8 Ocak 2019 Salı

İDEOLOJİK MÜCADELE VE AÇIK TARTIŞMA YÖNTEMİ

            İDEOLOJİK MÜCADELE VE AÇIK TARTIŞMA YÖNTEMİ
Komünist partilerin tarihi iç mücadeleler tarihidir aynı zamanda. Bu, doğal ve kaçınılmazdır. Çünkü sınıflı toplum gerçeği, proletarya ile burjuvazi arasındaki uzlaşmaz karşıtlık ve mücadele, kaçınılmaz olarak komünist partiler içerisinde de sınıf mücadelesinin sürmesine yol açar...
Küçük burjuva sınıf da burjuva bir sınıftır ve burjuvaziye bağımlıdır. Dolayısıyla küçük burjuva ideolojisi de burjuva ideolojisinin bir biçimidir. Küçük burjuva ideolojisine karşı mücadele burjuva ideolojisine karşı mücadeledir. Bu mücadeleyi kesintisiz bir tarzda yürütmek de sınıf bilinçli proletaryanın ve onun öncüsünün kesintisiz görevidir.
Sonuçta hangi formda ortaya çıkarsa çıksın burjuva ideolojisine karşı ideolojik mücadeleyi ilkeli bir tarzda örgütlemek Marksizm-Leninizm'in, komünist olmanın, proletaryanın azami hedefinin gereğidir.
Komünist partilerde burjuva ve küçük burjuva ideolojisine, bu ideolojinin ''Marksizm'', ''sosyalizm'', ''Marksizm-Leninizm'', ''21. yüzyılın sosyalizmi'' vb. sosuna bulanmış biçimlerinin esiri olanların ise böyle bir mücadele yürütme olanağı olamaz; olamaz, çünkü kendileri de bu ideolojinin sözcüleri haline gelmiştir ya da bu doğrultuda hızla at koşturmaktadırlar. Bunların oynayacakları tek rol, komünist partileri ideolojik ve örgütsel olarak silahsızlandırmak, partilerin komünist karakterini tasfiye etmektir.
Sorunların ilkesel temelde ve pratik-politik mücadelenin gereklerine bağlı çözülmesi, öncünün daha yüksek bir temel ve düzeyde niteliksel birliğinin sağlanması ve kesiksiz geliştirilmesi bu bağlamda yaşamsal önemdedir. Kuşkusuz ki bu mücadelede liberalizm, sektarizm, orta yolculuk sınıf bilinçli proletaryanın karakterine, amaçlarına aykırı düşer ve sorunların çözümünü zorlaştırır ya da engeller. Tamda burada sorunların zamanında çözülmesi yaşamsal önemdedir. Zamanında gündemleştirilmeyen ve dinamik bir tarzda çözülmeyen sorunların kar topu gibi büyüdüğünü ve büyüyeceğini, ağır yıpranmalara, kayıplara, krizlere yol açacağını ve açtığını ise UKH'nın, SSCB'nin, sosyalist kampın ve MLKH'in öz deneyimlerinden biliyoruz...
Bu ön açıklamalarla birlikte ideolojik mücadele ve açık tartışma sorununu ele alabiliriz.
Biz, teorinin, programın, stratejinin, taktiklerin, örgütlenmenin, çalışma tarzının bütün ana ve güncel sorunlarının devrimci kamuoyu önünde açık tartışılmasından, eleştiri ve özeleştiri konusu olmasından, ideolojik mücadelenin bir alanı olarak değerlendirilmesinden yanayız. Bu yöntem ve perspektif, doğru bir yöntem ve perspektiftir. Bu perspektifin mücadelesini 1984 yılından beri verdik. Özel dönemeçlerde bu bağlam sınırlanabilir ya da iç tartışma yöntemine bağlı kalınabilir; fakat bu yöntemi genelleştirmemek gerekir.
Sorunların meşru ya da meşru zemininde legal bir platformda tartışılması, açıklık ilkesinin, eleştiri ve özeleştiri ilkesinin bir gereği, biçimlerinden birisidir.
Denebilir ki, bu yöntem ve perspektif bizleri ya da sorunlarımızı deşifre ederek sınıf düşmanına, oportünist, revizyonist vb. güçlere koz verir; öncünün prestijini sarsar vb.
Bu kaygılara, eleştirilere yanıtımız şöyle olacaktır; her yeni yöntem ve mücadele biçimi başlangıçta ihtiyatla ya da karşı koyuşlarla karşılanır, karşılanabilir. Bu anlaşılırdır; ancak burada önemli olan şey tepkisel davranmadan, gelenekselleşmiş ön yargıların esiri olmadan yapılan önerilerin her açıdan sistematik incelenmesidir.
Bu yöntem ve perspektifin sınıf düşmanına ve oportünistlere koz vereceği iddiası, eleştirisi doğru değildir. Değildir, çünkü Lenin'in belirttiği gibi, sınıf düşmanı ve opotünist vb. akımlar öncüyü yıpratmak için hiçbir fırsatı kaçırmayacaktır... Ancak bundan korkmamız için hiçbir neden yoktur. Burada belirleyici olan düşmanın ve oportünist, revizyonist, reformist, Troçkist, post-Marksist vs. akımların ideolojik, siyasal saldırıları, özeleştirilerimizi, sorunlarımızı bize karşı kullanmaları değil, asıl olan sınıfın ve kitlelerin eleştirel düşünceyi öğrenmesidir, eğitilmesidir. Lenin'in dediği gibi, komünist partisinin sınıftan, kitlelerden gizleyeceği bir şey yoktur.
Bu bağıntıda komünist öncünün ve devrimci-demokrat hareketin sık sık polis operasyonlarına maruz kaldığını, bir dizi belgenin ele geçtiğini ve geçebileceğini unutmamak lazım. Keza, devrimci hareketin diktatörlüğün sızmalarından azade olmadığını da unutmamak gerekir. Kaldı ki söz konusu platformda açık tartışmalar ''örgütsel sırları'' kapsamaz ve kapsayamaz da.
Doğal olarak ''örgütsel sırlar''ın neyi kapsayıp kapsamadığı önceden netleştirilecek, sınırları çizilecektir. Eğer bu kararlaştırma doğru bir içerikle belirlenemezse hemen hemen her şeyi ''örgütsel sırlar'' kategorisine hapsederek, söz konusu aracın etkin kullanılmasının önünü kesmek de tümüyle olanaklıdır. Kuşkusuz ki buna da izin verilmemelidir.Geleneksel tarzımızın ve onun kendisini üretmesinin bir biçimi olan ''parti tarzı''nın bu bakımdan da eleştirel aşılması gerektiği de açıktır.
Böyle bir yöntemi ve aracı kullanmak öncünün prestejini sarsmak bir yana, ona prestij kazandırır. Öncünün demokratik geleneklerini geliştirir. Eleştiri ve tartışma özgürlüğünün öncünün güçlü bir niteliği olduğunu gösterir.
Böyle bir eleştiri, özeleştiri, tartışma, ideolojik mücadele platformu komünist hareketin kitlesinin de sürece katılmasına, sorgulama niteliğinin gelişmesine, mücadelenin genel ve güncel sorunları üzerinde dinamizm kazanılmasına, güçlü bir enerjinin açığa çıkmasına, donanım kazanmasına hizmet edecektir.
Böyle bir mücadele platformu, MLKH'in devrimci hareket, devrimci kamuoyu nezdinde de bir çekim merkezi rolü oynamasına önemli bir katkı yapacaktır. En nihayetinde tartışılan, ideolojik mücadeleye konu olan, çözülecek sorunlar devrim ve sosyalizmin sorunlarıdır; onların ve kitlelerinin de gündeminde olan sorunlardır...
Bu yöntem ve araç, öncünün daha geniş kesimler içerisinde etki gücünü büyütmesine ve duyarlı kesimlerle bağ kurmasına hizmet edecektir. Devrimci hareketin yapısal zaafı olan ''demokrasi yokluğu''na, ''demokrasi eksikliği''ne, bürokratik geleneğine ve tarzına karşı da ideolojik mücadeleyi geliştirecektir.
Ayrıca dikkat çekmek gerekir ki, örgütsüz veya kendi aralarında değişik tipte platformlarda buluşan ama çözüm arayışı içerisinde olan ve anfi-faşist mücadeleye katılan samimi devrimci, ilerici kesimler mevcut. Bunlar iç ve uluslararası arenada gündemde olan sorunları düşünen, sorgulayan, bir arayış içerisinde olan kesimlerdir; ki bu kesim oldukça yaygın bir kesimdir ve teori ve politikanın vb. sorunlarını tartışmaktadırlar. Bu kesimlerin öncelikle ilgisini, giderek sempati ve desteğini kazanmak da önem taşıyor. Önerdiğimiz aracı kullanmak bu kesimleri de etkileme ve kazanma imkanını genişletecektir. Devrimci ve komünist hareket bu kesimlere güven vermemekte, bir de bu kesimlerin geniş katmanlarına ulaşılamamaktadır. Devrimci harekete karşı duydukları güvensizliklerden dolayı devrimci örgütlerden uzak duran bu kesimler günümüzün gerçeğidir; bu bağıntıda da esas sorun bu kesimlerin ''örgüt düşmanı'', ''örgütlenmeye karşı'' olması, ''örgütsüzlüğü yüceltmeleri'' değildir. Örgütsüzlük teorilerine vb. karşı mücadele yürütürken kibire batmış ajitasyon yerine, kendi gerçeğimize, tarihe başvurmak ve güncel gerçeklerimize eleştirel bakmak ve gerekli dersleri çıkarmak akıllıca olacaktır. Mesela bu bakımdan da ''Gezi Ayaklanması''* gerçeğinden öğrenmemiz gerekir.
Bu bağlamda somut iki örneği de hatırlatmak isteriz.
Bilindiği gibi RSDİP içerisindeki ilk bölünme örgütlenmenin teorisi ve sorunları üzerinde doğdu. Bu bölünme 1903 yılında yapılan RSDİP 2. Kongresi'nde Bolşevizm ve Menşevizm ayrışması olarak gerçekleşti. Bolşevik kanadın önderi Lenin'di. Lenin Bir Adım İleri, İki Adım Geri isimli kitabında bu bölünmeyi etraflıca inceledi. Kitabı inceleyen her yoldaş bilir, konu bağlamında fikir ayrılıkları, azınlık çoğunluk gerçeği, somut veriler vb. ayrıntılı bir biçimde Lenin tarafından ortaya konularak Menşevizmin gerçekleri kamuoyunda sergilendi.
Lenin kamuoyu nezdinde bu kitabını yayınlarken ''deşifrasyon olur'', ''partimizin presteji sarsılır'', ''burjuvazi ve oportünistler kullanır'' kaygılarıyla vs. davranmadı.
Bolşeviklerin deneyiminden bir başka örnek de verebiliriz;
SBKP (B) iktidar partisi. İçerden ve dışardan kuşatılmış; proletarya diktatörlüğünü yıkmak için devrilmiş gericilik, uluslararası burjuvazi, oportünist vs. akımlar dört bir yandan hücuma geçmiş. Son derece negatif koşullarda parti, ideolojik ayrılıklarını kamuoyunda açık tartışır...
İkinci örnek de aydınlatıcı bir örnektir.
Kısacası, ''Kol kırılır yen içinde kalır'' bakış açısı doğru değildir. Bu teori ve pratiği ilkeli bir tarzda, kişilikli bir tarzda sorgulamak, eleştiri, özeleştiri yoluyla aşmak gerekir. Bunun öyle kolay olmadığını biliyoruz. Ancak doğruların mücadelesini vermek komünist devrimci bir görevdir.
* Bkz, 23 Haziran 2013 Pazar, HER YER TAKSİM, HER YER DİRENİŞHasan Ozan Makaleler