Translate

16 Eylül 2019 Pazartesi

KOMÜNİST PARTİSİ PROLETARYANIN ''ÖNCÜ FEDA BÖLÜĞÜ'' MÜDÜR!*
Komünist parti, ''proletaryanın öncü müfrezesidir.''
''Bizim Müller'in uyguladığı yöntem, yaşamın her alanında görülen romantizmin tipik bir örneğidir. Bunlar şeylerin en yüzeysel görünüşlerinden derlenen günlük önyargılardan oluşurlar. Ardından da, bu yanlış ve basmakalıp içeriğin, esrarlı bir ifade tarzıyla 'yüceltilmesi' ve ululaştırılması işi kalıyor.”
MK adına kamuoyuna yapılan bir açıklama ile MLKP'nin 6. Kongresi'nin yapıldığını öğrendik. Öncelikle başarılar diliyoruz. Ağır siyasal koşullar altında bir kongrenin toplanmış olması kendi başına devrimci bir kazanım ve başarıdır. Kongre belgeleri yayınladığında kongrenin kararlarını öğrenme şansımız olacaktır.
Kongre duyurusunda komünist öncü, ''proletaryanın öncü feda bölüğü'' olarak tanımlanıyor. Bu tanımlamayı teorik ve ilkesel açıdan yanlış buluyoruz.
Komünist parti nedir? Komünist partileri proletaryanın öncü feda bölüğü müdür? Komünist partilerin sınıfsal ve tarihsel misyonu nedir? Marksizm Leninizm proletarya partilerini sınıfın öncü feda bölüğü olarak mı tanımlar?
Parlak slogan ve formüllerin, söylemin Marksizm Leninizm ile bağdaşıp bağdaşmadığına her zaman için özel bir dikkat gösterilmelidir. Bilinir, parıldayan her şey altın değildir.
''Kavramlar, teorileştirmeler, kategoriler hareketli nesnel gerçeği bilimsel bakımdan aslına en yakın ya da tam olarak yansıttığı, ifade ettiği oranda bilimsel bakımdan anlamlı ve değerlidirler. Unutmamalıyız ki yeni tip burjuva ideolojinin son saldırı dalgasını, örneğin 1980’ler öncesi tarih kesitinden, çok daha derin ve çarpıcı ayıran olgularından birisi de kavramların, nesnel ekonomik-toplumsal, sınıfsal ve bilimsel içeriğinden koparılarak iğdiş edilmesi ve çok amaçlı, çok anlamlı, çok katlı ilkesiz ve belirsiz bir tarzda kullanılmasıdır.''**
Sınıflı bir dünyada ve toplumda yaşıyoruz; sınıflar üstü ya da dışı bir düşünce yoktur. Her sınıf doğayla, toplumla, tarihle, düşünceyle kendi sınıfsal çıkarlarının ifadesi olan özgün bir dille ilişkilenir. Sınıfların literatürleri, kavramları, sloganları, söylemleri, ilk anda ister görünsün isterse görünmesin, bir sınıf karakterine sahiptir. Sözleri, sloganları, kavramları dilediğimizce kullanamayız. Onların nesnel bir doğası vardır. Bunları kendi subjektivizmimizin eseri olabilecek anlamlar kazandırarak kalem oynatamayız. Nesnel ve denetlenebilir veriler ve analizler üzerinden söylemin, sloganların, tanımlamaların karakterini, verdiği mesajları incelemek, aydınlatmak zorundayız. Lenin'in dediği gibi, ''İnsanlar her zaman siyasetteki aldatmaların ve aldanmaların aptal kurbanları olmuşlardır ve bütün ahlâksal, dinsel, siyasal ve toplumsal sözler, bildiriler ve vaatler arkasındaki şu ya da bu sınıfın çıkarlarını aramayı öğrenmedikleri sürece de, böyle kalacaklardır.” Bu gerçek, komünist partilerin tanımlanması için de geçerli ve yol göstericidir.
Herhangi bir komünist partinin feda ruhunu temsil etmesi, sınıfı ve kitleleri kendi öz çıkarları için her türlü fedakarlığa çağırması nesnelerin doğası gereğidir. Böyle bir fedakarlık olmadan devrim ve komünizm savaşımı zafere ulaşamaz. Ancak proletaryanın asgari ve azami amaçları için fedakarca savaşması ile onun öncüsünün ''öncü feda birliği'' olararak tanımlanması iki farklı şeydir. Bu ikinci tanım, Marksizm Leninizm'le bağdaşmaz. Komünist partiler, kendilerini feda etmek için kurulan feda müfrezeleri değildir. Onlar, devrim ve sosyalizm mücadelesini zafere eriştirmek ereğiyle kurulmuş partilerdir. Kendini feda etmekle hiçbir komünist parti sınıfsal amaçlarına ulaşamaz. Komünist partiler devrimin fedaileri, fedai örgütleri değildir. Cesaretin, yiğitliğin, fedakarlığın savaş yeteneneğiyle, deneyimle, komünist akılla, geçmişten gelecek için dersler çıkararak yürümekle birleşmesi gerekir. Yapılması gereken ve yapılan fedakarlığın zaferinin ön koşulu bu sentezde ifadesini bulur. Temel ve belirleyici olan proletarya partisinin kendisini ''öncü feda birliği'' olarak feda etmesi değil, proletaryanın asgari ve azami amaçlarının zaferi için tarihsel ve güncel görevlerini başarıyla yerine getirmesidir. Soruna bu perspektiften bakmayan, bilince çıkarmayan, pratik-siyasi hattını da bu eksende kurmayan ve geliştirmeyen komünist öncü güçler giderek kendi öz sınıfsal temellerinden koparlar. Bu durum devrimci niyetlerle ilişkili değildir. Burada da belirleyici olan nesnel gerçeklerdir. Uluslararası Komünist Hareket'in tarihsel deneyimi de komünist partilerin narodnizm ve benzeri akımların ideolojisine ve etkilerine karşı mücadele içerisinde gelişip güçleneceğini kanıtlar. Türkiye ve Kürdistan komünistlerinin 68 ve71 devrimci hareketinin devrimci romantizminden öğreneceği çok şey vardır ama yürünmesi gereken yol, daima enternasyonal proletaryanın yoludur.
Marksizm Leninizm bir bilimdir, bilimsel komünist aklın yerine duyguları, sezgileri, devrimci kahramanlığı, öncü feda birliği teori ve pratiklerini geçirmez. Marksizm Leninizm proletaryanın dünya görüşüdür ve proletaryanın kurtuluş hareketinin teorisi olarak her türlü teolojik romantizmi, ahlakçı perspektifleri reddeder. Doğayla, toplumla, insanla, sınıflarla, düşünceyle, duygular dünyasıyla, dinle, mistisizmle ilişkisinde ve duruşunda komünist akla, eleştiri gücüne, proletaryaya ve bu temelde dünyayı değiştirme teori ve pratiğine dayanır. Dolayısıyla komünizm adına devrimci-demokratik romantik, popülist sözler, sloganlaştırmalar Marksizm Leninizm adına savunulamaz.
Marksizm Leninizm bir din, komünist partilerde dinsel bir hareket değildir, orada hiçbir kutsallığa yer yoktur. O, özel mülkiyet dünyasına ve özel mülkiyet dünyasının her biçimine karşı devrimci bilimsel başkaldırı harekatıdır ve doğası gereği nihai hedefi de her türden özel mülkiyet dünyasından kopuşu amaçlayan sınıfsız toplumdur (komünizm). Bilindiği gibi küçük burjuva devrimci demokrasinin özellikle bir kesimi yaratılan ya da yaratılmaya çalışılan kutsallıklar ve doğmalar zırhıyla gerçekte sonuna kadar tek devrimci sınıf olan proletaryaya ve onun dünya görüşü olan Bilimsel Komünizme reddiye yazarak politik mücadelelerini yürütmüşlerdir. Devrimci-demokrasi, daima Marksizm-Leninizm'in yerine, küçük burjuva ütopik, romantik, ahlakçı, halkçı, nerede hareket orada bereket diyen teori ve pratikleri geçirmeye çalışmıştır. Kuşkusuz ki genel bir Marksist Leninist söylemin ardına gizlenmeye çalışarak. Oportünistlerin değişik türden oportünist eğilimlerle uzlaşması, bir sınıf kardeşliği ile davranması, Bilimsel Komünizmin teori ve pratiğini tasfiye etmesi eşyanın doğası gereğidir. Bir elini burjuvaziye, diğer elini proletaryaya uzatan sosyalizm maskesi takmış oportünist akımlar iki sandalyeye oturarak kendilerini var edegelmişlerdir. Dünya çapında proletarya sosyalizminin atağa geçtiği, devrim ve sosyalizm dalgasının geliştiği koşullarda bu olgu, daha çarpıcı biçimler almıştır daima...
Dünya devrimi, 1980'lerin birinci yarısından itibaren gerilemeye başlamıştı. 89-91 kesitinde kapitalist/revizyonist bloğun yıkılışıyla, dünya devrimi dibe vurdu. Dünya devriminin geçici yenilgisi aynı zamanda dünya komünist hareketinin tasfiyesinde ve sosyalizmin prestijinin dibe vurmasında cisimleşti. Yenilgi ve dolu dizgin gericiliğin baskısının ürünü olan ve odağına da Marksizm-Leninizm'i, proletaryayı, Uluslararası Komünist Hareket'i, Ekim Devrimini ve ardıllarını koyan, dünya proleter devrimine karşı sayısız biçimlerde saldıran tasfiyeci dalga şaha kalktı... ''Elveda proletarya, Marksizm-Leninizm, dünya devrimi'', ''tarihin sonu'' haykırışları dört bir yanı sardı. Dünya çapında yaşanan çok önemli alt-üst oluşlar bilimsel bakımdan yeterince anlaşılamadı. Dünya proleter devriminin önünü açacak teorik çalışma ve üretim, politika yapılamadı, geliştirilemedi... Bu durum, komünist parti ve grupların kendisini yenilemesini önlediği gibi komünist örgütlerin şu veya bu tarih kesitinde yolundan sapmasına vb. yol açtı; bu tehlikenin geçtiği ise zaten iddia edilemez. Dünya çapında 2000'lerden bu yana proletarya ve halkların mücadelesinde bir canlanma, gelişme yaşanmakla birlikte küresel tasfiyeci akımın tahribatı, saldırıları, kuşatması devam etmektedir. Dünya komünist hareketi hala güçsüz, dağınık, toparlanabilmiş değil. Bu olgu, başlı başına tasfiyeciliğe, onun değişik türden renklerine karşı verilen mücadeleyi zayıflattığı gibi tek tek komünist partileri de tasfiyecilikten etkilenmeye açık hale getirmektedir.
Birlik Devrimi ve atılımı en ağır siyasal koşullarda gerek Türkiye'de gerekse de küresel alanda gemi azıya alan tasfiyeci akıma karşı Marksizm Leninizm, Komünizm, Parti ilkelerini ve bayrağını kararlılıkla yükselterek gerçekleşti. Birlik Devrimi ve atılımı diğer şeylerin yanı sıra sosyalist romantik, ütopik arayışları da mahkum etti...
Marksizm-Leninizm'in sayısız biçimlerde tahrifine, proletaryadan ve uluslararası proleter devrimin zaferinden kesilen umutların, yaşanan hayal kırıklıklarının o günlerde değil de, daha sonra çeşitli komünist partilerin saflarını etkilemesi bir olgudur. Ayrıca partilerin yaşadıkları siyasi ve örgütsel yenilgilerin de rolü burada kaydedilmelidir. Komünist partilerin niteliksel bozulmasının, nitelik kaybının her zaman için partileri her renkten oportünizme açık hale getirdiğini; bir başka sınıfın kulvarına soktuğu yerel, kısmi bir olgu değil, deneylerin gösterdiği gibi genel, uluslararası bir olgudur. Dünya tarihinin en yetkin partisi SBKP bile bundan kurtulamamıştır. Kapitalist/revizyonist blogun yıkılmasından sonra Uluslararası Komünist Hareket'in yaşadığı yıkımlardan da bu olguyu, çarpıcı bir şekilde görmekteyiz. Çağımızda komünist partilerin bu tehlike ve tehditlerle her zaman, özellikle de köklü alt-üst oluşlar ve dönemeçlerde mücadele etmesi, ideolojik ve siyasal uyanıklıklarını diri tutması gerektiği kesindir. Kendisini komünist temeller üzerinde üretemeyen, yenilenip gelişemeyen komünist partilerin zaman içerisinde Leninist proletarya partisi teorini de hedef tahtasına oturması kaçınılmazdır. Marksizm Leninizm, proletarya partilerini proleter devrimde proletaryanın önderliğinin örgütlenmesi, nihai hedefe kilitlenmiş proletaryanın en yüksek örgüt biçimi değil de, proletaryanın artçı birliği gibi gören anlayışlarda olduğu gibi, onu, ''öncü feda birliği'' olarak gören teori ve pratikleri de kabul etmez.
''Öncü feda birliği'' tanımlaması, devrimci demokratik karaktere sahiptir. Tıpkı komünist partisini, komünist hareket ile işçi sınıfı hareketinin birleşmesi olarak kavramayan, proletaryayı teori ve pratiğinin merkezine almayan teori ve pratikte olduğu gibi. Burada dile gelen ve getirilen şey, teori ve programın yanısıra strateji ve taktiğin merkezine proletaryayı koymadan, işçi sınıfı çalışmasını temel almadan, sınıfla ilişkilenmeyi ideolojik önderlik düzeyiyle***, ideolojik öncülük düzeyiyle sınırlayan zihniyet ve duruştur. Bu teori ve pratik postMarksizmin ve halkçı devrimciliğin teori ve pratiğidir. Feda birliği müfrezesi perspektifi, küçük burjuvazinin romantik devrimciliğinin teorik ve pratik perspektifidir. ''Öncü feda birliği'' anlayışı komünist hareketin Birlik Devrimi Belgeleri'de ortaya konulan parti teorisine ve politik perspektifine de aykırıdır. Bu tür sağlıksız formülasyon ve yönelimler komünist hareketi etkileyen tasfiyeci rüzgarlarla bağlıdır. Konjoktürel kaynağı, halkçılık ve postMarksizmdir. Proletaryanın temsilini ideolojik temsile indirgeyen teori ve pratiklerle sınıfın öncüsünü ''öncü feda birliği''ne indirgeyen teori ve pratikler arasında içsel bir birlik vardır ve bu, öncüdeki oportünist sapmanın görüngülerinden birisidir. Komünist partilerde legalizme doğru çubuğu büken eğilimler ortaya çıkabileceği gibi çubuğu öncü savaşa doğru çubuğu büken tasfiyeci eğilimler de çıkabilir. Komünist partilerde sınıfa önderliğini ideolojik öncülük anlayışına indirgeyen, ''nerde hareket orada bereket'' diyen, proletaryanın yerine ezilenleri, proletaryanın komünist partisi yerine ''ezilenlerin Marksist partisi''ni geçirmeye yönelen, oportünizmin sağ ve ''sol'' biçimleri son tahlilde ortak bir zeminde birleşmektedirler. Bu ortak zemin, kendiliğindenlik önünde boyun eğiştir. Oportünizm hangi biçimde ortaya çıkarsa çıksın, içeriği, kendiliğinden hareket önünde boyun eğişdir, kendiliğindenciliktir. Bu olgu, sağ ve ''sol'' biçimlerde, revizyonizm biçiminde orya çıkan akımların ve zihniyetlerin Marksizm Leninizm ve proletarya karşısında küçük burjuva konumlanmasına yol açar. Komünist hareket bu vb. eğilimlerle kendi arasına sınır çizgisi çekmeye her zaman özel önem vermelidir. Sınır çizgilerinin belirsizleşmesine izin vermemelidir. Kanımızca tüm bunlar ideolojik mücadelenin konusudur...
Marksist Leninist bir komünist parti, proletaryanın öncü feda birliği değil, aksine proletaryanın genelkurmayıdır. Görevi de ''öncü feda birliği'' olarak kendisini kahramanca da olsa feda etmek değil, proletaryanın devrim ve sosyalizm kavgasını nihai amacına bağlı kalarak zaferle taçlandırmaktır.
Komünist partisi, Stalin'in vurguladığı gibi, ''proletaryanın öncü müfrezesidir.'' ''Parti işçi sınıfının örgütlü müfrezesidir.'' ''Parti, proletaryanın sınıf örgütünün en yüksek biçimidir.'' Parti, ''proletarya iktidarının aracıdır.'' Parti, ''hiziplerin varlığıyla bağdaşmayan irade ve eylem birliği''dir. Parti, oportünizmden ve oportünist unsurlardan arınarak gelişip güçlenen proletaryanın öncü müfrezesidir. Evet, komünist partiler fedai örgütü değildir.
Marksizm Leninizm, komünist partileri proletaryanın öncüsü, en yüksek örgüt biçimi olarak tanımlar ve günlük devrimci çalışmasında da partilerin buna göre konumlanmasını ve savaşmasını ister. Teorisi ve programı ile gündelik politik çalışmaları arasındaki bağı da bu tarzda kurar. Komünist partiler, söz konusu misyonlarına bağlı kalarak kendilerine düşen her türlü fedakarlığı da yapar. Davaya, kavgaya, ideallerine tutkuyla bağlı öncü bir savaş birliği kurmak ve savaşçılarını da bu ruhla yetiştirmek onların asli görevidir.
Engels'in dediği gibi, ''Politikada şairane sempatilerin yeri yoktur.’’ Bilimsel sosyalizm, romantik sosyalizmden kopuşarak bilimsel sosyalizm haline gelmiştir ve Marksizm Leninizm'de ''ütopyacılığın zerresi yoktu''r. ''AÇIKTIR Kİ, bütün ütopyalara ve ütopyaların herbirine düşman olan marksistler''in (Lenin, İki Ütopya, kurcep@gmx.net) bu perspektifini yadsımak oportünizmden başka bir şey değildir. Küçük burjuvazinin romantizmi ve ''Devrimci maceracılığın'' romantik devrimciliği Marx ve Lenin ve Uluslararası Komünist Hareket tarafından her zaman mahkum edilmiştir. Geçmişten bu yana, küçük burjuva sınıfın aydın umutsuzluğu ve hayal kırıklığında somutlaşan eğilimleri proletaryayı küçük burjuvazinin saflarına davet edegelmişlerdir. Teori ve tarihsel deneyim, opotünizmin bu biçimini de mahkum etmiştir. Bu bağlam içerisinde komünist partiler '' proletaryanın öncü feda müfreze''si olarak görülemez, tanımlanamaz. Bu tür perspektifler mantıki sonuçlarına kadar giderse ya da ilerletilirse, nihai olarak varılacak yer devrimci-demokrasidir.
Evet, komünist teori ve politikada romantizme yer yoktur. Duygulara, hayalciliğe, ahlakçılığa dayanan ve bu değerleri gerçekliğin yerine, bilimsel aklın yerine geçiren teori ve politikalar proletaryaya, Marksizm-Leninizm'e aykırıdır. Komünistler kavramları keyfice kullanamazlar. ''Politikada, tıpkı bilimde olduğu gibi, insan her şeyi olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmek zorundandadır.'' (Engels) Komünist partiler, politikalarını duygulara değil, nesnel gerçeğe dayandırırlar. Romantizm, ne Marksist Leninist teorinin ne komünist partinin, dolayısıyla ne de Leninist çalışma tarzının bir bileşeni değildir. Komünistler devrimci romantik politikalarla, öncü feda bölüğü anlayışıyla siyaset yapmaz. Komünistler ve komünist partilerin yüreği beynindedir; komünist akıl yüreği de terbiye eder, böylece kafa ve yüreğin sentezini kurar. Yürek gücüyle, iman gücüyle yapılan devrimcilik komünist devrimcilikle bağdaşmaz. Komünist partisi enternasyonal proletaryanın bilinçli müfrezesidir ve daima gerçek ilişkilere göre, olması istenene değil, olana göre politika yapar. Komünistleri subjektivizmden, romantizmden, sol oportünist iradecilikten koruyan şey de budur.
Lenin'in dediği gibi;
"Sadece belli bir toplumun istisnasız bütün sınıfları arasındaki ilişkilerin tümünün nesnel bir değerlendirmesi ve dolayısıyla da o toplumun eriştiği nesnel gelişme düzeyinin ve o toplumun diğer toplumlarla olan ilişkilerinin değerlendirilmesi, öncü sınıfın doğru taktikleri için bir temel olabilir"
Küçük burjuva romantizmi, kapitalizmde yok olmaya doğru giden, proleterleşmeye mahkum, umudu kırılmış, geleceği olmayan küçük burjuvazinin duygusal haykırışıdır. Devrimci romantizmin felsefi temeli idealizmdir, sujektif idealizmdir. Umutsuzluk ve yenilgi, geleceksizlik küçük burjuvazinin karakteridir. Aydın ve yarı-aydın umutsuzluğu ve düş kırıklığı, devrimin kitlelerin eseri, proletaryanın devrim ve komünizm savaşımının önderi olduğunu anlayamaz. Bilincin, öncünün iradesinin nesnel toplumsal gelişme yasalarına dayanarak aktif değiştirici gücünü somutlaştırdığını kavrayamaz. Gizli ya da açık tarihin yapıcısının irade, öncü savaş olduğunu düşünür. Sınıfa ve kitlelere güvenmez. Bu küçük burjuvazinin sınıf karakterinin yansıma biçimlerinden birisidir. Bu olgu, komünist devrimci iradenin önemini anlayamayan ve felsefi temeli kaba materyalizm olan sağ oportünist sapmalar gibi oportünizmin sosyalizm maskesi giymiş biçimlerinden birisidir.
Bu ütopik ve duygusal çıkış ve savunu, aynı zamanda çağımızın merkezinde duran, geleceği elde tutan, yeni dünyayı kuracak tek sınıf, tek sosyalist sınıf olan proletaryaya karşı da bir çıkış, bir isyandır. Kapitalist toplumda ara ve geçici bir sınıf olan küçük burjuvazi, istikrarsız, tutarsız, bir uçtan öteki uca savrulan bir sınıftır. O, kimi zaman en keskin Marksist Leninist geçinir, kimi zaman Marksizm-Leninizm düşmanlığını sosyalist, komünist lafazanlıkla örtmeye çalışarak ona saldırır. Teoriyi revize eder. Proletarya partisini küçük burjuva halkçı bir partiye dönüştürmek ister. Proletaryayı politik ereklerine ulaşmak için kendine yedeklemek ister. Nesnel ve denetlenebilir veriler üzerinde politika ve öncülük yapmak yerine, duygulara, romantik özlemlere dayanarak kendini var etmeye çalışır. Komünist partisinin yerine ''proletaryanın öncü feda birliği''nin, proletaryanın yerine ezilenlerin geçirilmesi, ''21. asrın sosyalizmi'' söylemi ve yönelimi Marksizm-Leninizm'le bağdaşmak bir yana küçük burjuva sınıfının teorik ve politik perspektifini yansıtır. Komünist bir partinin görevi, komünistlerin görevi nerde ortaya çıkarsa çıksın oportünizmin her biçimine karşı ideolojik mücadele yürütmektir.
Marks'ın sözlerinde cisimleşen bilimsel bakış açısı ve yöntem bütün görüngülerin incelenmesinde, bilince çıkarılmasında örnek alınmalıdır;
Dış görünüş ile şeylerin özü eğer doğrudan doğruya çakışsaydı, her türlü bilim gereksiz olurdu.”
*Bu yazı yeniden düzenlenerek yayınlanmıştır.
**Kesintisiz Devrim ve İktidar Sorunu, Hasan Ozan, s. 37, Sınırsız Yayıncılık, Ankara 2014
*** Age, s. 43


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder