“Üretici güçlerin bu gelişmesi, (daha şimdiden insanların güncel ampirik yaşantısının, yerel hayat planı üzerinde değil de dünya tarihi planı üzerinde cereyan etmesini içeren gelişmesi) katiyen vazgeçilemez, önce yerine gelmesi gereken bir pratik koşuldur, çünkü bu koşul olmadan, kıtlık, genel bir durum alır, ve gereksinmeyle birlikte zorunlu olan için mücadele yeniden başlar ve gene kaçınılmaz olarak aynı eski çirkefin içine düşülür. Bu koşul gene aynı şekilde, insan cinsinin evrensel ilişkileri, sadece, üretici güçlerin bu evrensel gelişmesi ile kurulabileceği için ve bir yandan bütün ülkelerde, aynı zaman içinde, ‘mülkiyetten yoksun’ yığın olayını doğurduğu için (evrensel rekabet), sonra bu ülkelerden her birini öteki ülkelerdeki altüst oluşlara bağımlı kıldığı için ve nihayet ampirik olarak evrensel olan, dünya tarihini yaşayan insanları yerel planda yaşayan bireylerin yerine koymuş olduğu için de sine qua non (olmazsa olmaz, zorunlu – ç.) bir pratik koşuldur. Bu koşul olmadığı takdirde: 1. komünizm ancak yerel bir görüngü olarak var olabilir; 2. bizzat insan ilişkilerinin güçleri, evrensel, bu yüzden de katlanılmaz olan güçler olarak gelişemezler, yerel batıl inançlardan doğan ‘koşullar’ olarak kalırlar; ve 3. değişimlerin her yayılması, yerel komünizmi ortadan kaldırır. Komünizm, ampirik olarak, ancak egemen halkların ‘ani’ ve aynı zamanda meydana gelen hareketi olarak mümkündür, bu da gene üretici gücün evrensel gelişmesini ve komünizme sıkı sıkıya bağlı dünya çapında değişimleri varsayar.” (Marx – Engels, Seçme Yapıtlar, C. 1, s. 42, açM.)
Revizyonistler, Troçkistler, Marks'ın bu alıntısına da dayanarak bir ya da birkaç ülkede sosyalizmin inşasının olanaklı olmadığını vurgular.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, dünya çapında devrim olgusu iki çağ gerçeği içerisinde incelenmek ve kavranmak zorundadır.
Marks'ın dünya çapında birleşik zamandaş proleter devrim teorisi burjuva demokratik devrimler çağında formüle edilerek geliştirilmiştir. Bu dönemde proleter devrim dünya çapında değil, Avrupa, İngiltere, ABD gibi kapitalist ülkelerle sınırlı bir devrim teorisiydi. Dünyanın geri kalanı feodal-köylü toplumlardı ya da sınırlı bir kesiminde sınırlı ölçekte bir kapitalistleşmeden bahsedilebilirdi. Kapitalist ülkeler arasındaki gelişmişlik düzeyinde önemli farklılıklara karşın, benzer nesnel ekonomik-toplumsal koşullara sahiptiler ve Avrupa devriminin karşısında Avrupa çapında birleşik-kutsal bir gerici ittifak vardı. Proleter devrimin nesnel koşulları da Avrupa'ya, İngiltere'ye, ABD'ye (''Batı'') özgüydü.
Lenin'in dünya proleter devrim teorisi Marks'a dayanmakla birlikte bu teorinin yeni çağda (emperyalizm ve proleter devrimler çağında) yenilenerek geliştirilmesini ifade etmektedir. Lenin'i, Leninizm'i açıktan ya da kapalı reddeden akımlar yeni somut tarihsel koşulları es geçerek Leninizm'i, emperyalizm ve proleter devrimler çağının Marksizmi olduğu nesnel gerçeğini kabul etmezler. Bu durumda II. Enternasyonal oportünizminin anti-Marksist teorisini militanca savunurlar, savunuyorlar. II. Enternasyonal oportünizminin teorisini Marksizm-Leninizm karşısına çıkaranlar Marksizm'den zaten kopmuştur. Lenin boşu boşuna ''Troçkizm tersyüz edilmiş Menşevizmdir'' dememiştir. Menşevikler, II. Enternasyonal oportünizmi, Kautskycilik, Troçkizm, Karl Korsch, A. Bordiga, T. Cliff vb. gibiler kendi teorilerini Marksizm olarak sunarak Leninizm'e, Ekim Devrimi'ne, Lenin ve Stalin'e, sosyalizmin inşasına saldırmış, Marks'ın teorisinin terkedildiğini vs. iddia etmiş ve ardılları da aynı yolun ve propagandanın sürdürücüleri olarak proletarya sosyalizmine karşı savaşmaya devam etmişlerdir; bugün de tablo budur.
Bu temel tarihsel nesnel gerçeği yadsıyan oportünist akımlar, teorinin Lenin tarafından yeniden üretilmesini hiçe sayarak kendilerini Marks-Engels'in sadık (!) öğrencileri olarak sunmaya devam ediyorlar. Bu propaganda ile proleterya devriminin nesnel ekonomik ve toplumsal koşullarının emperyalist dünya sistemi içerisinde eksiksiz oluştuğunu, olgunlaştığını, emperyalizmin proletarya devrimlerin öngünü olduğunu, emperyalizmin en zayıf halkası ya da halkalarının kırılması yolundan sosyalizme geçilebileceğini reddiyorlar.
Lenin ve Leninizm de komünizmi Marks ve Engels gibi ''evrensel'', ''dünya tarihi planı üzerinde'' bir sorun olarak kavrar. Komünizmi proleter dünya devriminin zaferine, sosyalizmden komünizme geçmeye bağlar. Marks gibi Lenin de dünya devrimine önderlik edecek, sosyalizm ve komünizmi kuracak tek devrimci sınıfın kapitalizmin temel ve özgül ürünü olan proletarya olduğunu savunur.
Emperyalizm ve proleter devrimler çağı olan çağımızda, Marks-Engels döneminden farklı olarak SSCB'de ve sosyalist kampta sosyalizm başarıyla inşa edildi. Başta SSCB olmak üzere sosyalist kampta açlık, kıtlık, işsizlik yaşanmak bir yana, işsizlik, açlık, cehalet ve kıtlık ortadan kaldırıldı, sosyalist sanayi kurularak geliştirildi. Kısaca hatırlatmak gerekirse, kapitalizmin az geliştiği, % 80'ni köylü olan bir ülkede (Rusya), alt ve üstyapıda feodal kalıntıların güçlü olduğu bir ülkede; I. Emperyalist Genel Paylaşım Savaşı'ndan yenilgi ve yıkımla çıkmış, Ekim Devrimi'nin zaferiyle başlayan devrilmiş gericiliğin başlattığı iç savaştan, hakeza bir düzine emperyalist ülkenin işgaline uğramış, üretici güçlerin yıkılmış olduğu Rusya'da, emperyalist kuşatma ve saldırılara karşın sosyalist sanayileşme, tarımın sosyalist temelde örgütlenmesi, kültür devrimi gerçekleştirilmiş, yüksek bir kültürel seviye yakalanmış; dahası Avrupa'nın birinci, dünyanın ikinci sanayi devi haline gelebilmiş, Hitler'in faşist savaş aygıtını ezebilmiş bir ülke yaratılabilmiştir.
Burjuvazi ve Troçkist vb. akımların ismini bile duyduklarında çıldırdıkları ve baş düşman ilan ettikleri Stalin'in formüle ettiği şu yasa, SSCB somutunda da yaşam bulmuş, tarihsel deneyim tarafından doğrulanmıştır.
''Sosyalizmin bir temel ekonomik yasası var mıdır?
Evet, vardır. Bu yasanın ana çizgileri ve istemleri nelerdir? Sosyalizmin temel ekonomik yasasının ana çizgileri ve istemleri aşağı yukarı şöyle formülleştirilebilir: üstün bir teknik temel üzerinde sosyalist üretimi durmadan geliştirerek ve yetkinleştirerek, bütün toplumun durmadan artan maddî ve kültürel gereksinmelerinin azamî tatminini sağlamak.''
Marksizm'i bir dogma olarak kavrayanların onun diyalektik materyalist (felsefi) içeriğini kavramadıkları çok açıktır. Böyle olunca tarihsel ve toplumsal gelişmenin dönemeçlerini ve teorinin geliştirilmesini, eskimiş önermelerinin değiştirilmesi gerektiğini de reddederler. Marksizm'in tarihsel materyalizmi yadsınarak somut tarihsel gelişmeler, çağsal değişiklikler bilince çıkarılamaz. Onlar Marksizmin bilimsel karakterini anlamaktan uzaktırlar. Lenin, yeni çağ olgusu temelinde Marksizm'i geliştirirken Marksizm'in temel ilkelerine, özsel devrimci diyalektiğine dayandı, yani teoriyi geliştirme adına keyfiyetten yola çıkmadı. Marksizm'i yenileme adına, ''yaratıcı Marksizm'' adına onun diyalektik materyalist yöntemini, teorik temellerini, ilkelerini tasfiye etmedi, aksine buna dayanarak yeni çağın Marksizmini, Leninizm'i kurdu. Teori ile pratiğin birliğine dayanan politik mücadele ve eylemin başarısı, Büyük Ekim Devrimi'nin zaferinde ve sosyalist inşa sürecinde somutlaştı.
Bu tarihsel ve toplumsal ve evrensel olgulara karşın, burjuva kurnazlığına sığınarak, bu gerçekleri yok sayarak Marks'tan söz konusu alıntıyı yaparak Marksizm-Leninizm'e, Stalin ve sosyalist inşaya, III. Enternasyonal'e saldırmak teori ve tarih çarpıtıcılığından ve dünya proleter devrimine karşı burjuva cephede savaşmaktan başka anlama gelmez.
Bugün dünyamız küçülmüş kapitalist bir kente dönüşmüştür. Toplumsal üretici güçler, Marks ve Lenin döneminden çok daha yüksek bir gelişme aşamasına ulaşmıştır. Dünya bugün tarihte görülmemiş ölçekte kapitalist ve proleter olarak bölünmüştür. Üretimin toplumsal karakteri ile el koymanın kapitalist biçimi arasındaki uzlaşmaz karşıtlık ''küreselleşmiş'', alabildiğine keskinleşmiştir. Üretici güçler, üretim küresel ölçekte örgütlenmektedir. Üretim uluslararasılaşmıştır. Artık dünya pazarının ağı dışında bir köy bile kalmamıştır diyebiliriz. Üretim, bilimsel-teknik devrim, toplumsal sorunlar, çevre, uzay sorunsalı küresel ölçekte ele alınmak zorundadır. Kapitalizm ile sosyalizm, proletarya ile burjuvazi arasındaki mücadelenin nesnel temelini emek sermaye temel çelişkisi oluşturmaktadır. Ulusal sorunların, kültürel kimlik sorunlarının, çevre sorunu, anti-emperyalist demokratik halkçı sorunların çözümü bu nesnel temel üzerinde dünya proleter devriminine daha derin ve daha geniş bir çizgide bağlı hale gelmiştir. Merkezinde proletaryanın durduğu dünya devrim cephesi bağlamında proletarya ile halklar, ezilenler arasındaki bağlaşmanın maddi ve politik temeli daha keskin bir olguya dönüşmüştür...
Çağımızın, emperyalizm ve proleter devrim çağının tüm temel sorunları ancak ''dünya tarihsel planda'', ''evrensel ölçekte'' çözülmek zorundadır. Lenin'in çözümlediği çağ gerçeğinde proleter devrimin zaferi sorunu, bugün dünden çok daha yoğun, keskin pratik-politik bir soruna dönüşmüştür. Ekim Devrimi olgusu bu gerçeğin isyanı ve zaferi olarak pratikleşmiştir. Bugün tarihin hiçbir döneminde görülmediği kadar proleter devrimin ve sosyalist inşanın nesnel koşulları dünya ölçüsünde alabildiğine olgunlaşmıştır. Kapitalizmin ekonomik ve politik eşitsiz gelişme yasası daha da keskinleşmiştir. Kapitalist emperyalizmin en zayıf halka ya da halkalarının kırılması yoluyla (bu zayıf halka gelişmiş ya da az gelişmiş bir ya da birkaç ülke de olabilir) proleter devrimin zaferi, bu zafer ya da zaferlerin emperyalist dünya sistemi üzerindeki zincirleme devrimci gelişmeler yaratma olasılığı daha da yükselmiştir vb. Eklemekte yarar var; dünya proleter devrimin önderi ''ezilenler'', ''çokluk'' değil, enternasyonal proletaryadır.
Kısacası, Marks'ın söz konusu alıntısına dayanarak ya da dayanak noktalarından biri yaparak ''tek ülkede sosyalizm''in kıtlıkla, açlık ve sefaletle, cehalet ve yıkımla sonuçlanacağı ileri sürülemez. SSCB deneyiminden bunu görmekteyiz.
Daha fazla uzatmaya gerek var mı acaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder