26 Mart 2022 Cumartesi

KRUŞÇEV, GORBAÇOV, YELTSİN VE İTİBARI İADE EDİLEN TROÇKİ

 

KRUŞÇEV, GORBAÇOV, YELTSİN VE İTİBARI İADE EDİLEN TROÇKİ




TROÇKİ FİKİRLERİNDE DOLAYI MI ÖLDÜRÜLDÜ? (VII)

Peki, acaba Troçki’ye “itibar”ı ne zaman ve en önemlisi kim veya kimler tarafından iade edildi? Bilindiği gibi, ‘’Stalinizm’’ düşmanı Kruşçevler, Brejnevler, Gorbaçovlar, Yeltsinler familyası 30'lu yıllardaki mahkemeleri düzmece ve bu mahkemelerin verdiği cezaları haksız cezalar olarak ilan ettiler. Troçkistler, haklı olarak, Zinovyevlerin, Buharinlerin, Tuhaçevskilerin aklanmasını Troçki'nin ve Troçkizmin de aklanması olarak gördüler. Aklama ve itibar iadesini (''rehabilite''!) yapan Kruşçev, özellikle Gorbaçov ve Yeltsin oldu. Sorunu aydınlatan açıklamayı “Bana dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!” atasözünün ışığında hep birlikte okuyalım bay Mandel’den:

Ve sonunda Sovyetler Birliği’nde Glasnost ile bir sonraki belirleyici değişime gelindi…

Aradan geçen sürede eski Sovyetler Birliği’nde gerçek zafere ulaştı. Moskova davalarının tüm sanıkları resmen mahkeme kararı ile itibarına kavuştular. Dava kararları gerekçesiz ve yalan bulunarak bir anlamda yargılandı. Stalin’in yalan makinesinin maskesi düştü. Ve daha da önemlisi: gerçek uğruna mücadele, özellikle tarihi gerçek uğruna mücadele artık demokratikleşme için, derin sistem krizine karşı ve uygun politik yöneliş yolunda mücadelenin vazgeçilmez bir unsuru olarak görülecektir.

Troçki 1937  Ağustosu’nda şunları yazar: ‘büyük tarihi amaçlar uğruna sert önlemlere başvurulursa insan hafızası alicenaptır. Ama tarih, yeni doymak bilmez keyfilik ve çıkarlar uğruna kurban edilen bir tek damla kanı bile affetmeyecektir. Tarihin işlenen suçun boyutuna en uygun cezayı vereceğinin sarsılmaz bilinci ahlaki duygular için en büyük tatmindir. Devrim tüm gizli dolapları açacak, tüm davaları kontrol edecek, karalananları beraat ettirecek, keyfiliğin kurbanlarına anıtlar dikecek ve cellatların ismini sonsuz lanetle örtecektir.’

Aradan geçen sürede bu öngörülerin hepsi gerçekleşti…” (Alternatif Olarak Troçki, s. 76-77, iba.)

Demek ki Troçki’nin “bu öngörüleri”nin “hepsi” gerçekleşmiş. Yani, SSCB’de bir devrim gerçekleşmiş, tüm gizli dolaplar açılmış, incelenmiş, kurbanların itibarları iade edilmiş vs. İşte size Troçki’nin, Mandellerin, IV. Enternasyonal’in “devrim” anlayışı! Böyle bir devrim bizden uzak olsun; ama bu devrim anlayışı ve pratiği Troçkizm’e tam yakışıyor. Ama biz, burada da durmayacak, bu sefillerin gerçek yüzlerini sergilemeye ve burjuvazinin bilinçli uşakları olduklarını göstermeye devam edeceğiz.

Troçki’nin itibarı, bir zamanlar Troçkist saflarda yer almış olan Kruşçev tarafından (1956 sonrası) iade edilmek istenmiş (Kaganoviç’in açıklaması) ama koşullar uygun görülmediğinden bu girişimden vazgeçilmiştir. Troçkistlerin de beklentisi bu doğrultudaydı ama beklentileri o gün için gerçekleşmemişti. Kruşçevci modern revizyonist karşı devrimin Troçki’ye “itibar”ını iade etmeye çalışması anlaşılır olduğu gibi, Troçkizmin, kızıl maskeli bir beyaz karşı devrim olan ve sosyalizmi her bakımdan tasfiye ederek kapitalizmi kurmayı amaçlayan Kruşçevizmi desteklemesi de anlaşılırdır; çünkü aynı kampın, aynı sınıfın çıkarlarını temsil etmektedirler. En nihayetinde sorun açık ve nettir: Sosyalizmi yıkmak, dünya proleter devrimini önlemek! Kruşçevci ve Troçkici “anti-Stalinizm” denen şeyin kendisi de budur zaten. Mandel de bunu teyit etmektedir.

Elbette ki burjuvazi, can düşmanı olan Stalin’i değil de, kendi can dostları ve müttefikleri olan Troçkistleri, Zinovyevistleri, Buharincileri vb. vb. onore edecekti. Ayrıca burjuvazi“Stalinist” bir sosyalizm yerine Troçkist vb. bir “sosyalizm” akımının gelişmesinden yanadır; ki, aklama faaliyetinin orta ve uzun vadeli hedeflerinden birisini ve asıl yanını da bu olgu oluşturmaktadır.

Troçki’ye vb. gibilerine, devrim ve sosyalizm düşmanlarına “itibarlarını” iade eden ve Mandeller tarafından yoldaşça alkışlanan Gorbaçov’un şu sözlerini birlikte okuyalım.

Tüm arzum komünizmi, tüm halk üzerindeki diktatörlüğü tasfiye etmekti… Bunu ancak üst düzey makama gelerek yapabileceğimi biliyordum… Batıyı iyice tanıdıktan sonra kesin kararımı verdim. Tüm SBKP ve SSCB aygıtının yok edilmesi gerektiğine karar verdim. Aynı zamanda bunu tüm sosyalist ülkelerde de yapmalıydım. Benim tüm idealim sosyal demokrasiye giden yoldu. Ancak bu sistem halka yararlı olabilir. Bu arayışı sonuna kadar götürmeye karar verdim. Benimle aynı görüşte olan Yakovlev, Şevardnaze gibi bazı arkadaşlar buldum. Hepsi SSCB’de komünizmin dağıtılması işinde teşekkürü hak etmişlerdir.

Komünizm olmadan dünya daha iyi gitmektedir. 2000 yılından sonra dünya daha iyi olacak, çünkü gelişecek ve zenginleşecek…

Yeltsin SSCB’yi dağıttığında ben o sırada Kremlin’de değildim. Tüm gazetelerden muhabirler bana ağlayıp ağlamadığımı sordular. Ağlamamıştım, çünkü komünizmi yok etmeyi gerçekten başarmıştım ve Avrupaki sosyalist ülkelerde de. Ağlamadım çünkü esas amacıma ulaşmıştım, ki o da Avrupa’da komünizminin yenilgisiydi. Ama şunu da bilmeliyiz ki komünizm Asya’da da yenilmelidir. Tüm dünyada demokrasi ve özgürlüğe geçiş daha çabuk böyle mümkün olabilir.

“…şimdi tüm dünyada komünizmin son kalıntıları temizlenmeli.” (1995 yılında M. Gorbaçov’un Ankara’da gazetecilerle yaptığı toplantıda yaptığı açıklamalar.)

Açık ki bilinçli bir anti-komünist, sınıf bilinçli bir burjuva olan, devrim ve sosyalizme, Marksizm-Leninizm’e ve komünizme sınırsız bir sınıf kini duyan Gorbaçov ve Gorbaçovlar, Yeltsin ve Yeltsinler burjuva sınıf çıkarları ve dünya burjuvazisinin sınıfsal çıkarları ve kardeşliği gereği devrim ve sosyalizmin, Lenin ve Stalin’in düşmanlarının itibarlarını iade ettiler. Troçki de bunlardan birisi. Gorbaçov(lar), söz konusu iade-i itibarları kendilerini hala “sosyalist”, “komünist” göstermeye gereksinim duyarken yaptılar. Gorbaçov’un yukarıdaki açıklamaları Troçki gibilerinin, Mandel gibilerinin neme nem “Marksist”ler “Bolşevik-Leninist”ler olduğunu da çok çarpıcı bir şekilde sergilemektedir. Bu gerçekler karşısında Troçkistlerin tavrı ve yanıtının ne olacağı da zaten açıktır: “Yalancının yüzüne tükürmüşler, ‘ohhh yağmur yağdı demiş!’ ” Geçmeden yeniden vurgulayalım: Troçkizm’in stratejik çekirdeği, evet, bilinçli anti-komünistlerden oluşmaktadır. Böyle gelmiş, böyle de gidecektir.

Troçkizm tarihsel evrimi içerisinde emperyalizmin ve faşizmin işbirlikçisi haline gelmiştir. Troçki, özellikle SSCB'den kovulduktan sonra anti-komünist dünya tarafından alabildiğine popüler bir figür haline getirildi. Çünkü sosyalizme karşı mücadelede Troçki çok kullanışlı bir araçtı. Dünya burjuvazisi derin sınıf bilinciyle, derin sezgisiyle bu gerçeğin çok iyi farkındaydı. Nitekim burjuvazi Troçki'yi anti-komünist etkin bir araç olarak kullanmayı da başardı.

Troçki Bolşeviklere katıldıktan sonra gösterilen birleştirici büyük hoşgörüyü tepe tepe kullandı. ''Bürokratların şahı'' Troçki, kainatın merkezine kendisini koydu daima. Her yaptığı şeyi, meşru, doğal hakkı vs. gördü. İktidarı ele geçirebilseydi dünyanın en katı tek kişi diktatörlüğünü kuracak olan Troçki, her köşeye sıkıştığında ''demokrasi'' diyerek yırtındı. Oysa o, sendikaların bile askerileştirmesini ısrarla savundu, bu saçma düşünceyi ve politikayı Bolşevik Parti'ye ve Lenin'e ısrarla dayattı. Fakat bir kez daha Bolşevikler ve Lenin karşısında yenilgiye uğradı.

Troçki, partinin sınırlarını sürekli çiğnedi. Proleter demokrasinin sınırlarını çiğneyerek partiyi istismar etti. O yalnızca kendisine demokrattı. Ne zaman ki gericilikle proletarya diktatörlüğüne karşı kapsamlı ilişki içerisine girdi, işte o zaman partiden atıldı. Parti kongresi, Troçkizmi savunmanın partililikle bağdaşmayacağı kararını aldı. Bu konuda Stalin bu kararı şöyle açıklar;

Kongre, Parti ile muhalefet arasındaki görüş ayrılıklarının programatik görüş ayrılıklarına dönüştüğünü, Troçkist muhalefetin anti-Sovyetik mücadele yolunu tuttuğunu saptadı. Bu nedenle XV. Parti Kongresi, Troçkist muhalefete mensup olmanın ve onun görüşlerini propaganda etmenin Bolşevik Parti saflarında kalmayla bağdaşmaz olduğunu açıkladı.” (Stalin, Cilt 15, sayfa 329)

Konu babında Webbler'in aydınlatıcı değerlendirmelerini de içeren şu pasajı birlikte okuyalım;

''Dörtbin oy, muhalefet güçlerinin, bütün ajitasyonlar sürecinde alabildikleri en yüksek oydu. Partinin 'hizipler'i yasaklamasına ve Sovyet iç politikasının temel taşı olarak 'devrimci birlik' üzerinde resmen durulmasına rağmen, Sovyet Hükümeti Troçkist muhaliflere şaşırtıcı derecede tartışma, eleştiri ve toplantı özgürlüğü tanıdı. Özellikle Lenin'in ölümünden sonra, ülke bir iç ve dış kriz döneminden geçerken, Troçki, Sovyet Rusya'da kendi hizbinin arkasında bir kitle hareketi yaratmak için bu durumdan yararlanabilmişti. Muhalefet kamuoyuna yaptığı propaganda da, Sovyet rejimine karşı muhtemel her siyasi delilden yararlandı. Stalin yönetiminin toplumsal ve ekonomik politikaları, 'yönetimde ehliyetsizlik', 'denetimsiz bürokrasi', 'tek adam, tek parti diktatörlüğü', 'eski önderliğin dejenerasyonu' vb. sloganlarıyla sürekli eleştiriye maruz kaldı. Troçki'nin ajitasyonuna karşı, kendisinin gerçekte olduğu gibi Sovyet aleyhtarı ve öteki anti-Sovyet güçlerle bağlantılı bulunduğunu açıkça gösterene dek hiçbir bastırma girişiminde bulunulmadı. 'Sovyet Komünizmi-Yeni Bir Uygarlık mı.?'da Sidney ve Beatrice Webb'n sözleriyle, 1924'den 1927'ye dek, 'SSCB'nin mutlak bir diktatörlük altında inlediğine inananlara şaşırtıcı gelebilecek şeyler, yani üç yıl dur durak bilmeyen açık bir çekişme yaşandı. Bu çekişme farklı biçimler aldı. Bütün Rusya Sovyetleri Kongresi Merkez Yürütme Komitesi ve Komünist Partisi Merkez Komitesi (TSIK) gibi ana karar organlarında ardında tartışmalar oluyordu. Hem yerel Sovyetlerde, hem de yerel Parti organlarında ateşli tartışmalar yapılıyordu. (Muhalif) kitap ve broşürlerden oluşan geniş çaplı yayınlar, sansür tarafından engellenmiyor, aslında devlet basımevlerinde basılıyor ve bunları araştıran biri tarafından ifade edildiği gibi tam anlamıyla binlerce sayfayı buluyordu.' VVebb'ler ayrıca  şunu da ekliyorlardı. Sorun ‘nihai ve yetkili bir biçimde Parti Merkez Komitesi'nin 1926 Nisanındaki Plenumunda halledildi, daha pek çok tartışmadan sonra 1926 Ekimi ve 1927 Kasımındaki Ondördüncü ve Onbeşinci Parti Konferanslarında bir karar onaylandı, bu kararlardan sonra Troçki ajitasyonunda ısrar ederek direniş yaratmaya çalıştı ve tavrı açıkça hizipçi bir hal aldı.' " (Aktaran Büyük Komplo, s. 197, iba.)

Açık ki Troçki, son derece özgürce fikirlerinin mücadelesini vermiştir. Parti ve devlet ona bu imkanları genişçe sunmuştur. Üstelik daha o süreçte kendi yeraltı partisini yaratmıştır. Sayısız kaynak bunu doğrulamaktadır. Troçki'nin ''Hayatım'' kitabı ve 1938'de Paris’te apandist ameliyatında ölen* (Troçki, oğlunun Stalin tarafından öldürüldüğünü iddia etti) oğlu Sedov için yazdığı ''Oğul, Dost ve Savaşçı'' kitabında bu gerçekleri açık bir şekilde görmekteyiz.

Troçki ve Troçkizm burjuvazi ve gericiliğin elinde kullanışlı bir araçtır. Ekim Devrimi'ne katılması ve Kızıl Ordu'nun başında olması, sonra devrime, sosyalizme ihanet ederek karşı devrim saflarına geçişi, onun kullanışlı bir araç olmasına özgün bir karakter kazandırdı. Dünya çapında Troçki'nin eserleri basıldı ve dağıtıldı, finanse edildi; bir de bu yoldan Troçkizm anti-komünist eğitim ve öğretimin ve ideolojik saldırıların güçlü bir aracı haline getirildi. Troçki, ''Stalinizm''e (yani Marksizm-Leninizm'e, proletarya diktatörlüğüne, sosyalist inşaya, dünya proleter devrimine) karşı emperyalizm ve gericilik tarafından maddi ve manevi olarak desteklendi. ''Stalinizm''i hep birlikte lanetleyenler, haklı olarak Troçki'ye, Troçkizm'e büyük bir değer biçmiştir.

Ludo Martens, ''Stalin'e bir başka Bakış'' kitabında ve ''Troçkizm CİA Hizmetinde Sosyalist Ülkelere Karşı'' çalışmasında şunları yazarken haklıdır ve Troçki'nin gerçeğine de ışık tutmaktadır.

''Otuzlu yıllarda Troçki,   kelimenin tam anlamıyla dünyanın anti-komünizm uzmanı haline geldi. Bugün bile sağcı ideologlar, Troçki'nin   Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne karşı silah arayışındaki eserlerini inceliyorlar.

1982'de, Reagan   yeniden anti-komünist haçlı seferini vaaz ederken   , Belçika Kraliyet Askeri Okulu'nda Fahri Profesör Henri Bernard, aşağıdaki acil mesajı yaymak için bir kitap yayınladı:

'1982'nin Komünistleri, 1939'un Nazileridir. Moskova'nın önünde, Ağustos 1939'da Hitler'in önünde olduğumuzdan daha zayıfız.'

''Ama Bernard gibi alenen bir anti-komünist tarafından kullanılan taktikler   çok ilginç. Bir 'solcu Hıristiyan'ı hor görmesine rağmen Troçki ile ittifak kuracak bir adam işte burada. 

Lenin   , Troçki gibi   bir insandı .... Kişisel hayatı nüanslarla doluydu ....

`Troçki   normalde Lenin'in yerine geçmeliydi   ... Ekim Devrimi'nin baş mimarı, İç Savaşın galibi, Kızıl Ordu'nun yaratıcısıydı...

`Lenin   Troçki'ye çok saygı duyuyordu.   Onu halefi olarak görüyordu. Stalin'in çok acımasız olduğunu düşündü ....

`Sovyetler Birliği içinde Troçki   , komünist makineyi felç eden heybetli bürokrasiye karşı ayaklandı...

`Sanatçı, eğitimli, konformist olmayan ve çoğu zaman peygamber, Partideki ana dogmatiklerle anlaşamadı ....

`Stalin milliyetçiydi, ne Lenin'de   ne de Troçki'de var olmayan bir duygu   ... Troçki ile   birlikte yabancı Komünist Partiler, kendilerini tek amacı bir toplumsal düzeni dayatmak olan bir güç olarak görebilirlerdi. Stalin ile birlikte Kremlin için ve onun emperyalist siyasetini ilerletmek için çalıştılar.'

Burada, Troçki'nin   1937-1940 yılları arasında öne sürdüğü ve onun mutlak anti-komünist mücadelesinin doğasını gösteren birkaç ana tezi sunuyoruz. Henri Bernard gibi Batılı güvenlik servislerindeki insanların neden Komünistlerle savaşmak   için Troçki'yi kullandığını anlamayı  sağlıyorlar.''

İktidarsızlık ve yaygaracılık, ‘’Stalinizm’’ düşmanlığıyla kamufle edilmeye çalışılan Troçkizmin ve IV. Enternasyonal’in karakteristiğidir. 20. asırdan 21. asra uzanan emperyalizm ve proleter devrimler çağına bakıyoruz: Bu koskoca tarihte, Troçkist hareket, hemen hemen, hiçbir yerde, hiçbir önemli dönemeçte vb. ciddi bir politik varlığa ve ağırlığa sahip olmamıştır. Derin mi derin(!) teorileri ile övünen Troçkizm, genel olarak bir aydın çevresi, bir ideolojik akım, akademik tartışmalar yapan yıkıcı bir burjuva kulübü olarak kalmış ve amip gibi sürekli bölünmüş ve ciddi bir siyasal harekete dönüşememiştir. (Bkz, Ernest Mandel, Kent Ake Andersson, John Ross, Enternasyonalizm ve Dördüncü Enternasyonal, Sosyalizmin Geleceği, “ Dördüncü Enternasyonal’in Kısa Tarihi”) Tipik bir dogmatizm ve sınır tanımayan bir Stalin düşmanlığı, azgın bir demagoji ve manipülasyon Troçkizm’e damgasını basmaktadır.

''Düşmanımızı korumak için savaşmıyoruz .... Rusya'ya karşı savaş : Bolşevik komiserlerin ve Komünist aydınların yok edece’’ğiz'’’ (Barbarossa Harekatı başlamadan önce, 30 Mart 1941'de Hitler'in  generallerine yaptığı konuşmadan) diyen Hitler; ‘’Stalinizmi, Stalinistleri yok edin, yok edeceğiz!’’ diyen Troçki ile; 1945’de, ‘’ABD kurmay başkanlığının savaşın bitiminden on hafta sonra en büyük yirmi Sovyet kentine atom bombası atmayı planla’’yan Pentagon’nun (aktaran Kısa 20. Yüzyıl, E. Carr); ‘’1950’li yıllarda, Papa XII. Pius’un danışmanı Pater Grundlach’ın, vaaz kürsüsünden, ruhlarımızın komünistlerin tanrısızlığa teslim edilmesindense, insanlığın bir atom savaşıyla ortadan kalkmasının daha iyi olacağını ilan etmesi’’ (Hans Heinz Holz, Sosyalizmin Yenilgisi ve Geleceği, s. 33), tüm bu gerici güçlerin aynı birleşik cephenin bileşenleri oldukları açıktır. Devrim ve sosyalizme, sosyalist devlete, onların şahsında insanlığa ve insanlığın geleceğine düşman olduklarını, aynı sınıf kini ve saldırganlıkla davrandıkları nettir. Bu olgu, tarihsel deneyimlerle kanıtlanmıştır.

Daha II. Dünya Savaşı bitmeden, ''Stalinizm''in zafer kazanacağı belli olmuştu. ABD, İngiltere, koruyucu kanatları altına aldıkları Hitler kalıntıları ile birlikte ''Soğuk Savaş''ı başlattılar. Sosyalist kampın ortaya çıkışıyla müttefikleri Troçkizm ve IV. Enternasyonal'le birlikte ''Stalinizm''i, Doğu Avrupa'da iktidara gelen ''Stalinizm''i yıkmak için kirli savaşı hızla geliştirdiler. ''Stalinizm''in zaferi Troçkist hareketin de bir bunalıma sürüklenmesine yol açmıştı. İç parçalanmaları artıyordu. Troçkizmin teşhir ve tecriti göz çıkarıyordu. Emperyalizmin, gericiliğin ''Soğuk Savaş'' saldırganlığı, bu saldırganlığın ''sol'' kılıklı sac ayağı olan Troçkizmin de krizini bastırmanın, etkisizleştirmenin aracı olarak kullanıldı. Troçkist hareket, Troçki'nin bayrağına ve karşı devrimci mirasına sarılarak canlanmaya çalıştı. Titoizmle bağlaşarak SSCB'ye, sosyalist kampa, zafere ulaşan Çin Devrimi'ne, Kuzey Kore, Küba, Vietnam başta olmak üzere Hindiçini ülkelerinde gelişen ve zafer kazanan devrimlere, ulusal kurtuluşçu hareketlere karşı, ABD ve emperyalizminin güdümünde ''Stalinizm''e, ''Stalinist iktidarlara karşı ''Bolşevik-Leninist'' yıkıcı mücadele yürüttüler. Stalin önderliğinde dünyanın içte biri sosyalist hale geliyor, Troçkizm ise sosyalizmi yıkmayı asli görevi görüyordu. Yani Troçkizmi kavramak bakımından ortada karmaşık bir tablo yok.

Kruşçevci karşı devrim 30'larda yargılanan katilleri, darbecileri, faşizmin işbirlikçilerini akladı. Bu kervan daha sonra da yürüdü ve Gorbaçovculukla birlikte doruğuna çıktı. Sovyetler Birliği Yüksek Mahkemesi, verilen emirler doğrultusunda iktidardaki burjuvazinin emirlerini yerine getirerek, şu kararı yayınlar:

Artık düşman olmadıkları, kanun önünde, devlet önünde, halk önünde, suçlu olmadıkları açıktır. 70 yıl önce kurulmasına yardım ettikleri devlet, onlara onurlarını ve isimlerini geri veriyor.” (İzvestiya)

Tarihin mahkum ettiği karşı devrimci klikler, şahsiyetler aklandı. Kuşkusuz ki kararlar, burjuvazinin ve emperyalist dünyanın çıkarlarına uygun olarak verildi. Bu kararların verilmesi ve kararı verenlerin ''Stalinizm'' düşmanlığı bile tek başına 30'ların ünlü davalarında yargılananların gerçek suçlular olduğunu kuvvetle vurgulayan olgulardan birisidir. ''Stalinizm''i (sosyalist SSCB'yi, sosyalist devleti, Bolşevik Parti'yi, dünya devriminin kazanımlarını) mezara gömmeye çalışan kuvvetlerin şevkle bu karar etrafında birleşmesi, kararları yüceltmeleri tesadüfi sayamayacağımız açıktır. Emperyalist dünyanın, Kruşçev'le açılan dönemle ve sonrasında çöküşe dek ve çöktükten sonra Rus emperyalist burjuvazisinin, Troçkizmin, konu bağlamında ateşli propagandası Stalin ve partinin haklı olduğunun bir kanıtı olarak okunmalıdır. 30'ların mahkeme kararların iptal edilmesi, Troçki'nin ve ceza verilenlerin aklanması hiçbir zaman, evet hiçbir zaman, kitlelerin talebi olmadı.

30'lu yılların biri kapalı (askerler davası) yapılan 4 davasında da Troçki baş aktör olarak suçlanmıştı. Troçkistler Kruşçev'in olduğu gibi, Gorbaçov'un, Yeltsin'in, Putin'in Troçki'yi doğrudan ve açıkça aklamamasına ateş püskürtmektedirler.

Örneğin, ''Dünya Sosyalist Web'' sitesinde yer alan ve ''Sovyetler Birliği Moskova Duruşmalarını Reddetti: Tarihi Bir Doğrulama'' başlığı taşıyan bir yazıda şunlar yazılmaktadır:

‘’Stalin’in Sovyetler Birliği’nde Lenin’in Bolşevik Partisi’nden geriye kalan her şeyi fiziksel olarak yok etmek için kullandığı yargısal komploları tamamen geçersiz ilan etmesine rağmen, Yüksek Mahkeme, Moskova Duruşmaları komplosunun başlıca hedefi olan bir kişinin itibarını halen iade etmiş değil: Ekim Devrimi’nin iki önderinden biri, Stalinist bürokrasinin amansız muhalifi ve Dördüncü Enternasyonal’in kurucusu Lev Troçki.

Troçki’yi ve oğlu Lev Sedov’u resmi itibar iadesinden dışlama girişimi savunulamaz.''

Rus burjuvazisi Troçki'ye itibarını iade etmek istemediği için değil, buna cesaret edemediği için Troçkistlerin beklediği kararı alamamıştır. Troçki ve çetesi o kadar korkunç suçlar işlemişti ki, bu göze alınamadı.

Konu bağlamında arşivlerin gizli kasalarda tutulmasının bir nedeni de budur.

Gerçekte Troçkistler de 4 ana mahkemede yargılanan sanıkların aklanmasının, davaların düşmesinin burjuvazi tarafından Troçki'nin ve Troçkizmin aklaması anlamında geldiğini açık ve net olarak bilmektedirler. Ama onlar, daha ileri gidilmesini, diğer iptallerdeki sahte karar ve gerekçelere benzer bir sahte kararın da Troçki hakkında çıkarılmasını talep etmektedirler. Kapitalist-revizyonist (sosyal emperyalist) sistemin yıkılmasını ''Stalinizm''in çöküşü, Troçkist ''politik devrimin'' zaferi olarak selamlayan Troçkizme hakkının verilmesini talep etmektedirler. Ne de olsa gerek Stalin döneminde, gerekse de Kruşçev sonrası dönemde SSCB'yi yıkmak için faşist kampla, başını Amerikan emperyalizminin çektiği Batılı emperyalist kampla, yeni tip burjuvaziyle birlikte az ter dökmemişlerdi. Hani bunun bir haksızlık olduğu açıktır. Ama ''kader utansın'', diyelim ve geçelim.

Tekrarlıyoruz: 30'lu yıllarda yargılanan vatan hainlerinin, halk düşmanlarının itibarının geri iade edilmesi talebi, hiçbir zaman, hiçbir yerde SSCB proletaryası ve halkların talebi olmamıştır. Bu, dünya ölçeğinde de bir olgudur. Aksine, bu talep dünya burjuvazisinin talebi, Kruşçevlerin, Gorbaçovların, Yeltsinlerin, Putinlerin talebi, Troçkistlerin talebi olmuştur. Yani bu talep, bir tüm olarak karşı devrim cephesinin, Bolşevizmin, sosyalizmin düşmanlarının talebi olarak ortaya çıkmıştır. Bu olgu bile, tek başına çok şey anlatmaktadır bize.

Aşağıdaki açıklama ve analiz, Gorbaçovların, Yeltsinlerin gerçekte Troçki'yi ve Troçkist çeteyi akladığının kanıtıdır:

‘’Yüksek Mahkeme, Troçki ve Sedov’un tarihteki en korkunç iftira ve tahrif kampanyasının kurbanları olduğunu üstü kapalı olarak kabul etti.

Yüksek Mahkeme’nin Troçki’yi masum ilan eden açık sözlü bir açıklama yapmamış olması, Troçki’nin adının Sovyet bürokrasisinde hâlâ uyandırdığı korkunun bir göstergesidir.

Ancak korkakça atlatma tavrına rağmen, Yüksek Mahkeme’nin deklarasyonu, tüm tarihsel varlığı Stalinizme ve onun hem Sovyet hem de uluslararası işçi sınıfına karşı işlediği korkunç suçlara karşı mücadeleyle bağlantılı olan dünya devrimci hareketi Troçkizmin anıtsal bir tarihsel haklılığını temsil etmektedir.'' (Adı geçen site, agy.)

Troçki'den duyulan korku üzerine söylenen demagojik laf yığınını geçiyoruz, çünkü mahkemelerde yargılanan ve cezalandırılan çetelerin ''sağ'' ya da ''sol'' maske altına gizlenen çizgisi Kruşçevcilikle, Gorbaçovculukla, Yeltsincilikle, Putincilikle yaşamaya, pekişmeye devam etmiştir. Hepsinin bayrağı, ''Kahrolsun Stalinizm!''dir, yani ''Yaşasın kapitalizm!''dir. Troçki'nin, Buharin'in vb. gibilerinin yapmak istediği şey, SSCB'de kapitalizmi restore etmek, emperyalist dünya sistemine karşı savaşan her türlü devrimci ve komünist muhalefeti ve kazanımları yok etmekti(r). En nihayetinde bu hedefe ulaşılmıştı...

Troçkizm '‘’Yüksek Mahkeme, Troçki ve Sedov’un tarihteki en korkunç iftira ve tahrif kampanyasının kurbanları olduğunu üstü kapalı olarak kabul etti.'' derken, aslında Gorbaçovların Troçkizmin müttefi olduğunu iyi kavradıklarını görüyoruz. ''Troçkizmin anıtsal bir tarihsel haklılığı'' vurgusunun anlamı da budur.

Troçkist site şunları yazarken neyi eleveriyor acaba? Hep birlikte okuyalım ve düşünelim:

''Yaklaşık 25 yıl önce, Stalin’in naaşı anıt mezarından kaldırıldı. Şimdi de ölümünden sonra SBKP’den ihraç edilmesi talebi yükseltiliyor. Troçki’nin Stalinist suikastçılar için uygun ceza olarak önerdiği şey şimdi gerçekleşiyor...''

Açık ki Troçkizm, Kruşçevizm, yeni tip burjuvazi, Gorbaçovlar, Yeltsinler aynı sınıf kardeşleridir; işte Stalin'in mezarını kaldıranlar, ''şimdi de ölümünden sonra SBKP'den ihraç edilmesi talebini'' savunananlar, Troçkist çizgiyi, Stalin'e ceza çizgisini izlemektedirler; ve Troçkizme göre, ''Troçki'nin önerdiği şey şimdi gerçekleşiyor.'' İşte Troçkizm denen ucube budur. Onların ''Bolşevik-Leninist'' çizgisi ve tarihi budur. ''Proletarya enternasyonalizmi'', ''sürekli devrim''inin anlamı budur.

DEVAM EDECEK


*Deutscher Sedov'un ölümü üzerinde nispeten genişçe durur. Biz, bizi ilgilendiren yanlarıyla bazı aktarmalar yapmak istiyoruz. Troçki ve Troçkistler Sedov'un ölümünü bir ''GPU cinayeti'' olduğunda hep ısrar ettiler.

''Kalp hastalığı, umutsuzluk, ateş, uykusuzluk... Sık sık apandisit krizleri geçiriyor ama 'yerini' başkasına bırakmaktan korktuğu için ameliyatı erteliyordu. Az yemek yediğinden sinirleri bozulmuştu; sokaklarda sallana sallana yürüyordu. Bununla birlikte, Dewey Komisyonun kararını, sonunda Şubat'ın ilk günlerinde Bulletin'de yayımlayabildi; durumu Coyoacan'a sevinçle bildirdi ve provaları gönderdi; sağlık durumundan hiç söz etmeden ileride yapacağı işleri anlattı. Anasına babasına, son yazdığı mektup bu oldu.

8 Şubat günü yine durmadan çalışıyordu; bütün gün bir şey yememişti ve zamanının çoğunu da Etienne'le birlikte geçirmişti. Akşam üzeri, şimdiye kadar olanlara biç benzemeyen ağır bir kriz geldi. Ameliyatı daha fazla geciktiremezdi; bir mektup yazdı mühürledi ve karısına verdi; başına bir 'kaza' geldiği takdirde mektubu açacaktı. Etienne ile yeniden konuştu, ve başka hiç bir kimseyi görmek istemedi. Bir Fransız hastahanesine kendi adıyla girmesinin doğru olmadığına karar verdiler; çünkü o zaman G.P.U. yerini kolayca keşfedebilirdi. Birkaç mülteci Rus doktorunun yönettiği küçük, özel bir hastahaneye yatmalıydı; kendisini Mösyö Martin adında bir Fransız mühendisi olarak tanıtacaktı; ve yalnızca Fransızca konuşacaktı. Hiç bir Fransız yoldaş nerede olduğunu bilmiyecek, ya da ziyaretine gelmiyecekti. Bu konuda aralarında anlaşmaya vardıktan sonra Etienne bir ambülans çağırdı. [150] '' (TROÇKİ, Kovulan Sosyalist, C. III, s. 465)

''Gerçekten de Lyova'yı, karısının iddia ettiği gibi, acaba G.P.U. mu öldürdü? Eldeki delillerin çoğu durumun böyle olduğunu gösteriyor.''

''Ama ortada kesin bir şey yok. Jeanne'ın isteği üzerine yapılan soruşturmada herhangi bir tertibi gösteren bir delile rastlanmadı. Polis ile doktorlar bir zehirlenme olduğu, ya da Lyova'nın hayatına herhangi bir suikast yapıldığı iddiasını şiddetle reddettiler; ölümün ameliyat-sonu komplikasyonundan ("barsak düğümlenmesinden"), kalp yetersizliğinden,ve hastadaki mukavemet azlığından ileri geldiğini söylediler. Troçki ailesinin yakın dostu olan ünlü bir doktor da onların bu görüşünü kabul etti.'' (s. 467)

Ekleyelim, Troçki, ağır depresyon hastası olan kızının intihar etmesinin de nedeninin Stalin olduğunu iddia etmiştir.

Lenin'in Stalin tarafından öldürüldüğünü de ileri süren aynı sahtekar Troçki'ydi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder