11 Mart 2017 Cumartesi

II. Bölüm Devam Ediyor. Değer Yasası, Sosyalizm ve Kapitalizm



Değer Yasası, Sosyalizm ve Kapitalizm
Bilindiği gibi, sosyalist toplumda, temel üretim araçları toplumsallaştırılarak meta olmaktan çıkarılmışlardır. Devletleştirilmiş olan mülkiyet, tüm halkın mülkiyeti kategorisinde yer almaktadır. Temel üretim araçları alınamaz, satılamaz. Meta üretimi ve değer yasasının burada hiçbir hükmü kalmamıştır. Değer yasasının üretimin düzenleyicisi rolü bulunmamaktadır. Sosyalizmden komünizme geçiş sürecinde, eskinin kalıntısını ifade eden meta ve değer yasasının etki alanı sürekli sınırlandırılarak, giderek iktisadi ve tarihsel bir kategori olarak ortadan kaldırılacaktır. Komünizmin alt evresi ve bir geçiş toplumu olan sosyalist toplumda tüm halkın mülkiyeti olan toplumsal mülkiyetle, henüz grup mülkiyeti olan kolhoz biçimindeki toplumsal mülkiyet arasındaki farklılığın azalması ve giderek ortadan kaldırılması ile, tek bir toplumsal mülkiyetin ortaya çıkışıyla, artık eskinin kalıntısını ifade eden değer yasasının ve meta üretiminin kalıntıları da ömrünü doldurmuş olacağından, asar-ı atika müzesindeki yerini de almış olacaktır.
Komünist toplumsal mülkiyetin en yüksek biçimi, “komünizmin alt evresi” ve “olgunlaşmamış komünizm” olan sosyalizmden “komünizmin üst evresine” (sınıfsız toplum, “olgunlaşmış komünizm”) geçilmesiyle ortaya çıkacak mülkiyet biçimi olacaktır. Komünizmde sınıflar ve tabii ki devlet de olmadığı için ne devlet mülkiyetinden ne de grup mülkiyetinden, dolayısıyla herhangi bir sınıfa ait bir mülkiyetten de bahsedilemez artık. Komünizmde mülkiyet tüm toplumun kolektif mülkiyeti olacak ve toplumsal mülkiyet bu haliyle en yüksek formuna kavuşmuş olacaktır. Açık ki, sosyalist mülkiyet, komünist mülkiyetin alt bir biçimidir ve nihai bakımdan komünist mülkiyetin en yüksek toplumsal mülkiyeti kategorisini ifade etmez ve böylece, sosyalist mülkiyet, bir geçiş mülkiyetine tekabül eder ve etmektedir.
Sosyalist toplumda, temel üretim araçları meta olmaktan çıkmış olduğu için, değer yasası bu alanda işlememektedir. Değer yasasının işlediği, etkin olduğu alan, başlıca olarak, sosyalist mülkiyetin iki biçimi arasındaki meta alış verişinde (alma-satma, metanın mülk değiştirmesi eyleminde) ortaya çıkar. Dış ticarette ise ürünler meta olma özelliğini korur. (Kuşkusuz ki kapitalist dünyayla ticari ilişkiler bağlamında. Belki buna, geçici zorluklar ve bir geçiş önlemi, kalıcı olmayacak bir uygulama olarak sosyalist ülkeler arasındaki ticareti de eklemeliyiz.) Buna bir de “kolhoz pazarı”nı (“örgütsüz pazar”) eklemek lazım; ama kolhoz pazarının bütün ekonomik yaşam içerisindeki yeri ve ağırlığı, sosyalist sanayinin kurulduğu, tarımda tarımsal sosyalist dönüşümün başlıca olarak zafer kazandığı koşullarda, ikincil derecede bir önem taşır. Ki, sosyalizmden komünizme geçiş süreci olgunlaştıkça, tarımsal alanda artel tipi yerini komün tipine bıraktıkça “kolhoz pazarı” da önemsizleşerek sönümlenecektir.
Sosyalist toplumda, değer yasası, esasen kişisel tüketim mallarını kapsar. Yani sosyalist pazarda alınıp satılan, mülk sahipliği el değiştiren metalar sadece tüketim nesneleriyle sınırlıdır ve temel üretim araçlarını kapsamaz.  Tüm halkın mülkiyetinde olan sosyalist sektör, adı üstünde tüm emekçilere aittir. Oysa kooperatifsel kolhozcu mülkiyet, sadece gruba ait, kolhozcu köylülüğe ait bir mülkiyet biçimidir. Birincisinde üretilen ürünler tüm toplumun kolektif mülkiyetine girerken, ikincisinde üretilen ürünler salt kolhozcu köylülüğe aittir. Bu olgu, doğal ve kaçınılmaz olarak, iki tip sosyalist mülkiyet arasındaki ticarette, değer yasasının devreye girmesini getirmekte ve koşullamaktadır. Ancak iki sektör arasındaki meta dolaşımı, arz ve talep yasasına göre, üretimin plansız ve anarşik yapısına göre, serbest piyasa ilişkilerine göre şekillenmemektedir Aksine, merkezi planlı ekonominin gereksinmelerine dayalı, merkezi plan ekseni ve zorunlu hedeflerine bağlı bir tarzda, önceden planda belirlenmiş fiyatlarla işleyen ekonomik işlerlikle belirlenen bir meta dolaşımıdır. İki sektör arasındaki meta alış verişinde değer yasası işlemekle birlikte, bu yasa iradi bir tarzda da sınırlandırılmıştır.
 Stalin, “Nerede meta ve meta üretimi bulunuyorsa, değer yasası zorunlu olarak vardır. Bizde değer yasasının etki alanı, önce meta dolaşımını, metaların alım satımı biçiminde değişimini, özellikle kişisel kullanım metaların değişimini kapsar. Bu alanda değer yasası, kuşkusuz bazı sınırlar içinde, düzenleyici bir rolü sürdürmektedir. Ancak değer yasasının etkisi yalnızca metaların dolaşımı alanı ile sınırlanamaz. Değer yasası üretim alanında da etkilidir. Değer yasasının sosyalist üretimimizde düzenleyici bir rol oynamadığı doğrudur. Buna karşın üretimimizi etkilemektedir ve üretimi yönetmek için onu hesaba katmak gereklidir.” (age., s. 78), “bizim ekonomik sistemimizde değer yasası etkisini sıkı bir biçimde sınırlanmış bir çerçeve içerisinde duyurur.” diyerek, değer yasasının etki ve sınırlarını açıkça ortaya koyar. Stalin yoldaş, “Son Yazılar”ında, meta üretimin alanını giderek daha fazla daraltmak, değer yasasının alanını daha da kısmak için, henüz tohum halinde olan “ürün takası” sistemini önerir. Bu uygulamanın sosyalizmden komünizme geçiş sürecini hızlandıracağını vurgular.
Sosyalist toplumda, sosyalizmin nesnel ekonomik yasaları ve bu yasalara dayanan, komünizme gidiş sürecini yöneten parti ve proletaryanın önderlik iradesiyle değer yasasının alanı önce kısıtlanır (ve süreç içerisinde giderek ortadan kalkar, kaldırılır). Sosyalist toplumda, sosyalizmin iktisadi temelinin kent ve kırda oluşturulmasından sonra bu kısıtlama çok daha ileri biçimler alır. Devlet mülkiyeti ve demokratik merkezi planla ekonominin yönetilmesi bu sınırlamanın en temel araçlarıdır.
Sosyalist toplumda, temel üretim araçlarının ve iş gücünün meta olmaktan çıkarılması nedeniyledir ki, meta ve değer yasasının alanı sınırlanır ve burada söz konusu olan meta üretimi, “özel türden” bir meta üretimidir. Ve sosyalizmde üretim araçları alınmaz ve satılmaz, ancak devlet tarafından işletmelere vb. dağıtılır. Üretim araçlarının işletmeye devri sırasında da devlet üretim araçları üzerindeki mülkiyetini korur. “Ülke çapında devlet işletmelerine dağıtılan üretim araçları, özleri itibari ile meta değildirler: ama bunlar meta biçimlerini muhafaza ederler, hesap verme ve hesap yapmak için gerekli olduğundan değerleri parayla ifade edilmektedir.” (Politik Ekonomi Ders Kitabı, C. II, s. 167) Yani burada söz konusu olan şey, bir hesaplama yöntemidir, bir muhasebe kategorisi olarak söz konusu yöntemin kullanılmasıdır.
Oysa biliyoruz ki, kapitalizmde her şey metadır. Kapitalizm, her şeyi meta haline getirerek genelleştirir. Üretim kar içindir. Pazar için üretim yapılır. Metalar kullanım değerleri için değil, değişim değeri için üretilir ve piyasaya sürülür. Kullanım değeri değişim değerine tabidir. Kapitalist meta üretimi, pazar için üretimdir. Ve kapitalizmde değer yasası, üretimin düzenleyicisi olarak işler. Kapitalist toplumda, kapitalist, ortalama karın altına düştüğünde üretimden çekilir bir başka seçeneğe, karı “garanti” altında olan sektörlere akar. Dolayısıyla, zarar eden işletmeler tasfiye edilir.
Oysa sosyalist toplumda işletmeler kar ve zarar mantığına göre işletilmez. Kısa vadede karlı olmayan ama toplumun gereksinimleri için gerekli olan işletmeler kapatılmaz, zarar toplumsal fondan finanse edilir.
SB’de ve kapitalist restorasyon sürecine giren ülkelerde, sosyalizmin tasfiyesine bağlı olarak, her şey meta haline getirilmiştir ve yeni tip kapitalist pazarda alınıp satılmaktaydı.
SSCB Devlet Bankası Başkanı, şöyle diyor:
“İşletmelere ve örgütlere kredi verildiğinde, onların, üretim sermayelerinin iktisadi değerliliğini iyileştirmeleri, maliyet masraflarını düşürmelerini, üretim maliyetini yükseltmelerini ve zarar getiren üretime son vermeleri sağlamalarına yol açmak oldukça önemlidir.”
Görüldüğü gibi, en yetkili ağızlardan biri, bankacılık silahı kullanılarak, işletmelerin kar için üretim amacıyla teşvik edildiklerini, zarar getiren üretime son vermelerinin dayatıldığını açıkça itiraf etmektedir. Artık ekonomiye, tipik kapitalist bir gözle bakılmakta, kar zarar ikilemi içinde ekonomik çarklar yönetilmektedir. Devlet aygıtı elindeki merkezi araçları, yüksek düzeydeki merkezileşmenin avantajlarını bu amaçla etkin bir tarzda kullanmaktadır. Tabii ki bu da, diğer uygulamalar gibi, “sosyalizm”, “komünizm” vb. maskesiyle gerekçelendirilerek yapılmaktadır.
DEVAM EDECEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder