7 Mart 2022 Pazartesi

İHANETE UĞRAYAN DEVRİM, ‘’TROÇKİ’Yİ SAVUNMA KOMİTELERİ’’ VE ‘’DİES KOMİTESİ’’

 


‘’New York valisi ve geleceğin Birleşik Devletler Başkanı Roosevelt 1930’da şöyle yazıyordu: ‘Demokrasinin eski ideallerini korumayı başaramazsak, hiç şüphe yok ki, komünist fikirler bizim ülkemizde de güç kazanacaklardır.’’ (Oleg Şenin)

‘’... Troçki bütün Troçkist1ere kendi ülkelerinde de aynı yolu izlemelerini, yani, ayrı ayrı guruplar halinde Sosyal Demokrat partilere girmelerini salık verdi.’’ (I. Deutscher)

Troçki’yi Savunma Komiteleri” “daha çok ünlü Stalin düşmanlarından ve eskidenberi komünizm düşmanlığı ile tanınmış kimselerden” oluştu. (I. Deutscher)

Bu komite (Dies Komitesi-bn.) Senatör McCarthy’in bindokuzyüz ellilerde başkanlık ettiği ünlü solcu avı komitesinin başlangıcı olmuştur.” (I. Deutscher)

TROÇKİ FİKİRLERİNDEN DOLAYI MI ÖLDÜRÜLDÜ? (VI)

İhanet ettiği devrimi; ihanete ve yenilgiye, teslimiyete zorladığı devrimi “İhanete Uğrayan Devrim” olarak lanse eden bay Troçki, keskin solcu söylemle, uluslararası sermaye için çalışmıştır. Kapitalizmin, emperyalizmin, faşist kampın yenilmezliğine inanmıştır. O, Hitler karşısında ‘’Stalinizm’’in/SSCB’nin/Kızıl Ordu’nun yenilgisinin kaçınılmaz olduğunu sürekli vurgulamıştır. O kudurmuşçasına ‘’Kim ki doğrudan ya da dolaylı olarak Stalinizm'i müdafaa etmeye kalkarsa, kim ki onun ordusunun gücünü abartırsa, o devrimin, sosyalizmin ve ezilen halkların en büyük düşmanıdır .” Faşizmi yenmek için zorunlu koşul ‘’Stalinizm’’i yıkmaktır; ‘’Hitler'i devirmek   için Komintern'i bitirmek gerekiyor.'' propagandasını yapmıştır. Devrimci lafazanlığın ardına gizlenerek proletaryaya, Marksizm-Leninizm’e, proletarya enternasyonalizmine karşı ‘’sürekli devrim’’ adına kesintisiz savaşmış, sosyalizm ve komünizmin zaferine asla inanmamıştır. Durmaksızın proletaryaya, komünistlere “yenilgi kaçınılmazdır”, ''sosyalizmi kuramazsınız'' kaderciliğini ve tasfiyeciliğini dayatmıştır. Troçkizm’in sınırsız “Stalinizm” düşmanlığından dolayıdır ki, Troçkizmden etkilenen, Troçkizmi savunan pek çok aydın, militan kolayca çıplak anti-komünizme kaymış ya da kapağı Troçkizm’den açık burjuva saflara atmıştır. Troçkizm, burjuvazinin saflarına bir geçiş köprüsü olmuştur. Bu, Troçki hayattayken de, ölümünden sonra da bilinen bir gerçektir. Neo-faşist Bush kliğinin “neo-con” ideologlarının bir kısmının eski Troçkist olması da bundandır.

İşte birkaç örneği:

‘’Troçki Barbizon'dayken Batı Avrupa'daki, özellikle Fransa'daki, taraftarlarının çalışmalarını yakından izleyebiliyor, Dördüncü Enternasyonal'e adam kazanmak için kendi gurubunun dar sınırlarını aşmaya çalışıyordu. Fransa'da mülteci olarak yaşayan Ruth Fischer ile Maslov'un bu teşebbüse katılmış olmalarına büyük umut bağlamıştı; Fischer'i Barbizon'da sık sık kabul ediyor, Alman Troçkistlerinin kızmalarına aldırmadan, bu kadının Enternasyonal Sekreterliğinde üye olduğunu söylüyordu. Troçki bu sırada eskiden Reichstag'da komünist milletvekili olan Maris Reese'nin çıkardığı broşüre güzel bir önsöz yazmıştı. Maris Reese bu broşüründe Alman partisinin 1933'de nasıl bir kargaşalık ve panik içinde olduğunu açıklamış ve Troçkizme katıldığını ilan etmişti. Aynı Reese, bu broşürden hemen sonra Troçkistlerden ayrıldı; Almanya'ya döndü; Nasyonal Sosyalizme katıldı.’(I.Deutscher, Kovulan Sosyalist, C. III, s. 322, iba.)

Bilindiği gibi Troçki, Hitler faşizminin zaferini, Almanya Komünist Partisi’nin yenilgisini SBKP’ye, ‘’Stalinizm’’e, Stalin’e bağlayarak azgınca saldırmaktaydı. Yukarıdaki örnek Troçkizmin rolünü göstermek bakımından çarpıcıdır.

Troçki, ‘’entirizm’’ politikasını sistematik uygulamıştır. Emperyalizm ve faşizmin, istihbarat örgütlerinin, siyasi polisin komünist, devrimci, ilerici örgütlere sızma politikası Troçkizm tarafından da uygulanmıştır. Bu taktik gerek ‘’Stalinist’’ partilere, gerekse de ‘’Stalinist’’/Bolşevik III. Enternasyonale sızma, partileri içeriden maniple ederek Troçkist çizgiye çekme, olmadı mı parçalama politikası Troçki tarafından teorileştirilmiş, bir çalışma tarzına dönüştürülmüştür. Ancak o, bu politikayı salt ‘’Stalinist parti’’lere karşı uygulamamış, sözde sosyalist, sosyal-demokrat partilerde de uygulamıştır. Bu konuda Deutscher’i birlikte okuyalım:

‘’Bu durumda (Fransa’da Halk Cephesi’nin kuruluşu. bn.) Troçki kendi taraftarlarının kitle hareketine hemen katılmaları gerektiği kanısındaydı. Onlara iftira eden ve kovuşturmalar açan Komünist partisine dönemeyeceklerine göre, henüz işçilerin çoğunluğu tarafından desteklenen ve Leon Blum tarafından yönetilen S.F.I.O. Sosyalist partisine girmeleri daha doğru olurdu. ... Troçki bu partiye girmelerini taraftarlarına salık verirken, partinin fikrini kabul etmek üzere değil, tersine, reformizme kendi kalesinde meydan okumak ve ‘devrimci programı kitlelere indirmek’ amacıyla bunu yapmalarını istiyordu. S.F.I.O. merkezîleştirilmiş bir kuruluş değildi; işçileri etkilemek amacı ile birbirleriyle açıktan açığa yarışan birtakım guruplardan ve hiziplerden oluşmuştu; böyle bir örgütün içinde Troçkistlerin birçok insanı Dördüncü Enternasyonal fikrine kazanmaları mümkündü. Bütün Troçkist gurupların 1934-5 de tartıştıkları ‘Fransız dönüşü’ buydu. Bu bakımdan Troçki bütün Troçkist1ere kendi ülkelerinde de aynı yolu izlemelerini, yani, ayrı ayrı guruplar halinde Sosyal Demokrat partilere girmelerini salık verdi. [112] Bu şekilde Troçki, yeni bir Enternasyonal planının gerçeğe uymadığını dolaylı olarak kabul etmiş bulunuyordu; ‘Fransız dönüşü’ bu fikri kurtarmak için yapılmış son ve umutsuz bir çabaydı. Başarılamazdı. Troçkizm Sosyal Demokrat bir partinin tabanını etkiliyemezdi. Böyle bir etki ancak şöyle bir gelir geçerdi, o kadar; Troçkizm onların düşünce alışkanlıklarına, kökleri derinlerde olan reformist geleneklerine çok aykırı düşerdi. Troçki, Blum'un etkisini, öyle düşündüğü gibi, Blum'un kendi alanında yenemezdi. Troçki'nin taraftarları, hiçbir otoritesi ya da prestiji olmayan bir gurup halinde ve partinin yerleşmiş liderlerine ve kabul edilmiş ilkelerine açıkça düşman olduklarını daha baştan söyleyerek S.F.I.O.'ya girmiştiler. Gençler arasında birkaç kişiyi kendilerine çekmediler değil; ama az sonra büyük bir düşmanlık duvarıyla karşılaştılar. Böylece ‘Fransız dönüşü’ Troçkist1eri komünist yığınlardan daha da çok uzaklaştırdı ve Stalinci propagandanın ekmeğine daha fazla yağ sürdü. Troçkistlerin S.F.I.O.’ya ‘reformizme karşı savaş vermek’ üzere katıldıklarını söylemeleri komünist taban tarafından ufak bir bahane sayılırdı. Komünistler, Sosyal Demokratların Troçkistleri kabul etmekle siyasi bir yatırım yaptıkları kanısına kapıldılar bir süre; nitekim Troçkistlerin Sosyal Demokrat platformuna dayanarak Stalinizme çullandıklarını işitiyorlardı. Komünistlerin Troçkizme karşı eskiden beri besledikleri kuşku, kör bir ‘dönekler ve hainler’ öfkesine dönüştü. Bu arada, Sosyal Demokrat liderlerine ve politikalarına saldıran Troçkistlerin S.F.I.O.’dan kovulduklarını bile fark etmediler. Ama Halk Cephesi sırasında bu olay oldu; Komünist Partisi bu ihraçları alkışladı; dahası teşvik bile etti. Böylece, "Fransız dönüşü" basit Fransız komünistinin Troçkizme karşı duyduğu soğukluğu, yoğun bir düşmanlığa dönüştürdü; düşmanla Troçkistlerin arasındaki fark, ufak da olsa, önemsiz sayılmazdı artık; batılı komünistlerin düşünceleri, bu gibi ufak tefek değişikliklerden yararlanılarak, şiddetli bir Troçkizm düşmanlığına rahatça yöneltilebiliyor ve bunun arkasından da Büyük Temizlik geliyordu.’’ (Age., s. 324-25-26)

Deutscher, dipnotta da şunları belirtir:

‘’Troçkistler bu politikaya ‘entrism’ adını veriyorlar ve otuz yıl sonra hala başka partilere girip çıkarlarken, kendi saflarını da böylece parçalıyor ve ‘Dördüncü Enternasyonal’ ‘kurarlarken’ bile bu politikayı tartışıyorlardı.’’ (s. 325)

Bazı noktaları kısaca belirtmek yararlı olacaktır.

Troçki’nin bu politikası, burjuva sınıf karakterine dayanmaktadır. Bolşevizm ve dünya proleter devrimi düşmanlığı karşıtlığına dayanan bu politika Troçkizmin anti-komünist karakterini göstermektedir. Bu politika öyle Deutscher’in oportünizme has ‘’analiz’’le göstermek istediği gibi ‘’ufak tefek değişiklik’’ falan da değildi. Bu politika değişik gerekçelerle maskelenerek uygulanmıştır; sözgelimi sosyal-demokrat partilere sızmanın gerekçesi olarak gösterilen ‘’reformizme kendi kalesinde meydan okumak ve ‘devrimci programı kitlelere indirmek’ amacı’’ gibi sahte mi sahte ‘’sol’’ keskinlikle maskelenen açıklamadan bu gerçeği görmekteyiz. Bütün demagojik ‘’sol’’cu açıklamalarına karşın, bu politika, Troçki’yi kavramak bakımından büyük öneme sahiptir. Troçkist politika sosyal demokrasi ile Troçkizm arasındaki sınıf kardeşliğini ve burjuva sınıf bağlaşmasını göstermesi bakımından çarpıcı bir olgudur.

Troçki’ye inanacak olursak Troçkizm, ‘’burjuvazinin uzlaşmaz Bolşevik/Leninist’’ biricik partisidir ve her koşul altında burjuvaziye karşı ‘’uzlaşmaz’’ bir mücadele yürütmüştür vs. Stalin ve ‘’Stalinizm’’ ise hep burjuvazinin (ve faşizmin ve emperyalizmin) iyi bir dostu, burjuvaziyle uzlaşan, kapitalizm ve burjuvaziyi ayakta tutan bir güç olmuştur vb. Ve Troçki, Komintern’in anti-faşist halk cepheleri politikasını burjuvaziyle işbirliği politikası ilan ederek, bu Leninist politik taktiğin başarısızlığı için kudurmuşçasına yıkıcı bir mücadele yürütmüştür.

Peki Komintern’in bu politikası karşısında Troçki ne yaptı? Tüm taraftarlarına ve Troçkist ‘’Leninist/Bolşevik’’ partilerine sosyal-demokrat partilere katılarak ‘’reformizme’’ karşı mücadele (!) etmeleri talimatını verdi. Peki burada burjuvazi ile uzlaşan, burjuva partiler ile işbirliği yapan, politik bağımsızlığından vazgeçen, Stalin ve ‘’Stalinizm’’ mi yoksa Troçki mi?!! Tabii ki Troçki ve Troçkizm. Troçkizmin sınır tanımaz sahtekarlığı bu kadar açık ve çarpıcı.

Vurgulamak gerekli: Troçki’nin hesabı açık; söz konusu burjuva partileri ve özellikle işçi ve emekçi tabanını daha enerjik tarzda SSCB, proletarya diktatörlüğü (‘’Stalinizm’’) düşmanlığına çekmektir. Bu gerçeğin özenle hesaba katılması gerekir.

Troçki, Troçkizm, IV. Enternasyonal, bu partilerin SSCB’nin dev mücadelesi ve baskısıyla ve söz konusu partilerin kendi işçi ve emekçi kitle tabanlarının dayatmasıyla birleşik cepheye katıldıklarını iyi bilmektedir. Troçki, faşizme karşı kurulan birleşik cephe politikasını başarısızlığa uğratmayı bir numaralı yakıcı görevi görmektedir. Stalin önderliğindeki SSCB ve dünya komünist hareketinin başarısızlığı ve tasfiyesi onun için stratejik ve taktik olarak kavranacak halkadır. Bu politikasına bağlı olarak, anti-faşist cephelerin kuruluşunu ve başarısını engellemek, engelleyemediği koşullarda içeriden çökertmek için sosyal demokrat partilere katılma ‘’Boşevik/Leninist’’ çizgisini izlemektedir. Sosyal demokrat partiler aracılığıyla Leninizm’i, sosyalizmi, Stalin’i daha etkin vuracağını, birleşik cephe politikalarının başarısızlığa uğratılmasıyla SSCB’nin, Hitler ve faşist kamp karşısında daha kolayca yenileceğinin hesabıyla davranmaktadır. Bu hedeflerine varmak için burjuva partilere girerek, bu partilerin burjuva sınıf bilincini temsil eden liderleri ve yönetimleriyle birlikte anti-komünist yıkıcı çizginin başarısını güvence altına almak istemektedir. Sorun bu kadar açıktır. Ancak tüm karşı-devrimci manevralarına karşın komünizm maskeli anti-komünizm olan Troçkizm hiçbir zaman bu amacına varamamıştır. Bu politika da, Troçki ve Troçkizmin, IV. Enternasyonal’in burjuva karşı-devrimci yüzünü açığa çıkarmış, proletarya ve halklar nezdinde itibarsızlaşmasına hizmet etmiştir. O dönem şu birleşik cephe politikası için, Hitler ve Troçki’nin değerlendirmelerini yan yana getirerek ortaya koymak, içerikte nasıl çakıştığını görmek ilginç olacaktır. Hitler söz konusu birleşik cephelerin gerçekleşmemesi, gerçekleştikten sonra dağılması için çılgınca mücadele yürütmüştür; peki bay Troçki? Evet o da kudurganca tıpkı Hitler gibi aynı politikayı izlemiş, bu karşı-devrimci mücadeleyi de ‘’Bolşevizm/Leninizm’’, ‘’enternasyonalizm’’, ‘’sürekli devrim’’ olarak tanımlamıştır.

Devam edelim.

Deutscher şu bilgileri verir kitabında:

‘’Dawey'in (Dawey’in Troçki ile yaptığı polemik-bn.) bu sonucu Troçki'nin eski yetiştirmeleri ve dostları tarafından yapılan eleştirilerin hemen hemen hepsi için bir anahtar oldu: Hepsi de ‘Marksizmin Hegelci mirasına’, diyalektik materyalizme, ve Bolşevizmin ‘dinsel bağnazlığına’ saldırmaya başladılar. Örneğin Max Eastman, ‘sosyalizm rüyasının’ artık yıkıldığından söz etti. ‘Bu ütopik ve saltık idealleri bıraktığımızı açıklıyorum,’ dedi. Ona göre, Marksizm artık ‘eski zamandan kalma bir din’ ya da ‘romantik bir Alman inancı’ idi; Stalinciliğin olduğu kadar faşizmin de babasıydı. ‘Stalin'in bir sosyalist olduğunu unutmayın. Mussolini de bir sosyalistti. Hitler'in taraftarlarından yüzbinlercesi eskiden ya sosyalist ya da komünistti... ‘ Sidney Hook da bu sırada proleter diktatörlüğü fikrini inkar etti ve sonunda Marksizmi bırakarak pragmatik liberalizme geçti. Edmund Wilson, Benjamin Stolberg, Tames Rorty ve daha başkaları da aynı yolu izlediler.

.... Bu seferkinde yeni olan tek şey hayal kırıklığının çok şiddetli olmasıydı: Stalincilik inançlara ve hayallere yaban darbeler indirmişti. İnsanlar hiç bir zaman bu kadar derin bir kırgınlık ve tam bir tiksinti içinde devrimci kavgadan çekilmemişlerdir; ve hiç bir dava Troçki'yi o sırada terketmekte olan profesörlere, yazarlara ve edebiyat eleştirmenlerine Troçki'nin davası kadar umutsuz görünmemişti. Troçkizmi seçmekle, Rus devriminin derin, karanlık ve tehlikeli yollarına gereksizcesine karışmış olacaklarını düşünmeye başlamıştılar; sonra da, bu bağlanma, onları üniversitelerindeki, yazıişleri bürolarındaki ve edebiyat çevrelerindeki yaşayış tarzıyla ve havasıyla çatışma haline getirmişti. Bir insanın kendi adını Troçki'yi Savunma Komitesine karıştırması, Rusya'da yapılan temizlikleri protesto etmesi başka, Dördüncü Enternasyonal'in Bildirilerine katılması, ve Troçki'nin yaklaşan savaşın dünya çapında bir iç savaşa çevrilmesi konusundaki çağırısını yankılaması başka bir şeydi. Bütün bu işler arasında Troçki'ye en acı gelen şey Eastman ve Serge gibi eski dostlarının ve çalışma arkadaşlarının kendisine sırt çevirmiş olmalarıydı.’’ (Age., s. 516-17, iba.)

‘’Bu polemik gezintilerinde iki yetiştirmesi yanından hiç ayrılmamaktadır; bunlardan biri James Burnham, öteki de Max Shachtman'dır. Her ikisi de ‘Bozguncu Aydınların’ üzerine çılgınca saldırmakta, ‘Stalinofobilerinden’, ‘işçi sınıfına ve Marksizme karşı ihanetlerinden’ ötürü hepsini param parça etmektedir. Çok geçmeyecek, bu yetiştirmeler de hocalarını bırakacaklar, ‘Bozguncu Aydınlara’ katılacaklardır.’’ (Age., s. 518, iba.)

Troçki’yi ve Troçkizmi terk ederek burjuvazinin safına geçenler için ‘’Stalinizm’’in suçlanması demagojiden ibarettir. Sorunun başlıca nedeni Troçkizmin anti-komünizminde; Marksizm-Leninizm, proletarya diktatörlüğü, SSCB düşmanlığında yatmaktadır. Troçkist anti-komünizm, Marksizm-Leninizm’den etkilenerek Troçkizme katılan pek çok aktif ve önde gelen kadroyu, aydını zehirleyerek açık karşı-devrim saflarına götürmüştür. Örtülen gerçek budur yoksa Troçkizmin sözde radikalizmi falan değildir. Devrimler tarihinde her zaman burjuva saflara, karşı-devrim cephesine geçen entelektüeller, devrimci liderler çıkmıştır ve çıkacaktır da. Bu bağlamda Troçki’nin özgün yanı, Ekim Devrimi’ne katılmış ve bazı önemli misyonlar oynamış olmasıdır. Bu durum, Troçkizmin gerçek karakterinin anlaşılmasını zorlaştırmıştır. Bu olgu, Troçkizmin ustalaştığı demagoji ve manipülasyon sanatına dayanarak yürüttüğü ideolojik saldırganlığın, anti-komünist savaşın etkili olmasını sağlamıştır. İşte bu olgu, daha baştan ‘’Stalinizm’’ düşmanlığıyla şekillenen bir dizi insanın süreç içerisinde, açık burjuva karşı-devrim cephesine geçişinde ve konaklamasında Troçkizmi bir geçiş köprüsü haline getirmiştir. Hayatını, emperyalist ve faşist kuşatma altında zaferler kazanarak istim üzerinde ilerleyen sosyalist inşaya karşı mücadele etmekle geçiren Troçki ve Troçkizm anti-faşist, anti-emperyalist, anti-kapitalist sosyalist mücadele yürüten ve bu saflara katılanlar arasında sınırsız bir güvensizlik, kargaşa, yıkım üreterek sayısız insanı açık anti-komünist cepheye çekmiştir. Bu olgu, Troçkizmin tarihini belirlemiş ve yönlendirmiştir daima.

Komünist, Bolşevik, Leninist geçinen Troçki ve Troçkizmin işlevini, tarihsel rolünü anlamak bakımından şu açıklama aydınlatıcıdır:

‘’Kuşkusuz, Batı'da, özellikle de ABD' de Sovyet karşıtı etkin bir propaganda yürütülüyor. Örneğin, Fred Swarts'ın ‘Komünistlerin Komünistler Tarafından Durdurulacağına İnanılabilir’ (ABD, 1960) adlı kitabı, bir milyondan fazla tiraj ve 50 sent gibi sembolik bir fiyatla dağıtıldı. İnsanların dikenli teller içinde betimlendiği kapağa bakarak, kitabın içeriği hakkında bir düşünce edinmek olası. ‘Yarın mı? ABD Komünizmin Altında!’ (ABD, 1947) adlı kitap ise, Amerikalılar için en uygun tür olan komedi türünde kaleme alınmış bir kitap. Bu kitapta, kötü komünistlerin insan kitlelerini nasıl boğazladıkları, insanları nasıl köleleştirdikleri vb. parlak betimlerle sunuluyor. Bu kitap 4 milyon adet basıldı ve ücretsiz dağıtıldı.’’ (Sovyetler Birliği Neden/Nasıl Yıkıldı?, s. 166, iba.)

Troçkizm komünizm, Leninizm, enternasyonalizm adına komünizmi komünistsizleştirme misyonu üstlendi. Troçki, Stalin’i milyonların kanını dökmekten zevk alan bir canavar, SSCB’yi insanların boğazlandığı kanlı bir cehennem olarak lanse etti. Gerek Troçkistler, gerekse emperyalistler ‘’Stalinsizleşme’’ karşı-devrimini gerçekleştiren Kruşçevizmi, Gorbaçovculuğu bu yüzden destekledi... Bunların hepsi ‘’komünist’’, ‘’Leninist’’, ‘’Bolşevik’’ geçiniyordu...

Trumann, 1947’de, ‘’Hedefimiz, sapmış komünist hareketleri desteklemektir’’ sözleriyle emperyalist stratejinin bir temel boyutunu vurgulamaktaydı.

‘’John Kennedy, 1961, ABD başkanlık makamına çıkış konuşmasından: ‘Biz Sovyetler Birliği'ni bir savaşta yenemeyiz. Bu fethedilecek bir kale. Sovyetler Birliği'ni ancak başka yöntemlerle yenebiliriz: ideolojik, psikolojik, ekonomik yöntemler ve propagandayla.’’ (Sovyetler Birliği Neden/Nasıl Yıkıldı?, s. 166, iba.)

Komünizm kılığıyla komünizm kalesini içerden fethetme politikasında Troçkizmin etkin ve kullanışlı bir araç olduğu Kruşçevizmle birlikte ortaya çıktı nitekim... Kruşçevci modern revizyonist karşı-devrimle açılan dönemde sosyalist SSCB’de, 1956 dönemeci ile proletarya diktatörlüğü, 1956-70 arası süreçte sosyalist ekonomi tasfiye edildi. Ve 1989-91 çöküşü ABD’nin lideri olduğu emperyalist sistemin bir dünya savaşı ya da bölgesel bir savaşıyla değil, Kennedy’in yukarıda dile getirdiği politikanın baskısıyla başarıya ulaştı. Bu başarının iç temel koşulu ‘’Stalinizm’’ değil, ‘’Stalinsizleşme’’, kapitalizmin yeni tip burjuvazi önderliğinde kurulmasıydı. Ancak emperyalizmin topyekün ‘’Soğuk Savaş’’ saldırısı, SSCB’de gelişmiş olan bazı temel zaafların açtığı alan üzerinden Kruşçev’le ilk semeresini verdi... ‘’Bolşeviksiz Sovyetler’’, ‘’Stalinsiz sovyetler’’ sloganları boş yere ortaya çıkmamıştı yani. ‘’Stalinizm’’ düşmanlığının anlamı sosyalist SSCB’yi, sosyalist devleti, Bolşevik Parti’yi yıkma stratejisinin ifadesinden başka bir anlamı yoktu. Tarihsel deneyim bu gerçeği, çıplak bir şekilde açığa çıkardı.

Troçkizmin karşı-devrimci anti-komünist karakterini en iyi sergileyen olgulardan ikisi de ‘’Troçki’yi Savunma Komiteleri’’ ve ‘’Dies Komitesi’’ olgularıdır.

‘’TROÇKİ’Yİ SAVUNMA KOMİTELERİ’’

Troçki’nin inisiyatif ve yönlendirmesiyle kurulan ‘’Moskova Mahkemelerinin iftiralarına’’ karşı “Troçki’yi Savunma Komiteleri”nin “daha çok ünlü Stalin düşmanlarından ve eskidenberi komünizm düşmanlığı ile tanınmış kimselerden” (I. Deutscher, Kovulan Sosyalist, C. III, s. 437)) oluşması da Troçki hakkında iyi fikir veren olgulardan birisidir. Hepsinin temel karakteristiği de Stalin’e, SSCB’ye, ‘’Stalinizm’’e düşman olmalarıdır. Bu birlik ve irade Marksizm-Leninizm’e (Bolşevizm’e), dünya proleter devrimine karşı kurulmuş bir birleşik cephenin kanıtıdır. Bu birleşik cephenin öyküsünü yazı dizimizin gelişim seyrinde vermiştik. Açık anti-komünist cephe Stalin’in, ‘’Stalinizm’’in değil, daima Troçkizmin arkasında olmuştur; bu cephenin savaşı da tıpkı Troçki gibi ‘’Stalinizm’’i, SSCB’yi, SBKP’yi, Komintern’i yıkmak olmuştur. Hep birlikte ‘’tarafsızlık politikası’’ adı altında Hitler’in arkasında sıraya dizilmelerinden bu olguyu bilmekteyiz. ‘’Stalinizm’’in faşizmi ezeceğini ve Hitler faşizmin tepesine kızıl bayrağı dikeceği görülür görülmez ‘’Soğuk Savaş’’ı başlatmalarından bunu bilmekteyiz.

Şu ‘’Savunma Komiteleri’’ hikayesini biraz yakından inceleyelim.

Önce kısa bir hatırlatma. Gerek bu komiteler, gerekse de bu komiteler aracılığıyla örgütlenen ‘’Dewey Komisyonu’’ tezgahı, dünya çapında çok ciddi tepkilerin doğmasına yol açar. Troçkizmin bu anti-Sovyet eylemi ve tezgahı dünya çapında ilerici ve devrimci aydınlar tarafından mahkum edilir. Bu amaçla kamuoyuna pek çok açıklama yapılır. Aslında ‘’Dewey Komisyonu’’ Troçkizmi aklamak ve SSCB’yi teşhir etmek için kurulsa da, gerçekte bu girişim, değişik saiklerle bir araya getirilmiş bir avuç burjuva ve küçük burjuva aydının anti-komünist harekatı olarak Troçki’nin esaslı teşhirine dönüşmüştür.

Sürecin gelişimini, Pittsburgh Üniversitesi'nde Tarih Profesörü olan William J. Chase tarafından yazılan‘’ABD Vizesi Peşinde İspiyoncu Olarak Troçki’’ isimli çalışmasından birlikte okuyalım.

‘’Ekim 1936'da, Leon Trotçki Savunma Komitesi (bundan sonra ACDLT olarak anılacaktır) kuruldu. Belirtilen amaçları ‘ona [Troçkiye] normal sığınma haklarını elde etmeye yardımcı olmak ve [Ağustos 1936'da, Moskova duruşmasında aleyhinde yapılan suçlamalara ilişkin olarak] mevcut tüm kanıtları inceleyecek bir Uluslararası Soruşturma Komisyonu'nun oluşturulmasına yardımcı olmak, ve bulgularını kamuoyuna duyurmaktır. (Bu ACDLT'nin kuruluşunu açıklayan 22 Ekim 1936 tarihli altı kişiden gelen mektup, kendisini Leon Troçki Savunması için Amerikan Komitesi olarak adlandırdı. ACDLT Koleksiyonu.)

Troçkinin Soruşturma komisyonuna verdiği önem, buluntuların ne olduğundan emin olduğuna dair açıklamasından açıkça anlaşılmaktadır: ‘Zamanımızın en büyük tarihi, felsefi ve psikolojik kitabı, soruşturma komisyonu tarafından yazılacaktır’ ” (Marksist Leninist Teorik Yazılar Arşivi, - Teorik Yazılar Arşivi https://solokul.blogspot.com, Çeviri, Erdoğan A, Haziran 2020 )

İddia oldukça büyük. Tam da megaloman Troçki’ye yakışacak bir açıklama. Ancak Troçki ve Troçkistler başarısızlığa uğrar. Kampanyaları hedeflerine varmaz. Kampanyanın bir hedefi de Troçki’yi, faşizmin saldırılarıyla yıkılmasına mutlak gözüyle bakılan SSCB’nin yeni liderliğine hazırlamaktı.

Bu iddialı açıklamayı ve süreci inceleyen Deutscher, şunları yazıyor:

‘’Stalin'i övenlere ve bu konuya karışmayanlara (Dewey Komisyonu eylemine-bn.) Troçki sert bir cevap verdi; bu cevabında haklıydı, ama cevap kendisini şımarık bir çocuk durumuna düşürdü ve ‘gerçeği’ soğuk soğuk savunanlar için bir susma bahanesi oldu. Sidney ve Beatrice Webb'in protestoya katılmamaları şaşırtıcı değildi; bu sırada ikisi de Stalin'e hayrandılar. Mukabil-dava açılmasına başlangıçta taraftar olan Andre Gide ve H.G. Wells gibi yazarlar bile sonunda karışmamaya karar verdiler. Böylelikle kampanyanın çevresi daralmış oldu; o sıralarda kurulmuş olan Troçki'yi Savunma Komiteleri daha çok ünlü Stalin düşmanlarından ve eskiden beri komünizm düşmanlığı ile tanınmış kimselerden oluştu; bu yüzden komitelerin yürüttüğü eylemin etkisi daha da azaldı.’’ (Kovulan Sosyalist, s. 437)

Ki bu kampanyaya ve komisyona katılmak isteyen bir dizi aydının dönen dolapları anlamasıyla geri çekildiğini de biliyoruz.

1930 yılların devrim ve iç savaş döneminde yargılanan Troçkistleri, Zinovyevistleri vb. aklamak ve kurtarmak, Troçki’nin ağır suçlarını gizlemek ve Troçkizme kitle desteği sağlamak, keza faşist ve emperyalist kampın anti-komünist propaganda kampanyasına katkı yapmak için Troçki’nin çevirmediği entrika, sefer etmediği gerici güçler kalmadı.

‘’Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.’’ deyişinde olduğu gibi, burjuvazinin ‘’uzlaşmaz düşmanı’’ Troçki’nin şu girişimi karakterini sergilemesi bakımından önemlidir. Deutscher’i dinleyelim:

‘’Troçki mukabil-davanın geniş çapta yankılar uyandıracağını, bütün dünyada işçi hareketinin vicdanını sarsacağını umuyordu başlangıçta: İkinci Enternasyonal'i ve Amsterdam Enternasyonal Sendikaları denen kuruluşu bu işle ilgilendirmeye çalıştı. Bu arada Lyova da babasından aldığı talimat üzerine, Moskova temizliklerini ‘ortaçağın cadı kazanı’na benzeten İkinci Enternasyonal Sekreteri Friedrich Adler'e başvurdu. Adler elinden geleni yaptı; ama bütün yapabildiği şey uzun bir gecikmeden sonra Enternasyonal'in Yürütme Kurulundan Moskova temizliklerini suçlayan bir bildiri yayımlamak oldu; kurul herhangi bir inceleme ya da mukabil dava'ya katılmak istemiyordu. Sendika Enternasyonal'i de aynı şeyi yapmıştı.’’ (Age., s. 432)

Biliyoruz ki II. Enternasyonal (ve hempaları) bütün yaşamını anti-komünist savaşıma, SSCB’nin yıkılmasına hasretmiş bir yapıdır ve bir önceki bölümde yayınladığımız Krupskaya’nın açıklamasında altını çizdiği gibi, bu anti-komünist merkez, bütün gücüyle Troçki’nin ve ‘’birleşik muhalefet’’in arkasında durmuş, mahkemelere ve verdiği kararlara karşı kudurganca saldırmıştır. Gerek ‘’Troçki’yi Savunma Komiteleri’’, gerek ‘’Dewey Komisyonu’’, gerekse de ‘’Dies Komitesi’’ etrafındaki kumpas ve demagojik saldırganlık büyük mü büyük ‘’Bolşevik’’ Troçki’yi anlamak bakımından özgün olaylardır.

Sözde ‘’Stalinizm’’in ipliğini pazara çıkarma operasyonu hakkında Deutscher’in yazdığı şu satırları okumak gereksiz olmaz:

‘’Troçki'nin uymak zorunda kaldığı birtakım sınırlamalar yüzünden sorgu pek parlak geçmedi. Meksika Hükümetini gereksizce kızdırmamak için çoğu zaman kendisini tutmuştu. Bundan başka, Stalin ile aralarındaki sorunları dinleyicilerine anlatabilmek için alıştığı Marksist terminolojiyi kullanmamış, pragmatik görüşlü bir liberalin anlayabileceği dille anlatmaya çalışmıştı; böyle bir şeyin ne kadar zor olduğunu ancak buna teşebbüs edenler bilir. Dinleyicileriyle ilişki kurabilmek için ne kendi diliyle, ne Fransızca ne de Almanca konuşmuş, İngilizceyi kullanmıştı. Oysa Troçki'nin İngilizce bilgisi sınırlıydı. Grameri zayıftı. Konuşma dilinin güzelliğini kullanamayan, basit bir konuşmacının bile yararlanabildiği anadili kolaylıklarından yoksun kalan Troçki en çeşitli, en karışık ve hiç beklenmeyen sorulara hiç hazırlanmadan cevap vermek zorundaydı. Duruşmalar sürüp gittikçe her gün yeni anlatımlar aramış; dilin zorlukları ile savaşmış, sık sık duraklamış ya da istemiyerek komik cümleler yapmış, ve bazan da tam söylemek istediğinin tersini söylemiş, ya da kendisine sorulan soruları anlayamamıştı. Sanki kekemeliğini yenemeyen Demostenis ağzında çakıl taşlarıyla mahkemeye çıkmış, hayatını kurtarmak için çırpınıyordu. Uzun siyasi hayatındaki olayları, inançlarını, Sovyet rejimindeki birçok değişiklikleri hep bu durumda anlatmıştı; kendisini yalnız Stalin ve Buharin'den değil, aynı zamanda Zinovyiev ve Kamenev'den de ayıran noktaları böyle çözümlemişti; kişilerinin portrelerini böyle çizmiş, ve korkunç yarışmanın her aşamasının derinliklerine böyle inmişti. (Age., 449)

Tabii ki sorun ne Troçki’nin dil yetersizliğiydi ne de sözü edilen ‘’sınırlamalar’’dı. Troçki, dikensiz gül bahçesinde özgürce bülbül gibi şakıyordu komisyonda. Sorun, her türlü kirli savaşı kullanmaktan suçlu Troçki’nin iler-tutar yanının olmamasıydı; o davasında baştan aşağı suça batmıştı; demagoji ve manipülasyon onun ana silahıydı ve bu da tutmadı. Kuşkusuz ki bu özel operasyonunun sonucu daha baştan belliydi: Troçkizmi ve SSCB’yi yıkmak isteyen anti-komünizmi meşrulaştırmak.

Yukarıda işaret etmiştik, dönemin en ünlü entelektüelleri başta olmak üzere ilerici aydınlar Troçkizmin (emperyalizmin özel desteği ile örgütlenen) bu dalaverasına sert tepki göstermişti. Ayrıntıya girmeden sadece Deutscher’in şu alıntısını aşağı aktarmakla yetineceğiz.

‘’Batıda da Theodor Dreiser, Leon Feuchtwanger, Barbusse ve Aragon gibi ünlüler de aynı koraya katılmışlardı; Gandi'nin hayranı, şiddetin düşmanı, kendi kuşağının ‘insanlık vicdanı’ Romain Rolland gibi bir adam bile tatlı ve peygamberce sesini yükselterek Rusya'daki kıyımı haklı bulmuş, cinayetlerin elebaşısını yüceltmişti; Romain Rolland bir ara o kadar ileri gitti ki Troçki kendisini hakaretten dolayı mahkemeye vermeyi bile düşündü (Age., s. 433, iba.)

Deutscher’e inanacak olursak, ‘’duruşmalar bittiğinde cevabı verilmemiş hiç bir soru, açıklığa kavuşmamış hiç bir önemli nokta, aydınlanmamış hiç bir olay kalmamıştı.’’

‘’Dewey Komisyonu’’nun yarattığı etkiyi ve ‘’başarı’’sını anlamak bakımından şu açıklamalar oldukça aydınlatıcıdır.

‘’Dewey Komisyonunun bir karara varabilmesi için birkaç ay daha çalışması gerekiyordu. Bu arada Troçki Komisyona yeni yeni deliller vermeye devam etti; bütün ev halkı yine bu işle meşguldü. Sorgular ve sorgularla ilgili çalışmalar Troçki'yi harap etmişti; köyde geçirdiği kısa bir süre içinde yine kendisini toparlayamadı. Bütün ilkbahar ve yaz süresince şiddetli başağrıları tuttu; başı döndü tansiyonu yükseldi, yeniden yaşlılığın ‘birdenbire bastırdığından’ yakınmaya başladı. Mukabil-davanın yankıları hemen hemen hiçti.’’ (Age., s. 451)

‘’Gerek İngiltere ve Fransa’da bulunan Savunma Komiteleri, ülkelerindeki gazetelerin mukabil-davadan hiç söz etmediklerini Coyoacan’a bildirdiler.’’ (Dipnot, s. 451)

Dewey Komisyonu kararını açıklayınca "Troçki kararı büyük bir sevinçle karşıladı. Ama kararın etkisi, hiç denecek kadar az oldu. Dewey'in sesi Amerika'da biraz dikkati çekti; ama Avrupa'nın ruhu bile duymadı, çünkü Avrupa, Münih anlaşmasından bir önceki kritik yılın önemli olayları ve Fransız Halk Cephesinin, İspanyol İç Savaşının gelişmesiyle meşguldu...’’ (s. 463, iba.)

‘’Dewey Komisyonu’’ kararı devrimciler, ilerici politik güçler, kitleler nezdinde ciddi bir etki yaratmamakla birlikte, faşizmin, emperyalizmin, gericiliğin elinde anti-komünist ideolojik saldırı aracı olarak yetkince kullanıldı. Troçki ve Troçkizmin anti-komünist propagandası, sağladığı argümanlar her zaman için dünya gericiliğinin ve karşı-devriminin elinde değerli bir araç olmuştur.

‘’Dies Komisyonu’’ önüne çıkmak için canhıraş uğraşan, SSCB’ye düşmanlıkta sınır tanımayan Troçki, ‘’1940 Nisan ayının sonunda’’ emperyalist, faşist savaşın ön gününde, bir mesaj yayınlar. Gerisini I. Deutscher’den okuyalım:

‘’ ‘Sovyet işçilerine, köylülerine, askerlerine’, ‘Aldatılıyorsunuz’ başlığı altında bir mesaj yayımladı. ... Troçki, Sovyet işçileri ile askerlerine şunları söylemektedir: ‘Gazeteleriniz, kardeş kaatili Stalin ile ahlaksız komiserlerinin, sekreterlerinin ve G.P.U. memurlarının çıkarına yalan söylüyor size.’ ‘Başınızdaki bürokrasi yurtiçinde kanlı ve acımasızdır, ama emperyalist devletlerin karşısında korkaktır.’ Stalin'in yüzsüzlükleri Sovyetler Birliğine karşı bütün dünyada beslenen sempatiyi yok etmekte, ülkeyi yalnız bırakmakta, düşmanları güçlendirmektedir; bu rezaletler ‘Sovyetler Birliğinin karşılaştığı tehlikenin asıl kaynağıdır.’ İşçiler ve askerler, ‘devletleştirilmiş sanayi ile kollektifleştirilmiş ekonomiyi dünya burjuvalarına hiç bir zaman teslim etmemelidirler, çünkü ancak bu temel üzerine yeni ve daha mutlu bir toplumu kurabilirler hala.’ ‘İşçi sınıfının kazanmış olduğu her mevzii... demokratik hakları, ücret sistemini, üretim araçlarının devletleştirilmesi ve bir planlı ekonominin kurulması gibi muazzam bir başarıyı... canını dişine takarak savunması her devrimcinin görevidir.’ Ama ‘Ekim ihtilalinin’ getirdiği bu ‘kazançlar’dan halk ancak, Çarlık bürokrasisine karşı bir zamanlar yaptığı gibi, Stalin bürokrasisine karşı da mücadele edebileceğini gösterdiği zaman yararlanabilirdi. Hayır, Troçki'nin ihtilal çağrısına devam etmesine daha fazla göz yumamazdı Stalin. (Age., s. 559-560)

Troçki’nin, ‘’daha ziyade tanınmış anti-komünistlerden’’ oluşan ‘’Savunma Komiteleri’’, ‘’Dewey Komisyonu’’ ve tümüyle açık anti-komünist ‘’Dies Komitesi’’ girişimleri ile Troçki’nin 1940 yılında yayınladığı mesaj, aynı anti-komünist Troçkist saldırının birer halkasıdır. Yukarıdaki açıklama, SSCB’ye, proletarya diktatörlüğüne karşı dizginsiz bir nefretin ve demagojinin iğrenç ifadesidir. Açıklama aracılığıyla dünya proletaryasına ve halklara, SSCB ve sosyalist devlet kanlı bir cehennem olarak lanse ediliyor. SSCB proletaryasının ve halkının eşi benzeri olmayan bedellerle kazandığı dev ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal kazanımlarından yararlanamadığı ileri sürülüyor. Ve sözde Sovyet halkının bu kazanımlardan yararlanabilmesi için ‘’Stalinist dikta’’yı yıkması isteniyor. Kuşkusuz ki bu sahtekarın Sovyet proletaryası ve halkı içerisinde hiçbir gücü ve itibarı yoktu; peki o halde Troçki bu vb. açıklamaları neden yapmaktadır? Herkesin bu soruyu sorması gerekir.

O bu açıklamaları dünya çapında Bolşevizm’e, sosyalizme, proleter devrime karşı savaşan emperyalist, faşist bloku güçlendirmek, dünya proletaryası ve halklarını aldatmak, faşizme karşı SSCB saflarında savaşmasını önlemek için yazıyor. Yani sorun bu kadar net. O kadar net ki, yıl 1940. SSCB ve dünya halklarının baş düşmanı Hitler faşizmi ve faşist kamp. Fakat Troçki, Sovyet proletaryası ve halkına, Kızıl Ordu’ya sosyalist devleti yıkın diyor ve ‘’Sovyetler Birliğinin karşılaştığı tehlikenin asıl kaynağı’’ proletarya diktatörlüğü ve SBKP’dir diyor.

Bu gerçekler ‘’Bolşevik/Leninist’’ geçinen Troçki’nin iğrenç gerçekleridir.

Troçki ve Troçkizm daima dünya burjuvazisinin güvenilir müttefiki ve propagandisti olmuştur; ki bu olguyu her vesile ile görmekteyiz. Yazı dizimiz boyunca bilakis Troçki’ye dayanarak bu gerçeği tekrar tekrar ortaya koyduk.

Mandellerin, IV. Enternasyonal’in ve pek çok Troçkist çevrenin sayısız ülkede burjuva partileri desteklemesi, sosyal-demokrat, işçi partisi vb. gibi adlarla siyaset yapan burjuvazi ile seçim vbg. ittifaklar kurması, hep burjuvazinin kuyruğu olması rastlantı değildir. C. Harman, Tonyy Cliff vb. gibi Troçkistlerin uluslararası burjuvazinin enerjik desteğiyle, (Lenin ve Stalin’in SSCB’sini, daha baştan tekelci devlet kapitalizmi ilan ederek) saldırması rastlantısal değildir...

VE ‘’DİES KOMİTESİ’’

Gelelim ‘’Dies Komitesi’’ meselesine.

Troçki’nin, sözde “G.P.U.nun kendisine ve taraftarlarına karşı yönelttiği kanlı faaliyetleri açıklamak” gerekçesi ile 1939 yılı sonuna doğru, Amerikan Temsilciler Meclisi’nin “Amerikan aleyhtarı faaliyetleri incelemekle” görevli “Dies Komitesi” önünde tanıklık yapmak için ABD’ye gitmeyi kabul etmesi de söz konusu burjuva anti-komünist niteliğinin çarpıcı bir yansımasıdır (ayrıca Troçki’nin ABD’ye yerleşmek için ihbarcılık dahil çevirmediği numara kalmamıştır*.) “Dies Komitesi” Amerikan emperyalist tekelci burjuvazisinin sınıf bilinçli anti-komünist baskı ve saldırı silahıydı. Komite, Amerika Komünist Partisi’nin “yabancı bir devletin ajanı olduğu” gerekçesi ile (ki Troçki de, ABD’li Troçkistler de bunun propagandasını yapmaktaydılar) SSCB ve III. Enternasyonal yanlısı partiyi kapatmak istiyordu. ABD’de proletarya ve halkın komünizme kayması önlenmek ve terörle sindirilmek hedefleniyordu. Dies Komitesi eğer son anda vazgeçmeseydi, Troçki, küstahça komite önüne çıkacaktı. “Bu komite Senetör McCarthy’in bindokuzyüz ellilerde başkanlık ettiği ünlü solcu avı komitesinin başlangıcı olmuştur. (I. Deutscher, age., s. 561, iba.) Kuşkusuz ki Troçki’nin başarısız kalan bu girişimi, burjuvazi ile sınıf yoldaşlığının ve Troçkizmin sınırsız burjuva kin ve saldırganlığının çarpıcı ifadelerinden biri olarak tarihe kaydını düşmüştür.

Konuyu biraz daha ayrıntılı aktarmakta yarar var.

‘’Troçki'nin ABD'ye vize alması için yeni bir olasılık, Ekim 1939'da beklenmedik bir kaynaktan, resmi olarak ABD Temsilciler Meclisi'nin Amerikan Karşıtı Faaliyetler Özel Komitesi olarak bilinen Dies Komitesi'nden ortaya çıktı. Mayıs 1938'de kurulan Dies Komitesi - ismi Teksas Temsilcisi Martin Dies'den - Amerikan işçi hareketi ve siyasi yaşamında komünist ve yıkıcı faaliyetleri ortaya çıkarmaya çalıştı. Bu amaçla kongre oturumları düzenledi. 12 Ekim'de Komite'nin baş araştırmacısı JB Matthews, Troçki'nin sekreteri Joseph Hansen'e telefon etti ve ardından Troçki'yi Komite'nin önüne çıkmaya davet etmesini ve Troçkinin ‘Stalinizmin tarihinin tam bir kaydını’ sağlamasını istedi. Matthews Troçki'ye kendisi ve karısı ve onların korunması için vize ayarlayacağına söz verdi. Hansen o zaman şunu yazdı:

[Troçki] konuyu tüm sekreterleri ve korumaları ile tartıştı. Elbette Dies Komitesini ve onun soruşturmalarını biliyoruz. Hepimiz oy birliğiyle Troçki Yoldaşın daveti kabul etmesinin bir Marksist siyasi görev olduğunda hem fikir olduk, Dördüncü Enternasyonal açısından diğer parlamenter organlardan farklı olmadığından, Stalinist yozlaşmayı işçilere açıklamak ve aynı zamanda Dies'in gerici siyasetine karşı sert bir darbe vurmak için bir tribün olarak kullanılabilir.’

Aynı günün ilerleyen saatlerinde Troçki Matthews'a şu telgrafı gönderdi: ‘Davetinizi siyasi bir görev olarak kabul ediyorum.’ Troçki, Dies Komitesinin Amerikan politikasındaki amacını ve rolünü açıkça biliyordu. Kendisi ve sekreterleri Dies Komitesinin komünist ve sendika faaliyetleri ve örgütleri hakkındaki araştırmalarını yakından takip etmişlerdi. Avukatı Albert Goldman, Komite'nin amaçlarını açıkça dile getiren Matthews ile birkaç kez görüşmüştü. Her toplantıdan sonra, Goldman konuşmalarını Troçki'ye iletmişti. Matthews ile bir Kasım toplantısının ardından Goldman Troçki'ye şöyle yazdı:

Komite, (ABD) Komünist Partisini Stalinist hükümetle bağlantılamak istiyor çünkü Komünist Partiye, yabancı hükümetlerin aracısı olan tüm partileri kaydettirmeye zorlayan yeni bir yasa altında zulmetmek istiyor. Matthewse, dediğim gibi amacımız, Stalinizmin gerçekten yozlaşmış doğası ve emek hareketi üzerindeki yozlaşmış etkisini teşhir etmek. Ona Amerika Birleşik Devletleri'nde altı ay boyunca kalmanıza izin verecek düzenli bir ziyaretçi vizesi almasını istedim. ‘Goldman to Trotsky, 2 Kasım 1939, Troçki Arşivi .’

Devamındaki birkaç hafta içinde Troçki ve ekibi, Komite önüne çıkmaya özenle hazırlandılar. Ancak (Dies önünde) ifade verme kararı, yenilenmiş Amerikan Troçkist partisi olan Sosyalist İşçi Partisi'nin (SWP) bazı üyelerini kızdırdı. Partinin Siyasi Komitesinin 17 Ekim toplantısında James Burnham, Troçki'nin kabulünü onaylanmamasını, konuyu yeniden düşünmesini ve ifade vermeyi reddetmesini talep eden ve talebe uymadığı taktirde SWP'nin Troçkiyle ilişkisini kitleye açık bir şekilde keseceğini ve Troçkinin pratiğini eleştireceğini’ içeren bir önerge öne sürdü.’ Önerge (oylamada) geçmedi. Siyasi Komite'ye yazdığı bir mektupta Troçki, ‘[T] o [Dies] komitesinin, tüm parlamento gibi, gerici olduğunu ve gerici amaçlara ulaştığını’ kabul ediyor, ancak yoldaşlarına şunu sordu: ‘Gerçeği oluşturmak amacıyla neden bu komitenin önünde yer alamayalım? ... Gerekirse, düşman topraklarında görünmek ve onunla kendi silahlarıyla savaşmak - bu devrimci radikalizmdir.’ Troçki'nin Dies Komitesi önüne çıkmasına muhalefet sadece SWP'nin liderliğiyle sınırlı değildi. Altı SWP üyesi Troçkiye Diesin siyasi gündeminin ne olduğunu yazdı ve Troçkiyi kararını yeniden gözden geçirmeye çağırdı:

.. Dies Komitesinin rolü, her tondaki radikal ve liberal düşünce ve eylemlerin, özellikle Berlin ve Moskova başta olmak üzere, 'yabancı ajanlar' suçlama kılıfı ile, araştırılmasını körüklemektir. Aslında savaş krizi derinleştikçe komitenin çalışması emek karşıtı yasalara destek toplamak için, uydurulmuş fabrikasyon kanıtları kitlelere yaymak oldu. Bunu yaparken tüm sendika hareketinin hem muhafazakar hem de militan ve tüm solcu siyasi örgütlerin yakıcı nefretini kazanmıştır .... soruşturma sonuçlarında kanıtlar, emeğe karşı yasalarla casuslara karşı polis faaliyetlerini ilişkilendirmenin temelini oluşturacaktır. Komitenin çalışması, grev hareketlerini yasadışı hale getirmede federal hükümetin polis güçlerini büyük ölçüde güçlendirecektir .... gönüllü olarak komite önüne çıkmayı dikkatli bir şekilde tartmanız gerektiğini düşünüyoruz... komite önüne çıkmanız nesnel olarak hareketimizi ilerletmekten ziyade hareketimize zarar vermesi gibi ciddi bir tehlike var, çünkü sizin gönüllü olarak komite önüne çıkmanız, gelecekteki emek karşıtı yasalarla bağlantılandırılacaktır ... ve ... sizin ifadeleriniz, kaçınılmaz olarak kızıl-avlama amaçları yönünde çarpıtılacaktır .... ‘

Troçki'nin Dies Komitesi önünde ifade vermesinin nedenini sorgulamak için bir neden olmamakla birlikte, bu tek neden olmayabilir. Troçki, ABD Hükümetinin, ABD Kongre komitesi önünde tanıklık eden ve siyasi sığınma hakkı alan Walter Krivitsky'yi (İç Savaş sırasında İspanya'daki Sovyet siyasi polisinin eski başkanı) kabul ettiğini biliyordu. Troçki'nin, Dies Komitesi önündeki ifadesinin aynı etkiyi yaratabileceği sonucuna varması mantıksız olmazdı. İfadeye davet, ona Stalin ve Stalinizm'i geniş bir (anti-komünist ve faşist. EA) kitleye teşhir etme ve kınama ve ABD vizesi alma fırsatı sundu.... (ABD VİZESİ PEŞİNDE İSPİYONCU OLARAK TROÇKİ, William J. Chase, çeviri, Erdoğan A, iba.)

Dikkat edelim, Troçki her zaman yaptığı gibi, bir kez daha ‘’sol’’ (‘’‘Gerçeği oluşturmak amacıyla neden bu komitenin önünde yer alamayalım? ... Gerekirse, düşman topraklarında görünmek ve onunla kendi silahlarıyla savaşmak - bu devrimci radikalizmdir.’) çığırtkanlıkla anti-komünizmini meşrulaştırıyor. ABD’li Troçkistlerin küçük ama etkin liderleri ise, bu bizi teşhir eder, ipliğimizi pazara çıkarır diyerek, Troçki’nin kararını gözden geçirmesini talep etmektedirler.

Hatırlanırsa, Troçki 30’lu yıllarda Komintern’i, SSCB’yi yıkmak için tüm taraftarlarına ‘’reformizmi kendi topraklarında vurmak’’ demagojik keskin formülasyonu ile, Sosyalist Enternasyonal’e katılın direktifi vermişti.

Her yerde aynı Troçkist sahtekarlık, aynı ‘’sol’’ keskinlik. Herhalde bunu rastlantılarla izah edemeyiz; mesele düpedüz Troçkizmin burjuva karşı-devrimci sınırsız demagojik özüyle bağlıdır.

İşte Troçki budur. ‘’Bolşevik/Leninist’’, ‘’burjuvazinin uzlaşmaz düşmanı’’, ‘’sürekli devrim’’ci Troçkizm ve IV. Enternasyonal gerçeğini anlamak çok zor olmasa gerek.

Vurgulamak gerekir:

Troçki’nin, Troçkizm’in, IV. Enternasyonal’in devrimci olduğunu, Marksizm’in eğilimlerinden birisini oluşturduğunu, Troçkistlerin “Marksizm tabanı üzerinde ve içerisinde” durduğunu, ''artık eski ideolojik ayrılıkların önemini yitirdiği'' gibi burjuva liberal, post-Marksist düşünceleri savunanlar aklını yitirmemişse, cehaletlerine tutsak değillerse, bu durumda, geriye, ya Troçkizm’in ideolojik girdabına kapılma ya da Troçkist “antrizm taktiği”nin uzantıları ve uygulayıcıları haline gelme olgusu vardır.

Altını çizmek gerekiyor:

Troçkizm, devrimin değil karşı-devrimin bir parçasıdır. Burjuvazi ve revizyonist burjuvazinin demagojik sözde Troçkizm “eleştiri”lerine rağmen gerçek budur. Mandellerin, IV. Enternasyonal’in o çokça vurguladıkları geniş kitlelerin saflarında sosyalizme güven kaybının yarattığı yıkıcı sonuçların gelişmesinde Troçkizmin  katkısı az olmamıştır... Kapitalist-revizyonist kampın dağılmasını bulunmaz bir nimet olarak gören ve dizginsiz bir sevinçle hemen üzerine atlayan Troçkist hainler, bu kampın dağılışını “Stalinizmin iflası”, ‘’siyasal devrim’’in zaferi, özgürlüklerle belirlenen yeni bir döneme geçiş olarak lanse etmişlerdi. Sosyal-emperyalist (revizyonist/kapitalist) kampın dağılışının politik olarak güç toplamalarına, tarihsel haklılıklarına hizmet edeceğini düşündüler. Dünya burjuvazisinin, söz konusu çözülüşe önderlik eden yeni burjuvazinin enerjik desteğinde yeni bir anti-Stalinist kampanyaya giriştiler. Troçkizm ve Troçkistler, sosyal emperyalist kampın dağılışıyla, tarihte görülmemiş ölçekte ortaya çıkan yenilgi ve azgın karşı-devrim döneminden beslenmeyi asli görevleri görerek yükselen gericilik dalgasına fütursuzca tutundular. Gerçi bu tablo Troçkizm’e harika yakışmaktadır. Şu sözler de bunun itirafıdır:

“ …Nitekim Dördüncü Enternasyonal komünizmin bunalımını aşabilmektedir, çünkü onu oluşturan gelenek ve kadrolar 70 yılı aşkın bir süredir Stalinizme karşı koymuşlardır ve dolayısıyla kararlı bir biçimde, Stalinizme karşı olan kitlelerin gözünde inandırıcılığını yitirmeyen, gerilemeyip hala gelişebilen de bir tek o vardır.” (Enternasyonalizm ve Dördüncü Enternasyonal- Sosyalizmin Geleceği, s. 113, Yazın Yay.)

Açık ki, yalnız dünya burjuvazisi değil, Troçkizm de aynı kin ve nefretle Stalin’e, Marksizm-Leninizm’e, proleter devrimine, sosyalizme (yani “Stalinizm”e) karşı mücadele etmiştir. Çünkü Troçkizm daima dünya burjuvazisinin hizmetinde olmuştur. İşte bundandır ki emperyalizm ve gericilikle Troçkizm’i daima omuz omuza görmekteyiz. Dile kolay, kendilerinin ifadeleriyle, 70 yıldır bu hizmeti sunageldiler! Vurgulamanın yeridir: Troçkizm’in stratejik çekirdeği anti-komünisttir. Troçkizm’in anti-komünizmi, dünya burjuvazisinin organik bileşenidir. Dünya burjuvazisi, başta da en önemli emperyalist devletler, Troçkizm kılığında devrime, sosyalizme, komünizme, Marksizm-Leninizm’e karşı dizginsiz bir psikolojik savaş yürütmüştür, yürütmektedir, yürütmeye de devam edecektir.

İşte “Stalinizm” düşmanlığının özü ve özeti budur!

Hatırlatmak gerekir; 68 kuşağı genelde yaşama veda etmiştir.

78 kuşağının devrimci harekette yer alan geniş bir kesimi tasfiyecilikte konaklamıştır. Bu kuşağın önemli bir katmanı 12 Eylül askeri faşist darbesiyle açılan yenilgi ve gericilik yıllarında ilk tasfiyeci dalgaya yenilmiştir. Özellikle revizyonist/kapitalist bloğun yıkılışı ardından ikinci dev tasfiyeci dalgaya karşın devrimci karakterini koruyan, korumaya çalışan geniş bir kesimi de giderek tasfiyeci akıntının sularında boğulmuş, devrimcilikten reformizme geçmiştir.

Bu süreç ağır alt üst oluşlarla belirlenen bir tarihsel kesittir. Tüm bu sürecin akışı ve dönemeçlerinde Troçkizme karşı geçmişte kararlı bir şekilde tavır alan akımlar, Bernsteincilikten Troçkizme, Batı Marksizminden post-Marksizme, ezilenci oportünizme kadar uzanan çizgide ya Troçki’yi, Troçkizmi aklamaya, bir kısmı ortacı oportünist tasfiyecilikle bir elini Troçkizme uzatmaya, diğer bir kısmı Troçkizmi dost ve hatta Leninist ilan etmeye kadar evrim geçirmiş; ‘’yenilenme’’, ‘’yaratıcı Marksizm’’, ‘’21. yüzyılın sosyalizmi’’ vs. formülasyon ve sloganların arkasına sığınarak gizli ya da açık burjuva, küçük burjuva gericiliğine geçmiştir.

Türkiye devrimci hareketi ve uluslararası devrimci ve komünist hareket, 60’ların, 70’lerin tarihsel birikimini yeni kuşaklara, genç kuşaklara esasen taşıyamamıştır. Bu doğrultudaki komünist ve devrimci ideolojik mücadele, yeni derslerle tarihsel deneyimi birleştirerek, sentezleyerek bir çekim merkezi haline gelememiştir. Gerçek şu ki genç kuşaklar Troçkizm hakkında da yeterli bilgi ve kavrayışa sahip değildir. Dahası, eski kuşaklar ve nispeten uzun mücadele deneyimine sahip kadrolar da, sınırlı bir kesimi hariç, yüzeysel, asıl olarak geçmişte akılda kalan bilgi ve değerlendirmelere dayanarak kendilerini esaslı bir tarzda eğitmekten uzak kalmışlardır.

Kuşkusuz ki tüm bunlar nedensiz değildir ama bu olgunun başlı başına tahlilin yeri de burası değildir. ‘’Yarım imam dinden, yarım doktor candan eder.’’ sözü devrimci ve komünist hareketi belirleyen olgu olmaya devam etmektedir. Kuşkusuz ki son derece sancılı da olsa bu süreç de aşılacaktır. Sınıf mücadelesinin temel ve güncel gereksinmelerine yanıt veren kuvvetler gelişecektir; geride kalanlar ise ya dar bir sekt olarak sürünecek ya da dağılmaya mahkum olacaktır. Hiçbir akım efsunlanmış değildir. Sınıf mücadelesi bu bilim dışı saçmalıkları takmaz. Boş ajitasyon ise ‘’karın doyurmaz’’.

DEVAM EDECEK

* William J. Chase, ABD Vizesi Peşinde İspiyoncu Olarak Troçki

Not 1: Ludo Martines’ten, Mandel’den, Sedov’dan yapılmış aktarmalar orijinal sitelerinden otomatik çeviri üzerinden yapılmıştır. Bu sitelerin resmi adları da yazılarımızda yer almaktadır. Sonuçta bu imkan, teknolojinin sunduğu bir imkandır. Eğer çevirilerde bir sorun varsa ya da saptanırsa sorumluluk bana aittir. Dileyen okur bunları denetleyebilir. Çeviride yer alan aktarmalar, Troçkizm üzerine yaptığımız incelemelerle kıyaslanarak, denetlenerek değerlendirilmiştir aynı zamanda.

Not 2: Okura, ‘’Marksist-Leninist Teorik Yazılar Arşivi’’nden (internet sitesi) yararlanmasını öneririz. Bu sitede Troçkizm hakkında da çok sayıda çeviri yazısı, broşür vb. yer almaktadır.

Not 3: Şu ilgi çekici notu I. Deutscher’in dilinden okuyucuya aktarmanın yararlı olacağını düşünüyoruz.

‘’B.O. sayı 70, 1938. Troçki, Lyova'ya yazdığı bir mektubunda (19 Kasım 1937), bu meseIe Politbüroya geldiğinde kendisinin Kronstadt'a hücum edilmesinden yana olduğunu, Stalin'in ise istemediğini, asilerin kendi başlarına bırakılacak olursa bir iki hafta içinde teslim olacaklarını söylediğini yazıyor. Gariptir ki Troçki, Stalin'in siyasi ‘yumuşaklığını’ ya da Lenin politikasından sapmalarının birçok örneklerini verdiği halde Stalin'e karşı açıkca yürüttüğü polemiklerde ve Stalin biyografisinde bu olaydan hiç söz etmemiştir. Acaba Troçki bu ‘yumuşaklık’ olayının Stalin'in itibarını artıracağını mı düşünmüştü? Kronstadt tartışması, The New International'de (Troçki, "Kronstadt Üzerinde Koparılan Gürültü", Nisan 1938; Serge, "Dergi Editörlerine Mektup", Şubat 1939, vb.) ve kitaplarda Ciliga'nın Au pays du Grand Mensonge, ve Serge'in Memoi. res d'un Revolutionnaire sürüp gitti. 1937 yılında Coyoacanda birkaç ay geçirmiş olan Amerikalı sekreterlerinden Bernard Wolfe'un sonradan yazdığı The Great Prince Died adlı kitabının ana teması, Troçki'nin vicdanı ile hayatının Kronstadt konusunda duyduğu suç yüzünden bozulmuş olmasıydı. Ne yazı ki kitap tarih gerçeklerine uymadığını gibi kaba ve sanat bakımından da ucuz bir şeydi. (Kovulan Sosyalist, s. 510)

Not 4: Şu bilgilendirici değerlendirme de Troçki ve Troçkizm hakkında fikir sahibi olmak bakımından önemsenmelidir.

‘’Troçki Mussolini'nin İtalya'sında

"Mussolini'nin bindokuzyüz otuzlu İtalya'sında, Komünist Parti ile herhangi bir şekilde bağlantılı olmanın hapishanede uzun süreli mahkumiyet, belki de işkence ve hatta ölüm anlamına geldiği ve sadece Marx, Engels, Lenin ve Stalinin değil , ama tüm İtalyan ve yabancı demokratların ve ilerici olanların eserlerinin İtalyan kütüphaneleri ve kitapçıları tarafından sıkı bir şekilde yasaklandığı zamanlarda, ‘yeni tür komünizm’ konusunda Troçki'nin eserleri ‘serbest bir şekilde’ ve geniş ölçüde çevrildi ve dağıtıldı. 1938'de, Belgrad Üniversitesi'nin anti-faşist ve Komünist öğrencileriyle buluşmak için İtalya'dan geçerken ve Mussolini'nin Milano'sunda birkaç saat harcarken, bir kitapçı penceresinde, göze çarpan bir şekilde sergilenen kitaplarda, “komünizm” sözcüğü , çarpıcı bir şekilde dikkatimi çekmişti. (Bunlar) Troçki'nin (İtalyanca ya) yeni çevrilmiş eserleriydi.

Hitler'in Almanya'sında, Komünist ya da Sosyalist ya da militan bir sendikacı ya da liberal demokrat olmanın tutuklanma, toplama kampı ve çoğu zaman ölüm ve işkence anlamına geldiği ; Schiller'in ‘Don Carlos’, Heine'nin şiirleri ve Thomas Mann'in romanlarının yasaklandığını ya da ‘yıkıcı’ olarak görüldüğünden yakıldığı, dünyanın o zamana dek ilk defa tecrübe ettiği kitap yasaklanma ve yakmanın kurumlaştığı zamanlarda, Troçki'nin yazıları yaygın bir şekilde çevriliyor ve dağıtılıyordu.

Troçki’nin ve takipçilerinin yazıları, Amerika'daki Hearst Press tarafından orta ve geç otuzlu yıllarda serbestçe yayınlandı. ‘Yeni Komünizm’ üzerine yaptığı çalışmalar, Salamanka ve Burgos'daki Franco Press tarafından yayınlandı. Polonya diktatörlüğünün gizli polisi, Polonya işçi sınıfı hareketinde casusluk ve provokatörlük çalışmalarını kolaylaştırmak için Troçkizm üzerine özel olarak eğitildi.

James Klugmann, Troçki'den Tito'ya, Londra, 1951

Çeviri EA’’

(Marksist Leninist Teorik Yazılar Arşivi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder