Translate

12 Mart 2016 Cumartesi

TASFİYECİLİĞİN PANZEHİRİ MARKSİZM-LENİNİZM’DİR



TASFİYECİLİĞİN PANZEHİRİ MARKSİZM-LENİNİZM’DİR
Tasfiyecilik, proletarya üzerindeki burjuva etkiyi ifade eder. Tasfiyeci oportünizm, sınıfsal ve ideolojik karakteri gereği, ideolojik ve örgütsel bakımdan proletarya ve değerlerinin ret ve inkarı üzerinde yükselir. Tasfiyecilik tek bir biçime indirgenemez, aksine, sayısız biçimlerde ortaya çıkabilir ve bu bakımdan da son derece esnek ve kabiliyetlidir. Kuşkusuz ki tasfiyecilik, içerisinde doğduğu somut tarihsel koşulların, tarihsel ve politik dönemeçlerin damgasını taşır; dolayısıyla somut tarihsel bağlamından koparılmış bir tasfiyecilik analizi ise düşünülemez. Ancak hangi koşullarda ve hangi biçimlerde ortaya çıkarsa çıksın, tasfiyecilik, Marksizm-Leninizm’in, proletaryanın, devrim ve sosyalizmin, komünizmin ideolojik düşmanı karakteri taşır.
Herhangi bir komünist partide ortaya çıkan ya da çıkacak tasfiyeci oportünizme karşı mücadelenin temel yöntemi ideolojik mücadeledir. Hele de ideolojik birliğin (teori, program, strateji ve taktiklerde) çözülmüş olduğu, derin bir ideolojik bunalımın komünist hareketi darbelediği koşullarda bu yol ve yöntem çok daha yaşamsal bir önem taşır. Tasfiyeci oportünizme karşı Marksist-Leninistlerin en geniş birliğini sağlayacak ilkeli bir ideolojik mücadele olmaksızın o, yenilgiye uğratılamaz. Tasfiyeci akıma karşı ancak böyle bir mücadeleyle Marksist-Leninistlerin ideolojik birliği ve donanımı nitelikli hale getirilebilir; teori, program, strateji, taktikler ve örgütsel çizgi zenginleştirilebilir. Marksist-Leninist partinin ideolojik ve örgütsel birliği daha yüksek bir temelde ve düzeyde kazanılabilir.
Hatırlatmak gereksizdir ki tasfiyecilikle ideolojik uzlaşma tasfiyeciliğe götürür. Bu olgu, Uluslararası Komünist Hareket’in tarihsel deneyimleriyle, o arada kendi öz deneyimlerimizle de, sabittir. İdeolojik mücadelede orta yol, orta yolculuk tasfiyeciliğin bir diğer formasyonudur; Marksist Leninist Komünistler yalnızca tasfiyeciliğin açık biçimlerine karşı değil, tasfiyeci oportünizme kan taşıyan orta yolcu oportünizme karşı da ilkeli, donanımlı, ideolojik-siyasi uyanıklığa dayanan inisiyatifli, yaratıcı, vurucu bir mücadele yürütmekle yükümlüdürler. Ve bu mücadele mekanik materyalizme, subjektif idealizme ve agnostisizme, postMarksizme karşı mücadele temelinde, diyalektik materyalizme, onun tarihsel-toplumsal gelişmeye uyarlanmasından başka bir şey olmayan tarihsel materyalizme, Marksizm-Leninizm’in ilkelerine dayalı bir tarzda geliştirilmelidir. PostMarksist tasfiyecilik de içinde olmak üzere tasfiyeciliğe karşı geliştirilecek mücadelede Uluslararası Komünist Hareket’in, sosyalist inşa sürecinin ağır hata ve zaafları da ilkeli bir açıklıkla ortaya konulmalıdır. Aksi bir tutum en liberal biçimlerinden en sekter bürokratik elitist iktidarda kalmayı amaç haline getirmiş, geri kalan her şeyi araçsallaştırmış biçimlerine kadar tasfiyeci akıntıya ve cepheye kan taşıyacaktır. Küçük burjuva açıkgözlülükle şekillenmiş, zeytinyağı gibi suyun üstünde durmada pek maharetli olan (ki bu da ideolojik çürümenin ürünüdür) tasfiyeci akıntıya karşı Marksizm-Leninizm’in temellerini korurken ve savunurken aynı zamanda teoriyi zenginleştirerek geliştirme görev ve sorumluluğuyla da karşı karşıya olduğumuzu bir an için olsun bile unutamayız.
Geldiğimiz ve getirildiğimiz yer rastlantılarla izah edilemez, aksine, düşünce ayrılıkları başta olmak üzere sorunların zamanında ilkeli ve yapıcı, kolektif ve demokratik bir çizgide partili mücadele yöntemleriyle ele alınarak çözülmemesi, ideolojik uzlaşıcılık, oportünizme kayış, kariyerist ve bürokratik tasfiyeci önderlik anlayışı, kadro politikası ve çalışma tarzı, alınan yenilgiler vb. nedenlerle ortaya çıkan tablodur bu. Bu tablo ve faturası, Birlik Devrimi’nin yolundan saptırılmasının ağır faturasıdır. Görmek isteyen devrimci komünist zihniyet ve gözler için bu ağır ve yıkıcı sürecin etkisi ve rolü apaçık ortadadır…
Tasfiyecilik, tıpkı diğer oportünist akımlar olgusunda olduğu gibi, tarihsel ve sosyal bir üründür; içerisinde geçilen çağla, somut olarak tasfiyeci oportünizmin içerisine doğduğu, şekillendiği iç ve uluslararası koşullarla bağlı bir akımdır. Sözgelimi tasfiyeci oportünizmi tek tek kişilerin kötü niyetiyle vs. izah edemeyiz. O asıl olarak nesnel koşullarla, nesnel koşullardaki değişimlerle, bu değişimin ideolojik-teorik, programatik, taktik, örgütsel olarak zihinlere yansıması ve biçimlenmesiyle, biçimlendirilmesiyle bağlıdır… Ve kuşkusuz ki bir kez ortaya çıktıktan, şekillenmeye başladıktan sonra tasfiyecilik, öznel alanda aktif yıkıcı ve çürütücü bir unsurdur ve doğal olarak belli kişiler, belli kesimler tarafından temsil edilir ve o tasfiyeci revizyonist görüşlerin de mücadelesi verilir… Bütün tarihsel tecrübe bu gerçeği kanıtlıyor.
Tasfiyeci oportünizm, sınıflar üstü ya da dışı bir akım değildir aksine, proletarya saflarında burjuva bir etki (sapma, çizgi, hizip vb. biçimlerde) olarak küçük burjuva sınıfsal bir temele ve karaktere dayanır. Kural olarak da komünist partilerin ideolojik bakımdan en zayıf kesimleri ya da onların bir kesimi tarafından temsil edilir. İstisna tanımaz bir şekilde her komünist partide küçük burjuvazi vardır ve bu küçük burjuvazi, hangi kılığa girerse girsin, burjuva etkiye en açık, enternasyonal proletaryanın sınıf ruhuyla eğitilmemiş ya da yeterince eğitilmemiş, Marksizm-Leninizm’i içselleştirememiş, ilkelere bağlılığı ve istikrarı en zayıf kesimlerden oluşur. İşin teorisini yapanlar, teorik ve pratik olarak komünist partileri tasfiyeye yönelenler bu kategorilerden çıkar…
Uzak geçmişe uzanmadan özellikle 80’ler sonrası dünyayı şöyle bir hatırlayacak olursak:
Uluslararası tekellerin damgasını bastığı emperyalist küreselleşme dalgası atağa geçti. Küresel çapta emperyalist sistem alt ve üst yapısıyla yeniden yapılandı. Sosyal emperyalist sistem ve kamp beklenmedik bir hızla çözülerek yıkıldı. ASHC tasfiye edildi. Çin, emperyalist dünya sistemiyle hızla entegrasyona yöneldi. Dünya devrimi dibe vurdu; devrim ve karşı-devrim arasındaki güçler dengesi açık ve ezici bir şekilde dünya gericiliğinin eline geçti. Dünya karşı-devrim cephesinde özellikle de emperyalist devletlerarası güç dengelerinde ortaya köklü değişiklikler çıktı…
Devrimden, Marksizm-Leninizm’den, proletaryadan, sosyalizm ve komünizm mücadelesinden kitlesel yüz çeviriş başladı. Devrimci ve komünist parti ve örgütler geniş çaplı tasfiyeye uğradı. Yenilgi ve gericilik, doludizgin karşı devrimin baskı ve saldırısı altında tasfiyeci oportünizm, yeni tip “sol” liberal dalga ve fırtına yükselen değerlere dönüştü… Elveda devrim, elveda proletarya, elveda Marksizm-Leninizm, yaşasın postmodern çağ vb. haykırışları kulakları sağır etti. Arkasında uluslararası emperyalist tekellerin doğrudan ya da dolaylı olarak durduğu söz konusu azgın ideolojik ve siyasi saldırıların eşliğinde burjuva liberalizmi, postmodernizm, postMarksizm atağa geçerek zaferini ilan etti… Bernsteincılık, Kautskcilik, II. Enternasyonal oportünizmi, Troçkizm, Buharincilik, revizyonist üretici güçler savunusu vb. vb. yenilik sosuna da bulanmış bir tarzda hortladı, hortlatıldı.
“Stalinizm” düşmanlığı, “tek ülkede sosyalizm” düşmanlığı, Leninist dünya proleter devrimi teorisi düşmanlığı ayyuka çıktı. “Marksizm”in “modernizmden kopuşamadı”ğı, 20. asırda gerçekleşen devrimlerin “sosyalizm iddialı” da olsa, gerçekte “demokratik devrimler” olarak kaldığı ve bu devrimlerin “modernist inşa”nın ötesine zaten geçemedikleri, proletarya diktatörlüğü altında sosyalizmin zaten inşa edilemeyeceği vb. küstahça ve saldırganca ilan edildi.
 Çağımızın emperyalizm ve proleter devrimler çağı, Leninizm’in çağımızın Marksizm’i olduğu örtülü ya da örtüsüz, çoğu zaman da açıktan açığa ret ve mahkûm edildi. “21. yüzyılın Marksizm’i”, “yenilgilerden ders çıkarma”, “devrimci yenilenme”, “dogmatizme”, “doktrinizme” karşı mücadele, “yeni tarihsel koşullar” vb. kılıfıyla en gerici tasfiyeci teori ve tezler, postmodern propaganda ve pazarlama yöntemiyle ortalığı kasıp kavurdu. “Marx’a dönüş” adı altında Marx ve Engels’in teorisi de tahrif edilerek, içi boşaltılarak Leninizm’e, bir diğer ifadeyle Marksizm-Leninizm’e karşı burjuva liberal karakterde sistematik bir saldırı geliştirildi. Stalin Lenin’in, Lenin Marx-Engels’in, Marx “genç Marx”ın karşısına konumlandırılarak ret ve inkâr harekâtı sayısız maske altında proletarya ve halkların saflarına boca edildi.
Marksizm’in, Marksizm-Leninizm’in bir çeşitlilik olduğu, “Marksizm tabanında/zemininde duran”, “Marksizm iddialı akımlar” “Marksizm’in” birer mezhebi ilan edildi. Tarihsel tecrübeler ve teori, diyalektik materyalist yöntem, tarihsel materyalizm vs. adına (kuşkusuz onlar da tahrif edilerek) sınır tanımaz bir saldırganlıkla çarpıtılarak devrimden, sosyalizm ve komünizmden, Marksizm-Leninizm’den, dünya proleter devriminden yüz çeviriş güvence altına alınmaya çalışıldı vb.
Bu akıntı enternasyonal proletaryaya ve değerlerine, dünya devrim tarihinde ilerici ve devrimci olan her şeye karşı geliştirdiği gerici savaşında hileli yöntemleri, etkili olabilmek için “sol” söylemi kullanmaya azami dikkat ve özen gösterdi. Lenin’e, Stalin’e, III. Enternasyonale, sosyalist inşa ve sisteme, Uluslararası Komünist Hareket’e karşı da bu yol ve yöntemlerle saldırdı. Bu bağlamda söz konusu tarihte ortaya çıkan çeşitli ve ağır zaafları vb. kullanarak azgınca gerçeği tek yanlı çarpıtıp pazarlayarak manipülasyon yaptı ve yapmaktadır. Bunu yaparken tarihte Leninizm’e, Marksizm Leninizm’e, sosyalist inşa ve proletarya diktatörlüğü çizgisine karşı çıkan bir dizi oportünist akım ve tarihsel şahsiyet, dahası yeni tip burjuva karşı-devrimin ve kapitalizmin restorasyonuna önderlik eden Kruşçevler, vb. yüceltildi ya da mazur gösterilmeye çalışıldı. Birincilere “Marksizm”i, ikincilere ise liberalizmi uygulamaları söz konusu ideolojik-politik saldırı dalgasında, demagoji, manipülasyon kampanyasında göz çıkarıyordu ve çıkarmaya da devam etmektedir... Eh, yeni tip burjuva liberalizminin de, yeni tip oportünizm ve tasfiyeciliğin de aynı zamanda burjuva, küçük burjuva çifte standart demek olduğunu bilenler için bu zihniyet, yöntem ve duruş anlaşılırdır… Anlaşılırdır ama komünist saflardaki etkisi de güçlüdür ve asla hafifsenemez.
Uzatmayalım, bu özet olmaktan uzak hatırlatmalar bile tasfiyeci akımın bazı karakteristik özelliklerini çarpıcı bir tarzda göstermektedir. Fakat hemen altı çizilerek bu karakteristiklerden biri olan ve ne kadar vurgulanırsa yeri olan olguyu tekrar hatırlatalım: Söz konusu ideolojik ve siyasi saldırı kampanyasında, enternasyonal proletaryanın ve Uluslararası Komünist Hareket’in tarihsel zaafları, yetmezlikleri, kendini yenileyerek yeterince geliştirememesi, geride kalması, yenilgileri fütursuzca sömürüldü; özellikle yeni tip burjuva liberal ideolojik saldırıların, demagoji ve manipülasyonun etkili olması için bu zaaflara özel ve temel bir rol verildi, kullanıldı. Ağır zaaflar, ağır hatalar, yetersizlikler, bazı sapmalar, yenilgiler Lenin’i, Stalin’i, Ekim Devrimi’ni, Lenin ve Stalin’in partisini, sosyalist inşa ve kazanımları, III. Enternasyonal’i, Enver Hoca’yı vb. mahkum etmenin, revize etmenin, kirletmenin, unutturmanın tipik aracı haline getirildi. Bu gerçeğin özellikle ve asla unutulmaması ve sık sık hatırlatılması gerekmektedir.
Vurgulanması gerekir ki, dünya komünist hareketinin tarihsel ve güncel zaaflarının, yenilgilerinin eleştirel aşılması, geçmişten gelecek için kapsamlı ve derinlikli dersler çıkararak, ideolojik ve örgütsel donanımı zenginleştirerek, yenilenerek yürümek bir şeydir, aynı sloganları, formülasyonları, söylemi kullanarak o tarihe ve çizgiye reddiye yazmak ise farklı bir şeydir; ikincisi oportünizm ve tasfiyeciliktir. Birinci görevi de ne kadar gecikmiş olursa olsun yerine getirecek olan tasfiyecilik değil, Marksizm-Leninizm’in temellerini korumak ve savunmakla yükümlü olan komünistlerdir.
Leninizm’i, Marksizm-Leninizm’i bir çeşitlilik olarak sunarak, yorumlayarak, burjuva ve küçük burjuva sosyalizmini aklama, ideolojik-ilkesel ayrımları revize ederek düzeltme operasyonunda Marksist-Leninist olan hiçbir şey yoktur ve zaten, diyelim ki özellikle de son 30-40 yılda, uluslararası burjuvazi ve bağlaşıkları, yeni tip burjuva liberal fırtına bu işi sınır tanımaz bir fütursuzlukla gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Onlara gecikmiş olarak katılmanın ise hiçbir devrimci ve Leninist değeri yoktur. Leninizm ne Marksizm’in bir mezhebidir ne de bir kalem darbesiyle silinebilecek bir şeydir; o çağımızın Marksizm’idir. Dünya proletaryasının dünya görüşüdür. Proletarya hareketinin kurtuluş teorisidir. Çağımızda on milyonların, yüz milyonların tarihsel eyleminin sınavından geçmiş, bilimsel olarak kanıtlanmış bir ideolojidir… “Marksist”, “devrimci Marksist”  kavramlarını bilinçli bir tarzda kullanarak Lenin’i, Leninizm’i, yani Marksizm-Leninizm’i unutturma, “Marksist” kavramı ile, “Marksist” söylemle Leninizm’i hafızalarda silikleştirerek unutturma, postMarksist tasfiyeciliğe meşruiyet kazandırma operasyonuna karşı mücadele yürütmek Marksist Leninist Komünistlerin yakıcı görevidir. Kurumlara, yayınlara “Marksist” adlarının verilmesi de aynı tasfiyeci oportünist, postMarksist ideolojik tasfiyeciliğin yansımasıdır sadece. PostMarksist tasfiyeci akımın Lenin adını, Leninizm adını kullanmadan ısrarla “Marx”, “Marksist”, “devrimci Marksist”, “Marksizm” vb. nitelemeleri ısrarlı kullanmasının ideolojik ve siyasi anlamını bilince çıkarmak ve göstermek biz komünistlerin görevidir. Öyle belkemiksiz, ilke yoksunu, duruma göre şekil alan oportünist ve tasfiyeci kıvraklıkla bu sorunun üstünden atlanamaz.
Ne yazık ki hatırlatma ve vurgulama gereksinimi duyuyoruz: Birlik Devrimi Marksist-Leninist temelde ve daha yüksek bir nitelikte kurulmuş bir birliği yaratmıştı. Birlik Devrimi’nin yarattığı öncü, kendi ideolojisini açıkça Marksizm-Leninizm olarak ilan etmişti. Bunu özellikle de “elveda Marksizm-Leninizm”, “elveda proletarya”, “elveda Leninist parti”  vs. çığlıklarının yükseldiği, inkârcılık ve dönekliğin geçer akçe olduğu bir tarihsel konjonktürde gerçekleştirmişti. Öncüyü yaratan Birlik Devrimi, öncünün ad seçimi de dâhil tüm karar ve duruşlarında Marksizm-Leninizm’e bağlılığını katı bir şekilde ilan ederek bayrağını göndere çekmişti. Bu, son derece bilinçli, donanımlı, iradi bir duruştu. Birlik Devrimi’nin yeni tip kavrayışı, teori ve gerçeklikle yeni bir tarzda ilişkilenişi anlayışı (ki gerçekte daha sonra ondan büyük bir oranda kopuşuldu; eski yeninin içinde yeni bir biçimde ama mızrak çuvala sığmadığı için giderek arsızca, kaba-saba bir tarzda açığa çıkan, dahası bürokratik merkeziyetçiliğe, ekipçiliğe, kişi ve önderlik kültüne, mutlak iktidar zihniyet ve tarzına, duruşuna dayanarak şekillenmiş önderlik anlayışına –“etkin birey”, “stratejik önderlik” sosuna bulanmış ekipçi zihniyet ve pratik olarak- , tasfiyeciliğe dayanan yeni zaaflarla şekillenmiş olarak) çoktan tasfiye edildi. Öncü kapsamlı bir şekilde “ideolojisizleştirme”ye uğradı. Niteliksel erozyon ondan çok şey götürdü. Teorik, programatik, stratejik, taktik çizgisinden derin ve kapsamlı bir sapmayla ağır yaralı hale getirildi. Çok kan kaybedildi. Kuşkusuz ki bunlar Birlik Devrimi’nin zihniyeti değildi ama ondan sapmanın eseriydi. Birlik Devrimi çarpıtılarak, tanınmaz hale getirilerek, araçsallaştırılarak, küçük burjuva tasfiyeci heveskar girişim ve yönelimlerin kılıfı haline getirildi… Şimdi (uzun yıllardan beri) büyük bir oranda tasfiye edilmiş Birlik Devrimi’nin sınıf mücadelesiyle ilkeli, özgün, yaratıcı tarzda ilişkilenme perspektif ve yönelimini rehber alma adı altında, sözde teori ve gerçeklikle yeni bir tarzda ilişkilenme adına, gerek Marx-Engels’in Marksizm’ine, gerekse de Marksizm’in çağımızdaki ifadesi olan Leninizm’e, böylece Marksizm-Leninizm’e reddiye yazılıyor.
Üstelik bu zihniyetin ve yönelimin özgün ve yaratıcı bir yanı da yoktur. Başka yerlerden, postMarksist akım ve kaynaklardan alınarak, gerçek/orijinal kaynakları ve savunucularından bahsedilmeyerek “yenilik” ve “yaratıcılık adına ortama sunuluyor. Bu, korkunç bir durumdur. İnsanlar farklı düşünebilir, farklı sonuçlara ulaşabilir, inandıkları düşüncelerin mücadelesini verebilir ama eğer söz konusu düşünceler zaten on yıllardır başka akımlar ve aydınlar tarafından ortaya konulmuşsa, savunulup propaganda ediliyorsa, bu durumda, ilkeli ve ahlaki tutum, özeleştirel bir açıklıkla gecikmeli olarak yeni benimsenmiş düşüncelerin orijinal kaynakları gösterilerek söz konusu düşünceler sanki yepyeni buluşlar/üretimlermiş, yaratıcı atılımlarmış gibi lanse edilmez. Bu, ideolojik çürümenin bir yansımasıdır. Ama tasfiyecilik aynı zamanda her bakımdan çürümedir…
                                   II
Tasfiyeci “postMarksist” zihniyet ve yönelimlere ve bürokratik kastlaşmaya dayanan önderlik anlayışlarına başlıca yanıtlar üç kitabımızda da* verilmiştir, hem de kapsamlı tarzda. Sosyalizmin sorunları, SSCB’de ve sosyalist kampta kapitalizmin restorasyonu, ASHC’nin yıkılışı, UKH’nın zaafları, “küreselleşme”nin tahlili ve çıkarılacak sonuçlar, dünya devrimi perspektifi, “elveda proletarya” vb. diyenlere gerekli yanıtlar teoriye, tarihsel deneyime, somut gerçekliğin analizine dayanarak verilmiştir. Bu çalışmalarımız hem eleştirel, hem özeleştirel nitelik taşımakta hem de gerekli derslerin çıkarılmasını; geleceğe dönük teorik-ideolojik açılım ve zenginleşme çabasıyla ortaya konulmuştur. Bu çalışmalarda bir dizi “izm”li akımın ve aydının eleştirisine de başlı başına önem verilmiştir. Ortaya konulan emek ve üretim ciddi yetersizlikler, çeşitli hatalar, eksiklikler taşıyabilir. Bu da doğaldır. Önsel olarak bunu reddetmeden sorunları ele almaya devam edeceğiz. Keza bloğumuzda da (Hasan Ozan Makaleler) konu ve sorunlar bağlamında bir dizi makaleye yer verilmiştir**. Kuşkusuz ki, söz konusu çalışmaların kolektif akılla derinleştirilmesi, geliştirilmesi gerekmektedir. Ve bu “kolektif akıl” iç ve uluslararası alanda komünistlerin kolektif aklı olarak kavranmalı ve işlevselleştirilmelidir. Bloğumuzda konular bağlamında bir dizi makale yayınlamaya devam edeceğiz. Ki bu yazı kısaca bazı gerçekleri dile getirmekle, bazı uyarılar yapmakla sınırlanmıştır.
“SSCB’de Kapitalizmin Restorasyonu, Sosyalizmin Sorunları, Tarihi Dersler” başlıklı kitabımızda da ifade edildiği gibi;
“Biz bu kitabımızda, bir bütünlük içerisinde sosyalizmin tarihsel deneyimini incelemeye, dersler çıkarmaya, tasfiyeci revizyonist akımların ana tezlerini eleştirmeye çalıştık. Bir dizi revizyonist tasfiyeci teori, analiz ve tezin Marksist-Leninist hareket üzerindeki etkisi de sır değildir. Ancak vurgulamak gerekir ki, Marksizm-Leninizm’den sapmayla belirlenen söz konusu etkiler, ne yenidir ne de herhangi bir yenilik gücüne sahiptir. Aksine, daha öncesi bir yana, özellikle de son 60-70 yıldan bu yana süregelen tasfiyeci revizyonizmin teori ve tezlerinin, “dogmatizme”, “muhafazakarlığa”, “teorik-ideolojik tutuculuğa karşı mücadele”, “yaratıcı Marksizm” vs. adına, herhangi bilimsel devrimci karaktere sahip olmaksızın propaganda ve ajitasyonundan ibaret görüşlerdir. Dolayısıyla kitabımızda, başlıca eleştiri ve değerlendirmelerimizi, söz konusu tasfiyeci revizyonist, sosyal liberal, sosyal reformcu düşüncelerin öteden beri sözcülüğünü yapagelen ya da söz konusu akımların düşüncelerini temsil eden ya da bir biçimde yansıtan isimler üzerinden yaptık. Taklitçileri yerine, aslını incelemek, eleştirmek daha sağlıklı bir yöntem olsa gerek.
“Tarihten ders çıkarma ve teoriyi yenileme adına Brensteın’e, Kautsky’e, II. Enternasyonal oportünizmi’ne, Troçkizm’e, Buharinciliğe, Titoculuğa, Kruşçevciliğe, Brejnevciliğe, Avrupa Komünizmine, orta yolcu oportünizme, Maocu revizyonizme geri dönmek gerekmiyor.
“Tarihten ders çıkarmak, teori ve pratiği zenginleştirmek adına neo-liberal, post-modern, post-Marksist burjuva, küçük burjuva tasfiyeci akıntıya boyun eğmek de gerekmiyor.
“Tarihin cangılında yolunu kaybetmiş ve denek taşında yenik düşmüş, bilimsel ve devrimci karaktere sahip olmadığı açığa çıkmış ya da düpedüz gerici karaktere sahip olduğu ayan-beyan ortada olan teorilere, ideolojilere, pratiklere tutunarak tarihten ders çıkarılamaz.
“Uluslararası Komünist Hareket’in teorik çalışmanın, ideolojik mücadele ve donanımın hakkını vermeyen tarihi zaaflarını, keza bu zafiyetin bir yansıması olan dogmatik zaafları da sömüren, böylece “tarihten ders çıkarma” adına, “ideolojik-teorik yenilenme” adına, yukarıda andığımız akımlar ve teoriler çerçevesinde şekillenen açılımlar, eleştiriler, değerlendirmeler vs. ortaya çıktığı her yerde tasfiyeci bir sapma var demektir. Parlak lafların arkasına, keskin komünist söylemin bayrağı altına, çok yenilikçi görünen değerlendirmelerin ardına gizlenen ve özellikle de tarihi yeterince bilmeyen ve donanımı yetersiz kesimler ve devrimciler üzerinde etki yaratabilecek tasfiyeci söylemlere ve içeriğine karşı etkin bir mücadele geliştirmek ihmal edilemez, yaşamsal, tarihsel bir yükümlülüktür. Fakat bilinmelidir ki bu durum, iç ve uluslararası komünist hareketin günahlarının kefaretidir… Doğa boşluk tanımaz. Teori, teorik çalışma, ideolojik donanım ve ideolojik mücadele alanları da öyle! Tıpkı politik mücadelede olduğu gibi…
“Oportünizm ve tasfiyecilik hangi kılığa bürünürse bürünsün oportünizm ve tasfiyeciliktir ve ortaya çıktığı her yerde komünist militanı ve devrimciyi ideolojik olarak silahsızlandırma işlevini oynamıştır ve oynamaktadır. “Pirincin içindeki siyah taşlardan korkma beyaz olanlardan kork!” (Japon atasözü) Komünist ve devrimci militanın bu gerçeği, asla unutmaması gerekir.
“Son bir nokta: İnsanın, sınıfın, devrimin, sosyalizmin düşmandan beter dostları olacağına, binlerce düşmanı olsun daha iyidir.”

*1- Emperyalist Küreselleşme Ve Dünya Devrimi Değişen Ne?
(2011, Akademi Kuram,  Akademi Yayın, Ceylan Yayınevi)
2- SSCB’de Kapitalizmin Restorasyonu, Sosyalizmin Sorunları, Tarihi Dersler
(2011, Akademi Kuram, Akademi Yayın, Ceylan Yayınevi)
3- Kesintisiz Devrim Ve İktidar Sorunu
(2014, Sınırsız Yayıncılık)

** Bloğumuzda; 2012 yılı itibari ile 18, 2013 yılında 20, 2014 yılında 21, 2015 yılında 18, 2016 yılı itibari ile elinizdeki makaleyle birlikte 2 makale yayınlanmıştır.
Makalelerin önemli bir kesimi sosyalizmin sorunlarıyla, “küreselleşme”nin tahliliyle, dünya devrimi perspektifleriyle ilgilidir.
Kitaplarımız hakkında okuyucuya bir ön fikir vermesi için sitede üç kitabın da “İçindekiler” bölümleri ve “Önsöz”leri de yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder