30 Ekim 2021 Cumartesi

TROÇKİZM BALTASI, MAHİR SAYIN, SAVRAN... V. BÖLÜM*

 

İÇ CEPHENİN, CEPHE GERİSİNİN SAĞLAMLAŞTIRILMASI VE BEŞİNCİ KOL

(Soldan sağa) ChamberlainDaladierHitlerMussolini ve CianoMünih Antlaşması'nı imzalamalarından hemen önce, 29 Eylül 1938

''Sovyet tarihindeki hiçbir olay, eski burjuva dünyasında 1937-1938 tasfiyesinden daha fazla öfke uyandırmamıştır. Tasfiyenin inceliksiz kınanması, bir neo-Nazi broşüründe, Zbigniew Brzezinski'nin akademik iddialı bir çalışmasında,   Troçkist bir   broşürde veya Belçika ordu baş ideologunun bir kitabında aynı terimlerle okunabilir .'' (Ludo Martens, Another View of Stalin Un autre regard sur Staline)


''Sınıf savaşımı teorisini anlamayan, siyasal alanda burjuvazinin çeşitli çevre ve zümrelerinin çekişmesinden başka bir şey görmemeye alışmış bulunan burjuva, diktatörlük denince, tüm demokratik özgürlük ve inancaların kaldırılmasını, keyfe bağlı yönetimi, diktatörün kişisel çıkarına göre iktidarın her türlü kullanılmasını düşünür…” (Lenin, Aktaran G. Altınoğlu, Alia Revizyonizmi Üzerine, Sun Yayıncılık)


Büyük Temizlik Operasyonu ve Çarpıtılan Tarihsel Gerçekler;

İÇ CEPHENİN, CEPHE GERİSİNİN SAĞLAMLAŞTIRILMASI VE BEŞİNCİ KOL

X

30’lu yıllarda tarımı kolektifleştirmek ve aygıtlarda da “temizlik” kaçınılmazdı. Bu iki görev iç içe geçmişti. Sosyalizmin inşasının ve sınıf mücadelesinin ulaştığı gelişme aşamasında daha yüksek bir aşamaya sıçrayabilmek için bu görevlerin birlikte çözülmesi tarihsel ve güncel politik zorunluluktu. Üstelik bu görevlerin çözümü olağanüstü somut tarihsel koşullar, zorluklar ve kuşatılmışlık altında gerçekleştirilmek zorundaydı. Pek çok önemli ve sınıf mücadelesine zarar veren ciddi hata ve zaaflar, bu koşullarla bağlıydı…

Kır burjuvazisinin sosyalist devrimle tasfiyesi, SSCB'de kapitalizmin son kalesinin de yıkılması ve sosyalist inşada dev bir atılımın daha gerçekleşmesi ve kazanılması demekti. Sorun ölüm kalım sorunuydu. Sorunun çözümü ya da çözümsüzlüğü gelişme sürecinin yönünü belirleyecekti. Dolayısıyla dünya burjuvazisinin ve devrilmiş gericiliğinin saldırganlığı ile kulak sınıfının direniş ve saldırılarının birleşmesi, iç içe geçmesi kaçınılmazdı. Kapitalizm ile sosyalizm arasındaki bu ölüm kalım savaşında kulak sınıfının başkaldırması, bu mücadelenin içerde de sert ve karmaşık biçimler alması kaçınılmazdı. Ki kulak sınıfının sosyalizme karşı sayısız biçim alan mücadelesi devrilmiş gericiliğin tüm kalıntılarının da etrafında kenetlenmesine yol açtı. SSCB'de süren bu mücadelenin SBKP içerisinde de yandaş bulması doğaldı. Bunu anormal görenler, yadsıyanlar, çarpıtanlar burjuva liberalleridir. ''NEP sosyalizmi''nden, ''piyasa sosyalizmi''nden, kırlarda da yatıştırma politikasından, pazar ilişkilerinin korunması ve sürdürülmesinden yana olanların, dolayısıyla kır burjuvazisinin sosyalist devrimin yeni bir atılımıyla mülksüzleştirilmesine karşı çıkanların (Zinovyeciler, Buharinciler, Toçkistler) burjuvaziyle birleşerek proletarya diktatörlüğüne ve sosyalizme karşı mücadele etmesi, sınıf mücadelesinin kaçınılmaz sonuçlarından birisiydi.

Bu bağlam, ülke çapında sınıf mücadelesinin ve giderek kırlarda öne çıkan ve özellikle keskinleşen mücadelenin karakterini ve yöntemlerini de şekillendirdi. 36-38 yargılamaları bu büyük ve karmaşık mücadelenin bir yansıması ve gereği olarak gerçekleşti. Ve bu mahkemeler dünyanın gözleri önünde sosyalist hukuka bağlı demokratik bir tarzda yapıldı. Ölüm kalım mücadelesi yürüten burjuvazinin ve burjuva devletlerin, burjuva aydınların bu mahkemeleri düzmece mahkemeler olarak lanse etmesi de bu gerçeklerle bağlıdır. Herhalde emperyalizm ve gericilik, Troçkizm, sosyal demokrasi burjuvazinin yok edilmesine, açık ve gizli temsilcilerinin yargılanmasına güzellemeler dizmeyecekti.

Hitler'in, Nazizmin, neo-Nazizmin, sosyal demokrasinin, Troçkizmin, Nazi-Hitler işgali ile işbirliği yapanların, Nazi istilasına teslim olan ve ülkeden kaçanların, Churcillgiller familyasının, Kruşçevlerin, CİA'nın hep birlikte ''Stalinizm'' (Bolşevizm) düşmanlığında birleşerek kulak sınıfının mülksüzleştirilerek ortadan kaldırılmasına, 36-38 yargılamalarına hep birlikte göz yaşı dökmeleri; Bolşevizm'i, Stalin ve proletarya diktatörlüğünü Nazizmin ikiz kardeşi, Nazizimden daha tehlikeli bir faşizm olarak lanse etmeleri tesadüf değildir. Dünya burjuvazisinin ve ona yedeklenen küçük burjuva gericiliğin kulak savunuculuğu ve SSCB'de tasfiye edilen ''5. kol''a yanmaları ''Stalinizm''e, sosyalist inşaya, proletarya diktatörlüğüne, III. Enternasyonal'e kin kusmaları sınıf düşmanı karakterleriyle bağlıdır. Bu cephenin sahte mi sahte iç parçalayan çığlıklarının dizginsiz bir yalan ve iftira kampanyası eşliğinde örgütlenmesi doğrudan ya da dolaylı sınıf kardeşliğiyle, sınıf dayanışmasıyla, ortak sınıf çıkarlarıyla, kapitalizm ve emperyalizm savunuculuğuyla ilgilidir. Bu tarihsel ve toplumsal olgu bilince çıkarılmadan bu gerici ortak saldırın ve düşmanlığın nedeni de anlaşılamaz. Bu gerici bayrak altında birleşenler dün olduğu gibi bugün de aynı uğursuz rolünü yerine getirmeye devam etmektedir.

Bir çapta reklamı seçim afişi Almanya Sosyal Demokrat Partisi karşı direncini temsil eden üç Oklar sembolüyle 1932, gerici tutuculuk , Nazizm ve Stalinizm "Karşı sloganı yanında, Papen , Hitler , Thälmann "

Bu bağlamda Grover Furr'un da paylaştığı J. Arch Getty'in saptaması da bir tarihsel gerçeğin altını çizerken ''Soğuk savaş'' politikalarının karakterine de ışık tutmaktadır;

''17. SSCB’nin Stalin dönemi üzerine çalışan en yetkin Amerikalı araştırmacılardan biri olan J. Arch Getty, Soğuk Savaş döneminde yapılan tarih araştırmaları için 'propaganda ürünleri' demektedir –eleştiride bir akla uygunluk aramayan ya da onu parçalara bakarak düzeltme peşinde olmayan, baştan aşağı bütünüyle yeniden yapılması gereken 'araştırma'.[4] Getty’ye katılıyorum; fakat bu tarafgir, politik açıdan angaje ve dürüstlükten uzak 'araştırma'nın bugün hâlâ yapılıyor olduğunu da eklemesi gerekirdi.'' (G. Furr, Stalin ve Demokratik Reform Mücadelesi, Birinci Bölüm, iba., Çeviren: S. Yalçın)

Yine Furr'un ifade ettiği gibi;

''Çoğu insanlar, Kotkin gibi sözde 'yetkili' figürlerin açıklamalarına güvenirler. Onlar saygın öğrenim kurumlarından olan akademisyenlerin, popüler akademik itibarları ile, önemli tarihsel olayları tahrif etmeyeceklerine inanıyorlar. İşte sahte bilimi, önemli tarihsel meseleler konusunda görüşleri şekillendirmesini sağlayan bu güvendir.'' (Stephen Korkin'nin Stalin Hitleri Bekliyor 1929-1941 kitabında ki Yalanların Teşhiri)

Stalin'in 1929 Kasımında devrimin yıl dönümü nedeniyle yazdığı "Büyük Atılım Yılı" makalesinde vurguladığı gibi, ''Gelişmiş ülkelerin elli ila yüz yıl gerisindeyiz. Bu açığı on yılda kapamalıyız. Ya bu işi başarırız, ya da bizi ezerler.'' eşsiz öngörüsü tarih tarafından doğrulandı. Eğer SSCB İkinci Emperyalist Dünya Savaşı'nda Hitler faşizmini ezerek çıkabildiyse ve savaşın yarattığı korkunç yıkımları yeni bir 5 yıllık planla, plan hedeflerini de geçerekabildiyse, bu savaş öncesi, 10 yılda gerçekleşen sanayileşme ve tarımın sosyalist dönüşümü sayesinde gerçekleşmiştir. Eğer SSCB güçlü bir sanayi ülkesine dönüşmeseydi, eğer kır burjuvazisi tasfiye edilmeseydi, eğer kolhoz ve sovhozlara dayanan kırların sosyalist dönüşümü başarılamasaydı, eğer bu maddi-teknik sosyalist temele dayanarak güçlü ve görkemli Kızıl ordu kurulamasaydı büyük bir olasılıkla faşist kamp tarafından sömürgeleştirilirdi.

Bugün geriye bakıp SSCB ve önderi Stalin'e nefret kusanlar tüm bu tarihsel gerçekleri yok sayarak ''milyonların kanını döken canavar Stalin'' propagandasını arsızca yürütmektedirler. Sosyalist sanayileşmenin, tarımın sosyalist dönüşümünün on milyonların kolektif emeği, seferberliği, fedakarlığı, tarihte görülmemiş enerjisi ile kurulduğu yadsınarak, bu atılım ve devasa kazanımların ''totaliter, kızıl faşist Stalinist bürokratik zorbalıkla'', ''toplumun köleleştirilmesi ve on milyonların katliamıyla'' gerçekleştirildiği aşağılık propagandası yapılmaktadır. Bu aşağılık iddia etrafında da kurulan anti-komünist birleşik cephenin ve iftira kampanyasının Hitler'den Troçkizme kadar uzanması bu kuvvetlerin gerçek karakterine ışık tutmaktadır.

Stalin'in ''Bu açığı on yılda kapamalıyız. Ya bu işi yaparız ya da bizi ezerler!'' programı, gül bahçesinde oturmuş, pek romantik duygular eşliğinde kendinden geçmiş gün batımını içkiler eşliğinde seyrederken yaşama geçirilemezdi ya da anarşist, sivil toplumcu, post-modern ''demokratik sosyalizm'', ''özgürlükçü sosyalizm'', ''radikal demokrasi'', ''güler yüzlü sosyalizm'' palavralarıyla gerçekleşemezdi. Bu programın pratikleşmesi, içerisinden geçilen olağanüstü tarihsel koşulların ve tarihsel zorunlulukların reddine dayanan ütopik analizlerle, sözde eleştirilerle de kavranamaz. Bu bağlamda o tarihsel kesitte, etki gücü sonraki süreçlere de yansıyan bazı tahribatların, sınıf mücadelesinde ortaya çıkan zaafların, haksız baskılara maruz kalan onbinlerin varlığı, Stalin'in makyavelizmiyle, bir despot olmasıyla vs. izah edilemez. Elbette ki zaaflar eleştirilmeli, gerekli dersleri çıkarılmalıdır ama bu bir şeydir, burjuvazinin bakış açısından o döneme reddiye yazmak başka bir şeydir.


Bu gerçekleri ifade ederken şu olguları bir kez daha vurgulamak isteriz: Sosyalizmin tarihte ilk defa ve tek başına, emperyalist kuşatma altında inşa edildiği; iç ve dış gericiliğin sosyalizmi yıkmak için her türlü kirli savaşı yürüttüğü; parti ve devlete geniş çaplı sızmaların yaşandığı, sızmaların ÇEKA (GPU/NKDV) ve Genelkurmaya, Kremlin'e, parti merkezine kadar uzandığı; kır burjuvazisinin ortadan kaldırıldığı; dünya devrim dalgasının göreli olarak geri çekilmeye başladığı; faşist kampın yükseldiği, emperyalist bir genel savaşın patlak vereceğinin belli olduğu ve hızla yaklaştığı; emperyalizm ve faşizmin bu ortamdan ve patlak verecek savaştan da yararlanarak SSCB’yi yıkma faaliyetlerinin doruğu ulaştığı koşullarda parti ve devlette örgütlenen “temizlik operasyonu” kaçınılmaz bir hesaplaşmaydı. Proletarya diktatörlüğününiç cepheyi temizleyerek sağlamlaştırılması zorunluydu. “Temizlik harekâtı”, önlenememiş olan aşırılıkların eleştirilmesini ve dersler çıkarılmasını unutmadan, tümüyle yasal ve meşru bir harekattı. O dönem bundan kaçınmak demek, sosyalizmin yıkılışına davetiye çıkarmak demekti. Elbette ki Stalin ve Parti, SSCB halkları buna asla izin veremezdi. Ve nitekim verilmedi de!

Sosyalist ekonominin sağlamca kurulması ve 5. kolun tasfiyesinin sonuçları da ortada; SSCB'nin zaferi. Başta Avrupa olmak üzere dünyanın faşizm belasından kurtarılması. Sosyalizm ve proletarya diktatörlüğünün yenilmez gücü. Marksizm-Leninizm ve Stalin sevgisinin küresel ölçekte inanılmaz patlaması. Emperyalist dünya kampına indirilen ağır darbeler ve onların haklı olarak kudurması. Dünya proleter devrim sürecinin tarihte görülmemiş ölçüde güçlenerek, yayılarak yeni zaferle gelişmesi; sosyalist kampın doğması. Dünya proletaryası ve halklarının öz gücüne güvenerek sosyalizm ve ulusal kurtuluş savaşımını geliştirmesi. Çöken emperyalist dünya sömürge sistemi. Gelişmiş kapitalist dünyada sosyalist devrimlerin zaferinin dev baskısıyla, komünizmin önünü kesmek için mecburen uygulanan ''sosyal refah'' politikalarıyla ekonomik, sosyal, siyasal alanda kazanılan pek çok hak... Kısacası her renkten burjuva dünyanın ve temsilcilerinin ''Stalinizm'' düşmanlığı boşuna değildi ve değildir. Stalin dünya burjuvazisinin ve müttefiklerinin korkulu rüyası ve gerçeği olmaya devam edecektir.


Sosyalist inşa sürecinin tanığı olan A. Strong haklı olarak tarihsel bir olgunun altını çizer;

''Batıdaki dostlarıma derim ki: Bu tarihin en büyük dinamik devirlerinden biriydi, belki de en büyüğü. Yalnız Rusya'nın yaşamını değil, dünyanın yaşamını da değiştirdi. Onu yapanlardan kimseyi değiştirmeden bırakmadı. Milyonlarca kahramanı ve bazı kötüleri yarattı. Küçük insanlar geriye bakıp yalnız suçları sıralarlar. Ama savaşımı yaşamış olanlar ve hatta bu savaşımda ölenlerin çoğu, kurulan şeyin bedelinin bir kısmı olarak bu kötülüklere göğüs gerdiler.

Koskoca Fransa'nın Hitler'in önünde yalnız onbir günde çöktüğü ve Avrupa'nın binlerce yıllık Karanlık Çağa geri dönmekten dehşete düştüğü 1940 Avrupasını unutacak mıyız? Bütün insanlara karşı, üstün ırkın köle ırklara karşı savaşını ilan eden ve bu savaşın, Stalingrad'ın kadın ve erkeklerince nasıl kırıldığını ve yokedildiğini unutacak mıyız? Büyük bir humma ile ve bazı şeyleri boşa harcayarak kurdular, ama kurdukları şey, bütün dünya dizleri üzerinde titrerken ayakta kaldı. İşte bunun 'için dünya bugün de onlara borçlu.'' (Stalin Dönemi, s. 16-17, iba.)

Nazi Almanyası propaganda afişinde Sovyet Komünizmi (1943)

Devam edelim.

Tuhaçevskiy’in yargılanıp kurşuna dizilmesiyle ve Kızıl Ordu’daki temizlikle ilgili Litov’un sorularına yanıt veren Benediktov II. Emperyalist Dünya Savaşı’nın hızla yaklaşmakta olduğunu, ''işin özünde sosyalizmin ve halkın kaderinin masaya'' yatırılmış olduğunu söyler ve haklı olarak, şöyle devam eder: ''Savaşın en kritik anlarında, ülkesine ihanet etmiş bir general-Vlasov- (Hitler’in saflarına geçen general-bn.) yerine onlarca general olsaydı, hem de öylesine etkili mevkilerde olsalardı olayların nasıl gelişeceğini tahmin etmek mümkündür! Bu insanların ‘Stalinist rejimi’, ‘ideolojik sebepler’ uğruna arkadan vurmaları neyi değiştirirdi ki! Sonuç aynı olurdu.' ” (V. Litov, Stalin ve Hruşçev Hakkında, Ivan Aleksandroviç Benediktov İle Söyleşi, s. 46-47, Yazılama Yayınevi)


Kuşkusuz ki faşist ve emperyalist savaşa  karşı,  iç cephesini sağlamca düzenlememiş/yapılandırmamış bir ordu daima kaybetmeye mahkûmdurStalin ve SBKP (B) bunun tam olarak bilincindeydiler. Gerek tarımın kolektifleştirilmesi olsun gerekse de parti ve devletteki kitlesel temizlik ve “beşinci kol”un tasfiyesi olsun, aynı zamanda savaş öncesi “iç cephe”nin sağlamlaştırılmasından başka bir şey değildi. 1936-37-38 mahkemeleri, parti, devlet, ordu ve istihbarat içine sızmış, her cephede sabotajlar düzenleyen, askeri faşist bir darbe sürecini organize eden ''5. Kol'' örgütlenmesini açığa çıkararak tasfiye etmiştir. Bu mahkemeler dünyaya açık yapılmıştır. Sadece 5. kolun Mareşal Thaçevsky'in önderliğinde örgütlenmiş generaller kliği, gizli yargılanmıştır; ki bu da anlaşılırdır.

Dört ayrı mahkemede ortaya çıkan verilere göre 5. kolun organizasyonunun bir numaralı lideri Troçki'dir. Troçki Alman ve Japon faşizmiyle işbirliği içerisinde bu süreci örgütlemiştir. Soruşturmalar ve mahkemeler sürecinde açığa çıkarılarak tasfiye edilen 5. kolun en azından terörü, suikastları, sabotajı etkisizleştirilmiş, Troçkist merkezin ve bağlaşıklarının askeri darbe planı ve dayandığı güç çökertilmiş, keza Hitler faşizminin işgali koşullarında ordunun ve devletin içten parçalanarak işgali kolaylaştırması stratejisi boşa çıkartılmıştır. Belirleyici olan da budur. Kuşkusuz ki esas etkinliği temsil eden önde gelen liderlerin ve aktif kadrolarının ve desteklerinin tasfiye edilmiş olmasına karşın açığa çıkarılamayan öğeler de mutlaka olmuştur. Ancak bu kalıntılar kritik anlarda belirleyici bir rol oynamaktan yoksundu. Ki 5. kol meselesi ilk defa SSCB'de ortaya çıkan bir olgu da değildir.

''5. Kol'' meselesi bir olgudur, tarihsel deneyimlerle de sabittir. Kaleyi içten parçalamak, içerden ele geçirmek, politik ve askeri kuvvetleri içerden parçalamak sınıf mücadelesinin, politik ve askeri mücadelenin mantığında vardır. Bu bağlamda burjuva devletlerce kullanılan ana yöntem ise sızma, işbirlikçiler kazanma, devşirme, iç kışkırtma, provakasyon, sabotaj, terör, içerden dezenfermasyon, psikolojik savaş, hile yoludur. Bu kavram ilk kez Madrit'i düşürmek için harekete geçen Frankocu bir generalin, ''Madrit'i dört koldan kuşattık, 5. kolumuz da içerde.'' açıklamasına dayanır. 5. kol, Truva Atı'dır. Bu organizasyon en kritik anlarda yaşamsal bir rol oynar ya da oynayabilir. SSCB'de özgün olan sosyalizm ile kapitalizm arasındaki ölüm kalım savaşı koşullarında 5. kolun örgütlenmiş olmasıdır...

Başka ülkelere gelince ''5. kol''un varlığını kabul eden ama iş SSCB'ye gelince ''5. kol yoktu, uydurma gerekçelerle yargılamalar yapıldı'' vs. diyen emperyalist, faşist, Troçkist cephe SSCB'de bir 5. kolun örgütlenmiş olduğunu ve açığa çıkarılarak tasfiye edildiğinin açık ve çarpıcı bir kanıtıdır. Hep birlikte SSCB'ye iftira atmalarının, 5. kolun tasfiyesine hep birlikte ağıt yakmalarının nedenlerinden biri de budur. Bu gerçeğin Troçkist yalanların görülmesi açısından devrimcileri uyarması gerekir.

Dönemin yakın ve doğrudan tanığı olan A. Strong'un şu değerlendirmesini aktarmanın zamanıdır;

''İşte bütün Avrupa, 1930'lan sonunda bu tür rahatsızlıklar duydu. İspanya iç savaşı, Cumhuriyetçi Madrid'i içten fethetmeye çalışan gizli Franko'cuları tanımlamak için 'Beşinci kol' terimini üretti. Daha sonraki yıllar, Hitler'in 'beşinci kolu' Avrupa'daki hükümetlerin içerisine öylesine girdi ki, bunlar daha savaş dokunur dokunmaz çöktüler. Geniş bir anlatı olarak bu beşinci kol, uluslarının savunmalarını, İspanya' da demokrasiyi yok ederek, ve daha sonra, ordularını doğuya doğru yürümeye teşvik etmek için Çekoslovak hatlarını Hitler'e teslim ederek zayıflatan, Başbakan Chamberlain ve Daladier gibi adamları içeriyordu. Bu beşinci kol, Japonya'ya demir cevheri satarak onu Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı güçlendiren Amerikalı sanayicileri içeriyordu. Bu insanlardan hiçbiri kendisini hain olarak görmüyordu. Belki çeşitli bahanelerle, istilacılara kukla hükümetler kurarak yardım eden, Quisling ile Laval ve ötekiler de kendilerini hain kabul etmiyorlardı. Ondokuzuncu yüzyıl milliyetçiliği açısından bunların hepsi de uluslarına hiyanet etmişlerdi. Bugünkü ilericiler açısından bunlar, insanlığa ihanet etmişlerdir. Eğer Hitler kazansaydı, bunlar için verilen yargı başka olacaktı. Tarih kitaplarını, zaferi kazananlar yazıyor.'' (Stalin Dönemi, s. 88)


''En önemli davalar, Sovyet ve yabancı basın mensuplan ile yabancı diplomatların ve fabrikalar ile hükümet dairelerinden değişik olarak gelen temsilcilerin katıldıkları geniş bir salonda yapılıyordu. Ben mahkemede oturuyor ve öykünün gelişmesini seyrediyordum. Bir zamanlar Lenin'in arkadaşları olan seçkin teorisyenler Zinovyev ile Kamanev, yargıçlara, dinleyicilere ve bütün dünyaya, Stalin'in yükselmesi ile iktidarı nasıl kaybettiklerini ve -öyle anlaşılıyor ki- Stalin de dahil birkaç lideri öldürtmek yoluyla iktidarı nasıl ele geçireceklerini anlatıyorlardı. Kullanılan ajanlar yakalandıklan takdirde, bu işin asıl planlayıcılarını bilmeyecekler ve Alman Gestaposunun sıradan ajanları gibi görüneceklerdi. Esas tertipçiler ise, ünleri lekelenmeden, olağanüstü hali karşılamak için 'Partiyi birliğe' davet edeceklerdi. Bunlar bu karışıklıkta önemli makamları ele geçireceklerdi. Bunlardan biri, Bakayev, GPU başkanı olacak ve asıl katilleri yokederek fesatçılara karşı olan bütün delilleri yokede­cekti.

İşte ben mahkemede günler boyunca bu öykünün gelişme aşamalarını seyrettim. Suçlananlar düpedüz konuşuyorlardı ve hiç bir işkence izi taşımıyorlardı. Kamanev, 1932'de artık Stalin'in politikasının halk tarafından kabul edildiğinin anlaşıldığını ve onun politik yollardan değil ancak 'bireysel terör' yoluyla düşürülebileceğinin kabul edildiğini söylüyordu. 'Bizi bu yola iten' diyordu, 'liderliğe karşı duyduğumuz sınırsız kin ve bir zamanlar o denli yaklaştığımız iktidar hırsı olmuştur.'"


''Bu anlatılan öyküler doğru muydu? Sovyetler Birliği dışındaki basının çoğu buna 'tertip' diyordu. Ama, mahkemeyi izleyen yabancı muhabirler dahil çoğu kimse, bu öykülerin doğru olduğuna inanıyorlardı.'' (s. 92-93, iba.)


''Bana gelince. Sanıkları çoğu kez birkaç metre yakından dinledim. Bir zamanların devrimci liderlerinin birer hain haline gelmeleri süreci bana akla uygun geldi. Bunlar, Rus halkının dış yardım olmaksızın sosyalizmi kurabileceğinden kuşku duymaya başlamışlardı. Bu, 1924 - 27 arasında açık bir tartışmaydı. Duydukları bu kuşku, Rusya'nın gösterdiği yetersizlik ile -ki bu, ülkeye 1932'de açlık getirmişti-, yakından bildikleri yetkin Alman örgütlenmesi arasındaki zıtlığı büsbütün derinleştiriyordu. Rusya'nın, demir bir ökçenin zorladığı Alman disiplininden yararlanabileceğine inanmak güç müydü? Huzursuzlanan pek çok insan o günlerde buna benzer şeyler söylüyorlardı.* En sonunda bir 'Alman devrimi' yapılır; kendileri de bunu içerden desteklerler ve bu arada da nefret ettikleri Stalin'den kurtulmuş olurlardı.

Eğer biz bu ilk davaları doğru diye kabul edersek -ki, deneyimli yabancı gözlemciler bunların doğru olduğunu kabul ediyorlardı- ortaya öyle bir durum çıkar ki, bu bir ulusu kolayca makul düşünme temelinden uzaklaştırabilir. Yalnız çevrelerini düşman kapitalist devletler çevirmekle kalmamış, kendi devrimci liderlik kadrolarına da ajanlar sızmışlar ve bunlar adam öldürme ve hükümet devirme tertiplerine kalkışmışlardı. Zinovyev ile Kamanev'in hüküm giymesinden sonra tutuklamalar ve davalar daha da yaygınlaştı. Sendikalar Merkez Konseyi eski başkanı Tomski'nin adı mahkemede sanıklardan biri tarafından açıklanmış, suçunu itiraf ederek, tutuklanmamak için intihar etmişti. Kafkasya' da, Orta Asya'da ve Uzak Doğu'da bölge mahkemeleri başlamıştı. Uzak Doğu'da GPU şefi Japonya'ya kaçmış ve yardımcılarından çoğu Japon ajanı olarak tutuklanmıştı.

Sonra sıra orduya geldi. Politik komiserler başkanı Mareşal Gamarnik, 1 Haziran 1937'de intihar etti. ll Temmuzda, daha yakın günlerde Savunma Komser Yardımcısı olan Mareşal Tukaçevski, yedi büyük komutanla birlikte divanı harbe verildi. Bu, gizli yapılan ilk büyük dava idi. Sanıkların, Ukrayna'yı ele geçirmesi için yardım vadettikleri Hitler' den para aldıklarını kabul ettikleri ilan edildi. Bunların hepsi ölüm cezasına çarptırıldılar. Dış ülkelerden gelen kimi haberlerden bunların gerçekten suçlu oldukları anlaşılıyordu. N. Y. Times'in Prag muhabiri G. E. R. Gedye, 18 Haziranda verdiği haberde, 'Prag'daki yüksek görevlilerden ikisinin kendisine, Alman Genelkurmayı ile bazı yüksek rütbeli Rus generalleri arasında gizli ilişkilerin Rapallo Anlaşmasından beri varolduğu konusunda kesin bilgileri olduğunu,' söylediklerini kaydediyordu. Bana da sonraki günlerde Çek yüksek görevlileri, askeri istihbaratlarının, Rusların karşılıklı yardım ittifakının çerçevesi dahilinde verilen Çekoslovak askeri sırlarının, Tukaçevski tarafından Alman Yüksek Komutanlığına açıklandığını öğrendiklerini ve bu bilgiyi Moskova'ya ulaştırdıklarını anlatmışlardı.'' (s. 94-95)


''İkinci Dünya Savaşı en sonunda Sovyetler Birliğine geldiği zaman bütün dünya, Avrupa'da pek çok hükümeti deviren Hitler'in Beşinci Kolunun bu ülkede hemen hiç etkili olamağını farketti. Howard K. Smith'in yorumu şöyle: 'Rusya eğer birkaç bin bürokratı ve üst düzeyde subayı tasfiye etmeseydi, Kızıl Ordu'nun iki ay içinde çökebileceğine hiç kuşku yoktu.'*

Bu başkalarının yargısı; ben tamamen katılmıyorum. Ama şunu iyi biliyorum ki, Sovyet halkı o çılgınlık yıllarına, müthiş bir savunma hazırlığı içinde olduklarına, karanlıkta yürüyen bir düşmanın pençesine düştüklerine, ve ayıklanan her hainin daha sonra binlerce yaşamı ve hatta bir ülkenin yazgısını kurtaracağına inandıkları için dayandılar. İşte, liderlik kadrolarına kadar sızmış bir düşmanla karanlıkta savaşma duygusu, o yıllara, karabasanlı bir nitelik verdi.'' (s. 105, iba.)


Konu babında ABD'nin SSCB elçisi Davies’in aşağıya aktaracağımız değerlendirmeleri de konu hakkında oldukça aydınlatıcıdır. Oldukça önemlidir çünkü, 37-38 yargılamaları en fazla manipüle edilen olguların başında gelmektedir ve bu yargılamalar 5. kolun açığa çıkarılarak çökertilmesinde temel bir rol oynamıştır.


Amerika elçisi Davies, yabancı diplomatlarla mahkemelerle ilgili yaptığı görüşmeler üzerine yazdığı mektubunda şunları yazmaktadır:


''Ben buradaki diplomatik çevrelerin hepsiyle de olmasa çoğuyla konuştum, bir istisna dışında hepsi siyasi komplonun, devlet düşmanı bir komplonun açıkça var olduğu düşüncesinde birleşmektedir.'' (Aktaran, Stalin Üzerine Gerçekler, Almanya Komünist Partisi-ML, s. 52)

Aynı elçiye, bir üniversite kulübünde konuşurken, bir soru sorulur. Elçi Davies’i dinleyelim:

Bu, Hitler’in Rusya’ya saldırısının üçüncü günüydü: Dinleyicilerden biri ‘Rusya’daki Beşinci Kolun durumu nedir?’ diye sordu. Düşünmeden cevapladım: Böyle bir ‘Kol’ yoktur. Hepsi öldürüldü.


Bugün trende, bu düşünce kafama takıldı. Bu konu üzerine, düşünmek için biraz çaba sarf edildiğinde, Nazilerin yeni olan istilasında, Sovyet sınırlarının arkasında hiçbir saldırıdan bahsedilmemesi oldukça tuhaftı.


Rusya’nın içlerinde, Alman Genelkurmay’ın emriyle bağlantılı olarak, adı geçen böyle bir saldırı yoktu. 1939’da Çekoslavakya’ya yapılan ilerleme, faşist Henlein örgütünün aktif askeri yardımıyla yapılıyordu. Aynı durum, Almanların Norveç’e ilerlemeleri için de geçerliydi.


Ama, şu anki Rusya tablosunda, diğer ülkelerin içlerinde olduğu gibi, Südetli Henleinler, Slovak Tisos’ları, Belçika Degres’leri ve Norveç Quislingleri yoktur.” (aktaran age., s. 53-54)


Şu ''düzmece mahkemeler'' olduğu ileri sürülen 30'lu yıllardaki yargılamalar (''5. kol''un tasfiyesi) hakkında ABD'nin Moskova elçiliğine atanmadan önce kendisi de bir avukat olan Joseph Davies'den okumaya devam edelim;


''Yargılamaları izleyen deneyimli gazetecilerin, avukatların ve diplomatların büyük çoğunluğunun mahkeme sürecinin güvenilirliği ve sanıkların suçluluğu konusunda hiç bir kuşkularının olmaması anlamlıdır.''

"Bu mahkeme süreci, insan doğasının bütün temel zaaf ve kusurlarını, kişisel ihtirasların en kötü örneklerini gözler önüne seriyor. O, bu hükümeti alaşağı etmeye çok yaklaşmış olan bir komplonun ana çizgilerini ortaya koyuyor...

Bence, Sovyet hukukuna göre siyasal sanıklar açısından, onların ihanetten mahkum edilmelerini haklı çıkaracak düzeyde suçların işlenmiş olduğu,... herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek biçimde kanıtlanmıştır (...)... Yargılamayı en düzenli bir biçimde izleyen diplomatların kanısı, genel olarak, davanın, çok çetin bir siyasal muhalefetin ve son derece ciddi bir komplonun varlığını kanıtladığı doğrultusundaydı; bu da Sovyetler Birliği'nde son altı aydır yaşanmakta olan ve şimdiye kadar açıklanamayan olayların bir çoğunu diplomatlar açısından aydınlığa kavuşturuyordu." (J. E. Davies, "Mission to Moscow", Cilt 1, 1942, Londra, s. 177, 178-79, aktaran Wıllıam B. Bland, Stalin; Söylence ve Gerçeklik)


Stalin’in 30’lu yıllarda on milyonları öldürdüğü, parti ve devletin, ordunun en seçme kesimlerini tasfiye ederek ülkeyi zayıf düşürdüğü, böylece Hitler’e yardım ettiği çarpıtma ve manipülasyonu (ki buna Mahir Sayın da katılmaktadır) tümüyle kötü niyetlidir. Hatırlatmak isteriz, Hitler SSCB düşmanı propagandasında Stalin'in (''Yahudi Bolşevizminin'') 30 milyon insanı katlettiği yalanını ısrarla propaganda etmekteydi. Hitler ve Nazi propaganda ordusu da SSCB'deki mahkemeleri ''düzmece mahkemeler'' olarak lanse eder. Dünya burjuvazisinin, sosyal demokrasinin, Troçkizmin ''Milyonların kanını döken Stalinizm'' propagandasının Hitler ve Nazi iddialarına da dayandığı kesindir, daha doğrusu özü itibariyle aynı propagandadan ibarettir. Bu propaganda ve psikolojik harbin, ideolojik saldırıların II. Dünya Savaşı'ndan sonra emperyalizmin, ''Batı demokrasileri''nin, ''hür dünyanın lideri ABD''nin kutsanmasıyla birlikte daha da yoğunlaştırıldığını zaten biliyoruz. Dünyadaki bütün gerici ve faşist hareketleri destekleyip organize eden, gerici ve faşist diktatörlükleri, askeri darbeleri örgütleyen, pekçok ülkeyi işgal eden ABD ve müttefiklerinin ''milyonların kanını döken Stalin ve totaliter diktatörlüğü'' kampanyasının aşağılık karakterini anlamak pek zor olmasa gerek. Nazizmin, emperyalizmin, Troçkizmin ''Stalinizm'' düşmanlığı ve zamanında ''Stalinist totaliter diktatörlüğü'' yıkmak için yürüttükleri kirli topyekün savaşın bugün değişik koşullar içerisinde devam etmesi sol maskeli ''Marksist''lerin girdabına kapılan insanları sarsması, düşündürmesi gerekir.

Ayrıcalıklı bürokrasi ... şimdi Sovyet toplumunun en antisosyalist ve en antidemokratik kesimini temsil ediyor .”; “Yönetici kliği, kendisini yeni bir aristokrasiye dönüştürmekle, kitleleri ezmekle ve soymakla suçluyoruz...'', “Bürokrasi ancak yeni bir siyasi devrimle ezilebilir.”, “Toplumun temellerinde hala Ekim fetihlerinden arta kalanları ancak Sovyet proletaryasının yeni asalakların alçak tiranlığına karşı başkaldırması kurtarabilir...'', “Gerici bürokrasi devrilmeli ve devrilecektir. SSCB'de siyasi devrim kaçınılmazdır.'' diyen; “Aslında hiçbir şey Stalin'in siyasi yöntemlerini Hitler'inkinden ayıramaz.'', “Faşizm zafer üstüne zafer kazanıyor ve onun en iyi müttefiki, tüm dünyada yolunu temizleyen Stalinizmdir.” , ''Comintern faşizmin zaferi için en önemli koşullardan birini sağladı. ... Hitler'i devirmek   için Komintern'i bitirmek gerekiyor.'', “Sovyet aygıtının gitgide daha önemli hale gelen önemli bir bölümü, kendilerini henüz böyle kabul etmemiş faşistlerden oluşuyor. Sovyet rejimini faşizmle eşitlemek büyük bir tarihsel hatadır .... Ancak siyasi üst yapıların simetrisi ve totaliter yöntemlerin ve psikolojik profillerin benzerliği dikkat çekicidir ....'' diyen; “(T)Stalinizmin ıstırabı, dünyadaki en korkunç ve en tiksindirici manzaradır.”, ''(T)he Comintern bürokrasisi, sosyal-demokrasi ile birlikte, Avrupa'yı, aslında tüm dünyayı faşist bir toplama kampına dönüştürmek için elinden gelen her şeyi yapıyor.'' diyen; ''Siyasi rejimin ya da bürokrasinin temsilcileri, bir savaş ihtimalinden korkmaktadırlar. çünkü rejim olarak savaştan sağ çıkamayacaklarını bizden daha iyi biliyorlar.''', '`Stalin, ülkenin ahlaki gücünü ve genel direniş seviyesini baltalamaya devam ediyor. Stalin'in güvenmek zorunda kaldığı onursuz ve vicdansız kariyerciler, zor zamanlarda ülkeye ihanet edeceklerdir.'' diyen; ''Sovyet Rusya'nın askeri durumu... çelişkilidir. Bir tarafta, az çok gelişmiş bir savaş endüstrisi ile tarihin en büyük devrimi tarafından uyanmış 170.000.000 kişilik bir nüfusumuz var. Öte yandan, yeni toplumun tüm güçlerini felç eden bir siyasi rejimimiz var .... Emin olduğum bir şey var: siyasi rejim savaştan sağ çıkamayacak.'' diyen, “Mevcut uluslararası durumda SSCB için ana tehlike kaynağının Stalin ve onun önderliğindeki oligarşi olduğunu düşünüyorum. Onlara karşı açık bir mücadele ... benim için ayrılmaz bir şekilde SSCB'nin savunmasıyla bağlantılıdır.'' diyen; “Sadece Bonapartist   Kremlin kliğinin devrilmesi , SSCB'nin askeri gücünün yenilenmesini mümkün kılabilir .... Savaşa, emperyalizme ve faşizme karşı mücadele, Stalinizme karşı suçlarla dolu acımasız bir mücadele gerektirir. Stalinizmi doğrudan veya dolaylı olarak savunan, ihanetlerine sessiz kalan veya askeri gücünü abartan, ezilen halkların devriminin veya sosyalizminin en büyük düşmanıdır.'', “Stalinizmi doğrudan veya dolaylı olarak savunan kişi ... en büyük düşmandır.” diyen; “Stalin orduyu mahvediyor ve ülkeyi eziyor...'', ''onun sistemi çöküyor. Uzun süre beklemek zorunda kalmayacak.'', ''Thermidor oligarşisi ... terörist yöntemlerle tutunuyor .... SSCB'deki başlıca siyasi görev hala bu aynı Thermidorcu bürokrasiyi devirmek olmaya devam ediyor .... Yalnızca ezilen kitlelerin muzaffer devrimci ayaklanması canlanabilir. Sovyet rejimi ve onun sosyalizme doğru daha da gelişmesini garanti eder. Sovyet kitlelerini ayaklanmaya götürebilecek tek bir parti var - Dördüncü Enternasyonal'in partisi.' '' diyen, ''Sovyet işçilerinin devrimci yükselişinin itici gücü muhtemelen ülke dışındaki olaylar tarafından verilecektir.'', “Dördüncü Enternasyonal'in amacı ... SSCB'yi asalak bürokrasisinden arındırarak yeniden canlandırmak. Bu ancak bir şekilde yapılabilir: yeni zalimler ve asalaklar kastına karşı ayaklanacak olan işçiler, köylüler, Kızıl Ordu askerleri ve Kızıl Donanma denizcileri tarafından. Kitlelerin bu ayaklanmasını hazırlamak için yeni bir partiye ihtiyaç var... Dördüncü Enternasyonal.'' diyen, SSCB'yi, yıkmak için devrilmiş gericilikle, kulaklarla, parti içerisindeki yıkıcı muhalefetle (Zinovyevciler, Buharinciler, Tuhaçevskiler) birlikte, darbe hazırlığı yapan, her türlü anti-Bolşevik muhalefeti organize eden ve bütün yaşamını, teori ve pratiğini SSCB'yi, proletarya diktatörlüğünü, Stalin önderliğindeki sosyalist iktidarı yıkmaya adayan ''Bolşevik-Leninist Troçki''nin bütün bu safsataları, iftiraları, beklentileri, her şey, evet her saptama ve yalanı çökerken SSCB ve dünya proletaryası Stalin önderliğinde savaştan zaferle çıktı ve proleter devrimlerin zaferiyle yerküremizin üçte biri sosyalizme geçti.

''Marksizm'' vs. adına bu gerçeklere gözlerini kapayan, yok sayan, SSCB tarihine ve büyük mücadelesine bakarken sadece ''insanlıktan nasibini almamış Stalinizm''i ve ''kan deryası''nı gören Sayın gibi kişiler ve akımların burjuva bataklığa batmış oportünistler, revizyonistler, tasfiyeciler olduğu açık bir gerçektir.

Ha ekleyelim, Stalin ve SSCB'si önderliğinde dünya proleter devriminin yayılmasının ifadesi olan sosyalist kampın doğuşu ve gelişmesi Troçkizm tarafından ''Stalinist bürokratik diktatörlükler'' olarak tanımlandı ve pekçok Troçkist örgüt SSCB ile birlikte bu diktatörlükleri de ''devrim''lerle yıkmayı merkezi görevleri kabul ettiler. Emperyalizm bir taraftan Troçkistler de bir taraftan ortak baş düşmanları olan ''Stalinist'' devletleri yıkma mücadelesini birlikte yürüttüler. Ama ne yaman bir ''Bolşevizm-Leninizm''! Eh Troçki'nin, Troçkizmin yolu budur. Şimdi de ''Stalinist, bürokratik'' Küba, K. Kore devletlerini yıkmak için Amerikan emperyalizmi ile birlikte savaşmaktadırlar. Fakat onlar yine de ''Bolşevik-Leninist''!!!

Bolşevizm/Leninizm'i yıkmak için Bolşevik kılığına bürünmüş Troçkizmin sefaleti budur işte. Lenin boşu boşuna ''Troçkizm tersyüz edilmiş Menşevizmdir.'' dememişti. Hatırlayalım, Menşevizm, II. Enternasyonal oportünizmi, Kautskysizm Ekim Devrimi'ni bir Bolşevik darbe, burjuva karşı devrim ilan etmiş, ''Bolşevik bürokratik diktatörlüğü'' yıkmak için mücadele etmiş ve bu mücadelede devrilmiş gericilikle, emperyalist müdahale güçleriyle birlikte ''devrimci savaş'' yürütmüşlerdi ama yine de onlar Marksistti, sosyalizmi savunduklarını iddia etmeye de devam ettiler vs. Menşevikler ''Leninist bürokratik diktatörlüğü'' yıkmak Troçki de ''Stalinist bürokratik diktatörlüğü'' yıkmak için mücadele etti. Hem Menşevikler hem de Troçkistler proletarya diktatörlüğünü yıkmak için ayaklanma ve yeni bir devrim öngörmüş ve buna uygun da gerici bir savaş yürütmüşlerdi. Gerek Menşevikler gerekse de Troçki ve Troçkistler Rusya'nın sosyalizm için olgunlaşmadığını, Avrupa merkezli bir devrim zafere erişmeden Rusya'da ve geri ülkelerde sosyalizmi kurmanın mümkün olmadığını ısrarla savunmuşlardı. Devrimci-demokratik, ilerici tarihsel misyonu bitip burjuva karşı devrime ve SSCB'yi yıkma mücadelesine dönüşen bu iki akım da emperyalist ve gerici güçlerle birleşerek anti-komünist, anti-sovyet mücadelelerine devam ettiler. Bundan iyi ortaklık mı olur...



5. kol ve Tuhaçevski hikayesini birlikte okumaya devam edelim:


Oysa Mareşal Mikhail N. Tuhaçevski’nin gerici ve anti-sosyalist eğilimi ve onun bilimsel sosyalizmi ve Bolşevizmi bir Yahudi komplosu olarak değerlendirdiği gerçeği, daha 1928’de kendisinin kısa bir biyografisini yazmış olan ünlü Fransız gazeteci Remy Roure’ın (Le Chef de Larmée Rouge: Mikhail Toukatchevski, Paris, Fasquelle, 1928) kitabında açıkça dile getirilmişti. Daha da önemlisi, Tuhaçevski ve kafadarlarını savunan emperyalist propaganda odakları onun bu özelliklerini, pro-Nazi duygularını ve bir askerî darbe tezgâhlama planlarını VE Alman Genelkurmayının, Kızılordu Genelkurmayı ile ilişkilerini kullanarak Sovyet iktidarını devirme planları yaptığını daha o günlerde biliyorlardı. (1)
Şunu da ekleyeyim: Tanınmış Marksist araştırmacı Prof. Grover Furr’ın 1986’da kaleme aldığı “New Light On Old Stories About Marshall Tukhachevskii: Some Documents Reconsidered” (='Mareşal Tuhaçevski’ye İlişkin Eski Öykülere Yeni Bir Bakış: Bazı Belgelerin Yeniden Değerlendirilmesi') başlıklı yazısında aktardığına göre Hitler’in en yakın çalışma arkadaşlarından ve kötü ünlü SS örgütünün şefi
Heinrich Himmler 4 Ekim 1943’te Posen’de yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu:
'Moskova’da, sanırım 1937 ya da 1938’de o büyük göstermelik yargılamalar olduğu ve sonradan Bolşevik bir general olan eski Çar ordusu askerî öğrencisi Tuhaçevski ve diğer generaller idam edildiği zaman, biz (Nazi) Partisi ve SS’dekiler de içinde olmak üzere Avrupa’da herkes, Bolşevik sistemin ve Stalin’in, en büyük hatalarından birini işlediği kanısına varmıştık. Biz durumu böyle değerlendirmekle kendimizi adamakıllı aldatmış olduk. Bunu içtenlik ve güvenle söyleyebiliriz. Bence, eski Çarlık yanlısı generallerini muhafaza etmiş olması halinde –şimdi savaşın üçüncü yılında bulunan- Rusya asla iki yıldan fazla dayanamazdı.” (
Trial of the Major War Criminals before the International Military Tribunal [Nuremberg, 1949], Cilt. 29, s. 111)


Hitler’in bir başka yakın çalışma arkadaşı ve Nazi Almanyası’nın Propaganda Bakanı Goebbels, güncesine 8 Mayıs 1943’te düştüğü bir notta Führer’in de Himmler’in değerlendirmesini paylaştığını belirtiyordu:


“Führer Tuhaçevski olayını anımsadı ve Kızılorduya o şekilde davranmak suretiyle Stalin’in onu mahvettiğine inanmakta tamamen hatalı olduğumuz yolunda görüş belirtti. Oysa, bunun tersi doğruydu: Stalin Kızılordu içindeki bütün muhalefetin kökünü kazıdı böylelikle yenilgiciliğe son verdi.” (Joseph Goebbels, The Goebbels Diaries: 1942-1943, editör & çevirmen Louis P. Lochner (Garden City, New York, Doubleday, 1948), s. 355)” (J. Stalin: Söylence ve Gerçek adlı kitaba Önsöz, Garbis Altınoğlu)

Evet 5. kol tasfiye edilmiştir en azından etkili bir güç olmaktan çıkarılmıştır.

Bu konuda Domenico Losurdo'ya kulak verelim.

''Görünüşler yanılgısına düşmemek önemlidir. Yakından bakıldığında, Üçüncü Reich'ın Blitzkrieg'in Batı'daki ama bu kez Doğu'daki zaferini tekrarlama projesi, devasa yüzleşmenin ilk haftalarında sorunlar göstermeye başladı.61 Bu konuda Joseph Goebbels'in günlükleri açıklayıcı nitelikte; Saldırının hemen öncesinde, yaklaşmakta olan Alman saldırısının durdurulamaz gücünü vurguluyor, ‘şüphesiz dünyanın şimdiye kadar gördüğü en güçlü olanı’; Hiç kimse “’Tarihin en güçlü ordusuna’ ciddi bir şekilde karşı çıkamaz.62 Bu nedenle, “emsalsiz bir zafer yürüyüşünün önündeyiz[...]. Rus askeri gücünün çok zayıf olduğunu düşünüyorum, hatta Führer'in inandığından bile daha zayıf. Kesin olan bir şey varsa, o da şudur.” 63 Aslında Hitler, birkaç ay önce Sovyet Ordusu'ndan ‘şaka’ olarak bahsettiği bir Bulgar diplomattan daha az emin değil.64

Ancak çok geçmeden Hitlerci katiller ordusu ve elebaşıları bu övünmelerinin boş bir övünme olacağını da göreceklerdi.

1 Ağustos:

Führer'in karargahında [...] ayrıca, Sovyet askeri gücüne ilişkin değerlendirmelerinde bir şekilde yanıldıkları da açıkça kabul ediliyor. Bolşevikler, tahmin ettiğimizden daha büyük bir direniş gösteriyorlar; özellikle, onlara sunulan maddi kaynaklar düşündüğümüzden daha fazla.68''

Göbells günlüklerinde yazmaya devam ediyor;

''19 Ağustos:

Özel olarak, Führer, Sovyetler Birliği'nden [Alman ajanları tarafından] gelen raporlarla -Bolşeviklerin gücü konusunda- bu kadar yanıltıldığı için kendi kendine çok kızıyor. Özellikle düşmanın zırhlı araçlarının ve uçaklarının hafife alınması bize birçok sorun yaşattı. Bundan dolayı ordu çok acı çekiyor. Ciddi bir krizle karşı karşıyayız [...]. Karşılaştırma yapmak gerekirse, önceki kampanyalar parkta yürüyüş gibiydi [...]. Batı ile ilgili olarak, Führer'in endişelenmesi için hiçbir neden yok [...]. Bolşevikler dışında, biz Almanlar, titizlik ve tarafsızlıkla düşmanı her zaman olduğundan fazla büyüttük.69’

16 Eylül:

Bolşeviklerin gücünü tamamen hafife aldık.’70''

Bakın Hitler günlüklerinde neler yazmış;

29 Kasım 1941:

"Nasıl olur da bu kadar ilkel bir halk bu kadar kısa sürede bu kadar teknik hedeflere ulaşabilir?"

26 Ağustos 1942:

Rusya ile ilgili olarak, Stalin'in yaşam standardını yükselttiği tartışma götürmez. Rus halkı [Barbarossa Harekatı başlatıldığı anda] aç kalmıyor. Genel olarak, iki yıl önce bilinmeyen köylerden başka hiçbir şeyin olmadığı Hermann Goering Reichswerke'ye benzer öneme sahip fabrikalar kurduklarını kabul etmek gerekir. Haritalarda olmayan demiryolu hatlarına rastlıyoruz.’88’’ (Age.)

Yalnız Hitler değil, burjuva dünya, dahası sosyalizm maskeli pek çok burjuva, küçük burjuva aydın da SSCB halklarının ilkel, büyük önder Stalin'in ilkel, kültürsüz vs. olduğuna inanmış ve inanmaya da devam etmektedir. Dahası bu ilkel inanç aşağılık burjuva sınıfın sınıf bilinçli propagandasından ibarettir. Sosyalist inşanın değişik gelişme evrelerinde giderek tasfiye edilen Troçki, Buharin, Kamenev, Zinovyev vbg. eski liderler yüceltilirken Stalin'in sürekli aşağılanması da aynı burjuva sınıf bilinçli saldırı kampanyasının bir parçasıdır.

5. kolun Stalin önderliğinde nasıl etkisiz hale getirilmiş olduğunu bells şöyle dile getiriyor;

''Barbarossa Harekatı'nın öngörülemeyen zorluklarını anlatırken düşmanın askeri gücünün yanı sıra bir başka faktöre işaret eden Goebbels'e bir kez daha danışalım:

'Güvenilir adamlarımız ve casuslarımız için Sovyet içlerine girmek neredeyse imkansızdı. Kesin bir genel bakış elde edemedik. Bolşevikler bizi kandırmak için büyük çaba harcadılar. Sahip oldukları silah türleri, özellikle ağır silahlar hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Pratikte her şeyi bildiğimiz ve hiçbir şekilde şaşırmadığımız Fransa'da yaşananların tam tersi oldu.'95’’ (STALIN: BİR SİYAH EFSANENİN TARİHİ VE ELEŞTİRİSİ, Çeviri Erdoğan A. )

Tarihçi Heinz Hohne ise şunları yazmış:

Rusya'da geçen iki aylık kanlı savaş, alt-insanlarla ilgili masalın yanlışlığının acımasız bir kanıtı oldu. Daha Ağustos 1942'de SD (Sicherheits Dienst) 'Reich'ten Gelen Raporlar'da, Alman halkı arasında bir yanılsamanın kurbanı olduğumuz duygusunun büyüdüğünü belirtti. Ana ve şaşırtıcı izlenim, Sovyet silahlarının muazzam kütlesi, bunların teknik kalitesi ve Sovyetler Birliği'nin önceki resmiyle keskin bir tezat oluşturan devasa Sovyet sanayileşme çabasıdır. ``İnsanlar kendilerine Bolşevizm'in bütün bunları nasıl ürettiğini soruyor.’ ‘’(Aktaran Ludo Martens, Another View of Stalin Un autre regard sur Staline)


ABD Büyükelçisi Moskova, Joseph Davies, “Litvinov ile güzel bir konuşma yaptık.   Ona açıkça ABD ve Batı Avrupa'daki tasfiyelere tepkileri anlattım; ve Kızıl Ordu generallerinin idamlarına; kesinlikle kötüydü....

Litvinov   çok açık sözlüydü. Bu tasfiyeler yoluyla Berlin veya Tokyo ile işbirliği yapabilecek hiçbir ihanet kalmadığından 'emin olmaları' gerektiğini belirtti; bir gün dünyanın yaptıklarının hükümeti 'tehdit edici ihanetten' korumak olduğunu anlayacağını söyledi. Aslında, kendilerini Hitler   ve Nazi dünya egemenliği tehdidine karşı korumak için tüm dünyaya bir hizmet yaptıklarını söyledi , ve böylece Sovyetler Birliği'ni Nazi tehdidine karşı güçlü bir siper olarak korumak. Dünya, Stalin'in ne kadar büyük bir adam olduğunu takdir edecek.''

(Aktaran Ludo Martens, Another View of Stalin, Un autre regard sur Staline, Joseph Davies, op. cit. , P. 99. )

Tarih, Litvinov’u, haklı çıkardı. Stalin ve SBKP doğru yoldaydı. Sonuçları da faşist kampın ezilmesiyle ortaya çıktı. Burjuvazi ve Troçkizmin buna üzülmesi, feryad-ı figan ağlaması, sınırsız bir kinle saldırması, tarihi gerçekleri küstahça yok sayıp manipülasyon yapması anlaşılır olduğu gibi, maskelerinin düşmesini de sağladığı için ayrıca büyük bir kin ve nefretle hareket etmelerine neden oldu. Sen çok yaşa Stalin! Stalin dev bir tarihin inşacısı Troçki vbg. anti-komünistler ise aşağılık bir iftiracı, provokatör, sosyalizmi yıkmak için gericiliği ve karşı-devrimi örgütleyen zavallılar. Hepsi bu kadar!

Bakın Churchill   anılarında, neler yazmış, birlikte okuyalım;

`Rus Ordusu, askeri etkinliğine ağır bir bedel ödeyerek Alman yanlısı unsurlarından temizlendi. Sovyet Hükümeti'nin önyargısı belirgin bir şekilde Almanya aleyhine çevrildi .... Durum, elbette, Hitler tarafından tamamen anlaşıldı;   ama İngiliz ve Fransız hükümetlerinin eşit derecede aydınlanmış olduğunun farkında değilim. Bay Chamberlain   ile İngiliz ve Fransız Genelkurmay Başkanlığı'na 1937'deki tasfiye, kendisini esas olarak Rus Ordusu'nun kendi içinde parçalanması ve Sovyetler Birliği'nin şiddetli nefret ve intikamla parçalanmış bir resmi olarak sundu.' Winston S. Churchill, The Second World War: The Gathering Storm (Boston: Houghton Mifflin, 1948), s. 288-289.  aktaran Ludo Martens, Another View of Stalin Un autre regard sur Staline)

''Gerçek tasfiyeye Tuhaçevski   askeri komplosunun ifşa edilmesinden sonra karar verildi . Kızıl Ordu'nun başındaki böyle bir komplonun, Parti içindeki oportünist hiziplerle bağlantıları olan bir komplonun keşfedilmesi, tam bir paniğe yol açtı.

Bolşevik Parti'nin stratejisi, faşizmle savaşın kaçınılmaz olduğunu varsayıyordu. Kızıl Ordu'daki en önemli şahsiyetlerden bazılarının ve Parti'deki bazı önde gelen şahsiyetlerin gizlice bir darbe planları üzerinde işbirliği yaptıkları düşünüldüğünde, iç tehlikenin ve dış tehditle olan bağlantılarının ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Stalin, Nazi Almanyası ile Sovyetler Birliği arasındaki çatışmanın milyonlarca Sovyet hayatına mal olacağının son derece açık ve tamamen bilincindeydi. Beşinci Kol'u fiziksel olarak ortadan kaldırma kararı, Nazi propagandasının iddia ettiği gibi bir ‘diktatör paranoyasının’ işareti değildi. Aksine, Stalin'in ve Bolşevik Parti'nin faşizme karşı sonuna kadar mücadele etme kararlılığını gösterdi. Beşinci Kol'u yok ederek, Stalin birkaç milyon Sovyet hayatını kurtarmayı düşündü,’’ (Ludo Martens, Another View of Stalin Un autre regard sur Staline)

Ve kurtardı da. Üstelik söz konusu olan sadece birkaç milyonun kurtarılması değil, sosyalizmin, dünya proleter devriminin ve SSCB halklarının, sosyalist uluslar ailesinin kardeşliğin korunması, geliştirilmesi, kayıplara eklenecek on milyonların hayatıydı kurtarılan.

Kaganoviç şunları derken tamamen haklıdır;

''Beşinci kol faaliyetteydi. Eğer biz bu beşinci kolu ortadan kaldırmasaydık savaşı kaybederdik. Almanlar tarafından tuz buz edilirdik.'' (Feliks Çuyev, Böyle Dedi Kaganoviç, s. 52, iba., Verba)

Emperyalistler dövünüyor, Troçkistler dövünüyor, Kruşçevciler dövünüyor, neonaziler dövünüyor ve hep birlikte haykırıyorlar, ''Kahrolsun Stalinizm!'' ''Cellat Stalin!'', ''Kızıl faşizm!’’ ‘’Gulag komünizmi!’’ Bu tesadüf mü?! ‘’Üst ırk’’ ya da insanlık, demokrasi, özgürlük, hukuk vs. falan adına hep birlikte ''Kahrolsun Stalinist diktatörlük!'' sloganı eşliğinde kulaklara, açık mahkemelerde yargılanıp cezalandırılan kliklere, şahsiyetlere sahip çıkmaları tesadüf mü?! Stalin önderliğinde yürütülen ve dev başarıların altına imza atan devrim ve sosyalizm mücadelesini gözden düşürmek için birleşmeleri, aynı iftiraları atmaları ve bugüne dek dinmeyen sınırsız kinleri tesadüf olabilir mi!!!

Lente.ru’nun, ‘’Önde gelen Rus Stalinizm tarihçisi, Tarih Bilimleri Doktoru, Rusya Devlet Arşivleri baş uzmanı’’ Khlevniuk’a sorduğu soruya yanıtını birlikte okuyalım;


''Motifler? Kanımca en inandırıcı ve belgelerle desteklenen, ağırlaştırılmış bir askeri tehdit bağlamında Stalin'in ülkeyi beşinci koldan önleyici temizlik versiyonudur. '' (Oleg V. Khlevniuk, Lente.ru, Victoria Kuzmenko ile röportaj)

Tarihçi komünist, ''Stalinist'' değil, Stalin dönemini sertçe eleştirmektedir. ''Büyük terör''ün ''çoğunlukla'' sıradan insanları hedef aldığını düşünmektedir. Fakat onun ''5. kol'' saptaması önemlidir. Tarihçinin yaşanan sınıf mücadelesinin gerçek anlamını kavramamasına, ''5. kol''un tasfiyesinin iç ve dış gelişmelerle birlikte gerçek anlamını bulduğunu anlayamamasına karşın, gerçeği ifade etmektedir.

Açık ki Stalin, Parti ve proletarya devleti, iç cepheyi arınma yoluyla sağlamlaştırmıştır. Bunu, sınıf düşmanı da itiraf etmektedir.

Yine açık ki, Stalin’in, SBKP (B)’nin, sosyalist devletin, sosyalist inşanın tarihini zulme, kitlesel katliamlara, halka karşı teröre, entrikaya, göstermelik mahkemelere, yargısız infazlara indirgeyen ve bu algıyı oluşturmayla biçimlenen ideolojik ve psikolojik kirli savaşla küresel “toplumsal algı inşa” eden cephe, kuşkusuz ki gericilik cephesidir.

Bu bağlamda Kruşçevizmin yaptığı katkı eşsizdir. Komünizmin, Marksizm-Leninizm'in, proletarya diktatörlüğünün düşmanı, modern revizyonist karşı devrimin lideri yaratık şunları yazmış;

Ben, gerçekte, Stalinizmi kötü bir nitelik olarak kabul ediyorum.” (Kruşçev’in Anıları, s. 22, Milliyet Yayınları Tarih Dizisi, Birinci Baskı, Şubat 1971), Stalin “halkın en iyi evlatlarını ortadan kaldır”dı, “bir kitle katili”dir (s. 28-29), “İşçi sınıfına, köylülere, aydınlara, Sovyetler Birliği’nin ve diğer sosyalist ülkelerin emekçilerine yaptığı kötülüğün tekrarlanmasını önlemek için onun suçlarını açıklıyorum.” (s.26) diyen; “Stalin’in kurbanlarının hepsinin yeniden ‘itibarlarını iade etme’”nin dışında “başka çare yoktur” (s. 27), bunlar “şehit olarak ilan edilmelidir.” (s. 117 ) diyen; “kesin olan… Stalin tipi kolektifleştirme bize üzüntü ve vahşetten başka bir şey getirmemiştir.” (s. 98), “Bugün bile Stalin yolunun sosyalizmi kurmak için tek doğru yol olduğunu düşünen insanlara rastlayabilirsiniz. Bana kalırsa bu, halkın başlarında eli kamçılı biri olmadıkça çalışamayacaklarını sanan ilkel köle düşüncesini yansıtıyor.” (s. 100) diyen; “1930’ların sonunda Hitler saldırısını hazırlıyor ve askeri liderliğimizi altüst etmek için gereken her şeyi yapıyordu. Yönetici kadrolarımızın, Parti liderliğinin, bilim adamlarımızın en kaymak tabakasını yok ederek biz de ona her türlü yardımda bulunuyorduk.”  (s. 100), “Kızılordu’nun üst tabakası tasfiye edilmemiş olsaydı faşist istilasını çok daha kolay püskürteceğimiz şüphesizdi.” (s. 206), Stalin’in “bir dünya yuvarlağı üzerinde parmağı ile cephelerdeki askeri birliklerin harekatını” izliyordu (s. 232) diyerek demagoji yapan; mareşal unvanını almak için film çeviren ama tüm Sovyet generallerinin karşı çıkmasıyla bu isteğine ulaşamayan; toplu temizlik sürecinde işledikleri suçlardan dolayı Stalin ve partisi tarafından suçları açığa çıkarılarak cezalandırılan, başta güvenlik bürokrasisinin bütün şeflerini, devlet ve parti yöneticilerini iyi adam ilan eden; “temizliğin” bütün olumsuz yükünü Stalin’e fatura eden Kruşçev’in durduğu yer bellidir.  Üstelik kendisi Stalin kültü yaratmada en önde koşanlardan birisidir.


Üstelik ortaya çıkan arşiv belgelerinden de artık net bir biçimde görüldüğü gibi, “Temizlik”in en ateşli taraftarıdır. “Temizlik” sürecinde, en zalim, en fazla ileri giden iki kişiden birisidir sahtekâr Kruşçev. “Moskova’da ve Ukrayna’da-Hruşçov burada, halk arasında ‘terörün mimarı’ ünvanını kazanmıştı.-“ (G. Furr, age., s. 205)

Anti-komünist Kruşçevci kampanyaya karşı direnmiş olan Kaganoviç şunları söylerken haksız mı;

''Görünen o ki, dedi Kaganoviç, bizlerden birini ele geçirmeyi ve Stalin'e sövmemizi ve havlamamızı çok isterlerdi.'' (Böyle Dedi Kaganoviç, s. 48)

Doğru bir saptama, hem de ne mutlu olurlardı ne de olsa Stalin önderliğindeki Bolşevik çekirdeğin ünlü isimleriydi Molotov ve Kaganoviç. Eğer özellikle bu ikiliyi yönlendirebilseydiler ya da bu ikili Kruşçevci baskıya teslim olsaydı kuşkusuz ki bu, modern revizyonist karşı-devrimin iftiralarını daha etkin hale getirecekti. Ama onlar her şeye karşın tüm baskılara karşı direnerek teslimiyeti reddettiler ve böylece Kruşçevci gericilik amacına ulaşamadı. Tüm zaaflarına karşın Molotov-Kaganoviç, Malenkov'un bu duruşları değerliydi. Tasfiye edilmelerine, ekonomik ve siyasi baskıya, ölüm tehdidine, sosyal tecrit baskı ve şantajına teslim olmayarak onurlu bir direniş göstermeyi başardılar.


Ancak, bu temizlik harekâtının aşırıya kaçtığını, kurunun yanında yaşın da yandığını biliyoruz. Bunun parti yaşantısını, devlet yaşantısını, kitlelerin önemli bir bölümüyle parti arasındaki bağı önemli derecede sarstığına da inanıyoruz. Stalin de bunu (örneğin “Leninizmin Sorunları” adlı yapıtında özeleştiri eşliğinde) kabul eder. Ki bu durumun parti içi eleştiri ve tartışma özgürlüğünü baskı altına aldığını, bürokratikleşme sürecini ivmelemede nesnel olarak önemli bir rol oynadığını da görmemiz gerekiyor. Bu gerçekleri kabul etmekle Stalin, sosyalizm düşmanlığı farklı şeydir. Gerçeklerin yerine tahrifatı, demagoji ve manipülasyonu, Stalin düşmanlığını geçirenler asla komünist olamaz.

Molotov ve Kaganoviç yaptıkları açıklamalarda dönemin koşulları içerisinde ''Temizlik kampanyası'' sürecinde aşırılıklara kaçıldığı, binlerce masum insan ve komünistin de baskılara maruz kaldığını ifade etmektedirler. Bu eleştirel değerlendirmelerinde tarihsel perspektifi, tarihsel bağlamı yitirmeden, olağanüstü koşulları yadsımak yerine süreci, somut tarihsel koşullarla birlikte ele alma bakış açısına sıkı sıkıya bağlı kalmayı da başarmışlardır. Bu önemlidir, çünkü bu perspektif yok sayıldığında geriye Marksizm-Leninizm'e, sosyalist inşaya, proletarya diktatörlüğüne, Stalin'e ve dünya komünist hareketine düşmanlık, burjuva demokrasisine saplanma, burjuva diktatörlüğünü demokrasi adına kutsama kalmaktadır. ''Stalinizm'' düşmanlığı da bu işin kılıfı olmaktadır.

Kaganoviç'in şu açıklaması da önemlidir;

''Siyasi rakip nerede biter, terörist nerede başlar? Sınırları çizmek zor.'' (Age., s. 69)

Belli tarihsel koşullar içerisinde iç ve uluslararası alanı kapsayan emperyalist ve faşist kuşatma koşullarında süren sert ve karmaşık sınıf mücadelesi ve sosyalist inşa sürecinde bu durum ince bir çizgi üzerinde şekillenir. Ve bu sorun öyle birkaç kalem darbesiyle yapılacak yüzeysel analizlerle vs. kavranamaz. Bu bağlamda iki ucu keskin bir kılıçla karşı karşıya kalanların, tüm çabalarına karşın çok ciddi zaaflardan kaçınamama ya da süreci kontrol ederek yönlendirebilmelerinin ciddi zorluklarına işaret eder. Hele de köylü ve az gelişmiş dev bir ülkede tüm sosyalist kazanımlara karşın siyasal, örgütsel, toplumsal yaşamda ortaya çıkması kaçınılmaz, hala baskın olabilen küçük burjuva hava koşullarında bu sorun, çok daha zor, çözümü daha karmaşık olan bir sorundur. Bu gerçekler ciddi zaaflara sürüklenebilme olasılığının, çubuğun tek yanlı bükülmesinin potansiyel varlığına işarettir. Kazanılan yüksek başarıların sonucu gelişen zafer sarhoşluğu zaafı, yeni tip küçük burjuva tabakaların adım adım gelişmesi koşullarında çubuğun bükülmesiyle birlikte ciddi zaafların ortaya çıkışı SSCB'de bir olguydu ya da gelişen bir olguydu. Bu bağlamda arınma kampanyası döneminde ciddi zaaflar sergilendiği reddedilemez. Bu koşullarda, sosyalist demokrasinin en derin ve kapsamlı uygulanmasına dayanmanın önemi, sosyalist devletin, partinin, mahkemelerin sosyalist hukuka sıkı sıkıya bağlı kalmasının önemi yaşamsaldır. Bu çizgiye sağlamca bağlı kalarak ortaya çıkan sorunları, aşırılıkları, trajedileri önlemek, en az hata payıyla bu çizgiyi pratik tutarlılıkla geliştirmek tümüyle mümkündür. Olağanüstü dönemde olağanüstü yasalar ve uygulamalar kaçınılmazdır. Fakat bu gereksinim olağanüstü bir duyarlılıkla, aşırılıkların önüne geçme siyasal uyanıklılığıyla birlikte pratikleştirilmelidir.

Konu bağıntısında emperyalizm ve içerisinde sosyalizm, Marksizm iddialısı da olmak üzere, gericiliğin ısrarla göstermek istedikleri gibi SSCB'de sosyalist demokrasi ve hukuktan bağımsız olarak yargılamaların yapıldığı, milyonlarca insanın yargısız infazlarla katledildiği propagandası sahtedir. Tüm zaaflara karşın, yargılamalar ve cezalandırmalar dünyanın gözleri önünde sosyalist ilkelere ve hukuka bağlı olarak gerçekleştirilmiş ve yargılama sürecinin bütün belgeleri de kamuoyuna sunulmuştur. Bu belgeler Kruşçevizm ile birlikte toplatılmış, böylece tek taraflı bir demagoji ve manipülasyon kampanyası güvence altına alınmak istenmiştir. Emperyalist ve Troçkist propaganda bu gerçekleri de yadsımaktadır. Ve hatırlatmak isteriz, Nazi sempatizanı, İngiliz ve ABD işbirlikçisi Soljenitsin'in Stalin dönemine atılan iftiralardan başka bir şey olmayan ''İvan Desoniviç'in Bir Günü'' ''roman''ının SSCB'de ilk kez 1962 yılında, ''Stalinsizleşme'' sürecinde, Kruşçevcilik döneminde yayınlanması rastlantısal değildir ve bu bir ilk de değildir; pek çok ''Stalinizm'' karşıtı kitap, yine bu dönem yayınlanmıştır. Bu olgu tümüyle Kruşçevci modern revizyonist karşı devrimin ihtiyaçlarının bir gereği olarak gerçekleştirilmiş.

Bu süreç yalnızca emperyalizm değil, aynı zamanda Troçkizm tarafından da desteklenmişti. Troçkizm geçmişten bugüne Batı emperyalizminin ve ABD'nin müttefiki olarak davranmıştır. Bu gerçeği kılıflamak için de ''katı'' bir ''emperyalizm, kapitalizm karşıtlığı'' sergilenmeye özen gösterilmiştir. Gerçek durumu kavramak bakımından bu görüntünün arkasındaki gerçek içeriği açığa çıkarmak ve teşhir etmek bir görevdir. Troçkizm'in yukarıda işaret ettiğimiz misyonuna dayanan Küba, Kuzey Kore gibi ülkelerin yıkılması için yürüttüğü karşı devrimci Troçkist kampanyayla da bu olgu sabittir. Bu aşağılık anti-komünist karşı devrimci kampanya CİA destekli olarak ''Stalinizme'' karşı mücadele ''Stalinist bürokratik diktatörlüklerin yıkılması'' sözde devrimci iddiasının arkasına gizlenerek meşrulaştırılmaktadır. Öyle ki, bazı Troçkistler bile bu politikayla kendi arasına kısmen de olsa sınır çekme gereği duyabilmektedir.

DEVAM EDECEK

*5. BÖLÜM DEVAM EDİYOR