TASFİYECİLİĞİN PANZEHİRİ
MARKSİZM-LENİNİZM’DİR
Tasfiyecilik,
proletarya üzerindeki burjuva etkiyi ifade eder. Tasfiyeci oportünizm, sınıfsal
ve ideolojik karakteri gereği, ideolojik ve örgütsel bakımdan proletarya ve
değerlerinin ret ve inkarı üzerinde yükselir. Tasfiyecilik tek bir biçime
indirgenemez, aksine, sayısız biçimlerde ortaya çıkabilir ve bu bakımdan da son
derece esnek ve kabiliyetlidir. Kuşkusuz ki tasfiyecilik, içerisinde doğduğu
somut tarihsel koşulların, tarihsel ve politik dönemeçlerin damgasını taşır; dolayısıyla
somut tarihsel bağlamından koparılmış bir tasfiyecilik analizi ise düşünülemez.
Ancak hangi koşullarda ve hangi biçimlerde ortaya çıkarsa çıksın, tasfiyecilik,
Marksizm-Leninizm’in, proletaryanın, devrim ve sosyalizmin, komünizmin ideolojik düşmanı karakteri taşır.
Herhangi bir
komünist partide ortaya çıkan ya da çıkacak tasfiyeci oportünizme karşı
mücadelenin temel yöntemi ideolojik
mücadeledir. Hele de ideolojik birliğin
(teori, program, strateji ve taktiklerde) çözülmüş olduğu, derin bir ideolojik bunalımın komünist hareketi
darbelediği koşullarda bu yol ve yöntem çok daha yaşamsal bir önem taşır. Tasfiyeci
oportünizme karşı Marksist-Leninistlerin en geniş birliğini sağlayacak ilkeli bir ideolojik mücadele olmaksızın
o, yenilgiye uğratılamaz. Tasfiyeci akıma karşı ancak böyle bir mücadeleyle Marksist-Leninistlerin
ideolojik birliği ve donanımı nitelikli hale getirilebilir; teori, program,
strateji, taktikler ve örgütsel çizgi zenginleştirilebilir. Marksist-Leninist
partinin ideolojik ve örgütsel birliği daha yüksek bir temelde ve düzeyde
kazanılabilir.
Hatırlatmak
gereksizdir ki tasfiyecilikle ideolojik
uzlaşma tasfiyeciliğe götürür. Bu olgu, Uluslararası Komünist Hareket’in
tarihsel deneyimleriyle, o arada kendi öz deneyimlerimizle de, sabittir. İdeolojik
mücadelede orta yol, orta yolculuk
tasfiyeciliğin bir diğer formasyonudur; Marksist Leninist Komünistler yalnızca
tasfiyeciliğin açık biçimlerine karşı değil, tasfiyeci oportünizme kan taşıyan
orta yolcu oportünizme karşı da ilkeli, donanımlı, ideolojik-siyasi uyanıklığa
dayanan inisiyatifli, yaratıcı, vurucu bir mücadele yürütmekle yükümlüdürler. Ve
bu mücadele mekanik materyalizme, subjektif idealizme ve agnostisizme,
postMarksizme karşı mücadele temelinde, diyalektik materyalizme, onun
tarihsel-toplumsal gelişmeye uyarlanmasından başka bir şey olmayan tarihsel
materyalizme, Marksizm-Leninizm’in ilkelerine dayalı bir tarzda geliştirilmelidir.
PostMarksist tasfiyecilik de içinde olmak üzere tasfiyeciliğe karşı
geliştirilecek mücadelede Uluslararası Komünist Hareket’in, sosyalist inşa
sürecinin ağır hata ve zaafları da
ilkeli bir açıklıkla ortaya konulmalıdır. Aksi bir tutum en liberal
biçimlerinden en sekter bürokratik elitist iktidarda kalmayı amaç haline
getirmiş, geri kalan her şeyi araçsallaştırmış biçimlerine kadar tasfiyeci
akıntıya ve cepheye kan taşıyacaktır. Küçük burjuva açıkgözlülükle şekillenmiş,
zeytinyağı gibi suyun üstünde durmada pek maharetli olan (ki bu da ideolojik
çürümenin ürünüdür) tasfiyeci akıntıya karşı Marksizm-Leninizm’in temellerini korurken
ve savunurken aynı zamanda teoriyi zenginleştirerek geliştirme görev ve sorumluluğuyla
da karşı karşıya olduğumuzu bir an için olsun bile unutamayız.
Geldiğimiz ve
getirildiğimiz yer rastlantılarla izah edilemez, aksine, düşünce ayrılıkları
başta olmak üzere sorunların zamanında ilkeli ve yapıcı, kolektif ve demokratik
bir çizgide partili mücadele yöntemleriyle ele alınarak çözülmemesi, ideolojik
uzlaşıcılık, oportünizme kayış, kariyerist ve bürokratik tasfiyeci önderlik
anlayışı, kadro politikası ve çalışma tarzı, alınan yenilgiler vb. nedenlerle ortaya
çıkan tablodur bu. Bu tablo ve faturası, Birlik
Devrimi’nin yolundan saptırılmasının ağır faturasıdır. Görmek
isteyen devrimci komünist zihniyet ve gözler için bu ağır ve yıkıcı sürecin etkisi
ve rolü apaçık ortadadır…
Tasfiyecilik,
tıpkı diğer oportünist akımlar olgusunda olduğu gibi, tarihsel ve sosyal bir
üründür; içerisinde geçilen çağla, somut olarak tasfiyeci oportünizmin içerisine
doğduğu, şekillendiği iç ve uluslararası koşullarla bağlı bir akımdır.
Sözgelimi tasfiyeci oportünizmi tek tek kişilerin kötü niyetiyle vs. izah
edemeyiz. O asıl olarak nesnel koşullarla, nesnel koşullardaki değişimlerle, bu
değişimin ideolojik-teorik, programatik, taktik, örgütsel olarak zihinlere
yansıması ve biçimlenmesiyle, biçimlendirilmesiyle bağlıdır… Ve kuşkusuz ki bir
kez ortaya çıktıktan, şekillenmeye başladıktan sonra tasfiyecilik, öznel alanda
aktif yıkıcı ve çürütücü bir unsurdur ve doğal olarak belli kişiler, belli kesimler
tarafından temsil edilir ve o tasfiyeci revizyonist görüşlerin de mücadelesi
verilir… Bütün tarihsel tecrübe bu gerçeği kanıtlıyor.
Tasfiyeci
oportünizm, sınıflar üstü ya da dışı bir akım değildir aksine, proletarya
saflarında burjuva bir etki (sapma, çizgi, hizip vb. biçimlerde) olarak küçük
burjuva sınıfsal bir temele ve karaktere dayanır. Kural olarak da komünist
partilerin ideolojik bakımdan en zayıf kesimleri ya da onların bir kesimi
tarafından temsil edilir. İstisna tanımaz bir şekilde her komünist partide
küçük burjuvazi vardır ve bu küçük burjuvazi, hangi kılığa girerse girsin,
burjuva etkiye en açık, enternasyonal proletaryanın sınıf ruhuyla eğitilmemiş
ya da yeterince eğitilmemiş, Marksizm-Leninizm’i içselleştirememiş, ilkelere
bağlılığı ve istikrarı en zayıf kesimlerden oluşur. İşin teorisini yapanlar,
teorik ve pratik olarak komünist partileri tasfiyeye yönelenler bu
kategorilerden çıkar…
Uzak geçmişe
uzanmadan özellikle 80’ler sonrası dünyayı şöyle bir hatırlayacak olursak:
Uluslararası
tekellerin damgasını bastığı emperyalist küreselleşme dalgası atağa geçti. Küresel
çapta emperyalist sistem alt ve üst yapısıyla yeniden yapılandı. Sosyal
emperyalist sistem ve kamp beklenmedik bir hızla çözülerek yıkıldı. ASHC
tasfiye edildi. Çin, emperyalist dünya sistemiyle hızla entegrasyona yöneldi.
Dünya devrimi dibe vurdu; devrim ve karşı-devrim arasındaki güçler dengesi açık
ve ezici bir şekilde dünya gericiliğinin eline geçti. Dünya karşı-devrim
cephesinde özellikle de emperyalist devletlerarası güç dengelerinde ortaya
köklü değişiklikler çıktı…
Devrimden,
Marksizm-Leninizm’den, proletaryadan, sosyalizm ve komünizm mücadelesinden
kitlesel yüz çeviriş başladı. Devrimci ve komünist parti ve örgütler geniş
çaplı tasfiyeye uğradı. Yenilgi ve gericilik, doludizgin karşı devrimin baskı
ve saldırısı altında tasfiyeci oportünizm, yeni tip “sol” liberal dalga ve
fırtına yükselen değerlere dönüştü… Elveda devrim, elveda proletarya, elveda
Marksizm-Leninizm, yaşasın postmodern çağ vb. haykırışları kulakları sağır
etti. Arkasında uluslararası emperyalist tekellerin doğrudan ya da dolaylı
olarak durduğu söz konusu azgın ideolojik ve siyasi saldırıların eşliğinde
burjuva liberalizmi, postmodernizm, postMarksizm atağa geçerek zaferini ilan
etti… Bernsteincılık, Kautskcilik, II. Enternasyonal oportünizmi, Troçkizm,
Buharincilik, revizyonist üretici güçler savunusu vb. vb. yenilik sosuna da
bulanmış bir tarzda hortladı, hortlatıldı.
“Stalinizm”
düşmanlığı, “tek ülkede sosyalizm” düşmanlığı, Leninist dünya proleter devrimi
teorisi düşmanlığı ayyuka çıktı. “Marksizm”in “modernizmden kopuşamadı”ğı, 20.
asırda gerçekleşen devrimlerin “sosyalizm iddialı” da olsa, gerçekte
“demokratik devrimler” olarak kaldığı ve bu devrimlerin “modernist inşa”nın
ötesine zaten geçemedikleri, proletarya diktatörlüğü altında sosyalizmin zaten
inşa edilemeyeceği vb. küstahça ve saldırganca ilan edildi.
Çağımızın emperyalizm ve proleter devrimler
çağı, Leninizm’in çağımızın Marksizm’i olduğu örtülü ya da örtüsüz, çoğu zaman
da açıktan açığa ret ve mahkûm edildi. “21. yüzyılın Marksizm’i”,
“yenilgilerden ders çıkarma”, “devrimci yenilenme”, “dogmatizme”, “doktrinizme”
karşı mücadele, “yeni tarihsel koşullar” vb. kılıfıyla en gerici tasfiyeci
teori ve tezler, postmodern propaganda ve pazarlama yöntemiyle ortalığı kasıp
kavurdu. “Marx’a dönüş” adı altında Marx ve Engels’in teorisi de tahrif
edilerek, içi boşaltılarak Leninizm’e, bir diğer ifadeyle Marksizm-Leninizm’e
karşı burjuva liberal karakterde sistematik bir saldırı geliştirildi. Stalin
Lenin’in, Lenin Marx-Engels’in, Marx “genç Marx”ın karşısına konumlandırılarak ret
ve inkâr harekâtı sayısız maske altında proletarya ve halkların saflarına boca
edildi.
Marksizm’in,
Marksizm-Leninizm’in bir çeşitlilik olduğu, “Marksizm tabanında/zemininde
duran”, “Marksizm iddialı akımlar” “Marksizm’in” birer mezhebi ilan edildi. Tarihsel
tecrübeler ve teori, diyalektik materyalist yöntem, tarihsel materyalizm vs.
adına (kuşkusuz onlar da tahrif edilerek) sınır tanımaz bir saldırganlıkla
çarpıtılarak devrimden, sosyalizm ve komünizmden, Marksizm-Leninizm’den, dünya
proleter devriminden yüz çeviriş güvence altına alınmaya çalışıldı vb.
Bu akıntı enternasyonal
proletaryaya ve değerlerine, dünya devrim tarihinde ilerici ve devrimci olan
her şeye karşı geliştirdiği gerici savaşında hileli yöntemleri, etkili
olabilmek için “sol” söylemi kullanmaya azami dikkat ve özen gösterdi. Lenin’e,
Stalin’e, III. Enternasyonale, sosyalist inşa ve sisteme, Uluslararası Komünist
Hareket’e karşı da bu yol ve yöntemlerle saldırdı. Bu bağlamda söz konusu
tarihte ortaya çıkan çeşitli ve ağır zaafları vb. kullanarak azgınca gerçeği tek
yanlı çarpıtıp pazarlayarak manipülasyon yaptı ve yapmaktadır. Bunu yaparken tarihte
Leninizm’e, Marksizm Leninizm’e, sosyalist inşa ve proletarya diktatörlüğü çizgisine
karşı çıkan bir dizi oportünist akım ve tarihsel şahsiyet, dahası yeni tip
burjuva karşı-devrimin ve kapitalizmin restorasyonuna önderlik eden Kruşçevler,
vb. yüceltildi ya da mazur gösterilmeye çalışıldı. Birincilere “Marksizm”i,
ikincilere ise liberalizmi uygulamaları söz konusu ideolojik-politik saldırı
dalgasında, demagoji, manipülasyon kampanyasında göz çıkarıyordu ve çıkarmaya
da devam etmektedir... Eh, yeni tip burjuva liberalizminin de, yeni tip oportünizm
ve tasfiyeciliğin de aynı zamanda burjuva, küçük burjuva çifte standart demek
olduğunu bilenler için bu zihniyet, yöntem ve duruş anlaşılırdır… Anlaşılırdır
ama komünist saflardaki etkisi de güçlüdür ve asla hafifsenemez.
Uzatmayalım,
bu özet olmaktan uzak hatırlatmalar bile tasfiyeci akımın bazı karakteristik
özelliklerini çarpıcı bir tarzda göstermektedir. Fakat hemen altı çizilerek bu
karakteristiklerden biri olan ve ne kadar vurgulanırsa yeri olan olguyu tekrar
hatırlatalım: Söz konusu ideolojik ve siyasi saldırı kampanyasında, enternasyonal
proletaryanın ve Uluslararası Komünist Hareket’in tarihsel zaafları,
yetmezlikleri, kendini yenileyerek yeterince geliştirememesi, geride kalması, yenilgileri
fütursuzca sömürüldü; özellikle yeni tip burjuva liberal ideolojik
saldırıların, demagoji ve manipülasyonun etkili olması için bu zaaflara özel ve temel bir rol verildi, kullanıldı. Ağır zaaflar, ağır hatalar, yetersizlikler,
bazı sapmalar, yenilgiler Lenin’i, Stalin’i, Ekim Devrimi’ni, Lenin ve
Stalin’in partisini, sosyalist inşa ve kazanımları, III. Enternasyonal’i, Enver
Hoca’yı vb. mahkum etmenin, revize etmenin, kirletmenin, unutturmanın tipik aracı
haline getirildi. Bu gerçeğin özellikle ve asla unutulmaması ve sık sık
hatırlatılması gerekmektedir.
Vurgulanması
gerekir ki, dünya komünist hareketinin tarihsel ve güncel zaaflarının,
yenilgilerinin eleştirel aşılması,
geçmişten gelecek için kapsamlı ve derinlikli dersler çıkararak, ideolojik ve örgütsel donanımı zenginleştirerek, yenilenerek yürümek
bir şeydir, aynı sloganları, formülasyonları, söylemi kullanarak o tarihe ve
çizgiye reddiye yazmak ise farklı
bir şeydir; ikincisi oportünizm ve tasfiyeciliktir. Birinci görevi de ne kadar
gecikmiş olursa olsun yerine getirecek olan tasfiyecilik değil,
Marksizm-Leninizm’in temellerini korumak ve savunmakla yükümlü olan
komünistlerdir.
Leninizm’i,
Marksizm-Leninizm’i bir çeşitlilik olarak sunarak, yorumlayarak, burjuva ve
küçük burjuva sosyalizmini aklama, ideolojik-ilkesel ayrımları revize ederek
düzeltme operasyonunda Marksist-Leninist olan hiçbir şey yoktur ve zaten,
diyelim ki özellikle de son 30-40 yılda, uluslararası burjuvazi ve bağlaşıkları,
yeni tip burjuva liberal fırtına bu işi sınır tanımaz bir fütursuzlukla
gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Onlara gecikmiş olarak katılmanın ise hiçbir devrimci
ve Leninist değeri yoktur. Leninizm ne Marksizm’in bir mezhebidir ne de bir
kalem darbesiyle silinebilecek bir şeydir; o çağımızın Marksizm’idir. Dünya
proletaryasının dünya görüşüdür. Proletarya hareketinin kurtuluş teorisidir. Çağımızda
on milyonların, yüz milyonların tarihsel eyleminin sınavından geçmiş, bilimsel
olarak kanıtlanmış bir ideolojidir… “Marksist”, “devrimci Marksist” kavramlarını bilinçli bir tarzda kullanarak
Lenin’i, Leninizm’i, yani Marksizm-Leninizm’i unutturma, “Marksist” kavramı ile,
“Marksist” söylemle Leninizm’i hafızalarda silikleştirerek unutturma,
postMarksist tasfiyeciliğe meşruiyet kazandırma operasyonuna karşı mücadele
yürütmek Marksist Leninist Komünistlerin yakıcı görevidir. Kurumlara, yayınlara
“Marksist” adlarının verilmesi de aynı tasfiyeci oportünist, postMarksist
ideolojik tasfiyeciliğin yansımasıdır sadece. PostMarksist tasfiyeci akımın
Lenin adını, Leninizm adını kullanmadan ısrarla “Marx”, “Marksist”, “devrimci
Marksist”, “Marksizm” vb. nitelemeleri ısrarlı kullanmasının ideolojik ve
siyasi anlamını bilince çıkarmak ve göstermek biz komünistlerin görevidir. Öyle
belkemiksiz, ilke yoksunu, duruma göre şekil alan oportünist ve tasfiyeci
kıvraklıkla bu sorunun üstünden atlanamaz.
Ne yazık ki
hatırlatma ve vurgulama gereksinimi duyuyoruz: Birlik Devrimi Marksist-Leninist
temelde ve daha yüksek bir nitelikte kurulmuş bir birliği yaratmıştı. Birlik
Devrimi’nin yarattığı öncü, kendi ideolojisini açıkça Marksizm-Leninizm olarak
ilan etmişti. Bunu özellikle de “elveda Marksizm-Leninizm”, “elveda
proletarya”, “elveda Leninist parti” vs.
çığlıklarının yükseldiği, inkârcılık ve dönekliğin geçer akçe olduğu bir
tarihsel konjonktürde gerçekleştirmişti. Öncüyü yaratan Birlik Devrimi, öncünün
ad seçimi de dâhil tüm karar ve duruşlarında Marksizm-Leninizm’e bağlılığını
katı bir şekilde ilan ederek bayrağını göndere çekmişti. Bu, son derece
bilinçli, donanımlı, iradi bir duruştu. Birlik Devrimi’nin yeni tip kavrayışı,
teori ve gerçeklikle yeni bir tarzda ilişkilenişi anlayışı (ki gerçekte daha
sonra ondan büyük bir oranda kopuşuldu; eski yeninin içinde yeni bir biçimde
ama mızrak çuvala sığmadığı için giderek arsızca, kaba-saba bir tarzda açığa
çıkan, dahası bürokratik merkeziyetçiliğe, ekipçiliğe, kişi ve önderlik
kültüne, mutlak iktidar zihniyet ve tarzına, duruşuna dayanarak şekillenmiş
önderlik anlayışına –“etkin birey”, “stratejik önderlik” sosuna bulanmış ekipçi
zihniyet ve pratik olarak- , tasfiyeciliğe dayanan yeni zaaflarla şekillenmiş
olarak) çoktan tasfiye edildi. Öncü kapsamlı bir şekilde
“ideolojisizleştirme”ye uğradı. Niteliksel erozyon ondan çok şey götürdü.
Teorik, programatik, stratejik, taktik çizgisinden derin ve kapsamlı bir
sapmayla ağır yaralı hale getirildi. Çok
kan kaybedildi. Kuşkusuz ki bunlar Birlik Devrimi’nin zihniyeti değildi ama
ondan sapmanın eseriydi. Birlik
Devrimi çarpıtılarak, tanınmaz hale getirilerek, araçsallaştırılarak, küçük
burjuva tasfiyeci heveskar girişim ve yönelimlerin kılıfı haline getirildi… Şimdi
(uzun yıllardan beri) büyük bir oranda tasfiye edilmiş Birlik Devrimi’nin sınıf
mücadelesiyle ilkeli, özgün, yaratıcı tarzda ilişkilenme perspektif ve
yönelimini rehber alma adı altında, sözde teori ve gerçeklikle yeni bir tarzda
ilişkilenme adına, gerek Marx-Engels’in Marksizm’ine, gerekse de Marksizm’in
çağımızdaki ifadesi olan Leninizm’e, böylece Marksizm-Leninizm’e reddiye yazılıyor.
Üstelik bu
zihniyetin ve yönelimin özgün ve yaratıcı bir yanı da yoktur. Başka yerlerden, postMarksist
akım ve kaynaklardan alınarak, gerçek/orijinal kaynakları ve savunucularından
bahsedilmeyerek “yenilik” ve “yaratıcılık adına ortama sunuluyor. Bu, korkunç
bir durumdur. İnsanlar farklı düşünebilir, farklı sonuçlara ulaşabilir,
inandıkları düşüncelerin mücadelesini verebilir ama eğer söz konusu düşünceler zaten
on yıllardır başka akımlar ve aydınlar tarafından ortaya konulmuşsa, savunulup
propaganda ediliyorsa, bu durumda, ilkeli ve ahlaki tutum, özeleştirel bir
açıklıkla gecikmeli olarak yeni benimsenmiş düşüncelerin orijinal kaynakları
gösterilerek söz konusu düşünceler sanki yepyeni buluşlar/üretimlermiş, yaratıcı
atılımlarmış gibi lanse edilmez. Bu, ideolojik çürümenin bir yansımasıdır. Ama
tasfiyecilik aynı zamanda her bakımdan çürümedir…
II
Tasfiyeci “postMarksist”
zihniyet ve yönelimlere ve bürokratik kastlaşmaya dayanan önderlik
anlayışlarına başlıca yanıtlar üç kitabımızda da* verilmiştir, hem de kapsamlı
tarzda. Sosyalizmin sorunları, SSCB’de ve sosyalist kampta kapitalizmin
restorasyonu, ASHC’nin yıkılışı, UKH’nın zaafları, “küreselleşme”nin tahlili ve
çıkarılacak sonuçlar, dünya devrimi perspektifi, “elveda proletarya” vb.
diyenlere gerekli yanıtlar teoriye, tarihsel deneyime, somut gerçekliğin
analizine dayanarak verilmiştir. Bu çalışmalarımız hem eleştirel, hem özeleştirel
nitelik taşımakta hem de gerekli derslerin çıkarılmasını; geleceğe dönük
teorik-ideolojik açılım ve zenginleşme çabasıyla ortaya konulmuştur. Bu
çalışmalarda bir dizi “izm”li akımın ve aydının eleştirisine de başlı başına
önem verilmiştir. Ortaya konulan emek ve üretim ciddi yetersizlikler, çeşitli
hatalar, eksiklikler taşıyabilir. Bu da doğaldır. Önsel olarak bunu reddetmeden
sorunları ele almaya devam edeceğiz. Keza bloğumuzda da (Hasan Ozan Makaleler)
konu ve sorunlar bağlamında bir dizi makaleye yer verilmiştir**. Kuşkusuz ki,
söz konusu çalışmaların kolektif akılla derinleştirilmesi, geliştirilmesi
gerekmektedir. Ve bu “kolektif akıl” iç ve uluslararası alanda komünistlerin
kolektif aklı olarak kavranmalı ve işlevselleştirilmelidir. Bloğumuzda konular
bağlamında bir dizi makale yayınlamaya
devam edeceğiz. Ki bu yazı kısaca bazı gerçekleri dile getirmekle, bazı uyarılar
yapmakla sınırlanmıştır.
“SSCB’de
Kapitalizmin Restorasyonu, Sosyalizmin Sorunları, Tarihi Dersler” başlıklı
kitabımızda da ifade edildiği gibi;
“Biz bu
kitabımızda, bir bütünlük içerisinde sosyalizmin tarihsel deneyimini
incelemeye, dersler çıkarmaya, tasfiyeci revizyonist akımların ana tezlerini
eleştirmeye çalıştık. Bir dizi revizyonist tasfiyeci teori, analiz ve tezin
Marksist-Leninist hareket üzerindeki etkisi de sır değildir. Ancak vurgulamak
gerekir ki, Marksizm-Leninizm’den sapmayla belirlenen söz konusu etkiler, ne
yenidir ne de herhangi bir yenilik gücüne sahiptir. Aksine, daha öncesi bir
yana, özellikle de son 60-70 yıldan bu yana süregelen tasfiyeci revizyonizmin
teori ve tezlerinin, “dogmatizme”, “muhafazakarlığa”, “teorik-ideolojik
tutuculuğa karşı mücadele”, “yaratıcı Marksizm” vs. adına, herhangi bilimsel
devrimci karaktere sahip olmaksızın propaganda ve ajitasyonundan ibaret
görüşlerdir. Dolayısıyla kitabımızda, başlıca eleştiri ve
değerlendirmelerimizi, söz konusu tasfiyeci revizyonist, sosyal liberal, sosyal
reformcu düşüncelerin öteden beri sözcülüğünü yapagelen ya da söz konusu
akımların düşüncelerini temsil eden ya da bir biçimde yansıtan isimler
üzerinden yaptık. Taklitçileri yerine, aslını incelemek, eleştirmek daha
sağlıklı bir yöntem olsa gerek.
“Tarihten
ders çıkarma ve teoriyi yenileme adına Brensteın’e, Kautsky’e, II.
Enternasyonal oportünizmi’ne, Troçkizm’e, Buharinciliğe, Titoculuğa,
Kruşçevciliğe, Brejnevciliğe, Avrupa Komünizmine, orta yolcu oportünizme, Maocu
revizyonizme geri dönmek gerekmiyor.
“Tarihten
ders çıkarmak, teori ve pratiği zenginleştirmek adına neo-liberal, post-modern,
post-Marksist burjuva, küçük burjuva tasfiyeci akıntıya boyun eğmek de
gerekmiyor.
“Tarihin
cangılında yolunu kaybetmiş ve denek taşında yenik düşmüş, bilimsel ve devrimci
karaktere sahip olmadığı açığa çıkmış ya da düpedüz gerici karaktere sahip
olduğu ayan-beyan ortada olan teorilere, ideolojilere, pratiklere tutunarak
tarihten ders çıkarılamaz.
“Uluslararası
Komünist Hareket’in teorik çalışmanın, ideolojik mücadele ve donanımın hakkını
vermeyen tarihi zaaflarını, keza bu zafiyetin bir yansıması olan dogmatik
zaafları da sömüren, böylece “tarihten ders çıkarma” adına, “ideolojik-teorik
yenilenme” adına, yukarıda andığımız akımlar ve teoriler çerçevesinde
şekillenen açılımlar, eleştiriler, değerlendirmeler vs. ortaya çıktığı her
yerde tasfiyeci bir sapma var demektir. Parlak lafların arkasına, keskin
komünist söylemin bayrağı altına, çok yenilikçi görünen değerlendirmelerin
ardına gizlenen ve özellikle de tarihi yeterince bilmeyen ve donanımı yetersiz
kesimler ve devrimciler üzerinde etki yaratabilecek tasfiyeci söylemlere ve içeriğine
karşı etkin bir mücadele geliştirmek ihmal edilemez, yaşamsal, tarihsel bir
yükümlülüktür. Fakat bilinmelidir ki bu durum, iç ve uluslararası komünist
hareketin günahlarının kefaretidir… Doğa boşluk tanımaz. Teori, teorik çalışma,
ideolojik donanım ve ideolojik mücadele alanları da öyle! Tıpkı politik
mücadelede olduğu gibi…
“Oportünizm
ve tasfiyecilik hangi kılığa bürünürse bürünsün oportünizm ve tasfiyeciliktir
ve ortaya çıktığı her yerde komünist militanı ve devrimciyi ideolojik olarak silahsızlandırma işlevini oynamıştır ve
oynamaktadır. “Pirincin içindeki siyah
taşlardan korkma beyaz olanlardan kork!” (Japon atasözü) Komünist ve
devrimci militanın bu gerçeği, asla unutmaması gerekir.
“Son bir
nokta: İnsanın, sınıfın, devrimin, sosyalizmin düşmandan beter dostları
olacağına, binlerce düşmanı olsun daha iyidir.”
*1-
Emperyalist Küreselleşme Ve Dünya Devrimi Değişen Ne?
(2011,
Akademi Kuram, Akademi Yayın, Ceylan
Yayınevi)
2- SSCB’de
Kapitalizmin Restorasyonu, Sosyalizmin Sorunları, Tarihi Dersler
(2011, Akademi
Kuram, Akademi Yayın, Ceylan Yayınevi)
3- Kesintisiz
Devrim Ve İktidar Sorunu
(2014,
Sınırsız Yayıncılık)
** Bloğumuzda; 2012 yılı itibari ile 18,
2013 yılında 20, 2014 yılında 21, 2015 yılında 18, 2016 yılı itibari ile
elinizdeki makaleyle birlikte 2 makale yayınlanmıştır.
Makalelerin
önemli bir kesimi sosyalizmin sorunlarıyla, “küreselleşme”nin tahliliyle, dünya
devrimi perspektifleriyle ilgilidir.
Kitaplarımız
hakkında okuyucuya bir ön fikir vermesi için sitede üç kitabın da “İçindekiler”
bölümleri ve “Önsöz”leri de yayınlanmıştır.