7 HAZİRAN GENEL SEÇİMLERİNİN SONUÇLARI
ÜZERİNE (II)
Ağır bir
yenilgi alan elebaşı ve partisi AKP, önümüzdeki süreçte daha somut açığa
çıkacak iç çelişki ve çatışmalarla uğraşmak zorunda kalacaktır. Amerikan
emperyalizmi, iç ve uluslar arası sermaye çevreleri, Erdoğan ve AKP’sine
“balans ayarı” çekecektir. Karmaşık biçimler alacak olan Erdoğan vesayetinden
kurtulmuş bir AKP dizaynı daha görünür hale gelecektir. AKP dışında ve içinde
farklı kliklerin seçimler öncesinde başlayan ve seçimlerin hemen ardından daha
görünür hale gelen hesaplaşma yönelimi dikkat çekiyor… Yolsuzluk ve rüşvet
soruşturmalarının önünün göreli olarak açılması, Suriye’ye müdahalede açığa
çıkmış olan ve uluslar arası suç teşkil eden sorunların baskı aracı olarak
kullanılması vb. gibi manevra ve yöntemlerle elebaşının kendi sınırlarına
döndürülmesi, AKP’nin, elebaşının vesayetinden şu veya bu biçimde ve düzeyde
kurtarılması operasyonu geliştirilecektir. Gül gibi tasfiye edilmiş ya da
etkisizleştirilmiş AKP’nin ağabeyleri/kadroları bu bakımdan öne çıkabilir ya da
çıkarılacaktır… Kaldı ki politik ve toplumsal bakımdan ağır bir darbe almış ve
yenilmiş, parçalanmaya da açık hale gelmiş bir AKP gerçeği ile karşı
karşıyayız. İktidar mevzilerini yitirdikçe AKP’nin iç çelişki ve çatışmaları
keskinleşerek büyüyecektir; bir koalisyon partisi olan AKP’nin zamanla
parçalanması kaçınılmaz gibi görünüyor. Burjuva medyada dile getirilen
elebaşının istifa ederek partisinin başına geçmesi olasılığı da AKP’yi
kurtarmaya yetmeyecektir. AKP, ABD ve Batı emperyalizmiyle, işbirlikçi tekelci
burjuvaziyle el ele, yeniden yapılandırılacaktır. Özellikle “Büyük Ortadoğu”da
ABD ile çelişen (İsrail, Mısır, Suriye, Kıbrıs vb.) politikaları elden
geçirilecektir… İç ve uluslar arası sermaye, seçim sonuçlarından, AKP’nin ve elebaşının
zayıflamasından hareketle devlet-rejim babında “restorasyon” çalışmalarına
girişecektir. 7 Haziran seçimlerinin ardından ortaya çıkan yeni güç dengeleri
söz konusu kuvvetlere bu olanağı da sunmaktadır.
HDP’nin seçim
zaferi ile daha keskin açığa çıkan bir gerçek var: Batıda da, egemen ve
ayrıcalıklı ulus olan Türk ulusundan işçi ve emekçiler içerisinde de Kürt
sorununun demokratik barışçıl çözümü talebi giderek güç kazanıyor ve kazanmaya
da devam edecektir. HDP’nin zaferi de bu olgunun, Türk halkı içerisinde gelişen
ve güçlenen barış eğiliminin somut bir yansımasıdır. HDP’nin bir kardeşlik
projesi olması olgusu karşılığını genel seçimlerde bulmuştur. AKP ve
hükümetinin elebaşı liderliğinde tüm azgın ırkçı, şoven, dinci gerici-faşist
milliyetçi demagojisine, provokasyon ve saldırganlığına karşın, MHP’nin ırkçı,
milliyetçi demagoji, saldırganlık ve manipülasyonuna karşın HDP’nin ısrarla
geniş kitlelere taşımayı becerdiği barış ve demokratik çözüm bilinç ve
mücadelesi; Türkiye’nin Doğusu ve Batısı ile demokratikleştirilmesi çağrı ve yönelimi giderek Türk halkı
içerisinde de karşılığını bulmuştur. Bu eğilimin gelişerek güçleneceği açıktır…
Türkiye’de
T.C.nin kuruluşundan bu yana ırkçılığın, şovenizmin, milliyetçiliğin
hegemonyasında olan; 30 yılı bulan kirli, haksız, sömürgeci savaşla da iyice
kirletilmiş geniş işçi ve emekçi kitleler içerisinde demokrasi, adalet, barış,
özgürlük talebinin gelişmesi, söz konusu yıkım ve kirlenmeden arınmanın da
yolunun açıldığını göstermektedir. Türk egemen sınıflarının, diktatörlüğün,
faşist politik rejimin, IŞİD/DAİŞ’in baş destekçisi dinci faşist iktidarın ve
elebaşının tüm demagoji, terör ve manipülasyonuna karşın, artık yol açılmıştır.
Özel tarihsel ve politik koşullar hariç bu gelişmenin önü artık kesilemez. HDP
milyonların desteği ile parlamentoya girmiştir. Fazla uzağa gitmeye gerek yok;
Gezi/Haziran Ayaklanması ve 7 Haziran seçimlerinin sonuçları “değişim”
isteminin halklar arasında giderek daha güçlü gelişmekte olduğunu açık ve kesin
olarak göstermektedir. 30 yıllık kirli ve haksız savaşın öz deneyimlerinden
geçen Türk ulusundan işçi ve emekçilerin uyanan ve gelişmekte olan politik
sezgi ve demokratik bilincinin altı çizilmelidir. Artık Kürt halkına, yurtsever
harekete, keza HDP’ye karşı oluşmuş olan ırkçı, şoven ön yargıların daha geniş
çaplı kırılmaya başladığını görüyoruz. Açık ki, önümüzdeki süreçte halkların
birleşik mücadele, barış, demokrasi ve adalet arayışı ve yürüyüşü ivmelenerek
gelişecektir.
HDP’nin seçim
zaferi ile “Baş Müzakereci” Öcalan’ın, PKK’nin, KCK’nın eli ve pazarlık gücü
devlet, rejim, meclis, olası hükümet ya da hükümetler karşısında daha da
güçlenmiştir, güçlenecektir. Kürt sorununun Ortadoğu sınırlarını da aşarak daha
fazla uluslararasılaştığı günümüz koşullarında HDP’nin başarısı süreci ivmeleyecek,
alanını genişletecek, yurtsever hareketin de vuruş gücünü yetkinleştirecektir
ya da buna çok önemli bir katkı yapacaktır. Ki Kürt sorununu çözmeyenin
çözüleceği gerçeği AKP ve AKP hükümetleri gerçeğinde de açığa çıkmıştır.
7 Haziran
seçimleri ile AKP, Kürdistan’dan adeta silinmiştir. Bu olgu, Kürtlerin PKK (ve
tabii ki HDP) tarafından temsil edildiği gerçeğini de güçlendirerek çarpıcı bir
şekilde görünür hale getirmiştir. Bu olgu, başta AKP ve elebaşı tarafından
ısrarla dile getirilen “Kürtleri biz temsil ediyoruz” vb. türünden demagojileri
etkisizleştirmiştir. Keza benzer iddiaları öne sürerek diktatörlüğe, AKP
Hükümeti’ne destek veren ya da kol kanat geren burjuva gerici, faşist, liberal,
reformist vb. çevrelerin de benzer demagoji ve manipülasyonlarını boşa
çıkarmıştır ve boşa çıkarmaya da devam edecektir. MHP, CHP “bölge”de zaten
yoklar. AKP ise “bölge”den esaslı darbe yiyerek marjinalleştirilmiştir.
Dolayısıyla HDP “Türkiyelileşir”ken, diğer gerici ve faşist partiler
Kürdistan’ın dışında birer bölge partisine dönüşmüştür diyebiliriz. HDP ise,
henüz işin başında olmasına karşın, geleceği temsil eden bir “Türkiye partisi” haline gelecektir.
HDP’nin ve
dostlarının seçim çalışması süreci ve seçim zaferi, ekmek, adalet, barış,
demokrasi, özgürlük talep ve mücadelesini Türkiye’nin dört bir yanına taşımanın
aracı olmuştur. Bu çalışma ve duruşla faşizm ve gericiliğin etkisinde olan
geniş kitlelere gidilmiş, devlet ve yedeğindeki faşist ve gerici çetelerin
“kaleleri” gibi görünen bölge ve illere girilmiş, böylece bu bölge ve kentlerde
de ilerici, devrimci ve sosyalist çalışmanın geliştirebilmesinin yolu açmıştır.
Söz konusu alanlarda da meşru zeminde ısrarla sokak ajitasyonu yürütülmüş,
birde bu açıdan politik özgürlük kavgasına taze kan taşımıştır. Açık ve kesin
olan şudur ki, Türkiye’nin nerdeyse her alanında politik çalışmalar için geniş
çaplı bir alan açılmış; devrimci ve komünist politik ve örgütsel seferberlik
için yeni imkânlar doğmuştur. Toplumsal psikolojide belirgin bir değişme
başlamıştır. Yeni devrimci imkânlar doğmuştur. Bu tarihsel ve siyasal fırsatın
akla, deneye, yeteneğe, cesarete, siyasal uyanıklığa dayalı
değerlendirilebilmesi yaşamsal önemdedir. Gerisi mi, gerisi, “İş bilenin, kılıç
kuşananındır.”
Yurtsever
hareketin (PKK) Türkiye ve Kürdistan’ın ilerici, devrimci-demokratik ve
komünist güçleriyle, değişik tipten ezilen toplumsal ve kültürel kesimleriyle
kurduğu pozitif ilişki; sürecin bir birleşik cephe harekâtı olarak
geliştirilmesi ve bu yöneliş ve duruşun iç, bölgesel, uluslar arası politik
mücadelenin gereksinmeleriyle çakışması, HDP harekâtının en büyük “şans”ı
olmuştur. HDP’nin HDP olarak Türk halkı, aleviler, değişik ulusal
topluluklardan emekçiler ve ezilenler karşısında karşılığını bulmaya
başlamasında Türkiye emekçi solunun ana
gövdesinin HDP çatısı altında birleşik bir güç olarak kendini
konumlandırmasının hayati öneminin altı çizilmelidir. Yurtsever hareketin
“Türkiyelileşme” projesi, eşitsiz gelişen birleşik devrimimizin nesnel
gereksinmelerinin kendi özgün formunda dile gelişidir. Türkiye, Kürdistan,
Ortadoğu gerçeğinin ve bu tabloda ortaya çıkmış olan politik güçler dengesinin
somutlaşmış biçimlerinden birisidir. Ne salt Doğulu ne de salt Batılı olmayan;
bir Avrasya devrimi
karakteristiklerini özgün bir biçimde bağrında toplamış olan Türkiye,
Kürdistan, Ortadoğu devrimi realitesi, 7 Haziran seçimlerinin
karakteristiklerinden de çarpıcı şekilde açığa çıkmış bulunuyor. Bu gerçek ya
da gerçekler, hem ezilen ulusun ilkel milliyetçi akımlarını, hem egemen ulusun
ilkel milliyetçi ve dar kafalı küçük burjuva milliyetçiliğinin, sosyalizmle
maskelenmiş şoven akımlarının bir geleceğinin olmadığını ve olmayacağını,
ulusal ve toplumsal mücadelenin önünde birer ayak bağı olduklarını ve
olacaklarını; mücadelenin bu akımları da etkisizleştirerek ilerlediğini ve
ilerleyeceğini açık-seçik ortaya koymuştur.
“Bağımsız
sosyalist adaylarla” seçime katılma trajikomik yönelimlerinden de bunu görmek
tümüyle olanaklıdır. Israrla HDP’ye oy vermekten uzak duran, oy ver çağrısı
yapmayan çevrelerin duruşundan da bunu görmek tümüyle olanaklıdır. 7 Haziran
seçimlerinin sonuçlarından bu vb. çevreler ya da akımlar boyunun ölçüsünü de
almış bulunuyorlar. Somut tarihsel gerçekleri ve 7 Haziran muharebesinin olası
sonuçları bile tek başına dikkate alındığında, geçtik komünist olmayı, tutarlı
demokratizmin bakış açısını içselleştirmiş bir akım bile 7 Haziran seçimlerinde
HDP’yi desteklemek, bu amaçla çalışmakla yükümlü olduğunu görebilirdi. “Türkiye
sol hareketi” faşizm ve gericiliğe karşı mücadelede Kürt ulusal demokratik
mücadelesi ile omuz omuza savaşmasını, birleşik ilerlemesini bilmelidir. Bu
bağlamda savaşımın giderek daha da genişleyen bir birleşik cephe çizgisinde
ilerletilmesi ve vuruş gücünün arttırılması gerekmektedir. Bu görevin, gerek
PKK ve herhangi bir ilerici ve devrimci çevrenin, gerek HDP, gerekse de şu veya
bu akımın ideolojik mücadele, propaganda özgürlüğünü engellemediğini,
engelleyemeyeceğini ise burada yeniden dillendirmeye bile gerek yoktur…
HDP’nin
kazandığı oy oranı kamuoyuna yansıyan oy oranının üstünde olduğu, sayısız
biçimde pek çok oyunun gasp edildiğini, geçersiz hale getirildiğini
vurgulamakta yarar görmekteyiz. Keza HDP’nin HDP’ye verilen oyların ötesinde
geniş bir sempati ve siyasi etki gücü olduğunu hatırlatmak da gereksiz. Yani HDP’nin
önünde bu geniş siyasi etki gücünü maddi güce dönüştürmek görevi çıkmaktadır ya
da durmaktadır. Açık ki, HDP’nin başarı ve kazanımlarına dayanarak geniş çaplı
örgütlenme görevlerine hızla yoğunlaşması gerekmektedir… HDP somutunda geniş
kitlelerde doğmuş olan siyasi etkinin örgütlenmesi ile cepheyi yeni güçlerle
genişletme görevi yakıcı bir görev olarak HDK ve HDP’nin önünde durmaktadır…
HDK’da ya da HDP’de ya da HDK ve HDP’de yer
almamakla birlikte 7 Haziran seçimlerinde HDP’yi desteklemiş politik ve
toplumsal güçlerin olanaklı olduğu ölçüde HDK ve HDP’de yer alması ilk anda
akla gelen kuvvetleri oluşturmaktadır…
Yine gelecek seçimleri de düşünerek
yurtdışında toplam seçmen kitlesine dönük çalışmaların ihmal edilmemesi;
özelde, bu seçimlerde gidilmemiş kesimlere gidilmesi, kayıtlarının
yaptırılması, bir gelecek perspektifiyle çalışmaların geliştirilmesi
önemsenmesi gereken görevlerdendir…
DEVAM EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder