Translate

26 Mart 2022 Cumartesi

KRUŞÇEV, GORBAÇOV, YELTSİN VE İTİBARI İADE EDİLEN TROÇKİ

 

KRUŞÇEV, GORBAÇOV, YELTSİN VE İTİBARI İADE EDİLEN TROÇKİ




TROÇKİ FİKİRLERİNDE DOLAYI MI ÖLDÜRÜLDÜ? (VII)

Peki, acaba Troçki’ye “itibar”ı ne zaman ve en önemlisi kim veya kimler tarafından iade edildi? Bilindiği gibi, ‘’Stalinizm’’ düşmanı Kruşçevler, Brejnevler, Gorbaçovlar, Yeltsinler familyası 30'lu yıllardaki mahkemeleri düzmece ve bu mahkemelerin verdiği cezaları haksız cezalar olarak ilan ettiler. Troçkistler, haklı olarak, Zinovyevlerin, Buharinlerin, Tuhaçevskilerin aklanmasını Troçki'nin ve Troçkizmin de aklanması olarak gördüler. Aklama ve itibar iadesini (''rehabilite''!) yapan Kruşçev, özellikle Gorbaçov ve Yeltsin oldu. Sorunu aydınlatan açıklamayı “Bana dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!” atasözünün ışığında hep birlikte okuyalım bay Mandel’den:

Ve sonunda Sovyetler Birliği’nde Glasnost ile bir sonraki belirleyici değişime gelindi…

Aradan geçen sürede eski Sovyetler Birliği’nde gerçek zafere ulaştı. Moskova davalarının tüm sanıkları resmen mahkeme kararı ile itibarına kavuştular. Dava kararları gerekçesiz ve yalan bulunarak bir anlamda yargılandı. Stalin’in yalan makinesinin maskesi düştü. Ve daha da önemlisi: gerçek uğruna mücadele, özellikle tarihi gerçek uğruna mücadele artık demokratikleşme için, derin sistem krizine karşı ve uygun politik yöneliş yolunda mücadelenin vazgeçilmez bir unsuru olarak görülecektir.

Troçki 1937  Ağustosu’nda şunları yazar: ‘büyük tarihi amaçlar uğruna sert önlemlere başvurulursa insan hafızası alicenaptır. Ama tarih, yeni doymak bilmez keyfilik ve çıkarlar uğruna kurban edilen bir tek damla kanı bile affetmeyecektir. Tarihin işlenen suçun boyutuna en uygun cezayı vereceğinin sarsılmaz bilinci ahlaki duygular için en büyük tatmindir. Devrim tüm gizli dolapları açacak, tüm davaları kontrol edecek, karalananları beraat ettirecek, keyfiliğin kurbanlarına anıtlar dikecek ve cellatların ismini sonsuz lanetle örtecektir.’

Aradan geçen sürede bu öngörülerin hepsi gerçekleşti…” (Alternatif Olarak Troçki, s. 76-77, iba.)

Demek ki Troçki’nin “bu öngörüleri”nin “hepsi” gerçekleşmiş. Yani, SSCB’de bir devrim gerçekleşmiş, tüm gizli dolaplar açılmış, incelenmiş, kurbanların itibarları iade edilmiş vs. İşte size Troçki’nin, Mandellerin, IV. Enternasyonal’in “devrim” anlayışı! Böyle bir devrim bizden uzak olsun; ama bu devrim anlayışı ve pratiği Troçkizm’e tam yakışıyor. Ama biz, burada da durmayacak, bu sefillerin gerçek yüzlerini sergilemeye ve burjuvazinin bilinçli uşakları olduklarını göstermeye devam edeceğiz.

Troçki’nin itibarı, bir zamanlar Troçkist saflarda yer almış olan Kruşçev tarafından (1956 sonrası) iade edilmek istenmiş (Kaganoviç’in açıklaması) ama koşullar uygun görülmediğinden bu girişimden vazgeçilmiştir. Troçkistlerin de beklentisi bu doğrultudaydı ama beklentileri o gün için gerçekleşmemişti. Kruşçevci modern revizyonist karşı devrimin Troçki’ye “itibar”ını iade etmeye çalışması anlaşılır olduğu gibi, Troçkizmin, kızıl maskeli bir beyaz karşı devrim olan ve sosyalizmi her bakımdan tasfiye ederek kapitalizmi kurmayı amaçlayan Kruşçevizmi desteklemesi de anlaşılırdır; çünkü aynı kampın, aynı sınıfın çıkarlarını temsil etmektedirler. En nihayetinde sorun açık ve nettir: Sosyalizmi yıkmak, dünya proleter devrimini önlemek! Kruşçevci ve Troçkici “anti-Stalinizm” denen şeyin kendisi de budur zaten. Mandel de bunu teyit etmektedir.

Elbette ki burjuvazi, can düşmanı olan Stalin’i değil de, kendi can dostları ve müttefikleri olan Troçkistleri, Zinovyevistleri, Buharincileri vb. vb. onore edecekti. Ayrıca burjuvazi“Stalinist” bir sosyalizm yerine Troçkist vb. bir “sosyalizm” akımının gelişmesinden yanadır; ki, aklama faaliyetinin orta ve uzun vadeli hedeflerinden birisini ve asıl yanını da bu olgu oluşturmaktadır.

Troçki’ye vb. gibilerine, devrim ve sosyalizm düşmanlarına “itibarlarını” iade eden ve Mandeller tarafından yoldaşça alkışlanan Gorbaçov’un şu sözlerini birlikte okuyalım.

Tüm arzum komünizmi, tüm halk üzerindeki diktatörlüğü tasfiye etmekti… Bunu ancak üst düzey makama gelerek yapabileceğimi biliyordum… Batıyı iyice tanıdıktan sonra kesin kararımı verdim. Tüm SBKP ve SSCB aygıtının yok edilmesi gerektiğine karar verdim. Aynı zamanda bunu tüm sosyalist ülkelerde de yapmalıydım. Benim tüm idealim sosyal demokrasiye giden yoldu. Ancak bu sistem halka yararlı olabilir. Bu arayışı sonuna kadar götürmeye karar verdim. Benimle aynı görüşte olan Yakovlev, Şevardnaze gibi bazı arkadaşlar buldum. Hepsi SSCB’de komünizmin dağıtılması işinde teşekkürü hak etmişlerdir.

Komünizm olmadan dünya daha iyi gitmektedir. 2000 yılından sonra dünya daha iyi olacak, çünkü gelişecek ve zenginleşecek…

Yeltsin SSCB’yi dağıttığında ben o sırada Kremlin’de değildim. Tüm gazetelerden muhabirler bana ağlayıp ağlamadığımı sordular. Ağlamamıştım, çünkü komünizmi yok etmeyi gerçekten başarmıştım ve Avrupaki sosyalist ülkelerde de. Ağlamadım çünkü esas amacıma ulaşmıştım, ki o da Avrupa’da komünizminin yenilgisiydi. Ama şunu da bilmeliyiz ki komünizm Asya’da da yenilmelidir. Tüm dünyada demokrasi ve özgürlüğe geçiş daha çabuk böyle mümkün olabilir.

“…şimdi tüm dünyada komünizmin son kalıntıları temizlenmeli.” (1995 yılında M. Gorbaçov’un Ankara’da gazetecilerle yaptığı toplantıda yaptığı açıklamalar.)

Açık ki bilinçli bir anti-komünist, sınıf bilinçli bir burjuva olan, devrim ve sosyalizme, Marksizm-Leninizm’e ve komünizme sınırsız bir sınıf kini duyan Gorbaçov ve Gorbaçovlar, Yeltsin ve Yeltsinler burjuva sınıf çıkarları ve dünya burjuvazisinin sınıfsal çıkarları ve kardeşliği gereği devrim ve sosyalizmin, Lenin ve Stalin’in düşmanlarının itibarlarını iade ettiler. Troçki de bunlardan birisi. Gorbaçov(lar), söz konusu iade-i itibarları kendilerini hala “sosyalist”, “komünist” göstermeye gereksinim duyarken yaptılar. Gorbaçov’un yukarıdaki açıklamaları Troçki gibilerinin, Mandel gibilerinin neme nem “Marksist”ler “Bolşevik-Leninist”ler olduğunu da çok çarpıcı bir şekilde sergilemektedir. Bu gerçekler karşısında Troçkistlerin tavrı ve yanıtının ne olacağı da zaten açıktır: “Yalancının yüzüne tükürmüşler, ‘ohhh yağmur yağdı demiş!’ ” Geçmeden yeniden vurgulayalım: Troçkizm’in stratejik çekirdeği, evet, bilinçli anti-komünistlerden oluşmaktadır. Böyle gelmiş, böyle de gidecektir.

Troçkizm tarihsel evrimi içerisinde emperyalizmin ve faşizmin işbirlikçisi haline gelmiştir. Troçki, özellikle SSCB'den kovulduktan sonra anti-komünist dünya tarafından alabildiğine popüler bir figür haline getirildi. Çünkü sosyalizme karşı mücadelede Troçki çok kullanışlı bir araçtı. Dünya burjuvazisi derin sınıf bilinciyle, derin sezgisiyle bu gerçeğin çok iyi farkındaydı. Nitekim burjuvazi Troçki'yi anti-komünist etkin bir araç olarak kullanmayı da başardı.

Troçki Bolşeviklere katıldıktan sonra gösterilen birleştirici büyük hoşgörüyü tepe tepe kullandı. ''Bürokratların şahı'' Troçki, kainatın merkezine kendisini koydu daima. Her yaptığı şeyi, meşru, doğal hakkı vs. gördü. İktidarı ele geçirebilseydi dünyanın en katı tek kişi diktatörlüğünü kuracak olan Troçki, her köşeye sıkıştığında ''demokrasi'' diyerek yırtındı. Oysa o, sendikaların bile askerileştirmesini ısrarla savundu, bu saçma düşünceyi ve politikayı Bolşevik Parti'ye ve Lenin'e ısrarla dayattı. Fakat bir kez daha Bolşevikler ve Lenin karşısında yenilgiye uğradı.

Troçki, partinin sınırlarını sürekli çiğnedi. Proleter demokrasinin sınırlarını çiğneyerek partiyi istismar etti. O yalnızca kendisine demokrattı. Ne zaman ki gericilikle proletarya diktatörlüğüne karşı kapsamlı ilişki içerisine girdi, işte o zaman partiden atıldı. Parti kongresi, Troçkizmi savunmanın partililikle bağdaşmayacağı kararını aldı. Bu konuda Stalin bu kararı şöyle açıklar;

Kongre, Parti ile muhalefet arasındaki görüş ayrılıklarının programatik görüş ayrılıklarına dönüştüğünü, Troçkist muhalefetin anti-Sovyetik mücadele yolunu tuttuğunu saptadı. Bu nedenle XV. Parti Kongresi, Troçkist muhalefete mensup olmanın ve onun görüşlerini propaganda etmenin Bolşevik Parti saflarında kalmayla bağdaşmaz olduğunu açıkladı.” (Stalin, Cilt 15, sayfa 329)

Konu babında Webbler'in aydınlatıcı değerlendirmelerini de içeren şu pasajı birlikte okuyalım;

''Dörtbin oy, muhalefet güçlerinin, bütün ajitasyonlar sürecinde alabildikleri en yüksek oydu. Partinin 'hizipler'i yasaklamasına ve Sovyet iç politikasının temel taşı olarak 'devrimci birlik' üzerinde resmen durulmasına rağmen, Sovyet Hükümeti Troçkist muhaliflere şaşırtıcı derecede tartışma, eleştiri ve toplantı özgürlüğü tanıdı. Özellikle Lenin'in ölümünden sonra, ülke bir iç ve dış kriz döneminden geçerken, Troçki, Sovyet Rusya'da kendi hizbinin arkasında bir kitle hareketi yaratmak için bu durumdan yararlanabilmişti. Muhalefet kamuoyuna yaptığı propaganda da, Sovyet rejimine karşı muhtemel her siyasi delilden yararlandı. Stalin yönetiminin toplumsal ve ekonomik politikaları, 'yönetimde ehliyetsizlik', 'denetimsiz bürokrasi', 'tek adam, tek parti diktatörlüğü', 'eski önderliğin dejenerasyonu' vb. sloganlarıyla sürekli eleştiriye maruz kaldı. Troçki'nin ajitasyonuna karşı, kendisinin gerçekte olduğu gibi Sovyet aleyhtarı ve öteki anti-Sovyet güçlerle bağlantılı bulunduğunu açıkça gösterene dek hiçbir bastırma girişiminde bulunulmadı. 'Sovyet Komünizmi-Yeni Bir Uygarlık mı.?'da Sidney ve Beatrice Webb'n sözleriyle, 1924'den 1927'ye dek, 'SSCB'nin mutlak bir diktatörlük altında inlediğine inananlara şaşırtıcı gelebilecek şeyler, yani üç yıl dur durak bilmeyen açık bir çekişme yaşandı. Bu çekişme farklı biçimler aldı. Bütün Rusya Sovyetleri Kongresi Merkez Yürütme Komitesi ve Komünist Partisi Merkez Komitesi (TSIK) gibi ana karar organlarında ardında tartışmalar oluyordu. Hem yerel Sovyetlerde, hem de yerel Parti organlarında ateşli tartışmalar yapılıyordu. (Muhalif) kitap ve broşürlerden oluşan geniş çaplı yayınlar, sansür tarafından engellenmiyor, aslında devlet basımevlerinde basılıyor ve bunları araştıran biri tarafından ifade edildiği gibi tam anlamıyla binlerce sayfayı buluyordu.' VVebb'ler ayrıca  şunu da ekliyorlardı. Sorun ‘nihai ve yetkili bir biçimde Parti Merkez Komitesi'nin 1926 Nisanındaki Plenumunda halledildi, daha pek çok tartışmadan sonra 1926 Ekimi ve 1927 Kasımındaki Ondördüncü ve Onbeşinci Parti Konferanslarında bir karar onaylandı, bu kararlardan sonra Troçki ajitasyonunda ısrar ederek direniş yaratmaya çalıştı ve tavrı açıkça hizipçi bir hal aldı.' " (Aktaran Büyük Komplo, s. 197, iba.)

Açık ki Troçki, son derece özgürce fikirlerinin mücadelesini vermiştir. Parti ve devlet ona bu imkanları genişçe sunmuştur. Üstelik daha o süreçte kendi yeraltı partisini yaratmıştır. Sayısız kaynak bunu doğrulamaktadır. Troçki'nin ''Hayatım'' kitabı ve 1938'de Paris’te apandist ameliyatında ölen* (Troçki, oğlunun Stalin tarafından öldürüldüğünü iddia etti) oğlu Sedov için yazdığı ''Oğul, Dost ve Savaşçı'' kitabında bu gerçekleri açık bir şekilde görmekteyiz.

Troçki ve Troçkizm burjuvazi ve gericiliğin elinde kullanışlı bir araçtır. Ekim Devrimi'ne katılması ve Kızıl Ordu'nun başında olması, sonra devrime, sosyalizme ihanet ederek karşı devrim saflarına geçişi, onun kullanışlı bir araç olmasına özgün bir karakter kazandırdı. Dünya çapında Troçki'nin eserleri basıldı ve dağıtıldı, finanse edildi; bir de bu yoldan Troçkizm anti-komünist eğitim ve öğretimin ve ideolojik saldırıların güçlü bir aracı haline getirildi. Troçki, ''Stalinizm''e (yani Marksizm-Leninizm'e, proletarya diktatörlüğüne, sosyalist inşaya, dünya proleter devrimine) karşı emperyalizm ve gericilik tarafından maddi ve manevi olarak desteklendi. ''Stalinizm''i hep birlikte lanetleyenler, haklı olarak Troçki'ye, Troçkizm'e büyük bir değer biçmiştir.

Ludo Martens, ''Stalin'e bir başka Bakış'' kitabında ve ''Troçkizm CİA Hizmetinde Sosyalist Ülkelere Karşı'' çalışmasında şunları yazarken haklıdır ve Troçki'nin gerçeğine de ışık tutmaktadır.

''Otuzlu yıllarda Troçki,   kelimenin tam anlamıyla dünyanın anti-komünizm uzmanı haline geldi. Bugün bile sağcı ideologlar, Troçki'nin   Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne karşı silah arayışındaki eserlerini inceliyorlar.

1982'de, Reagan   yeniden anti-komünist haçlı seferini vaaz ederken   , Belçika Kraliyet Askeri Okulu'nda Fahri Profesör Henri Bernard, aşağıdaki acil mesajı yaymak için bir kitap yayınladı:

'1982'nin Komünistleri, 1939'un Nazileridir. Moskova'nın önünde, Ağustos 1939'da Hitler'in önünde olduğumuzdan daha zayıfız.'

''Ama Bernard gibi alenen bir anti-komünist tarafından kullanılan taktikler   çok ilginç. Bir 'solcu Hıristiyan'ı hor görmesine rağmen Troçki ile ittifak kuracak bir adam işte burada. 

Lenin   , Troçki gibi   bir insandı .... Kişisel hayatı nüanslarla doluydu ....

`Troçki   normalde Lenin'in yerine geçmeliydi   ... Ekim Devrimi'nin baş mimarı, İç Savaşın galibi, Kızıl Ordu'nun yaratıcısıydı...

`Lenin   Troçki'ye çok saygı duyuyordu.   Onu halefi olarak görüyordu. Stalin'in çok acımasız olduğunu düşündü ....

`Sovyetler Birliği içinde Troçki   , komünist makineyi felç eden heybetli bürokrasiye karşı ayaklandı...

`Sanatçı, eğitimli, konformist olmayan ve çoğu zaman peygamber, Partideki ana dogmatiklerle anlaşamadı ....

`Stalin milliyetçiydi, ne Lenin'de   ne de Troçki'de var olmayan bir duygu   ... Troçki ile   birlikte yabancı Komünist Partiler, kendilerini tek amacı bir toplumsal düzeni dayatmak olan bir güç olarak görebilirlerdi. Stalin ile birlikte Kremlin için ve onun emperyalist siyasetini ilerletmek için çalıştılar.'

Burada, Troçki'nin   1937-1940 yılları arasında öne sürdüğü ve onun mutlak anti-komünist mücadelesinin doğasını gösteren birkaç ana tezi sunuyoruz. Henri Bernard gibi Batılı güvenlik servislerindeki insanların neden Komünistlerle savaşmak   için Troçki'yi kullandığını anlamayı  sağlıyorlar.''

İktidarsızlık ve yaygaracılık, ‘’Stalinizm’’ düşmanlığıyla kamufle edilmeye çalışılan Troçkizmin ve IV. Enternasyonal’in karakteristiğidir. 20. asırdan 21. asra uzanan emperyalizm ve proleter devrimler çağına bakıyoruz: Bu koskoca tarihte, Troçkist hareket, hemen hemen, hiçbir yerde, hiçbir önemli dönemeçte vb. ciddi bir politik varlığa ve ağırlığa sahip olmamıştır. Derin mi derin(!) teorileri ile övünen Troçkizm, genel olarak bir aydın çevresi, bir ideolojik akım, akademik tartışmalar yapan yıkıcı bir burjuva kulübü olarak kalmış ve amip gibi sürekli bölünmüş ve ciddi bir siyasal harekete dönüşememiştir. (Bkz, Ernest Mandel, Kent Ake Andersson, John Ross, Enternasyonalizm ve Dördüncü Enternasyonal, Sosyalizmin Geleceği, “ Dördüncü Enternasyonal’in Kısa Tarihi”) Tipik bir dogmatizm ve sınır tanımayan bir Stalin düşmanlığı, azgın bir demagoji ve manipülasyon Troçkizm’e damgasını basmaktadır.

''Düşmanımızı korumak için savaşmıyoruz .... Rusya'ya karşı savaş : Bolşevik komiserlerin ve Komünist aydınların yok edece’’ğiz'’’ (Barbarossa Harekatı başlamadan önce, 30 Mart 1941'de Hitler'in  generallerine yaptığı konuşmadan) diyen Hitler; ‘’Stalinizmi, Stalinistleri yok edin, yok edeceğiz!’’ diyen Troçki ile; 1945’de, ‘’ABD kurmay başkanlığının savaşın bitiminden on hafta sonra en büyük yirmi Sovyet kentine atom bombası atmayı planla’’yan Pentagon’nun (aktaran Kısa 20. Yüzyıl, E. Carr); ‘’1950’li yıllarda, Papa XII. Pius’un danışmanı Pater Grundlach’ın, vaaz kürsüsünden, ruhlarımızın komünistlerin tanrısızlığa teslim edilmesindense, insanlığın bir atom savaşıyla ortadan kalkmasının daha iyi olacağını ilan etmesi’’ (Hans Heinz Holz, Sosyalizmin Yenilgisi ve Geleceği, s. 33), tüm bu gerici güçlerin aynı birleşik cephenin bileşenleri oldukları açıktır. Devrim ve sosyalizme, sosyalist devlete, onların şahsında insanlığa ve insanlığın geleceğine düşman olduklarını, aynı sınıf kini ve saldırganlıkla davrandıkları nettir. Bu olgu, tarihsel deneyimlerle kanıtlanmıştır.

Daha II. Dünya Savaşı bitmeden, ''Stalinizm''in zafer kazanacağı belli olmuştu. ABD, İngiltere, koruyucu kanatları altına aldıkları Hitler kalıntıları ile birlikte ''Soğuk Savaş''ı başlattılar. Sosyalist kampın ortaya çıkışıyla müttefikleri Troçkizm ve IV. Enternasyonal'le birlikte ''Stalinizm''i, Doğu Avrupa'da iktidara gelen ''Stalinizm''i yıkmak için kirli savaşı hızla geliştirdiler. ''Stalinizm''in zaferi Troçkist hareketin de bir bunalıma sürüklenmesine yol açmıştı. İç parçalanmaları artıyordu. Troçkizmin teşhir ve tecriti göz çıkarıyordu. Emperyalizmin, gericiliğin ''Soğuk Savaş'' saldırganlığı, bu saldırganlığın ''sol'' kılıklı sac ayağı olan Troçkizmin de krizini bastırmanın, etkisizleştirmenin aracı olarak kullanıldı. Troçkist hareket, Troçki'nin bayrağına ve karşı devrimci mirasına sarılarak canlanmaya çalıştı. Titoizmle bağlaşarak SSCB'ye, sosyalist kampa, zafere ulaşan Çin Devrimi'ne, Kuzey Kore, Küba, Vietnam başta olmak üzere Hindiçini ülkelerinde gelişen ve zafer kazanan devrimlere, ulusal kurtuluşçu hareketlere karşı, ABD ve emperyalizminin güdümünde ''Stalinizm''e, ''Stalinist iktidarlara karşı ''Bolşevik-Leninist'' yıkıcı mücadele yürüttüler. Stalin önderliğinde dünyanın içte biri sosyalist hale geliyor, Troçkizm ise sosyalizmi yıkmayı asli görevi görüyordu. Yani Troçkizmi kavramak bakımından ortada karmaşık bir tablo yok.

Kruşçevci karşı devrim 30'larda yargılanan katilleri, darbecileri, faşizmin işbirlikçilerini akladı. Bu kervan daha sonra da yürüdü ve Gorbaçovculukla birlikte doruğuna çıktı. Sovyetler Birliği Yüksek Mahkemesi, verilen emirler doğrultusunda iktidardaki burjuvazinin emirlerini yerine getirerek, şu kararı yayınlar:

Artık düşman olmadıkları, kanun önünde, devlet önünde, halk önünde, suçlu olmadıkları açıktır. 70 yıl önce kurulmasına yardım ettikleri devlet, onlara onurlarını ve isimlerini geri veriyor.” (İzvestiya)

Tarihin mahkum ettiği karşı devrimci klikler, şahsiyetler aklandı. Kuşkusuz ki kararlar, burjuvazinin ve emperyalist dünyanın çıkarlarına uygun olarak verildi. Bu kararların verilmesi ve kararı verenlerin ''Stalinizm'' düşmanlığı bile tek başına 30'ların ünlü davalarında yargılananların gerçek suçlular olduğunu kuvvetle vurgulayan olgulardan birisidir. ''Stalinizm''i (sosyalist SSCB'yi, sosyalist devleti, Bolşevik Parti'yi, dünya devriminin kazanımlarını) mezara gömmeye çalışan kuvvetlerin şevkle bu karar etrafında birleşmesi, kararları yüceltmeleri tesadüfi sayamayacağımız açıktır. Emperyalist dünyanın, Kruşçev'le açılan dönemle ve sonrasında çöküşe dek ve çöktükten sonra Rus emperyalist burjuvazisinin, Troçkizmin, konu bağlamında ateşli propagandası Stalin ve partinin haklı olduğunun bir kanıtı olarak okunmalıdır. 30'ların mahkeme kararların iptal edilmesi, Troçki'nin ve ceza verilenlerin aklanması hiçbir zaman, evet hiçbir zaman, kitlelerin talebi olmadı.

30'lu yılların biri kapalı (askerler davası) yapılan 4 davasında da Troçki baş aktör olarak suçlanmıştı. Troçkistler Kruşçev'in olduğu gibi, Gorbaçov'un, Yeltsin'in, Putin'in Troçki'yi doğrudan ve açıkça aklamamasına ateş püskürtmektedirler.

Örneğin, ''Dünya Sosyalist Web'' sitesinde yer alan ve ''Sovyetler Birliği Moskova Duruşmalarını Reddetti: Tarihi Bir Doğrulama'' başlığı taşıyan bir yazıda şunlar yazılmaktadır:

‘’Stalin’in Sovyetler Birliği’nde Lenin’in Bolşevik Partisi’nden geriye kalan her şeyi fiziksel olarak yok etmek için kullandığı yargısal komploları tamamen geçersiz ilan etmesine rağmen, Yüksek Mahkeme, Moskova Duruşmaları komplosunun başlıca hedefi olan bir kişinin itibarını halen iade etmiş değil: Ekim Devrimi’nin iki önderinden biri, Stalinist bürokrasinin amansız muhalifi ve Dördüncü Enternasyonal’in kurucusu Lev Troçki.

Troçki’yi ve oğlu Lev Sedov’u resmi itibar iadesinden dışlama girişimi savunulamaz.''

Rus burjuvazisi Troçki'ye itibarını iade etmek istemediği için değil, buna cesaret edemediği için Troçkistlerin beklediği kararı alamamıştır. Troçki ve çetesi o kadar korkunç suçlar işlemişti ki, bu göze alınamadı.

Konu bağlamında arşivlerin gizli kasalarda tutulmasının bir nedeni de budur.

Gerçekte Troçkistler de 4 ana mahkemede yargılanan sanıkların aklanmasının, davaların düşmesinin burjuvazi tarafından Troçki'nin ve Troçkizmin aklaması anlamında geldiğini açık ve net olarak bilmektedirler. Ama onlar, daha ileri gidilmesini, diğer iptallerdeki sahte karar ve gerekçelere benzer bir sahte kararın da Troçki hakkında çıkarılmasını talep etmektedirler. Kapitalist-revizyonist (sosyal emperyalist) sistemin yıkılmasını ''Stalinizm''in çöküşü, Troçkist ''politik devrimin'' zaferi olarak selamlayan Troçkizme hakkının verilmesini talep etmektedirler. Ne de olsa gerek Stalin döneminde, gerekse de Kruşçev sonrası dönemde SSCB'yi yıkmak için faşist kampla, başını Amerikan emperyalizminin çektiği Batılı emperyalist kampla, yeni tip burjuvaziyle birlikte az ter dökmemişlerdi. Hani bunun bir haksızlık olduğu açıktır. Ama ''kader utansın'', diyelim ve geçelim.

Tekrarlıyoruz: 30'lu yıllarda yargılanan vatan hainlerinin, halk düşmanlarının itibarının geri iade edilmesi talebi, hiçbir zaman, hiçbir yerde SSCB proletaryası ve halkların talebi olmamıştır. Bu, dünya ölçeğinde de bir olgudur. Aksine, bu talep dünya burjuvazisinin talebi, Kruşçevlerin, Gorbaçovların, Yeltsinlerin, Putinlerin talebi, Troçkistlerin talebi olmuştur. Yani bu talep, bir tüm olarak karşı devrim cephesinin, Bolşevizmin, sosyalizmin düşmanlarının talebi olarak ortaya çıkmıştır. Bu olgu bile, tek başına çok şey anlatmaktadır bize.

Aşağıdaki açıklama ve analiz, Gorbaçovların, Yeltsinlerin gerçekte Troçki'yi ve Troçkist çeteyi akladığının kanıtıdır:

‘’Yüksek Mahkeme, Troçki ve Sedov’un tarihteki en korkunç iftira ve tahrif kampanyasının kurbanları olduğunu üstü kapalı olarak kabul etti.

Yüksek Mahkeme’nin Troçki’yi masum ilan eden açık sözlü bir açıklama yapmamış olması, Troçki’nin adının Sovyet bürokrasisinde hâlâ uyandırdığı korkunun bir göstergesidir.

Ancak korkakça atlatma tavrına rağmen, Yüksek Mahkeme’nin deklarasyonu, tüm tarihsel varlığı Stalinizme ve onun hem Sovyet hem de uluslararası işçi sınıfına karşı işlediği korkunç suçlara karşı mücadeleyle bağlantılı olan dünya devrimci hareketi Troçkizmin anıtsal bir tarihsel haklılığını temsil etmektedir.'' (Adı geçen site, agy.)

Troçki'den duyulan korku üzerine söylenen demagojik laf yığınını geçiyoruz, çünkü mahkemelerde yargılanan ve cezalandırılan çetelerin ''sağ'' ya da ''sol'' maske altına gizlenen çizgisi Kruşçevcilikle, Gorbaçovculukla, Yeltsincilikle, Putincilikle yaşamaya, pekişmeye devam etmiştir. Hepsinin bayrağı, ''Kahrolsun Stalinizm!''dir, yani ''Yaşasın kapitalizm!''dir. Troçki'nin, Buharin'in vb. gibilerinin yapmak istediği şey, SSCB'de kapitalizmi restore etmek, emperyalist dünya sistemine karşı savaşan her türlü devrimci ve komünist muhalefeti ve kazanımları yok etmekti(r). En nihayetinde bu hedefe ulaşılmıştı...

Troçkizm '‘’Yüksek Mahkeme, Troçki ve Sedov’un tarihteki en korkunç iftira ve tahrif kampanyasının kurbanları olduğunu üstü kapalı olarak kabul etti.'' derken, aslında Gorbaçovların Troçkizmin müttefi olduğunu iyi kavradıklarını görüyoruz. ''Troçkizmin anıtsal bir tarihsel haklılığı'' vurgusunun anlamı da budur.

Troçkist site şunları yazarken neyi eleveriyor acaba? Hep birlikte okuyalım ve düşünelim:

''Yaklaşık 25 yıl önce, Stalin’in naaşı anıt mezarından kaldırıldı. Şimdi de ölümünden sonra SBKP’den ihraç edilmesi talebi yükseltiliyor. Troçki’nin Stalinist suikastçılar için uygun ceza olarak önerdiği şey şimdi gerçekleşiyor...''

Açık ki Troçkizm, Kruşçevizm, yeni tip burjuvazi, Gorbaçovlar, Yeltsinler aynı sınıf kardeşleridir; işte Stalin'in mezarını kaldıranlar, ''şimdi de ölümünden sonra SBKP'den ihraç edilmesi talebini'' savunananlar, Troçkist çizgiyi, Stalin'e ceza çizgisini izlemektedirler; ve Troçkizme göre, ''Troçki'nin önerdiği şey şimdi gerçekleşiyor.'' İşte Troçkizm denen ucube budur. Onların ''Bolşevik-Leninist'' çizgisi ve tarihi budur. ''Proletarya enternasyonalizmi'', ''sürekli devrim''inin anlamı budur.

DEVAM EDECEK


*Deutscher Sedov'un ölümü üzerinde nispeten genişçe durur. Biz, bizi ilgilendiren yanlarıyla bazı aktarmalar yapmak istiyoruz. Troçki ve Troçkistler Sedov'un ölümünü bir ''GPU cinayeti'' olduğunda hep ısrar ettiler.

''Kalp hastalığı, umutsuzluk, ateş, uykusuzluk... Sık sık apandisit krizleri geçiriyor ama 'yerini' başkasına bırakmaktan korktuğu için ameliyatı erteliyordu. Az yemek yediğinden sinirleri bozulmuştu; sokaklarda sallana sallana yürüyordu. Bununla birlikte, Dewey Komisyonun kararını, sonunda Şubat'ın ilk günlerinde Bulletin'de yayımlayabildi; durumu Coyoacan'a sevinçle bildirdi ve provaları gönderdi; sağlık durumundan hiç söz etmeden ileride yapacağı işleri anlattı. Anasına babasına, son yazdığı mektup bu oldu.

8 Şubat günü yine durmadan çalışıyordu; bütün gün bir şey yememişti ve zamanının çoğunu da Etienne'le birlikte geçirmişti. Akşam üzeri, şimdiye kadar olanlara biç benzemeyen ağır bir kriz geldi. Ameliyatı daha fazla geciktiremezdi; bir mektup yazdı mühürledi ve karısına verdi; başına bir 'kaza' geldiği takdirde mektubu açacaktı. Etienne ile yeniden konuştu, ve başka hiç bir kimseyi görmek istemedi. Bir Fransız hastahanesine kendi adıyla girmesinin doğru olmadığına karar verdiler; çünkü o zaman G.P.U. yerini kolayca keşfedebilirdi. Birkaç mülteci Rus doktorunun yönettiği küçük, özel bir hastahaneye yatmalıydı; kendisini Mösyö Martin adında bir Fransız mühendisi olarak tanıtacaktı; ve yalnızca Fransızca konuşacaktı. Hiç bir Fransız yoldaş nerede olduğunu bilmiyecek, ya da ziyaretine gelmiyecekti. Bu konuda aralarında anlaşmaya vardıktan sonra Etienne bir ambülans çağırdı. [150] '' (TROÇKİ, Kovulan Sosyalist, C. III, s. 465)

''Gerçekten de Lyova'yı, karısının iddia ettiği gibi, acaba G.P.U. mu öldürdü? Eldeki delillerin çoğu durumun böyle olduğunu gösteriyor.''

''Ama ortada kesin bir şey yok. Jeanne'ın isteği üzerine yapılan soruşturmada herhangi bir tertibi gösteren bir delile rastlanmadı. Polis ile doktorlar bir zehirlenme olduğu, ya da Lyova'nın hayatına herhangi bir suikast yapıldığı iddiasını şiddetle reddettiler; ölümün ameliyat-sonu komplikasyonundan ("barsak düğümlenmesinden"), kalp yetersizliğinden,ve hastadaki mukavemet azlığından ileri geldiğini söylediler. Troçki ailesinin yakın dostu olan ünlü bir doktor da onların bu görüşünü kabul etti.'' (s. 467)

Ekleyelim, Troçki, ağır depresyon hastası olan kızının intihar etmesinin de nedeninin Stalin olduğunu iddia etmiştir.

Lenin'in Stalin tarafından öldürüldüğünü de ileri süren aynı sahtekar Troçki'ydi.



18 Mart 2022 Cuma

II. DÜNYA SAVAŞI, UKRAYNA, NAZİLER VE IV. ENTERNASYONAL

 

Güneye ve batıya yönelik yüz yıllık Germen hamlesini durduruyoruz ve bakışlarımızı doğuya çeviriyoruz… Bu gün Avrupa arazisinden bahsederken, hepsinden önce Rusya’yı ve ona tabi olan komşu ülkeleri kastediyoruz.” (HİTLER)

Totaliter bürokrasi için Ukrayna SSC’si bir finansal birimin yönetim kolu ve Sovyet askeri üssü olmuştur. Kremlin’in tüm ezilen halklara, kolonilere, yarı-kolonilere karşı bugünkü tavrı  emperyalist devletlerden farksızdır. Batı Ukrayna’da kitlelerin Kremlin’e karşı olan eski güven ve sempatisinden eser kalmamıştır. Sadece umutsuz pasifist blokçular Ukrayna’nın birleşmesinin ve özgürlüğünün barışçıl diplomatik ilişkilerle olabileceğine inanabilir. Ukrayna’daki son ‘iskan’ katliamından sonra, kanımca şu an tek bir slogan olabilir: Birleşmiş, özgür ve bağımsız işçilerin ve köylülerin Sovyet Ukrayna’sı.” (Troçki)

ÇARLIK’TAN SOVYETİK ÇÖZÜME...

Ukrayna krizi ve Rus işgalinin gündemde olduğu günümüzde, Nazilerin ve neo-Nazilerin Ukrayna'daki geçmişleri üzerinde durmak ve Troçki'nin, Troçkizmin politikasını değerlendirmek oldukça yararlı olacaktır.

Ön bir hatırlatmayla başlayalım.

Çarlık Rusya’sı uluslar hapishanesiydi. Rusya çok uluslu bir ülkeydi. Sömürge ve ezilen bağımlı uluslar ve ulusal topluluklar Çarlığın ulusal zulmü altında inliyordu. Bu hapishaneyi yerle bir eden Rusya proletaryası, Ekim Devrimi oldu. Ukrayna Ekim Devrimi’nin açtığı yolda sosyalist bir cumhuriyet oldu. SSCB on altı cumhuriyetten ve sayısız özerk bölgeden oluşan bir ülkeye dönüştü. Böylece SSCB eşit haklara sahip, istediklerinde ayrılma hakları da olan özgür ulusların gönüllü birlikteliğine dayanan bir ülke haline geldi; ki, bu tarihte bir ilkti ve bu ilki gerçekleştirme onuru Sovyet proletaryası ve halklarına aittir. Emperyalist kapitalizm koşullarında gerçekleşmesi olanaklı olmayan bu tarihsel atılım ve zafer Marksizm-Leninizm, Bolşevik Parti, Ekim Devrimi ve sosyalizm sayesinde kazanıldı. Lenin ve Stalin önderliğinde kapitalist ve yarı-feodal sömürüden, sömürgeci ulusal zulümden kurtularak sovyet cumhuriyetler birliği olarak kurulan bu birlik, II. Emperyalist Dünya Savaşı ve Hitler faşizminin işgaliyle sınandı ve görkemli kudretini gösterdi. Oysa emperyalizmin, faşizmin ve Troçkizmin bel bağladığı şeylerden birisi de farklı ulusların SSCB’ye, Bolşevizm’e, ‘’Stalinizm’’e karşı ayaklanmasıydı. Bu kuvvetler ve başını Troçki’nin çektiği Beşinci Kol, SSCB’de milliyetçiliği kışkırttı, organize etti, maddi ve manevi olarak destekledi. Bu karşı-devrimci saldırgan kışkırtma SSCB’ye ağır zararlar verdi. Buna karşın iç ve dış gericilik sefil amacına ulaşamadı.

Kuşkusuz ki bu süreç, basit bir şekilde gerçekleşmedi; son derece karmaşık, derin bir tarihsel arka planı olan ulusal sorunun çözümü Bolşevizm’in parlak ve yaratıcı önderliğiyle çözüldü. Devrilmiş gericilik, NEPMAN’lar, kulaklar, yerel milliyetçilikler, 5. kol, emperyalizm ve faşizmin önderliğinde ulusal sorunun sosyalist çözümüne karşı sürekli saldırdı... Fakat sosyalizmin zafer dolu yürüyüşü ulusal sorunların sosyalist çözümünü kendisini dünyaya kabul ettirdi. Ukrayna sosyalizm sayesinde hızlı bir sosyalist kalkınma süreci yaşadı; ulusal varlığını güvence altına aldı, ulusal kültür ve dilini özgürce geliştirdi. Lenin ve Stalin önderliğinde Bolşevikler başta egemen ulus (Rus) şovenizmi olmak üzere milliyetçiliğin her türüyle ısrarla mücadele etti. Marksist_Leninist teoriye uygun olarak, sosyalist inşa sürecinde, uluslar arasındaki tarihsel eşitsizliği gidermeye özel önem verdi. Sayısı 5 ila 10 bine düşmüş, yok olmaya giden ulusal topluluklar kendi kültürlerini, dillerini özgürce kullanarak yok olmaktan kurtuldular. Tüm bunlar sosyalizmin görkemli kazanımlarıydı. Ve Rusya gibi dev ve karmaşık bir ülkede ulusal sorunun çözümünde Bolşevik çözümün yaşama geçirilmesinde Stalin, ‘’Stalinizm’’ başlıca rolü oynadı.

2014 yılında Ukrayna’da neo-Nazi bir darbe gerçekleştirildi. Darbeyi örgütleyen ABD ve NATO’ydu. Böylece, Ukrayna’da kitlesel desteği sınırlı (% 1 ile % 3 arası) olmakla birlikte, neo-Nazist politik-askeri kuvvetler, devlet aygıtını ele geçirmeyi başardı. Ukrayna’nın neo-faşist hareketinin kökleri, Hitler’in Ukrayna’yı işgali dönemine dayanır. Hitler Ukrayna’da da Nazist para-militer güçleri örgütledi. Ukraynalı Naziler Hitler güdümünde Hitlercilerle birlikte milyonlarca Ukraynalıyı, Rusyalıyı, Polonyalıyı ve Yahudi’yi katleder. Ukrayna’nın neo-Nazist vurucu güçleri, o dönemin soykırımcı faşist katiller çetesinin mirasını sahiplenmekte ve bugün de aynı Nazist sembolleri kullanmaktadır. Amerikancı, NATO’cu faşist darbe sonrası, neo-faşist hareket resmileştirildi; faşist semboller, isimler vb. her tarafı kaplamaya başladı. Ukraynalı Hitler işbirlikçileri ulusal kahraman, özgürlük savaşçıları ilan edildi.


STEPHAN BANDERA VE ‘’UKRAYNA İSYAN ORDUSU’’ GERÇEĞİ NEYDİ?

Bu tarihe bir göz gezdirmek yararlı olacaktır. Bu tarih, aynı zaman da ‘’Bolşevik-Leninist’’ geçinen Troçkizmi kavramak bakımından da zengin dersler sunmaktadır.

Troçki, ‘’Stalinizm’’i (SSCB, sosyalist devlet) faşizmin bir türü, Hitler’in esinlendiği ve Nazizm’den daha tehlikeli ve öncelikle yıkılması gereken bir devlet olarak propaganda etti. Troçkist IV. Enternasyonal ve liderleri Troçki’den sonra da bu çizgiye sadık kalarak SSCB’ye karşı mücadele ettiler.

Aşağıda gerek II. Dünya Savaşı sürecinde, gerekse de 1945 sonrası süreçte Ukrayna’daki soykırımcı faşist çetelerin (Ukrayna İsyan Ordusu-UPA, kurucu lideri Stepan Bandera’dır) faaliyetlerine ve Troçkizmin bu çeteleri nasıl desteklediğine açıklık getirecek geniş aktarmalar yapacağız. Ki bu bilgi ve veriler, değerlendirmeler oldukça önemli ve aydınlatıcıdır.

Doğrudan Troçki’nin değerlendirmelerine geçmeden önce Ludo Martens'in konu hakkındaki şu değerlendirmesini birlikte okuyalım.

''Mandel Ukraynalı Nazileri Savunuyor

Şimdi de ikinci dünya savaşından bu yana Troçkistlerin ‘politik devrim’ adına hangi politik ve sosyal güçleri desteklediğini görelim.

Naziler 1941 yılında Sovyetler Birliğini işgal ettiklerinde Ukrayna’da nazi uşağı bir milliyetçi hareket kurdular. Bu hareket yüzbinlerce Yahudi, Polonyalı ve komünisti katletti. 1944 yılında, Naziler çekilirken, Kızıl ordu hatlarının gerisinde Alman subayların yönetimindeki Ukraynalı faşist gruplarını saldılar. Mandel grubu bu nazi karşı devrimini ‘antibürokratik politik devrimin’ bir parçası olarak göstermiştir! İnanılmaz mı? Hükmü kendiniz verin:

1988  Mandel şunu yazıyor: ‘İkinci dünya savaşı boyunca, 4. Enternasyonal’in Ukrayna milliyetçi hareketinin potansiyelini görmezden gelmesi ağır bir hataydı. Enternasyonal Ukrayna’da devrimci bir ulusal kurtuluş hareketinin varlığından ancak savaştan beş yıl sonra haberdar oldu, o sırada Ukraynalı gerillalar son muharebelerini veriyordu.’[34]

Burada Troçkistler kendilerini doğrudan Nazilerin hizmetindeki ajanlar olarak ele vermektedir.

Troçkistler ayrıca1945’den itibaren amerikan gizli servisi tarafından yayılan Ukraynalı milliyetçilerin ‘hem Hitler’e hem Stalin’e karşı’ savaştıkları yalanına da sahip çıktılar. Peki, gerçek neredeydi?

Gerçek, Doğu Cephesi’nde savaşmış bir Alman Waffen-SS subayı’nın Ukrayna’da yaşadıklarını anlattığı günlüğünde bulunabilir. Subay Ukrayna halkının ‘işgal sırasında Almanların uyguladığı politikadan büyük hayal kırıklığına uğradığını’ yazmaktadır. Geri çekilmeden önce Alman ordusu Ukraynalılardan oluşan ve Alman subayları tarafından yönetilen Waffen-SS Galiçya Divizyonu’nu kurdular. Ukrayna İsyancı Ordusu’nun başı Melnik, ‘iki cephede, hem Sovyetlere hem de Almanlara karşı (Çekilmekte olan Almanlara karşı) savaşma çok sorumluluk isteyen kararını’ aldı. Nazi subayı ‘Ukraynalılarla’ haziran 1944’de Kızıl Ordu’ya karşı girdiği muharebeleri de değerlendiriyor: ‘Bir ortak düşmana karşı omuz omuza savaşmakta oluşları, Alman-Ukraynalı ilişkilerinin tarihine yeni bir boyut vermektedir.’[35]

Waffen-SS’in öncülük ettiği, bu Troçkist 'politik devrim' gerçekten de gözyaşartıyor![36] ''

Troçkizm: CIA’in Hizmetinde Sosyalist Ülkelere Karşı, 20 Ekim 1992, Etudes Marxistes, Ludo Martens, Stalin Çeviri Grubu tarafından Türkçeye çevrilmiştir. )

Şu açıklayıcı bilgiler, Martines'in saptamalarıyla uyumludur:

''Ukrayna İsyan Ordusu (Ukr. Ukraїnska povstanska armіya/Kısaca UPA) - Ukrayna'da II.Dünya Savaşı sırasında Nazilerin desteği ile örgütlenen ve ülkedeki tüm etnik gruplara karşı katliam ve soykırım hareketlerine girişen milliyetçi ordu.[1] Ekim 1942'de teşkilatlanan ordu özellikle 1943'te Ukrayna Reich Komiserliği'yle birlikte RuslaraPolonyalılaraYahudilere ve diğer etnik azınlıklara karşı sistemli bir imha politikası uyguladı.

Ukrayna İsyan Ordusu'nun en önemli örgütleyicilerinden biri Nazi Almanyasının finansal desteğine sahip Stepan Bandera'ydı. Milliyetçi Stepan BanderaTaras Borovets (Taras Bulba) ve Andrey Melnik'in öncülüğündeki Ukrayna İsyan Ordusu II. Dünya Savaşı'nda özellikle Volin Katliamı olmak üzere Ukrayna topraklarında pek çok soykırım hareketinde rol oynadı.’’ (Vikipedi, özgür ansiklopedi)



Martens'in yukarıdaki açıklaması, (Ukrayna krizi ve Rus işgalinin gündemde olduğu günümüzde) Nazilerin Ukrayna'daki geçmişleri üzerinde durması bakımından önemlidir. 2014 yılında ABD, Almanya, AB tarafından örgütlenen neo-Nazi darbe ile iktidarın ele geçirildiğini biliyoruz. Ukrayna'da Nazist hareketin tarihsel olarak ciddi bir temelinin olduğunu görmekteyiz. Ukrayna'da darbeyle kurulan neo-nazist faşist diktatörlüğün faşistler öncülüğünde gerçekleştirilmesi rastlantı değildir.

Geçmeden ekleyelim, Mandel gerçek dışı bir açıklamayla Ukrayna'daki ''gerilla hareketi''nden haberdar olmadıklarını, bunu beş yıl sonra öğrendiklerini söyleyerek, Troçkizmin o süreçteki suç ortaklığını gizlemeye çalışmaktadır.

Troçki ömrünü Ekim Devrimi'nin kazanımlarını yok etmeye adadı ve bunu da ''Stalinizme karşı mücadele'' olarak kılıfladı. Şu sözler Troçki'ye aittir:

Totaliter bürokrasi için Ukrayna SSC’si bir finansal birimin yönetim kolu ve Sovyet askeri üssü olmuştur. Kremlin’in tüm ezilen halklara, kolonilere, yarı-kolonilere karşı bugünkü tavrı  emperyalist devletlerden farksızdır. Batı Ukrayna’da kitlelerin Kremlin’e karşı olan eski güven ve sempatisinden eser kalmamıştır. Sadece umutsuz pasifist blokçular Ukrayna’nın birleşmesinin ve özgürlüğünün barışçıl diplomatik ilişkilerle olabileceğine inanabilir. Ukrayna’daki son ”iskan” katliamından sonra, kanımca şu an tek bir slogan olabilir: Birleşmiş, özgür ve bağımsız işçilerin ve köylülerin Sovyet Ukrayna’sı.(Troçki’den aktaran,Türkiye Direniyor sitesi, iba.)

SSCB’yi, proletarya diktatörlüğünü, sosyalizmi emperyalist devletlerden farksız ilan eden Troçki, tipik bir anti-komünist olarak konuşmaktadır.

Bu perspektif ve politika Troçki'nin eylemine damgasını basmıştır ve Troçki'den sonra da Troçkizmin eylemine yol göstermeye devam etmiştir. Bu propaganda faşist ve emperyalist propagandadan ibarettir. Bu sözlerin her yerinden iftira, sınıf düşmanlığı, sınırsız kin fışkırıyor. Dışarıdan emperyalizm ve faşizmin saldırısı, içerden SSCB'yi parçalayacak Beşinci Kol'un saldırıları birleşiyor ve Troçki buna ''Bolşevizm/Leninizm'' diyor.

Troçki'nin Hitler faşizminin SSCB'yi işgale hazırlandığı 1940 yılındaki şu açıklamasını hatırlayalım yeniden:

‘’ ‘Sovyet işçilerine, köylülerine, askerlerine’, ‘Aldatılıyorsunuz’ başlığı altında bir mesaj yayımladı. .... Troçki, Sovyet işçileri ile askerlerine şunları söylemektedir: ‘Gazeteleriniz, kardeş kaatili Stalin ile ahlaksız komiserlerinin, sekreterlerinin ve G.P.U. memurlarının çıkarına yalan söylüyor size.’ ‘Başınızdaki bürokrasi yurtiçinde kanlı ve acımasızdır, ama emperyalist devletlerin karşısında korkaktır.’ Stalin'in yüzsüzlükleri Sovyetler Birliğine karşı bütün dünyada beslenen sempatiyi yok etmekte, ülkeyi yalnız bırakmakta, düşmanları güçlendirmektedir; bu rezaletler ‘Sovyetler Birliğinin karşılaştığı tehlikenin asıl kaynağıdır.’ İşçiler ve askerler, ‘devletleştirilmiş sanayi ile kollektifleştirilmiş ekonomiyi dünya burjuvalarına hiç bir zaman teslim etmemelidirler, çünkü ancak bu temel üzerine yeni ve daha mutlu bir toplumu kurabilirler hala.’ ....  Ama ‘Ekim ihtilalinin’ getirdiği bu ‘kazançlar’dan halk ancak, Çarlık bürokrasisine karşı bir zamanlar yaptığı gibi, Stalin bürokrasisine karşı da mücadele edebileceğini gösterdiği zaman yararlanabilirdi.'' (I. Deutscher, Troçki, C. III, Kovulan Sosyalist, s. 559-560, iba.)

Bu açıklamayı yeniden yorumlamak gerekmiyor ama 'Ekim ihtilalinin’ getirdiği bu ‘kazançlar’dan halk ancak, Çarlık bürokrasisine karşı bir zamanlar yaptığı gibi, Stalin bürokrasisine karşı da mücadele edebileceğini gösterdiği zaman yararlanabilirdi.'' açıklaması, Ukrayna için de söylenmekte ve bunun yolunun da ''Birleşmiş, özgür ve bağımsız işçilerin ve köylülerin Sovyet Ukrayna’sı''ndan geçtiği vurgulanmaktadır.

Burada SSCB emperyalist, faşist, sömürgeci devlet olarak olarak lanse ediliyor. SSCB'nin yıkılması gerektiği ve Ukrayna'nın ''Birleşik, özgür ve bağımsız işçilerin ve köylülerin Sovyet Ukraynası''nı kurması gerektiği; Ukrayna proletaryası ve emekçilerinin ''Ekim Devrimi''nin kazanımlarından ancak bu koşulla yararlanabileceği iddia ediliyor ve ayaklanma çağrısı yapılıyor. İşte Ukrayna burjuva milliyetçi hareketinin desteklenmesi, daha sonra ''Ukrayna İsyan Ordusu'' denen Nazi çetelerinin desteklenmesi bu biçim/''sol'' söylemle kamufle edilerek meşrulaştırılıyor. Tablo net: Faşizm SSCB'yi yıkmak istiyor. Hitler ne pahasına olursa olsun Ukrayna'yı işgal etmeye hazırlanıyor. Yerli faşist kuvvetlerden faşist çeteler örgütlüyor. Soykırım yapılıyor. Amaç belli; ''Stalinizmi yıkmak!'' Troçki ve Troçkistler de diğer yandan ''Stalinizm''i yıkmak için savaşmakta; gerçekte iki müttefik güçle, daha doğrusu faşizmin piyonu haline gelmiş Troçkistlerin tepe tepe kullanılması gerçeğiyle karşı karşıyayız. Troçki bu politikasına ''Enternasyonalizm'', ''ulusal sorunun sosyalist çözümü'' vs. diyor.

Devam edelim.

Troçki'nin Hitler'le yaptığı anlaşmalar var. Troçki'nin Hitler'e vaad ettiği şeylerden birisi de Ukrayna'nın Nazi Almanyasına verilmesidir. Troçki, Hitler'in SSCB'yi yıkmasından sonra yeni ''Bolşevik/Leninist'' lider olarak iktidarın başına getirileceğini bekliyor ve ''Stalinsizleştirilmiş'' Bolşevik/Leninist (!) ''Yeni Sovyetler Cumhuriyeti''nin lideri olacağını (aslında Hitler'in sömürgeleştireceği, başına kukla bir yönetimi atayabileceği bir cumhuriyet!) düşünüyor ve buna hazırlanıyordu. Stalin ve SSCB bu olguyu yakından biliyordu. (Troçki'nin cezalandırılmasında bu faktör, temel bir rol oynamış olmalı.)

Troçki'nin stratejisi belli: ''Stalinizm''i yıkmak. Ülkenin başına geçmek. SSCB'de 5. Kol tasfiye edilince Troçki'ye kalan tek seçenek, SSCB'nin faşist kamp tarafından yenilmesi, böylece SSCB'de Troçkist bir diktatörlük kurmak imkanı için savaşmak oldu.

Bu bir abartı, gerçeklerin ''Stalinist''lerce çarpıtılması, dosdoğru bir yalan olabilir mi?

O halde birlikte okuyalım, bakalım Troçki neyin peşindeymiş.

''Moskova mahkemeleri şaşkına dönen dünyanın bütün dikkatini üzerine çekerken toplama kamplarında yapılan kıyımlar hemen hemen kimseyi ilgilendirmiyordu. ... Mahkemelerdeki terörün, büyük terörün ancak küçük bir bölümü olduğunu Troçki herkesten iyi biliyordu; arkada nelerin olup bittiğini kestirebiliyordu. Ama bütün gerçeği bilmesine yine de imkan yoktu; gerçeği bilseydi bile ömrünün son kalan birkaç yılı bu işlerin büyüklüğünü bütün sonuçlarıyla kavramasına yine de yetmezdi. AntiStalinist güçlerin bozulmamış bir şekilde, siyasi bakımdan güçlü olarak yine de ortaya çıkacaklarını, ve özellikle savaş sırasında Stalin'i devireceklerini, savaşı zaferle ve devrimci sonuçlarıyla birlikte bitireceklerini umuyordu. Eski Bolşevizmin dirileceğini, çünkü Stalin'in bunlara karşı durmadan açtığı haçlı seferleriyle bilmeden onlara yardım ettiğini sanıyordu. Bütün anti Stalinist güçlerin ortadan kalktığının, Troçkizmin, Zinoviyevizmin ve Buharinizmin, eski Atlantis kıtası gibi, politika sahnesinden silinip süprüldüğünün, ve kendisinin de Atlantis kıtasından arta kalan tek canlı olduğunun farkında bile değildi.'' (I. Deutscher, Troçki C. III, s. 490-491, iba.)

Açık ki Troçki'nin tek bel bağladığı şey, faşist kampın zaferiydi. SSCB'nin savaşta yenileceğini ısrarla propaganda ediyordu. SSCB'nin yenilgisi ile iktidarı ele geçireceğini düşünüyor ve hedefliyordu.

Deutscher'in iddia ettiği gibi sorun hiçbir biçimde Troçki'nin ''iç muhalefetin'' (5. kol'') yok edildiğinin farkında olmaması vs. falan değildir. Troçki bunu Deutscher'den bin kez daha iyi bilmekteydi. Deutscher, Troçki'yi kurtarmaya çalışıyor. Troçki'nin faşizmle işbirliği içinde SSCB'nin savaşta yenilgisi için savaştığını, savaşın ardından Hitler'in yardımıyla iktidarı hedeflediğini gizlemeye çalışıyor. Deutscher, Troçki'nin aç kurt saldırganlığını Troçki'nin masum bir zaafı (''sanıyordu'') olarak gösteriyor.

Troçkizmin stratejisi ve bu stratejinin hizmetinde olan taktikleri, Ukrayna gerçeğinde de ete kemiğe bürünmüştü.

1930'ların ünlü mahkemelerinde sanıklar bu gerçeği itiraf etmiş bulunuyorlardı.

İşte birkaç örneği:

Tuhaçevsky:

1935/1936 kışında, Pyatakov bana Trotski’nin SSCB’nin savaçta yenilmesi teminatını vermemizi istedi; Ukrayna’yı Almanlara ve Primorye’yi Japonlara vermemiz anlamına gelse bile SSCB’nin yenilgisine hazır olmak için, SSCB içi ve dışı tüm güçlerin hazır olması gerekir.”

Buharin:

1934 kışında Radek bana Trotski’den yönergeler alındığını, Trotski’nin Almanlara Ukrayna’dahi belirli toprak tavizleri söz verdiğini söyledi. Ben buna karşı çıktım. Radek’in Trotski’ye mektup yazmasının ve fazla ileri gitmesini söylemesinin elzem olduğunu düşünüyordum. Trotski’nin bakış açısı hem siyasi hem taktiksel olarak uygunsuzdu. 

Pyatakov:

 Önce, Alman faşistleri Trotskist-Zinovievist bloka karşı olumlu bir tavır takınmaya ve eğer savaştan önce veya savaş sırasında iktidara gelirlerse destek vermeye söz vermişti. Ama karşılığında, faşistler bu tazminatı alacaklardı: Alman çıkarlarına ve dış politikada Alman hükümetine karşı genel olarak olumlu bir tavır; toprak tavizleri- özellikle, üstü kapalı bir şekilde ‘Ukrayna milli burjuva güçlerinin self-determinasyonu durumunda direnmemek’

Vyshinsky: Bu ne anlama geliyor?

Pyatakov: Üstü kapalı bir şekilde Radek, eğer Almanlar bir Ukrayna hükümeti kurarsa, Alman bir yönetici-general tarafından değil bir piyon tarafından yönetmesi durumunda Trotskist-Zinovievist blok buna karşı çıkmayacaktır.”

Vışinskiy: Peki, ya savaş esnasındaki bölücü eylemler?

Pyatakov: Bu, son aşamaydı... Askeri bir saldırı durumunda, ülkede harekete geçecek olan Troçkist örgütün yıkıcı güçleri, doğrudan Alman faşizminin rehberliğinde hareket etmeden diğer güçlerle koordine olacaktı. Sovyetler Birliği’nde bölücü ve sabote edici faaliyetler yürütecek, olan Troçkist-Zinovyevci örgüt, Alman Genelkurmayı’nın da onayladığı Trotskiy talimatları doğrultusunda hareket edecekti.’’

Bu konu bağlamında Dimitrov’u dinleyelim:

16 Aralık 1936 - Kremlin’de “Beşle” beraber (Stal[in], Molotfov], Kagfanoviç], Vor[oşilov], Ordjonikidze).

...........

Pyatakov, Sokolnikov, Radek ve diğerlerine karşı soruşturmadan:

Sokolnikov’un 12 Aralık 1936 sorgusu:

Soru: Böylece soruşturma, Troçki’nin yurtdışında ve blok merkezinin ise SSCB’de, aşağıda sıralanan amaçlarla, Hitler hükümetiyle ve Japon hükümetiyle görüşmeyi başlattıklarını tespit eder:

Birincisi, Almanya’yı ve Japonya’yı SSCB’ye karşı savaşa kışkırtmak;

İkincisi, bu savaşta SSCB’nin yenilgisine yardımcı olmak ve yenilgiden, SSCB’de iktidarın blok hükümetinin eline geçmesini geçmesi için yararlanmak;

Üçüncüsü, gelecek blok hükümeti adına, Hitler hükümetine ve Japon hükümetine ülke topraklarından parçalar ve ekonomik ödünler verme teminatında bulunmak. Siz bunları onaylıyor musunuz?

Yanıt: Evet, onaylıyorum.

Soru: Siz, blokun bu hareketlerinin doğrudan vatana ihanet olduğunu, kabul ediyor musunuz?

Yanıt: Evet, kabul ediyorum.’’

(Georgi Dimitrov GÜNLÜK 1, s.159-160, TÜSTAV, 1. Basım Ağustos 2004)



Şu gerçeği herkes bilmektedir: Ukrayna proletaryası ve halkı Hitler işgaline, Nazi Ukrayna çetelerine karşı Stalin ve SSCB etrafında kenetlenerek Büyük Yurtsever Savaş'ta Sovyet halklarıyla birlikte savaşarak faşist işgali yenmiştir. Troçkizmin göstermek istediği gibi, eğer Ukrayna halkı (diğer 15 cumhuriyet de dahil) SSCB'den kopmak isteseydi, ''Stalinizm''in peşinde değil, Hitlerizmin peşinde gidecekti. Troçkizmin de istediği buydu ama faşist düşleri kursaklarında kaldı.

Hitler'in yenilgisiyle Ukrayna'da Hitler Almanya'sının yerini Amerikan emperyalizmi aldı. Hitler artıklarını kurtaran ve istihbarat örgütlerinde ve özel savaşlarda etkin hale getiren ABD, Ukrayna somutunda da dışardaki ve içerdeki Nazistleri yeniden örgütleyerek kullandı. ABD ve IV. Enternasyonal, işte bu harekatı (ve uzantısı Banderra, Melnyk önderliğindeki) faşist çeteleri özgürlük sever(!), anti-Stalinist kurtuluşçu yurtsever (!) partizan/gerilla harekatı olarak selamladı ve Troçkistler organik ilişkiler ağını sürdürdürmeye devam etti. ABD ve IV. Enternasyonal, Mandeller daima omuz omuza oldular, hedefleri belliydi... Ve Mandeller, sözde enternasyonalleri sınır tanımaz bir küstahlıkla bu politikalarını ''Bolşevik/Leninist'', ''devrimci Marksist'' olarak pazarladılar.

Ukrayna'daki yerli Nazistlerden oluşan faşist yapı kendi içerisinde iki ana kanada bölünmekle birlikte, Hitler'e bağlı kalarak soykırımlarını sürdürdüler. Anlaşılan faşist kampın yenilgisiyle, SSCB'nin zaferiyle birlikte Troçkist harekette ağır krizler yaşadı... Dolayısıyla şöyle ya da böyle Troçkistler içinde kendi bağlaşıkları gördükleri Ukraynalı paralı Nazist güçler hakkında farklılıklar ortaya çıktı... Buna karşın Mandel ve IV. Enternasyonal Nazist katiller çetesine sahip çıkmaya, özellikle de ''sol kanat'' olarak tanımladıkları Melynk'in faşist çetelerini desteklemeye devam ettiler. Aslında yukarıda aktardığımız L. Martines'in açıklamaları temel gerçeği ortaya koymaktadır.

İKİ TROÇKİSTTEN İNCİLER

Şu sözler de Martines'in teşhir ettiği gerçeğin bir Troçkistin ağzından dile gelmesidir:

''Bu noktada ezilen ulusların liderlikleri, Stalinist bürokratik baskıdan kurtulabilmek amacıyla, kurtuluşlarını yanlış yerlerde aramaya başladılar. Örneğin Ukrayna’da Nazilerle işbirliği eğilimi belirdi. Stalin’e karşı Hitler’den medet umuldu. Tabii sonradan Stalin tarafından ağır biçimde cezalandırıldılar. Ama eğer Stalinist bürokrasinin bu baskıları, Büyük Rus şovenizmi politikaları olmasaydı, Moskova yönetimi Ukrayna halkına kendi kaderini belirlemede destek olsaydı, neden Ukraynalılar kendilerini bir başka kasabın kollarına atsınlardı ki? Troçki Ukrayna sorununa çok dikkat etmiştir; 'Sovyet Ukrayna’sının Stalinist bürokrasi tarafından tecavüze uğraması olmasaydı, Hitlerci bir Ukrayna politikası olmazdı' diyordu.'' (Troçkist.net, Muhittin Karkın, Ukrayna Tartışmasında Bolşevik Tutum*)

Bay Troçkistin Troçki'yi izlediği kesin; Troçki '' 'Sovyet Ukrayna’sının Stalinist bürokrasi tarafından tecavüze uğraması olmasaydı, Hitlerci bir Ukrayna politikası olmazdı'' demagojisi ile Hitler faşizmini ve nazist işbirlikçilerini haklı çıkardığını biliyoruz. Troçkizm her zaman ve her yerde görevini yerine getirmektedir; Ukrayna meselesi de bunun bir başka örneğidir.

Ukrayna milliyetçiliğinin nedenini ''Stalinizm''e bağlayan bir diğer Troçkist yazar şunları yazmaktadır:

''Özellikle Ukrayna’da 1930’ların sonlarına doğru hem Stalinist rejimin baskılarına karşı bir tepki olarak hem de Polonya’nın işgali altındaki Batı Ukrayna’nın kurtuluşu bağlamında oldukça güçlü bir milliyetçi hareket gelişti. Troçki, 1939 yılında kaleme aldığı birkaç makalede Ukrayna sorununun ciddiyetine değiniyordu. Daha SSCB’nin oluşumu sırasında yaşanan olayları hatırlatarak, 1932-33 kıtlığının, Stalinist baskının ve Rus şovenizminin Ukrayna’da ayrılıkçı milliyetçiliği beslediğine işaret eder Troçki.''

''Bu koşullar altında, Alman ordularının Ukrayna’ya girişini, Ukrayna milliyetçiliğinin etkisi altına girmiş kesimlerde ve bu arada Kırım Tatarları arasında da belli bir sevinçle karşılayanlar olmuştu. Yoksulluktan, açlıktan ve Stalinizmin zulmünden bunalan kitleler Alman ordularını kurtarıcı olarak görecek kadar derin bir trajedinin içine sürüklenmişlerdi. Bununla birlikte, Ukrayna’da halkın önemli bir kısmı, en başta da sanayi işçileri, Alman ordusunun SSCB topraklarını işgaline karşı canla başta savaşmışlar ve Kızıl Ordunun saflarına katılmışlardı.'' (Marksist Tutum, Oktay Baran, Kırım, Ukrayna ve Stalinizmin Günahları)

Stalin'in şu ''Ukrayna kıtlığı''nı bilinçli kullanarak 3 ila 10, hatta 20 milyon Ukraynalıyı yok ettiği faşist ve emperyalist propagandasını geçiyoruz; bu çarpıtma başlı başına ayrı bir yazının konusu olmalıdır. Ancak yaptığımız alıntıdan da görülebileceği gibi yazar, çirkef fışkıran demagoji ile tarihsel gerçekleri dizginsizce çarpıtıyor.

Bir kere Ukrayna halkı ve işçileri Hitler ordularını sevinçle karşılamadı. Faşist Alman işgalini sevinçle karşılayan ve çiçeklerle karşılayan devrilmiş gericiliğin kalıntıları, Nazi çeteler ve Troçkizmin kalıntıları oldu. Ukrayna Sovyet halkı faşizme ve işgale karşı zafere dek, Stalin önderliğinde savaştı. Nitekim utanmazca söylediği aşağılık yalanlara karşın, mızrak çuvala sığmadığı için gerçeği de itiraf etmek zorunda kalmaktadır yazar: ''Ukrayna’da halkın önemli bir kısmı, en başta da sanayi işçileri, Alman ordusunun SSCB topraklarını işgaline karşı canla başta savaşmışlar ve Kızıl Ordunun saflarına katılmışlardı.'' Görüldüğü gibi, Ukrayna halkının ve proletaryasının SSCB'den ayrılma talebi yok, aksine SSCB ile birlikte fedakarca verdiği mücadele var. Hitler faşizminin ve Troçkizmin Ukrayna devletinin SSCB'den koparak bağımsız devlet haline gelmesi politikasının bir değeri olmadığını görüyoruz. Sovyet Ukrayna, Nazizmin ve işbirlikçisi Troçkizmin: Sizleri ''Stalinizm''in, Bolşevizm'in zulmünden kurtaracağız, bağımsız devletinizi kuracağız sözlerinin peş paralık değerinin olmadığına tanık oluyoruz.

Yazarın, Troçki'nin politikasına bağlı olarak dillendirdiği Ukrayna çözümünün ''Ukrayna sorununun Alman faşizminin ve büyük emperyalist güçlerin elindeki bir manivelaya dönüşmesinin önüne geçilebilecekti.'' ''analiz''i, anti-emperyalist, anti-faşist, ''sol'' söylemin ardına gizlenerek konuşan Troçkizmin iki yüzlülüğünü iyi yansıtıyor. Sovyet Ukraynasının olmayan bir sorunu varmış gibi gösterilerek manipülasyon yapıldığı açıktır. Tarihsel deneyin bu gerçekleri çırılçıplak ortaya çıkardığı halde bugün de aynı faşist-emperyalist-Troçkist propaganda ve ajitasyon devam etmektedir. ABD, Batı emperyalizmi, NATO, Troçkizm, Ukrayna Nazi devleti, Putin, Ukrayna işgalini vesile olarak kullanarak Marksizm-Leninizm, ''Stalinizm'' düşmanlığı kampanyasında birleşmektedir. Anti-komünist savaş, Tüm çıkar farklılıklarına, iç çatışmalarına, kanlı-bıçaklı olmalarına karşın, ''Stalinizm'' düşmanlığı ile devam etmektedir.

Yazarın ''Savaşın sonlarına doğru Almanya’nın yenilip geri çekilmesiyle, Stalinist bürokrasi Ukrayna ve Kırım’da tam bir terör estirdi.'' sözleri faşizmle işbirliği yapıp soykırımları örgütleyen Nazisist çetelerin ve suç ortakları Troçkizmin kalıntılarının cezalandırılmasını nasıl çarpıtıp ''terör''izm olarak pazarladığını görüyoruz. Troçkizm, ''sürekli devrim''ciliğinin, ''proletarya enternasyonalizmi''nin gereği olarak Ukrayna somutunda da savaş suçlularının ''Stalinizm'' tarafından cezalandırılmasına karşı durdurak bilmeksizin öfke kusmaya devam etmektedir. Asla unutmayalım, ''Stalinizm'' dedikleri şey, Bolşevizm, Bolşevik Parti, sosyalist devlet, sosyalist inşa, SSCB sosyalist uluslar ailesinin birlikte yaşaması, birlikte faşizmi ezmesi, sosyalist bir kampın doğmasıdır.

TROÇKİ 1939 YILINDA UKRAYNA HAKKINDA NEYİ SAVUNDU?

Ukrayna hakkında Troçki'nin 1939 yılında yayınlanan bir makalesinde yazdıkları Troçkizmin karakterini sergilemesi bakımından önemlidir. Bu politika, Troçki'den sonra Troçkist akımlar tarafından devam ettirilmiştir.

Troçki şunları yazıyor:

''Amerika’da yayımlanan, Dördüncü Enternasyonal’in masasından düşen kırıntılarla beslenen ve buna en kara nankörlükle karşılık veren küçük, sekter yayınlardan birinde, Ukrayna sorununa ayrılmış bir makaleye rastladım. Ne kafa karışıklığı! Tabii ki sekter olan yazar, bağımsız bir Sovyet Ukrayna sloganına karşı çıkıyor. Kendisi, dünya devrimi ve sosyalizmden yana olduğunu söylüyor, hem de 'baştan aşağı.' Bizi, SSCB’nin çıkarlarını görmezden gelmekle ve sürekli devrim kavramından uzaklaşmakla suçluyor. Bizi merkezciler olarak suçluyor.''

''Eleştirmenimiz hareket noktası olarak şu konumu alıyor: 'Sovyet Ukrayna’daki işçiler Stalinizmi devirir ve gerçek bir işçi devletini yeniden kurarlarsa, Sovyetler Birliği’nin geri kalanından ayrılacaklar mı? Hayır.'; vesaire vesaire.''

''Yazar, 'Sovyetler Birliği’ne sırtımızı dönmemek,' diyor ve devam ediyor, 'ancak onun yeniden doğuşu ve dünya devriminin güçlü bir kalesi olarak yeniden kurulması — işte Marksizmin yolu budur.' ''

''Ukrayna halkının geniş kitleleri SSCB’den ayrılmak mı istiyor? Ukrayna halkı, SSCB’nin diğer tüm halkları gibi, iradesini ifade etme fırsatından yoksun olduğu için, ilk bakışta bu soruyu cevaplamak zor görünebilir. Ancak totaliter rejimin doğuşu ve özellikle Ukrayna’da giderek daha vahşi bir şekilde yoğunlaşması, Ukraynalı kitlelerin gerçek iradesinin Sovyet bürokrasisine uzlaşmaz bir şekilde düşman olduğunun kanıtıdır. Bu düşmanlığın birincil kaynaklarından birinin Ukrayna bağımsızlığının bastırılması olduğuna dair kanıt eksikliği yoktur. ''

''Sovyetler Birliği dışındaki Ukraynalı demokratik unsurların Sovyetler Birliği’nden keskin bir şekilde uzaklaşması muazzam bir siyasi öneme sahiptir. Ukrayna sorunu bu yılın başlarında ağırlaştığında komünist sesler hiç duyulmadı; ama Ukraynalı din adamlarının ve Nasyonal-Sosyalistlerin sesleri yeterince yüksekti. Bu, proleter öncünün Ukrayna ulusal hareketinin elinden kayıp gitmesine izin verdiği ve bu hareketin ayrılıkçılık yolunda çok ilerlediği anlamına geliyor. Son olarak, Kuzey Amerika kıtasındaki Ukraynalı göçmenlerin ruh halleri de oldukça belirleyicidir. Örneğin, Komünist Parti’nin çoğunluğunu Ukraynalıların oluşturduğu Kanada’da, hareketin önde gelen bir katılımcısının beni bilgilendirmesine göre, 1933 yılında, Ukraynalı işçi ve çiftçiler komünizmden belirgin bir biçimde koparak ya pasifliğe ya da çeşitli tonlardaki milliyetçiliğe savrulmaya başlamıştır. Bu belirtiler ve gerçekler bir bütün olarak ele alınması, Ukraynalı kitleler arasında ayrılıkçı eğilimlerin artan gücünü tartışılmaz bir şekilde doğrulamaktadır.''

''Bütün problemin altında yatan temel gerçek budur. Ekim Devrimi’nin ulusal ilişkiler alanında attığı dev adıma rağmen, geri bir ülkedeki izole proleter devrimi, ulusal sorunu, özellikle de özünde uluslararası karaktere sahip Ukrayna sorununu çözmekten acizdir. Bonapartist bürokrasi tarafından taçlandırılan Termidorcu gericilik, emekçi kitleleri ulusal alanda da çok gerilere fırlatmıştır. Ukrayna halkının büyük kitleleri, ulusal kaderlerinden memnun değiller ve onu kökten değiştirmek istiyorlar. ''

''Eleştirmenimiz politik düşünebilme kapasitesine sahip olsaydı, Stalinistlerin bağımsız bir Ukrayna sloganına karşı savlarını pek zorlanmadan tahmin edebilirdi: 'Sovyetler Birliği’nin savunma konumunu olumsuzlar', 'devrimci kitlelerin birliğini bozar', 'devrimin değil, emperyalizmin çıkarlarına hizmet eder.' Başka bir deyişle, Stalinistler yazarımızın üç argümanını da tekrar edeceklerdi. Gelecekte de kesinlikle bunu yapacaklar.''

''Kremlin bürokrasisi Sovyet kadınına şöyle diyor: Ülkemizde sosyalizm olduğuna göre mutlu olmalısın ve kürtajdan vazgeçmelisin (ya da cezasını çekmelisin). Ukraynalılara da şöyle diyor: Sosyalist devrim ulusal sorunu çözdüğüne göre, SSCB’de mutlu olmak ve tüm ayrılık düşüncelerinden vazgeçmek (veya idam mangasıyla yüzleşmek) sizin görevinizdir.

Peki bir devrimci kadına ne der? 'Çocuk isteyip istemediğinize kendiniz karar vereceksiniz. Kürtaj hakkınızı Kremlin polisine karşı savunacağım.' Ukrayna halkına ise şöyle der: 'Benim için önemli olan, Kremlin polisinin ‘sosyalist’ safsataları değil, sizin ulusal kaderinize karşı tavrınızdır; bağımsızlık mücadelenizi tüm gücümle destekleyeceğim!' ''

''Sekterler ise sık sık olduğu gibi kendilerini, ulusların sosyalist birliğinin, onların bölünmüşlüklerine karşı üstün olduğu üzerine kısır spekülasyonlarla statükoyu, yani polis şiddetini örtbas ederek, polisin yanında yer alırken bulurlar. Elbette, gönüllü ve eşitlikçi bir sosyalist federasyonla karşılaştırıldığında, Ukrayna’nın ayrılması bir sıkıntıdır; ancak Ukrayna halkının bürokratik olarak boğulmasına kıyasla, tartışılmaz bir değere sahiptir.''

''Bağımsız Ukrayna sloganı, doğrudan Moskova bürokrasisini hedef alıyor ve proleter öncünün köylü kitlelerini kendisiyle bir araya getirmesini sağlıyor. Öte yandan, aynı slogan, proletarya partisine Polonya, Romanya ve Macaristan’daki ulusal Ukrayna hareketinde öncü bir rol oynama fırsatı sunuyor. Bu siyasi süreçlerin her ikisi de devrimci hareketi ileriye taşıyacak ve proleter öncünün özgül ağırlığını artıracaktır.''

''Tam gelişmiş sosyalizmde, yani devletin aşamalı olarak sönmesiyle birlikte, ulusal sınırlar sorununun ortadan kalkacağı da aynı derecede doğrudur. Ancak bu iki an arasında — yani günümüz ile tam sosyalizm arasında — programımızı gerçekleştirmeye hazırlandığımız on yıllar vardır. Bağımsız Sovyet Ukrayna sloganı, bu geçiş döneminde kitleleri harekete geçirmek ve onları eğitmek için büyük önem taşımaktadır.''

''Proleter öncü tarafından zamanında ileri sürülen bağımsız Ukrayna sloganı, küçük burjuvazinin kaçınılmaz tabakalaşmasına yol açacak ve alt katmanlarının proletarya ile ittifak kurmasını kolaylaştıracaktır. Proleter devrimini hazırlamak ancak böyle mümkündür.''

''Korkunç suçlamaları gelişigüzel bir şekilde üst üste yığan eleştirmenimiz, bağımsız Ukrayna sloganının emperyalistlerin (!) ve Stalinistlerin (!!) çıkarlarına hizmet ettiğini çünkü bu sloganın 'Sovyetler Birliği’nin savunusunu tamamen geçersiz kıldığını' ilan ediyor. 'Stalinistlerin çıkarlarının' neden burada bahis konusu olduğunu anlamak mümkün değil. Ama bunu bir kenara koyup SSCB’nin savunulması sorunuyla yetinelim. Bu savunma, ancak ve ancak Ukrayna yalnızca bürokrasiye değil, aynı zamanda SSCB’ye de düşman olsaydı bağımsız bir Ukrayna tarafından tehdit edilebilirdi. Bununla birlikte, (açıkça yanlış olan) bu öncülden yola çıktık diyelim, bu durumda bir sosyalist, düşman bir Ukrayna’nın SSCB çerçevesinde tutulmasını nasıl talep edebilir? Yoksa bu soru yalnızca ulusal devrim dönemini mi kapsıyor?

Yine de eleştirmenimiz görülen o ki Bonapartist bürokrasiye karşı bir politik devrimin kaçınılmazlığını kabul ediyor. Bu arada bu devrim; her devrim gibi, kuşkusuz savunma açısından belli bir tehlike arz edecektir. Peki ne yapmalı? Eleştirmenimiz sorun üzerine gerçekten düşünmüş olsaydı, böyle bir tehlikenin, kaçınılması mümkün olmayan, kaçınılmaz bir tarihsel risk olduğunu çünkü Bonapartist bürokrasinin yönetimi altında SSCB’nin ölüme mahkûm olduğunu söylerdi. Aynı akıl yürütme, politik devrimin tek bir parçasından başka bir şeyi temsil etmeyen devrimci ulusal ayaklanma için de aynı şekilde ve tamamen geçerlidir.''

''Sovyet Ukrayna ekonomisi [ekonomik] planlamanın temel parçasıdır. Ukrayna’nın ayrılması, planı bozmak ve üretici güçleri zayıflatmakla tehdit eder. Ancak bu argüman da belirleyici değildir. Ekonomik bir plan, kutsalların kutsalı değildir. Federasyon içindeki ulusal kesimler, birleşik plana rağmen zıt yönlere çekiliyorlarsa, plan onları tatmin etmiyor demektir. Plan, insanların eseridir. Yeni sınırlara göre yeniden yapılandırılabilir. Plan Ukrayna için avantajlı olduğu sürece, gerekli askerî ittifakı gerçekleştirebileceği gibi, Sovyetler Birliği ile gerekli ekonomik anlaşmaya nasıl varılacağını da kendisi isteyecek ve bilecektir.''

''Ayrıca bürokrasinin yağmacı ve keyfi yönetiminin, mevcut ekonomik planın önemli bir parçası olduğunu ve Ukrayna’dan ağır bir bedel talep ettiğini unutmak kabul edilebilir değildir. Plan, her şeyden önce bu açıdan büyük ölçüde revize edilmelidir. Kök salan yönetici kast, ülke ekonomisinifusu bir çiçek gibi kurutuyor, ordusunu ve kültürünü sistematik olarak yok ediyor; nüve bir felakete zemin hazırlıyor. Devrimin mirası ancak bir altüst edilmeyle kurtarılabilir. Proleter öncünün diğer sorunların yanı sıra ulusal sorun üzerindeki politikası ne kadar cesur ve kararlı olursa, devrimci altüst olma bir o kadar başarılı ve bedeli de bir o az kadar az olur.''

''Bağımsız Ukrayna sloganı, Ukrayna’nın sonsuza kadar izole kalacağı anlamına gelmez; bu, sadece Sovyetler Birliği’nin diğer bölümleri ve batı komşularıyla olan ilişkileri sorununu kendisinin, kendi özgür iradesiyle yeniden belirleyeceği anlamına gelir. Eleştirmenimiz için en uygun olan ideal bir değişkeni ele alalım. Devrim, Sovyetler Birliği’nin her yerinde aynı anda gerçekleşiyor. Bürokratik ahtapot boğuldu ve kenara çekildi. Sovyetlerin Kurucu Kongresi gündemde.

Ukrayna, SSCB ile ilişkilerini yeniden belirleme arzusunu ifade ediyor. Eleştirmenimiz bile, umalım ki, ona bu hakkı vermeye hazır olacaktır. Ama diğer Sovyet cumhuriyetleriyle ilişkilerini özgürce belirlemek için, evet ya da hayır deme hakkına sahip olmak için, Ukrayna, en azından bu kurucu dönem boyunca, tam hareket özgürlüğünü geri kazanmalıdır. Bunun devlet bağımsızlığından başka adı yoktur.''

''Büyük Rusya’nın ileri işçileri, Ukrayna ayrılıkçılığının nedenlerini ve bunun arkasındaki gizli gücü ve tarihsel haklılığı şimdi bile anlamalıdır ve otokratik bürokrasiye ve emperyalizme karşı ortak bir mücadelede bağımsız bir Sovyet Ukrayna sloganını tüm güçleriyle ve hiçbir çekince ortaya koymaksızın desteklemeye hazır olduklarını Ukrayna halkına ilan etmelidirler.''

''Küçük burjuva Ukraynalı milliyetçiler, bağımsız bir Ukrayna sloganını doğru buluyorlar. Ama bu sloganın proleter devrimle ilişkisine karşı çıkıyorlar. Sovyet Ukrayna değil, bağımsız demokratik bir Ukrayna istiyorlar.''

''Nispeten yoksul ve geri kalmış Ukrayna’nın bir demokrasi rejimi kurabileceğini ve sürdürebileceğini ummak için en ufak bir temel yok. Zaten Ukrayna’nın bağımsızlığı, emperyalist bir ortamda uzun ömürlü olmayacaktır. Çekoslovakya bu konuda oldukça anlamlı bir örnektir. Emperyalizmin yasaları hüküm sürdüğü sürece, küçük ve orta ölçekli ulusların kaderi istikrarsız ve güvenilmez olmaya devam edecektir. Emperyalizm ancak proleter devrimle devrilebilir.''

''Ukrayna ulusunun ana bölümü, günümüz Sovyet Ukrayna’sı tarafından temsil edilmektedir. Sanayinin gelişmesiyle orada güçlü ve tamamen Ukraynalı bir proletarya yaratılmıştır. Gelecekteki tüm mücadelelerinde Ukrayna halkının öncüleri olmaya kadir olanlar onlardır. Ukrayna proletaryası kendisini bürokrasinin pençelerinden kurtarmak istiyor. Demokratik Ukrayna sloganı tarihsel olarak geride kalmıştır. Bu slogan olsa olsa burjuva aydınlarını teselli etmeye yarar ama kitleleri birleştirmeyecektir. Ve kitleler olmadan, Ukrayna’nın kurtuluşu ve birleşmesi imkansızdır.''

''Yazar ya gericilik kanallarına ya da devrim kanallarına akabilecek merkezkaç milliyetçi eğilimlerle ise hiç ilgilenmiyor. Çünkü bunlar 'önce' ve 'sonra' modeli üzerine inşa ettiği tembel idari maketiyle örtüşmüyorlar. Bürokratik baskılara karşı ulusal bağımsızlık mücadelesinden kaçınıyor ve sosyalist birliğin üstünlükleri üzerine spekülasyonlara sığınıyor.''

( Makaleyi Türkçeleştirip yayınlayan Troçkist.net. Ukrayna’nın Bağımsızlığı ve Sekter 'aşkınlar, Troçki, 30 Temmuz 1939)

Yukarıdaki Troçki'nin makalesinden geniş alıntılar yaptık. Okuyucunun Troçki'nin Ukrayna politikasını bütünlüklü anlaması için bu yöntemi kullandık.

Yukarıdaki perspektif ve analiz, Troçki'nin komünizm maskeli anti-komünizmini çarpıcı bir tarzda segilemektedir.

Troçki'nin kendisini eleştiren Troçkiste yanıt verirken ''''Merkezcilik, özünde oportünist olan ve biçim olarak devrimci görünmeye çalışan politikaya verilen addır. Oportünizm, egemen sınıfa ve rejimine, devlet sınırları da dahil olmak üzere halihazırda var olan duruma pasif bir uyumdan ibarettir. Merkezcilik, oportünizmin bu temel özelliğini tamamen paylaşır ancak kendisini tatminsiz işçilere uyarlarken radikal yorumların arkasına gizlenir.'' sözleri, bu işin ustası olarak söylediği sözlerdir. O, bu sözleriyle, SSCB proletaryasının iktidarı ve devlet sınırlarına karşı ''merkezci'' davranmadığını; Stalinist devleti yıkmak, Ukrayna örneğinde olduğu gibi SSCB devletinin sınırlarını tanımadığını, böyle bir ''oportünizme'', ''pasifizme'' düşmediğini, aksine SSCB sınırlarını son derece kararlı bir ''devrimci politika''yla yerle bir etmek istediğini anlatmaktadır. Söylediği sözlerin anlamı budur. Biçimde ''sol'' çığırtkanlık, özünde oportünizm ve karşı-devrimcilik Troçkizmi belirleyip biçimlendiren tarihsel gerçektir.

Troçki, ''Ukrayna halkı, SSCB’nin diğer tüm halkları gibi, iradesini ifade etme fırsatından yoksun olduğu için'' sözleriyle, SSCB'yi Çarlık Rusya'sında olduğu gibi, bir uluslar hapishanesi ilan ediyor. Troçki, Ukrayna'yı ''Stalinizm'' tarafından köleleştirilmiş bir cumhuriyet olarak gösteriyor. Oysa Ukrayna onaltı SSCB cumhuriyetinden birisidir. SSCB anayasası, Ukrayna'ya (diğer cumhuriyetlere de tanınmış olan) eşit, özgür, gerektiğinde ayrılıp bağımsız devlet olarak var olma hakkını tanımıştır. Kapitalizmin ve emperyalizmin tarihinde bunun eşi yoktur. Bu, ulusal sorunun Sovyetik çözümüdür. Ekim Devrimi ile Lenin ve Stalin önderliğinde Bolşevik Parti ve sosyalist devlet ulusların kendi kaderlerini kendi tayin etme ilkesini ve hakkını tanımış, gönüllü olarak SSCB çatısı altında kalmak isteyen uluslarla eşitliğe ve özgür iradeye dayanan bir Sovyet Cumhuriyetler Birliği'ni kurmuştur. Bu onaltı ulus I. Emperyalist Dünya Savaşı'na, iç savaş ve bir düzine emperyalist devletler koalisyonuna dayanan işgale karşın SSCB'den kopmak bir yana, gönüllü olarak SSCB'yle birlikte yoluna devam etmiştir. Keza, bu birlik, insanlık tarihinin gördüğü en yıkıcı savaş koşullarında (II. Dünya Savaşı) sınanarak çelikleşmiştir. Örneğin, Filandiye, 1917 devriminin ardından SSCB ile birleşmek yerine ayrı ulusal devlet olarak yoluna devam etmek istemiştir. SSCB, Finlandiya'nın, (Finlandiye burjuvazisinin önderliğinde bir burjuva devletin kurulacağı açık olduğu halde), ayrı devlet kurma hakkına saygı göstermiş ve Bolşeviklerin ulusların kendi kaderlerini kendi tayin etme hakkına saygı duydukları bütün dünyanın gözleri önünde ilan edilmiştir. Oysa o dönemin dünyası sömürge dünyasıydı. Sömürge tekeli emperyalist tekelin bir temeli olarak dünyaya hükmediyordu. Başında da İngiltere ve Fransa oturuyordu...

Eğer Ukrayna proletaryası ve halkı, zalim mi zalim ''Stalinist'' SSCB ile birlikte kalmak istemeseydi bu hakkını özgürce kullanabilir, kendi bağımsız ulusal devletini kurardı. Ama böyle bir şey yaşanmadığını biliyoruz. Aksine, Ukrayna, sosyalist uluslar ailesinin özgür ve eşit onurlu bir üyesi olarak sosyalist çözümün hakkını vermiştir.

Troçki, Ukrayna'nın SSCB'den ayrılmasını, bağımsız ulusal devletini kurmasını savunuyor. Ama sadece bu kadar da değil, SSCB'den kopma talebinin Ukrayna işçi sınıfının ve halkının talebi olduğunu iddia ediyor. Bu rezilce bir yalandan ibarettir. Bu sözde talep, emperyalizmin, Hitler faşizminin, Troçkizmin, Ukrayna'da devrilmiş gericiliğin, burjuva milliyetçilerin, faşizm kalıntılarının SSCB'yi ve Sovyet Ukrayna Cumhuriyeti'ni yıkma hedefi ve talebiyle sınırlı faşist-Troçkist bir talepti. Troçki, bir kez daha iç ve dış gericiliğin talep ve yıkıcı saldırganlığının ''Bolşevik/Leninist'' lideri olarak konuşuyor. Karşı-devrimin ve kendisinin faşist duygularını, özlemlerini, beklentilerini Sovyetik Ukrayna ulusuna mal etmeye çalışıyor. Burjuva, faşist, Troçkist propaganda aygıtı işte böyle işlemektedir.

Troçki, Ukrayna'nın bağımsızlığını ancak ''politik devrim''le, Ukrayna proletaryasının ayaklanmasıyla ''politik devrim''in bir parçası ilan ettiği ulusal ayaklanmasıyla gerçekleşebileceğini söylüyor. Zaten Troçki ve Troçkistler böyle bir ''politik devrim'' hedefiyle Hitler işgalini desteklemiş, Ukraynalı Nazi katiller ordusuyla ''Stalinizm''e karşı ''partizan savaşı'' yürütmüştür. ''Ukraynalı din adamlarının ve Nasyonal-Sosyalistlerin sesleri yeterince yüksekti.'' derken Troçki, Ukrayna milliyetçiliğinin güçlü olduğunu dile getirmiş oluyor. Ki, tıpkı Troçki gibi, Ukrayna halkının SSCB tarafından ''köleleştirilmiş'' ve ''boğazlanmakta'' olduğunu ileri süren, ''Bağımsız Ukrayna'' talebini dillendiren ve SSCB'yi yıkma saldırısının bir alanı olarak Ukrayna'da faşist karşı-devrimi örgütleyenler de söz konusu ''Ukraynalı din adamları'' ve Nasyonal sosyalistlerdir. Troçki de ''dünya proleter devrimi'', ''enternasyonalizm'', ''sürekli devrim'' adına devrilmiş gericiliğin sözcülüğünü yapıyor; dahası Troçkizm aynı karşı-devrimin organik bileşeni olarak rolünü oynamıştır. Ukrayna'da ''Stalinizm''e karşı savaşanlar yukarıda işaret ettiğimiz cephe olmuştur yalnızca. O süreçte şu veya bu ölçüde burjuva milliyetçiliğinin etkisinde kalan sıradan insanların da, o da sınırlı ölçekte, haksız savaşta yer almış olması, meselenin özünü değiştirmemekte ya da belirleyici bir faktörü oluşturmamaktadır.

Troçki, Ukrayna'da devrilmiş gericiliğin ideolojik ve siyasal hareketi olan burjuva milliyetçiliğini, devrimci-demokratik bir ideoloji ve siyasal hareket olarak lanse etmektedir. ''Politik öncünün'' önderliği ele geçirmesi ve bir ''proleter devrim'' için mücadele etmesi gerektiği sözleri ise aşağılık bir demagojiden ibarettir. Faşist karaktere sahip ideoloji ve siyasal hareketiyle Ukrayna ''muhalif'' gericiliği Hitlerizmin ve Troçkizmin müttefiği, can dostu olarak ''politik devrimi'' gerçekleştirmek için epeyce ter döktüler ama kendi soykırımlarının, faşist zorbalıklarının, savaş suçlarının altında kaldılar... Troçki ve ardıllarının Ukrayna faşist hareketini ''devrimci-demokratik'' olarak pazarlaması da kapitalizme, dünya burjuvazisine hizmet sunmada herhangi bir sınır tanımadığı kanıtlamaktadır. Ve Troçki'nin ''proleter devrim'' üzerine gevezeliklerinin arkasını deşince karşımıza net olarak çıkan gerçek, Hitler sömürgesi bir Ukrayna'dır. Troçki'nin Hitler'den farkı, Troçki'nin bu politikasını ''Kahrolsun Marksizm-Leninizm'!', ''Kahrolsun Lenin!'', ''Slav ırkı üstün ırktır'' propagandası ile yapmaması, aksine ''Bolşevik/Leninist'' kılığı içerisinde ortaya çıkarak Hitler faşizmi ile birleşmesidir.

Devrilmiş gericiliğin burjuva milliyetçiliğinin, emperyalizm ve faşizm tarafından desteklenen ve örgütlenen faşist hareketin talebi olan ''Bağımsız Ukrayna'' talebi ve sloganı Troçki tarafından ''Bolşevizm'' maskesi ile allanıp pullanmıştır. Troçki, özel mülkiyet dünyasının etkisinde olan geniş kitleleri milliyetçi ideolojiyi kullanarak faşizm ve devrilmiş gericilik etrafında örgütlemek gerektiğini özel olarak vurgulamaktır, tabii ki dünya proleter devrimi, enternasyonalizm, sürekli devrim vs. sahtekarlığıyla. Troçki'nin ''Ukrayna sorununun verili somut koşullar ışığında doğrudan ve cesur bir şekilde ortaya konulması, küçük burjuva ve köylü kitlelerinin proletarya etrafında toplanmasını kolaylaştıracak yegâne yoldur — tıpkı 1917’de Rusya’da olduğu gibi.'' sözleri, ''Bağımsız Sovyet Ukrayna sloganı, bu geçiş döneminde kitleleri harekete geçirmek ve onları eğitmek için büyük önem taşımaktadır.'' sözleri, ''küçük burjuva ve köylü kitleleri'' iç ve dış gericilik ve milliyetçilik etrafında örgütleyerek burjuva karşı devrimi kışkırttığının kanıtı olarak okunmalıdır. Biliyoruz ki, burjuva milliyetçiliği etrafında ilk örgütlenebilen, harekete geçirilebilenler küçük mülk sahibi sınıf ve tabakalardır. Troçki bu gerçeği iyi bildiğinden bu kesimlere seslenmekte, seslenilmesini istemektedir. Bu gerçekleri görmemek, üstelik ''Bolşevizm/Leninizm'' adına savunmak için insanın kör ve sağır olmak gerekir. Umut yıkılmasının, yenilginin, tasfiyeciliğin girdabına kapılan ve boğulanların körlüğü ve sağırlığı ise bize yabancı değildir. Komünist hareketin saflarında bile Troçkizmi Marksizmin eğilimlerinden biri, Bolşevik/Leninist ilan edenlerin varlığı da tesadüfi değildir; tasfiyecilik dünya komünist hareketini tasfiye etti. Türkiye ve Kürdistan komünist hareketi de ne acıdır ki uzun yıllardan beridir tasfiyeciliğin kucağına doğru gitmeye devam etmektedir; ama bu sınıf mücadelesidir ve mücadele yolunu açacaktır. Komünistler tarihsel birikim ve değerlerini tasfiyeciliğe yem etmeyecektir.

Troçki, Ukrayna milliyetçiliğinin güçlenmesini ''Stalinizm''e, SSCB'nin bir uluslar hapishanesine dönüşmüş, ulusların, ve Ukrayna'nın ulusal zulüm altında inim inim inlemesine bağlıyor ve ''Bütün problemin altında yatan temel gerçek budur. Ekim Devrimi’nin ulusal ilişkiler alanında attığı dev adıma rağmen, geri bir ülkedeki izole proleter devrimi, ulusal sorunu, özellikle de özünde uluslararası karaktere sahip Ukrayna sorununu çözmekten acizdir.'' diyor.

Troçki, ''tek ülkede sosyalizm kurulamaz'' demektedir. SSCB yıkılacak diyor. Ve ''Ukrayna sorunu''nun da sosyalist çözümünün olanaklı olmadığını vurguluyor.

Bu palavraları ve karşı-devrimci propagandayı geçiyoruz. Tarihsel deneyim tüm bu karşı-devrimci propagandaları, entrikaları, saldırganlığı çoktan açığa çıkarmıştır. Bütün mesele bu gerçeği görebilmekte ve savunabilmektedir.

O devamla, ''Bonapartist bürokrasi tarafından taçlandırılan Termidorcu gericilik, emekçi kitleleri ulusal alanda da çok gerilere fırlatmıştır. Ukrayna halkının büyük kitleleri, ulusal kaderlerinden memnun değiller ve onu kökten değiştirmek istiyorlar. Devrimci siyasetçinin, bürokrat ve sekter siyasetçinin aksine, çıkış noktası olarak alması gereken bu gerçektir.'' diyor. Bonapartizm için savaşmış, Thermidor karşı-devrimin temsilcisi Troçki, ''Ukrayna halkının büyük kitleleri, ulusal kaderlerinden memnun değildir ve onu kökten değiştirmek istiyorlar'' derken düpedüz iğrenç bir yalana sığınıyor ve kendi karşı-devrimci politikasına karşı çıkanları ''bürokrat ve sekter politikacılar'' olarak suçluyor. SSCB'yi ve Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ni yıkmayı erek edinmiş Troçki, doğaldır ki, sekterliğini emperyalizme, faşist kampa karşı değil, Stalin'e, sosyalist devlete karşı sergilemiştir. Faşizme, faşist kampa karşı aşırı liberalizm, SSCB'ye karşı aşırı sekterizm; bu iki yön, aynı karşı-devrimci Troçkizmin politikasını bütünlüyor.

Troçki sahtekarı tam bir demagog, ‘’Kremlin bürokrasisi Sovyet kadınına şöyle diyor: Ülkemizde sosyalizm olduğuna göre mutlu olmalısın ve kürtajdan vazgeçmelisin (ya da cezasını çekmelisin).’’ derken insanlık tarihinde ilk defa özgürleşerek sosyalist inşanın ve sosyalizmin dev kazanımlarından olan Sovyet kadının gerçek durumunu manipüle ediyor. Yeri burası olmadığı için bu konuyu geçiyoruz. Bu sözlerinin hemen devamında söylediği ‘’Ukraynalılara da şöyle diyor: Sosyalist devrim ulusal sorunu çözdüğüne göre, SSCB’de mutlu olmak ve tüm ayrılık düşüncelerinden vazgeçmek (veya idam mangasıyla yüzleşmek) sizin görevinizdir.’’

Sosyalist devrimin SSCB’de ulusal sorunu başarıyla çözdüğü açıktır. SSCB ve Stalin’in, Ukrayna proletaryası ve halkını ‘’idam mangası’’yla tehdit ettiği ise halis-muhlis bir demagojiden ibarettir. ‘’İdam mangası’’ silahı, Stalin ve SSCB bayrağı altında savaşan Ukrayna Sovyet halkının kulaklara, 5. kola, faşizm işbirlikçilerine ve Nazist güçlere karşı uyguladığı bir silah olmuştur daima. Troçkizm aynı zamanda inkarcılık demektir. Bu gerçeği söz konusu demagojisinden de görmekteyiz. Tarihin Troçki adına yazdığı şeylerden birisi de, onun adi bir demagog olduğudur.

‘’Örneğin, Komünist Parti’nin çoğunluğunu Ukraynalıların oluşturduğu Kanada’da, hareketin önde gelen bir katılımcısının beni bilgilendirmesine göre, 1933 yılında, Ukraynalı işçi ve çiftçiler komünizmden belirgin bir biçimde koparak ya pasifliğe ya da çeşitli tonlardaki milliyetçiliğe savrulmaya başlamıştır. Bu belirtiler ve gerçekler bir bütün olarak ele alınması, Ukraynalı kitleler arasında ayrılıkçı eğilimlerin artan gücünü tartışılmaz bir şekilde doğrulamaktadır.''

Aslında bu bilgiler ve Troçki'nin değerlendirmesi bize şunları gösteriyor: Ukrayna'daki burjuva milliyetçi direniş, devrilmiş gericiliğin SSCB'ye karşı mücadelesidir. Kulak sınıfı, devrilmiş gericiliğin Ukrayna'daki sınıfsal öncüsüdür. Ukrayna'da 1933'te tarımsal sosyalist devrime karşı çıkan ve can hıraş yıkıcı saldırıları yürüten sınıf, bu kulak sınıfıdır. ''Stalinist bürokratik totaliter'' diktatörlüğe karşı 5. kol ile birlikte direniş hareketi olarak lanse edilen bu sınıf ve etrafında öbeklenmiş olan karşı devrim güçleridir. İşte Troçki'nin ''devrimci-demokrat'', ''Ukrayna işçisi ve halkı'' olarak yutturmaya çalıştığı kuvvetler bu kuvvetlerdir. SSCB'den koparak, Sovyet Ukrayna'sını yıkarak Ukrayna burjuvazisinin iktidarını kurmak (''anti-Stalinist politik devrim''!) bu sınıf ve tabakaların talebi ve eyleminden ibarettir.

Açık ki Troçki ''Ukrayna halkının büyük kitleleri, ulusal kaderlerinden memnun değiller ve onu kökten değiştirmek istiyorlar.'' derken tipik bir sahtekar gibi davranıyor ama bu, zaten Troçkizm demektedir.

Böyle bir ayrılığın Ukrayna'da sosyalizmin ve Sovyetik iktarın yıkılması olduğu açıktır. Ukrayna proleter ve emekçi kitlelerin böyle bir talebi olmadığı halde Ukrayna adına Ukrayna ulusunun talebi olarak yansıtılması, burjuva milliyetçi, dahası faşist milliyetçiliğin hedefi olduğu açıktır. Troçki'nin ''Elbette, gönüllü ve eşitlikçi bir sosyalist federasyonla karşılaştırıldığında, Ukrayna’nın ayrılması bir sıkıntıdır; ancak Ukrayna halkının bürokratik olarak boğulmasına kıyasla, tartışılmaz bir değere sahiptir. Daha sıkı ve dürüst bir şekilde bir araya gelmek için bazen önce ayrılmak gerekir. Lenin sık sık Norveçli ve İsveçli işçiler arasındaki ilişkilerin, İsveç ve Norveç’in zorunlu birleşmesinin önüne geçildikten sonra geliştiğini ve yakınlaştığını dile getirirdi.'' sözleri, asıl sorunun proleter devrime yıkıcı darbe indirmek olduğunu göstermektedir. Kılıfı da her zamanki gibi, ''Stalinizm''i, ''bürokratik diktatörlüğü'' yıkmak. Fakat bu talep zaten faşist kampın ve ''tarafsızlık'' adına faşizmi SSCB'nin üstüne sürmek için çılgınca uğraşan emperyalist devletlerin politikasıydı. Troçki de ''Bolşevik-Leninist''lik adına aynı politikanın bir bileşeni ve kışkırtıcısıdır. Onun ''bir sıkıntıdır'' ifadesi, gerçek karşısındaki iki yüzlü politikasının ''sıkıntısı''nın yansımasıdır. Kendi sahtekarlığını, karşı-devrimci politikasını meşrulaştırmak için Lenin'in İsveç'in Norveç'den ayrılması örneğini vermesi ayrıca demogojik karakterini kanıtlamaktadır. Bu ''kanıt'' zaten Ekim Devrimi ile kendi kaderini özgürce tayin etmiş, gönüllü olarak eşit haklarla SSCB sosyalist uluslar ailesinin bir bileşeni olarak yaşamaya karar vermiş ve herhangi biçimde SSCB'den ayrılma ve ayrı, bağımsız devletini kurma talebi olmayan Sovyet Ukrayna'sının tarihsel gerçeğinin rezilce çarpıtılmasından ibarettir. Bu aynı zamanda ısrarla Troçki tarafından dile getirilen Ekim Devrimi'nin kazanımlarının Troçkizm tarafından yok edilmek istendiğinin de çarpıcı kanıtıdır.

Aynı Troçkist gericilik ve karşı-devrim şu sözlerde de dile gelmektedir:

''Bağımsızlığa karşı en ciddi argümanın eleştirmenimizin aklına bile gelmemesi dikkat çekicidir. Sovyet Ukrayna ekonomisi [ekonomik] planlamanın temel parçasıdır. Ukrayna’nın ayrılması, planı bozmak ve üretici güçleri zayıflatmakla tehdit eder. Ancak bu argüman da belirleyici değildir. Ekonomik bir plan, kutsalların kutsalı değildir. Federasyon içindeki ulusal kesimler, birleşik plana rağmen zıt yönlere çekiliyorlarsa, plan onları tatmin etmiyor demektir. Plan, insanların eseridir. Yeni sınırlara göre yeniden yapılandırılabilir. Plan Ukrayna için avantajlı olduğu sürece, gerekli askerî ittifakı gerçekleştirebileceği gibi, Sovyetler Birliği ile gerekli ekonomik anlaşmaya nasıl varılacağını da kendisi isteyecek ve bilecektir.''

Troçki SSCB'nin Ekim Devrimi'nin ve sosyalist inşa sürecinin kazanımı olan meşru sınırları tanımıyor. Bu sınırları faşist kamp da tanımamaktadır. Troçkizmin faşizmle birlikte SSCB sınırlarını tasfiye etmek istediği açık. Keza Troçki, Ukrayna'nın SSCB'den kopmasının üretici güçleri gerileteceğinin, dahası tasfiyesini getireceğini bilmektedir. Ama o, bu itirafı yumuşatarak, yenilir yutulur (!) hale getirmeye çalışarak, ''Sovyet Ukrayna ekonomisi [ekonomik] planlamanın temel parçasıdır. Ukrayna’nın ayrılması, planı bozmak ve üretici güçleri zayıflatmakla tehdit eder.'' deme zorunda kalıyor ama hemen ardından ekliyor; '' Ancak bu argüman da belirleyici değildir.'' Troçki açısından bu vb. gerçeklerin önemi yok, önemli olan SSCB'nin, Sovyet Ukraynası'nın yıkılması, faşist kampa bağlı bir Ukrayna'nın kurulmasıdır. Ukrayna SSCB'nin sosyalist cumhuriyetlerinden birisi. Sosyalist planlama sosyalist inşanın temel bir olgusu. Ukrayna birlikte olduğu bütünle birlikte planlı ekonomisini geliştiriyor. Sosyalist ekonomi dev adımlarla ilerliyor vb. Buna karşın sahtekar Troçki, devrimci demagoji ve manipülasyonla Ekim Devrimi'nin Ukrayna'da da kazanımlarını yok etmeyi birincil uğraşı olarak görüyor. Meselenin özü bu; gerisi cafcaflı karşı-devrimci Troçkist demagojiden ibarettir.

Şu sözler de onun çirkef karakterini sergiliyor:

''Ayrıca bürokrasinin yağmacı ve keyfi yönetiminin, mevcut ekonomik planın önemli bir parçası olduğunu ve Ukrayna’dan ağır bir bedel talep ettiğini unutmak kabul edilebilir değildir. ''

Ukrayna'nın ''Stalinizm'' tarafından sömürgeleştirildiği, ulusal varlığının yok edilmekte olduğu yalanına sarılmış Troçki, hem SSCB uluslarının hem de Ukrayna somutunda Ukrayna'nın yağmalandığını iddia ediyor. Oysa Ukrayna ülke ve ulus olarak, tarihte, ilk defa sömürüden, zulümden, toplumsal adaletsizlikten kurtulmuş, kendi kaderini özgürce kendi belirlemiş, Ekim Devrimi ve sosyalist inşa süreci sayesinde dev sıçramalar yapmış, devasa kazanımlar sağlamıştır. Ukrayna'nın sosyalizm sayesinde kazandığı bu tabloyu tasfiye ederek Ukrayna'nın Hitler faşizminin sömürgesi haline getirilmesini savunan Troçki ve Troçkizmin kimin hizmetinde olduğu açıktır. Ve özel olarak vurgulamak gerekir ki, gerek Ukrayna gerekse de diğer on beş cumhuriyetin tarihsel geri kalmışlığının aşılması için en büyük fedakarlığı yapan da SSCB'de öncü ulus olan Rus proletaryası, halkı, ulusu olmuştur. Bu durum Bolşevizm'in, sosyalist inşanın, proletarya diktatörlüğünün ulusal sorunlara özgü çözüm yolunun sac ayaklarından birisi olmuştur. Bu Büyük Ekim Devrimi'nin kazanımıdır; dünya proleter devrim sürecine kattığı ilk ve temel katkılardan birisidir. Bu katkı öyle bir katkı ki, SSCB'nin devam etmesi mi, dağıtılması oylamasında SSCB proletaryası ve halkı % 70 oy oranıyla birlikte yaşama devam demiştir; keza oylama sonucuna rağmen Gorbaçov liderliğinde SSCB dağıtıldığı koşullarda bile, SSCB ulusları birbirini boğazlama içerisine girmemiştir. Kruşçevci modern karşı-devrim ve kapitalizmin restorasyonu, ''Doğu Bloku''nun 1960 sonları revizyonist/kapitalist bir kampa dönüşmüş olmasına karşın bu sonuç ortaya çıkabilmiştir. Ekim Devrimi'nin attığı temel ve tarihsel kazanımlar olmasaydı zaten SSCB ulusları en gerici milliyetçi boğazlaşmalarla korkunç bir sona katlanmak zorunda kalacaktı. Troçkist ihanet ve karşı-devrimci saldırılarla bu gerçeklerin de üstü örtülüp demagoji yapılmaya devam edilmektedir bugün de.

'' Büyük Rusya’nın ileri işçileri, Ukrayna ayrılıkçılığının nedenlerini ve bunun arkasındaki gizli gücü ve tarihsel haklılığı şimdi bile anlamalıdır ve otokratik bürokrasiye ve emperyalizme karşı ortak bir mücadelede bağımsız bir Sovyet Ukrayna sloganını tüm güçleriyle ve hiçbir çekince ortaya koymaksızın desteklemeye hazır olduklarını Ukrayna halkına ilan etmelidirler.'' derken Troçki, SSCB içerisinde ilerisi de dahil işçiler içerisinde herhangi bir etkisi olmadığını iyi bilmektedir. Bilmesine bilmektedir ama yine de SSCB proletaryasının ''ileri'' kesimlerine seslenmektedir. Buradaki amaç, komünist söylemi kullanarak dış dünyada sınıf ve kitleler içerisinde anti-komünist, SSCB aleyhtarı duygular yaratmak, içerde ve dışarda kışkırttığı Ukrayna gericiliğinin baş kaldırısına, Hitler faşizmi ile işbirliğine uygun kamuoyu oluşturmak; emperyalist ve faşist psikolojik savaşa güç taşımaktır. Bu sefilliğin adı da ''Bolşevizm/Leninizm'', ''proletarya enternasyonalizmi'' olarak lanse ediliyor.

O şöyle yazıyor:

''Nispeten yoksul ve geri kalmış Ukrayna’nın bir demokrasi rejimi kurabileceğini ve sürdürebileceğini ummak için en ufak bir temel yok. Zaten Ukrayna’nın bağımsızlığı, emperyalist bir ortamda uzun ömürlü olmayacaktır.''

Demek ki Ukrayna zaten emperyalizm tarafından teslim alınacak. Ukrayna'da demokrasi ve sosyalizm kurmak için ''en ufak temel yok.'' Peki Troçki'nin Ukrayna'yı SSCB gibi dev bir bütünden neden koparmak istiyor? Troçki neyin peşinde?

Troçki'ye göre ne SSCB'de ne de Ukrayna'da sosyalizm yok ve ''tek ülkede'' sosyalizm de kurulamaz. O halde Troçki neyin peşinde? Sosyalizmin kurulmasının olanaksız (!) olduğu, yıkılması kaçınılmaz (!) olan bir ülkede neden iktidarı ele geçirmek istiyor? Emperyalizm ve faşizmin kuklası haline gelen Troçki'nin karşı-devrimci politikası ve emelleri için SSCB'yi, Sovyet Ukrayna'sını yıkmak istediği o kadar açık ki... O her zaman yaptığı gibi, Ukrayna somutunda da anti-komünist teori ve pratiğini ''komünizm'', ''Bolşevizm'', ''dünya devrimi'' safsataları ile kılıflamıştır.

Kısacası, ''Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!''


* Şu an güncel olan Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali ile ilgili yazarın şu açıklamasını birlikte okuyalım.

‘’Ama az önce dediğim gibi bu bir emperyalist savaş değil. Öyle olsaydı, yani Ukrayna ordusunu emperyalizmin bir askerî gücü olarak kabul etseydik, o zaman sadece Rus askerlerine değil, Ukraynalılar’a da ‘bırakın Rus askerlerine karşı direnmeyi, silahlarınızı kendi hükümetinize çevirin’ dememiz lazımdı. Ama bir ülke halkını, kendi topraklarını işgalcilere karşı savunmaktan vazgeçmesi çağrısında bulunamayız. Bu yanlış olur, devrimci bir tutum olmaz.’’

Yazar Ukrayna devletini ve ordusunu savunuyor. Neo-Nazi rejimi ve neo-Nazist para-militer güçleri destekliyor. ‘’Stalinizm’’ düşmanlığıyla anti-komünist propaganda yapıyor. En azından nesnel gerçeği bu. Ki, Troçkistler, Ukrayna sorunu gündeme geldiğinde temel saldırılarından birini ‘’Stalinizm’’ üzerinden yapmaktadırlar. Fırsattan ifade komünizm, Bolşevizm kamuflajı içinde komünizme, Marksizm-Leninizm’e, dünya komünist hareketinin Bolşevik tarihine karşı sürekli saldırmaktadırlar. Nazist güçlerle Ukrayna’da yaptıkları işbirliğini ve ortak savaş suçlarını gizliyorlar.