14 Mayıs 2016 Cumartesi

MARKSİZM’DE PROLETER DEVRİM SORUNU




MARKSİZM’DE PROLETER DEVRİM SORUNU
                     II. BÖLÜM’ün devamı
   Lenin’in Sorunu Ortaya Koyuş Tarzı:
 Ekim Devrimi öncesi Troçkizm, Rusya proletaryasının tarihinde ciddi bir yer tutmaz. Kural olarak da (kendine özgü bukalemun oportünist kıvraklığıyla) Menşevizm’in safında yer alır. Menşevizme en uzak göründüğü nokta da bile bu böyledir. Ekim öncesi, politik mücadele tarihinde ciddi bir yer tutmamakla birlikte Troçki(zm), Bolşevizm’in (Leninizm’in) amansız bir düşmanıdır; her cephede olduğu gibi, Leninist proleter devrim teorisine ve bu teorinin Rusya koşullarına uyarlanması olan kesintisiz devrim çizgisine karşı da saldırıya geçer. Hatırlatmak yararlı olacak: 

Ekim Devrimi öncesi Leninizm kavramı, başta Menşevikler olmak üzere Troçki tarafından küfür ve hakaret anlamında kullanılıyordu; ama Leninizm’e küfretmede kimse Troçki kadar maharetli değildi. Troçki’nin kendisini “Leninist-Bolşevik” olarak tanımlaması Lenin’in ölümünden sonradır, o da tümüyle ikiyüzlü bir taktik olarak, Troçkist kimliğini örtme ve manipülasyon amacıyla. Troçki, Ekim Devrimi’ne, proletarya diktatörlüğüne, Marksizm-Leninizm’e karşı gerici ve yıkıcı mücadelesini gizleyebilmek için kendisini “Leninist/Bolşevik” olarak lanse ederken “Stalinizm’e karşı mücadele” çarşafına büründü. Örneğin Duma’da Menşeviklerin liderliğini yapmakta olan Çheidze’ye yazdığı Nisan 1913 tarihli mektupta Lenin’i, “Rus işçi hareketindeki her geri kalmışlığı sömürmeyi meslek edinmiş biri” olmakla itham eden, “Leninizm’in tüm yapısı bugün yalan ve tahrifat üzerine kurulmuştur ve kendi yıkımının zehirli tohumunu içinde taşımaktadır.”* diyen, Bolşevizm’in “karşı devrimci yanlar” taşıyan bir akım olduğunu ileri süren Troçki’nin “Leninist/Bolşevik”lik iddiası tam bir demagojidir. Troçki, daha 1905’ten itibaren, Bolşevizm’e karşı “sol” palavradan ibaret “sürekli devrim teorisi” ve çizgisini ortaya koyarak savaşır.
 Troçki’nin sürekli saçmalık, sürekli öznel idealizm, sürekli Marksizm-Leninizm karşıtlığı demek olan “sürekli devrim teorisi”, Rosa Lüksemburg’un yarı-Menşevik emperyalizm teorisine ve Parvus’un ideolojik önderliğine dayanarak şekillenir. Fakat bu teoriye can ve kan veren esas olarak ve özellikle Kautskyciliktir ve II. Enternasyonal oportünizmidir. Sorunun bu yanı üzerinde kitabımızın ilgili yerlerinde duracağımız için şimdilik geçiyoruz. Troçki’nin de dediği gibi, “Sürekli devrim teorisi genellikle ‘Parvus ve Trostkiy’nin adlarıyla bağlantılı olarak ele alınmıştır.” Parvus, Troçki’nin “Sonuçlar ve Olasılıklar” kitabına bir önsöz de yazmıştır. Troçki, “Parvus, başkalarının fikirlerinden etki alabilen, başkalarınınkini de zenginleştirebilen istisnai yaratıcılıkta bir kişiydi” der. “Özellikle çağımızın sosyal devrim anlayışlarıyla ilgili gelişmemde şüphe götürmez etkisi oldu.” değerlendirmesini yapar. (Bkz. Rusya’da Sürekli Devrim Sonuçlar ve Olasılıklar, s.127, 129, Kardelen Yayınları) Bu sözde teoriyi, devrimci lafazanlığın ardına gizlenmiş olan “sürekli devrim teorisi”ni, bazı ana yönleriyle özetlemek gerekirse, Troçki, şu düşünceleri enerjik bir tarzda savunmaktaydı:
   a) Rusya devrimi bir burjuva devrimdir; b) köylülük hiçbir bağımsız devrimci rol oynama yeteneğinde değildir; c) köylülük kaçınılmaz olarak proletaryanın yedeği olacaktır; d) burjuva devrimden kaçınılmaz olarak bir proletarya diktatörlüğü doğacaktır. Çünkü devrim, devrimin hegemonik sınıfını iktidara götürecektir, çünkü devrim önündeki burjuva görevleri ancak proletaryayı iktidara getirerek çözebilir; e) ve proletarya iktidarı ele geçirdiğinde kendini yalnızca acil burjuva demokratik görevlerle sınırlamayacak, kaçınılmaz olarak burjuva mülkiyetin fethine de girişmek zorunda kalacaktır; böylece burjuva demokratik devrim “doğrudan doğruya” sosyalist devrime dönüşecek, işçi-köylü diktatörlüğü gibi bir “ara aşama”, sürekli devrimin yadsınması olan demokratik bir evre yaşanmadan proletarya, demokratik ve sosyalist görevleri birlikte çözecektir. Lenin’in ve Bolşeviklerin iki devrim, iki diktatörlük, asgari ve azami program ayrımı oportünizmdir vs.
   Lenin, öncesini geçiyoruz, daha 1905’de bu vb. anti-Marksist teori ve politik çizgileri eleştirerek teşhir eder. Bu çizginin Rus devriminin burjuva demokratik karakterini ve köylülüğün devrimci olanaklarını yadsıdığını, proletaryanın köylülüğe önderlik yeteneğini kavrayamadığını, dahası inkâr ettiğini, burjuva devrimin üstünden atlamayı ve doğrudan “sosyalist devrim”i ön gördüğünü söylerken, Troçki’nin Rusya’nın nesnel ve öznel koşullarını anlamadığını, demokratik devrimden sosyalist devrime geçiş hakkında açık bir görüşü olmadığını, Marksist kesintisiz devrim teorisini yadsıdığını vurgular. Lenin, sosyalist devrime yakınlaşmanın ve demokratik devrimi sosyalist devrime kesiksizce çevirmenin tek yolunun burjuva demokratik devrimden, proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünden geçtiğini ısrarla vurgular. Burjuva demokratik devrimden (devrimde köylülüğün zaten bağımsız hiçbir rol oynamayacağı ve devrimde proletaryanın hegemonyası gerekçesiyle) bir proletarya diktatörlüğü doğacağını ileri sürmenin, devrimi proletarya diktatörlüğü şiarı altında hazırlamaya çalışmanın, devrimi “sosyalist devrim” olarak görmek ve devrimi başarısızlığa mahkûm etmek anlamına geldiğini ve geleceğini; geleceği sosyalist bir diktatörlük olarak demokratik işçi köylü diktatörlüğünü reddetmenin tek anlamının bu olduğunu söyler. Lenin, Troçki’nin, devrimde proletaryanın önderliği ve iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesi fikrini Bolşevizm’den, devrimde köylülüğünün devrimci rolünün yadsınması fikrini ise Menşevizm’den ödünç aldığını; Troçki’nin teorisinin orijinal olmaktan uzak, yarı-Menşevik bir çizgi olduğunu vurgular. Lenin, demokratik devrimde köylülüğün devrimci rolünü yadsımakla Troçki’nin aslında, “köylüleri devrim için ayaklandırmayı reddetmeyi anlayan Rusya’nın liberal işçi politikacılarına yardım” ettiğini vurgular. Troçki’nin teorisi proletaryanın köylülüğe önderlik rol ve yeteneğinin de ret ve inkârını (ve köylülüğü Rus liberal burjuvazisinin kuyruğuna sürmeyi) ifade etmekteydi. Troçki için, “Şimdiye kadar Marksizmle ilgili herhangi bir önemli sorunda sağlam bir görüşü olmamıştır.” diyen Lenin, Troçki’nin “sürekli devrim” teorisini de “saçmalık” olarak, Marksizm maskesi giydirilmiş burjuva liberal fikirler olarak niteler.
Lenin, Narodnizm’den Troçki’ye dek uzanan cephede yer alan, demokratik devrimle sosyalist devrimi birbirine karıştıran, sosyalist devrime aykırı düştüğü gerekçesiyle demokrasi ve demokratik devrim uğruna savaşımı küçümseyen, reddeden akımları şöyle yanıtlar: “Sosyalist devrim, bir cephede yürütülen tek bir eylem, tek bir çarpışma değil, en şiddetli sınıfsal çatışmaların tüm bir dönemi; bütün cephelerde, yani ekonomi ve politikanın bütün sorunlarında, ancak burjuvazinin mülksüzleştirilmesiyle son bulabilecek bir dizi uzun çarpışmalar dönemidir. Demokrasi mücadelesinin proletaryayı sosyalist devrimden saptırabileceğine ya da sosyalist devrimi geri plana itebileceğine, üstünü örtebileceğine vs. inanmak büyük bir yanılgıdır. Tam tersine, nasıl ki tam demokrasiyi gerçekleştirmeyen bir muzaffer sosyalizm imkânsızsa, aynı şekilde, demokrasi için her açıdan tutarlı devrimci mücadele yürütemeyen proletarya da kendisini burjuvazi üzerinde zafere hazırlayamaz.” (Seçme Eserler, C. 5, s. 304, iba.)
   Troçki’nin yukarıdaki fikirlerinin devamı ve tamamlayıcı öğeleri ise, Avrupa’da sosyalist devrim zafer kazanmadan Rusya gibi ülkelerde proletarya diktatörlüklerinin kaçınılmaz olarak yıkılacağı; sosyalizmin kurulmasının ya da inşasının olanaksız olduğu; gerici bir Avrupa karşısında devrimci Rusya’nın tutunamayacağı; içerde de köylülükle proletarya arasındaki uzlaşmaz çelişki ve “düşmanca” çatışmaların altında çökeceği tezleri oluşturur.
1917 Şubat Devrimi’nden sonra, (o da yalpalaya yalpalaya, kendini ağırdan satma da içinde olmak üzere bir dizi faktörün ve dar çıkarcılığın, kişisel ikbal avcılığının hesapları da dâhil, ardından) kayıtsız şartsız partinin program ve tüzüğünü kabul ederek Bolşevik Parti’ye katılmasına rağmen, daha sonra açığa çıktığı gibi, O bu teorisini ve eski düşüncelerini Bolşevik Parti’ye katıldıktan sonra da partiye ve sosyalizme karşı yürüttüğü yıkıcı mücadeleler eşliğinde ısrarla sürdürmüştür.
Temel tarihsel gerçek şudur: Troçki, hiçbir zaman bir Bolşevik olmamıştır, partiye katılırken de Bolşevizm’i-Leninizm’i özümseyerek değil, olağanüstü koşullarda, biçimsel kabulle katılmıştır. Lenin bu gerçeği yeni dönemin öz deneyimlerinden bir kez daha görmüştür. Troçki’nin kişiliğini de herkesten çok daha iyi bildiği içindir ki, kendisini “Bolşevik/Leninist” olarak ve Lenin’in hakkı yenmiş halefi olarak pazarlayan Troçki’nin bu saçma iddiasının aksine, bir Bolşevik olmadığını “Vasiyet”inde özellikle dillendirme ve vurgulama gereksinimi duymuştur. Lenin’in özellikle de “Vasiyet”inde bu gerçeği dile getirmesinin ne anlama geldiğini, partide ne gibi sonuçlara yol açacağını göremediğini iddia etmek, tam bir saçmalıktan ve Marksizm-Leninizm düşmanlığından ibaret bir propagandadır.
Okur, daha sonra sahtekârca kendisini Bolşevik-Leninist olarak pazarlamaya çalışan Troçki’nin Şubat Devrimi’nden sonra Ekim’e doğru Lenin’in partisine katılmasının öyküsünü bir de (gerçeği büyük bir oranda yansıtmamakla, dahası oldukça kötü bir şekilde çarpıtmakla birlikte)  I. Deutscher’den de okuyabilir. Burada bu öyküye başlı başına girecek değiliz. Ancak kısaca da olsa, şu Troçki’nin “Bolşeviklik” iddiası bakımından I. Deutscher’in kitabında verdiği bazı bilgileri aktarmakta ve özetlemekte yarar görüyoruz.
Hikâyesini geçiyoruz; I. Deutscher’in anlatımına göre Troçki’ye partiye katılması önerilir. Ancak Troçki teklife hemen yanıt vermez. “Troçki bir süre bağımsız bir politikacı olarak kal”ır. İnanacak olursak, Lenin Troçki’ye “verdiği cevapta, Bolşevik Partisindeki değişim üzerinde durdu. Bolşevik Partisinin ‘enternasyonalist’ bir görüş kazandığını ve ‘Bolşeviklikten çıktığını’ söyledi. (Yani Lenin ve Partisi Troçkizm’i kabul ederek Troçkistleşmiş; kuşkusuz ki okkalı bir yalan! bn.) Böylelikle, siyasal bakımdan Lenin ile tamamıyla anlaşmış durumdaydılar; Lenin’in hemen işbirliği için öne sürdüğü teknik teklifleri de kabul etmektedirler; ancak, Bolşevik Partisi bu kadar büyük bir değişikliğe uğradıktan sonra hem kendisinden hem de arkadaşlarından kendilerine Bolşevik demeleri istenemezdi. ‘Ben kendime Bolşevik diyemem. Eski kalıplara bağlı kalmak doğru değil.’ Örgütlerin yapacakları ortak bir kongrede yeni bir ad taşıyacak olan yeni bir parti halinde birleşmek daha doğru olurdu.” (Troçki, Silahlı Sosyalist C. I, s. 308, iba.)
Demek ki Troçki’nin Lenin’in ölümüyle birlikte ileri sürdüğü “Bolşevik/Leninist” iddiası tam bir sahtekârlıkmış, sahtekârlıktır.
Lenin, enternasyonalistlerle birleşme sorununu, “Enternasyonalistlerin Birleşmesi Sorunu Üzerine” makalesinde işler. Makale,  Mayıs 1917’de Pravda’da yayınlanır. Lenin makalesinde, “Partimizin ulusal konferansı, şu kararı aldı: gerçekten enternasyonalizm zemininde duran grup ve akımlarla yakınlaşma ve birleşme, bunların sosyalizme küçük burjuva ihanet politikasından kopmaları koşuluyla (iba.) gereklidir.” Lenin ve partisi, böyle bir birleşmenin zorunlu ve mutlak ön koşulu olarak sosyalizme küçük burjuva ihanetten başka bir şey olmayan sosyal yurtseverlikten, merkezci oportünizmden ilkeli ve bütünlüklü kopuşu şart koşmaktaydılar. Çünkü birleşmenin muhatabı konumunda olan Enternasyonalistler (Troçki, Martov vb.) hala “orta yolcu sapmalar gösteriyorlardı.” Lenin, makalesinde, alınan parti kararına bağlı olarak “Mejrayonzi” çevresiyle de birleşmeye istekli olduklarını vurgular. Birleşme için önerilerini de açıklar. Lenin, aynı makalesinde, “Martov’un yandaşı Menşevikler ‘Anavatan savunucuları’ndan kopma”sı koşuluyla birleşmekten yana olduğunu ilan eder. Birleşmeden önce, “Tartışmalı sorunlar üzerine tartışma özgürlüğü” bağlamında “sorunların” “ ‘Prosveşçeniya’ dergisinde özgür tartışmayla” sağlanmasını ister. (Bkz. Lenin, S. E., C. 6, s. 131, İnter Yayınları) Okuyucuya Lenin’in makalesini incelemesini öneririz.
Kendine tapınan, kendisini doğanın, toplumun, tanrının benzersiz ve asla da aşılamayacak mucizesi olarak, dahası Tanrı’nın ta kendisi olarak gören ve lanse eden megaloman histoyik narsist Troçki, tarihin her döneminde ve dönemecinde “ulaşılmaz”, “efsane” insanı oynamış, tipik bir bireyci aydın olarak manevralarını da kendi bireysel konumunu güçlendirmeye göre düzenlemiştir. Ekim Devrimi’ne kısa bir süre kala partiye katılırken de aynı şey, geçerlidir. Ortacı, merkezci oportünist Troçki’nin şu Bolşeviklik iddiası bakımından tutumunu yukarıda, Deutscher’den aktarmıştık. Bu konuda, Lenin’in yukarıda üzerinde durduğumuz makalesinin notunda (Not 35) şu yazılanları hep birlikte okumak da ayrıca aydınlatıcı olacaktır.
“Bolşeviklerle birlik sorunu, bu örgütün 23 (10) Mayıs 1917’de yaptığı ve Bolşevik Parti MK’sından Lenin, Zinovyev ve Kamenev’in katıldığı bir konferansta ele alındı. Lenin tarafından Konferans’a sunulan birlik üzerine karar, kısa bir süre önce yurtdışından Rusya’ya gelmiş ve bu örgüte (Orta Yol Örgütü-bn.) katılmış olan Troçki karşı çıktı. Troçki’nin bu konferans’ta yapmış olduğu konuşmaların önemli noktaları üzerine Lenin’in notları, bugüne kadar korunmuştur. Bu notlardan, Troçki’nin birleşme için, Bolşevikler,  ‘Mejrayonzi’ ve Menşevik Enternasyonalistlerin (Martov Grubu, Bkz. Not 36) birlikte ‘geniş temelde bir parti kongresi’ toplamaları koşulunu ileri sürdüğü anlaşılıyor. Troçki, birleşmeye Bolşeviklerin Mayıs (Nisan) 1917 Parti Konferansı’nda alınan kararların esas oluşturmasını kabul ediyor, fakat Bolşevikler birleşirken ‘Bizden, (yani Troçki ve ‘Mejrayonzi’den) Bolşevizmin kabul edilmesini beklememelidirler’ diyordu, zira o Bolşevik kararları ‘Bolşevizm enternasyonalleştiği ölçüde’, sadece bu ‘ölçüde’ kabul etmekteydi. ‘Bolşevikler –diye haykırıyordu- kendilerinin Bolşevikliğine son verdiler ve ben kendimi Bolşevik olarak adlandıramam.’”
Demek ki Troçki, partiye girerken, daha baştan Bolşevikliği zaten kabul etmemiştir, hiçbir zaman da Bolşevik olmamıştır. Partiye katılırken savunduğu eski görüşlerini sadece görünüşte “kapının eşiğinde bırak”mıştır. Zaten “Bolşevizm”, “Leninizm” ifadeleri, teori ve pratiği Troçki’nin, Troçkizm’in dilinde daima aşağılama, horlama, küfür amacıyla kullanılmıştır. Troçki’nin Lenin’in ölümünün ardından bu kavramların ardına gizlenmesi, kendini ısrarla Bolşevik/Leninist olarak sunması ise, Troçkizm’in güçsüzlüğünün, hiçliğinin, sınır tanımayan burjuva ikiyüzlülüğünün, aşırı çürümesinin ifadesidir; Lenin’e, Stalin’e, Bolşeviklere, SBKP (B)’ye, SSCB’ye, III. Enternasyonal’e karşı gerici ve karşı-devrimci yıkıcı çalışmalarını örtülemek gereksiniminin ürünüdür. Troçki’nin bu yönelimi, “Stalinizme karşı mücadele” adı altında Leninizm’in yerine Troçkizm’i geçirme operasyonuyla bağlıdır. Azgın Leninizm düşmanlığı demek olan Troçkizm, bu gerici zehirli amacına ulaşmak ve gerçek yüzünü gizlemek için Stalin’i Lenin ve Leninizm düşmanı olarak göstermeye özellikle çalışmıştır. Troçki’nin, bir dönem küfür amacıyla kullandığı “Bolşevik”, “Leninist” kavramlarının ardına geçip kendisini “Bolşevik-Leninist” ilan etmesi tarihin bir ironisidir.
Birleşme görüşmeleri sırasında Lenin’in Troçki’ye verdiği söylenen ve bilakis Troçki ve Troçkistler tarafından imal edilmiş sahte mi sahte yanıt (“Bolşevik Partisinin ‘enternasyonalist’ bir görüş kazandığını ve ‘Bolşeviklikten çıktığını’”) bir yana, gerçek durum şudur: “Arkasında birazcık da olsa ciddi bir grup bulunmayan ve ordusu olmayan, kendi başına buyruk bir siyasi olarak Bolşeviklere gelen Trocki, böyle bir durumda safrasını dolaba tıkmaktan ve Bolşevikleri izlemekten başka bir şey yapabilir miydi? Elbette hiç bir şey yapamazdı!” (Stalin, Eserler C. 6, s, 316)
Troçki’nin ordusuz bir general, pazarlık gücü olmayan bir şahsiyet olduğunu Deutscher’in verdiği şu bilgilerden de görebiliriz: Troçki, Şubat Devrimi’nin zaferinden sonra Amerika’dan Rusya’ya gelir. “Troçki’yi tam aradıkları şef sayarak tebrik eden siyasal grup, Orta-Yol Örgütü oldu. Rusça bu gruba kısa olarak Mezrayonka deniyordu.” (Ki bu örgütün resmi adı “Bölgeler Arası Birleşik Sosyal Demokratlar Örgütü”dür. Bu grup kendisini “fraksiyonlar dışı” olarak tanımlıyordu.) “…Bolşevik ve Menşevik olmayanlardan kurulu geçici bir topluluktu bu. Etkisi Petrogad’ın birkaç işçi bölgesinden öteye geçmiyordu. Bu bölgelerde bile Bolşevizmin hızla gelişmesi karşısında gerilemek zorunda kalmıştı.” “Ama örgütleri bağımsız bir hareket yaratamayacak kadar güçsüz ve dardı. Troçki yurda döndüğü sırada grup kendi geleceğini tartışıyor, Bolşevik ve öteki sol gruplara katılmayı düşünüyordu.” (Troçki, Silahlı Sosyalist, C. I, s. 304-305, iba.) “Troçki ve arkadaşları ise, ordusu olmayan büyük generaller durumundaydılar.” (age., s. 307)
İşte tablo bu.
Troçki’yi ABD dönüşü önderleri olarak karşılayan ve alkışlayan grup, 1913’te kurulmuş, Troçki’nin de destek verdiği Marksizm’den, Bolşevizm’den etkilenmekle birlikte ortacı oportünist küçük burjuva dar bir aydın çevresinden ibarettir. Troçki (ve Orta Yol çevresi), Bolşevik Parti’ye hemen katılmamıştır. Önce ortamı koklamış, acaba kime katılalım tartışması yapmıştır. Bu, ilginç bir durumdur. Yani Bolşevik Parti’yi sadece katılabilecekleri partilerden birisi olarak göz önünde tutmuşlardır. Bolşeviklerin dışında olan belli başlı etkin sol partiler ise, anarşistler, esas olarak da Menşevikler ve Sosyalist Devrimcilerdir. Demek ki Troçki ve çevresi bu partileri de (Menşevik ve S-D) hesaba katmaktaydılar; kuşkusuz ki öncelikle de Menşevikleri. “Troçki, Ekim Devriminden üç ay kadar önce, ancak Menşeviklerin kesin olarak yenilgiye uğradıklarından emin olduğu zaman, Menşevik kamptan Bolşevik kampa geçiverdi. Ayrıca devrimden hemen sonra meydana gelen olaylardan açıkça anlaşıldığı gibi, Troçki devrim sorunlarına yaklaşımını temelde zerrece değiştirmiş değildi. Yalnızca kendisine üstünlük sağlayacak alanı değiştirmişti.” (Jack T. Murphy, Stalin, s. 197, Üçüncü Baskı, Bilim ve Sosyalizm Yayınları)
 Troçki de tıpkı Kautsky, II. Enternasyonal oportünistleri ve Rus Menşevikleri gibi, Lenin’in tek ülkede sosyalizmin olanağı tezine karşı çıkar; eskimiş, dahası, eski Marksist görüşleri de çarpıtarak hep Leninizm’e karşı savaşır. Troçki’nin Avrupa merkezli devrim teorisi, II. Enternasyonal’in Avrupa merkezci sosyal şoven oportünist teorisinden ibarettir. Troçki’nin bu tezleri proletarya diktatörlüğünden, sosyalizmin inşasından vazgeçmeyi, ülkeyi emperyalizme ve burjuvaziye teslim etmeyi ön görmesiyle, proletarya diktatörlüğünü yıkmayı ve sosyalizmi tasfiye etmeyi baş amaç edinmiş emperyalist dünyanın haince saldırılarıyla tam bir uyum içindeydi. Zaten Troçkizm’in daha sonraki gelişme evrelerinde emperyalizmle, üçlü faşist mihrakla kaçınılmaz ittifakının temelleri de burada yatmaktaydı.
  Troçki, parti önderliğinde örgütlenen özgürce tartışmalar sürecinde iyice yenilgiye uğratılıp teşhir ve tecrit edildikten sonra, önce partiden (1927) atılır, 1928 yılında Alma Ata’ya sürgüne gönderilir, sonra da SSCB’den (1929) kovulur. O bu aşamadan sonra, Marksizm-Leninizm’e, sosyalizme ve proletarya diktatörlüğüne karşı, karşı-devrimci saldırılarını daha da sistemleştirir. Troçki, emperyalizm ve faşizmin güdümünde geliştirdiği bu gerici/karşı-devrimci kavgasını, “Stalinist bürokratik karşı devrimci diktatörlüğü yıkmak” için bir “politik devrim” çizgisinde geliştirmeye devam eder.**
Faşizm ve emperyalist savaş tehlikesi atağa geçmişken, emperyalist ve faşist kamp büyük bir iştahla ve zaferlerinden emin bir şekilde SSCB’yi boğazlamaya hazırlanırken, her zaman sol gösterip sağ vuran, Marksizm-Leninizm’e “Stalinizm’ düşmanlığıyla saldıran Troçki, “proletarya enternasyonalizmi”, “sürekli devrim” adına şu propagandayı yapıyordu: “Sovyet bürokratizminin devasa gelişimi ve emekçi kitlelerin varoluş koşullarının zorluğu, dünya işçi sınıfının gözünde SSCB’nin çekim kuvvetini çok büyük ölçüde azaltmıştır.” “Sovyetler Birliği’nin diplomatik başarıları bu nedenle, en azından büyük ölçüde, uluslararası devrimin aşırı zayıflamasına dayandırılmak zorundadır.” (L. Troçki, Savaş ve IV. Enternasyonal, 10 Haziran 1934, iTa., kaynak internet) Oysa tablo tersidir ama Troçki’nin bir görevi var: SSCB’yi dünya proletaryası ve halkları nezdinde gözden düşürmek, SSCB’yi, yenilmesi kaçınılmaz, zayıf, çürümüş, umudun düşmanı bir ülke olarak lanse etmek; böylece emperyalist ve faşist dünyanın kaçınılmaz gördüğü zaferine katkı yapmak ve nemalanmak!
Tamda bu koşullarda, Troçki, örneğin Eylül 1939’da yazdığı “SSCB Savaşta” makalesinde, “IV. Enternasyonal, bürokrasinin emekçilerin devrimci ayaklanmasıyla devrilmesi gerektiğini uzun süre önce kabul ettiğine göre, önerilebilecek farklı bir şey yoktur.” diyerek, emperyalizm, faşizm, Troçkizm ittifakı ile SSCB’yi “emekçilerin devrimci ayaklanmasıyla”, siz Hitler’in işgaliyle diye okuyun, yıkmayı keskin bir şekilde vurguluyordu.
Troçki, 1935’te günlüğüne şu notları düşer: “1917 ve 1921 arasındaki dönem dâhil, kendi çalışmalarımın ‘yaşamsallığından’ söz edemem. Ama şimdiki çalışmalarım kelimenin tam anlamıyla ‘yaşamsal’.” Evet, Toçki’nin gerek 1917 ve 1921 arası dönemde, gerekse de SSCB’den kovulurken devrim ve sosyalizme, Ekim’e ve inşa sürecine yaptığı yaşamsal önemde hiçbir katkısı yoktu, aksine, katkıdan (o da kısa bir süre) ziyade yıkma, kargaşa çıkarma, yenileceğiz diye feryat etme çalışması olmuştur. Ama ülkeden kovulduktan sonraki tarihi misyonunun yaşamsal olduğu ve bunu da en iyi yapacak kişinin kendisi olduğu kesindi; bu yeni aşamada Troçki bütün kudretini emperyalist ve faşist dünyayla el ele SSCB’yi yıkma mücadelesine hasretti. “Hitler’in zaferinden 2. Dünya Savaşı’nın sona erişine kadar geçen süre içerisinde hep şunu gördüm ki, Troçki tamamiyle haklıydı, Stalinizmin hiçbir geleceği yoktu, reformizmin geleceği yoktu ve bizim kadrolarımız 1. Dünya Savaşı’nın sonunda varolan devrimcilerden daha güçlüydüler.” (T. Cliff İle Röportaj, 55. Yılında Bir Devrimcinin Hayatı, kaynak internet) diyen Tony Cliff, Marksizm-Leninizm’in, sosyalizmin bu azılı ve burjuva sınıf bilinçli düşmanı da tıpkı diğer Troçkistler gibi yaşam enerjisini emperyalizmin güdümünde sosyalizmi, Leninizm’i (“Stalinizm”) yıkmaya adamıştır, hem de kraldan daha çok kralcı olarak. Dikkat edin, devşirmenin verdiği tarih kesitlerine, Stalin’in, SSCB’nin, dünya devriminin en büyük kazanımları elde ettiği ve zafer üzerine zafer kazandığı bir tarih kesitinde bu sözler söyleniyor. Bu alçakça kin ve saldırganlık kapitalist emperyalizmin, faşizmin kin ve saldırganlığıdır, mesele de bundan ibarettir. Ne de olsa mayasını Troçki’den almıştır bayımız.
  Troçki’ye göre II. Dünya Savaşı’yla “Stalinist rejim” yıkılacaktı; zaten IV. Enternasyonal de bunun için vardı. Emperyalist ve faşist savaşla SSCB ezilerek tasfiye edilmiş olacak, böylece “tek ülkede sosyalizmin” kurulamayacağı da ispatlanmış olacak, yine böylece sözde dünya devriminin başına Troçki ve sözde IV. Enternasyonal’i geçmiş olacaktı. Emperyalizmin ve faşizmin aleti Troçki, 18 Ekim 1938 yılında IV. Enternasyonal’in Kuruluşu üzerine konuşurken, sadece on yıl sonra, SSCB’nin yıkılmış, Troçkist Enternasyonalin ise dünya işçi ve emekçilerinin önderi, öncüsü haline gelmiş olacağını ilan ediyordu; evet, Troçki, başta Almanya olmak üzere faşist kampın gücünün yenilmezliğine ve zaferine sarsılmaz bir inanç ve coşkuyla dolup taşmaktadır o günlerde.
Emperyalist ve faşist devletler SSCB’yi tecrit ederek yıkmak için aralarındaki bağlaşmayı Eylül 1938’de “Münih Paktı” ile perçinlerken, Troçki şunları yazıyordu: “SSCB'nin askeri gücünü yeniden elde edebilmesinin tek yolu Kremlin'deki Bonapartist rejimin alaşağı edilmesidir. Kim ki doğrudan ya da dolaylı olarak Stalinizm'i müdafaa etmeye kalkarsa, kim ki onun ordusunun gücünü abartırsa, o devrimin, sosyalizmin ve ezilen halkların en büyük düşmanıdır .” (10 Ekim 1938, Stalinizmin Polis Aygıtı) İşte Troçki, Troçkizm, IV. Enternasyonal budur. Emperyalizm-faşizm-Troçkizm bağlaşması ve birleşik cephesi sosyalizmi yıkmayı önlerine en yakıcı temel stratejik ve taktik hedef olarak koyar ve buna uygun “komplike ve bütünlüklü” saldırılarını yoğunlaştırırken Troçki şunları yazıyordu: “…Bu ancak tek bir yolla olabilir: işçilerin, köylülerin ve Kızılordu askerlerinin, baskıcıların ve parazitlerin yeni kastının karşısına dikilmesiyle. Bu kitle kalkışmasını hazırlamak için, yeni bir parti gerekir. O da IV. Enternasyonal'dir .” (Mayıs 1940, aynı kitap, kaynak internet) Daha fazla uzatmaya gerek var mı sevgili okuyucu!
 Kısacası, Leninizm’in düşmanı Menşevizm, ilerici-devrimci rolünü tükettikten sonra, açık karşı devrimci rolünü daha erken, 1917 Şubat Devrimi’nin hemen ardından Ekim Devrimi’ne karşı mücadele pratiği ile oynarken, Menşevizm’in tersyüz edilmiş hali olan Troçkizm ise bu rolü, biraz daha geç, proletarya diktatörlüğü ve sosyalist inşa koşullarında oynadı. Menşevikler bu rolünü demokratik devrimin sosyalist devrime dönüştürülmesi sürecinde, Troçkizm ise proletarya diktatörlüğünün sağlamlaştırılması, sosyalizmin inşası aşamasında oynadı. Menşevikler proletarya diktatörlüğünü yıkmak, sosyalist devrimi ezmek için savaşan uluslararası sermayenin ve gericiliğin yedeğinde “Bolşeviklere karşı silahlı politik devrim” önerir, bu uğurda savaşırken, Troçki ve hempaları da sosyalizmin inşası sürecinde “Stalinist karşı devrimci bürokratik diktatörlüğe karşı politik devrim” önererek ve bu uğurda savaşarak aynı cephede, emperyalizmin, devrilmiş gericiliğin, Rus burjuvazisinin cephesinde saf tutarak, onlarla kaynaşarak tarihin kirli sayfalarındaki yerini almıştır. Menşevikler başta olmak üzere (örneğin bkz. P. Akselrod, Bern Uluslararası Sosyalist Konferansı’daki Konuşma+Bolşevizm’e Karşı Mücadele Üstüne Yoldaş Akselrod L. Martov’a Mektup, Kendi Belgeleriyle Rus Devriminde Menşevikler, Hazırlayan Abraham Ascher, Metis Yayınları) Marksizm-Leninizm’in, Ekim Devrimi’nin, sosyalist inşa ve proletarya diktatörlüğünün “sosyalizm”, “Marksizm” maskeli düşmanlarının belli başlı demagoji ve iftiralarının Troçki ve Troçkistler tarafından maharetle geliştirilip propaganda edilmesinin rastlantısal olmadığı açıktır. Leninizm’in, Bolşevizm’in, Ekim’in, devrim ve sosyalizmin düşmanlarının ortak bir cephede birleşmesi, aynı kirli dünyadan beslenmesi, benzer demagojilere sarılması, sınırsız bir kinle saldırması anlaşılır bir durumdur.
Troçki, “Ekim’den iki ay önce şöyle yazıyordum” der;
“Enternasyonalizm, bizim için (bir Tsereteli ve bir Çernov için olduğu gibi) ilk fırsatta ihanet edilecek soyut bir düşünce değildir; bu bize, bu günkü yolumuzun ne olacağını gösteren son derece yararlı bir ilkedir. Bir Avrupa devrimi dışında sürekli bir başarı bizim için kabul edilebilir bir şey değildir.” (Hayatım, s. 355, Yazın Yayıncılık, iba.)
Evet, Troçki (ve Troçkistler) ihanetini (ihanetlerini) daima sahte bir enternasyonalizmle kılıflamıştır. Troçki, başlangıçta katkılar yaptığı Ekim Devrimi’ne karşı bayrak açmıştır(lar). Proletarya diktatörlüğünün sağlamlaştırılmasına, sosyalist inşanın geliştirilmesine karşı düşmanca savaşmıştır. Ağır sanayinin kurulmasına, tarımda ikinci bir Ekim Devrimi olan kırın sosyalist dönüşümüne (kolhozcu tarım), başta Hitler Almanyası olmak üzere üçlü faşist kampın Stalin, SBKP, SSCB, Kızıl Ordu ve dünya halkları tarafından ezilmesine karşı sınırsız bir kinle gerici, yıkıcı bir savaş yürütmüştür. Yani sürekli kazanılan başarılara karşı azgınca savaşmak, sosyalizmi yıkmak eylemi, onun asli ve temel, “sürekli devrim”ci “enternasyonalist” çizgisi ve görevi olmuştur. Her devrimci sosyalist başarı ve kazanıma karşı savaşmak, sabotörlük yapmak, sürekli sosyalist başarıları asla kabul etmemek onun beyni ve yüreği olmuştur. “Avrupa devrimi dışında sürekli bir başarı bizim için kabul edilebilir bir şey değildir.” diyerek, “Avrupa devrimi” lafazanlığını bir yana bırakalım, pratik tutarlılık göstermiş; emperyalizm ve işbirlikçileriyle birleşerek devrimi, sosyalizmi yıkmak için bütün enerjisi ile savaşmıştır. Çünkü Troçki’nin, Troçkizm’in, ardıllarının “sürekli devrim teorisi” ve pratiği, iç ve uluslararası alanda, dünya burjuvazisinin safında dünya devrimine, proleter komünist enternasyonalizme karşı sürekli düşmanlık demektir. İşin özü ve özeti burada yatmaktadır. İşte bundan dolayıdır ki bay Troçki, ölümünden kısa bir müddet önce, emperyalizm-faşizm-Troçkizm ittifakının çoktan gerçekleşmiş olduğu bir tarih kesitinde, Eylül 1939’da, şunları yazabiliyordu: “Ekim Devrimi bir rastlantı değildi. Çok önceden hesaplanmıştı. Olaylar bu hesabı doğruladı. Yozlaşma (Yani “Thermidor/Stalinist rejim”-bn.) bu hesabı çürütemez, çünkü Marksistler, Rusya’da tek başına bir işçi devletinin uzun bir süre varlığını koruyabileceğine hiçbir zaman inanmamışlardı… (Buna emperyalist ve faşistler de inanmamıştı Troçkizm gibi!-bn.) Hitler’in silahlarını Doğu’ya çevirdiğini ve Kızıl Ordu tarafından işgal edilen toprakları istila ettiğini düşünelim… O zaman, Dördüncü Enternasyonal’in partizanları, bir yanda silah elde Hitler’e öldürücü darbeler indirirken (külliyen palavra, sen zaten Hitler’in müttefikisin!-bn.), bir yandan da Stalin’e karşı devrimci propaganda yürütecekler ve hemen sonraki, belki de çok yakın bir aşamada Stalin’in yıkılışını hazırlayacaklardır…” (Aktaran J. T. Murpy, Stalin, s. 206, iba., Bilim ve Sosyalizm Yayınları) Yıl 1939. Ekim Devrimi’nin üzerinden 22 yıl geçmiş ama “Marksist”, “Leninist/Bolşevik” Troçki hala yırtınıyor: “Rusya’da tek başına bir işçi devleti uzun bir süre varlığını koruyabileceğine hiçbir zaman inanma”dık! SSCB, tek ülkede inşa edilen sosyalizm, “Stalinizm”, emperyalist ve faşist kuşatma ve saldırı altında ve Troçki bas bas bağırıyor: Benim işim Stalin’i yıkmaktır! Doğru tabii ki, Hitler de aynı şeyi yapıyordu zaten. “Stalin’in yıkılışını hazırlamak” ve yıkmak, işte Troçkizm’in teori ve pratiğinin merkezinde duran tek şey! Yukarıdaki sözler de bunun çarpıcı ifadelerinden bir tanesidir sadece.
“Troçki soruyordu: ‘Sovyetler Birliğinin yaklaşan büyük savaştan (II. Dünya Savaşı-bn.) yenilmeksizin çıkacağını umabilir miyiz? İçten gelen bu soruya yine içten gelen bir cevap verebiliriz: eğer savaş savaş olarak kalırsa, Sovyetler Birliğinin yenilmesi kaçınılmazdır. (Ki Troçki’nin tek inancı da, daha doğrusu duası da daima bu olmuştur!!!bn.) Teknik, ekonomik ve askeri anlamda emperyalizm kat kat üstündür. (İşte size büyük “Bolşevik-Leninist” Troçki’nin emperyalizmin yenilmezliğine olan ‘içten’ inancı!!!bn.) Batıda çıkacak bir ihtilal emperyalizmi felce uğratamadığı taktirde emperyalizm Ekim ihtilalinin rejimini silip süpürür.’ (Ama “silip süpür”emedi değil mi!!! Üstelik Batı’da da devrim zafer kazanmadı!!!bn.) Gerçi Batı kendi arasında bölünmüştü ama, ‘Sovyetler Birliğine askeri zafer kazandırmamak için’ eninde sonunda aralarında birleşebilirlerdi. (Ama birleşemediler. İşte size Leninist emperyalizm teorisinden de hiçbir şey anlamamış bay derin (!) Troçki!bn.)” (Troçki’den aktaran I. Deutscher, Troçki, Kovulan Sosyalist, C. III, s. 378)
Troçki biyografisinin yazarı Isaac Deutscher, bir Troçkist olmasına ve Troçki’ye hayranlık duymasına karşın, tarihçi kimliğinin etkisiyle, Troçki’nin “sürekli devrim teorisi” bağlamında (Avrupa devrimi ve “tek ülkede sosyalizm” sorunuyla ilgili) şunları yazmaktadır:
“Ama Troçki Rus devriminin yıllar yılı kendi başına yaşayacağını bir an bile aklına getirmemiştir. Bu bakımdan, yirmi yıl (1905 devriminden sonra-bn.) sonra da Stalin’in söyleyeceği gibi, Troçki devrimci Rusya’nın iç kaynaklarını ve canlılığını ‘iyi değerlendirememiştir.’ denebilir. Bugün geriye bakıldığında yanlış bir hesap olduğu artık açıkça anlaşılan ve 1906’da Troçki tarafından ortaya atılan bu fikrin, 1917 ile 1924 yılları arasında, Stalin’in de aralarında olmak üzere, bütün Bolşevik liderlerin ortak malı olduğu düşünülürse insanın böyle bir fikir karşısında büyük bir şaşkınlığa düşmemesi gerekir. Sonradan bu görüşün yanlış olduğu o kadar iyi anlaşılacaktır ki yanlışlığın kendisi tüm olarak kehaneti gölgede bırakacaktır. Gerçekten de Troçki, Sovyet Rusya’nın yıllar yılı dünyadan ayrı yaşayacağını hiç hesaba katmamıştı….. kendisi, dolaylı olarak ya da bilmeyerek, yanlışlığının nereden geldiğini de açıklamış oluyordu: Rus köylüsünü iyi değerlendirememişti….” (Troçki, C. I, s.195-196)
Özel olarak yorumlamaya gerek yok yukarıdaki satırları; ama Troçki’nin, Troçkizm’in kaba saba doktrinerizmini, dogmatizmini, şematizmini anlamak bakımından da önem taşımaktadır yukarıdaki sözler.
Uluslararası sermaye, dünya burjuvazisi dünden bu yana Marksizm-Leninizm’e, Lenin’e, Ekim Devrimi’ne, Stalin’e, “Stalinizm’e” karşı dur durak bilmeyen anti-komünist saldırı kampanyaları örgütleyegelmiştir daima. Ama ne Troçki’ye ve Troçkizm’e karşı ne de örneğin IV. Enternasyonal denen aletlerine karşı böyle bir saldırı kampanyası örgütlememiş; aksine, daima sayısız biçimde koruyucu, kollayıcı davranagelmişlerdir. Troçkistlerden emperyalistlere, modern revizyonist yeni tip burjuvaziye kadar uzanan birleşik cephenin “Stalinizm” düşmanlığının bir de Gorbaçov, Yeltsin hayranlığı ile, sözde “Stalinist rejimler”in yıkılışının ortak bayram sevinciyle birleşmesi de rastlantısal değildir değil mi! Eee, Stalin denince kin ve korkuyla titreyen dünya burjuvazisi tehlikenin nerden geldiğini ve geleceğini iyi biliyor; bundan dolayı da Troçkist dost ve bağlaşıklarına kol kanat geriyor; “sürekli devrim”cilerimizin yalnızca haram yiyen değil,  harama da hile katan cinsten “usta” sosyalizm maskeli dostları olduklarını, Troçkizm’in “sürekli devrimi”nin ve anti-Stalinizminin dünya emperyalist kapitalizminin sürekliliğini teoride ve pratikte sahte sosyalist maske arkasında militanca savunma anlamına geldiğini bizlerden iyi biliyor, ötesi yok yani. Bundan dolayıdır ki uluslararası proletarya devrimine ve proletarya enternasyonalizmine karşı Troçkist akıntı sürekli desteklenmiş, “Stalinist” bir sosyalizm yerine Troçkist bir “sosyalizm” akımının gelişmesini için daima özenle kol kanat gerilmiştir dünya burjuvazisi tarafından. Fakat buna karşın Troçkist hareket sınırlı, iktidarsız, gelecek vaat etmeyen bir hareket olarak kalmış, esasen ideolojik cephede kullanılan bir saldırı harekâtı olmanın ötesine taşamamış ve daima birbirlerini de yiyegelmiştir Troçkist süprüntü.
Troçkizm, IV. Enternasyonal, Troçkist akıntı “Stalinizm”e başkaldıran Titocu modern revizyonizmin ardından öncelikle 1950’lerin ikinci yarısı ile birlikte SSCB’de ve sosyalist kampta ortaya çıkan kızıl maskeli karşı devrimi, kapitalizmin yeni tipten restorasyonunu sevinç çığlıklarıyla karşılar teşvik ederken, ardından, sevinçten dört köşe revizyonist/kapitalist kampın çözülerek dağılışını tarihsel haklılıklarının onaylanması ve zaferlerinin kanıtı olarak ilan ederken, aynı dönemeçlerde, aynı şekilde dünya burjuvazisi de sevinç çığlıkları atıyor ve zafer ilanlarında bulunuyordu. Bu olgular, uluslararası burjuvaziyle Troçkizm arasındaki birleşik cephe gerçeğini giderek daha çarpıcı bir şekilde deşifre etti. Ki bu süreçte ve süreçlerde atılan zafer çığlıkları ve düzenlenen şölen partilerinde artık meydanın Troçkizm için temizlendiği düşünülüyordu. Ama doğan ve yaratılan tüm kargaşalığa ve ağır tahribatlara karşın umulan olmadı ve olmayacak. Kendisi de bir Troçkist olan Elif Çağlı’nın, hayal kırıklığıyla, dediği gibi; “Ayrıca, Stalinist rejimlerin çöküşü hiç de Troçkistlerin iddia ettiği gibi Troçkizmin tarihsel yükselişine yol açmamış, tersine Troçkistlerin zaaflarını büsbütün açığa vurmuştur.” Bu da doğaldı, doğaldır, çünkü “Stalinist rejimlerin çöküşü” açık burjuva ideolojisi ile Troçkist ideoloji, uluslararası Troçkist hareketle uluslararası burjuvazi arasındaki korkunç bağlaşmayı, birleşik cepheyi daha çarpıcı açığa çıkararak deşifre ettiği gibi, aç tavuğun boş denebilecek darı ambarında kalmasına da yol açtı. Hayal kırıklıkları da bundandır. Troçkist hareket Troçkizm’i ret ve mahkum etmeden de zaten kendisiyle hesaplaşamaz; gerisi mi, gerisi söz konusu deşifrasyonu hangi demagojik ve manipülatif manevralarla etkisizleştirilebileceği, atlatılabileceği sorunudur Troçkizm ve Troçkist hareket için, ki daha ötesi de yoktur; Troçkizmin tarihsel ve güncel misyonu ise zaten bellidir…
Troçki’nin kendi arşivini, kendince komünist gördüğü herhangi bir partiye ya da kurup başına geçtiği sözde IV. Enternasyonal’e teslim etmemesi, tersine, dünya emperyalizminin en güçlü ve gelişen emperyalistine, Amerikan emperyalizmine, Harvard Üniversitesi’ne (“Harvard Üniversitesindeki Hougton Library’de bulunan Troçki Arşivlerini inceledim.”-  İsaac Deutscher, Troçki, Silahlı Sosyalist, C. I, s. 9) teslim etmiş ya da edilmiş olması tesadüfî değildir yani; tıpkı Troçki’nin 1939 yılı sonuna doğru, “Amerikan aleyhtarı faaliyetleri incelemekle” görevli ABD’nin antikomünist saldırı aleti “Dies Komitesi”nin önüne büyük bir şevkle tanıklık yapmak için gitmeye çalışmasında olduğu gibi; eğer Dies Komitesi vazgeçmeseydi Troçki komite’nin önüne çıkmış olacaktı. Ki, “Bu komite Senatör McCarthy’in bindokuzyüz ellilerde başkanlık ettiği ünlü solcu avı komitesinin başlangıcı olmuştur.” (I. Deutscher, Troçki, Kovulan Sosyalist, C. III, s. 561) Tıpkı Troçki’nin insiyatif ve yönlendirmesiyle kurulan sözde Moskova Mahkemelerinin iftiralarına vs. karşı “Troçki’yi Savunma Komiteleri”nin “daha çok ünlü Stalin düşmanlarından ve eskidenberi komünizm düşmanlığı ile tanınmış kimselerden” (I. Deutscher) oluşmasında olduğu gibi. Troçki’nin ve takipçilerinin durmaksızın attıkları sis bombalarına ve bulanık suda balık avlama politikalarına rağmen, bu mızrak bu çuvala sığmıyor işte. Uzatmayalım artık, ne demişler: “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!”

* I. Deutscher de bu mektuptan bahseder Troçki biyografisinde. Deutscher’in dipnotta verdiği açıklama şöyledir; “Troçki’nin Çheidze’ye yazdığı bu mektup 1921 yılında Rus polisinin arşivinde bulundu. Parti arşivinden sorumlu olan Olmiski bu mektubun yayımlanmasının mahzurlu olup olmadığını Troçki’ye sorar. Troçki doğru bulmadığını, eski çatışmaların canlandırılmasının politikaya uymayacağını, özellikle Bolşevikler aleyhine yazdıklarında her zaman için haksız bulunduğunu sanmadığını söyledi. Troçki’nin 6 Aralık 1921’de Olminsky’e yazdığı mektup, Troçki arşivlerinde.” (Troçki, C. I, Silahlı Sosyalist, s. 276, Ağaoğlu Yayınevi)
             
                **Ayrıntılı değerlendirme için bkz., Hasan Ozan, SSCB’de Kapitalizmin Restorasyonu, Sosyalizmin Sorunları, Tarihi Dersler, V. Bölüm, “Troçkizm Ve IV. Enternasyonalin Revizyonist Görüşlerinin Eleştirisi”, Akademi Yayın. Ayrıca aynı başlık altında daha da geliştirilmiş olarak bkz. http://hasanozan62.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder