8 Nisan 2017 Cumartesi

II. Bölüm... Sosyalist Tarımın Tasfiyesi ve Kapitalist Tarımın Yeniden İnşası



Sosyalist Tarımın Tasfiyesi ve Kapitalist Tarımın Yeniden İnşası
SSCB’de kapitalizmin restorasyonuyla birlikte kapitalizm yalnızca kentlerde değil, doğası gereği, tarımsal alanda da hızla gelişti, geliştirildi. Eski sosyalist tarım yerini yeni kapitalist tarıma bıraktı. Kır üzerinde kentsel sömürü yeniden başlayarak genelleşti. Sosyalizm döneminde kentle kır arasında azalmaya başlayan farklılık, yeni dönemde yeniden gelişti, geliştirildi. Tarımsal alandaki sorunlar yeni burjuvazinin yakasını bir türlü bırakmadı. Öyle ki, SB dünyanın en büyük buğday ithalatçısı haline getirildi. Yazı dizimizin I. BÖLÜM’ünün bir alt başlığında (53-56 geçiş sürecini incelediğimiz yerde), Stalin’in ölümünün ardından alınan kararlarla, tarımsal alanda, meta üretiminin alanının değer yasasına bağlı bir tarzda nasıl geliştirildiği üzerinde durmuştuk (sovhozlarla ilgili sübvansiyonların kaldırılması, önder kolhozların teslimat yükümlülüklerinin azaltılması, bireysel yan işletmenin alanın geliştirilmesi ve vergilerinin düşürülmesi, maddi teşviklerin üretim artışının zorunlu ön koşulu olarak geliştirilmesi, değer yasasına bağlı fiyatların yükseltilmesi, kolhoz serbest pazarının genişletilmesi vb.). 56 öncesi alınan bu kararlar, gerçekte sosyalizmden uzaklaşma doğrultusundaki adımlardı ve bu adımlar, revizyonist bürokrat küçük burjuva tabakanın ve kastın çıkarlarıyla uyumluydu. Bu tabaka, 56 karşı devrimiyle politik iktidar tekelini ele geçirerek ekonominin de patronu haline geldi. Böylece bu kesim, 56 öncesi yeni tip küçük burjuva tabaka konumunu da geride bırakarak, yeni bir sınıfa, yeni tip burjuvaziye dönüşmüştü. Artık kapitalizmin restorasyonu programını hayata geçirebilecekti ve geçirdi de. Uygulanan programın temel çizgileri, sacayakları tarımsal alanda da yürürlüğe sokuldu. Merkezi planlamanın denetiminin gevşetilmesi ve sınırlanması, maddi teşvik, kendi yağıyla kavrulma, pazar için üretim, kar için üretim, bireysel özel mülkiyetin alanının geliştirilmesi, MTİ’lerin dağıtılarak kolhozlara satılması, üretim araçlarının meta olması, pazarda alınıp satılması vb. bu programın unsurlarıydı. Kruşçev, 1958 yılında aldığı bir kararla, kolhozların devlete zorunlu olan ürün teslimat yükümlülüğünü de kaldırır.
Kolhoz toprağı devlet toprağıdır. Alınamaz, satılamaz, devredilemez, kiralanamaz. Sosyalist devlet, toprağın kullanım hakkını, süresiz olarak, kolhozlara devreder. Yani toprak, tüm halkın mülkiyetidir. MTİ’ler (Makine Traktör İstasyonları) kolhozun malı değildir, aksine MTİ’ler devlet malıdır; yani tüm halkın mülkiyetidir, alınamaz, satılamaz. Proletarya, MTİ gibi olağanüstü bir araçla da tarımsal alanda önderliğini garantiler. Toprak, MTİ’ler, sovhozlar, tüm bunlar tüm toplumun kolektif malıdır. Kolhozcu sosyalist işletme, büyük ölçekli mülkiyete dayanır ve bilim ve tekniğin en ileri biçimleri temelinde sürekli yetkinleştirilir. Böylece, sosyalist tarımda üretici güçlerin sürekli geliştirilmesinin, emekçi köylülüğün iş ve yaşam koşullarının sürekli iyileştirilmesinin dinamosudur. Böylesine büyük çaplı üretim tekniğin kurulması, kesiksiz geliştirilmesi ancak çok büyük maddi imkânlara dayanılarak başarılabilir. Kolhozlar, böylesine büyük çaplı makine parkını finanse edemez. Böylesine devasa makine parklarını ancak devlet finanse edebilir ve sürekli geliştirebilir. Örneğin MTİ’lerin kolhozlara devri veya satılması kolhozları yüklenemeyecekleri bir yükün altına koyacağı gibi, iflasa da sürükler. Bu da sosyalist tarımın yıkılması, tarımsal üretimin hızla gerilemesi, emekçi köylülüğün yoksullaşması demektir.
Bilindiği gibi, kolhoz, sosyalist bir mülkiyet biçimidir. Ama tüm halkın sosyalist mülkiyetinden farklı olarak kolhoz, bir grup mülkiyetidir; emekçi köylülüğün kolektif malıdır. MTİ’lerin kolhozlara satılması demek, grup mülkiyetini güçlendirmek, meta dolaşımının alanını, değer yasasının alanını aşırı derecede büyütmek demektir. Bu açıdan da MTİ’lerin kolhozlara devri sosyalist bir tedbir, sosyalizmden komünizme geçişi hızlandıran ve komünizmin maddi-teknik temelini güçlendiren bir tedbir olamaz. Nitekim sosyalizmin ekonomik sorunları üzerine yürütülen tartışmalar döneminde MTİ’lerin kolhozlara satılması önerilir ve ateşlice savunulur. Fakat Stalin yoldaş, bu öneri ve savunuyu yukarıdaki gerekçelerle ret ve mahkûm eder. Ama Kruşçevci burjuvazi iktidarı ele geçirdikten sonra, 1958 yılında, tam tersi davranarak MTİ’leri, kolhozlara satar. “…1 Ocak 1959’a gelindiğinde 8000 MTİ’den geriye sadece 385’i kalmıştır.” (Teoride Doğrultu, “Ekim Devrimi’nden XIX. Parti Kongresi’ne SB’de Sosyalizmin İnşa Sorunları-I, s. 30)
Üretim araçlarının meta ilan edilmesi, alınıp satılan mal olarak görülmesi MTİ örneğinde çok çarpıcı dile gelmektedir. Çok açık bir şekilde bu uygulama hem inşa edilen kapitalizmin ürünüdür, hem de sosyalist tarımın tasfiyesinin temel bir adımıdır. Yeni dönemde tarım, bir daha belini doğrultamaz.
Tarımın gelişmesini Brejnev döneminde yeniden yazılan SBKP Tarihi’nden birlikte izleyelim. Aşağıdaki saptama XXI. Parti Kongresi’nden sonra yapılmaktadır.
“Tarımın gelişmesi de hoşnutluk verici değildi. Verimler yavaş çoğalıyor, araziler daralıyor, teknik araçlar yetmiyordu. Öte yandan tarım işçilerinde, kullandıkları emeğin sonuçlarına karşı ilgi uyandırmak ve bu ilgiyi arttırmak için etkili tedbirler alınmamıştı. Bütün bunlar hububat ürün toplamının azalmasına neden oldu. Oysa aynı dönemde ülkenin nüfusu 18 milyon çoğaldı.
“Merkez Komitesi Ocak (1961) oturumu, cumhuriyetlerdeki parti örgütlerinin ziraat ve hayvancılıktaki durum üstüne hazırladıkları raporları inceledi. Tarımın gelişmesinde hayli ciddi hatalar açıklandı. Büyük sermaye yatırımlarına ziraatın işleme kültürünü yükseltmeye, maddi heves faktörlerini arttırmaya, sovhoz ve kolhoz yöneticilerine daha çok bağımsızlık vermeye ihtiyaç vardı.” (s. 502-503)
Aşağıdaki değerlendirme de XXII. Kongre’den sonra yapılmaktadır.
“Tarımdaki durum hala memnuniyet verici değildi. Kaldı ki, 1963’de iklim koşulları son derece elverişsizdi. Hububat alanında genel verim, 1962 yılına oranla yüzde 32.7 milyon ton daha azdı. Yem yetersizliği, hayvanların ve kümes hayvanlarının azalmasına neden oldu. Devlet, dış ülkelerden zahire almak zorunda kaldı.
“Tarımda baş göstermiş olan bu ciddi zorluklar, partide endişe uyandırdı. Besbelli ki, halk ekonomisinin bu kolunda başarılı bir gelişme sağlayacak koşulların yaratılması zamanı gelmişti.” (s. 511)
“Merkez Komitesi, bu oturumlardan (15 Ekim 1964 tarihi, sözde Kruşçev’in ricasının(!) kabul edilerek görevden alındığı yerine Brejnev’in oturtulduğu oturum serisi-bn.) sonra, tarımın ve sanayinin yönetimini iyileştirmek ve daha da gelişmelerini sağlamak için somut tedbirler aldı. 1965 Martında SBKP MK oturumunda ‘SSCB’de tarımın bundan böyle gelişmesiyle ilgili tedbirler’ görüşüldü… durum her yandan incelendi. Bu durumu doğuran ana nedenler şunlardı: Sosyalist iktisat sisteminin ekonomik yasalarının ihlal edilişi, toplumsal çıkarlarla kişisel çıkarların birbiriyle bağdaştırılamaması, emek sonuçlarına karşı maddi ilgi ilkelerinin gözetilmemesi, iktisat sistemi temellerine dayanılmaması ve yönetim işlerinde sübjektivizme düşülmesi. Oturum kararlarında itiraf edildiği gibi, tarımın önüne konulan büyük ödevler sermaye yatırımlarıyla desteklenmemişler, maddi-teknik koşullar yaratılmamış. Tarım ürünlerinin satım fiyatları, üretimleri için yapılan masrafları kapatamıyordu. Ziraatı modernleştirmek ve toprağın bereketini arttırmak için gereği kadar çalışılmıyordu.
“Oturum… Altı yılda uygulamak üzere bir küme tedbir alındı… Bu plan 1970 yılına kadar değişmeyecekti. Artık ürünlerin plan dışında satın alınmaları-oturum kararları gereğince- gönüllülük ilkelerine göre yapılacaktır… Oturum, kolhozcular, işçiler ve memurlar tarafından hayvan bakıp yetiştirme olanakları üzerine yapılan yersiz kısıtlamaların kaldırılmasını önerdi.” (s. 512-513-514)
Bir diğer kaynak ise bizlere şu bilgileri vermektedir:
“İktidardan düşüşüne ilişkin çok fazla şey bilinmemekle birlikte, o tarihte Hroşçuv’un liderliğinin Prezidyum’a artık güven vermediği açıktır. İç politikada, özellikle ekonomik alandaki başarısızlığıyla güç duruma düşmüş, 62-63’de iktisadi büyüme oranlarındaki büyük düşüş ve 1963’teki büyük kuraklık sonucu SSCB’nin ABD ve Kanada’dan binlerce ton buğday ithal etmek zorunda kalışı bu durumu daha da kötüleştirmişti.” (Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, C. 5, s. 1675)
Açık ki Kruşçev’in tarım politikaları, sosyalist tarıma kapitalizmi ve yıkımı dayatmıştır. Brejnevci SBKP Tarihi’nin değerlendirilmesinde de bu durum açıktır. Yeni tip burjuvazinin lideri Kruşçev gözden düşünce onun yerine Kruşçevvari bir darbeyle geçen Brejnev (tarihin ironisi işte!) ise, aynı programı özü itibari ile koruyarak ve derinleştirerek devam ettirmiştir.
“Brejnev yönetiminin karşılaştığı en büyük iç sorun tarımsal üretimde ortaya çıktı. Mart 1964’te ilan edilen kolhozlara ve devlet çiftliklerine yönelik yeni program…tarım rekoltesini beklenen düzeye çıkartamadı; 70’lerde SSCB, dünyanın en büyük tarım ithalatçısı durumuna geldi.”(age., s. 1677)
“Brejnev döneminin SSCB açısından ekonomi alanda başarılı geçtiği ve planlanan hedeflere ulaşıldığı söylenemez…” (age., s. 1681)
Konuyla ilgili, SBKP 24. Kongresi’ne sunduğu raporda, “Merkez Komitesi’nin Mart (1965) teki Genel Kurul toplantısında” ve “23. Kongre”nin aldığı kararları ve perspektifi özetledikten sonra, Brejnev, şunları söylemektedir:
“Bu temel üzerinde, Merkez Komitesi Haziran (1970) Genel Kurul toplantısında geniş, doyurucu, uzun vadeli ve gerçekçi bir tarımı geliştirme programı hazırladı. Tarımın sorunları öyledir ki yoldaşlar, bir yılda, iki yılda, hatta beş yılda bile tamamen çözülemez, bunların çözülmesi çok daha uzun zaman ve yalnızca toprak işçisinin değil aynı zamanda tüm endüstrinin büyük çabasını, tahsisatları ister.” ( 24. Ve 25. Kongre Raporları ile Parti Programı, Belgeler 1, s. 62, Kızılırmak Yay.)
1980’ne gelindiğinde SSCB’de komünizme geçilmiş olacağını ilan eden modern revizyonist burjuvazinin baş temsilcisinin “oy birliği” ile onaylanan raporunda dile getirdiği şey, yeniden inşa edilen kapitalizmin gerçeğidir kuşkusuz. Unutmamak ve anımsamakta yarar vardır: Brejnev yukarıdaki saptamayı 1971 yılında yapıyor. Yani buna göre, SSCB, 1980’de kafa ile kol, kent ile kır vb. vb. arasındaki farklılıkların son bulduğu, herkesten yeteneğine ama herkese gereksinimine göre ilkesinin yaşam bulacağı komünizme ulaşmış olacaktır. Yani sözde SSCB’nin komünizme geçmiş olacağı ilan edilen 1980 ile yukarıdaki sözlerin söylendiği tarih arasında topu topuna 9 yıl var!!!
Brejnev, 1976 yılında gerçekleştirilen SBKP 25. Kongresi’ne sunduğu “Rapor”da ise “Parti, Merkez Komitesi ve Politbüro tarıma büyük bir dikkatle eğilmişlerdir. SBKP MK’nın 1965 Martındaki Genel Kurul Toplantısı tarafından başlatılan politikanın önemini ortaya koymuştur. Tarımın maddi ve teknik temelinin genişletilmesi ve kırsal kesimde yürütülen geniş düzenleyici ve siyasal çalışma, tarımın ve hayvancılığın kalkınmasına katkıda bulunmuştur.” (age., s. 185) der. Ve Kongre’deki delegelerin, “son 5 senede tarımın kötü koşullara karşı verilen zorlu mücadele içinde ilerlediğini bilirler. Bu beş yıldan sadece biri, 1973 yılı, elverişli koşullara sahiptir. 1972 ve 1975 yılları görülmemiş bir kuraklığa şahit olmuşlardır. Başka hiçbir beş yıllık dönemde kırsal kesim bu denli kötü koşullarla karşı karşıya gelmemiştir.” (age., s. 185) diyerek, gerçekte sosyalist tarımın tasfiyesi ve kapitalizmin inşası ve kurulmasıyla ortaya çıkan tarımsal yıkım ve gerilemenin suçunu, kuraklığa vb. yıkar.
Peki, sözde 1980 ile komünizme (“1971-80 sonuna” dek “komünizmin maddi ve teknik temeli”nin atılmış olacağı, “SSCB’de komünist bir toplum”un “esas hatlarıyla kurulmuş olaca”ğı -s. 322-,Partinin ve Sovyet halkının ana ekonomik görevi komünizmin maddi ve teknik temelini yirmi yıl içinde yaratmaktır.” – s. 323- ), daha sonra yumuşatılarak “ileri sosyalizme”, “gelişmiş sosyalist topluma”  geçileceği söylenen SSCB’de ne oldu? Olanı hep birlikte biliyoruz: SSCB ve önderlik ettiği revizyonist/kapitalist kamp çözülerek dağıldı. 1985’te SBKP liderliğine oturan Gorbaçov ile SSCB’nin çözülmesi çarpıcı biçimlerde patlak verdi ve 1989-91 çözülüşü ile SSCB ve “Doğu bloku” tarihin çöp sepetine gitti… 
İlk adımları 53-56 arası atılan, Kruşçevci karşı-devrimle sistemli hale getirilen, Brejnev’le birlikte daha da geliştirilen sosyalist tarımın tasfiyesi, tarımın yeniden kapitalist temeller üzerinde organizasyonu politikası, kapitalizmin restorasyonu çizgisiyle, bu çizginin bileşenlerini oluşturan uygulamalarla bir bütünlük oluşturmaktaydı. Tarımsal ürünlerin meta olarak değer yasasına bağlı üretilmesi, fiyatların değer yasasına bağlı yükseltilmesi, kar için üretim, merkezi planın kapsamının daraltılması, maddi teşvik vb. uygulamalar “pilot” uygulamalarla başlar ve genelleştirilir. Carlo’nun şu değerlendirmesi bizlere bir fikir vermektedir:
“Arkasından (kolhoz ürünlerinin fiyatlarının serbest kolhoz pazarına yaklaşacak şekilde arttırılması -bn), Brejnev-Kosigin reformlarının (1966-67) ikinci aşamasında, merkantil eğilimlerin açıkça vurgulanması geldi. 390 tarımsal işletme (sovhoz) deneme olarak kazancın azamileştirilmesi ilkesine göre çalışacaktı. Yaratacakları kazancın bir bölümü, bu işletmelere, kendi finansmanları için bırakıldı. Aynı zamanda, o güne kadarki çok sayıda plan endeksi, endüstri reformu örneğine göre az sayıda genel yönergeye indirgendi. Plan endeksleri yalnızca toplam ücreti öngördüğü için, tarımda da esas olarak çalışanların sayısının belirlenmesinde işletme özerkliği vardı.
“Sovhozlardaki bu reformlara paralel olarak bir dizi kolhozda ‘zemva’ örneği denendi. Kooperatif arazisinin önemli bir bölümü, işlemeleri için belli ailelere bırakılıyor. Bunun sonucunda toplam tarımsal ürünün göreli olarak önemli bir bölümü, bu aileler tarafından kolhoz pazarına getiriliyor. Elbette bu denemeler, Prof. Wenjer’in hayalindeki, şu tarımın yeniden özelleştirilmesinden henüz hayli uzaktır. Kara yönelen piyasa ekonomi ilkesinin üstüne, tarımda da tıpkı endüstride olduğu gibi hala açıkça merkezi planlama ilkesi yerleşmiştir. Bununla birlikte, endüstri alanından daha güçsüz nitelikte olsa bile, aynı bürokratik kollektivist ilişkilerin çözülmesi eğilimi, tarım alanında da kendisini gösteriyor.” (age., s. 163-164)
Kabaca, 56 sonrası yapılan “ekonomik reform”larla tarım da sürekli gerilemiş ve sosyalist tarımın çökertilip tasfiye edilişinin faturası da ağır olmuştur.
SSCB’de bireysel yan işletmenin daha Stalin döneminde oynadığı rolü anlayabilmek bakımından Benediktov’un şu açıklaması önemlidir:
“Köylerin kolektivizasyonunun tamamlanmasından sonra bile bireysel sektör büyük rol oynuyordu. Savaş öncesi yıllarda sebze, et, süt, yumurta ve diğer köy ürünlerinin yüzde 60 ila 90’ı elbette tahıllar ve teknik kültürler hariç olmak üzere, bizzat şahsi işletmelerden sağlanıyordu. Meyve ve yemişlerin büyük kısmını da onlar üretiyordu. Bu arada hem savaş öncesi hem de savaş sonrası yıllarda kolhozcular gelirlerinin büyük kısmını toplumsal işletmeden değil, kendi kişisel işletmelerinden sağlarlardı. Stalin bu durumu, nesnel olarak uzun süre için kaçınılmaz sayardı ve daha fazla ‘kolektivizasyon’ ve toplumsallaştırmayı zorlama yönündeki her türlü girişimin önünü acımasızca keserdi, ben buna birçok kez tanık oldum.” (age, s. 77)
Benediktov’un bu önemli açıklamasını dikkate alarak düşünecek olursak, bu durumda, Kruşçev-Brejnev “reforumları”nın hem maddi hem de manevi bakımdan kırsal alanda yarattığı yıkımı, gerilemeyi, kapitalizme geçişi hızla sağlama bakımından sunduğu olanakları daha iyi anlayabiliriz…
DEVAM EDECEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder