20 Eylül 2019 Cuma


PARTİ TARZI

I
Parti tarzı üzerine çok sayıda yazı yayınlanmıştır. Birlik Devrimi ve ardından gelen süreçte parti tarzı bakımından ana nitelikleri ve genel çerçevesi doğru olan ve bir dönem pratikleştirilmeye çalışılan bir yönelim vardı. Ancak, özellikle 2003 dönemecinden sonra postMarksizmin, halkçı devrimciliğin ideolojik etkisi daha belirgin hale geldikçe, Birlik Devrimi'nde ve politik atılım sürecinde somutlaşan ve çekirdek halinde gelişmeye başlayan parti tarzı teori ve pratiğinden uzaklaşma belirdi. Resmi tarih yazımına yedirilen analizlere göre öncü kendi tarihinde bazı dönemlerde parti tarzını (94-96 ve 2003-2006) ustalıkla uygulamıştır. Bu dönemlerde de tabii ki bazı hatalar ve zaaflar olmuştur. Fakat 97-2001 ve 2006 sonrası (ne zamana kadar?) parti tarzından sapılmıştır. Bu tablonun da asıl sorumlusu ''taktik önderlikler''dir...

Parti tarzı, olmuş bitmiş tamamlanmış bir şey değildir, aksine onun her bir tarihsel dönemeçte ve her somut durumda yenilenmesi, geliştirilmesi, yetkinleştirilmesi gerekir... Bir komünist partisi ancak zaaflarından, yenilgilerinden, öz deneyimlerinden ders alarak hedeflerine doğru kararlılıkla yürüyebilir. Bu, tarz bakımından da tümüyle geçerli ve doğru bir perspektiftir. Meseleye bu açıdan bakınca mekanik değerlendirmelerle şu dönemde parti tarzı vardı, şu dönemde yoktu gibisinden bir değerlendirme objektif gerçeği ifade etmemektedir. Girişte ifade ettiğimiz mekanik, subjektif saptamanın gerçeklerle bağdaşmadığı vurgulanmalıdır. Bu subjektif ve mekanik değerlendirmenin beslendiği tek değil ama en önemli ya da başta gelen kaynağını öncünün ideolojik doğrultusundaki bozulma oluşturmaktadır. Birlik Devrimi'nin teorisinden, programından, stratejisinden ve tarzından sapma, en açık şekilde, ezilenleri temel almada, elitist ve bürokratik kültten başka bir şey olmayan ''stratejik önderlik'' zihniyetinde, bürokratik çalışma tarzında billurlaşmaktadır. Sorun öncelikle bu bağlamda kavranarak çözülmelidir. Komünist partilerde ortaya çıkan her sorunun mutlaka teorik arka planı incelenmeli, teorik-ideolojik, siyasi, örgütsel-pratik çalışmalar bir bütünsellik içerisinde eleştirel ele alınmalıdır. Bütün sorunlar bu ana eksene bağlı kalınarak incelenmeli, teorik ve pratik duruşa ve gelişmeye göre eleştirel ele alınmalıdır. Bu yöntem ve Leninist eleştiri gücü temel alınmadığı içindir ki öncüyü darbeleyen sorunlar ve kriz çözülememektedir.

Örneğin, devrimci hareketin nerdeyse 50 yıla varan (dile kolay, yarım asır!) bir politik tarihi var. Komünist hareketin, 79 yılını dönemeç olarak ele alırsak, 40 yılı bulan, Birlik Devrimi'nden bu yana ise 25 yılı bulan tarihi var. Peki komünist partinin bu tarihin ardından geldiği yer neresidir? Öncülük, önderlik iddiamız ve siyasal-tarihsel misyonumuz bakımından işin neresindeyiz!? Bu durumun herkesi başlı başına sarsması ve bu tablonun parti tarzı bakımından da eleştirel ele alınması gerekmiyor mu?! Parti tarzı üzerine konuşurken de bu soruyu kendimize ısrarla sormamamız, eleştirel yaklaşmamamız olanaklı mı?

Herhangi bir parti, partinin kendisi hakkındaki düşünceye, sözlerine, sloganlarına göre değil, eyleminin içeriğine göre değerlendirilir ve değerlendirilmelidir de... Bu, komünist öncü için de geçerlidir.

Gerçek şu ki, Birlik Devrimi ve atılımıyla “parti tarzı” (komünist çalışma tarzı) çekirdek halinde bir yönelim olarak ortaya çıkmaya başlamış ancak o, geliştirilememiş, giderek eski tarz, grupsal tarz, ekipçi tarz, mistik romantik tarz baskın bir unsura dönüşerek sürece yön vermiştir. 1994-96 döneminde Birlik Devrimi ile doğan sinenerjinin anti-faşist kitlesel yükselişle birleşmesiyle politik bir atılım yapılmıştı, ancak bu atılım öncüyü aşmış, öncü gelişmenin ihtiyaçlarına yanıt vererek geleceğe yürümek bir yana gelişmenin altında kalmıştır. Bu atılımın içinde ve ardından parti ağır bir darbe yemiş, siyasi ve örgütsel çalışmalar ağır bir dağınıklık ve gerileme sürecine girmiştir. Böylece öncü esas olarak kendi yapısal zaaflarının ürünü olarak kendi tarihinin ilk siyasi ve örgütsel yenilgisini almıştır. Bu tablo Marksist Leninist bir parti tarzı yönelimimize karşın esasen oturtulamadığının da bir ifadesi olmuştur.

Stratejinin yön vermesi gereken taktiksel gelişmenin birlikte içselleştirilmemesi, yeni dönemde gelişmenin gereklerine ve gereksinmelerine yanıt verecek siyasi ve örgütsel yeteneklerin kazanılamaması, deneyim eksikliği, düşmanın gücünün küçümsenmesi, bir gelecek perspektifiyle gelişmenin ele alınamaması vb. sonucu söz konusu yenilgi ortaya çıkmıştı. Birlik Devrimi’nin gerçekleşmesi ve 94-96 politik atılımının yarattığı zafer sarhoşluğu (kökleri birlik öncesi tarihe uzanan ama yeni dönemde sürecin bağrında kendini farklı biçimlerde de üreterek) gelişen zaafların görülmemesiyle birleşerek partiyi faşizmin saldırılarına ve ağır darbelerine açık hale getirmiştir. Bu durum zaafların serpilip gelişmesine yol açmıştır. Kazanımlarımıza sahip çıkarken zaaflarımızın da bilince çıkarılması ve aşılması yaşamsal önemdedir. Oysa 94-96 atılım süreci (ki tarihimizin en iyi dönemiydi) ısrarla idealize edilmiş, daha sonra, daha açık biçimlenmeye başlayan önderlik kültünün gelişmesine de payanda yapılmıştır.

1997-2001 arası dönemde (ağır bir yenilginin üzerinden dağılmış, oldukça zayıflamış örgütsel yapının yeniden toparlanmasında, siyasi ve örgütsel çalışmanın aktifleşmesinde ifadesini bulan) yaratılan temel ve kazanımlar üzerinden giderek 2003-2006 arası dönemde politik ve örgütsel alanda yeni bir çıkış gerçekleştirilmiş, sağlanan olumlu göreli gelişme ise, devrimci komünist tarihimizde görülmemiş ağır bir siyasi ve örgütsel yenilgiyle noktalanmıştır. Buna karşın bu tablonun yaşanmasının ağır sorumluluğunu taşıyan zaaflı zihniyetle, yapısal zaaflarla, çalışma tarzıyla sürecin dersleri ışığında köklü bir ideolojik mücadele yürütülememiştir. Bu doğrultuda doğru bir perspektife dayanılarak yürütülen mücadelenin önü ise giderek kesilmiştir. Yenilginin ve ortaya çıkan tahribatın baskısında somutlaşan psikolojiyle esasen uzlaşıcı davranılmış, öncünün kendisini yeni derslerle donatarak yenilenmesini engellemiştir. Bu yenilgi de ortada Marksist Leninist bir parti tarzının oturtulamadığının açık bir kanıtı olmuştur. Öz deneylerimiz ve tarihin dersleri, yenilgilerimizin esas nedeninin, (çok önemli bir neden olmakla birlikte) düşmanın taktik üstünlüğü olmadığı ve bazı hatalarımızla izah edilemeyeceğini, yüzeysel ve yeterince eleştirel ve özeleştirel olmayan bir önderlik anlayışı ve çalışma tarzıyla sorunlarımızı çözemediğimizi yeterince göstermiştir...

Tarihsel ve yapısal zaaflarımız sonucu, 2006’dan bu yana geçen süreçte, yeterli olmaktan uzak olmakla birlikte, bütün devrimci çabaya karşın illegal parti yapısı gerilemiş, giderek fiilen kelimenin gerçek anlamıyla illegal bir örgütlenmeden bahsedilemeyeceği, sınırlı ve yetersiz bir çerçevenin ötesine geçilemediği, legalizmin baskın pratiğe dönüştüğü, dahası giderek legal çalışmanın da dibe vurduğu, nerede hareket orada bereket kendiliğindenciliğinin damgasını bastığı, çok sayıda kadronun esas olarak öncünün kendi içsel zaaflarıyla bağlı olarak kaybedildiği, Birlik Devrimi'nin vurguladığı, ilk atılımımız kesitinde yaşam bulan politik kitle çalışmasından esaslı uzaklaşıldığı bir süreç yaşanmıştır. Bu süreç işçi sınıfının da ezilenci postMarksist oportünist yönelim nedeniyle gerçekte unutulduğu bir süreç olmuştur. Bu süreç ağır bir ideolojik bunalımla iç içe geçmiş, süreç yönetilememiş, ideolojik ayrılıklar giderek büyümüş, ilkeli ve köklü eleştirel bir perspektifle incelenmesi gereken bir tablonun çıkmasına yol vermiştir. Üstelik Gezi/Haziran ayaklanmasıyla ilan edilen ve hala devam etmekte olan (kanımızca sübjektif olan) ''devrimci durum’’ saptamasının hiçbir gereği yerine getirilememiş, fakat ''devrimci durum’’ üzerine yazılıp çizilmeye devam edilmiştir.

Bu olguları genişletebiliriz ama şimdilik gerekmiyor. Ancak tam da burada bu gerçeklerin bize gösterdiği şeylerin altını çizmemiz gerekiyor; ortada Birlik Devrimi'nin iddiası ve yöneliminde somutlaşan komünist parti tarzı adını hak edecek bir tablo-durum yok. İdare-i maslahatçılığın ve bürokratizmin, kendiliğindenciliğin, dar pratikçi amatörlüğün damgasını bastığı bir zihniyet ve duruş sürece yön verir hale gelmiştir. Ne üzücüdür ki onca emeğin ve bedelin ve sınıf partisi olma, öncü olma inancımız ve iddiamızın hakkı verilmemiştir. Dahası, nesnel karakteri gereği, küçük burjuva oportünist sapma gerçek durumun bilince çıkarılmasını da önlemiştir. Kendi tarihimizin en ağır, en yıkıcı ideolojik, siyasal, örgütsel bunalımının içerisine sürüklenilmiştir. İdeolojik ayrılıklar zamanında, yeni ve üst düzeyde bir irade birliği ve donanım kurarak sınıf savaşımının gereksinmelerine yanıt olacak tarzda çözülememiştir. Tarihsel tecrübe teoriyi bir kez daha acı bir şekilde doğrulamıştır ki, öncü, sorunların kaynağı olan küçük burjuva zihniyetle, önderlik ve çalışma tarzıyla ne kendisini yenileyebilir ne de geleceğine güvenle bakabilir. Tüm bunlar komünist hareketin küçük burjuva oportünist günahlarının ürünüdür. Program ve stratejisine bağlı kalmayan, idare-i maslahatçı, ilkel, dar pratikçi tarzla komünist öncü sorunlarını çözemez… Görev partileşmektir, önderleşmektir.

Tüm bu süreçte en önemli devrimci kazanım ise Rojava devrimine katılımda somutlaşmıştır. Bu kazanımın da altı çizilmelidir.

II

Komünist öncünün komünist bir parti tarzın gerekleri bakımında gerçek durumunun incelenmesi için Stalin’in Leninist çalışma tarzı üzerine şu özlü ama son derece derin özetlemesi örnek alınmalıdır.

''ÇALIŞMA TARZI

''Burada sözkonusu olan edebî tarz değildir. Çalışmada tarzdan, leninizmin pratiğinin belirli ve kendine özgü niteliğinden, leninist militanın özel tipini yaratan şeyden sözetmek istiyorum. Leninizm, partide ve devlet aygıtında da özel tipte militan yetiştiren, çalışmada özel bir tarzı, leninist tarzı yaratan teorik ve pratik bir okuldur. Bu tarzın ayırdedici çizgileri nelerdir?

''Özellikleri nelerdir? Bu özellikler ikidir: a) Rus devrimci atılımı ve b) Amerikan pratiği anlayışı. Leninizmin tarzı, bu iki özelliğin parti ve devlet çalışmalarında birleştirilmesidir.

''Rus devrimci atılımı, eylemsizliğe, yerleşmiş verimsiz alışkanlıklara, tutuculuğa, zihin durgunluğuna, eski geleneklere kölece bağlılığa karşı panzehirdir. Rus devrimci atılımı, öyle canlandırıcı bir güçtür ki, zihni açar, ileriye doğru iter, eskiyi parçalar, perspektifler açar. Bu atılım olmadan, hiç bir ilerici hareket olanaklı değildir. Ama pratikte, Amerikan pratiği anlayışı ile birleşmezse bu atılımın boş, 'devrimci' manilovizme dönüşmesi çok olasıdır. Bu cinsten yozlaşma örneklerine sık sık raslanır. Kökeni, her şeyi yoluna koyabilen, her şeyi değiştirebilen kararnamelerin kerametine körükörüne inanmak olan 'devrimci' işgüzarlık hastalığını ve 'devrimci' plan yapma hastalığını kim bilmez? Uskomçel, (Komünist İnsanın Olgunlaşması) adlı yapıtında bir Rus yazarı, İ. Ehrenburg, mükemmel ve ideal insanın şemasını çizmeyi amaç edinen ve buna verdiği 'emek' içinde 'boğulan', bu hastalığa tutulmuş bir 'bolşevik' tipini betimliyor. Bu öyküde pek fazla abartma vardır; ama öykünün, bu hastalığın tam ve doğru bir betimlemesini yaptığı da kesindir. Öyle sanıyorum ki, bu hastalarla, Lenin kadar amansızca alay eden olmamıştır. Lenin, bu devrimci işgüzarlık hastalığını ve 'kararnamelerin kerametine inanmak illetini (decretoınanie)' 'komünist böbürlenme' diye nitelerdi.

''Komünist böbürlenmesi –diyor Lenin–, henüz kovulmadığı komünist partisinin üyesi olan ve komünist kararnamelerle bütün ödevlerini yerine getireceğini hayal eden adamın gerçeğidir." ('RSSCF'nin II. Siyasal Eğitim Emekçileri Kongresinde Söylev', c. XXVII, s. 50-51, Rusça.)

" 'Devrimci', tumturaklı sözlere karşı Lenin, genellikle düpedüz günlük görevleri ileri sürerdi, böylelikle 'devrimci' işgüzarlığın, gerçek leninizmin ruhuna ve lafzına aykırı olduğunu belirtirdi. Lenin şöyle diyor:

'' 'Daha az tumturaklı sözler ve daha çok günlük iş. ... Daha az siyasal gevezelik, komünizmin kuruluşunun en basit ama canlı olgularına daha büyük dikkat.' ("Büyük İnisiyatif", c. XXIV, s. 343 ve 335, Rusça.)

''Amerikan pratiği anlayışı, tersine, "devrimci" manilovizme ve işgüzarlığa karşı panzehirdir. Amerikan pratiği anlayışı, engelleri tanımayan, her cins ve her türlü engeli verimli çalışmayla deviren, önemsiz de olsa başladığı işi kesinlikle bitiren ve ciddî bir kuruluş çalışmasında kesenkes edinilmesi zorunlu olan yılmaz bir güçtür.

''Ama Amerikan pratiği anlayışı, Rus devrimci atılımıyla birleşmezse, yozlaşır, dar ve ilkesiz işgüzarlık derekesine düşebilir. Bazı "bolşevik'leri yozlaşmaya ve devrim davasını bırakmaya sürükleyen dar pratikçilik ve ilkesiz işgüzarlık hastalığını kim bilmez? Bu özel hastalık, B. Pilniyak tarafından, Çıplak Yıl adlı romanında betimlenmiştir. Bu romanda, yazar, büyük 'enerji' ile çalışan, ama perspektiften yoksun olan, 'neyin ne için' olduğunu bilmeyen, ve bu yüzden devrimci çalışma yolundan sapan irade sahibi, pratik kararlar vermeye yetenekli Rus 'bolşevik' tiplerini gösterir. Hiç kimse bu işgüzarlık hastalığını Lenin kadar acı bir biçimde alaya almamıştır. 'Dar pratikçilik', 'ahmakça affairisme' – Lenin bu hastalığı işte böyle nitelerdi. Buna karşı canlı, devrimci çalışmayı, devrimci perspektif zorunluluğunu ileri sürer; böylelikle ilkesiz işgüzarlığın, gerçek leninizme, 'devrimci' boşboğazlık kadar aykırı olduğunu belirtirdi.

''Rus devrimci atılımıyla Amerikan pratiği anlayışının birleştirilmesi, işte parti içinde ve devlet aygıtında çalışmada leninizmin özü budur.Ancak bu ikisinin birleştirilmesi, bize, tam leninist militan tipini ve çalışmada leninist tarzı verir.’’ (Leninizmin İlkeleri, Sol Yayınları)

Bu perspektif, öncelikle de ilkesel düzeyde, teorik-ideolojik düzey ve derinlikte açığa çıkarılmadığı ve bir politik-örgütsel donanıma çevrilmediği sürece, şöyle hatalarımız var, böyle eksikliklerimiz var, öyle zaaflar ortaya çıktı vs. analizleriyle sorunların çözülemeyeceği bizce açıktır; ancak söz konusu perspektif sınıfın görüş açısından uygulanırsa komünist öncünün niteliksel yenilenmesine değerli bir katkı olacaktır.

Yaşadığımız sorunlar bir bütünlük içerisindedir, birbirine bağlıdır, diyalektik bir etkileşim ve iletişim içindedir. Hastalığın doğru teşhisi, kaynaklarının açığa çıkarılması, tedavi yöntemlerinin köklü bilince çıkarılması ve kesintisiz pratikleştirilmesi bir bütünlük içinde ele alınmak zorundadır. Bu sorunların feda ruhuna yapılan çağrılarla, öncü feda birliği ajitasyonuyla, tek yanlı değerlendirmelerle çözülecek sorunlar olmadığına inanıyoruz. Komünist devrimcilik söz konusu olduğunda devrimci çalışma yürütüyor olmak, bedeller ödemek kendi başına ölçü olamaz. Bütün devrimci-demokratik grup ve partiler az ya da çok devrimci çalışma yürütmekte ve ciddi bedeller ödemektedir. 50 yıla dayanan tarih de bunu kanıtlamaktadır. Bu bağlamda belirleyici olan komünist bir partinin küçük burjuva devrimciliğiyle, onun her akımıyla proletarya devimciliği arasına her bakımdan kesin sınırlar çekebilmesi ve pratik-siyasal bir hareket olarak da bunu kanıtlayabilmesidir. Bu ayrım çizgisinin parti tarzı bakımında da somutlaşması gerekir diye düşünüyoruz. Bu bakış açısı, yöntem, pratik duruş salt bu toprakların komünist öncüsü için değil, tüm komünist partiler için geçerlidir ve yol göstericisi ise, Marksizm-Leninizm'dir.

III

Herhangi bir komünist partinin yaşadığı ya da yaşayacağı kriz, bireylerle, kaderle, sübjektivizmle, mekanik kalıplarla izah edilemez. Partiler sorunlarını zamanında çözemediklerinde, sorunlar kar topu gibi büyüdüğünde, sınıf mücadelesinin gerisine düştükleri zaman krizlere sürüklenirler. Krizlerin yönetilmesi gerekir; yönetilemediği koşullarda kriz partileri pençesine alır ve ağır tahribatlara yol açar. Krizleri çözmek amacıyla sürecin yönetilmesi ile krizin bir parçası haline gelmek iki farklı şeydir. Bu krizler nesnel temelleriyle ve öznel alandaki nedenleriyle birlikte incelenmeli ve aydınlatılmalıdır. Krizin nesnel sınıfsal nedenleri, iç ve uluslararası koşulları bir bütünlük içinde bilince çıkarılmalıdır. Komünist çözüm gücü ancak bu perspektifle olanaklı olabilir. Örgütsel sorunlar salt örgütsel sorunlarla, politik sorunlar salt politik sorunlarla sınırlı ele alınamaz ya da bu sorunların özgüllüğünü içerecek bir bütünlükle ele alınamazsa öncülük iddiası işlevsiz, ajitatif bir tabloya dönüşür. Çıkan sorunların teorik arka planıyla birlikte incelenmesi ve çözülmesi zorunludur. Lenin Buharin'i eleştirirken söylediği şu sözlerin pratiğimize yol göstermesi gerekir; ''

Dünyanın hiçbir komünist partisi sorunlarını, bunalımlarını halkçı devrimcilikle, küçük burjuva bürokratizmiyle, tasfiyecilikle çözememiştir. Aksine krizlerini bu vb. oportünist zaaflarla, sapmalarla ideolojik ve örgütsel olarak hesaplaşarak çözmüşlerdir.

Çözüm, teori ve pratiğinin merkezine proletarya sosyalizmini ve proletaryayı koyan Birlik Devrimi’nin temel iddia ve misyonunu temel almaktan, tarihsel pratiğin dersleriyle kuşanmaktan, bu eksende öncünün yeniden yapılanlanmasından geçmektedir. Fakat bunu Narodnizme, Bernsteinciliğe, ‘’Legal Marksizm’’e, Kautskyciliğe, II. Enternasyonal oportünizmine, Troçkizme, modern revizyonizme, orta yolculuğa, öncü savaş ve ideolojik önderlik teorilerine, post-Marksizme, post-Marksizmin bir biçimi olan ezilenci oportünizme, sözde ‘’21. yüzyılın sosyalizmi’’ne vb. yönelerek yapamayız. Bütün mesele Marksizm-Leninizm’e, diyalektik materyalist yönteme bağlı kalarak yenilenmeyi başarmaktır. Bu bağıntıda ilkeli eleştiri-özeleştiri ile geçmişten gelecek için devrimci komünist derslerin çıkarılarak ve pratik-siyasal bir silaha dönüştürülebilmesidir. Bu olanağın ideolojik ve pratik bir silaha dönüşmesi ise, tümüyle komünist öncünün Marksist Leninist teorik ve pratik duruşuna ve istikrarlı ısrarına bağlıdır.

Bütün sorunların, Birlik Kongresi Belgeleri'nde de güçlü bir şekilde ortaya konulan ve Lenin'in her şartta altını ısrarla altını çizdiği aşağıda yer alan teorik ve pratik ilkesel duruşa özeleştirel dönmekle çözüleceğine inanıyoruz;

“Bizim başlıca ve temel görevimiz, işçi sınıfının politik örgütlenmesi ve politik gelişimini kolaylaştırmaktır. Bu görevi arka plana itenler, mücadelenin her türlü özel yöntemlerini ve diğer bütün görevlerini buna bağımlı kılmayı reddedenler yanlış bir yol izlemekte ve harekete ciddi zararlar vermektedirler.” (Lenin, Kitle İçinde Parti Çalışması, Ankara, Ekim Yayınları, 1989, s. 13)

*Bu yazı yeniden düzenlenmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder