ORTA DOĞU ÜZERİNE TARİHSEL VE GÜNCEL NOTLAR
I. BÖLÜM
Orta Doğu, insanlığın tarihsel gelişiminde özel ve ayırt edici karakteristiklere sahiptir.
Orta Doğu ilk uygarlıkların doğuş ve yükselişi ile insanlığın en büyük atılımlarının merkezi oldu. Uygarlık Sümer’le başlar. İlk uygarlık Sümer’dir. İlk uygarlıklar (Sümer, Babil, Mısır…) Orta Doğu’da gelişti. Sınıfsallaşma, devlet, kentsel merkezli yükseliş ve kültür, mitoloji, bilim, teknik, yazı...
Batı dünyası uygarlığı Helenistik uygarlıkla başlatır. Batılı Oryantalist sömürgeci propagandaya göre, Batının, “Beyaz ırk”ın tarihsel kökleri ve temelleri antik Yunan uygarlığına dayanır. Oysa antik çağın en gelişkin ve en parlak uygarlığı olan Helenistik uygarlığın kökleri Sümer’den Mısır’a, Hindistan’dan Çin uygarlığına dek uzanır ve söz konusu tarihsel birikimden beslenerek sıçrama yapar. Alfabeyi bulan antik çağın Fenike uygarlığıdır. Fenike alfabesi, günümüz modern alfabesinin temellerini oluşturmaktadır ve Fenike uygarlığı “Batı uygarlığı”nı değil Doğu uygarlığını temsil eder. Fenike alfabesi ticari ağlar üzerinden Doğu’dan Batıya uzanarak, daha sonra dönemin Helenistik uygarlığı tarafından da kullanılan alfabe olmuştur. Alfabe demek uygarlık demektir. Alfabeyi geliştirecek, sistemleştirecek bir uygarlık Oryantalist propagandanın lanse ettiği gibi ilkellerle, barbarlıkla değil, uygarlıkla tanımlanabilir ancak.
3 büyük tek tanrılı dinin (Musevilik, Hristiyanlık, İslam) tarihsel merkezi de Orta Doğu’dur. Kendi tarihsel uygarlığını, ilk uygarlık olduğunu ileri sürdükleri Helenistik uygarlıkla başlatan Batı’nın kıskançlıkla sahip çıktığı ve üstünlüğünün kaynaklarından biri olarak lanse ettiği “Yahudi, Hristiyan uygarlık”ın kökleri de Batı’da değil, o çok hor gördükleri “barbar” Orta Doğu’da yatmaktadır.
İslamın doğuşu, yayılışı ve yükselişiyle ve nihayet İslami uygarlığın çöküşüyle şekillenen Orta Doğu...
Sözünü ettiğimiz tarihsel gerçekle bağlı olan ve sınırları Ak Deniz’den, İspanya ve Atlantik Okyanusu’na Batı Asya’ya dek uzanan İslam uygarlığının özellikle VIII ile XIII yüz yıllar arası dönemiyle, felsefe, sosyoloji, matematik, astronomi, kimya, tıp, mühendislik gibi alanlarda dünyada öncü olduğu gerçeğiyle Orta Doğu.
Öte yandan Hint ve Çin uygarlıklarının, Mezopotamya’nın, Mısır ve Fenike uygarlıklarının zengin tarihsel birikimini de Batıya taşıyan Orta Doğu uygarlığıdır. Orta Çağ Avrupa’sında adeta unutulmuş Helenestik uygarlığın bilimsel, felsefi, kültürel birikiminin açığa çıkarılarak Batı’ya taşınmasıyla bilinen ama görmezden gelinen realitesiyle Orta Doğu ve İslam uygarlığı... Öyle ki bu taşıma olgusu Avrupa merkezli burjuva Aydınlanması’nın öncüllerini oluşturur... Oryantalist sömürgeci propagandanın söz konusu tarihsel gerçeklere ırkçı, şöven, manipülatif reddiye yazması bu tarihsel gerçeği unutturamaz.
Hristiyan feodal Batı ile Müslüman feodal Doğu’nun asırlarca süren hegemonya ve rekabet mücadeleleri, kanlı savaşlarıyla, ünlü Haçlı Seferleri ile örülü tarihiyle Orta Doğu...
İlk uygarlıkların doğuş ve yükselişi ile insanlığın en büyük atılımlarının merkezi olan Orta Doğu rekabet ve hegemonya mücadeleleriyle, uygarlıkların ve imparatorlukların yükselişi ve çöküşüyle, insanlığın kolektif tarihsel belleğine nakşederek devrettiği tarihsel birikimlerle şekillenmiş bir coğrafyadır. İşte bu coğrafya günümüz emperyalist hegemonya ve rekabet mücadelelerinin gitgide yoğunlaşarak keskinleştiği bir coğrafyadır. Afganistan, Filistin, Lübnan, Irak, Suriye, Rojava, Somali, Yemen... Sıra İran’da...
Kapitalizmin doğuş ve gelişimiyle belirlenen, diyelim ki son 300 yıldır dünyamızın merkezine oturan kapitalist uygarlık, aynı zamanda modern batı sömürgeciliğinin de kanlı tarihidir. Bu tarih insanlık alemine kapitalizmin yükseliş dönemiyle mal ettiği büyük tarihsel devrimci birikim ve atılımların yanı sıra sınır tanımayan kapitalist ve emperyalist sömürgeciliğin tarihidir. Yer altı ve yer üstü kaynaklarının barbarca yağmalanmasıyla, soykırımlarla, ilhak ve işgallerle, yerel, bölgesel, uluslararası savaşlarla, devlet sınırlarının suni olarak çizilmesiyle, her türlü ilerici, devrimci, sosyalist mücadelelerin ezilmesiyle, darbeler ve karşı darbelerle belirlenip şekillenmiş direniş ve acılarla biçimlenmiş bir tarihtir Orta Doğu tarihi.
Ve kapitalizmin, emperyalizmin bitip tükenmek bilmeyen müdahaleleriyle, emperyalist hegemonya ve rekabet mücadelelerinin cenderesinde kıvranan, acı çeken Orta Doğu halkları ve Müslüman halklar...
Orta Doğu’nun zamanın süper devleti kapitalist İngiltere ve Fransa tarafından sömürgeleştirilmesiyle; Birinci Emperyalist Dünya Savaşı ile Orta Doğu sınırlarının “cetvel”le çizilmesiyle; İkinci Emperyalist Dünya Paylaşım Savaşı ile Orta Doğu’nun yeniden yapılandırılmasıyla; dünyanın emperyalist süper devleti olarak Amerikan emperyalizminin Orta Doğu’yu cendereye alışıyla; 1948’de kurulan kanlı tarihiyle, Filistin soykırımlarıyla bilinen İsrail gerçeği ile birlikte Orta Doğu...
3 kıtanın birleştiği Orta Doğu... Jeopolitiğine değer biçilemeyen Orta Doğu...
Dünya petrol rezervlerinin yüzde 70’ine yakınının yer aldığı, Doğu Ak Deniz’de yakın dönemde keşfedilen doğal gaz yataklarıyla birlikte, üzerinde barbarca ve “uygarca” kapışılan doğal gaz yataklarıyla ünlü Orta Doğu…
Stratejik ve jeopolitik önemi yüksek, uğruna her türlü kanın akıtıldığı ve akıtılacağı net olan boğazlar ve okyanuslara açılma, ucuz geçiş yollarıyla ünlü Orta Doğu... Su kaynaklarıyla, enerji geçiş yollarıyla, kapitalist dünya ticareti, tedarik zincirleri bakımından yaşamsal önem taşıyan, “dünyanın istikrarı ve güvenliği” adına her elin içerisinde olduğu Orta Doğu…
Yalnız belli başlı emperyalist devletlerin değil, bölgesel sermaye devletlerinin (İsrail, Türkiye, İran, Mısır...) kendi ekonomik, siyasi, askeri çıkarlarıyla da belirlenen hesapları, rekabet ve müdahaleleriyle belirlenen ve biçimlenen, yeniden ve yeniden yapılanan Orta Doğu...
Sınır tanımayan askeri-sınai komplekslerin, militarizmin, hızlı silahlanmanın şaha kalktığı, askeri yatırımların, silah ticaretinin sınır tanımadığı Orta Doğu...
ABD, AB, Rusya, Çin’in emperyalist rekabet mücadelesinde “Asya-Pasifik stratejisinin” sac ayaklarından ve güncel olarak emperyalist rekabetin yoğunlaştığı Orta Doğu jeopolitiğini de içeren “Yol ve Kavşak projeler” savaşı ile Orta Doğu...
“Medeniyetler savaşı”yla, “din savaşları”yla üstü örtülmeye çalışılan emperyalist stratejiler, hegemonya ve rekabet mücadeleleri. Emperyalizmin vekili olan Müslüman devletlerin ve emperyalizmin oyuncağı terörist siyasal İslamcı paralı örgütler gerçeğiyle Orta Doğu...
Halklar ve işçi sınıfı el koymadıkça emperyalist devletler ve yerli işbirlikçi devler tarafından yıkım ve ilhaklarla, işgallerle, savaşlarla, ekolojik yıkımla, nehir gibi akacak kanlarla, insanlığın ortak tarihsel zenginliklerinin yağmalanması ve yok edilişiyle belirlenmeye ve biçimlenmeye devam edecek Orta Doğu...
Hem talihsiz ve kederli hem de ilerici, devrimci, sosyalist değerler ışığında kaderini eline alma talihine gebe, geride Müslüman halkların önemli mücadele deneyimleriyle yüklü, büyük tarihsel zenginlikleri içerisinde kıvranan Orta Doğu...
Ve sürekli aşağılanan, büyük güçlerin, küçük güçlerin elinde oyuncağa çevrilen İslam uygarlığı, siyasal İslam ve siyasal İslamcı politik rejimler ve “taşeron örgütler”, “vekalet savaşları” ile Orta Doğu...
Petro-dolarlardan oluşan dağ gibi zenginliklerin, dev fonların, aşağılık dinsel manipülasyonun üzerine oturmuş, emperyalizmin kanlı plan ve oyunlarının ortasında kendi halklarına ihanet etmiş zevk-ü sefa süren ulusal hainlerden oluşan Arap sermayesi, devletleri, sülaleleri, kralları, şeyhleri, tarikatları ile Orta Doğu...
Orta Doğu’nun kalbine saplanmış, ırkçı, sömürgeci, militarist, ilhakçı ve işgalci İsrail sermayesinin kanlı gerçeği... İsrail ile işbirliği içerisinde kendi halklarının tarihine ihanet etmiş, İsrail koruyucusu, Filistin halkının düşmanı İslamcı sermaye ve devletleri...
Din, dil, renk, mezhep çatışmalarının sürekli kışkırtılarak kullanıldığı, “böl, parçala, yönet” politikasından başını kaldırmasına izin verilmeyen Orta Doğu...
Tepesinde, “Genişletilmiş Orta Doğu Projesi”nin “Eşbaşkanı” olmakla övünen İslamcı faşist mafyacı megaloman Erdoğan'ın oturduğu; daha ilk partileşme döneminde İsrail’in güvenliği için ABD-AB-NATO önünde yemin ederek güvence vermiş Saray rejimi. Malatya Kürecik’de bulunan İsrail’in hizmetinde olan ABD askeri istihbarat üssü ile gündelik Filistin soykırımı yapan, Lübnan’a, Suriye’ye, Orta Doğu halklarına kan kusturan İsrail’e hizmet eden dinci sömürgeci faşist diktatörlük...
Tanrısı, peygamberi, Kuran-Kerim’i, Kabe’si, Kudüs’ü “para ekonomisi” ve ABD olan iliklerine dek çürümüş, kokuşmuş, ağızlarında dua, yüreklerinde hileden geçilmeyen, “Abram Anlaşmaları” ile Filistin’in üzerine kalınca beton dökmeye çalışan Arap devletleri ve “seçkinler”i ile Orta Doğu...
Afganistan’ı, Irak’ı, Suriye’si, Libya’sı, Lübnan’ı, Yemen’i, Somali’si ile paramparça edilen, milyonların kanlarıyla sulanan Orta Doğu...
Bölgesel bir güç olan, Orta Doğu’da “uluslararası toplum” için “istikrarsızlık kaynağı”; Amerikan emperyalizmi ve Batılı emperyalist devletler, Siyonist İsrail ve Arap sermaye devletleri tarafından boyun eğdirilmesi, paramparça edilmesi gereken bir güç ilan edilen; etrafındaki kuşatmanın her geçen gün daha fazla sıkılaştırıldığı, içeriden ve dışarıdan zayıflatılmaya çalışılan İslamcı diktatörlükle yönetilen molla rejimiyle İran gerçeği...
Ve Kürdistan, her emperyalist devletin, bölgesel devletlerin ellerinde tuttuğu Kürt kozu, Kürt ulusal varlığı ve mücadelesi üzerinde oynan kirli oyunlarıyla Orta Doğu...
Bölgesel bir güç olarak ABD ve NATO’nun savaş arabasına bağlanmış, ama bölgede manevralar yapan, yayılmacı politikalarla her geçen gün daha da saldırganlaşan, bölge halkları ve komşu ülkeler için büyümeye devam eden bir tehdit olan, iç siyasetinde olduğu kadar dış siyasetinde de azgın bir Kürt düşmanlığı ile hareket eden Türkiye gerçeği ile birlikte Orta Doğu...
Çok kutuplu dünya gerçeğinde belli başlı emperyalist devletlerin üzerinde oynadığı, emperyalist planlarına kurban seçtiği ve kurban etmeye devam edeceği “Genişletilmiş Orta Doğu”...
Ve emperyalizm ve yerli gericiliğe karşı mücadelesinde halkları zayıf düşüren, emperyalist ve gerici devletlerin oyunlarını bozacak, proletarya ve halkları devrime ve sosyalizme taşıyacak devrimci ve komünist güçlerin oldukça zayıf olduğu Orta Doğu...
Ve kendi tarihinde, antik çağdan bu yana geçen tarihsel süreçte direniş ve başkaldırının, halk ayaklanmalarının eksik olmadığı ve olmayacağı Orta Doğu...
DEVAM EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder