7 HAZİRAN GENEL SEÇİMLERİNİN SONUÇLARI
ÜZERİNE
7 Haziran’da
gerçekleşen genel seçim, denebilir ki, T.C. tarihinin en önemli genel seçimidir.
Seçimlerin gerçekleştiği tarihsel konjonktürü; iç, bölgesel, uluslar arası
politik güçler dengesini ve önümüzdeki süreçte olası gelişmelerden yola
çıktığımızda bu gerçeği çarpıcı bir şekilde görmek olanaklıdır… Dolayısıyla 7
Haziran seçimlerinin sonuçları da yaşamsal önemdedir. Emek, barış, demokrasi, adalet,
özgürlük mücadelesi veren kuvvetlerin geniş kesimlerinin seçimlere politik bir
bağlaşmayla katılması bu seçim sürecinin en temel olguydu. Bu bağlaşmanın bir
cephesel birlikle taçlanmış olması (HDP) başlı başına yüksek bir politik
kazanımdı. Böylece seçimlere halkların, ezilenlerin cephesel örgütlenmesiyle
güçlü bir tarzda müdahale edilebilmiştir. Böylece aynı zamanda 12 Eylül
faşizminin yüzde onluk barajı da dahil bir dizi baraj yıkılabilmiştir… Bu
süreçte başlıca olarak iki cephe karşı karşıya gelmiştir; seçim sürecindeki
çarpışma esas olarak HDP cephesi ile düzen, devlet, rejim ve partilerinden
oluşan cephe arasında geçmiştir. Devlet aygıtı ve olanakları Erdoğan ve AKP Hükümeti
eli ile, diğer burjuva partilere karşı kullanılsa da, esas olarak HDP’nin önünün
kesilip geriletilmesi, etkisizleştirilmesi amacıyla fütursuzca kullanılmıştır. Gündemi
belirleyen AKP, CHP, MHP gibi burjuva partiler değil, ezilenler cephesi, HDP
olmuştur. Kesin olan şudur: HDP, seçimlerden açık ve net bir politik zaferle
çıkmıştır ve bu sonuçların önümüzdeki süreç bakımından özgül bir ağırlığı ve
etki gücü olacaktır. HDP’nin kazandığı başarının üstünü örtmek için faşist
diktatörlüğün, dinsel faşist iktidarın, din tüccarı faşist elebaşının
örgütlediği provokasyon, saldırı ve manipülasyonun gücü ise, bu zaferi gölgeleyememektedir
ve gölgeleyemeyecektir de.
Zevkle ve
mutlulukla yazalım: 7 Haziran seçimlerinin tek galibi HDP’dir. HDP deneyimi bu
topraklarda bir ilktir ve başarılı olmuştur. Başarı, halkların kardeşliğinin
başarısıdır. “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”tır… HDP’nin zaferi Gezi/Haziran
Ayaklanması’nın ruh ve yönelimini temsil etmektedir. Haziranın meşru mücadele
duruşu, demokratik halkçı karakteri, çeşitlilik ve birlik ruhu, birleşik
mücadele yönelimi, ezilen sınıf ve tabakaların, toplumsal grupların eşitlik,
adalet, özgürlük talepleri, kardeşleşme ve zulme baş kaldırma vb. duruş ve
yönelimi HDP tarafından Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında her türlü
faşist ve gerici teröre ve sınır tanımayan yalan rüzgârına karşı vuruşa vuruşa
dile getirilmiş ve güçlü bir şekilde savunulmuştur. Boş laflarla, liberal ve
reformist, ulusalcı/milliyetçi demagoji ve manipülasyonla bu gerçeğin üstü
artık örtülemez. Haziran Ruhu özgün bir tarzda HDP’de cisimleşmiş ve yeniden
şaha kalkmıştır… Rojava, Kobani, Gezi/Haziran ruhu HDP’ye yol göstermeye devam
edecektir. Buralardan daha çok şey öğrenmeye de gereksinmemiz olduğu ise ayrıca
açıktır…
7 Haziran
Genel Seçimlerinden, Amerikancı dinci faşist AKP (ve saraydaki elebaşısı) ağır
bir yenilgi alarak çıkmıştır. AKP birinci parti konumunu korusa da, yüzde 9’luk
gibi ciddi bir oy kaybıyla seçimlerin asıl mağlubudur. Halklar, başta da Kürt
halkı Erdoğan’ı ve partisini cezalandırmıştır. AKP hiçbir ilde oylarını
artıramadığı gibi her yerde de oy kaybına uğramıştır. 7 Haziran seçim sonuçları
Erdoğan için çok ağır bir hezimet olmuştur. HDP’yi baraj altı bırakıp HDP’nin
hakkı olan milletvekillerine el koyarak tek başına iktidar olmayı hedefleyen haramzade,
bu kez bunu başaramamıştır ve üstüne de ağır bir tokat yemiştir. Şu an
yezidbaşı eşekten düşmüş misali şok halinde, iktidarını kaybetme telaşı ve can
havliyle, Diyarbakır’da sergilenen provokasyon ve katliam girişiminden de
görüldüğü gibi, Kürdü Kürde kırdırma ve gerici-faşist iç savaş kışkırtıcılığı
yapmakla meşgul… HDP, Erdoğan’ın ipini
çekeğini söylemişti, nitekim öyle de oldu. HDP, IŞİD/DAİŞ başının çökecek
saltanatına en ağır darbeyi indirdi. Gezi/Haziran Ayaklanması’nın şiarında olduğu
gibi “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam”… Yenilgi ve hezimeti kabullenemeyen,
saltanat hesapları bozulan Ebu Süfyan-Muaviye-Yezid başı, Diyarbakır’da
örgütlediği provokasyon ve katliam benzeri, hatta daha ağır kirli işler peşinde
görülmektedir. HDP’nin, devrimci hareketin, kitlelerin bu bakımdan uyanık
olması hayati önemdedir…
Seçimlerin
ikinci mağlubu ise CHP’dir. CHP, yerinde bile sayamamıştır. CHP geçtik oylarını
arttırmayı, 2011 genel seçimlerindeki oy oranını bile koruyamamıştır. “Ana
muhalefet partisi”nin yüzde 1’lik oy kaybı bunun kanıtıdır. Dahası, 13 yıllık
“ana muhalefet partisi” unvanı düşünüldüğünde, gerçekte söz konusu oy kaybı,
CHP’nin başarısız olduğunu, burjuva ana muhalefet partisi işlevini yerine
getiremediğini de göstermektedir. Elebaşı Erdoğan ve AKP, 13 yıllık iktidarı
döneminde gerek “ana muhalefet partisi” olan CHP ile ve gerekse de MHP ile
kedinin fareyle oynaması gibi oynaya gelmiştir. Proletarya ve halkların temel
ve güncel talep ve mücadelelerine gözlerini kapayan CHP’nin başarısız olmasının
anlaşılmayacak bir yanı da yoktur. Ayrıca eğer HDP seçim barajını aşamamış
olsaydı, Erdoğan ve AKP’si, CHP ve MHP ile kedinin fareyle oynaması gibi
oynamaya da devam edecekti.
MHP
seçimlerden oylarını yüzde 3 kadar arttırarak çıkmıştır. Bir “uç kutup” olarak
MHP’nin oylarını arttırması dikkat çekici ve tehlikeli bir duruma işaret
etmektedir… MHP, politik özgürlüklerin amansız bir düşmanıdır ve Kürt sorununun
da demokratik barışçıl çözümüne karşı mücadele eden ırkçı faşist bir partidir. Dolayısıyla
MHP yelkenlerini, ırkçılık-şovenizm-milliyetçilik rüzgârı ile şişirmiştir. Bu
bağıntıda en büyük yardımcısı da dinci faşist elebaşı Erdoğan ve AKP Hükümeti
olmuştur. Bu bağlamda MHP’nin özel bir başarısından da bahsedilemez. MHP’ye
giden oylar esas olarak AKP’den, kısmen de CHP’den gelmiştir.
Seçimlerin
politik ve psikolojik galibi, HDP’dir. HDP seçimlerden zaferle çıkmıştır. Yeni
dönemde Meclis’te de güç dengeleri üzerinde kesin bir baskı gücü haline
geldiği/geleceği açıktır. HDP önüne çıkarılan tüm engelleri öz gücüne
güvenerek, esnek, etkin, soğukkanlı, kararlı ve mücadeleci bir duruşla
göğüsleyerek aşmasını bilmiştir. HDP’nin seçim zaferi ileri kitleler, halklar
nezdinde büyük bir sevinç ve mutlulukla karşılanmıştır. Gezi’nin, Rojava’nın,
Kobani’in enerji ve dinamizmine de yaslanan HDP, halklar nezdinde öz gücüne
güven ve umudu, daha büyük mücadelelere hazırlık ve yönelimi ivmelemiştir…
Ayrıca komşumuz Yunanistan’daki işçi ve emekçilerin mücadeleci gücü ve
seçimlerden çıkardığı ilerici sol seçenek de Türkiye’ye, HDP’nin seçim zaferine
moral gücü desteği sağlamıştır. HDP yalnızca Kürdistan’da değil tüm Türkiye
çapında oylarını önemli ölçüde yükseltmeyi başarmıştır. HDP dar anlamda bir
Kürt partisi değil artık bir “Türkiye partisi”dir, Türkiye ve Kürdistan
partisidir…
Politika
güçle yapılır. Politik gündem güçle belirlenir. Gücü açığa çıkarmak ve büyütmek
somut tarihsel koşulların biriktirdiği ve çözümünü dayattığı ya da çözümünü bir
zorunluluk, gereklilik olarak toplumun önüne getirdiği gündemleşmiş gerçekler
üzerinden politika yapmakla gerçekleşir… HDK, özellikle de giderek HDP gerçeği ve
deneyimi bu olguyu çarpıcı bir şekilde vurgulamaktadır. Demokratik halkçı
karaktere sahip ve halkların kardeşliği projesi olan HDP’nin politik
başarısının arkasında da kabaca bu gerçek yatmaktadır. Bu proje ve pratikle,
HDP, gündem belirleyen, güç üreten, geniş kitlelere seslenebilen ve giden,
politik özgürlük kavgasının önünü açan etkin bir politik güç haline
gelebilmiştir. Politikada bir çekim merkezine dönüşerek, geniş kitlelere güven
verebilmiş, geniş bir sempati dalgası yaratabilmiş ve yüzde 13’ü aşkın bir oy
alabilmiştir. Üstelik henüz yeni kurulmuş olduğu halde. Elinde sınırlı imkânlar
olduğu halde. Üstüne üslük azgın bir faşist kuşatma, baskı, saldırganlıkla dövüldüğü
halde…
CHP’nin,
MHP’nin, AKP’nin tabanında bile nispeten geniş bir şekilde ortaya çıkmış olan
Demirtaş sempatisinin asıl nedeni Demirtaş’ın başarılı bir demagog, bir “jön”
ya da “popstar” olması değil, bu topraklarda gericiliğin etkisi altında olan
kitlelerin bile içgüdüsel, bilinçsiz, yarı-bilinçli olarak, son derece çarpık
da olsa, hissettiği adalet, eşitlik, özgürlük istem ve sezgidir. Bu bağlamda Demirtaşın
sadeliği, güler yüzlülüğü, alçak gönüllülüğü, içtenliği, dürüstlüğü, pratik zekâsı,
zekice esprileri, “içimizden birisi” etkisi, gençliği, enerjisi vb. önemli olmakla
birlikte esas nedeni oluşturmamaktadır. İlerici kitlelerden gericiliğin,
faşizmin etkisinde olan kitlelere kadar en geniş halk kitleleri, narsist,
egoist, megolaman, bencil, hep bana hep bana diyen, iktidar düşkünü, kariyerist,
entrikacı, içten pazarlıkçı, içi başka dışı başka, kibirli, duvar suratlı ya da
sahte alçak gönüllük vb. taklidi yapan “önder”leri, yöneticileri sevmez aslında.
Aslında bu, bin yılların kültürüdür ya da kökleri çok gerilere dayanan, komünal
topluma uzanan ve insanlığın tarihsel hafızasından silinememiş ve emekçilerin, emekçi
karakteri ile birleşmiş, en fazla da emekçi kitleler içerisinde yaşayabilen
değerlerdir. Sınıflı hiyerarşik düzenin 10 bin yılı aşan tarihine karşın, bu
kültür, ahlak anlayışı, moral değerler her şeye karşın en fazla da emekçi sınıf
ve tabakalar içerisinde yaşamaya devam etmektedir…
7 Haziran
Genel Seçimleri’nde Öcalan ile dinci faşist elebaşı Erdoğan’da somutlaşan
iradeler savaşında kazanan Öcalan, kaybeden ise Erdoğan olmuştur…
Anayasanın
çizdiği sınırları küstahça hiçe sayma pahasına bütün devlet imkânlarını, yandaş
sermaye ve medyayı, AKP’nin elindeki belediyeleri, Dinayeti ve camileri,
sayısız tarikatı, rüşvet ve yolsuzlukla
oluşturduğu gizli fonları seferber ederek sınırsız bir saldırganlıkla “Türk Tipi
Başkanlık Rejimi” ve AKP için seçim çalışması yürüten Erdoğan, seçimlerin en
ağır yenileni olmuştur. Seçimleri “Başkanlık” rejimi için bir referanduma
çeviren dinci faşist elebaşı, başta Kürt halkı olmak üzere halklar tarafından
ağır bir şekilde cezalandırılmıştır. Zat-ı muhteremin bu “heves”i kursağında
kalmıştır.
Genel
seçimden en büyük başarısızlıkla çıkan parti AKP ve “lider”i Davutoğlu; en
büyük başarıyla çıkan parti ise HDP, HDP’nin kolektif liderliği ve lideri
Demirtaş olmuştur. HDP Türkiye’nin her yerinde oy oranını arttırmıştır. Yalnızca
Kürdistan’da değil, Batıda da, başta metropoller olmak üzere Türkiye’nin her
yerinde arttırmıştır. Böylece bir “Türkiye partisi” olmayı büyük bir oranda
başarmıştır. 7 Haziran seçimlerinin sonuçlarından görülebileceği gibi her türlü
iftiraya ve teröre rağmen HDP, siyasal ve toplumsal meşruiyetini bileğinin
hakkıyla koparıp almıştır ya da kazanmıştır. Seçimlerden başarıyla çıkan HDP,
bugün, daha büyük bir politik güç olarak Türkiye, Kürdistan, Orta doğu’da
politik güç dengeleri üzerinde etkin olabilecek bir politik kuvvet olarak her
düzeyde derinlemesine ve genişlemesine gelişip güçlenmeye bakacaktır. Bunun
için koşullar dünle kıyaslanmayacak kadar da elverişli…
Türkiye,
Kürdistan ve “Genişletilmiş Ortadoğu”nun temel tarihsel ve güncel politik
sorunu politik özgürlüklerin kazanılması sorunudur… Türkiye ve Kürdistan’da
gerçekleşen 7 Haziran seçimlerinin deneyimleri de bu tarihsel ve politik
gerçeği çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur. Türkiye ve Kürdistan’da politik
özgürlük sorunu daha keskin bir şekilde ortaya çıkarak çözümünü dayatmıştır ve
dayatmaya da devam edecektir. 7 Haziran muharebesi, politik özgürlük kavgasının
sadece bir evresidir… Emperyalizme bağımlılık ilişkileri, işbirlikçi Türk
egemen sınıflarının egemenliği ve bu egemenliğin ana dayanağı olan faşist
diktatörlük (devlet) antiemperyalist demokratik halkçı bir devrimle yıkılmadan
(devrimimizin ilk adımı) temel politik özgürlüklerin kazanılamayacağı açıktır…
HDP, HDP’nin seçim zaferi tamda bu kavgada politik mücadelenin önünü açan,
proletarya ve halkların mevzilerini büyüten, politik eğitim ve mücadelesini
geliştiren bir araçtır sadece ama gerekli, zorunlu, geliştirici, önemli bir
araç… Öyle sosyal şoven çevrelerin sözde proletarya, sosyalizm vs. adına burun
büktüğü, hor görülecek vb. bir araç değil. HDP’nin başarısının bir kez daha ve
daha geniş bir şekilde açığa çıkardığı gibi barış (ve politik özgürlük) talebiyle,
barış talebinin öne çıktığı bir mücadele ile; sömürgeci faşist diktatörlükle
işçi sınıfı ve emekçiler, halklar, ezilenler arasındaki çelişkiyi büyütmek,
büyüterek politik özgürlük ve devrim kavgasını geliştirmek tümüyle olanaklıdır…
7 Haziran
seçimlerinin sonuçlarından görülebileceği gibi, dinci faşist elebaşı ve AKP
artık istediği gibi at oynatamayacaktır. Yalnızca AKP değil, parlamentoda yer
alan öteki burjuva gerici ve faşist partiler için de geçerlidir bu. Yalnızca bu
kadar da değil, mecliste kurulacak koalisyon hükümetleri için de bu geçerli
olacaktır. Çünkü karşılarında proletarya ve halkların büyüyen mücadelesi ve
onun en önemli dinamiklerinden birisi olarak HDP olacaktır. HDP parlamentoda
hakların mücadeleci sesi ve gücü olarak kendisini enerjik bir tarzda ortaya
koyacaktır. Ki HDP’nin mücadele ve etki gücü kudretini salt legal ve parlamenter
mücadeleden alan bir güç değildir. Aksine, arkasında, örgütlü ilerici
demokratik ve devrimci dinamik ve kuvvetler bulunmaktadır. Meşru mücadele
dinamiği ve alanına dayanmaktadır. Geride kalan sürecin deneyimlerinden de
görülebileceği gibi, sokağın gücü, dağın gücü, etkisi Ortadoğu çapında
hissedilen yurtsever hareketin gücü, milyonların gücü bulunmaktadır. Açık ki,
HDP, parlamento dışı ve içi mücadelenin bileşiminden ve sentezinden kudretini
alarak mücadelesini büyütecektir…
DEVAM EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder