19 Eylül 2016 Pazartesi

I. BÖLÜM



                 I. BÖLÜM
                 TEORİ VE TARİH
KAPİTALİZMİN RESTORASYONUNU HAZIRLAYAN TARİHSEL SÜREÇ

2)SSCB’de Kale, “Sosyalizmin Zaferi” ve “Kesin Zaferi” Koşullarında İçten Fethedildi
SSCB’de ve öteki sosyalist ülkelerde kale içten fethedilmiştir.
SSCB’de sosyalizmi tasfiye ederek kapitalizmi yeniden inşa eden politik güç, “sosyalizmin zaferi” koşullarında tohumlanarak serpilip gelişti. “Sosyalizmin kesin zaferi” koşullarında politik iktidarı 1956 yılıyla birlikte gasp etti. İşte 1956 ile politik iktidarı ele geçiren bu güç, yeni tipten küçük burjuva bir tabakadan oluşan bürokrasi, aristokrasi ve teknokrasiydi. Bu yeni tip küçük burjuva tabaka yeni tip bir küçük burjuvazi olarak gelişerek yeni tip bir burjuvaziye, iktidarı ele geçiren egemen bir sınıfa dönüşmüştür. Yeni tip burjuvazi, (modern revizyonist) kolektif kapitalist karakterde bir sınıf olarak kapitalist restorasyonu gerçekleştirmiştir.
Modern revizyonist karşı devrimin öncü birliğini, stratejik çekirdeğini oluşturan bürokratik burjuvazidir. Revizyonist bürokrat burjuvazi, sosyalizmin inşası sürecinde, emperyalist kuşatma ve baskının ve geçmişten gelen bazı önemli tarihsel etkenlerin de desteğiyle, işçi sınıfı ve emekçilerden gelme, yeni dönemin özgün ve temel bir ürünü olarak doğmuş, giderek ayrıcalıklarla donanmış; küçük burjuva tabakanın burjuva olma yolunda palazlanmasıyla oluşmuştur.
Marksist-Leninist teori, kapitalist restorasyonun bu yeni yolunu ortaya koymamıştı. Bu, yeni bir olguydu. Kapitalizmden komünizme geçiş tarihsel-politik sürecinin yeni deneyimleriyle ortaya çıkan bu olgu, teorinin zenginleştirilmesinin, eski formüllerin aşılmasının ana bileşenini oluşturmaktadır.
Teorinin kaynağı pratiktir. Teoriyi zenginleştirmenin, yenilemenin aracı bir kez daha pratiktir, tarihsel pratiktir. Ve komünistler tarihe, doğaya, düşünceye, deneyime ancak ve yalnızca diyalektik yönteme, materyalist kavrayışa, Marksizm-Leninizm’e bağlı kalarak objektif bakabilir ve teorilerini yenileyebilirler. Ki, teorinin yenilenmesi/zenginleştirilmesi gecikmiş bir acil görev olarak enternasyonal proletaryanın ve komünistlerin önünde durmaktadır.
Kapitalizmden komünizme geçişte bir uğrak, komünizmin alt evresi olan sosyalizmde kapitalist restorasyonun bu yeni yolu tarihin, sınıf mücadelesinin, sosyalizmin inşasının enternasyonal proletaryaya verdiği en temel derstir.
Teorinin eski ve yetersiz açıklama ve formüllerinin aşılacağı temel nokta da burasıdır.

3) Teori, Tarihsel Deneyimin Eleştirel Işığında Yenilenmelidir
Tartışılan sorun eski tip bürokrasinin, yıkılmış gericiliğin bürokratlarının yeni dönemdeki, sosyalizm koşullarındaki rolü, etkisi sorunu değildir. Merak edenler, bu konuda, Lenin ve Stalin’in eserlerinde gerekli zengin değerlendirmeleri bulabilirler. Geri bir ülkede, bir köylüler ülkesinde, tek başına sosyalizmi inşa etmenin muazzam zorlukları; devsel ölçekli askeri bürokratik Çarlık Otokrasisi’nin yıkılıp tasfiye edilmiş olmasına karşın, toplumsal yaşama derinden sinmiş bürokratik hava ve alışkanlıkların yeni döneme etkisi; yönetmeyi yeni öğrenecek bir sınıfın, proletaryanın, eski bürokratları bazı ayrıcalıklarla geçici de olsa satın alarak kullanması; tüm bunların ilk dönemler kaçınılmaz olarak bürokrasi mikrobunu parti ve proletarya devleti saflarına ciddi ve rahatsız edecek ölçek ve yaygınlıkta bulaştırması vb. gibi olguları göz ardı ederek elbette ki sorun incelenemez, tartışılamaz. Ama biz, özel olarak sorunun bu yanına girmeyeceğiz; kitabımızda esasen, yeni dönemde, yeni tipte bürokratlaşma sürecini inceleyeceğiz.
Soru şudur: Tamam, teori yeni tipten kapitalizmin restorasyonu yolunu ortaya koymamıştı. Çünkü teori, böyle bir tarihsel deneyimin eleştirel analizine dayanarak şekillenmemişti. Ama sosyalizmin inşası sürecinde SBKP(B), önderi Stalin, Bolşevikler nasıl oldu da gözlerinin önünde oluşan, gelişen bu yeni tip olguyu göremediler, tahlil edemediler, gerekli savaş donanımını kazanamadılar?! Evet, bu soru sorulmalıdır. Bu soruyu sormadan ve çözümlemeden, gerekli sonuçları çıkarmadan ve yeni bir donanımla silahlanmadan, büyük ideallerimiz için doğru ve emin adımlarla ilerleyemeyiz.
Gerçek şudur: Stalin ve Bolşevik Parti, yeni koşulların ürünü olarak şekillenen bürokratik tehlike ve tehdidi sadece bir ölçüde görebildi. 19. Parti Kongresi bu tehlikeye bir ölçüde dikkat çekti. Ancak gerek Stalin, gerekse de Bolşevikler sosyalizmin başarılı inşası sürecinde, sosyalizmin zaferi koşullarında ortaya çıkan yeni tipten bürokratik yozlaşma olgusunu bütünlüklü bir tarzda bilince çıkaramadılar.
Peki, neden söz konusu bürokratik deformasyon ve dejenerasyonun giderek bürokratik burjuvazinin oluşmasına ve kızıl maskeli bir karşı-devrime dönüşebileceğini; tehlike önlenemezse tehlikenin yeni tipten bir kapitalizmin restorasyonuna dönüşebileceğini bilince çıkaramadı Stalin ve Bolşevikler?
 Kuşkusuz ki bu, rastlantısal bir olgu, nedensiz bir sonuç, köksüz bir ağaç değildi. Bolşeviklerin ve büyük Stalin’in ağaçlardan ormanı görememesini teorilerinin yetersizliğinde, olağanüstü tarihsel koşullarda ilk kez sosyalizmi inşa etmek zorunda kalmalarında, geçici olması gereken bir takım tedbirleri kalıcılaştırmalarında vb. aramak ve bulmak gerekir.
Öncelikle Stalin’in üzerinde önemle durduğu “sosyalizmin zaferi” ve “kesin zaferi” teorisi üzerinde eleştirel tarzda durmak gerekmektedir.
Stalin tümüyle doğru bir tarzda, Leninizm’in ışığında, emperyalizm ve proleter devrimler çağında daha da keskinleşmiş olan kapitalizmin eşitsiz gelişme yasasına dayanarak proleter devrimin, devrimlerin emperyalizmin en zayıf halkasının veya halkalarının kırılması yoluyla bir ya da birkaç ülkede (bu ülke ya da ülkeler geri de olabilir) zafere erişebileceğini; zafere ulaşarak egemen sınıf olarak örgütlenen proletaryanın tek bir ülkede de olsa, uluslararası proletarya ve halkların desteğiyle, sosyalizmi başarıyla inşa edebileceğini savunmuş ve bu zaferi, haklı olarak, tümüyle enternasyonalist karaktere sahip olan “sosyalizmin zaferi” olarak formüle etmiş ve Rusya’da “sosyalizmin zaferi”ne inanmayan parti içi muhalefeti de sosyalizme, sosyalist inşanın zaferine inançsızlar güruhu olarak mahkûm etmiştir.
Öte yandan Stalin, tek ülkede sosyalizmin zaferine karşın, “devrim en azından bir dizi ülkede zafere ulaşmadan, müdahale ve dolayısıyla da burjuva düzenin restorasyonuna karşı tam bir garantiye sahip olmanın imkânsız olduğu”nu; bir ülkede, Rusya’da, sosyalizmin zaferinin emperyalist müdahale ve restorasyona karşı tek başına güvence oluşturmadığını da sürekli vurgulamıştır. Stalin, Lenin’e dayanarak, sosyalizmin kesin-nihai “zaferi için yegâne güvence”nin, “yani restorasyona karşı güvence”nin, “sosyalist devrimin bir dizi ülkede zafer” kazanmasından geçtiğini ve geçeceğini; sosyalizmin kesin zaferinin tek bir ülkede güvence altına alınamayacağını, “nihai zaferin” “ancak uluslararası ölçekte mümkün olduğunu” vurgulamıştır.
Anlaşılacağı gibi, Stalin ve SBKP(B), “sosyalizmin kesin zaferi”ni ulusal ölçekte çözülebilecek bir sorun olarak görmemekteydi. Sosyalizmin zaferine rağmen, kesin zaferinin gerçekleşmediği koşullarda, emperyalist müdahale yoluyla sosyalizmin yıkılmasını ve kapitalizmin yeniden kurulmasını olanaklı görmekteydi.
Yukarıdaki teorik kavrayışın yetersiz olduğu tarihsel deneyim tarafından kanıtlanmıştır.  Bırakalım sosyalizmin zafer kazanmış olmasını, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra sosyalist bir kamp doğmasına, I. ve II. dünya savaşlarındaki emperyalist müdahaleler yenilgiye uğratılmış olmasına karşın SSCB’de ve öteki sosyalist ülkelerde kapitalizmin yeniden inşası önlenememiştir.
SSCB’de sosyalizmin inşası yolunda başarıyla yürünmüştür. Güçlü bir sosyalist sanayi ve tarım inşa edilmiştir. Tarihte ilk kez burjuvazi, kapitalizm, özel mülkiyet tasfiye edilmiştir. Eski tip sınıflar ortadan kalkmıştır. Sosyalist ekonomik ve toplumsal yapılanmaya bağlı olarak yeni tip bir sınıfsal şekillenme ve güçler dengesi oluşmuştur. İşçi sınıfı ile kolhozcu köylülük arasındaki sınıfsal farklar, henüz göreli de olsa, giderek zayıflamaya başlamıştır. Emperyalist ve faşist saldırı başarıyla ezilmiştir. Güçlü bir sosyalist kamp doğmuştur. Merkezinde emperyalizmin durduğu uluslararası gericilik kampıyla merkezinde sosyalist ülkelerin ve enternasyonal proletaryanın durduğu küresel devrim cephesi arasındaki kuvvet ilişkileri önemli ölçüde dünya devrim cephesinin lehine dönmüştür. Ulusal kurtuluş hareketleri, dünya devrim dalgası atağa geçmiştir. Uluslararası Komünist Hareket hızla güçlenmiş, Marksizm-Leninizm’in, sosyalizmin/komünizmin prestiji tepe noktasına ulaşmıştır.
Bu parlak ve göz kamaştırıcı tabloya karşın, teoriye göre sosyalizmin zaten zafer kazandığı, dahası, “sosyalizmin kesin zafer” kazandığı koşullarda, başta SSCB olmak üzere sosyalist kampta restorasyon farklı bir gelişme çizgisi içerisinde, farklı bir yol ve yöntemle yeniden örgütlenebilmiştir. Yani “sosyalizmin zaferi” ve “kesin zaferi”ne rağmen sosyalizmden kapitalizme geri dönüşün olanaklı olduğu açığa çıkmıştır. Dahası tarihsel deneyimin ortaya çıkardığı gibi eski bakış açısı mekanik materyalizme, ekonomizme, dogmatizme tekabül etmektedir ya da bu zafiyetleri daha baştan içerisinde barındırmaktaydı. 
Demek ki eski teorik kavrayışla sosyalizmden kapitalizme yeni tarzda geriye dönüş engellenemez. Açık ki teori yenilenmeli, eski kavrayış ve formüller aşılmalı, SSCB ve Sosyalist Kamp nezdinde alınmış ağır yenilginin dersleriyle donanmalı; tarihin bu yıkıcı ama proletaryaya, yeni sosyalizm denemeleri ve zaferleri için vermiş olduğu dersten dolayı da bir o kadar yapıcı olan uyarısına, dersine kulak verilmelidir.
Lenin’in şu saptama ve uyarısı bizlere yol göstermektedir:
“Marx’ın teorisini asla bitmiş ve dokunulmaz bir şey olarak görmüyoruz; tersine, eğer yaşamda geri kalmak istemiyorlarsa, sosyalistlerin, tüm yönlere doğru geliştirmek zorunda oldukları o bilimin yalnızca temel taşını koyduğuna inanıyoruz…” (Aktaran Stalin, açL., Eserler C. 16, s. 68-69)
Kuşkusuz ki Lenin’in bu uyarısı, Marks’ın teorisi kadar, Marks’ın teorisinin emperyalizm ve proletarya devrimleri çağında zenginleşmiş devamı olan Lenin’in teorisi için de gerekli ve doğrudur. Biliyoruz ki, Marksizm-Leninizm bir dogma değildir.
Stalin’in şu uyarısı da yolumuzu aydınlatmaktadır:
“Papaz çömezleri ve talmutçular, Marksizm’e, Marksizm’in değişik sonuç ve formüllerine hiçbir zaman değişmeyen, hatta toplumun gelişme koşulları değiştiği zaman bile değişmeyen bir dogma olarak bakarlar. Sanırlar ki, bu sonuçları ve bu formülleri ezberlerlerse yerli-yersiz onları aktarırlarsa, herhangi bir sorunu çözümleyebilecek duruma gelirler, umarlar ki öğrendikleri bu sonuçlar ve formüller, kendilerine her dönemde bütün ülkeler ve yaşamın bütün koşulları için yarar sağlayacaktır. Oysa ancak Marksizm’in lafzını gören ama onun özünü göremeyen, Marksizm’in sonuçlarını ve formüllerini ezbere öğrenen, ama kapsamını anlayamayan insanlar böyle düşünebilirler.
“Marksizm, doğanın ve toplumun gelişmesinin yasalarının bilimidir, ezilen ve sömürülen sınıfların devriminin bilimidir, bütün ülkelerde sosyalizmin zaferinin bilimidir, komünist toplumun kuruluşunun bilimidir. Bilim olarak Marksizm, olduğu yerde kalamaz, gelişir ve olgunlaşır. Gelişmesi sırasında Marksizm, yeni deneyimlerle ve yeni bilgilerle mutlaka zenginleşecektir; bunun sonucu olarak da, formüllerinin ve sonuçlarının bazıları mutlaka zamanla değişecektir, mutlaka yeni tarihsel görevlere tekabül edecek yeni formül ve sonuçlar onların yerini alacaktır. Marksizm, bütün dönemler ve bütün devreler için değişmez ve zorunlu sonuçlar ve formüller kabul etmez. Marksizm her türden dogmacılığın düşmanıdır.” (Son Yazılar 1950- 1953, s. 57-58, Sol Yay.)
Açıktır ki, Stalin ve SBKP, eski teorik kavrayışa bağlı kaldıkları için de ana dikkatlerini emperyalist müdahaleye ve buradan gelecek restorasyona yöneltmişlerdir. Kuşkusuz ki eski teorik kavrayışın restorasyon tehlikesi ile ilgili sunduğu perspektif, dikkat çektiği iç ve dış tehlikeler tümüyle doğruydu ve teori pratikte de sınandı, doğruluğu çarpıcı bir biçimde ortaya çıktı. Ama ne var ki, SSCB’de sosyalizmden kapitalizme geri dönüş öngörülen yollardan gerçekleşmedi. Restorasyon, yeni dönem koşulları içerisinde gelişen ve kaleyi içten fetheden bürokratik yozlaşma ve modern revizyonist karşı-devrim yolu ve eliyle gerçekleşti.
Demek ki söz konusu eski teorik çerçeve, yeni tipten tehlike ve restorasyon konusunda, SSCB işçi sınıfını ve öncü kurmayını silahlandırarak donatamamıştır. Yeni tip tehlike, yeni dönemin toplumsal koşulları içersinde sezilecek, bilince çıkarılacak, sınıf ve parti, geniş kitleler ve Uluslararası Komünist Hareket yeni bir donanımla silahlandırılacaktı. Ama ne yazık ki yeni tehlike ve restorasyon yolu bilince çıkarılamadı ve tehlikenin somut bir olguya dönüşmesi önlenemedi.
Teori, eski teorik çerçeve aşılarak ama onu da içermiş bir tarzda şöyle formüle edilmelidir:
Gerek “sosyalizmin zaferi”, gerekse de “sosyalizmin kesin zaferi” için, iç ve dış gericiliğin ezilmesi, püskürtülmesi giderek sosyalist bir kampın doğması yeterli değildir. Sosyalizmin inşası sürecinde, hem “sosyalizmin zaferi” ve hem de “sosyalizmin kesin zaferi” sürecinde, bu sürecin her bir anında, ayrıcalıklı bürokratik küçük bir burjuva tabakanın doğup büyümesine, yerleşik bir katmana dönüşmesine asla izin verilmemelidir. Yeni dönem ve koşullarda, işçi sınıfı ve emekçilerden gelme ve toplumsal yaşamın her alan ve dalında yönetme işini üstlenen kesimler, eğer ayrıcalıklı bir tabakaya dönüşürse; ve bu tehlike önlenemezse, potansiyel tehlike etkinleşir, maddi- politik ve toplumsal bir olguya dönüşürse, bu küçük burjuva tabakaların burjuva olmak için özlem duyması, yeni tipten bir burjuva sınıfa dönüşmesi, Marksizm-Leninizm, sosyalizm, komünizm adına modern revizyonist bir ideoloji, program, strateji ve taktiklerle kızıl maskeli beyaz bir karşı-devrim örgütlemesi, politik iktidar tekelini gasp etmesi ve giderek kapitalizmi yeniden restore etmesi; klasik kapitalist biçimler alıncaya dek eski sosyalist biçimleri bir yandan kaçınılmaz olarak deforme ve dejenere ederken öte yandan da sosyalist biçimler kamuflajı içerisinde kapitalist restorasyonu örgütlemesi kaçınılmazdır.
Hangi biçimde formüle edilirse edilsin, yeni teorik/ideolojik çerçeve yukarıdaki ana çözümlemeye dayanarak şekillendirilmeli; teori bu eksende yeniden üretilmelidir. Teorinin yeniden üretimi ve zenginleştirilmesi, yeni bir teorik, ideolojik, politik, örgütsel-pratik donanım kazanılması hem diyalektik materyalizmin hem de Marksizm-Leninizm’in bilimsel devrimci içeriğine, eleştirel ruhuna ve direktiflerine de uygundur. Marksizm-Leninizm bir bilimdir ve bilimsel eleştiri-özeleştiri gücü olmadan da hiçbir bilim ilerleyemez. Tarihin derslerini görmezden gelenlerin Marksizm-Leninizm ve proletarya adına biricik yetkili gibi konuşma hakkı da olamaz.
DEVAM EDECEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder