist Leninist komünist olma iddiasında bulunanları uyarmalı ve yol göstermelidir:
“Eğer birleşmek zorundaysanız, diye yazıyordu parti liderlerine Marks, hareketin pratik amaçlarını karşılayacak anlaşmalara girin, ama ilkeler konusunda herhangi bir pazarlığa izin vermeyin, teorik ‘ödünler’ vermeyin.”
Leninizm’i çağımızın Marksizm’i olarak tanımayan, Leninizm’i Marksizm’in bir mezhebi olarak sunan, Leninizm ile II. Enternasyonal oportünizmi, Leninizm ile Troçkizm, Marksizm-Leninizm ile post-Marksizm arasındaki uzlaşmaz karşıtlığı ve ideolojik ayrılığı ve bağlı olarak ideolojik ayrılıkları fütursuzca hiçe sayan, Marksizm-Leninizm’in yerine Troçkizm’i, post-Marksizmi geçirmeye çalışan temel ayrılıklar komünist bir parti içerisindeki düşünce ayrılıkları değil, aksine, proletarya ile burjuvazi, proletarya ile küçük burjuvazi arasındaki ayrılıktır. Marksist Leninist bir komünist partisi Troçkizm’in, post-Marksizmin, modern revizyonizmin propaganda arenası değildir ve olamaz da. II. Enternasyonal oportünizmiyle, Troçkizm’le olan temel ayrılığı ve tarihsel mücadeleyi ret ve inkar ederek oportünist tasfiyeciliğe, Troçkist demagoji ve manipülasyona uygun olarak Stalin’le perdelemek, temel gerçekleri fütursuzca çarpıtmak sınır tanımaz bir ikiyüzlülüktür…
“Birlik büyük bir şey ve büyük bir slogandır. Fakat işçilerin davasının gereksindiği Marksistlerin birliğidir; Marksistlerle Marksizmin düşmanları ve çarpıtıcıları arasında birlik değil.” (Lenin) Uzun bir zamandan beri reddiye yazılan bu gerçek ve ilkesel bakış açısı bugün çok daha kaba-saba bir tarzda “cesur”ca ortaya çıkmış ve üstelik özgürce at koşturmaktadır. Bu, Marksist Leninist komünist olmayı yadsımaktan başka bir şey değildir. Buna söz konusu olanağı sunmuş olan da tasfiyeci oportünist yönelimdir...
Herhangi bir Marksist Leninist komünist partinin birliği ancak ve yalnızca ideolojik birlik üzerinde yükselir, yetkinleşir. Onun politik ve örgütsel bağımsızlığının ve politik sürekliliğinin temeli, tarihsel ve güncel politik işlevlerini pratikleştirmesinin güvencesi ilkelerdir, teorisidir, ideolojisidir. Bu temel yadsındığında, tasfiye edildiğinde ortada parti-marti falan kalmaz. Komünistler ideolojik bunalımını da ancak ve yalnızca Marksizm-Leninizm temelinde aşabilir, yeniden ve yüksek düzeyde kurabilir ve yetkinleştirebilir. “Kendilerini sosyalist sanan” (Lenin) küçük burjuva akımlarla, burjuva demokratlarla birlik; proletarya ile burjuvazi, proletarya ile küçük burjuvazi, kapitalizm ile sosyalizmin birliği Marksizm-Leninizm’in, komünist partinin ret ve inkârından, tasfiyeci oportünizmden başka bir şey değildir. Somut olarak “sosyalizmin sorunları”nı tartışmanın yerine, Marksizm-Leninizm’in teorisinin ve ilkelerinin geçerli olup olmadığı tartışılmasının geçirilmesi, oportünist tasfiyeciliğin, Troçkizm’in, post-Marksizmin ideolojik saldırılarının ne denli yıkıcı ve tasfiyeci bir tarzda komünist safları etkilediğini göstermesi bakımından da çarpıcı bir durumdur. Komünistsen böyle bir durumu kabul etmemelisin. Mesele bu kadar açıktır. Bunlar aynı zamanda partinin “ideolojisizleştirilmesi” sürecinin ifadesidir.  Açık ki bu tablo rastlantılarla izah edilemez. Her komünistin bu gerçek üzerinde de düşünmesi, dersler çıkarması gerekmektedir. 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder