19 Kasım 2018 Pazartesi

ÖNDERLİK VE ''ÖNDERLİK'' ÜZERİNE IV

ÖNDERLİK VE ''ÖNDERLİK'' ÜZERİNE
IV
Türkiye'de ve Kuzey Kürdistan'da uzun yıllardır adını hakkedebilecek illegal-yasadışı bir parti örgütü kalmamıştır. Uzun yıllardır esasen legalize olmuş, legalizme batmış ve var olan legal örgütlerin ise esasen biçimselleşmiş olduğu bir süreç yaşanagelmiştir. Bu tablonun oluşmasında faşist diktatörlüğün saldırılarının rolü yadsınamaz. Ancak faşist diktatörlüğün ağır baskı ve saldırılarının bu denli etkili olmasının temelini ve esas nedenini tasfiyeci bürokratik sapma, bu sapmanın yarattığı tahribat oluşturmaktadır. Sorunu sınıf düşmanın taktik üstünlüğüyle vb. izah edemeyeceğimiz açıktır. Çubuğu buraya bükerek yapılan değerlendirmeler hem gerçeğe gözlerini kapamakta hem de açık ve kesin bir şekilde manipülasyon yapmaktadır. Uluslararası Komünist Hareket'in deneyimlerinden ve kendi öz deneyimlerimizden biliyoruz ki komünist öncü en ağır politik koşullarda bile çalışmalarının sürekliliğini sağlamakla, politik ve örgütsel savaşımı geliştirmekle yükümlüdür...
Politik ve örgütsel çalışmaların bu kadar gerilediği bir tarihsel kesitte eğer adını hakkeden bir önderlik olsaydı, doğrudan işin başında olur dağılmış çalışmaları toparlamak ve mücadelenin gerekleri doğrultusunda geliştirmek için bir irade koyardı. Ama ne yazık ki, ''önderliğin güvenliği' adına yapılması gereken şey yapılmamış, bundan da uzak durulmuştur. Bu tablo ortada görevlerinin hakkını veren bir önderliğin ve ''stratejik önderlik''in olmadığının da çok çarpıcı bir kanıtıdır. Tamda burada akla askeri faşist darbe sonrası ''güvenlik'' adına en zor anda örgütlerini, kadrolarını, kitleleri bir başına bırakıp yurtdışına iltihak eden ya da kaçan önderler, önderlik organları geliyor. Açık ki tasfiyeci sapma sayesinde aradan bilmem kaç on yıl geçtikten sonra benzer, özü aynı olan savrulmalar yaşanmaktadır. Tarihi tecrübelere karşın bugün bu tablonun ortaya çıkmış olması ibretlik bir durumdur. Bu durumun hesabı sorulmalıdır. Öncelikle sözkonusu tasfiyeci zihniyet ve pratiğin eleştirel, özeleştirel aşılması ivedi bir görevdir. Bu tablonun, tasfiyeci ideolojik ve örgütsel çözülmeyle bağlı olduğu kavranmalıdır. Bu tablo, hem ideolojik ve örgütsel açıdan hem de ahlaki ve vicdani açıdan eleştirel değerlendirilmelidir. Bundan kaçınan bir zihniyet ve duruşun partiye zarar verdiği ve vermeye devam edeceği açıktır. Bu durumun gerek ölüm orucu gerekse de toplu davalarda siyasi savunma pratiğinde de ortaya çıktığını, hesabının sorulamadığını ve hesap da verilmediğini biliyoruz. En önde görev alanlar, savaşımın her alanında en önde bulunmak ve partili militan geleneklerin oluşmasına eylemleriyle en önde örnek olmak zorundadırlar. 12 Eylül askeri faşist darbesi sürecinde, bir diğer anlatımla dolu dizgin gericilik ve yenilgi yıllarından çıkardığımız dersleri unutamayız ve unutturulmasına da izin veremeyiz.
Çifte standart herhangi bir komünist partinin standartı olamaz. Çifte standart burjuva, küçük burjuva dünyaya aittir ve oportünizmdir. Çifte standart, duruma göre davranan ilkesiz, çıkarcı, pragmatik, belkemiksiz, çift kişilikli insan tipini ya da ''çok dinli'' insan tipini ortaya çıkarır ve yükselen değer haline getirir. Oysa komünist partiler, aynı zamanda, çifte standartlardan arınarak gelişip güçlenir.

DEVAM EDECEK

İrfan AZADKILIÇ



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder