BİRLEŞİK HAZİRAN HAREKETİ VE SEÇİMLER…
2015 genel
seçimlerine birkaç ay kaldı. Bütün politik kuvvetler, öncelikle de en önemli
politik kuvvetler kendi nesnel karakterlerine, politik hedef ve hesaplarına
uygun mevzilenmiş bulunuyorlar. Bazı bakımlardan saflaşma, safını seçme süreci
de giderek belirginleşiyor. Politik arena gittikçe sertleşen ve daha da
keskinleşecek olan bir seçim sürecine tanıklık etmektedir ve edecektir de. Bu
süreç salt dar bir alanda, Türkiye coğrafyasında, şekillenen bir süreç değil,
aksine, iç, bölgesel, uluslararası alanda gündemleşmiş ve keskinleşmekte olan,
iç içe geçmiş sayısız çelişki ve çatışmanın tam ortasında, etki-tepki
sistematiğinin baskısı altında biçimlenmektedir. Burada, geçerken, özel bir vurgu olarak “Büyük Ortadoğu” arenasına
ve bu arenada yükselen Kürt dinamiğinin sarsıcı etkilerine ve Türkiye’de
yoğunlaşıp yaygınlaşmakta olan devlet terörüne, AKP’nin ve elebaşısı Erdoğan’ın
politik plan ve hesaplarına, yönelimlerine dikkat çekmek isteriz…
Evet, 7
Haziran 2015 seçimlerinin olası sonuçları yaşamsal önemde olacaktır. İster
negatif isterse de pozitif yönde olsun bu sonuçlar yaşamsal önemde olacaktır.
Sermaye cephesi de halklar ve ezilenler cephesi de bunun farkında…
Gerek
emperyalizmin, gerek işbirlikçi faşist diktatörlüğün, gerekse de dinci faşist
iktidarın saldırılarını geri püskürtebilmek, hesaplarını bozabilmek için işçi
ve emekçilerin, ezilen politik ve toplumsal kesimlerin en geniş hatta birliğini
sağlamak en yaşamsal güncel politik görevdir. Bu bağlamda ezilenlerin birleşik
cephesini ifade eden HDP etrafında toplanmak ve seferber olmak hayati
önemdedir. İlerici-demokratik, devrimci-demokratik ve komünist güçlerin HDP
etrafında olanaklı olduğu ölçüde en geniş politik birliğini sağlamak görevi de
söz konusu yakıcı politik sorunun önemli sacayaklarından birisidir.
Burada, başlı
başına iç, bölgesel, uluslararası alanda politik durumun analizine girmeyecek,
ancak bazı gerçeklerin altını çizmekle yetineceğiz.
I
Öncelikle Birleşik Haziran Hareketi (BHH)
olarak ortaya çıkan oluşum, ilerici-demokratik karaktere sahiptir. Bu bloğu
kuran politik kuvvetleri (en önemlileri: Komünist Parti, Halkların Türkiye
Komünist Partisi, ÖDP) bir araya getiren şey tesadüfler değil,
ideolojik-politik yakınlıklarıdır. Söz konusu kuvvetlerin kendi aralarında
politik bir cephesel birlik kurmaları onların doğal hakkıdır. Kuşkusuz bu hak
ve duruş, bizlerin de eleştiri özgürlüğünü dışlamaz aksine, birliğin eleştirel
değerlendirilmesi de şarttır.
BHH’nin
olanaklı olduğu ölçüde HDP ile şu ya da bu biçimde ittifak kurması önemlidir.
Ki HDP de böyle bir ittifaktan yana ısrarını dile getirmeye devam etmektedir.
Eğer gerçekleşirse bu bağlaşmanın bir seçim ittifakımı olacağı yoksa az çok
uzun vadeli bir ittifak mı olacağı BHH’ye bağlıdır. Çünkü görece bir geniş
birleşik cephe hareketi olan HDK ve HDP BHH ile sadece seçimle sınırlı bir
ittifakın ötesinde uzun vadeli bağlaşmalardan yanadır. Böyle bir bağlaşmaya
uzak duran ise HDK/HDP değil, açık ve kesin olarak BHH’dir.
BHH ile
kurulacak bir ittifak, bu bloğun kitlesel çap ve ağırlığından ziyade Türk
halkına, şovenizmle zehirlenmiş geri kitlelere verilecek politik mesajlar,
özellikle de psikolojik etkisi nedeniyle önemlidir. İlerici-demokratik bir güç
olarak BHH’nın nesnel çıkarları da HDP ile birleşik hareket etmesinde
yatmaktadır. CHP’ye yedeklenmiş bir BHH kendi ayağına da kurşun sıkıyor
demektir.
BHH’yi
niyetler üzerinden değil, nesnel
konumundan hareketle okumak tek doğru yöntemdir. BHH egemen ulusun (Tük ulusu)
küçük burjuvazisini temsil etmektedir. Küçük burjuva milliyetçi bir duruşa
sahiptir öncelikle. Özellikle Kürt ulusal demokratik hareketiyle, yurtsever Kürt
hareketiyle arasına ördüğü duvar bu gerçekle bağlıdır. Sosyalizm, komünizm
örtüsü ile ortaya çıktığı için de söz konusu milliyetçilik sosyal şovenizm
olarak şekillenmektedir. Egemen ulus şovenizmi bu blok nezdinde sosyal şovenizm
olarak kendini dışa vurmaktadır. BHH’nin HDK/HDP’den uzak konumlanması,
Kemalizm’e, CHP’ye yedeklenmesi söz konusu sınıfsal, ideolojik ve politik
duruşun ifadesidir. Burada, Kürt sorunu doğası gereği başta durmaktadır. Eğer
BHH’nin sınıfsal, siyasal, toplumsal karşılığı olmasaydı ortaya çıkmayacağı
açıktır. Burada bütün olguların kendi nesnel temelleri üzerinde yükseldiği ve
yükseleceği gerçeğini hatırlatmak bile gereksizdir. AKP’ye karşı duydukları
samimi öfke onları, tutarlı bir demokratik çizgiye oturmadıkları için, nedenlerden
biri olarak, sermayenin bir kanadına, CHP’ye yedeklemektedir aynı zamanda.
Ezilenlerin
en geniş birliğinin yaşamsal önemde olduğu bir tarihsel kesit ve dönemeçte
BHH’nin, daha baştan tutarlı bir demokratik politik duruşla, hiç olmazsa genel
seçimler sürecinde HDP ile birlikte hareket etmemesi rastlantılarla izah
edilemez. BHH’nin bu zaafını, dahası ezilenler karşısında, politik özgürlük
kavgasında bir tür suç işlemeye tekabül eden bu tutumu HDP’nin önünde de açık
bir engel oluşturmaktadır. Engel oluşturmaktadır, çünkü nesnel olarak, BHH, tüm
AKP karşıtı keskin söylemine karşın, AKP’ye de hizmet etmektedir; BHH’nin HDP’nin
önündeki yüzde 10’luk barajın aşılmasını güçleştiren rolü de bunu
göstermektedir. “Seçeneksizlik”ten dolayı CHP’ye oy veren, fakat bir kulağı ve
gözü HDP’de olan ya da HDP’ye de oy vermeyi düşünen ya da düşünecek olan
anti-faşist kitlelerin HDP’ye kayışını önlemek misyonunu oynamaktadır BHH.
Dolayısıyla gelişmenin önünde oportünizme has bir kıvraklıkla barikat kurmaktadır.
Bu bloğun
kendisini “Birleşik Haziran Hareketi” olarak tanımlaması da açık ve kesin bir
çelişkidir. Haziran/Gezi Ayaklanması, bir halk hareketiydi, ezilenlerin
birleşik bir baş kaldırışıydı. Bütün renkliliği ile ezilenlerin toplumsal
renklerini canlı, dinamik, yaratıcı, yaygın, birleşik, alabildiğine kitlesel ve
vurucu bir şekilde bağrında taşıyan, açığa çıkarıp yükselten bir hareketti. Her
aklı başında olan insanın sorması gerekiyor: BHH’nin Haziran/Gezi hareketi ile
nasıl bir ilişkisi olabilir ki? BHH’yi oluşturanlar, Haziran Ayaklanması’sında
sadece birer aktördü; BHH, Haziran/Gezi Ayaklanması’nın aksine, sosyal
şovenizmin hegemonyasında şekillenmiş, tek renkli diyebileceğimiz bir formdur. BHH
karakteri, yapısı, bileşimi, sekterliği vb. itibari ile Gezi/Haziran
hareketinin karikatürü bile olamaz. Açık ki BHH, açıkgözlülük yapıp
Gezi/Haziran Ayaklanması’nın yüksek prestijinin rantına konmak istiyor ama pek
başarısız bir çaba; çünkü bu mızrak bu çuvala sığmaz… Ayrıca eklemek ve
vurgulamak gerekir ki, BHH, “Birleşik Haziran Hareketi” ismini kullanarak, Gezi
Ayaklanması’nı aynı zamanda ellerini sıkı sıkıya tuttuğu ulusalcılara, CHP’ye
mal etmektedir. Haziran-Gezi hareketinin renkleri, canlılığı, birleşik hareket
etme yeteneği BHH’de değil, açık ve kesin olarak HDK/HDP’de somutlaşıyor; ki bu
inkar edilemez bir gerçektir. Hayır! diyen varsa işte HDP işte BHH… Buyurun
kıyaslayın. Haziran Ayaklanması’nda dile gelen temel talep politik özgürlük
talebiydi. Türkiye ve Kürdistan halklarının en yakıcı temel talebi politik
özgürlük talebidir; somut tarihsel koşulların nesnel içeriği Haziran
Ayaklanması’nda da çarpıcı bir şekilde açığa çıkarak sürece damgasını basmıştır
tıpkı Kürt ulusunun ulusal özgürlük talebi ve başkaldırısı gerçeğinde olduğu
gibi… BHH ise bu temel ve güncel tarihsel politik gerçeği görmezden gelmekte,
Türk ulusalcılarına, Kemalizm’e, CHP’ye uzattığı eli geri çekmek
istememektedir. Onların “HDP ile de…” sözleri demagojik ve manipülatiftir.
Nesnel pozisyonları budur. Laf cambazlığıyla, her tarafa mavi boncuk dağıtan
açıklamalarla bu gerçeğin üstü örtülemez.
Umar ve
dileriz BHH tüm bu tutarsızlıklarına karşın son anda da olsa sarsılır kendisine
gelir; olur mu dersiniz?..
Kanımızca BHH
birliğe gelse de gelmese de HDP 12 Eylülcü faşist cuntanın koyduğu, AKP’nin de
arkasına gizlenerek rantını bol bol yediği % 10 barajını yıkıp geçecektir.
Bugün koşullar, iç, bölgesel ve uluslararası koşullar, ciddi dezavantajlarına
karşın, bunun için çok daha elverişlidir. Tartışma ve yoğunlaşma HDP’nin barajı
aşıp aşmayacağı üzerine değil, barajın zaten aşılacağı öngörüsü üzerinden daha
yüksek oy oranının nasıl yakalanabileceği üzerine olmalıdır. Sömürgeci faşist
diktatörlüğün, dinci faşist iktidarın “Toplumsal algı inşası” çerçevesinde yürüttüğü
psikolojik operasyonlara sıkışmamak hayati bir öneme sahiptir. Hoş, gerçi
HDP’nin baraj altı kalacağı propagandası bile HDP’ye yaramaktadır…
II
Son bir
sözümüz de EMEP’e olacak. EMEP’in HDP ile ittifak yapmasını gerekli, yararlı,
olumlu buluyoruz. Ama EMEP’in HDP’de yer almaması, seçim sürecinin HDP-EMEP
ittifakı olarak ortaya çıkması, hesaplı
bir hareketin ürünüdür. Bu gerçek, kitlelerin ileri kesimlerinin, ilerici,
devrimci çevrelerin gözünden kaçmış değil ve haklı olarak EMEP’e karşı politik
güvensizlikleri de büyüten bir rol oynamıştır, oynayacaktır. Dar grupçuluk, dar
grupçu politika tarzı, dar grubun çıkarlarını temel alarak “uyanık” politika
yapma, EMEP’in ve tasfiye edilmiş olan tarihsel devrimci geleneğinin genlerinde
vardı, vardır. Bazı saplantılarının rolü olmakla birlikte EMEP, asıl olarak,
HDP çatısı altında yer almayarak özellikle de mebus kapmada pazarlık gücünü
arttırmayı esas almıştır. Kanımızca yurtsever hareket de bu gerçeğin
bilincindedir. EMEP’in tutumunu (bir beklentimiz olmamakla birlikte) köklü bir
özeleştirel duruşla aşmasını dileriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder