İDEOLOJİK TASFİYECİLİK VE KOMÜNİSTLİĞİN
DENEK TAŞI
I
Öncelikle
okuyucunun dikkatini birkaç temel gerçeğe çekmek istiyoruz.
“Komünistlerin
vardıkları teorik sonuçlar, hiç bir biçimde, şu ya da bu sözde evrensel
reformcu tarafından icat edilmiş ya da keşfedilmiş düşüncelere ya da ilkelere
dayandırılmamıştır. Bunlar ancak, gözlerimizin önünde cereyan eden tarihsel bir
hareketten, varolan sınıf mücadelesinden doğan gerçek ilişkilerin genel bir
ifadesidir.”
(Marks)
(Marks)
Lenin ise şunu
vurgular:
“Marks’ın
öğretisinde asıl şey, sosyalist toplumun kurucusu olarak proletaryanın tarihsel
rolünün açığa çıkarılmasıdır.”
Bu düşüncelere
katılmayabilirsiniz. Reddedebilirsiniz. Eleştirebilirsiniz. Farklı bir dünya
görüşünü savunabilirsiniz. Bunun açık ve kesin bir anlamı vardır: O halde siz
Marksizm-Leninizm’e inanmıyorsunuz. Marksist-Leninist değilsiniz. Ama tüm
bunları, Marksizm, Marksizm-Leninizm suretine bürünerek yapıyorsanız, nesnel
olarak, ikiyüzlüsünüz. Hangi formu alırsa alsın, Marksizm, Marksizm-Leninizm,
sosyalizm, komünizm maskesi giymiş akımlar Marks ve Lenin’in “öğretisinde asıl
şey”i, “sosyalist toplumun kurucusu olarak proletaryanın tarihsel rolünün” ret
ve inkârı üzerinde yükselmiştir ve yükselmektedir. Burjuva ve küçük burjuva
demokratların Marksizm, sosyalizm vb. iddiası ile ortaya çıkması, “samimiyetle”
buna inanması, bu temel tarihsel, ideolojik ve politik gerçeği değiştirmez.
Lenin’in şu
sözlerini de bir an olsun bile akıldan çıkarmamalıyız:
“Oportünizmle
savaştan sözederken, bugünkü oportünizmin her alanda gösterdiği karakteristik
bir özelliğini, yani bulanıklığını, şekilsizliğini kaypaklığını hiç akıldan
çıkarmamalıyız. Oportünist kişi, yapısı gereği, her zaman açık ve kararlı bir
tutum takınmaktan kaçınacaktır; her zaman orta yolu arayacaktır; her zaman
birbirine karşıt görüşler arasında bir yılan gibi kıvır-kıvır gidip gelecek,
her ikisiyle ‘görüş birliği’ içinde olmaya ve fikir ayrılıklarını küçük
değişikliklere, kuşkulara, masum ve dindarca öğütlere, vb. indirgemeye
çalışacaktır.” (Bir Adım İleri İki Adım Geri, s. 253)
“Sosyalizmin
sorunları”, “Dünya komünist hareketinin deneyimlerinin incelenmesi”, “Sosyalist
sistem ve kampın deneyimlerinin incelenmesi” vb. formülasyonlarıyla dile
getirilen sorunların incelenmesi, tartışılması, ders çıkarılması, teorinin
zenginleştirilmesi süreçlerinde;
“...
Sorunları laf kalabalığıyla geçiştirmeye çalışmak kadar zararlı, ilkelere
aykırı bir şey olamaz. Bugün en önemli görevimiz, bunalımın derinliğini ve
onunla savaşma gereğini anlamış bütün marksistleri bir çatı
altında toplayarak, marksizmin teorik temellerini ve ana ilkelerini, burjuva
etkisinden sıyrılamayan ‘yol arkadaşlarının’ çeşitli yönlerdeki sapmalarına
karşı savunmaktır...” (Lenin, Karl Marx ve Doktrini, s.144)
Bu görevden
kaçınan Marksist-Leninist bir parti ya da komünist eninde sonunda burjuva,
küçük burjuva ideolojisine tutsak olmaktan kurtulamaz…
Lenin’in dediği gibi;
“İnsanlar her zaman siyasetteki aldatmaların
ve aldanmaların aptal kurbanları olmuşlardır ve bütün ahlâksal, dinsel, siyasal
ve toplumsal sözler, bildiriler ve vaatler arkasındaki şu ya da bu sınıfın
çıkarlarını aramayı öğrenmedikleri sürece de, böyle kalacaklardır.”
Bu temel gerçek herhangi
bir Marksist-Leninist komünist parti içindeki ideolojik sorunlar için de,
üstelik çok daha keskin bir şekilde geçerlidir. İdeolojik, siyasi, örgütsel
sorunlarda ortaya çıkan her fikir ayrılığının sınıfsal karakterini, hangi sınıf ve tabakaya tekabül ettiği
kesinkes irdelenmeli ve mutlaka bilince
çıkarılmalıdır. Komünist partiler yalnızca açık burjuva, küçük burjuva akımlara
karşı değil, oportünizme, revizyonizme, reformizme, Troçkizme, post-Marksizme, “sadece
işçi sınıfının eski partisinin tasfiyesi (yani dağılması, yıkılması) demek”
olmayan, “aynı zamanda proletaryanın sınıf bağımsızlığının yıkılması, burjuva
fikirleriyle, sınıf bilincinin baştan çıkarılması”, “partiyi yadsımaya varan
bir oportünizm türü” (Lenin) olan ve komünist hareketi içten içe kemiren, bozan tasfiyeci oportünizme
vb. karşı da ilkeli bir mücadele
vermekle yükümlüdürler. Komünist partiler yalnızca açık değil özellikle de
Marksizm-Leninizm maskeli burjuva, küçük burjuva akımlara, zihniyetlere, teori
ve tezlere, sapmalara karşı savaşım içerisinde gelişerek yetkinleşebilir… Ancak
böyle bir savaşımla ideolojik birliği çözülmüş ve tasfiye olma tehlikesiyle yüz
yüze gelmiş olan Marksist Leninist komünist hareket ideolojik birliğini daha
yüksek bir temel üzerinde nitelikli bir şekilde yeniden kurabilir.
Herhangi komünist bir
parti ve gerçekten komünist olanlar, tümüyle revizyonist ve tasfiyeci
karakterde olan “yaratıcı Marksizm”, “21. yüzyılın Marksizm’i”, “21. yüzyılın
sosyalizmi”, “yenilenme” vb. sloganları altında, Marksizm-Leninizm’in yerine
revizyonizmi, oportünist inkarcılığı, Troçkizm’i vb. geçirme yönelimine de,
özgürlüğüne de izin vermemelidir. Zayıf düşen, yenilen, yorulan, gözden düşen,
çürüyen burjuva ve küçük burjuva ideolojisinin Marksizm-Leninizm zemini ve
içinden (bir diğer ifadeyle kamuflaj giymiş burjuva ve küçük burjuvanın)
Marksizm-Leninizm’i ve komünist partiyi tasfiye etme, her cephede bir reddiye yazma harekatı olarak ortaya çıkması Marksist Leninist komünistleri bin
kez daha keskin bir biçimde uyanık olmaya çağırmakta ve savunma değil, saldırı
hattı üzerinde bir mücadele görevi önüne koymaktadır. Bu sorun ahlaksal
eleştirilerle, sızlanmalarla, iyi niyet ya da kötü niyet açıklamalarıyla vs.
çözülemez. İdeolojik, siyasal, örgütsel sorunların nesnel bir doğası vardır,
öncelikle bu gerçek kavranmalıdır. Sorun tümüyle sınıfsaldır, ideolojik ve
politiktir; belirleyici olan şey, sorun ve çözümlerin nesnel ve bilimsel
karakteri ve anlamıdır; gelişme yönü, proletaryayı vuran somut tehlikeler ve
pusuda bekleyen tehditlerdir…
II
Marks ve Engels’in Manifesto’da vurguladıkları gibi:
“Komünistlerin teorisi tek bir tümcede özetlenebilir: Özel
mülkiyetin kaldırılması.”
O halde
komünistlerin, bir diğer ifadeyle Marksist-Leninistlerin
teorisi ve pratiği yeryüzünden özel mülkiyetin kaldırılmasına dayanır.
Bu bakımdan
Marks’ın aşağıdaki açıklaması çarpıcıdır:
“... Ve bana
gelince, modern toplumdaki sınıfların ya da bunlar arasındaki savaşımın
varlığını keşfetmiş olma onuru bana ait değildir. Burjuva tarihçileri bu sınıf
savaşımının tarihsel gelişimini, burjuva iktisatçılar da sınıfların ekonomik
anatomisini benden çok önce açıklamışlardır. Benim yeni olarak yaptığım 1) Sınıfların
varlığının ancak üretimin gelişimindeki belirli tarihsel
evrelere bağlı olduğunu; 2) Sınıf savaşımının zorunlu olarak proletarya
diktatörlüğüne vardığını; 3) Bu diktatörlüğün kendisinin bütün
sınıfların ortadan kaldırılmasına ve sınıfsız bir topluma
geçişten başka bir şey olmadığını tanıtlamak olmuştur. ..."(Marx- Engels Seçme
Yapıtlar, Sol Yayınları, C.1, s.637)
Marksizm’i
çağımıza, emperyalizm ve proleter devrimler çağına uyarlayarak geliştiren Lenin,
Marks’ın, Marksizm’in söz konusu perspektifine sıkı sıkıya bağlı kalarak
şunları söyler:
“Yalnızca
sınıflar savaşımını kabul eden biri, bundan ötürü Marksist değildir; henüz
burjuva düşüncesinin, burjuva politikasının çerçevesinden çıkmamış biri
olabilir. Marksizmi sınıflar savaşımına indirgemek, onun kolunu kanadını
kırpmak, bozmak, onu burjuvazi için kabul edilebilir bir şeye indirgemek
demektir. Sınıflar savaşımının kabulünü, proletarya diktatoryasının kabulüne
dek genişleten kişi bir Marksisttir ancak. Marksisti bayağı küçük (ve büyük)
burjuvadan temelden ayırdeden şey, işte budur. Marksizmin gerçekten anlaşılıp
kabul edildiğini, işte bu denektaşı ile sınamak gerekir. Avrupa tarihi, işçi
sınıfını bu soruna pratik olarak yanaşmaya götürünce, bütün oportünist ve bütün
reformistlerle birlikte, bütün ‘Kautskist’lerin de (yani reformizmle Marksizm
arasında duraksayanların da) acınası hamkafalar ve küçük-burjuva demokratlar
olarak, proletarya diktatorasının yadsıyıcıları olarak ortaya çıkmaları, hiç de
şaşılacak bir şey değildir.” (Devlet ve İhtilal, s. 45, Bilim ve Sosyalizm
Yayınları)
Demek ki
komünist olmanın temel ölçütü, “denektaşı” teoride
ve pratikte proletarya
diktatörlüğünü savunmaktır. Teorisi ve pratiği proletarya diktatörlüğünü ret ve
inkara dayanan, lafızda “Marksist”, “devrimci Marksist”, “yaratıcı Marksist”, “ezilenci
Marksist”, “post-Marksist”, “ortacı Marksist”, “Marksist-Leninist” vs. vb. pratikte ise oportünist olan parti ve
kişiler, zihniyetler Marksist, çağımızda ise Marksist-Leninist olamazmış.
Devam edelim
ve bir kez daha Lenin’i, Leninizm’i açık ya da “ince” yöntemlerle revize eden,
yadsıdıkları halde kendilerini Marksist vb. olarak lanse eden; “Marksizm
zemini”nde durduğu iddia edilen akımların birleşilmesi gereken Marksizm’in
birer mezhebi ilan eden, dolayısıyla komünistlik
iddiasıyla bağdaşmayan, her Marksist Leninist komünist partinin açık ve kesin mahkûm
etmesi gereken Bernsteincı post-Marksist zihniyet ve yönelimlere de yanıt oluşturmaya devam eden şu
açıklamayı da birlikte okuyalım:
“‘Bern Enternasyonali’nden kaynaklanan tehlikelerin en büyüğü, proleter diktatörlüğünün söylem düzeyinde kabulüdür. Bu kişiler, işçi hareketinin başında kalabilmek için her şeyi kabul edebilir, her türlü belgeyi imzalayabilirler. Kautsky şimdi, kendisinin proleter diktatörlüğüne karşı olmadığını söylüyor! Fransız sosyal-şovenistleri ve ‘merkezcileri’ proleter diktatörlüğünden yana kararların altına imza atıyorlar!
“Fakat bu, onların güvenilirliklerini zerrece arttırmıyor.
“Gerekli olan, söylem düzeyinde kabul değil, eylemde reformizm siyasetinden, burjuva demokrasisine ilişkin ön yargılardan tümüyle kopulması ve devrimci sınıf savaşımı yolunun gerçekten tutulmasıdır.” (abç.)
“‘Bern Enternasyonali’nden kaynaklanan tehlikelerin en büyüğü, proleter diktatörlüğünün söylem düzeyinde kabulüdür. Bu kişiler, işçi hareketinin başında kalabilmek için her şeyi kabul edebilir, her türlü belgeyi imzalayabilirler. Kautsky şimdi, kendisinin proleter diktatörlüğüne karşı olmadığını söylüyor! Fransız sosyal-şovenistleri ve ‘merkezcileri’ proleter diktatörlüğünden yana kararların altına imza atıyorlar!
“Fakat bu, onların güvenilirliklerini zerrece arttırmıyor.
“Gerekli olan, söylem düzeyinde kabul değil, eylemde reformizm siyasetinden, burjuva demokrasisine ilişkin ön yargılardan tümüyle kopulması ve devrimci sınıf savaşımı yolunun gerçekten tutulmasıdır.” (abç.)
Bu sözler ve
vurgulamalar tekrar tekrar okunmalı ve bir kutup yıldızı gibi Marksist Leninist
komünistlere yol göstermelidir.
Burada söz ve eylemin birliği temel ölçüttür. Şu veya bu nedenle kağıt üzerinde kalan proletarya
diktatörlüğü ve komünizm savunusu demagoji ve manipülasyondan, Marksizm
Leninizm’in içeriğinin boşaltılmasından ibarettir. O halde proletarya
diktatörlüğüne uygun bir siyaset izlenmiyorsa, bu, pratikte anlamını bulmuyorsa;
eylem sözün, söz eylemin arkasında durmuyorsa, bu durumda, Marksist Leninist
komünistlikten de söz edilemez. Bu durumda artık söz konusu olan şey,
oportünizmdir, çift kimlikli, çok
dinli karakter, duruş ve yaşam tarzıdır… Böyle bir tarz da “parti tarzı”, “yeni
tarz” falan olamaz, hatta karikatürü bile olamaz!
Proletarya, ancak ve yalnızca proleter devrim
aracılığıyla, proleter devrimin ana içeriği olan proletarya diktatörlüğü
aracılığıyla nihai hedefine, komünizme (sınıfsız toplum) ulaşabilir.
Lenin,
“Üçüncü Enternasyonal ve Tarihteki Yeri” başlıklı makalesinde, III.
Enternasyonal’in tarihsel ve politik misyonunu şu çarpıcı sözlerle dile
getirir:
“Üçüncü
Komünist Enternasyonalin çağ açan önemi, [sayfa 277] Marx'ın baş sloganını,
sosyalizmin ve işçi sınıfı hareketinin yüzyıllar süren gelişmesini özetleyen
sloganı, proletaryanın diktatörlüğü kavramı içinde ifade edilen sloganı
gerçekleştirmeye başlamasında yatar.” (bkz. www.kurtuluşcephesi.com)
Bu kırmızı çizgiyi “Komintern’e Katılmanın
21 Koşulu”nda da en çarpıcı ifadelerle izleyebiliyoruz. Hep birlikte okuyalım:
“Komünist
olmayan grupların Komintern’e alınmasını önlemek amacıyla II. Dünya Kongresi (3
ret oyuna karşılık bütün delegelerin kabulüyle) “Komünist Enternasyonal’e
Katılma Koşullarına İlişkin İlkeler”i onayladı…
Komünist
Enternasyonal’in II. Kongresi daha farklı koşullarda toplanıyor. … Daha kısa
zaman önce II. Enternasyonal içinde yer alan ve Şimdi Komünist Enternasyonal’e
katılmak isteyen, ama gerçekte komünist olmamış partiler ve gruplar da Komünist
Enternasyonal’e yöneliyorlar. II. Enternasyonal kesin olarak parçalandı. II.
Enternasyonal’in çıkış yolunun kalmadığını gören ara-partiler ve «Merkezci
gruplar», gitgide güçlenen Komünist Enternasyonal’e yaslanmaya çalışıyorlar. Fakat bunu yaparken kendilerine daha
önceki fırsatçı veya «merkezci» politikalarını sürdürme imkânı verecek bir
«özerkliği» korumayı da umuyorlar. Komünist Enternasyonal belirli ölçülerde moda haline geliyor. «Merkez»in önde
gelen bazı gruplarının Komünist Enternasyonal’e katılma talepleri, Komünist
Enternasyonal’in bütün dünyanın sınıf-bilinçli işçilerinin ezici çoğunluğunun
sempatisini kazandığını ve her geçen gün büyüyen bir güç haline geldiğini
dolaylı biçimde doğrulamaktadır.
Komünist
Enternasyonal, II. Enternasyonal ideolojisinden kesin olarak sıyrılmayan ve yarı-gönüllü olduklarını belli eden
kararsız öğeler tarafından sulandırılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Bundan
başka, geniş kitlesi komünizmin bakış açısını benimseyen bazı büyük partilerde
(İtalya, İsveç, Norveç, Yugoslavya, vb.), başını yeniden kaldırmak ve proleter
devrimini aktif biçimde sabote etmek ve böylece burjuvaziye ve II.
Enternasyonal’e hizmet etmek için sadece uygun bir anı kollayan, hatırı sayılır
bir reformist ve sosyal-pasifist kanat da bulunmaktadır.
Hiçbir
komünist, Macar Sovyetler Cumhuriyetinden çıkartılması gereken dersleri ihmal
edemez. Macar komünistlerinin «sol» Sosyal Demokrat diye adlandırılanlarla
kaynaştırılması Macar proletaryasına pahalıya mal olmuştur. Bunlardan
hareketle, Komünist Enternasyonalin II. Kongresi, yeni partilerin katılma
koşullarını kesin olarak ortaya koymayı ve Komünist Enternasyonal’e kabul
edilen partilere, üstlerine düşen yükümlülükleri göstermeyi gerekli
saymaktadır.” (abç.)
Bu
sözlerin, değerlendirme ve kararların post-Marksistlerimizi, “mezhepçi
Marksizm” teorisini savunanları, Marks-Engels’in Marksizm’ini, Çağımızın
Marksizm’i olan Leninizm’i, yani Marksizm-Leninizm’i bir çeşitlilik olarak
lanse edenleri, Leninizm’i de en fazlasından Marksizm’in bir mezhebi sayanları,
Leninizm’in yerine Leninizm’in bir karikatürü bile olmayan Troçkizm’i geçirmeyi
düşünenleri çok üzdüğünü (!) biliyoruz kuşkusuz. Fakat biz devam edelim.
“Komünist
Enternasyonal’in II. Kongresi, Komünist Enternasyonal üyeliği konusunda
aşağıdaki koşulları koymaktadır:
1-
Bütün propaganda ve ajitasyon, gerçekten komünist nitelik taşımalı ve Komünist
Enternasyonal programı ile kararlarına uygun düşmelidir. Partinin bütün basın
organları, proletarya davasına bağlılıklarını kanıtlamış, güvenilir komünistler
tarafından yönetilmelidir. Proletarya
diktatörlüğünden, basitçe, bilinen ve araya sokuşturulmuş bir talep gibi söz
edilemez (abç.); aksine onun propagandası öyle yapılmalıdır ki, her basit
işçi, her kadın işçi, her asker ve köylü, günlük hayatın basınımız tarafından
sistemli biçimde gözlenecek ve her gün kullanılacak olgularından kalkarak bu
diktatörlüğün zorunluluğunu anlamalıdır.”
“7- Komünist Enternasyonal’e
katılmak isteyen partiler, reformizmden ve «Merkezcin politikasından tümüyle
kopuşu onaylamak ve parti üyelerinin geniş çevrelerinde bu kopuşun
propagandasını yapmakla yükümlüdürler. Bu, olmadan tutarlı bir komünist
politika yürütmek mümkün değildir. Komünist Enternasyonal’in bu kopuşun en kısa
zamanda gerçekleştirilmesi yolunda yaptığı talep, kayıtsız şartsız bir
ültimatom niteliğindedir. Komünist Enternasyonal, artık Turati, Modigliani,
Kautsky, Hilferding, Hillquith, Longuet, Macdonald, v.b. kişilerin temsil ettiği
müseccel oportünistlerin kendi üyesi sayılma hakkına sahip olmasına katlanamaz.
Bu, yalnızca, Komünist Enternasyonalin bugün büyük ölçüde çökmüş bulunan II.
Enternasyonal’e benzemesine yol açar.”
Oportünizme,
revizyonizme, reformizme karşı ilkeli bir duruşla Marksizm-Leninizm’in
saflığını koruma mücadelesi vermeyi bilmeyenlerin, özellikle de tarihsel ve
siyasal yenilgilerden dolayı Marksizm-Leninizm’e inancı sarsılmış zihniyet ve
yönelimlerin, ortacı oportünist zihniyet ve duruşla sözde sorunları “yaratıcı”
tarzda çözmeye çalışanların Marksizm-Leninizm’e bağlı kalması bir yana ona
reddiye yazan sapmaya tutsak olması kaçınılmazdır. Bunu, uluslar arası
deneyimlerin yanı sıra, Marksist Leninist komünist partinin gelişme sürecinden,
öz tarihsel tecrübesinden de açık bir şekilde görüyoruz. Niteliksel aşınma ve
oportünizm öncelikle ideolojik tasfiyeciliğin, bürokratik elitizmin, kişi ve
önderlik kültü yaratma, bu uğurda her şeyi araçsallaştırma tasfiyeci oportünist
yöneliminin eseridir. İdeolojik birliğin çözülüş sürecinin somut ifadesi olan
ve uzun yıllara dayanan ideolojik
bunalımın öncelikli nedenlerini bu gerçeklerde aramak, bulmak, tanımlamak,
çözmek gerekmektedir. İş o kerteye varmıştır ki, UKH’nın ve Marksist-Leninist
bir partinin varlık hakkı ve temelleri, “iç demokrasi” adına, (ağır
yaralanmış, ağır bir kan kaybına uğramış iç demokrasi gerçeği eşliğinde) sorgulandığı,
post-Marksist, Troçkist tasfiyeciliğin propagandasını özgürce yaparak tüm bu değerlere, kazanımlara ve birikime reddiye
yazdığı bir evreye gelinmiştir.
Marksist-Leninist
bir partide ideolojik mücadelenin çerçevesi
Marksizm-Leninizm’in ilkeleriyle
sınırlıdır. Bu ilkeleri ret ve inkar eden hiçbir zihniyetin komünist saflarda
yeri yoktur ve olamaz. Sözgelimi II. Enternasyonal oportünizminin “dünya
devrimi” teorisini doğru bulabilirsiniz. II. Enternasyonal oportünizminin
tersyüz edilmiş biçimi olan Troçkizm’i, onun sapkın dünya devrim teorisi ve
çizgisini doğru bulabilirsiniz. 1950’lerden bu yana gelen uluslararası
bölünmeler sürecinde daha özgün bir biçimde ortaya çıkan orta yolcu oportünizmi
savunabilirsiniz. Post-modernizmi, post-Marksizmi savunabilir, Leninizm’i
çağımızın Marksizm’i görmeyebilir, savunmayabilirsiniz. Ama tüm bunlar Marksist
Leninist komünist partinin teorisine,
ideolojisine, programına yüzde yüz aykırıdır. Bu düşüncelerin/çizgilerin
herhangi bir komünist partisinde “iç demokrasi” manipülasyonu ile propaganda
edilmesine izin verilemez. Komünist partilerdeki iç demokrasi, eleştiri ve
tartışma özgürlüğünün sınırları onun ideolojisi
ve programı, tüzüğü tarafından çizilir.
Leninizm’i reddetmek, onu çağımızın Marksizm’i değil de Marksizm’den bir sapma,
Marksizm’in bir mezhebi, Leninizm’i Troçkizm olarak sunmak vs. vb. ne
komünist olmakla, ne komünist parti üyesi olmakla bağdaşmaz. Buna izin vermek
de bir parti suçudur. Nesnel anlamı o partinin niteliğini yadsımak, tasfiye
operasyonuna çanak tutmak, onu tasfiye operasyonunu kolaylaştırmak, kışkırtmak
demektir. Bir komünist partide çifte standart kabul edilemez. Komünist partisi
burjuva bir tartışma kulübü değildir. Burjuvazinin ve küçük burjuvazinin
özgürce propagandasını yaptığı bir arena değildir. “21. yüzyılın Marksizm’i”
adı altında gerçekte Marksizm-Leninizm’e reddiye yazan, Uluslararası Komünist
Hareket’in, Ekim devriminin, sosyalist inşa ve kazanımların oportünizme ve
Troçkizm’e, post-Marksizme kurban edilmesine izin verilemez. Marksist Leninist komünistsen kral çıplak
demek zorundasın… Tarihe ve sınıfa karşı mücadele yükümlülüğünün kesin
hükmü budur.
Engels’in
şu bakış açısı Marksist Leninist komünist olma iddiasında bulunanları uyarmalı
ve yol göstermelidir:
“Eğer
birleşmek zorundaysanız, diye yazıyordu parti liderlerine Marks, hareketin
pratik amaçlarını karşılayacak anlaşmalara girin, ama ilkeler konusunda
herhangi bir pazarlığa izin vermeyin, teorik ‘ödünler’ vermeyin.”
Leninizm’i
çağımızın Marksizm’i olarak tanımayan, Leninizm’i Marksizm’in bir mezhebi
olarak sunan, Leninizm ile II. Enternasyonal oportünizmi, Leninizm ile
Troçkizm, Marksizm-Leninizm ile post-Marksizm arasındaki uzlaşmaz karşıtlığı ve
ideolojik ayrılığı ve bağlı olarak ideolojik ayrılıkları fütursuzca hiçe sayan,
Marksizm-Leninizm’in yerine Troçkizm’i, post-Marksizmi geçirmeye çalışan temel
ayrılıklar komünist bir parti içerisindeki düşünce ayrılıkları değil, aksine,
proletarya ile burjuvazi, proletarya ile küçük burjuvazi arasındaki ayrılıktır.
Marksist Leninist bir komünist partisi Troçkizm’in, post-Marksizmin, modern
revizyonizmin propaganda arenası değildir ve olamaz da. II. Enternasyonal
oportünizmiyle, Troçkizm’le olan temel ayrılığı ve tarihsel mücadeleyi ret ve
inkar ederek oportünist tasfiyeciliğe, Troçkist demagoji ve manipülasyona uygun
olarak Stalin’le perdelemek, temel gerçekleri fütursuzca çarpıtmak sınır
tanımaz bir ikiyüzlülüktür…
“Birlik
büyük bir şey ve büyük bir slogandır. Fakat işçilerin davasının gereksindiği Marksistlerin
birliğidir; Marksistlerle Marksizmin düşmanları ve çarpıtıcıları arasında
birlik değil.” (Lenin) Uzun bir zamandan beri reddiye yazılan bu gerçek ve
ilkesel bakış açısı bugün çok daha kaba-saba bir tarzda “cesur”ca ortaya çıkmış
ve üstelik özgürce at koşturmaktadır. Bu, Marksist Leninist komünist olmayı
yadsımaktan başka bir şey değildir. Buna söz konusu olanağı sunmuş olan da
tasfiyeci oportünist yönelimdir...
Herhangi
bir Marksist Leninist komünist partinin birliği ancak ve yalnızca ideolojik
birlik üzerinde yükselir, yetkinleşir. Onun politik ve örgütsel bağımsızlığının
ve politik sürekliliğinin temeli, tarihsel ve güncel politik işlevlerini
pratikleştirmesinin güvencesi ilkelerdir, teorisidir, ideolojisidir. Bu temel
yadsındığında, tasfiye edildiğinde ortada parti-marti falan kalmaz. Komünistler
ideolojik bunalımını da ancak ve yalnızca Marksizm-Leninizm temelinde aşabilir,
yeniden ve yüksek düzeyde kurabilir ve yetkinleştirebilir. “Kendilerini
sosyalist sanan” (Lenin) küçük burjuva akımlarla, burjuva demokratlarla birlik;
proletarya ile burjuvazi, proletarya ile küçük burjuvazi, kapitalizm ile
sosyalizmin birliği Marksizm-Leninizm’in, komünist partinin ret ve inkârından,
tasfiyeci oportünizmden başka bir şey değildir. Somut olarak “sosyalizmin
sorunları”nı tartışmanın yerine, Marksizm-Leninizm’in teorisinin ve ilkelerinin
geçerli olup olmadığı tartışılmasının geçirilmesi, oportünist tasfiyeciliğin,
Troçkizm’in, post-Marksizmin ideolojik saldırılarının ne denli yıkıcı ve
tasfiyeci bir tarzda komünist safları etkilediğini göstermesi bakımından da
çarpıcı bir durumdur. Komünistsen böyle bir durumu kabul etmemelisin. Mesele bu
kadar açıktır. Bunlar aynı zamanda partinin “ideolojisizleştirilmesi” sürecinin
ifadesidir. Açık ki bu tablo
rastlantılarla izah edilemez. Her komünistin bu gerçek üzerinde de düşünmesi,
dersler çıkarması gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder