7 Ocak 2022 Cuma

Troçki Fikirlerinden Dolayı mı Öldürüldü*!

 

Troçki Fikirlerinden Dolayı mı Öldürüldü*!

TROÇKİZM BALTASI, MAHİR SAYIN, SAVRAN... VI. BÖLÜM

''Troçki... Avrupa'nın yeraltı dünyasını Rus Ordusunu devirmek için bir araya getirmeye çalışıyor.'' (Winston Churcill, Büyük Çağdaşlar, aktaran Sovyetlere Karşı Büyük Komplo, 205)

''Tekrar ne zaman legale çıkmayı düşünüyorsunuz?

Dışarıdan bir fırsat sunulduğunda. Belki bir savaş ya da Avrupa'nın yeni bir müdahalesi-hükümetin zayıflığı itici güç görevi görünce!'' (Liberal Alman yazarı Emil Ludwig'in Troçki ile İstanbul Büyük Ada'da yaptığı görüşmeden. Aktaran Büyük komplo, s. 204)

''Bürokrasi, iktidarı, proleter öncüsüne ancak zor ile verebilir.'' (Troçki)

''Mahkeme iktidarın bir organıdır. Liberaller bazen bunu unutuyorlar, ama bir Marksistin bunu unutması günahtır.'' (Lenin)

MENŞEVİKLER, SOSYALİST DEVRİMCİLER, (TROÇKİSTLER) FİKİRLERİNDEN DOLAYI MI TASFİYE EDİLDİ?

Ne Menşevikler, Sosyalist Devrimciler, anarşistler ne de burjuvalar ve Troçkistler fikirlerinden dolayı tasfiye edilmedi. Bu propaganda sahtedir. Tarihsel gerçekleri yok saymaktadır. Bu demagoji ve manipülasyon Marksizm-Leninizm'i itibarsızlaştırmayı hedeflemektedir. Bu akımlar ve kuvvetler devrimci gelişmenin değişik evrelerinde sosyalist devrime, proletarya diktatörlüğüne karşı elde silah devrilmiş gericilikle, emperyalizmle işbirliği yaparak ayaklandıkları için tasfiye edildiler.

Bu vb. iftiralarla Bolşevizm, sosyalizm gözden düşürülmek, dünya proletaryası ve halklar aldatılmak isteniyor. Tarihin ve gerçeklerin çarpıtılması, demagoji, manipülasyon burjuvazinin ve sosyalizm kılıklı karşı devrimci akımların başlıca silahları içerisindedir.

Önce Menşevizmle ilgili kısa bir açıklamada bulunmak istiyoruz. Hatırlatmak istiyoruz, çünkü tersyüz edilmiş Menşevizm/II. Enternasyonalcilik olan Troçkizmi, Troçki’nin gerçeklerini, Troçkizmin devrim saflarını nasıl terkederek karşı devrime vardığını daha iyi kavramamızı sağlayacaktır.

Lenin Menşevik çizgiyi, devrime ihanetin, proletaryayı burjuvazinin yedeğine koşmanın çizgisi olarak mahkum etti. Menşeviklere göre burjuva demokratik devrimin önderi burjuvazidir, Lenin’e göre ise devrimin önderi proletaryadır, proletarya olacaktır. Lenin, Menşeviklerin burjuvaziyle ittifak politikasının karşısına, liberal burjuvazinin yalıtılması, proletaryanın köylülükle ittifakı alternatifini koydu.  Menşevikler devrimin burjuva demokratik devrim olduğu gerekçesiyle, devrimin zaferiyle burjuva diktatörlüğü ve burjuva demokrasisi kurulacağını savundular. Lenin bu liberal çizgiye karşı proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü seçeneğini savundu. Menşeviklerin revizyonist üretici güçler ve kapitalist düzen örgütlenmesi fikrine karşı, “Demokratik devrimden derhal ve gücümüz ölçüsünde, sınıf bilinçli ve örgütlü proletaryanın gücü ölçüsünde, sosyalist devrime geçişe başlayacağız. Biz kesintisiz devrimden yanayız. Yarı yolda durmayacağız.” dedi. Kesintisiz devrimi reddeden Menşeviklere karşı, demokratik devrimle sosyalist devrimin tek bir zincirin iki halkası olduğunu, birincisinin ikincisine dönüşeceğini; demokratik devrimin zaferinden doğacak işçi-köylü demokratik diktatörlüğünün bir düzen örgütü değil bir savaş örgütü, bir geçiş diktatörlüğü olacağını vurguladı. Bu diktatörlüğün henüz sosyalist olmadığını, demokratik diktatörlüğün bir geçmişi bir de geleceği olduğunu; geçmişinin serfliğe, monarşiye, otokrasiye, tüm orta çağ kalıntılarına karşı savaşım, geleceğinin ise sosyalist devrim, proletarya diktatörlüğü ve sosyalizm için savaş olduğunu ortaya koydu.

Menşevizmin çizgisi yalnızca Bolşevizm’in kesintisiz devrim teorisinin yadsınması değildi, bu çizgi, aynı zamanda Marks ve Engels’in 1850’de formüle ettikleri kesintisiz devrim çizgisinin de yadsınması, klasik tip burjuva devrimler döneminin (1789-1848) çizgisiydi. Onlar Marksizm adına Marksizm’in ilk döneminde ortaya koyduğu devrim teorisinin de gerisine düşmüşlerdi.

Nitekim Menşevikler, söz konusu sağ oportünist çizgilerinin sonucu devrimin her aşamasında liberal burjuvazinin yamağı oldular. Şubat Devrimi’nin ertesi günü (ikili iktidar formu içerisinde) İşçi, Köylü, Asker Temsilcileri Sovyetleri biçiminde gerçekleşen proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünü liberal burjuvaziye ve kapitalistleşmiş büyük toprak sahiplerine peşkeş çektiler ve gönüllü olarak iktidarı burjuvaziye teslim ettiler. Demokratik devrimin sosyalist devrime dönüştürülmesine karşı, devrilmiş gericiliğin, burjuvazinin, emperyalizmin saflarında dövüştüler. 1905’de ortaya koydukları düşüncelerin doğal sonucu olarak Ekim sosyalist devrimini ve Bolşeviklerin iktidarını, bir karşı devrim olarak ilan ettiler. Proletarya diktatörlüğünü “silahlı demokratik devrimle yıkarak” yeniden burjuvaziye teslim etmek için sosyalizme karşı, karşı devrimle kaynaşan bir akıma dönüşerek tarihin kirli sayfalarında yerlerini aldılar.

Demokratik devrimin sosyalist devrime dönüşmeye başladığı yerde Menşevizmin burjuva bir düzen örgütleme programına bağlı kalarak sosyalist devrime, proletarya diktatörlüğüne karşı emperyalizm ve devrilmiş gericilikle birlikte savaşması kaçınılmazdı. Ekim Devrimi deneyimi bu gerçeği ayan-beyan kanıtladı. Yani Bolşevizm ile Menşevizm arasında burjuva demokratik devrim sürecinde teorik-ideolojik ayrılıkları oluşturan düşünceler, sırası gelince, yeni bir tarihsel dönemeçte, teorik ayrılıklar olmaktan çıkarak pratik-politik bir soruna, silahlı devrimle silahlı devrim arasındaki savaşa ve hesaplaşmaya dönüşmüştür. Bu olgu, SR'ler (Sosyalist Devrimci Parti) gerçeği için de geçerlidir...

Aşağıda genişçe açıklayacağımız gibi, tersyüz edilmiş Menşevizm olan Troçkizm de sosyalist devrimin kesintisiz gelişim seyrinde, daha geç bir tarihte aynı kaderi paylaştı.

TROÇKİ İKTİDAR MÜCADELESİ VERDİ Mİ VERMEDİ Mİ?

Troçki'nin, Troçkizm'in tarihsel serüveni hakkında bilgi sahibi olmayan insanlar Troçki'nin, Troçkistlerin ve sağcıların fikirlerinden dolayı ''cani Stalin'' tarafından öldürüldüğüne inanabilir. İnanabilir çünkü, Bolşevik SBKP'yi, sosyalist inşayı, Stalin'i, Stalin şahsında Leninizm'i itibarsızlaştırmak için Troçki'yi destekleyen burjuva dünya, Troçki'nin sınır tanımayan iftiralarını on yıllarca propaganda edegeldi. Özelde Kruşçevci ihanet ve modern revizyonist karşı devrim bu bakımdan emperyalizmin ve Troçkizmin eline inanılmaz imkanlar sundu. Burjuva, Troçkist, burjuva revizyonist iftira, demagoji ve manipülasyon, özellikle de kapitalist/revizyonist sistemin çöküşünden sonra en berbat biçimleri kazandı.

Troçki bir teoriyi, siyasal çizgiyi ve pratik-politik duruşu temsil etmekteydi. Troçki bir siyasetçi. Siyasal mücadele yürütmekteydi. Siyasi mücadele iktidar mücadelesidir. Troçki, kendi siyasetinin aracı olarak Bolşevizm’e karşı iktidarı ele geçirmeye çalışmaktaydı. Onun hazin sonunu belirleyen de bu olgudur. Bu olguyu, iktidar mücadelesinin nesnel mantığına ve gereklerine göre incelenmeden yapılan analizler ya da tarih yorumları ise tam saçmalıktan ibarettir. Diyalektik ve tarihsel materyalizmi reddetmeden bu tür analizler yapılamaz ve savunulamaz. Her teori, her iktidar mücadelesi somut tarihsel koşullar içerisinde anlamını bulur ve biçimlenir. Ve iktidar mücadelesi sınıf mücadelesinin en keskin ve en üst biçimidir. Troçkizm sadece akademik dünyayla sınırlı, dünyayı yorumlamakla yetinen, etliye sütlüye karışmayan ''filozofik'' bir düşünce akımı değildir. Troçkizmin de bir sınıf karakteri, politik hedefi ve pratik-politik yaşamda somutlaşan gerekleri, nesnel sonuçları vardır.

Ancak hem bunu kabul edip, hem de iş ''Stalinizm''e, SSCB'ye karşı Troçki’nin yıkıcı, illegal/yasadışı çalışma yürüttüğünü reddetmek çifte standarttır. Özellikle de Troçki'nin SSCB'den kovulduktan sonra bu çalışmalarını yeni bir nitelik ekseninde ''birleşik muhalefet''i de örgütleyerek geliştirdiğini reddetmek Troçkizmin ve burjuvazinin ikiyüzlülüğünü kanıtlamaktadır. Troçki'nin 30'lu yılların mahkemeler** sürecinde ortaya çıkarılan karşı devrimci çalışmalarını ''birleşik muhalefet'' olarak geliştirdiğini ısrarla reddettiği bilinmektedir. Troçki ve Troçkist propagandanın tarihsel ve politik gerçekleri çarpıtması rastlantısal değildir. Çünkü Menşevizmin bir biçimi olan Troçkizm Stalin'e, proletarya diktatörlüğüne, Bolşevik Parti'ye ve sosyalist inşaya karşı yürüttüğü sistematik karşı devrimci mücadelede tümüyle kirli savaş araçlarına dayanmıştır. Büyük bir oranda açığa çıkarılan karşı devrimci savaşın, savunulamayacak kadar ağır suçlarla yüklü olduğu gerçeği, Troçki'yi ve Troçkistleri, yalnız emperyalizm ve gericilikle değil, aynı zamanda ''birleşik muhalefet''le olan suç ortaklığını, organik bağlarını yadsımaya götürmüştür. Bu olgu, başka bir açıdan izah edilemez. Anti-Sovyet, anti-komünist çalışmada Troçki ve Troçkistler, her zaman Zinovyevcilerden, Buharincilerden daha kararlı, daha saldırgan davrandılar. Troçkist-Zinovyevist-Buharinist-milliyetçi blokun başını Troçki ve Troçkistlerin çekmesi aynı zamanda bu saldırganlığın açık ifadesidir.

Menşevizm ve tersyüz edilmiş Menşevizm olan Troçkizmin aynı tarihsel kaderi paylaşması kaçınılmazdı. Burada fantaziden değil, objektif gerçeklerden ve sonuçlarından bahsediyoruz. Duygusal küçük burjuvalarımızın anlayamadığı tarihsel gerçektir bu.

TROÇKİST-BUHARİNİST BİRLEŞİK CEPHENİN PROGRAMI VE PRATİĞİ

NEP'e+ağır sanayiye değil, hafif sanayiye+yabancı sermayeye imtiyazlar tanınmasına, NEPMAN’ların korunmasına+tarımda kapitalist pazar ekonomisinin ve kulak sınıfının korunmasına, kır burjuvazisinin barışçıl yoldan ‘’sosyalizm’’le bütünleştirilmesine+kırların sosyalist dönüşümüne son verilerek, kolektif çiftliklerinin dağıtılmasına ve kar getirmeyen Sovhozların tasfiyesine+burjuvaziye özgürlük tanınmasına+’’yasal yollar kalmadığı için'' ''Stalinist bürokratik totaliter diktatörlü''ğün zor yoluyla, ''politik devrim''le yıkılmasına+ kapsamlı sızma, sobataj, suikastlara, savunmanın zayıflatılmasına, kitlelere karşı teröre, bireysel teröre, askeri darbeye; bu başarılı olmadığı takdirde Hitler'in, faşist kampın istilasını kolaylaştırmaya ve böylece ortaya çıkan ''devrimci olanaklar''ı kullanarak iktidara gelmekle şekillenmiş ''birleşik muhalefet''in programına dayanan sözde politik mücadele açık ki baştan aşağı suçtan ibaretti. Troçki ve bağlaşıkları bu karşı devrimci programın zaferi için savaştılar ancak başarısız oldular.

Bu program Troçkizmin, devrilmiş gericiliğin, kır burjuvazisinin, yeni burjuva kesimlerin, ''birleşik muhalefet''in, Hitler faşizminin, emperyalist devletlerin üzerinde birleştiği programdı; en azından proletarya diktatörlüğünün ve sosyalizmin tasfiye edilmesine kadar üzerinde birleştiği, birbirlerini desteklediği bir programdı. Ki ünlü ‘’Rutin programı’’ da bu Troçkist-Buharinist savunulara dayanıyordu. Bu program, strateji, taktikler, iç ve dış gericiliğin, birleşik muhalefeti oluşturan blokun değişik kliklerinin ve değişik kategorilerinin özgün hesaplarıyla iç içe, bazı hesaplaşmalarını ''Stalinist iktidar''ı yıkma, iktidarı ele geçirme eyleminin sonrasına bırakılmıştı ya da önsel olarak bu olguyu da içeriyordu.

Bu program karşı devrimci bir programdı. Proletarya diktatörlüğünü ve sosyalizmi, dünya proleter devriminin öncü gücünü, proletarya enternasyonalizminin, Bolşevizm’in kalesini, yıkmayı, kapitalizmi yeniden kurmayı hedefliyordu. İşte, gericilik ve karşı devrim cephesinin, Troçki’nin ve birleşik cephesinin önde gelen elemanlarının ve aktif suç ortaklarının kurşuna dizilmesi, hapishanelere atılmasının nedeni olan ‘’fikir’’leri bunlardı. Karşı devrimci fikirler+karşı devrimci pratik. Burada karşımızda duran olgu, yaşam pratiği her türlü terörist karşı devrimcilikte somutlaşan aşırı yozlaşmış ilkesizler blokunun politik çizgidir. Troçkizm ve burjuvazinin istediği ve proletarya diktatörlüğüne dayattığı ''fikir özgürlüğü'', ''demokrasi'' tam da buydu. Proletarya burjuvaziye, devrilmiş gericiliğe, kızıl maskeye bürünecek kara teröre ve sözde muhaliflere hiçbir zaman demokrasi, özgürlük tanımayacağını, aksine her fırsatta ezeceğini daha baştan tüm dünyaya açıklamıştır. Burada gizli saklı hiçbir şey yok. Burjuvazinin aksine, SSCB anayasa ve yasalarında (Sovyet hukuku) bu sınıfsal ve politik olgu çıplak bir şekilde yazılmıştır. Ne demişti Lenin (Marksist-Leninist teori):

''Teorik sorun farklıdır. Şöyledir; Sömürücüler sınıfına karşı demokrasi çiğnenmeden proletarya diktatörlüğü mümkün müdür?''

''Diktatörlüğün zorunlu belirtisi, zorunlu önkoşulu, sınıf olarak sömürücülerin şiddet yoluyla bastırılması ve dolayısıyla bu sınıfa karşı 'saf demokrasi'nin, yani eşitlik ve özgürlüğün çiğnenmesidir... Sorun teorik olarak böyle ve yalnızca böyle konabilir.'’' (Lenin, iLa.)

Stalin ve parti Lenin’in çizdiği yolda yürüyerek yükümlülüklerini yerine getirdi.

Politik mücadele iktidar mücadelesidir. Her devrimin ve karşı devrimin temel sorunu iktidar sorunudur. Sınırlı bir deneyim olan ve kısa sürede yıkılan Paris Komünü deneyimini bir tarafa bırakırsak, tarihte ilk defa egemen sınıf olarak örgütlenmiş, sosyalist inşa yolunda yürüyen Bolşevik proletarya iktidarını sağlamlaştırarak tarihsel misyonunu yerine getiriyordu. Onun egemenliğini (''Stalinizm!'') yıkmak için savaşan Troçki ve bağlaşıkları da kendi karakterlerine bağlı olarak iktidarı ele geçirmek mücadelesi yürütmekteydiler. Ki, bu mücadelenin maddi temelini proletarya ile burjuvazi, kapitalist yol ile sosyalist yol arasındaki uzlaşmaz mücadele oluşturmaktaydı. Ve bu iki yol arasındaki mücadele hem içeride hem de uluslararası alanda sürmekteydi. Bir diğer vurguyla bu ölüm kalım mücadelesi dünyadan tecrit bir ‘’ulusal’’lık, tek ülkede, ''ulusal sosyalizm'' çerçevesinde yürümüyordu, yürüyemezdi de; bu mücadele, karakteri gereği iç ve uluslararası sınıflara dayanıyordu ve bu olgu, mücadele araçlarını da şekillendiriyordu. Stalin tek başına Stalin, Troçki tek başına Troçki değildi... Her bir taraf, mücadeleyi iç ve uluslararası arenada kendi sınıflarıyla, müttefikleriyle birlikte yürütüyordu. Proletarya devrimin küresel karakteri bunu koşullayıp biçimlendiriyordu. Devrimci lafazanlıkla örtülen Troçki'nin enternasyonalizmi, ''sürekli devrim''i, iç ve uluslararası burjuvazinin enternasyonalizminden ve proleter dünya devrimine karşı sürekli karşı devrimcilikten başka bir şey değildi.

Troçki, iç ve dış müttefikleriyle birlikte burjuvazinin, kapitalizmin, devrilmiş gericiliğin bayrağıydı. Basit, açık, anlaşılır tarihsel-politik gerçek bundan ibarettir. Anormal ve karmaşık bir olgu yok karşımızda. Bu olgu, çağımızın nesnel karakteri ve gelişme yönüyle tümüyle uyumludur. Ortada ölüm kalım mücadelesiyle belirlenen sınıfsal bir mücadele vardı. Her sınıf ve temsilcisi kendi sınıfsal karakterine ve amaçlarına bağlı mücadele ve örgüt biçimleriyle savaşır. Bu, Troçkizm ve bağlaşığı muhalefet için de geçerlidir. Bu olgunun özellikle 30'lu yıllar ve sonrası söz konusu olunca manipüle edilmesi Troçki’nin, Troçkizmin Makyavelist niteliğini ve işlediği ağır insanlık suçlarıörtüleme operasyonunu ifade etmektedir. Troçkist karşı devrimci politik çizgi karşı devrimci pratikte ifadesini bulmuş, kızıl maskenin ardına gizlenmiş, ‘’sol’’ keskinlikle örtülen karşı devrimci pratik proletaryaya ağır zararlar vermiştir. Troçkistlerin, Zinovyevlerin, Buharinlerin cezalandırılmasını, Troçkistlerin ve gericiliğin aktif kesimlerinin etkisizleştirilmesini SSCB’de ‘’fikir özgürlüğü''nün bulunmamasına bağlayan propaganda, tarihin tanık olduğu en büyük yalanlardan biridir ve burjuvazinin, Troçkizm’in (Troçki önderliğindeki ‘’birleşik muhalefet’’in) insanlık suçlarını maskeleme taktiğidir.

Proletarya devrimi, uluslararası karakter taşır. Bu her koşulda böyledir. Dünya proleter devriminin öncü gücü, yol açıcısı olarak dünya proletaryasının tarihine adını yazdıran Ekim Devrimi ve sosyalist inşa süreci bu enternasyonal gerçeğin en keskin ifadesiydi. Proletarya devrimi ve sosyalist inşa sürecinin uluslararası karakteri, ülkede ve dünyada süren proletarya ile burjuvazi, devrim ve karşı devrim, sosyalizmle kapitalizm arasındaki amansız savaşta somutlaşıyordu. Böyle olduğu içindir ki, tek ülkede bir ya da birkaç ülkede süren ya da sürecek sosyalist inşa ve proletarya diktatörlüğü koşullarında (bir bütün olarak dünya devriminin gelişimi ve zaferi sürecinde) parti içerisinde ortaya çıkan ve çıkacak politik gruplaşmalar da içerde ve dışarda süren ve uluslararası temellere sahip gruplaşmaları temsil eder. Eğer bu böyleyse, SBKP (B) içerisinde ortaya çıkan ideolojik-siyasi ayrılıklar, sapmalar, hizipler, büyük dönemeçler söz konusu iç ve uluslararası olgu temelinde ele alınmak zorundadır. Troçki, Troçkizm, Zinovyevizm, Buharinizm, öteki burjuva, küçük burjuva sapmalar değerlendirilirken, oynadıkları roller incelenirken soruna bu perspektiften bakılmalıdır. Aksi taktirde bu mücadelelerin nesnel ve bilimsel karakteri kavranamaz ve burjuva liberalizmine kapaklanmak kaçınılmaz hale gelir. Sayıngillerin gerçeği budur.

Kır burjuvazisinin tasfiyesi SSCB tarihinin ikinci büyük dönemecini oluşturur. Kırda kapitalizmin tasfiyesi eylemi İkinci Ekim Devrimi’ydi. Bu devrimin özgün temel tarihsel karakteristiği iktidarlaşmış proletarya önderliğindeki devrimle politik iktidarını çoktan kaybetmiş karşı-devrim arasında süren bir savaş olmasıydı. Devrim, iç savaş biçiminde sürdü. Kulaklar, Rusya burjuvazisinin en geniş kesimini oluşturuyordu. Bu düzlemde SSCB’de son sömürücü sınıfın direniş ve silahlı baş kaldırısı iç ve uluslararası bir mücadeleydi ve iç ve dış gericilik tarafından canhıraş destekleniyordu. Sınıf bilinçli anti-komünist Sımon Sebag Montefıre’nin sunduğu verilere göre Stalin-Molotov’un kulakları sınıf olarak ortadan kaldırma girişimi, ‘’1930-1931’’ yıllarında ‘’2200 köylü isyan’’ına yol açmıştır. (STALİN: Kızıl Çar’ın Sarayı, s. 50) Dolayısıyla bu yeni tarihsel ve politik dönemeçte ‘’muhalefet’’in proletarya diktatörlüğünü yıkma mücadelesi en keskin, en derin, en kapsamlı, en üst aşamaya sıçradı. Böylece Troçkizmin, Zinovyevciliğin, Buharinciliğin yıkıcı saldırıları yeni aşamanın gereklerine göre yeniden yapılandı. Bu olguyu bilince çıkarmak yaşamsal önemdedir. Yaşamsal önemdedir, çünkü somut gerçeklerin somut tahlilinden koparılmış küçük burjuva demokrasi ve diktatörlük lafazanlığıyla yaşanan büyük tarihsel mücadele ve sonuçları kavranamaz ve duygusal çığırtkanlığın bataklığında boğulmak ve giderek tasfiyeciliğin temsilcisi haline gelmek kaçınılmaz hale gelir. Bu olguyu Marksist Leninist saflarda da görmekteyiz.

Stalin’in aşağıdaki analizine kudurmuşçasına saldıran Troçkistler, Buharinistler, modern revizyonistler, burjuvalar bilinçli bir şekilde yüzde yüz doğru olan ve deneylerle de haddinden fazla kanıtlanmış tarihsel ve sınıfsal gerçeklerin üzerini örtmeye, proletaryayı aldatmaya çalışmaktadırlar.

‘’Ülkemizde sınıf mücadelesinin, ileriye doğru attığımız her adımla, giderek sönmek zorunda olduğu, sınıf düşmanının, elde ettiğimiz her zaferle uysallaşacağı yolundaki sakat teori parçalanmalı ve bir yana atılmalıdır.

Bu sadece sakat bir teori değil, aynı zamanda tehlikeli bir teoridir; çünkü insanlarımızı uyuşturmakta, tuzağa düşürmekte, bu arada sınıf düşmanına, Sovyet iktidarına karşı mücadele için güç toplama olanağı vermektedir.

Tam tersine ne kadar kadar ilerlersek, ne kadar başarılı olursak yenilmiş sınıfların artıkları o kadar öfkeye kapılacak, o kadar çok çabuk daha sert mücadele biçimlerine geçecek, Sovyetler Birliği’ne karşı o kadar alçaklığa girişecek ve yok olmaya mahkum edilenlerin son çaresi olarak, en umutsuz mücadele yollarına başvuracaklar.’’

‘’Sınıf mücadelesinin bir ucu SSCB sınırları içindeyse, öteki ucu da çevremizdeki burjuva devletlerine uzanmaktadır. Bu yenilmiş sınıfların bilmedikleri şeyler değildir. İşte bunu bildikleri için gelecekte de umutsuzca saldırılarını sürdüreceklerdir.’’ (Stalin Eserler, C 14, s. 153)

İncelediğimiz konu bağlamında, Stalin’in, SBKP (B) Plenumu’nda Sunulan Rapor ve Kapanış Konuşması’nın (3-5 Mart 1937) incelenmesini özel olarak öneriyoruz. Konuşmanın ana başlığı şudur: ‘’Parti Çalışmasının Eksikliği ve Troçkistler ve Diğer İkiyüzlülerin Tasfiyesi İçin Alınacak Önlemler Üzerine’’.

Devam edelim.

Sınıf uzlaşmasını savunan, sınıflar mücadelesini yadsıyan, barışçıl yoldan sosyalizmin kurulabileceğini propaganda eden, kapitalizmden komünizme geçiş sürecinde SSCB’de sınıf mücadelesinin sönümlendiğini ileri süren, 1929 yılında başlayan, 30’larda şiddetlenen, iç savaş olarak gelişen kır burjuvazisinin mülksüzleştirilmesi ve baş kaldırışının ezilmesine karşı çıkanlar elbette ki gericidir ve propagandaları, burjuva gericiliğin savunusundan ibarettir sadece.


‘’Devrim demek, en sert, en zorlu, en umutsuz sınıf savaşımı, iç savaş demektir. Tarihte iç savaşsız yapılabilmiş bir büyük devrim yoktur. Ve iç savaşın, ‘son derece karmaşık bir durum’ dışında tasarlanabileceğini de, o yalnızca kendi kabukları içinde yaşayan insanlar düşünebilir.’’ (Lenin, Ekim Devrimi Dosyası, s. 223, Sol Yayınları)

Kuşkusuz ki, kırlarda burjuvazinin tasfiyesi eylemini İkinci Ekim Devrimi, kırın sosyalist altüst oluşunu bir iç savaş, bir ölüm kalım savaşı olarak görmeyen ve bu süreçte karşı devrime karşı uygulanan olağanüstü hal yasalarının kaçınılmaz olduğunu reddeden liberal, Troçkist, Buharinist vb akımların ve bu akımların etkisinde kalan çevrelerin Lenin’in analizini reddetmesi kaçınılmazdır. Ama bunun anlamı şudur: Burjuva karşı devrimi ve ‘’ortaklarınının direnişini bastırmak için, tez ve kararlı, amansız bir şiddet uygulanmasını gerektirir. Bunu anlamayan biri, devrimci biri değildir.; böyle birini proletaryanın önderi ya da danışmanı görevinde tutmamak gerekir.’’ (Lenin, age., s. 323)

Tarihin her dönemi için geçerli bir yasadır, gelişen devrim daha birleşik ve daha sert ve daha üst mücadele biçimleri kullanan karşı devrim geliştirerek ilerler. Bu olgu, SSCB’de, daha yüksek aşamaya yükselen sosyalist devrime karşı daha birleşik ve daha karmaşık, sert, saldırgan mücadele biçimleri kullanan karşı devrim gelişmesi gerçeğinde somutlaşmıştır. Yeni dönemde yeni mücadele ve örgüt biçimlerinin ortaya çıkması ve uygulanması hem devrim hem de karşı devrim açısından doğaldı. Bu olgu, iç ve dış gericiliğin, yükselen faşizmin Troçkizm ve ‘’birleşik muhalefet’’ aracılığıyla daha özgün bir platformda ortaya çıkmasını, terör silahına sarılmasını biçimlendirdi. Troçkist-Zinovyevci-Buharinci-açık milliyetçi burjuva kliklerin bağlaşmasına dayanan ‘’muhalefet’’ terör yoluyla Stalin önderliğindeki partinin ve devletin kaosa düşeceğini, içeriden parçalanacağını, ‘’köylülüğün’’ ayaklanacağını, ekonominin çökeceğini, iktidarı ele geçirmek için elverişli koşulların olgunlaşacağını, kaosu derinleştirip kapsamlılaştırarak iktidarı ele geçirebileceklerini sandılar. Yaygın sabotaj ve suikast eylemlerine yöneldiler. Askeri faşist darbeyi Hitler faşizmiyle işbirliği içerisinde hızla örgütlemeye başladılar. Devrilmiş gericilik ve tasfiye edilmeye başlanan kulak hareketiyle, başta Almanya olmak üzere emperyalist devletlerle birleşik cephelerini yetkinleştirdiler.

Emperyalist, Troçkist, burjuva revizyonist propaganda kırlardaki sosyalist devrimi, ‘’Kitle terörü’’, ‘’Büyük terör’’, ''köylülüğün vahşetle ezilmesi'', ''göstermelik mahkemeler''le eski Bolşeviklerin tasfiyesi eylemi olarak lanse etti. İnanacak olursak, ortada bir şey yokken ''cani Stalin'' kan döktü vs. Oysa söz konusu olan bir devrimdi, bir iç savaştı. Kulak sınıfı, devrilmiş gericiliğin ve emperyalist devletlerin militan direniş ve başkaldırı odağı haline gelmişti. Proleter iktidarı yıkmak için baş kaldıran burjuva karşı devrim, silahlı mücadeleye başlamıştı. Kulaklar, sert ve kapsamlı saldırılarla insan ve hayvan katliamına, kolhoz ve sovhozları dağıtmaya, kapsamlı sabotajlara, maddi varlıkları acımasızca yok etmeye yönelmişlerdi. Ülke çapında sistemli sabotajlar yapılmaktaydı. Bu sert, keskin, kapsamlı mücadele ‘’Leninizm’’, ‘’Marksizm’’ kılığında parti içerisinde de ‘’muhalifler’’de temsilini buldu. Yeni süreç, yeni deneyimler... ve ‘’muhalefet’’in proleter iktidarı yıkma mücadelesinin en örgütlü kesimi olarak öne çıkışı... 30’lu yılların yargılamaları... Bu olguların hepsi birbirini tamamlayan bir zincirin halkalarıydı. Ortada ‘’Stalinist komplolar’’, ‘’göstermelik mahkemeler’’ değil, gerçekler vardı... Herhangi bir biçimde Stalinist olmayan, dahası ‘’Anti-Stalin paradigma’’nın etkisinde olan J. Arch Getty, ‘’Stalin ve çalışma arkadaşları kendilerini devirmeye yönelik geniş kapsamlı bir komplonun varlığına inanmış görünüyorlar.’’ (Stalinizm Hükmederken, s. 406) derken bir gerçeği dile getirmektedir.

''1937 yılının başlarında Hitler’in SSCB’de Alman yanlısı bir askeri darbe beklediğine işaret eden çok sayıda kanıt var. Güçlü askeri şahsiyetler, Sovyet rejimini alaşağı etmek ve Trotskiy’i geri getirmek konusunda ele geçebilecek en iyi şansı temsil ediyorlardı.'' (Furr) Ki bu bağlamda Troçkistlerin ve sağcıların önderliğinde örgütlenen askeri faşist darbenin gerçekleşmesinin tam ön gününde boşa çıkartılması da bu gerçeği kanıtlamaktadır. Öyle yansıtıldığı gibi bu darbe girişimi ''Bonapartist askeri kliğin'' kendi başına, bağımsız örgütlediği bir hazırlık değildi.

Komplo bir olguydu, iç ve uluslararası bağlantıları ve bağlaşıklarıyla hareket eden karşı devrimci kapsamlı bir operasyondu. İki sınıf ve iki kamp savaşıyordu. Nitekim mahkemeler süreci, Troçkist-sağcı-milliyetçi önderliğe dayanan Tuhaçevsky darbesinin boşa çıkarılması bu gerçeği kanıtladı. Mücadele ve çarpışma hayali şeyler değil, gerçek olgular üzerinde gelişiyordu. Karşı devrimci kadrolar kapsamlı bir şekilde devlete, partiye, ekonomiye, kültür sanat cephesine sızmıştı. NKVD’nin (İç İşleri Halk Komiserliği) kilit noktaları (Yagoda+Yejov) ellerindeydi. Güvenlik kurumları Troçkist-Buharinist gizli terörist çeteleri etkin bir şekilde koruyordu. NKDV'ye sızmış bu karşı devrimci organizasyon keyfi kitlesel ve kadrosal temizliklerin geliştirilmesinin öncü silahına dönüştürülmüştü. Parti ve devletin olanaklarının örtülü operasyonlarla Stalin ve parti önderliğine, devlete karşı enerjik bir tarzda kullanılması yukarıda vurguladığımız karşı devrimci operasyonun çapını ve kapsamını göstermektedir. Mahkemeler sürecinde bu gerçekler açığa çıkarıldı. Yani ortada karmaşık, kapsamlı, derin, sert bir sınıf mücadelesi yaşanmaktaydı. İç ve uluslararası alanda birleşik çalışan, proletarya diktatörlüğünü yıkmaya çalışan bir birleşik cephe söz konusuydu. Ve ne pahasına olursa olsun, Stalin, parti, devlet, SSCB yok edilmek isteniyordu. Çarpışma dünya proleter devrimi ile dünya karşı devrimi arasındaydı. Ve bu keskin mücadele dünya proleter devrimin öncü kalesini ortadan kaldırma saldırısında somutlaşıyordu. Gelişen, zaferden zafere koşan proleter devrime karşı iç ve dış Thermidorcu güçler, Thermidorun önderliğine soyunmuş Troçki, birleşik savaşıyordu. Proleter devrim ve sosyalist inşa gerilemek bir yana atılımlar halinde kesiksiz ileri gidiyordu. Proleter devrimin kesintisiz gelişimi iktidarı ele geçirmek için her türlü gerici manevrayı yapan Thermidorcuların ve Thermidorcu karşı devrimin önderi Troçki'nin hayallerini boşa çıkardığı gibi onları ''Giyotin''e gönderdi.

Robespierre, çok haklı:

'' Ya cumhuriyetin içeride ve dışarıdaki düşmanlarını boğacağız veya cumhuriyetle birlikte yok olup gideceğiz. Bu durumda politikamızın ilk kaidesi, halkı akıl, düşmanları da terör yoluyla yönetmek olmalıdır.''

Tarihin dersleri unutulamaz.

Paris Komünü yenildi çünkü, tam bir kararlılıkla burjuvaziyi ve devrilmiş gericiliği, gericiliğin merkezi Versailles'i ezmedi. Azgın karşı devrimin merkezi olan Versailles'in güç toplamasına fırsat verdi. Tam bir kararlılıkla burjuvaziyi mülksüzleştirmedi. Ulusal bankaya el koymadı. Tam bir kararlı diktatörlük sergileyemedi, teredüt etti.

Ya devrimin zaferi ya da karşı devrimin! Ortası yok!

Ya tam bir diktatörlük ya da kararsızlıkla, yarımsal önlemlerle ezme gücünü tam bir seferber etmeyerek, karşı devrimin yeni karşı saldırısına elverişli, uzlaşıcı ortam sunarak gelen yenilgi, yıkılış! Burjuvazinin yeniden inisiyatifi ele geçirerek zaferini ilan edişi! Ortası yok!

Marks ve Engels'in, Lenin'in Paris Komünü'nün tarihsel deneyiminden çıkardıkları dersleri unutmak bir suçtur. Stalin bu gerçeğin de bilincindeydi. Stalin Marksçı-Leninci çizgiyi, tarihin derslerini doğru kavramıştı. Tam bir kararlılıkla kırsal ''Versailles'' gericiliğinin üzerine yürüdü ve parti ve devletteki uzantılar da dahil olmak üzere faşizmin 5. kolunu ezdi. Yarım kalan her devrim yıkılmaya mahkumdur. Stalin, parti, devlet, proletarya duraksasaydı, kararsızlık içinde uzlaşıcı davransaydı, iç ve dış gericiliğin karşı devrimi SSCB'yi ezecekti. Stalin önderliğindeki SSCB ekonomik, sosyal, siyasi bütünsel tedbirler ve politikalar ışığında diktatörce davranarak kırsal gericiliği, uzantılarını ezdi. Özelde Paris Komünü'nden çıkarılan dersler sayesindedir ki, proletarya diktatörlüğü ayakta kaldı, sosyalizm inşa edildi; dünya proleter devriminin yayılarak kazandığı zaferler sayesinde dünyanın üçte biri sosyalist oldu.

Gerek burjuva dünyanın gerekse de proleter dünyanın ve çatışmanın deneyimleri nasıl davranmak gerektiğini göstermiştir. ''Cani Stalin'' vs. çığırtkanlığının anlayabileceği şeyler değil bu, tarihin derslerini görmezden gelerek, çarpıtarak bu gerçekler yok edilemez.

Şubat ve Ekim Devrimlerinin, iç savaş ve emperyalist müdahalenin deneyiminden; NEP deneyiminden, sosyalist sanayileşmenin deneylerinden geçerek olgunlaşan Sovyet proletaryası ve halkları, tarihsel deneyimin eğitici, dönüştürücü kudreti sayesinde silahlanmıştı partilerinin önderliğinde. Kır burjuvazisinin başkaldırısına, bağlaşıklarının canhıraş terörüne, 5. kola karşı ülke çapında on milyonların meydanlara çıkarak ''SSCB düşmanlarını ezin!'', ''SSCB düşmanlarını ezeceğiz!'' öfkesi ve mücadelesi daima sınıf düşmanlarının suratına inen ezici bir yumruk olmaya devam edecektir. Proletarya ve halkı sürü, aptal, köle ruhlu, kafası çalışmayan bir yığın gören Troçki ve Troçkistler, burjuvazi, devrilmiş gericilik SSCB pratiğinde de rezil olmuştur. Devrim, sosyalist inşa kitlelerin eseridir. Kitleler devrimin öznesidir, nesnesi değil. Stalin de olsa on milyonların iradesine rağmen bir şey yapamazdı. Bunu anlamayan dar kafalılık devrimi ve sosyalizmi zaten anlayamaz ve ‘’Cani Stalin’’ demagojisinin basit, ilkel bir uzantısı olmaya devam eder. Hepsi bu!

Burjuvazi ve Troçkizmin ''proletaryanın barbarlığı'' karşısındaki dehşeti anlaşılırdır. Kralcıların, Kilisenin, Jirodenlerin, Thermidorcuların, büyük burjuvazinin ''Kahrolsun Robespierre!'', ''Kahrolsun diktatörlük!'', ''Kahrolsun terör!'', ''Kahrolsun Babeuf!'' haykırışlarının ''modern Ortaçağ''da da yankılanmaya devam etmesi rastlantısal değildir... Fransız burjuva devrimine, Robespierr'e önderliğindeki devrimci-demokratik (Jakoben) diktatörlüğe bakarken gördükleri ve ısrarla propagandasını yaptıkları şey, ''terör'', ''giyotin'', ceset yığınıdır. Bu çığlıklar proletaryadan, emekçi kitlelerden, devrimden korkan çürümüş, tarihsel ve toplumsal gelişmenin önünde engel haline gelen karşı devrimin, karşı devrimci sınıfların çığlıklarıdır. Jakoben diktatörlüğün ''Fransa'nın en karanlık tarihi'', ''demokrasiye, adalete, eşitliğe, özgürlüğe'' düşmanlık olarak ilan edilmesi, gerçekte bu dönemin, Fransa’nın en parlak devrimci dönemlerinden birisi olduğu tarihsel gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. ''Proleter barbarlık'' burjuvazi ve müttefikleri için daima devrimci zor, diktatörlük olmaya devam edecektir. SSCB deneyimi bunun zorunlu bir gereklilik olduğunu göstermiştir. Varsın burjuvazi ve Troçkistler, Kruşçevler, Yeltsinler, CIA'lar ''Stalinist terör'' üzerine tepinsinler.

DEVAM EDECEK

*Yazı dizimiz VI. Bölüm'ü ikinci kısmı ile devam edecek.

**Birinci Moskova Yargılaması: “On altılar davası” diye de bilinen “Troçkist-Zinovyevist Merkez” davası 19-24 Ağustos 1936’da görüldü ve yargılanan on altı sanığın hepsi idama mahkûm edildi. Bu yargılamanın sanıkları, Zinovyev, Kamenev, Yevdokimov, Bakayev, Smirnov, Mrachkovski, Ter-Vaganyan, Holtzman, Pikel, Dreitzer, Reingold, Berman-Yurin, F. David, Olberg, M. Lurie, N. Lurie’ydi.

İkinci Moskova Yargılaması: “Anti-Sovyet Troçkist Merkez” davası, 23-30 Ocak 1937’de görüldü. On yedi sanık yargılandı. Önde gelen sanıklar, Radek, Pyatakov, Sokolnikov, Beloborod’du. 17 sanığın 13’ü idama mahkûm edilip kurşuna dizildi. Radek’in de aralarında bulunduğu 4 sanık uzun süreli toplama kampı cezası aldı.

Üçüncü Moskova Yargılaması: Yirmi birler davası diye de bilinen “Sağcılar ve Troçkistler Anti-Sovyet Bloku” davası Mart 1938’de görüldü. Önde gelen sanıklar, Buharin, Rıkov, Krestinski, Rakovski, Yagoda, Rosengolds, Zelenski, Ikramov, Levin (Kremlin doktoru), Pletnyov (Kremlin doktoru), Kazakov’du (Kremlin doktoru). Daha sonra Gulaglarda ölen Rakovski ve diğer iki sanık dışında hepsi ölüme mahkûm edilip kurşuna dizildi. Her üç yargılamanın da savcısı Vişinski, mahkeme başkanı ise Ulrikh’di.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder