İDEOLOJİK
MÜCADELE VE AÇIK TARTIŞMA YÖNTEMİ
Komünist
partilerin tarihi iç mücadeleler tarihidir aynı zamanda. Bu, doğal
ve kaçınılmazdır. Çünkü sınıflı toplum gerçeği,
proletarya ile burjuvazi arasındaki uzlaşmaz karşıtlık ve
mücadele, kaçınılmaz olarak komünist partiler içerisinde de
sınıf mücadelesinin sürmesine yol açar...
Küçük
burjuva sınıf da burjuva bir sınıftır ve burjuvaziye bağımlıdır.
Dolayısıyla küçük burjuva ideolojisi de burjuva ideolojisinin
bir biçimidir. Küçük burjuva ideolojisine karşı mücadele
burjuva ideolojisine karşı mücadeledir. Bu mücadeleyi kesintisiz
bir tarzda yürütmek de sınıf bilinçli proletaryanın ve onun
öncüsünün kesintisiz görevidir.
Sonuçta
hangi formda ortaya çıkarsa çıksın burjuva ideolojisine karşı
ideolojik mücadeleyi ilkeli bir tarzda örgütlemek
Marksizm-Leninizm'in, komünist olmanın, proletaryanın azami
hedefinin gereğidir.
Komünist
partilerde burjuva ve küçük burjuva ideolojisine, bu ideolojinin
''Marksizm'', ''sosyalizm'', ''Marksizm-Leninizm'', ''21. yüzyılın
sosyalizmi'' vb. sosuna bulanmış biçimlerinin esiri olanların ise
böyle bir mücadele yürütme olanağı olamaz; olamaz, çünkü
kendileri de bu ideolojinin sözcüleri haline gelmiştir ya da bu
doğrultuda hızla at koşturmaktadırlar. Bunların oynayacakları
tek rol, komünist partileri ideolojik ve örgütsel olarak
silahsızlandırmak, partilerin komünist karakterini tasfiye
etmektir.
Sorunların
ilkesel temelde ve pratik-politik mücadelenin gereklerine bağlı
çözülmesi, öncünün daha yüksek bir temel ve düzeyde
niteliksel birliğinin sağlanması ve kesiksiz geliştirilmesi bu
bağlamda yaşamsal önemdedir. Kuşkusuz ki bu mücadelede
liberalizm, sektarizm, orta yolculuk sınıf bilinçli proletaryanın
karakterine, amaçlarına aykırı düşer ve sorunların çözümünü
zorlaştırır ya da engeller. Tamda burada sorunların zamanında
çözülmesi yaşamsal önemdedir. Zamanında gündemleştirilmeyen
ve dinamik bir tarzda çözülmeyen sorunların kar
topu gibi büyüdüğünü ve büyüyeceğini,
ağır yıpranmalara, kayıplara, krizlere yol açacağını ve
açtığını ise UKH'nın, SSCB'nin, sosyalist kampın ve MLKH'in öz
deneyimlerinden biliyoruz...
Bu
ön açıklamalarla birlikte ideolojik mücadele ve açık tartışma
sorununu ele alabiliriz.
Biz,
teorinin, programın, stratejinin, taktiklerin, örgütlenmenin,
çalışma tarzının bütün ana
ve güncel
sorunlarının devrimci kamuoyu önünde
açık tartışılmasından, eleştiri ve özeleştiri konusu
olmasından, ideolojik mücadelenin bir alanı olarak
değerlendirilmesinden yanayız. Bu yöntem ve perspektif, doğru bir
yöntem ve perspektiftir. Bu perspektifin mücadelesini 1984 yılından
beri verdik. Özel dönemeçlerde bu bağlam sınırlanabilir ya da
iç tartışma yöntemine bağlı kalınabilir; fakat bu yöntemi
genelleştirmemek gerekir.
Sorunların
meşru ya da meşru
zemininde legal bir platformda
tartışılması, açıklık ilkesinin, eleştiri ve özeleştiri
ilkesinin bir gereği, biçimlerinden birisidir.
Denebilir
ki, bu yöntem ve perspektif bizleri ya da sorunlarımızı deşifre
ederek sınıf düşmanına, oportünist, revizyonist vb. güçlere
koz verir; öncünün prestijini sarsar vb.
Bu
kaygılara, eleştirilere yanıtımız şöyle olacaktır; her yeni
yöntem ve mücadele biçimi başlangıçta ihtiyatla ya da karşı
koyuşlarla karşılanır, karşılanabilir. Bu anlaşılırdır;
ancak burada önemli olan şey tepkisel davranmadan, gelenekselleşmiş
ön yargıların esiri olmadan yapılan önerilerin her açıdan
sistematik incelenmesidir.
Bu
yöntem ve perspektifin sınıf düşmanına ve oportünistlere koz
vereceği iddiası, eleştirisi doğru değildir. Değildir, çünkü
Lenin'in belirttiği gibi, sınıf düşmanı ve opotünist vb.
akımlar öncüyü yıpratmak için hiçbir fırsatı
kaçırmayacaktır... Ancak bundan korkmamız için hiçbir neden
yoktur. Burada belirleyici olan düşmanın ve oportünist,
revizyonist, reformist, Troçkist, post-Marksist vs. akımların
ideolojik, siyasal saldırıları, özeleştirilerimizi,
sorunlarımızı bize karşı kullanmaları değil, asıl olan
sınıfın ve kitlelerin eleştirel düşünceyi öğrenmesidir,
eğitilmesidir. Lenin'in dediği gibi, komünist partisinin sınıftan,
kitlelerden gizleyeceği bir şey yoktur.
Bu
bağıntıda komünist öncünün ve devrimci-demokrat hareketin sık
sık polis operasyonlarına maruz kaldığını, bir dizi belgenin
ele geçtiğini ve geçebileceğini unutmamak lazım. Keza, devrimci
hareketin diktatörlüğün sızmalarından azade olmadığını da
unutmamak gerekir. Kaldı ki söz konusu platformda açık
tartışmalar ''örgütsel sırları'' kapsamaz ve kapsayamaz
da.
Doğal
olarak ''örgütsel sırlar''ın neyi kapsayıp kapsamadığı
önceden netleştirilecek, sınırları çizilecektir. Eğer
bu kararlaştırma doğru bir içerikle belirlenemezse hemen hemen
her şeyi ''örgütsel sırlar'' kategorisine hapsederek, söz konusu
aracın etkin kullanılmasının önünü kesmek de tümüyle
olanaklıdır. Kuşkusuz ki buna da izin verilmemelidir.Geleneksel
tarzımızın ve onun kendisini üretmesinin bir biçimi olan ''parti
tarzı''nın bu bakımdan da eleştirel aşılması gerektiği de
açıktır.
Böyle
bir yöntemi ve aracı kullanmak öncünün prestejini sarsmak bir
yana, ona prestij kazandırır. Öncünün demokratik geleneklerini
geliştirir. Eleştiri ve tartışma özgürlüğünün öncünün
güçlü bir niteliği olduğunu gösterir.
Böyle
bir eleştiri, özeleştiri, tartışma, ideolojik mücadele
platformu komünist hareketin kitlesinin de sürece katılmasına,
sorgulama niteliğinin gelişmesine, mücadelenin genel ve güncel
sorunları üzerinde dinamizm kazanılmasına, güçlü bir enerjinin
açığa çıkmasına, donanım kazanmasına hizmet edecektir.
Böyle
bir mücadele platformu, MLKH'in devrimci hareket, devrimci kamuoyu
nezdinde de bir çekim merkezi rolü oynamasına önemli bir katkı
yapacaktır. En nihayetinde tartışılan, ideolojik mücadeleye konu
olan, çözülecek sorunlar devrim ve sosyalizmin sorunlarıdır;
onların ve kitlelerinin de gündeminde olan sorunlardır...
Bu
yöntem ve araç, öncünün daha geniş kesimler içerisinde etki
gücünü büyütmesine ve duyarlı kesimlerle bağ kurmasına hizmet
edecektir. Devrimci hareketin yapısal zaafı olan ''demokrasi
yokluğu''na, ''demokrasi eksikliği''ne, bürokratik geleneğine ve
tarzına karşı da ideolojik mücadeleyi geliştirecektir.
Ayrıca
dikkat çekmek gerekir ki, örgütsüz veya kendi aralarında değişik
tipte platformlarda buluşan ama çözüm arayışı içerisinde olan
ve anfi-faşist mücadeleye katılan samimi devrimci, ilerici
kesimler mevcut. Bunlar iç ve uluslararası arenada gündemde olan
sorunları düşünen, sorgulayan, bir arayış içerisinde olan
kesimlerdir; ki bu kesim oldukça yaygın bir kesimdir ve teori ve
politikanın vb. sorunlarını tartışmaktadırlar. Bu kesimlerin
öncelikle ilgisini, giderek sempati ve desteğini kazanmak da önem
taşıyor. Önerdiğimiz aracı kullanmak bu kesimleri de etkileme ve
kazanma imkanını genişletecektir. Devrimci ve komünist hareket bu
kesimlere güven vermemekte, bir de bu kesimlerin geniş katmanlarına
ulaşılamamaktadır. Devrimci harekete karşı duydukları
güvensizliklerden dolayı devrimci örgütlerden uzak duran bu
kesimler günümüzün gerçeğidir; bu bağıntıda da esas sorun bu
kesimlerin ''örgüt düşmanı'', ''örgütlenmeye karşı'' olması,
''örgütsüzlüğü yüceltmeleri'' değildir. Örgütsüzlük
teorilerine vb. karşı mücadele yürütürken kibire batmış
ajitasyon yerine, kendi gerçeğimize, tarihe başvurmak ve güncel
gerçeklerimize eleştirel bakmak ve gerekli dersleri çıkarmak
akıllıca olacaktır. Mesela bu bakımdan da ''Gezi
Ayaklanması''* gerçeğinden öğrenmemiz
gerekir.
Bu
bağlamda somut iki örneği de hatırlatmak isteriz.
Bilindiği
gibi RSDİP içerisindeki ilk bölünme örgütlenmenin teorisi ve
sorunları üzerinde doğdu. Bu bölünme 1903 yılında yapılan
RSDİP 2. Kongresi'nde Bolşevizm ve Menşevizm ayrışması olarak
gerçekleşti. Bolşevik kanadın önderi Lenin'di. Lenin Bir Adım
İleri, İki Adım Geri isimli kitabında bu bölünmeyi etraflıca
inceledi. Kitabı inceleyen her yoldaş bilir, konu bağlamında
fikir ayrılıkları, azınlık çoğunluk gerçeği, somut veriler
vb. ayrıntılı bir biçimde Lenin tarafından ortaya konularak
Menşevizmin gerçekleri kamuoyunda sergilendi.
Lenin
kamuoyu nezdinde bu kitabını yayınlarken ''deşifrasyon olur'',
''partimizin presteji sarsılır'', ''burjuvazi ve oportünistler
kullanır'' kaygılarıyla vs. davranmadı.
Bolşeviklerin
deneyiminden bir başka örnek de verebiliriz;
SBKP
(B) iktidar partisi. İçerden ve dışardan kuşatılmış;
proletarya diktatörlüğünü yıkmak için devrilmiş gericilik,
uluslararası burjuvazi, oportünist vs. akımlar dört bir yandan
hücuma geçmiş. Son derece negatif koşullarda parti, ideolojik
ayrılıklarını kamuoyunda açık tartışır...
İkinci
örnek de aydınlatıcı bir örnektir.
Kısacası,
''Kol kırılır yen içinde kalır'' bakış açısı doğru
değildir. Bu teori ve pratiği ilkeli bir tarzda, kişilikli bir
tarzda sorgulamak, eleştiri, özeleştiri yoluyla aşmak gerekir.
Bunun öyle kolay olmadığını biliyoruz. Ancak doğruların
mücadelesini vermek komünist devrimci bir görevdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder