17 Eylül 2024 Salı

“YARATICI MARKSİZM”.... VII. BÖLÜM

 

YARATICI MARKSİZM”.... VII. BÖLÜM


Bir parti hatalarını gizlerse, sancılı meseleleri örtbas ederse her şey yolundaymış gibi davranarak eksikliklerin üstünü örterse, eleştiri ve özeleştiriye tahammül göstermezse, kendini beğenmişliğe ve gurura kapılırsa ve ilk başarılarıyla yetinirse, mahvolur.” (Stalin, Eserler C.15, s. 409)

Bu zafiyet, kendilerini bitiren komünist ve devrimci partilerin gerçeğini dile getirir. Bu zafiyet Marksist Leninist Komünist Parti’nin de 2000’lerden bu yana süregelen ve Birlik Devrimi’nde somutlaşan kendi öz çizgisini yadsıma sürecinin somut gerçeğiyle de kanıtlanmıştır...

Kanımızca, temel ideolojik ayrılıkları ilkeli ve etkin bir tarzda çözmek yerine üstünü örten ideolojik uzlaşmacılık ve oportünist ekipçilik teorize edilerek bir tarza dönüştürülmüştür. Parıltılı, gösterişçi sloganlara ve ajitasyona sığınmak bu bağlamda da kullanılan etkin bir yöntem olmuştur. Bu yol, tarihsel ömrünü doldurarak çürüyüp çöken II. Enternasyonal’ci oportünizmin yoludur. “Partideki düşünce ayrılıklarının çözümünü Bolşevik Parti’deki gibi”, Lenin, RSDİP ve SBKP gibi “düşünmemek gerektiği”, bunun “20. yüzyıla ait” kopuşulması, mahkum edilmesi gereken “dogmatik” çizgi olduğunun propaganda edilmesi tasfiyeciliğin tasfiyeci karakterini kavramak bakımından yaşamsaldır. Zaten uzun yıllardır temel ideolojik ve ilkesel ayrılıkların (örneğin varlık yokluk sorunu olan sosyalizmin tarihsel deneyleri ve sorunlarının) tartışılarak aşılması yerine sürüm sürüm süründürülmüş olması da bunun kanıtıdır. Bu iş 5 yıl değil, 10 yıl değil, 20 yılı aşkındır sürmektedir. Oysa ideolojik ayrılıkların nasıl çözülmesi gerektiği teoride, deneyimde, öz deneylerimizde, geçmiş tarihimizde son derece açıktır. Bilakis Birlik Devrimi’nin kendi güçlü deneyimi yol göstericidir ve yol gösterici olmalıydı. Fakat ne yazık ki Marksizm-Leninizm’den ve Birlik Devrimi’nin öz çizgisinden köklü kopuşla, tasfiyeciliğin damgasını basmasıyla belirlenen tarihsel evrim üzerinde gelinen yerde, “Yaratıcı Marksist” çizgide Leninizm aşıldığı için bu tablo ortaya çıktı.

Devrimci irade vurgusunun ideolojik, ilkesel, teorik sorunların çözümünde; dar pratikçi, ilkel, amatör, yarı-kendiliğindenci pratik-politik önderlik ve çalışma tarzının köklü aşılmasında bir karşılığının olmaması rastlantılara, gelip geçici zaaflara bağlamayacağı açıktır. Geçtik sınıfı emekçi kitlelerden kapsamlı bir şekilde kopulmuştur. Gettolaşma uzun yılların gerçeğidir. Keza küçük burjuva devrimci romantizme has, üstelik “sol” oportünizme özgü irade kavramıyla yapılan ajitasyonun yanı sıra, proletarya karşıtlığının, “elveda proletarya” demenin keskin ifadesi ve sloganı olan “ezilenlerin öncü feda müfrezesi” vurgusunda da görüldüğü gibi komünist sınıf ilkesi ve irade anlayışından kopulmuş; kaba materyalizmden sübjektif idealizme kadar uzanan eklektik bulamaç ve “kafa karışıklığı” sürece yön vermiştir; üstelik buradan çıkış ve kopuşun ise en ufak emaresi bile görülmemektedir. “İrade” kavramı üzerine yapılan keskin duygusal küçük burjuva propaganda ile Bolşevik iradenin iki farklı niteliği, iki farklı sınıfı, ideolojiyi, teori ve pratiği temsil ettiği fütursuzca çarpıtılarak ret ve inkar edilmektedir. Marksist-Leninist komünist ilkelerin “unutuluşu”, “günün çıkarlarına” feda edilişi, “hareketin geleceğinin onun bugününe kurban edilişi” (Lenin), nerede hareket orada bereket diyen tasfiyeci ezilenci oportünizmin karakteristikleridir ve tüm çalışmalara damgasını basmaktadır.

Öncelikle vurgulamak isteriz; komünist partilerdeki düşünce ayrılıkları Bolşevik Parti’deki gibi ele alınmalıdır. Bu ilkesel duruş ve perspektif Birlik Devrimi’nin de yol gösterici ilkelerinden birisiydi. Birlik devrimi “Marksizm ve sosyalizm iddialı” akımlarla değil, komünist örgütlerin önemli mücadeleler üzerinde gerçekleştirdiği birlikti. “Düşünce ayrılıklarını Lenin-Stalin-Bolşevik Parti’deki gibi ele almak zorunda olmadığımız”; Bolşevik Parti gibi ideolojik ayrılıkları ele alıp çözmenin “aşılmış 20. yüzyılın dogmatik Marksizmi”ni, “ilkesiz ayrılıkçılığı”, “sekterizmi”, “mezhepçi Marksizmi” temsil ettiği propagandası tasfiyeci, anti-Leninist, post-Marksist, ezilenci oportünist, Kuru Çeşmeci bir teori ve pratiği temsil etmektedir. Tasfiyeci oportünizm tarafından temsil edilen “ilkesiz ayrılıkçılığa”, “dogmatizme” karşı mücadele, “sosyalist aydınlanma” sloganları ideolojik ve siyasi olarak ilkesiz oportünist birlikçiliğin (“Yaşa ve yaşat”-Lenin) somut ifadesidir. Oportünist uzlaşmayla bir arada yaşama, ilkesiz oportünist ittifakı uzlaşmayla koruma ve sürekliliğini güvenceye alma teori ve pratiği, post-Marksizmin, ezilenlerin Marksizminin “elveda Leninizm”, “elveda proletarya” sloganlarının öteki adıdır. Nesnel gerçek budur.

Sınıf ilkesini, sınıfın ideolojisini ret ederek komünist olunmaz. Marksist-Leninistlerin birliği ilkeli birliktir, ancak ilkeli birlik olabilir. “Bu birlik, asla diplomatik pazarlık ve değişik eğilimler arasında karşılıklı ideolojik ödünler verilmesi yoluyla sağlanamaz.Diplomatik pazarlıklar, ideolojik ödünler(Lenin) yolu oportünizm ve tasfiyeciliğin yolu ve ilkesiz duruşunun ifadesidir. Marks, Alman Sosyal-Demokrat İşçi Partisi önderlerinin Lassalle'in Alman İşçileri Ulusal Birliği'yle birleşme konusunda eleştirirken söyledikleri, “ ‘Eğer birleşmek zorundaysanız, diye yazıyordu parti liderlerine Marks, hareketin pratik amaçlarını karşılayacak anlaşmalara girin, ama ilkeler konusunda herhangi bir pazarlığa izin vermeyin, teorik 'ödünler' vermeyin.’ " postulatı tasfiyecilik tarafından çoktan unutulmuş ve unutturulmuştur. Oysa bu, komünistlerin kırmızı çizgisidir, her koşulda yol gösterici ilkesidir; eğilip bükülemez, mutlak olarak sağlamca bağlı kalınması gereken ilkedir. Üç maymunu oynayanlar, üç maymunu oynamaya alışmış olanlar, üç maymunu oynamayı teorileştirenler tasfiyeci oportünist çizginin temsilcileri ve yedekleridir. Bunun objektif anlamı tasfiyeci ideolojik ve ahlaki erozyondur. Oysa her sorun ilkelere bağlı tarzda, daha üst düzeyde irade ve eylem birliği kurmaya, niteliksel gelişme, öncülük iddiasının gereklerine bağlı bir teori ve pratikle çözülmelidir ama bu fırsat ve perspektif uzun yıllar önce yitirildi.

Post-Marksist, Troçkist, ezilenci Marksist, orta yolcu eğilimlerin tasfiyeci oportünist bağlaşmana dayanan sözde “stratejik önderlik” dünya proletarya devrimine, sosyalizmin tarihsel deneyimlerine, sınıf ve parti ve enternasyonalizm sorununa dek uzanan derin ve geniş, ilkesel, ilkeler bütününe ilişkin görüş ayrılıklarını bilinçli, planlı, demokratik, örgütlü tarzda tartışarak çözmek yerine, tasfiyeci iktidarcı elitisist çıkarları gereği barış içinde bir arada yaşama ruhuyla hareket etmeyi teori katına yükselterek süreci belirlemeyi başarmıştır. Leninist parti teorisi ve modelinin aşılması ve bununla övünme, görüş ayrılıklarının Bolşevik Parti ve SBKP’de olduğu gibi ele alınamayacağı propagandası Leninizm’e, Leninist tarihe, Komüntern’in tarihine, Stalin’e ideolojik saldırının göz çıkaran ifadesidir. Dahası bu propaganda, gelecekte daha çıplak açığa çıkacağı gibi, anti-Stalinist Leninizm karşıtı bir ana yönelimin de ifadesidir. MLKP sitesinden ve Uluslarararası Bülten’den uzun yıllar önce sessiz sedasız Marks-Engels-Lenin-Stalin logosunun kaldırılmış olması da bu gerçeğin ifadesidir. Bu durum ve üzerinde durduğumuz tasfiyeci gerçekler ne mahkum edilmiş ne de özeleştirisi verilmiştir tıpkı partinin “ezilenlerin öncü feda müfrezesi” örneğinde olduğu gibi. Tıpkı “biz stratejik önderliğiz, parti taktik önderliktir“ tasfiyeci oportünizm örneğinde olduğu gibi. Dünya devriminin dibe vurduğu, yenilgi ve gericiliğin başat olduğu, yenilginin ürünü olan dev tasfiyeci saldırılara karşı Leninist çizginin ve güçlü duruşun ürünü Birlik Devrimi’nin eseri bir partinin zamanla kendi olmaktan çıkarak farklı kulvarda yol alıyor olması hem hazin bir durum hem de tarihin verdiği yeni ve “yeni” bir derstir...

Tabloya ışık tutan Lenin’in şu değerlendirmelerini üzerinde düşünerek birlikte okuyalım:

''Genelde herhangi bir partisel birleşmenin oluşmasının önemi ve koşulları üzerine iki türlü görüş mümkündür. Bu görüşlerin farkını anlamak son derece önemlidir, çünkü bunlar 'birleşme krizi'mizin gelişim seyri içinde birbirine karıştırılmaktadır ve bu iki görüşü birbirinden ayırmaksızın, bu krizde yolunu bulmak olanaksızdır. Birleşme üzerine bir görüş, 'verili kişi, grup ve kurumlar'ın 'uzlaşma'sını ön plana çıkarabilir. Parti çalışması üzerine, bu çalışmanın çizgisi üzerine görüşlerin birliği burada tali bir meseledir. Görüş ayrılıkları sessizlikle geçiştirilmeli, onların kökleri, anlamları ve objektif koşulları ise ortaya serilmemelidir. Kişileri ve grupları 'uzlaştırmak' — esas mesele budur. Eğer bunlar ortak bir çizginin uygulanmasına yanaşmıyorsa, o zaman bu çizgiyi onların hepsi için kabul edilebilir olacak şekilde yorumlamak gerekir. Yaşa ve yaşat. Bu, kaçınılmaz olarak çevrecilik diplomasisine yol açan darkafalı 'uzlaşmacılık'tır. Görüş ayrılıklarının kaynaklarını 'tıkamak', onları sessizce geçiştirmek, 'anlaşmazlıklar'ı ne pahasına olursa olsun 'bir yana bırakmak', birbirine düşman akımları nötralize etmek —böylesi bir 'uzlaşmacılığın' esas dikkati buna yöneliktir. İllegal partinin operasyon üssünün yurtdışında olduğu koşulda, bu çevrecilik diplomasisinin, her türlü 'uzlaşma' ve 'nötralleştirme' çabasında, 'dürüst simsar' rolü oynayan 'kişi, grup ve kurumlar'a kapıları ardına dek açtığı aşikârdır.'' (Seçme Eserler C.5, s. 49)

Parti içi ideolojik ayrılıkları ilkeli bir tarzda çözmek yerine, “ 'verili kişi, grup ve kurumlar'ın 'uzlaşma'sını”, Birlik Devrimi’nin belirlenmiş çizgisini “hepsi için kabul edilebilir olacak şekilde yorumlamak”, Diplomatik pazarlıklar, ideolojik ödünleryoluylaYaşa ve yaşat” ilkesizliğinin yol gösterici ilke haline getirilmesi olan-biten tablonun gerçeğini ortaya koymaktadır. Bu tablo Leninizm’in, Leninist partinin “Yaratıcı Marksist” aşılmasının, “dogmatik Marksizmin”, “muhafazakarlığın” mahkum edilmesinin, “Marksizmin rönansasının”, “21. yüzyıl Marksizmi”nin sonucudur. “Marksizm ve sosyalizm iddialı” akımlara karşı hoşgörü ve keskin birlikçiliğin tersyüz edilmiş hali ise, oportünizm ve tasfiyeciliğin temsilcilerinin kendi iktidarı ve hegemonyası karşısında tehlike ve tehdit gördükleri her şeye karşı alabildiğine yıkıcı, tasfiyeci duruştur. Hatırlayalım en yenilikçi, en birlikçi kesilen “Kuru Çeşme”cilik Mevlana tekkesi gibi bir parti kurdu (ÖDP) ama imanı geniş mi geniş bu “demokratik Marksist” birlikçilerimiz, kendi içlerinde hegemonya rekabetine girdiler, iş kendi ekiplerinin, kliklerinin, gruplarının çıkarlarına gelip dayanınca bilmem kaç parçaya bölünerek partileştiler, yeniden bölünüp yeniden değişik kombinasyonlara dayanan sözde Marksist parti ve çevrelerini kurdular... Tarihi tecrübe tasfiyeci oportünist, post-Marksist ideolojik ve örgütsel birlik anlayışına dayanan parti teorisinin burjuva liberal çürümeden başka bir şey olmadığını kanıtlamıştır. Bu yola, komünist mevzilerini terkederek sonradan girenler ya da girmeye çalışanların gidecekleri yerin küçük burjuva bataklık olduğu ve olacağı açıktır. Hemen ve doğrudan çıplak bir şekilde kamuoyu nezdinde açığa çıkmasa da “ilkesiz ayrılıkçılığa” vemezhepçi Marksizm”e karşı mücadele, bir diğer anlatımla ezilenler”i temsil eden “Marksizmler”in birliği teorisi ve perspektifi, burjuva liberal/burjuva demokratik “totaliter değil” demokratik sosyalizm, çok partili demokratik sosyalizm ideolojisi ve siyasetiyle iç içedir; bu bağlamdaki tasfiyeci oportünist, post-Marksist yönelim zamanla daha net açığa çıkacak, nihai biçimine ya da biçimlerine varacaktır.

Başka makalelerimizde de üzerinde durduğumuz (ve olan-bitene ışık tutan) tasfiyeci oportünizmin perspektifinin teorik-ideolojik-ilkesel temelini aydınlatan Lenin’i bir kez daha okuyalım.

Lenin şunları yazıyor:

Söylemiş olduğumuz gibi, Rus Sosyal-demokratlarının ideolojik birliği, yaratılmayı bekliyor ve bizim düşüncemize göre, bu amaçla günümüz ‘ekonomistlerinin’, Bernsteincıların ve ‘eleştiricilerin’ gündeme getirdiği temel ilke ve taktik sorunları üzerinde açık ve herkesi kucaklayan bir tartışma yapmak gerekmektedir. Birleşmeden önce ve birleşebilmemiz için, en başta sağlam ve kesin sınır çizgileri çekmemiz gerekiyor. Aksi takdirde, birliğimiz tümüyle hayali olacak, hüküm sürmekte olan kafa karışıklığını gözlerden saklayacak ve onun köklü bir tarzda ortadan kaldırılmasını önleyecektir.'' (iba)

Birlik Devrimi'nin sözde ''teoriyle kurduğu yeni bağ'' ve ''birleştirici bir teorik görüş açısına''na sahip olmak, “ilkesiz ayrılıkçılığa karşı mücadele”, dogmatizme karşı mücadele” iddiası ve formülünün oportünist ilkesiz içeriğiyle baştan aşağı fütursuzca çarpıtmaya dayanan şu ibret verici “analiz”i de birlikte okuyalım;

İşte böyle olduğu içindir ki, Türkiye devrimci hareketinde daima ve sürekli ilkesiz ayrılıkları haklı çıkarmak için başvurulan Lenin’in pasajının çok büyük bir değeri yoktur. Lenin’in o bilinen… görüş açısı Rusya açısından iyidir, güzeldir, somut bir ihtiyacı yanıtlar, ama Türkiye açısından şuna emin olun ki ağırlıklı bir değeri yoktur. Çünkü Rusya’da örgütler son derece küçük, yerel ve bölgesel gruplardır, o günkü iletişim ve teknoloji koşulları altında birbirlerinin görüşlerini bilmezler, birbirleriyle yakın bir etkileşim içinde değillerdir. Ama Türkiye öyle değil ki… Kimsenin başka örgütler hakkında teorik, programatik görüşleri hakkında bilmediği bir şey yoktur.” (Teoride Doğrultu, Sayı: 11, MLKP’nin Tarihin Dölyatağına Düştüğü An: Birlik Devrimi, s. 88, 1997, iba.)

Bu tasfiyeci oportünist sözler ve “analiz” gerek devrimci-demokrasi ile gerekse de parti içerisindeki tasfiyeci oportünist, revizyonist, Troçkist, post-Marksist ilkesel, programatik, stratejik görüş ayrılıklarını örtmenin, revizyonist manipülasyonun, oportünist uzlaşmacılığın, ilkesiz birliğin, “Yaşa ve yaşat” politikasının bas bas bağıran çarpıcı ifadesidir. Sözde dogmatizm, muhafazakarlık, “ideolojik ve programatik çerçevesi aşılmış 20. yüzyılın Marksizmi”, Lenin, Leninizm, Bolşevik Parti teorisi ve deneyimi işte bu yoldan aşılmıştır. Bu ilkesiz oportünist değerlendirme özeleştirel düzeltilmek yerine her zaman yapıldığı gibi meşrulaştırıldı, ısrarla propagandası yapılageldi.

İnsan, tarihin dersi olan şu sözleri unutamıyor ve unutmamalı da:

Aydınlanmış küçük burjuvazi her zaman ilkesiz siyasetçilerin dayanağı idi. Hem geçmişte hem bugün, hem Batı’da hem de ne acıdır ki sosyalist toplumda.” (V. Litov, Stalin ve Hruşçov Hakkında Benediktov ile Söyleşi, Yazılama Yayınevi)

Lenin’in, Leninizm’in gerek birleşebilmek, gerekse de Bolşevik Parti’ye ve III. Enternasyonal’e, komünist partilerin içsel birliğine ve Birlik Devrimi’ne de yol gösteren dünya çapında bağlayıcı, evrensel ilkesinin bu açık inkarı, revizyonu ve tasfiyesi zaman içerisinde gelinen ve getirilen yeri, ideolojik yıkımı, ideolojik ve örgütsel tasfiyeciliği anlamamıza hizmet etmelidir. Hem komünist olup hem de oportünizmi savunmak, hem komünist parti olup hem de tasfiyeciliği savunmak olanaklı değildir. Unutmayalım, Lenin’in ifade ettiği ama tasfiyecilerin, tasfiyeci oportünist uzlaşma ve bağlaşmanın ret ettiği bu ilke, ilkesel yaklaşım Marksizm-Leninizm’in ABC’sini oluşturmaktadır. Fikir ayrılıklarımız “eylem birliğimizi bozmuyor” manipülasyonuyla gizlense de, bundan anlaşılması gereken şey, tasfiyeciliğin iktidar tekeli üzerinde uzlaşarak “yaşa ve yaşat” ilkesi temelinde sürekliliğinin güvence altına alınmasıdır; inşa edilmiş olan oportünist eylem birliğinin bozulmamasıdır. Tasfiyeci oportünizmin dili bereketlidir, manipülatiftir, demagojiktir, çok katmanlıdır, onun niteliği ve gerçeği ancak üstündeki kılıf çekip alınabilirse kavranabilir.

Lenin’in şu sözleri, “Birlik büyük bir şey ve büyük bir slogandır. Fakat işçilerin davasının gereksindiği Marksistlerin birliğidir; Marksistlerle Marksizmin düşmanları ve çarpıtıcıları arasında birlik değil.” (Lenin) sözleri komünist partilerin (ve komünist enternasyonalin) komünistlerle oportünistlerin birliği olamayacağını net bir şekilde vurgular. Komünist parti, tasfiyeci oportünistlerle (somutumuzda Troçkistlerle, post-Marksistlerle, ezilenci oportünistlerle, orta yolcu revizyonizmle, “nihai amaç hiçbir şey, günlük başarı her şeydir” diyen reel-politikerlerle, sınıfın yerine kimlik politikalarını geçirenlerle, Marksizm-Leninizm’i bir çeşitlilik görenlerle, Negrici çokluk tapıcılığı ve legalizmle) Marksist-Leninistlerin birliği olamaz. Oportünizmden arınarak gelişip güçlenmek Leninist parti ilkesidir. Bu ilkenin ret ve inkarı Marksist-Leninist olmanın ret ve inkarıdır. Gerek Lenin gerekse de Stalin bu gerçeğin altını kırmızı kalemle çizmiştir.

Çok çizgili, oportünist ilkesizlik ve uzlaşma temelinde bürokratik ayrıcalıklarını koruma ve sağlama alma politikası sistemli bir tarza dönüştürülmüştür. Birlik Devrimi’nin ilkeli bir tarzda kurduğu birlik ve iradenin tasfiyesi temeli üzerinde kurdukları ilkesiz birliği koruma amacıyla hareket eden oportünist ve tasfiyeci bağlaşmanın “yaratıcı Marksist” çizgisi, komünist hareketi ezilenci oportünist raya oturtmuştur. İlkesizliği ilke katına çıkaran eğilim ve bireylerin Marksizm-Leninizm’in saflarında olmadıkları açık ve kesindir. Kuşkusuz ki, körü, sağırı, dilsizi oynayarak bu gerçekler kavranamaz. Oportünist diplomasi de tasfiyeciliğin bir türüdür. Oportünist iyi niyet de oportünizmin bir diğer biçimidir*.

Tasfiyecilik ve temsilcileri Birlik Devrimi’ne ve partinin doğuşuna yol gösteren ve belirleyen şu Leninist, Lenin’in altını ısrarla çizdiği ve Stalin’in, II. Enternasyonal oportünizmini eleştirirken dile getirdiği şu çizgiyi çoktan terketmiştir:

Parti içindeki muhaliflerle günlük politika sorunları, tümüyle pratiksel nitelikteki sorunlar konusunda şu ya da bu biçimde uzlaşılabilir ve uzlaşılmalıdır. Fakat, eğer bu sorunlar, ilkelere dayalı görüş ayrılıkları ile ilgiliyse, hiçbir uzlaşma, hiçbir ‘orta’ çizgi durumu kurtaramaz. İlke sorunlarında ‘orta’ çizgi olamaz. Parti çalışmasında, şu ya da bu ilkeler dizisi esas alınmalıdır. İlke sorunlarında ‘orta’ çizgi, insanların kafalarını saçmalıklarla doldurma ‘çizgisi’, görüş ayrılıklarının üzerini örtme ‘çizgisi’, Partinin ideolojik yozlaşması, Partinin ideolojik ‘ölümü’ çizgisidir.

Böyle bir politika  sadece, bürokratik aygıt haline dönüp  havayı dövme ve kitlelerden kopmakla sonuçlanabilir, başka türlü değil. Bu yol bizim yolumuz değildir.” (Stalin, iba)

Bu Leninizm’dir. Kuşkusuz ki Leninist parti teorisi ve modelini “Yaratıcı Marksizm”e ve “dogmatizme” karşı “mücadele” sayesinde aştığını düşünen ve savunanlar için bu ilkenin, ilkelerin, perspektifin anlamı yoktur. Opotünist eğilimler için sorun aynı zamanda Troçkist, burjuva liberal anti-Stalinciliğe zemin hazırlamak, tasfiyeciliği anti-Stalinizm düzeyine yükseltmektir. Bu çizgi yedire yedire geliştirilmektir. Troçkizmin, Kruşçevciliğin, Gorbaçovculuğun, H. Kutlu’ların, Kuruçeşmeciliğin, post-Marksist ezilenciliğin hileli taktiğinin yön verdiği bu yönelim ve duruş kendinde yeterli cesareti gördüğünde çıplak biçimde ortaya çıkacaktır. Lenin Konferansı” düzenleyip bir kez olsun bile Stalin’den, Leninizm’in en büyük başarısı ve yapıtı olan Stalin önderliğinde sosyalizmin başarıyla inşaasından ve sosyalizmin dev kazanımlarından bahsedilmemesi de işaret ettiğimiz konuda oldukça aydınlatıcıdır.

Altı çizilmelidir; Birlik Devrimi, birleşmeden önce birleşebilmek için gerekli ilkesel, ideolojik sınır çizgilerini belirleyerek ve çizerek gerçekleştirildi. Birlik Kongre Belgeleri’ni inceleyen herkes bu kırmızı çizgiyi çarpıcı bir tarzda görecektir. Birlik Devrimi ilkeli birlikti ve o dönem post-Marksist ezilencilikten, sınıf ilkesinin reddinden, Troçkizm savunuculuğundan, orta yolcu oportünizmden, “stratejik önderlik” teorisinden vb. henüz bahsedilemezdi... Birlik Devrimi’nin parti, sınıf, ilkeler, anti-Leninist ideolojiler, akımlar karşısındaki tablosu netti. Partinin ilk politik atılımının ardından zafer sarhoşluğu (94/96), ardından siyasi ve örgütsel yenilgi geldi. Erken başarı subjektivizmi hayal kırıklığıyla şekillendi. Partisel atılım süreci yönetilemedi. Birlik Devrimi’ni yaparak partiyi ilan eden komünist donanım ve irade gücü yeni süreci yönetecek nitelik ve yetenekten uzak olduğunu kanıtladı. Marksist-Leninist ilkelere bağlı, somut deneyimlerimizden komünistçe sonuçlar çıkarak niteliği yükseltmek yerine Marksizm-Leninizm’e bağlılığının zayıf olduğu açığa çıkan küçük burjuva heveskar bir kesim post-Marksist ezilenci oportünist sapmanın, ekipçiliğin temsilcisi olarak ortaya çıktı ve kendi içerisinde ideolojik olarak parçalanmış ama iktidarcı egoizmin (“her şeyi yönetme, aşırı yönetme sevdası”, ebedi liderler) ve bürokratik merkeziyetçiliğin birleştirici gücünün yön verdiği yönelimde derinleşerek Leninizm’den koptu-kopuşuldu...

Bir elini proletaryaya ve Marksizm-Leninizm’e diğer elini burjuvaziye ve burjuva ideolojisine uzatarak komünist olunmaz. Lenin’in dediği gibi yalnızca iki koltukta oturmaya alışmış olanlar bunu “başarabilir” ama bu da Marksizm-Leninizm değildir. Komünist hareketin kendi yörüngesinden çıkması henüz bütün sonuçlarıyla ortaya çıkmış değil, bu süreç devam etmektedir. Krizin ve çizgisel ayrılıkların, ilkesel ve köklü düşünce ayrılıklarının çözülememiş, dahası büyümeye devam ediyor oluşu, hala ucu açık bir sürece, ama Marksist-Leninist dinamizm ezildiği için tasfiyeciliğin belirleyeceği bir sürece işaret etmektedir. Eğer eleştiregeldiğimiz sorunlar, zaaflar aşılmış ve sorunlar çözülmüş olsaydı kamuoyuna yapılacak açıklamalar sayesinde çoktan öğrenmiş olacaktık. Yaşanan tasfiyeciliğin özeleştirisi bir yana, “tasfiyeciliğe karşı mücadele” adına tasfiyecilik ve oportünizm kendi gerçek durumunu örtülemeye devam etmektedir.

DEVAM EDECEK

* “Oportünizmle savaştan sözederken, bugünkü oportünizmin her alanda gösterdiği karakteristik bir özelliğini, yani bulanıklığını, şekilsizliğini kaypaklığını hiç akıldan çıkarmamalıyız. Oportünist kişi, yapısı gereği, her zaman açık ve kararlı bir tutum takınmaktan kaçınacaktır; her zaman orta yolu arayacaktır; her zaman birbirine karşıt görüşler arasında bir yılan gibi kıvır-kıvır gidip gelecek, her ikisiyle ‘görüş birliği’ içinde olmaya ve fikir ayrılıklarını küçük değişikliklere, kuşkulara, masum ve dindarca öğütlere, vb. indirgemeye çalışacaktır.” (LENİN)