KOMÜNİST PARTİSİ
PROLETARYANIN ''ÖNCÜ FEDA BÖLÜĞÜ'' MÜDÜR!*
Komünist
parti, ''proletaryanın
öncü müfrezesidir.''
''Bizim
Müller'in uyguladığı yöntem, yaşamın her alanında görülen
romantizmin tipik bir örneğidir. Bunlar şeylerin en yüzeysel
görünüşlerinden derlenen günlük önyargılardan oluşurlar.
Ardından da, bu yanlış ve basmakalıp içeriğin, esrarlı bir
ifade tarzıyla 'yüceltilmesi' ve ululaştırılması işi kalıyor.”
MK adına kamuoyuna yapılan bir açıklama ile MLKP'nin
6. Kongresi'nin yapıldığını öğrendik. Öncelikle başarılar
diliyoruz. Ağır siyasal koşullar altında bir kongrenin toplanmış
olması kendi başına devrimci bir kazanım ve başarıdır. Kongre
belgeleri yayınladığında kongrenin kararlarını öğrenme
şansımız olacaktır.
Kongre duyurusunda komünist öncü, ''proletaryanın
öncü feda bölüğü'' olarak tanımlanıyor. Bu tanımlamayı
teorik ve ilkesel açıdan yanlış buluyoruz.
Komünist parti nedir?
Komünist partileri proletaryanın öncü feda bölüğü müdür?
Komünist partilerin sınıfsal ve tarihsel misyonu nedir? Marksizm
Leninizm proletarya partilerini sınıfın öncü
feda bölüğü olarak
mı tanımlar?
Parlak slogan ve formüllerin, söylemin Marksizm
Leninizm ile bağdaşıp bağdaşmadığına her zaman için özel
bir dikkat gösterilmelidir. Bilinir, parıldayan
her şey altın değildir.
''Kavramlar,
teorileştirmeler, kategoriler hareketli nesnel gerçeği bilimsel
bakımdan aslına en yakın ya da tam olarak yansıttığı, ifade
ettiği oranda bilimsel bakımdan anlamlı ve değerlidirler.
Unutmamalıyız ki yeni tip burjuva ideolojinin son saldırı
dalgasını, örneğin 1980’ler öncesi tarih kesitinden, çok daha
derin ve çarpıcı ayıran
olgularından
birisi de kavramların, nesnel ekonomik-toplumsal, sınıfsal ve
bilimsel içeriğinden koparılarak iğdiş edilmesi ve çok amaçlı,
çok anlamlı, çok katlı ilkesiz ve belirsiz bir tarzda
kullanılmasıdır.''**
Sınıflı bir dünyada
ve toplumda yaşıyoruz; sınıflar üstü ya da dışı bir düşünce
yoktur. Her sınıf doğayla, toplumla, tarihle, düşünceyle kendi
sınıfsal çıkarlarının ifadesi olan özgün bir dille
ilişkilenir. Sınıfların literatürleri, kavramları, sloganları,
söylemleri, ilk anda ister görünsün isterse görünmesin, bir
sınıf karakterine sahiptir. Sözleri, sloganları, kavramları
dilediğimizce kullanamayız. Onların nesnel
bir doğası vardır.
Bunları kendi subjektivizmimizin eseri olabilecek anlamlar
kazandırarak kalem oynatamayız. Nesnel ve denetlenebilir veriler ve
analizler üzerinden söylemin, sloganların, tanımlamaların
karakterini, verdiği mesajları incelemek, aydınlatmak zorundayız.
Lenin'in dediği gibi, ''İnsanlar
her zaman siyasetteki aldatmaların ve aldanmaların aptal kurbanları
olmuşlardır ve bütün ahlâksal, dinsel, siyasal ve toplumsal
sözler, bildiriler ve vaatler arkasındaki şu ya da bu sınıfın
çıkarlarını aramayı öğrenmedikleri sürece de, böyle
kalacaklardır.” Bu gerçek, komünist partilerin tanımlanması
için de geçerli ve yol göstericidir.
Herhangi
bir komünist partinin feda ruhunu temsil etmesi, sınıfı ve
kitleleri kendi öz çıkarları için her türlü fedakarlığa
çağırması nesnelerin doğası gereğidir. Böyle bir fedakarlık
olmadan devrim ve komünizm savaşımı zafere ulaşamaz. Ancak
proletaryanın asgari ve azami amaçları için fedakarca savaşması
ile onun öncüsünün ''öncü feda birliği'' olararak tanımlanması
iki farklı
şeydir.
Bu ikinci tanım, Marksizm Leninizm'le bağdaşmaz. Komünist
partiler,
kendilerini
feda etmek için kurulan feda müfrezeleri değildir.
Onlar, devrim ve sosyalizm mücadelesini zafere
eriştirmek
ereğiyle
kurulmuş
partilerdir. Kendini feda etmekle hiçbir komünist parti sınıfsal
amaçlarına ulaşamaz. Komünist partiler devrimin fedaileri, fedai
örgütleri değildir. Cesaretin, yiğitliğin, fedakarlığın savaş
yeteneneğiyle, deneyimle, komünist akılla, geçmişten gelecek
için dersler çıkararak yürümekle birleşmesi
gerekir.
Yapılması gereken ve yapılan fedakarlığın zaferinin ön koşulu
bu sentezde
ifadesini
bulur. Temel ve belirleyici olan proletarya partisinin kendisini
''öncü feda birliği'' olarak feda etmesi değil, proletaryanın
asgari ve azami amaçlarının zaferi için tarihsel
ve
güncel
görevlerini
başarıyla yerine
getirmesidir. Soruna bu perspektiften bakmayan, bilince çıkarmayan,
pratik-siyasi hattını da bu eksende kurmayan ve geliştirmeyen
komünist öncü güçler giderek kendi öz sınıfsal temellerinden
koparlar. Bu durum devrimci niyetlerle ilişkili değildir. Burada da
belirleyici olan nesnel gerçeklerdir. Uluslararası Komünist
Hareket'in tarihsel deneyimi de komünist partilerin narodnizm ve
benzeri akımların ideolojisine ve etkilerine karşı mücadele
içerisinde gelişip güçleneceğini kanıtlar. Türkiye ve
Kürdistan komünistlerinin 68 ve71 devrimci hareketinin devrimci
romantizminden öğreneceği çok şey vardır ama yürünmesi
gereken yol, daima enternasyonal proletaryanın yoludur.
Marksizm Leninizm bir bilimdir, bilimsel komünist aklın
yerine duyguları, sezgileri, devrimci kahramanlığı, öncü feda
birliği teori ve pratiklerini geçirmez. Marksizm Leninizm
proletaryanın dünya görüşüdür ve proletaryanın kurtuluş
hareketinin teorisi olarak her türlü teolojik romantizmi, ahlakçı
perspektifleri reddeder. Doğayla, toplumla, insanla, sınıflarla,
düşünceyle, duygular dünyasıyla, dinle, mistisizmle ilişkisinde
ve duruşunda komünist akla, eleştiri gücüne, proletaryaya ve bu
temelde dünyayı değiştirme teori ve pratiğine dayanır.
Dolayısıyla komünizm adına devrimci-demokratik romantik, popülist
sözler, sloganlaştırmalar Marksizm Leninizm adına savunulamaz.
Marksizm
Leninizm bir din, komünist partilerde dinsel bir hareket değildir,
orada hiçbir
kutsallığa
yer
yoktur. O, özel mülkiyet dünyasına ve özel mülkiyet dünyasının
her biçimine karşı devrimci bilimsel başkaldırı harekatıdır
ve doğası gereği nihai hedefi de her türden özel mülkiyet
dünyasından kopuşu amaçlayan sınıfsız
toplumdur
(komünizm). Bilindiği gibi küçük burjuva devrimci demokrasinin
özellikle bir kesimi yaratılan ya da yaratılmaya çalışılan
kutsallıklar ve doğmalar zırhıyla gerçekte sonuna kadar tek
devrimci
sınıf olan proletaryaya ve onun dünya görüşü olan Bilimsel
Komünizme reddiye yazarak politik mücadelelerini yürütmüşlerdir.
Devrimci-demokrasi, daima Marksizm-Leninizm'in yerine, küçük
burjuva ütopik, romantik, ahlakçı, halkçı, nerede hareket orada
bereket diyen teori ve pratikleri geçirmeye çalışmıştır.
Kuşkusuz ki genel bir Marksist Leninist söylemin ardına gizlenmeye
çalışarak. Oportünistlerin değişik türden oportünist
eğilimlerle uzlaşması, bir sınıf kardeşliği ile davranması,
Bilimsel Komünizmin teori ve pratiğini tasfiye etmesi eşyanın
doğası gereğidir. Bir elini burjuvaziye, diğer elini proletaryaya
uzatan sosyalizm maskesi takmış oportünist akımlar iki sandalyeye
oturarak kendilerini var edegelmişlerdir. Dünya çapında
proletarya sosyalizminin atağa geçtiği, devrim ve sosyalizm
dalgasının geliştiği koşullarda bu olgu, daha çarpıcı
biçimler almıştır daima...
Dünya
devrimi, 1980'lerin birinci yarısından itibaren gerilemeye
başlamıştı. 89-91 kesitinde kapitalist/revizyonist bloğun
yıkılışıyla, dünya devrimi dibe vurdu. Dünya devriminin geçici
yenilgisi aynı zamanda dünya komünist hareketinin tasfiyesinde ve
sosyalizmin
prestijinin dibe vurmasında cisimleşti. Yenilgi ve dolu dizgin
gericiliğin baskısının ürünü olan ve odağına da
Marksizm-Leninizm'i, proletaryayı, Uluslararası Komünist
Hareket'i, Ekim Devrimini ve ardıllarını koyan, dünya proleter
devrimine karşı sayısız biçimlerde saldıran tasfiyeci dalga
şaha kalktı... ''Elveda proletarya, Marksizm-Leninizm, dünya
devrimi'', ''tarihin sonu'' haykırışları dört bir yanı sardı.
Dünya
çapında yaşanan çok önemli alt-üst oluşlar bilimsel bakımdan
yeterince anlaşılamadı. Dünya proleter devriminin önünü açacak
teorik çalışma ve üretim, politika yapılamadı,
geliştirilemedi... Bu durum, komünist parti ve grupların kendisini
yenilemesini önlediği gibi komünist örgütlerin şu veya bu tarih
kesitinde yolundan sapmasına vb. yol açtı; bu tehlikenin geçtiği
ise zaten iddia edilemez. Dünya çapında 2000'lerden bu yana
proletarya ve halkların mücadelesinde bir canlanma, gelişme
yaşanmakla birlikte küresel tasfiyeci akımın tahribatı,
saldırıları, kuşatması devam etmektedir. Dünya komünist
hareketi hala güçsüz, dağınık, toparlanabilmiş değil. Bu
olgu, başlı başına tasfiyeciliğe, onun değişik türden
renklerine karşı verilen mücadeleyi zayıflattığı gibi tek tek
komünist partileri de tasfiyecilikten etkilenmeye açık hale
getirmektedir.
Birlik Devrimi ve atılımı en ağır siyasal
koşullarda gerek Türkiye'de gerekse de küresel alanda gemi azıya
alan tasfiyeci akıma karşı Marksizm Leninizm, Komünizm, Parti
ilkelerini ve bayrağını kararlılıkla yükselterek gerçekleşti.
Birlik Devrimi ve atılımı diğer şeylerin yanı sıra sosyalist
romantik, ütopik arayışları da mahkum etti...
Marksizm-Leninizm'in
sayısız biçimlerde tahrifine, proletaryadan ve uluslararası
proleter devrimin zaferinden kesilen umutların, yaşanan hayal
kırıklıklarının o günlerde değil de, daha sonra çeşitli
komünist partilerin saflarını etkilemesi bir olgudur. Ayrıca
partilerin yaşadıkları siyasi ve örgütsel yenilgilerin de rolü
burada kaydedilmelidir. Komünist partilerin niteliksel bozulmasının,
nitelik kaybının her zaman için partileri her renkten oportünizme
açık hale getirdiğini; bir
başka sınıfın kulvarına
soktuğu yerel, kısmi bir olgu değil, deneylerin gösterdiği gibi
genel, uluslararası bir olgudur. Dünya tarihinin en yetkin partisi
SBKP bile bundan kurtulamamıştır. Kapitalist/revizyonist blogun
yıkılmasından sonra Uluslararası Komünist Hareket'in yaşadığı
yıkımlardan da bu olguyu, çarpıcı bir şekilde görmekteyiz.
Çağımızda komünist partilerin bu tehlike ve tehditlerle her
zaman, özellikle de köklü alt-üst oluşlar ve dönemeçlerde
mücadele etmesi, ideolojik ve siyasal uyanıklıklarını diri
tutması gerektiği kesindir. Kendisini komünist temeller üzerinde
üretemeyen, yenilenip gelişemeyen komünist partilerin zaman
içerisinde Leninist proletarya partisi teorini de hedef tahtasına
oturması kaçınılmazdır. Marksizm Leninizm, proletarya
partilerini proleter devrimde proletaryanın önderliğinin
örgütlenmesi, nihai hedefe kilitlenmiş proletaryanın en yüksek
örgüt biçimi değil de, proletaryanın artçı birliği gibi gören
anlayışlarda olduğu gibi, onu, ''öncü feda birliği'' olarak
gören teori ve pratikleri de kabul etmez.
''Öncü
feda birliği'' tanımlaması, devrimci demokratik karaktere
sahiptir. Tıpkı komünist partisini, komünist
hareket ile işçi sınıfı hareketinin birleşmesi
olarak
kavramayan, proletaryayı teori ve pratiğinin merkezine
almayan
teori ve pratikte olduğu gibi. Burada dile gelen ve getirilen şey,
teori ve programın yanısıra strateji ve taktiğin merkezine
proletaryayı koymadan, işçi sınıfı çalışmasını temel
almadan, sınıfla ilişkilenmeyi ideolojik
önderlik düzeyiyle***,
ideolojik öncülük düzeyiyle sınırlayan zihniyet ve duruştur.
Bu teori ve pratik postMarksizmin ve halkçı devrimciliğin teori ve
pratiğidir. Feda birliği müfrezesi perspektifi, küçük
burjuvazinin romantik devrimciliğinin teorik ve pratik
perspektifidir. ''Öncü feda birliği'' anlayışı komünist
hareketin Birlik Devrimi Belgeleri'de ortaya konulan parti teorisine
ve politik perspektifine de aykırıdır. Bu tür sağlıksız
formülasyon ve yönelimler komünist hareketi etkileyen tasfiyeci
rüzgarlarla bağlıdır. Konjoktürel kaynağı, halkçılık ve
postMarksizmdir. Proletaryanın temsilini ideolojik temsile
indirgeyen teori ve pratiklerle sınıfın öncüsünü ''öncü feda
birliği''ne indirgeyen teori ve pratikler arasında içsel
bir
birlik
vardır
ve bu, öncüdeki oportünist sapmanın görüngülerinden birisidir.
Komünist partilerde legalizme doğru çubuğu büken eğilimler
ortaya çıkabileceği gibi çubuğu öncü savaşa doğru çubuğu
büken tasfiyeci eğilimler de çıkabilir. Komünist partilerde
sınıfa önderliğini ideolojik öncülük anlayışına indirgeyen,
''nerde hareket orada bereket'' diyen, proletaryanın yerine
ezilenleri, proletaryanın komünist partisi yerine ''ezilenlerin
Marksist partisi''ni geçirmeye yönelen, oportünizmin sağ ve
''sol'' biçimleri son tahlilde ortak bir zeminde birleşmektedirler.
Bu ortak zemin, kendiliğindenlik önünde boyun eğiştir.
Oportünizm hangi biçimde ortaya çıkarsa çıksın, içeriği,
kendiliğinden hareket önünde boyun eğişdir,
kendiliğindenciliktir. Bu olgu, sağ ve ''sol'' biçimlerde,
revizyonizm biçiminde orya çıkan akımların ve zihniyetlerin
Marksizm Leninizm ve proletarya karşısında küçük burjuva
konumlanmasına yol açar. Komünist hareket bu vb. eğilimlerle
kendi arasına sınır çizgisi çekmeye her zaman özel önem
vermelidir. Sınır çizgilerinin belirsizleşmesine izin
vermemelidir. Kanımızca tüm bunlar ideolojik mücadelenin
konusudur...
Marksist
Leninist bir komünist parti, proletaryanın öncü feda birliği
değil, aksine proletaryanın genelkurmayıdır.
Görevi de ''öncü feda birliği'' olarak kendisini kahramanca da
olsa feda etmek değil, proletaryanın devrim ve sosyalizm kavgasını
nihai
amacına bağlı
kalarak zaferle taçlandırmaktır.
Komünist partisi, Stalin'in vurguladığı gibi,
''proletaryanın öncü müfrezesidir.'' ''Parti işçi sınıfının
örgütlü müfrezesidir.'' ''Parti, proletaryanın sınıf örgütünün
en yüksek biçimidir.'' Parti, ''proletarya iktidarının
aracıdır.'' Parti, ''hiziplerin varlığıyla bağdaşmayan irade
ve eylem birliği''dir. Parti, oportünizmden ve oportünist
unsurlardan arınarak gelişip güçlenen proletaryanın öncü
müfrezesidir. Evet, komünist partiler fedai örgütü değildir.
Marksizm Leninizm, komünist partileri proletaryanın
öncüsü, en yüksek örgüt biçimi olarak tanımlar ve günlük
devrimci çalışmasında da partilerin buna göre konumlanmasını
ve savaşmasını ister. Teorisi ve programı ile gündelik politik
çalışmaları arasındaki bağı da bu tarzda kurar. Komünist
partiler, söz konusu misyonlarına bağlı kalarak kendilerine düşen
her türlü fedakarlığı da yapar. Davaya, kavgaya, ideallerine
tutkuyla bağlı öncü bir savaş birliği kurmak ve savaşçılarını
da bu ruhla yetiştirmek onların asli görevidir.
Engels'in
dediği gibi, ''Politikada
şairane sempatilerin yeri yoktur.’’
Bilimsel
sosyalizm, romantik sosyalizmden kopuşarak bilimsel
sosyalizm haline
gelmiştir ve Marksizm
Leninizm'de ''ütopyacılığın
zerresi yoktu''r.
''AÇIKTIR
Kİ, bütün
ütopyalara
ve ütopyaların herbirine
düşman
olan marksistler''in (Lenin, İki Ütopya, kurcep@gmx.net)
bu perspektifini yadsımak oportünizmden başka bir şey değildir.
Küçük
burjuvazinin romantizmi ve ''Devrimci maceracılığın'' romantik
devrimciliği Marx ve Lenin ve Uluslararası Komünist Hareket
tarafından her zaman mahkum edilmiştir. Geçmişten bu yana, küçük
burjuva sınıfın aydın umutsuzluğu ve hayal kırıklığında
somutlaşan eğilimleri proletaryayı küçük burjuvazinin saflarına
davet edegelmişlerdir. Teori ve tarihsel deneyim, opotünizmin bu
biçimini de mahkum etmiştir. Bu bağlam içerisinde komünist
partiler '' proletaryanın öncü feda müfreze''si olarak görülemez,
tanımlanamaz. Bu tür perspektifler mantıki
sonuçlarına kadar giderse ya da ilerletilirse, nihai
olarak varılacak yer devrimci-demokrasidir.
Evet,
komünist teori ve politikada romantizme yer yoktur. Duygulara,
hayalciliğe, ahlakçılığa dayanan ve bu değerleri gerçekliğin
yerine, bilimsel aklın yerine geçiren teori ve politikalar
proletaryaya, Marksizm-Leninizm'e aykırıdır. Komünistler
kavramları keyfice kullanamazlar. ''Politikada,
tıpkı bilimde olduğu gibi, insan her şeyi olduğu gibi kabul
etmeyi öğrenmek zorundandadır.''
(Engels)
Komünist partiler, politikalarını duygulara değil, nesnel gerçeğe
dayandırırlar. Romantizm, ne Marksist Leninist teorinin ne komünist
partinin, dolayısıyla ne de Leninist çalışma tarzının bir
bileşeni
değildir.
Komünistler devrimci romantik politikalarla, öncü feda bölüğü
anlayışıyla siyaset yapmaz. Komünistler ve komünist partilerin
yüreği
beynindedir;
komünist akıl yüreği de terbiye eder, böylece kafa ve yüreğin
sentezini
kurar.
Yürek gücüyle, iman gücüyle yapılan devrimcilik komünist
devrimcilikle bağdaşmaz. Komünist partisi enternasyonal
proletaryanın bilinçli müfrezesidir ve daima gerçek ilişkilere
göre, olması istenene değil, olana göre politika yapar.
Komünistleri subjektivizmden, romantizmden, sol oportünist
iradecilikten koruyan şey de budur.
Lenin'in dediği gibi;
"Sadece
belli bir toplumun istisnasız bütün sınıfları arasındaki
ilişkilerin tümünün nesnel bir değerlendirmesi ve dolayısıyla
da o toplumun eriştiği nesnel gelişme düzeyinin ve o toplumun
diğer toplumlarla olan ilişkilerinin değerlendirilmesi, öncü
sınıfın doğru taktikleri için bir temel olabilir"
Küçük burjuva romantizmi,
kapitalizmde yok olmaya doğru giden, proleterleşmeye mahkum, umudu
kırılmış, geleceği olmayan küçük burjuvazinin duygusal
haykırışıdır. Devrimci romantizmin felsefi temeli idealizmdir,
sujektif idealizmdir. Umutsuzluk ve yenilgi, geleceksizlik küçük
burjuvazinin karakteridir. Aydın ve yarı-aydın umutsuzluğu ve düş
kırıklığı, devrimin kitlelerin eseri, proletaryanın devrim ve
komünizm savaşımının önderi olduğunu anlayamaz. Bilincin,
öncünün iradesinin nesnel toplumsal gelişme yasalarına dayanarak
aktif değiştirici gücünü somutlaştırdığını kavrayamaz.
Gizli ya da açık tarihin yapıcısının irade, öncü savaş
olduğunu düşünür. Sınıfa ve kitlelere güvenmez. Bu küçük
burjuvazinin sınıf karakterinin yansıma biçimlerinden birisidir.
Bu olgu, komünist devrimci iradenin önemini anlayamayan ve felsefi
temeli kaba materyalizm olan sağ oportünist sapmalar gibi
oportünizmin sosyalizm maskesi giymiş biçimlerinden birisidir.
Bu
ütopik ve duygusal çıkış ve savunu, aynı zamanda çağımızın
merkezinde duran, geleceği elde tutan, yeni dünyayı kuracak tek
sınıf, tek
sosyalist sınıf
olan
proletaryaya
karşı
da bir çıkış, bir isyandır. Kapitalist toplumda ara ve geçici
bir sınıf olan küçük burjuvazi, istikrarsız, tutarsız, bir
uçtan öteki uca savrulan bir sınıftır. O, kimi zaman en keskin
Marksist Leninist geçinir, kimi zaman Marksizm-Leninizm düşmanlığını
sosyalist, komünist lafazanlıkla örtmeye çalışarak ona
saldırır. Teoriyi revize eder. Proletarya partisini küçük
burjuva halkçı bir partiye dönüştürmek ister. Proletaryayı
politik ereklerine ulaşmak için kendine yedeklemek ister. Nesnel ve
denetlenebilir veriler üzerinde politika ve öncülük yapmak
yerine, duygulara, romantik özlemlere dayanarak kendini var etmeye
çalışır. Komünist partisinin yerine ''proletaryanın öncü feda
birliği''nin, proletaryanın yerine ezilenlerin geçirilmesi, ''21.
asrın sosyalizmi'' söylemi ve yönelimi Marksizm-Leninizm'le
bağdaşmak bir yana küçük burjuva sınıfının teorik ve politik
perspektifini yansıtır. Komünist bir partinin görevi,
komünistlerin görevi nerde ortaya çıkarsa çıksın oportünizmin
her biçimine karşı ideolojik mücadele yürütmektir.
Marks'ın sözlerinde cisimleşen
bilimsel bakış açısı ve yöntem bütün görüngülerin
incelenmesinde, bilince çıkarılmasında örnek alınmalıdır;
“Dış
görünüş ile şeylerin özü eğer doğrudan doğruya çakışsaydı,
her türlü bilim gereksiz olurdu.”
*Bu yazı yeniden düzenlenerek yayınlanmıştır.
**Kesintisiz Devrim ve İktidar Sorunu, Hasan Ozan, s.
37, Sınırsız Yayıncılık, Ankara 2014
*** Age, s. 43
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder