KAPİTALİZM, CORONA VİRÜS, TEKNOLOJİ, DEVLETLER
CORONA SALGINI VE KAPİTALİZM
Kapitalizmde üretim
kar için yapılır. Metalar kullanım değerleri için değil
değişim değeri için üretilir. Değişim değeri olmayan metalar
üretilmez. Değişim değeri artı değerin taşıyıcısıdır.
Artı değer, kar üretmeyen ürünlerin üretimi anlamsızdır.
“Kullanım
değerlerini kapitalistler, salt değişim değerinin özü ve
taşıyıcısı oldukları için ve sürece üretirler.”
Kapitalizmin “Amacı, yalnız kullanım değeri değil onunla
birlikte meta üretmektir; yalnız kullanım değeri değil, değer
üretmektir; yalnız değer değil, aynı zamanda artı-değer
üretmektir.” (Marx,
Kapital C.I, s. 188, Sol yay.)
Kapitalist
üretim tarzında, meta, “burjuva
zenginliğin genelleşmiş temel biçimi”dir.
Marks’ın vurguladığı gibi, “… meta
bir kez ürünlerin genel biçimi durumuna geldiğinde üretilen her
şeyin bu biçimi alması gerekir; satın alınma ve satış…
üretimin özünü oluşturur.” Ve “kapitalist üretim, metayı
bütün ürünlerin genel biçimi haline getiren ilk üretim
tarzıdır.”
(Kapitale Ek; Dolaysız Üretim Sürecinin Sonuçları, s. 12,
Ceylan yay.); böylece başta ücretli emek olmak üzere her şey
metaya dönüşür, “ister
vicdan olsun, isterse namus, isterse at gübresi” (age,
s. 144) fark etmez.
“Kendileri meta olmayan vicdan, onur vb. gibi şeyler, sahipleri
tarafından satışa çıkarılır hale gelirler ve böylece bir
fiyatları olduğu için meta biçimini alırlar.”
(Marks, Kapital, C.I, s. 111)
Sözgelimi toplum için zorunlu, gerekli, gereksinim
duyulan sağlık ürünleri kullanım değeri için değil kar için
üretilir, Corona salgını bu olguyu bir kez daha çarpıcı bir
tarzda gözler önüne serdi. Şu haberi birlikte okuyalım;
'' İtalya’da
yoğun bakım tedavisinin olmazsa olmazı solunum cihazı vanalarında
yaşanan tedarik sorununa karşı 3D yazıcı ile vana basanlar,
imalatçı şirket tarafından davayla tehdit edildi.
Vanaların tükenmesi hayatı solunum cihazına bağlı
hastaları ölümle yüz yüze getirirken, bir
grup gönüllü, üç boyutlu (3D) yazıcıyla ihtiyaç duyulan
vanaları 1 dolar maliyetle üreterek imdada yetişti.
Vanaları 11 bin dolara satan imalatçı firma ise
gönüllülere üretimi derhal durdurmaları için dava tehdidinde
bulundu.''
İnsanlar mı ölüyor, acil ihtiyaç mı var, geçelim
bunları, önemli olan kardır, maliyeti 1 dolar olan vanaların 11
bin dolara satılarak kapitalist firmanın, tekellerin ceplerinin
dolmasıdır...
Kapitalist üretim tarzında ürün
metaya, işgücü ücretli emeğe, insan tüketiciye ve müşteriye,
doğa hammadde kaynağına, tüm ilişkiler parasal ilişkilere
indirgenir. Böylece kapitalizm her şeyi metalaştırır. İnsanlar
arası ilişkiler, nesneler arasındaki ilişkilere dönüşür.
Kapitalizm, insanı insanın kurdu, insanı doğanın kurdu haline
getirmiştir.
Diğer bir haber;
Corona salgını İran'ı kasıp kavuruyor. İran, ABD
ve bağlaşıklarının İran'a karşı uyguladığı ambargoya son
verilmesi çağrısını yapıyor. ABD ise fırsat bu fırsattır
deyip ambargo baskısını yeni tedbirlerle ağırlaştırıyor.
İran'da milyonlar ölecekmiş, Amerikan emperyalizminin umurunda
değil; önemli olan tek şey, Corona krizini kullanarak İran'a
boyun eğdirmektir.
Başka bir haber;
''Uluslararası Para Fonu (IMF), Venezuela’nın
koronavirüs salgınıyla mücadele için 5 milyar dolarlık kredi
talebini reddetti. Salgınla mücadele için 2001'den bu yana ilk kez
IMF'nin kapısını çalan Venezuela'nın kredi talebi reddedilmiş
oldu.
…..
IMF’nin Venezuela’nın talebini red etme gerekçesine
ilişkin açıklamasında, 'Hükümetin uluslararası toplum
tarafından tanınması konusunda netlik olmaması' ifadesi yer
aldı.' ''
Haberden de görülebileceği gibi emperyalist dünya
sistemi, ABD vb. için önemli olan tek şey Venezuella halkına
boyun eğdirmektir; milyonların üzerinde dolaşan ölümcül
tehdit varmış, orada milyonlar ölecekmiş, hiç umurlarında
değil.
İtalya Corona salgının pençesinde kıvranıyor.
İtalya AB üyesi. İtalya AB tarafından kendi kaderi ile başbaşa
bırakılmış. Diğer AB üyesi ülkelerde de durum aynı. Öyle ya,
kapitalizm dünyası, her koyun kendi bacağından asılır.
Dinsel faşist cuntanın başı Erdoğan, "Ekonomik
İstikrar Kalkanı adını verdiğimiz bir paketle, KOVİD-19
salgınının etkilerini azaltmak için toplamda 100 milyar liralık
bir kaynak setini devreye alıyoruz." dedikten sonra, ''Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun
bulunduğu tarafa bakarak'' ''Bakıyorum neşen yerinde'' dedi. ''O
esnada konuşmayı dinleyen bakan ve bürokratlar da gülüşmeler
eşliğinde birbirlerine ve Hisarcıklıoğlu’na baktı.''
Diyanete, savaşa, silaha, ölüme yatırım yaparak,
bilimi, bilimsel eğitimi, bilim insanlarını tasfiye ederek duayla
Corona salgınına karşı mücadele edilmeyeceği açıktır. Açık
ki ''Dünya lideri'' yoksullara ölüm, sermaye sınıfına can ve
kan taşıyor.
İşçi ve emekçilere ''evde kalın, dua edin, kolonya
kullanın'' öğüdü veren Erdoğan patronlar sınıfını 100
milyar lira ile besliyor. Bir yandan tedbirlerden bahseden, evden
çıkmayın diyen dinci faşist elebaşı, öte yandan da on
milyonlarca işçiye çalışın diyor. Peki tedbir? Hak getire...
Türkiye de içinde olmak üzere dünyanın dört bir yanında
işçiler sokakağa atılmaya, ücretsiz izine çıkarılmaya
başlandı bile.
Herbir emperyalist ve burjuva devlet, Corona krizini
fırsat bilerek kendi tekellerini devasa fonlarla fonlamaya
besledi...
Her kriz döneminde yapılan bir kez daha yapılıyor;
Corona bunalımı bahane edilerek krizin faturası işçi sınıfının
ve halkların sırtına yıkılıyor. Proletarya ve halklar baş
kaldırmadıkça bu tablo değişmeyecektir...
Kar
için üretim, her şeyin metalaşması, kapitalist rekabet, ulusal
bencillik, sosyal ve politik birlik ve dayanışmanın parçalanması,
bireyselleştirme, bireycileştirme, altta kalanın canı çıksın
vs. kapitalist üretim tarzının ve kapitalist dünyanın
gerçekleridir ve “Doğa
tarihte ilk kez salt insan için bir nesne, salt yararlanılacak bir
nesne halini al”mıştır.
(Grundrısse,
s.448) Doğa boşluk tanımaz. Kar amacıyla doğayla oynayan
kapitalizm ve uluslararası tekeller insanlığı, gezegenimizi daha
büyük felaketlerle karşı karşıya bırakmıştır. Bugün ya
sosyalizm ya da barbarlık ve yok oluş ikilemiyle daha keskin karşı
karşıyayız...
Corona salgını emperyalist dünya
sisteminin, uluslararası tekellerin, burjuva devletlerin aczini,
güçsüzlüğünü, sefilliğini çarpıcı bir şekilde ortaya
koydu. Ekonomik krizin, demokratik hak ve özgürlüklerin gaspının
vs. sorumlusu olarak Corona virüsün gösterilmesi büyük bir
ikiyüzlülüktür.
Corona
krizi denen şey, gerçekte emperyalist dünya sisteminin genel
ve güncel
krizidir. Corona salgını emperyalist kapitalizmin yaşadığı
genel bunalımın ve içerisine girdiği ekonomik krizin nedeni
değil, krizi açığa çıkaran ya da hızlandıran veya
derinleştiren, keskinleştiren bir faktördür sadece.
Uluslararası tekellerin ve burjuva devletlerin,
burjuvazinin ideolojik uşaklarının, satılık kalemşörlerinin
demagojik ve manipülatif kampanyalarına rağmen kapitalizm ve
salgın hastalıklar arasındaki bağ örtülemiyor. Eko-sistemi
yıkan, GDO'lu metaları piyasalara süren; kimyasal, biyolojik,
konvansiyonal, nükleer silah sistemlerini yetkinleştiren;
rakiplerine karşı biyolojik savaş hazırlıklarını
yoğunlaştıran; yeni silah sistemlerini ve laboratuvar üretimi
virüsleri rakip devletlere ve işgal ettikleri ülkelere karşı
kullanan ya da deneyen emperyalist dünyanın ve tekellerin vahşi
yüzü ve gerçekleriyle karşı karşıyayız.
İster
biyolojik bir savaş saldırısının ürünü (ki olasıdır, bu
doğrultuda bazı ciddi iddialar da ileri sürülmektedir) isterse de
doğanın yıkımına karşı evrim silahını kullanarak mutasyona
uğramış Corona virüsü olsun, her halükarda salgının sorumlusu
kapitalizmdir. Salgınlara yol açan, önlenebilecek salgınları
önlemeyen, zamanında tedbir almayan emperyalist kapitalizm tarihsel
ve toplumsal gelişmenin önündeki ana engeldir. Tek amacı kar,
azami kar olan bir üretim tarzının, dünya sisteminin sürdürülemez
olduğu ve insanlığa yıkımlar getirdiği açıktır.
''İnsan
ile insanın arasında, çıplak çıkardan, katı ‘nakit ödeme’den
başka hiçbir bağ bırakma''yan,
''Kişisel
değeri, değişim değerine dönüştür''en,
karşımıza ''açık,
utanmaz, dolaysız, kaba sömürüyü koy”an
kapitalizmin çürümesi sınır tanımıyor. Pazar için üretim,
kar ve daha fazla kar için üretim tarzı dünyasından başka ne
beklenebilir ki! Ünlü spekülatör Soros,
“piyasaların da nesnel bir kriteri vardır: Kar'', “maksimum
kar” vurgusuyla
bu olguya tercüman olmaktadır. Kapitalizm para ekonomisidir ve
bütün ilişkiler de parasal ilişkilere indirgenmiştir.
80'lerden bu yana neoliberal
politikalar olarak tanımlanan sermaye birikimi saldırısı ile
bütün kamusal sosyal hizmetler özelleştirilerek tekellere peşkeş
çekilmiştir. Sağlık hizmetlerinin özelleştirilerek uluslararası
ve yerli tekellere peşkeş çekilmesi özellikle bu sürecin
ürünüdür. Üstelik salgın hastalıklar tehditinin büyük bir
risk oluşturduğu, servet ve sefalet çelişkisinin tarihte
görülmemiş ölçekte derinleşip keskinleştiği, açlığın,
yoksulluğun, işsizliğin doruk noktasına çıktığı bir dönemde.
Böyle bir dönemde patlak veren ve verecek salgın hastalıklarda da
yıkımın içine düşenlerin öncelikle işçi sınıfı ve halklar
olduğu ve olacağı açıktır; işte Corona salgını deneyinde de
bu çıplak gerçekle karşı karşıyayız... Sağlığın
piyasalaştırılmasının yıkımını yaşayanların sermaye sınıfı
olmadığı açıktır ne de olsa zenginler yoksulların yaşadığı
gettolardan uzakta, steril, lüxs, güvenilir alanlarda ve
mekanlarda yaşamakta ve her türlü nitelikli sağlık hizmetleri de
onların emrine amadedir.
Kapitalist devletlerin hiçbiri
tek başına küresel bir salgını durduramaz. Corona salgınının
da kanıtladığı gibi kapitalist devletlerin sağlık sektörleri
de böyle bir salgının yükünü kaldıracak durumda değil. Çünkü
kapitalizmde sağlık hizmetleri kar için üretilir ve esasen parası
olanların hizmetine sunulur... Nitekim, her zamanki gibi sopanın
altına gidenler sömürülen, ezilen sınıf ve tabakalar olmuştur.
Corona salgınının gizlenmesi, salgının açığa çıkmasıyla
gerçek boyutlarının gizlenmesi kapitalizmin proletarya ve halklara
düşman karakterini de sergilemiştir.
Emperyalizm ve gericilik yaşlı
ve hasta nüfusun, yoksulların kırılmasından yanadır. Salgın
hastalıklar kapitalist maliyet fiyatlarını düşürmeye,
tekellerin daha da zenginleşmesine, geniş kitlelerin denetim altına
alınmasına hizmet edecekse kapitalist sınıf bundan yalnızca
mutluluk duyacaktır. Sosyal Darwinizmin, Maltusçuluğun,
kaderciliğin, ırkçılığın, göçmen ve mülteci karşıtlığının
propagandası durup dururken yapılmıyor yani...
Kapitalistler ve burjuva
devletler, proletarya ve halkların tepkisi ve mücadelesi olmasaydı
ya da bu tepkilerin patlamasından korkmasaydılar, Hitler gibi bu
kırımı açık açık savunup pratikleştireceklerdi(r).
İngiltere'nin faşizan, lumpen başbakanı ve hükümetinin Corona
salgınına karşı tedbir ve salgını önleme adı altında
yürürlüğe koyduğu ve iflas eden ''Sürü bağışıklığı''
politikası açıkça ırkçı ve yoksulların, yaşlıların ölümünü
hedefleyen bir politikaydı.
Emperyalist okyanusta bir damla
olan yoksul Küba eğitim, bilim, sağlık alanında hala dünyaya
örnek olan bir ülke. Ağır ambargo koşullarına karşın sağlık
sektöründe de halk sağlığını temel alan bir ülke.
Coronavirüsüne karşı etkili olan 22 ilaç Küba üretimi. İçinde
yolcu ve mürettabı ile birlikte 1000 insanın olduğu İngiltere
gemisi hiçbir ülke tarafından kabul edilmezken Küba, gemiyi
ülkesine kabul ederek bu insanları tedavi altına aldı ve
kapitalist dünyaya bir insanlık dersi verdi.
Milyarların yaşam hakkını ve
sağlıklı yaşam hakkını gaspetmeyi kendi doğal hakkı gören
sermaye sınıfı aynı şekilde demokratik hak ve özgürlükleri de
gaspetmeyi meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Onlar, Corona
salgınını bu bakımdan da fütursuzca kullanmakta ve kullanmaya da
devam edecekler.
Kapitalist emperyalizm,
uluslararası tekeller, “küreselleşme” azami kar için
doğayı amansızca
soymakta
ve acımasızca
yıkmaktadır. Ormanlar, gezegenimizin ciğerleri Amazon ormanları
yok ediliyor. Nehirler, yeraltı suları hızla kuruyor. İçme suyu
kaynakları, nehirler, göller, denizler hızla kirleniyor,
kirletiliyor. Topraklar, tarımın kapitalist endüstrileşmesiyle
çarpık kentleşmeyle hızla zehirleniyor. Ozon tabakası delinmiş,
sera etkisi büyüyor. Dünyamız çölleşiyor. Buzullar
eriyor. Uzay
da bu kirlilikten payın almış durumda. Doğada doğal biçimde
olmayan genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvan çeşitleri,
beslenme tarzı kar amacına bağlı olarak geliştiriliyor; bir de
bu yoldan doğa ve insanla oynanıyor. Dünyamız büyük bir çöplüğe
çevrilmiş. Gezegenimizin biyokimyası, eko-sistemimiz bir büyük
tehdidin altında. Kapitalizmin üretim ve tüketim yasaları ve
normları doğayı ve insanı hızla uçurumun ağzına dek sürmüş
durumda. Gezegenimiz bir yok oluş tehdidi ile yüz yüze.
Her
şey gibi sağlık ve sağlıklı yaşam da alınıp satılan bir
metaya dönüştürülmüş, sağlıklı yaşam, yaşam kalitesi
zenginlere özgü bir karakter kazanmıştır. Yani paran varsa yaşa.
Güçlü
olan yaşasın, altta kalanın canı çıksın, düşenin dostu olmaz
vs.
Merkezinde emperyalist
kapitalizmin, uluslararası tekellerin durduğu küresel kapitalist
sistem, bir yandan her şeyi metalaştırırken öte yandan da insana
ve doğaya tarihte görülmemiş ölçekte yıkım ve yok oluşu
dayatmış bulunuyor. Her iki olgu da kapitalist emperyalizmin ürünü;
onun azami kar düzeninin sonucudur.
Hep birlikte düşünelim
tehditlerin önlenmesi ve sorunların çözülmesi için hangi ÇUŞ,
hangi emperyalist devlet tek başına bunları önleyebilir ya da
gerekli masrafları vs. üstlenebilir ve üstlenmek isteyebilir?
Veya bugünün dünyasında uluslararası tekellerin, emperyalist
dünya devletlerinin ve bağımlı kapitalist devletlerin bir araya
gelerek, karlarının bir kısmından vazgeçerek söz konusu vb.
tehlikelere karşı küresel kamusal planlı projelere dayanan bir
girişime bile uzak durduğu açık değil mi? 'Qyoto
Deklarasyonu'nda somutlaşan kısmi tedbirleri bile almaya yanaşmayan
ABD, emperyalist tekeller ve burjuva devletler gerçeği saptamamızı
açıkça kanıtlamıyor mu! Çok açık ki, burjuva ulusal devletler
sistemine bölünmüş, kapitalist rekabet ve hegemonya savaşıyla
karakterize, azami kardan başka bir şeyin düşünülmediği
kapitalist/emperyalist dünya sistemiyle, önlenebilecek ve önlenmesi
gereken felaketler önlenemez ve önlenememektedir de.
Corona salgınına karşı
mücadele şu veya bu ulusal devletin, şu veya bu uluslararası
tekelin yürütebileceği bir mücadele değildir. Çünkü sorunun
nedeni olanlar çözüm gücü de olamaz. Bu sorun, kısmi, yerel,
bölgesel bir sorun olmanın çok ötesinde, küreselleşmiş bir
sorundur. Küreselleşmeyle dünyamız küçülmüş kapitalist bir
kente dönüşmüştür. Küreselleşmeyle salgın hastalıklar da
küreselleşmiş, böylece salgınlara karşı mücadele de küresel
karakter kazanmıştır. Her koyun kendi bacağından asılır,
düşenin dostu yoktur, benden sonrası tufan diyen emperyalist dünya
sisteminin ve burjuva ulusal devletlerin bu gerçeği kapitalizmin
Corona salgınına karşı mücadele yeteneği olmadığı anlamına
gelmektedir. Her burjuva devletin kendi başının çaresine bakmaya
yönelmesi bu gerçeği çıplak bir biçimde ortaya koymaktadır.
Dünya çapında milyarlarca yoksulun parasız, nitelikli sağlığa
erişim olanağından yoksun olması da bunun kanıtı. Küresel,
kamusal planlı bir ekonomi ve proletarya ve halkların çıkarını
temel alan bir üretim tarzı olmadan da salgınlar da içerisinde
olmak üzere gezegenimizi tehdit eden hiçbir sorun çözülemez.
Çözüm, üretimin toplumsal karakteri ile mülk edinmenin
kapitalist biçimi arasındaki çelişkinin devrimci çözümünden
geçmektedir.
Corona krizi bir kez daha gösterdi
ki kabına sığmayan ve kapitalist mülk edinme biçimi tarafından
özgürce gelişimine ket vurulan üretici güçlerin küresel
ölçekte örgütlenmesi kesin bir zorunluluktur. Küresel ölçekte
proleter kamusal/toplumsal mülkiyetin ve buna bağlı küresel
merkezi planlı ekonominin gerekliliği kaçınılmazdır.
Çözüm, devrim ve sosyalizmin
zaferidir. Emperyalizmden çözüm bekleyenler, yanılıyor ve
yanılmaya, böylece emperyalist kapitalizmin değirmenine su
taşımaya devam ediyorlar. Üretimin toplumun ve insanlığın maddi
ve manevi gereksinmeleri için değil kar için yapıldığı,
üretimin anarşik ve plansız gerçekleştiği, planlı bir
ekonominin olmadığı ve olamayacağı kapitalizm yıkılmadan
proletarya ve halklar, insanlık hiçbir temel sorununu çözemez.
Corona salgını bir kez daha bu gerçeği kanıtlıyor.
Evet, çözüm sosyalizmdedir.
Sosyalizmin temel ekonomik yasası, üretimin toplumun gereksinmesi
için, maddi ve kültürel gereksinimlerinin sürekli gelişen teknik
temelde azami derecede tatmini için üretilmesi yasasıdır.
Proletaryanın egemen sınıf olarak örgütlendiği, temel üretim
araçlarının toplumsallaştırıldığı, üretimin demokratik ve
planlı tarzda yönetildiği bir ekonomik yapı sosyalizmin temel
ekonomik yasasının yaşam bulmasının ön koşuludur. Toplumsal
faydalı işlerin parasız, nitelikli, yaygın, tüm toplumu
kapsayacak tarzda kurumsallaşarak yetkinleşmesi; nitelikli sağlık
hizmetlerine hızlı ve parasız ulaşılması salgın hastalıklara
karşı alınacak tedbirlerin ve başarılı mücadelenin temelidir.
Yani kapitalist üretim tarzında, emperyalist dünya sisteminde
olmayan ve olamayacak şey!
DEVAM EDECEK
Hasan OZAN İLTEMUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder