24 Mart 2020 Salı

KAPİTALİZM, CORONA VİRÜS, TEKNOLOJİ, DEVLETLER

CORONA SALGINI VE KAPİTALİZM
Kapitalizmde üretim kar için yapılır. Metalar kullanım değerleri için değil değişim değeri için üretilir. Değişim değeri olmayan metalar üretilmez. Değişim değeri artı değerin taşıyıcısıdır. Artı değer, kar üretmeyen ürünlerin üretimi anlamsızdır. “Kullanım değerlerini kapitalistler, salt değişim değerinin özü ve taşıyıcısı oldukları için ve sürece üretirler.” Kapitalizmin “Amacı, yalnız kullanım değeri değil onunla birlikte meta üretmektir; yalnız kullanım değeri değil, değer üretmektir; yalnız değer değil, aynı zamanda artı-değer üretmektir.” (Marx, Kapital C.I, s. 188, Sol yay.)
Kapitalist üretim tarzında, meta, “burjuva zenginliğin genelleşmiş temel biçimi”dir. Marks’ın vurguladığı gibi, “… meta bir kez ürünlerin genel biçimi durumuna geldiğinde üretilen her şeyin bu biçimi alması gerekir; satın alınma ve satış… üretimin özünü oluşturur.” Ve “kapitalist üretim, metayı bütün ürünlerin genel biçimi haline getiren ilk üretim tarzıdır.” (Kapitale Ek; Dolaysız Üretim Sürecinin Sonuçları, s. 12, Ceylan yay.); böylece başta ücretli emek olmak üzere her şey metaya dönüşür, “ister vicdan olsun, isterse namus, isterse at gübresi” (age, s. 144) fark etmez. “Kendileri meta olmayan vicdan, onur vb. gibi şeyler, sahipleri tarafından satışa çıkarılır hale gelirler ve böylece bir fiyatları olduğu için meta biçimini alırlar.” (Marks, Kapital, C.I, s. 111)
Sözgelimi toplum için zorunlu, gerekli, gereksinim duyulan sağlık ürünleri kullanım değeri için değil kar için üretilir, Corona salgını bu olguyu bir kez daha çarpıcı bir tarzda gözler önüne serdi. Şu haberi birlikte okuyalım;
'' İtalya’da yoğun bakım tedavisinin olmazsa olmazı solunum cihazı vanalarında yaşanan tedarik sorununa karşı 3D yazıcı ile vana basanlar, imalatçı şirket tarafından davayla tehdit edildi.
Vanaların tükenmesi hayatı solunum cihazına bağlı hastaları ölümle yüz yüze getirirken, bir grup gönüllü, üç boyutlu (3D) yazıcıyla ihtiyaç duyulan vanaları 1 dolar maliyetle üreterek imdada yetişti.
Vanaları 11 bin dolara satan imalatçı firma ise gönüllülere üretimi derhal durdurmaları için dava tehdidinde bulundu.''
İnsanlar mı ölüyor, acil ihtiyaç mı var, geçelim bunları, önemli olan kardır, maliyeti 1 dolar olan vanaların 11 bin dolara satılarak kapitalist firmanın, tekellerin ceplerinin dolmasıdır...
Kapitalist üretim tarzında ürün metaya, işgücü ücretli emeğe, insan tüketiciye ve müşteriye, doğa hammadde kaynağına, tüm ilişkiler parasal ilişkilere indirgenir. Böylece kapitalizm her şeyi metalaştırır. İnsanlar arası ilişkiler, nesneler arasındaki ilişkilere dönüşür. Kapitalizm, insanı insanın kurdu, insanı doğanın kurdu haline getirmiştir.
Diğer bir haber;
Corona salgını İran'ı kasıp kavuruyor. İran, ABD ve bağlaşıklarının İran'a karşı uyguladığı ambargoya son verilmesi çağrısını yapıyor. ABD ise fırsat bu fırsattır deyip ambargo baskısını yeni tedbirlerle ağırlaştırıyor. İran'da milyonlar ölecekmiş, Amerikan emperyalizminin umurunda değil; önemli olan tek şey, Corona krizini kullanarak İran'a boyun eğdirmektir.
Başka bir haber;
''Uluslararası Para Fonu (IMF), Venezuela’nın koronavirüs salgınıyla mücadele için 5 milyar dolarlık kredi talebini reddetti. Salgınla mücadele için 2001'den bu yana ilk kez IMF'nin kapısını çalan Venezuela'nın kredi talebi reddedilmiş oldu.
..
IMF’nin Venezuela’nın talebini red etme gerekçesine ilişkin açıklamasında, 'Hükümetin uluslararası toplum tarafından tanınması konusunda netlik olmaması' ifadesi yer aldı.' ''
Haberden de görülebileceği gibi emperyalist dünya sistemi, ABD vb. için önemli olan tek şey Venezuella halkına boyun eğdirmektir; milyonların üzerinde dolaşan ölümcül tehdit varmış, orada milyonlar ölecekmiş, hiç umurlarında değil.
İtalya Corona salgının pençesinde kıvranıyor. İtalya AB üyesi. İtalya AB tarafından kendi kaderi ile başbaşa bırakılmış. Diğer AB üyesi ülkelerde de durum aynı. Öyle ya, kapitalizm dünyası, her koyun kendi bacağından asılır.
Dinsel faşist cuntanın başı Erdoğan, "Ekonomik İstikrar Kalkanı adını verdiğimiz bir paketle, KOVİD-19 salgınının etkilerini azaltmak için toplamda 100 milyar liralık bir kaynak setini devreye alıyoruz." dedikten sonra, ''Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun bulunduğu tarafa bakarak'' ''Bakıyorum neşen yerinde'' dedi. ''O esnada konuşmayı dinleyen bakan ve bürokratlar da gülüşmeler eşliğinde birbirlerine ve Hisarcıklıoğlu’na baktı.''
Diyanete, savaşa, silaha, ölüme yatırım yaparak, bilimi, bilimsel eğitimi, bilim insanlarını tasfiye ederek duayla Corona salgınına karşı mücadele edilmeyeceği açıktır. Açık ki ''Dünya lideri'' yoksullara ölüm, sermaye sınıfına can ve kan taşıyor.
İşçi ve emekçilere ''evde kalın, dua edin, kolonya kullanın'' öğüdü veren Erdoğan patronlar sınıfını 100 milyar lira ile besliyor. Bir yandan tedbirlerden bahseden, evden çıkmayın diyen dinci faşist elebaşı, öte yandan da on milyonlarca işçiye çalışın diyor. Peki tedbir? Hak getire... Türkiye de içinde olmak üzere dünyanın dört bir yanında işçiler sokakağa atılmaya, ücretsiz izine çıkarılmaya başlandı bile.
Herbir emperyalist ve burjuva devlet, Corona krizini fırsat bilerek kendi tekellerini devasa fonlarla fonlamaya besledi...
Her kriz döneminde yapılan bir kez daha yapılıyor; Corona bunalımı bahane edilerek krizin faturası işçi sınıfının ve halkların sırtına yıkılıyor. Proletarya ve halklar baş kaldırmadıkça bu tablo değişmeyecektir...
Kar için üretim, her şeyin metalaşması, kapitalist rekabet, ulusal bencillik, sosyal ve politik birlik ve dayanışmanın parçalanması, bireyselleştirme, bireycileştirme, altta kalanın canı çıksın vs. kapitalist üretim tarzının ve kapitalist dünyanın gerçekleridir ve “Doğa tarihte ilk kez salt insan için bir nesne, salt yararlanılacak bir nesne halini al”mıştır. (Grundrısse, s.448) Doğa boşluk tanımaz. Kar amacıyla doğayla oynayan kapitalizm ve uluslararası tekeller insanlığı, gezegenimizi daha büyük felaketlerle karşı karşıya bırakmıştır. Bugün ya sosyalizm ya da barbarlık ve yok oluş ikilemiyle daha keskin karşı karşıyayız...
Corona salgını emperyalist dünya sisteminin, uluslararası tekellerin, burjuva devletlerin aczini, güçsüzlüğünü, sefilliğini çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. Ekonomik krizin, demokratik hak ve özgürlüklerin gaspının vs. sorumlusu olarak Corona virüsün gösterilmesi büyük bir ikiyüzlülüktür.
Corona krizi denen şey, gerçekte emperyalist dünya sisteminin genel ve güncel krizidir. Corona salgını emperyalist kapitalizmin yaşadığı genel bunalımın ve içerisine girdiği ekonomik krizin nedeni değil, krizi açığa çıkaran ya da hızlandıran veya derinleştiren, keskinleştiren bir faktördür sadece.
Uluslararası tekellerin ve burjuva devletlerin, burjuvazinin ideolojik uşaklarının, satılık kalemşörlerinin demagojik ve manipülatif kampanyalarına rağmen kapitalizm ve salgın hastalıklar arasındaki bağ örtülemiyor. Eko-sistemi yıkan, GDO'lu metaları piyasalara süren; kimyasal, biyolojik, konvansiyonal, nükleer silah sistemlerini yetkinleştiren; rakiplerine karşı biyolojik savaş hazırlıklarını yoğunlaştıran; yeni silah sistemlerini ve laboratuvar üretimi virüsleri rakip devletlere ve işgal ettikleri ülkelere karşı kullanan ya da deneyen emperyalist dünyanın ve tekellerin vahşi yüzü ve gerçekleriyle karşı karşıyayız.
İster biyolojik bir savaş saldırısının ürünü (ki olasıdır, bu doğrultuda bazı ciddi iddialar da ileri sürülmektedir) isterse de doğanın yıkımına karşı evrim silahını kullanarak mutasyona uğramış Corona virüsü olsun, her halükarda salgının sorumlusu kapitalizmdir. Salgınlara yol açan, önlenebilecek salgınları önlemeyen, zamanında tedbir almayan emperyalist kapitalizm tarihsel ve toplumsal gelişmenin önündeki ana engeldir. Tek amacı kar, azami kar olan bir üretim tarzının, dünya sisteminin sürdürülemez olduğu ve insanlığa yıkımlar getirdiği açıktır. ''İnsan ile insanın arasında, çıplak çıkardan, katı ‘nakit ödeme’den başka hiçbir bağ bırakma''yan, ''Kişisel değeri, değişim değerine dönüştür''en, karşımıza ''açık, utanmaz, dolaysız, kaba sömürüyü koy”an kapitalizmin çürümesi sınır tanımıyor. Pazar için üretim, kar ve daha fazla kar için üretim tarzı dünyasından başka ne beklenebilir ki! Ünlü spekülatör Soros, “piyasaların da nesnel bir kriteri vardır: Kar'', “maksimum kar” vurgusuyla bu olguya tercüman olmaktadır. Kapitalizm para ekonomisidir ve bütün ilişkiler de parasal ilişkilere indirgenmiştir.
80'lerden bu yana neoliberal politikalar olarak tanımlanan sermaye birikimi saldırısı ile bütün kamusal sosyal hizmetler özelleştirilerek tekellere peşkeş çekilmiştir. Sağlık hizmetlerinin özelleştirilerek uluslararası ve yerli tekellere peşkeş çekilmesi özellikle bu sürecin ürünüdür. Üstelik salgın hastalıklar tehditinin büyük bir risk oluşturduğu, servet ve sefalet çelişkisinin tarihte görülmemiş ölçekte derinleşip keskinleştiği, açlığın, yoksulluğun, işsizliğin doruk noktasına çıktığı bir dönemde. Böyle bir dönemde patlak veren ve verecek salgın hastalıklarda da yıkımın içine düşenlerin öncelikle işçi sınıfı ve halklar olduğu ve olacağı açıktır; işte Corona salgını deneyinde de bu çıplak gerçekle karşı karşıyayız... Sağlığın piyasalaştırılmasının yıkımını yaşayanların sermaye sınıfı olmadığı açıktır ne de olsa zenginler yoksulların yaşadığı gettolardan uzakta, steril, lüxs, güvenilir alanlarda ve mekanlarda yaşamakta ve her türlü nitelikli sağlık hizmetleri de onların emrine amadedir.
Kapitalist devletlerin hiçbiri tek başına küresel bir salgını durduramaz. Corona salgınının da kanıtladığı gibi kapitalist devletlerin sağlık sektörleri de böyle bir salgının yükünü kaldıracak durumda değil. Çünkü kapitalizmde sağlık hizmetleri kar için üretilir ve esasen parası olanların hizmetine sunulur... Nitekim, her zamanki gibi sopanın altına gidenler sömürülen, ezilen sınıf ve tabakalar olmuştur. Corona salgınının gizlenmesi, salgının açığa çıkmasıyla gerçek boyutlarının gizlenmesi kapitalizmin proletarya ve halklara düşman karakterini de sergilemiştir.
Emperyalizm ve gericilik yaşlı ve hasta nüfusun, yoksulların kırılmasından yanadır. Salgın hastalıklar kapitalist maliyet fiyatlarını düşürmeye, tekellerin daha da zenginleşmesine, geniş kitlelerin denetim altına alınmasına hizmet edecekse kapitalist sınıf bundan yalnızca mutluluk duyacaktır. Sosyal Darwinizmin, Maltusçuluğun, kaderciliğin, ırkçılığın, göçmen ve mülteci karşıtlığının propagandası durup dururken yapılmıyor yani...
Kapitalistler ve burjuva devletler, proletarya ve halkların tepkisi ve mücadelesi olmasaydı ya da bu tepkilerin patlamasından korkmasaydılar, Hitler gibi bu kırımı açık açık savunup pratikleştireceklerdi(r). İngiltere'nin faşizan, lumpen başbakanı ve hükümetinin Corona salgınına karşı tedbir ve salgını önleme adı altında yürürlüğe koyduğu ve iflas eden ''Sürü bağışıklığı'' politikası açıkça ırkçı ve yoksulların, yaşlıların ölümünü hedefleyen bir politikaydı.
Emperyalist okyanusta bir damla olan yoksul Küba eğitim, bilim, sağlık alanında hala dünyaya örnek olan bir ülke. Ağır ambargo koşullarına karşın sağlık sektöründe de halk sağlığını temel alan bir ülke. Coronavirüsüne karşı etkili olan 22 ilaç Küba üretimi. İçinde yolcu ve mürettabı ile birlikte 1000 insanın olduğu İngiltere gemisi hiçbir ülke tarafından kabul edilmezken Küba, gemiyi ülkesine kabul ederek bu insanları tedavi altına aldı ve kapitalist dünyaya bir insanlık dersi verdi.
Milyarların yaşam hakkını ve sağlıklı yaşam hakkını gaspetmeyi kendi doğal hakkı gören sermaye sınıfı aynı şekilde demokratik hak ve özgürlükleri de gaspetmeyi meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Onlar, Corona salgınını bu bakımdan da fütursuzca kullanmakta ve kullanmaya da devam edecekler.
Kapitalist emperyalizm, uluslararası tekeller, “küreselleşme” azami kar için doğayı amansızca soymakta ve acımasızca yıkmaktadır. Ormanlar, gezegenimizin ciğerleri Amazon ormanları yok ediliyor. Nehirler, yeraltı suları hızla kuruyor. İçme suyu kaynakları, nehirler, göller, denizler hızla kirleniyor, kirletiliyor. Topraklar, tarımın kapitalist endüstrileşmesiyle çarpık kentleşmeyle hızla zehirleniyor. Ozon tabakası delinmiş, sera etkisi büyüyor. Dünyamız çölleşiyor. Buzullar eriyor. Uzay da bu kirlilikten payın almış durumda. Doğada doğal biçimde olmayan genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvan çeşitleri, beslenme tarzı kar amacına bağlı olarak geliştiriliyor; bir de bu yoldan doğa ve insanla oynanıyor. Dünyamız büyük bir çöplüğe çevrilmiş. Gezegenimizin biyokimyası, eko-sistemimiz bir büyük tehdidin altında. Kapitalizmin üretim ve tüketim yasaları ve normları doğayı ve insanı hızla uçurumun ağzına dek sürmüş durumda. Gezegenimiz bir yok oluş tehdidi ile yüz yüze.
Her şey gibi sağlık ve sağlıklı yaşam da alınıp satılan bir metaya dönüştürülmüş, sağlıklı yaşam, yaşam kalitesi zenginlere özgü bir karakter kazanmıştır. Yani paran varsa yaşa. Güçlü olan yaşasın, altta kalanın canı çıksın, düşenin dostu olmaz vs.
Merkezinde emperyalist kapitalizmin, uluslararası tekellerin durduğu küresel kapitalist sistem, bir yandan her şeyi metalaştırırken öte yandan da insana ve doğaya tarihte görülmemiş ölçekte yıkım ve yok oluşu dayatmış bulunuyor. Her iki olgu da kapitalist emperyalizmin ürünü; onun azami kar düzeninin sonucudur.
Hep birlikte düşünelim tehditlerin önlenmesi ve sorunların çözülmesi için hangi ÇUŞ, hangi emperyalist devlet tek başına bunları önleyebilir ya da gerekli masrafları vs. üstlenebilir ve üstlenmek isteyebilir? Veya bugünün dünyasında uluslararası tekellerin, emperyalist dünya devletlerinin ve bağımlı kapitalist devletlerin bir araya gelerek, karlarının bir kısmından vazgeçerek söz konusu vb. tehlikelere karşı küresel kamusal planlı projelere dayanan bir girişime bile uzak durduğu açık değil mi? 'Qyoto Deklarasyonu'nda somutlaşan kısmi tedbirleri bile almaya yanaşmayan ABD, emperyalist tekeller ve burjuva devletler gerçeği saptamamızı açıkça kanıtlamıyor mu! Çok açık ki, burjuva ulusal devletler sistemine bölünmüş, kapitalist rekabet ve hegemonya savaşıyla karakterize, azami kardan başka bir şeyin düşünülmediği kapitalist/emperyalist dünya sistemiyle, önlenebilecek ve önlenmesi gereken felaketler önlenemez ve önlenememektedir de.
Corona salgınına karşı mücadele şu veya bu ulusal devletin, şu veya bu uluslararası tekelin yürütebileceği bir mücadele değildir. Çünkü sorunun nedeni olanlar çözüm gücü de olamaz. Bu sorun, kısmi, yerel, bölgesel bir sorun olmanın çok ötesinde, küreselleşmiş bir sorundur. Küreselleşmeyle dünyamız küçülmüş kapitalist bir kente dönüşmüştür. Küreselleşmeyle salgın hastalıklar da küreselleşmiş, böylece salgınlara karşı mücadele de küresel karakter kazanmıştır. Her koyun kendi bacağından asılır, düşenin dostu yoktur, benden sonrası tufan diyen emperyalist dünya sisteminin ve burjuva ulusal devletlerin bu gerçeği kapitalizmin Corona salgınına karşı mücadele yeteneği olmadığı anlamına gelmektedir. Her burjuva devletin kendi başının çaresine bakmaya yönelmesi bu gerçeği çıplak bir biçimde ortaya koymaktadır. Dünya çapında milyarlarca yoksulun parasız, nitelikli sağlığa erişim olanağından yoksun olması da bunun kanıtı. Küresel, kamusal planlı bir ekonomi ve proletarya ve halkların çıkarını temel alan bir üretim tarzı olmadan da salgınlar da içerisinde olmak üzere gezegenimizi tehdit eden hiçbir sorun çözülemez. Çözüm, üretimin toplumsal karakteri ile mülk edinmenin kapitalist biçimi arasındaki çelişkinin devrimci çözümünden geçmektedir.
Corona krizi bir kez daha gösterdi ki kabına sığmayan ve kapitalist mülk edinme biçimi tarafından özgürce gelişimine ket vurulan üretici güçlerin küresel ölçekte örgütlenmesi kesin bir zorunluluktur. Küresel ölçekte proleter kamusal/toplumsal mülkiyetin ve buna bağlı küresel merkezi planlı ekonominin gerekliliği kaçınılmazdır.
Çözüm, devrim ve sosyalizmin zaferidir. Emperyalizmden çözüm bekleyenler, yanılıyor ve yanılmaya, böylece emperyalist kapitalizmin değirmenine su taşımaya devam ediyorlar. Üretimin toplumun ve insanlığın maddi ve manevi gereksinmeleri için değil kar için yapıldığı, üretimin anarşik ve plansız gerçekleştiği, planlı bir ekonominin olmadığı ve olamayacağı kapitalizm yıkılmadan proletarya ve halklar, insanlık hiçbir temel sorununu çözemez. Corona salgını bir kez daha bu gerçeği kanıtlıyor.
Evet, çözüm sosyalizmdedir. Sosyalizmin temel ekonomik yasası, üretimin toplumun gereksinmesi için, maddi ve kültürel gereksinimlerinin sürekli gelişen teknik temelde azami derecede tatmini için üretilmesi yasasıdır. Proletaryanın egemen sınıf olarak örgütlendiği, temel üretim araçlarının toplumsallaştırıldığı, üretimin demokratik ve planlı tarzda yönetildiği bir ekonomik yapı sosyalizmin temel ekonomik yasasının yaşam bulmasının ön koşuludur. Toplumsal faydalı işlerin parasız, nitelikli, yaygın, tüm toplumu kapsayacak tarzda kurumsallaşarak yetkinleşmesi; nitelikli sağlık hizmetlerine hızlı ve parasız ulaşılması salgın hastalıklara karşı alınacak tedbirlerin ve başarılı mücadelenin temelidir. Yani kapitalist üretim tarzında, emperyalist dünya sisteminde olmayan ve olamayacak şey!
DEVAM EDECEK
Hasan OZAN İLTEMUR




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder