11 Şubat 2022 Cuma

TROÇKİ, MUHALEFET, 1920 YILLARDA İKİ ASKERİ DARBE GİRİŞİMİ

 

Troçki Fikirlerinden Dolayı mı Öldürüldü! (IV)




‘’Beyaz Muhafız bayrağı altında açık karşı-devrimin umutsuz olduğunu fark eden bu düşmanlar, şimdi RKP içindeki görüş ayrılıklarını kullanmak ve iktidarı dışardan bakıldığında Sovyet iktidarını kabule en yakın duran siyasi  eğilime kazandırmaya çalışarak, karşı-devrimi şu ya da bu biçimde desteklemek için her çabayı gösteriyorlar.’’ (Lenin)

‘’ABD Ulusal Güvenlik Konseyi'nin 14 Eylül 1949'da Truman tarafından onaylanan kararında şöyle deniyordu:

Hedefimiz, sapmış komünist hareketleri desteklemektir; bu tür bir ara totalitarizmi Batı dünyasının makul rejimleriyle değiştirme şansını ortadan kaldırmamalıyız. Bu tür gelişmeler Sovyet blokunu ciddi şekilde zayıflatacaktır. ABD bu zayıflıktan yararlanacak ve SSCB'nin otoritesini kırmak için Moskova karşıtı bir komünist devletler grubu oluşturacaktır.’’

‘’Bolşevik devriminin düşmanı olan sabık başbakan A.F. Kerenskiy bile şöyle demiştir: Stalin Rusya'yı küllerinden yeniden yaratmış, süper bir güç yapmış, Hitler'i yenmiş, Rusya'yı ve insanlığı faşizm belasından kurtarmıştır.’

SSCB'nin askeri gücünü yeniden elde edebilmesinin tek yolu Kremlin'deki Bonapartist rejimin alaşağı edilmesidir. Kim ki doğrudan ya da dolaylı olarak Stalinizm'i müdafaa etmeye kalkarsa, kim ki onun ordusunun gücünü abartırsa, o devrimin, sosyalizmin ve ezilen halkların en büyük düşmanıdır .Troçki)

TROÇKİ, MUHALEFET, 20'Lİ YILLARDA İKİ ASKERİ DARBE GİRİŞİMİ

Troçki'nin baş düşmanı Troçki'dir. Troçkizmin baş düşmanı Troçkizmdir. Troçki'nin başına inen balta, Troçki'nin eseridir. Bu eser, Troçki ve Troçkizmin teori ve pratiğinin ürünüdür. ''Stalinizm'' Troçki'nin, Troçkizmin günah keçisidir. ''Stalinizm'', (Leninizm, proletarya diktatörlüğü, Sovyet proletaryası) tarihin tanık olduğu en görkemli zaferlerin adıdır; kapitalizmi yıkma sosyalizmi kurma, faşizmi ezmenin altındaki imzadır. Troçkizm ise bu tarihe reddiyenin, bu tarihi yıkma ve kirletmenin adı ve imzasıdır.

Troçki devrimci geçmişinden koparak hem devrimciliğine, hem de Bolşevizm'e/Leninizm'e ve proletarya diktatörlüğüne ihanet etmiştir.

Troçki'nin özellikle Lenin'in ölümünün ardından ''muhalifler''le birlikte iktidarı ele geçirme politikası hakkında I. Deutscher'in gerek Stalin hakkındaki iki ciltlik kitabında, gerekse de Troçki hakkındaki üç ciltlik kitabında, tüm Troçkist çarpıtmalarına karşın, Stalin'in, SBKP (B) Tarihi'nin açıklamalarının doğruluğunu ve haklılığını pekçok açıdan göstermektedir. Bir Troçkist tarihçinin elinden çıktığı için söz konusu açıklamalar önemlidir.

Troçki'nin, Troçkizm'in, Kamenev-Zinovyev bloğunun parti ve kitleleri kazanamayacaklarını gördükten sonra (bu kirli ittifak daha sonra Buharincilerle genişledi) parti ve orduyu darbeci bir tarzda ele geçirme operasyonları örgütlediğini biliyoruz. Aslında içerden askeri bir darbe ile Stalin önderliğindeki Leninist iktidarı yıkma politikası (30'larla birlikte daha yüksek bir aşamaya sıçramasına karşın) daha 1920'lerde iki kez denenmiş bir yöntem ve politikadır. Ki bu işin başında da yine Troçki bulunmaktadır.

BİRİNCİ ASKERİ DARBE GİRİŞİMİ:1923

İlk askeri darbe tehditi ve girişimi, 1923'de gerçekleşir.

Bu konuda Yuriy Yemelyanov'un açıklamalarını birlikte okuyalım.

''Trotskiy yanlılarının 'demokratikleştirme' sloganları, sadece onların iktidara el koymak ve bir askeri dikta rejimi kurmak için kullandıkları kisveydi. 1923 Aralığının sonunda, Kızıl Ordu Siyasi İşler Başkanı V.A. Antonov-Ovseyenko, yüksek harp okullarındaki bütün parti gruplarının konferanslar düzenlemesi için bir talimat verdi ve ordu kurumlarına 200 Nolu sirküleri gönderdi. Buna göre, Kızıl Ordu'daki parti birimleri ve siyasi örgütlenme, Trotskiy'in 'Yeni Rota' broşüründe yer alan hüküm ve tezlere göre değiştirilecekti. Politbüro bu belgenin geri alınmasını istedi, ancak Antonov-Ovseyenko, 27 Aralık 1923'te, parti yönetimine tehdit içeren bir mektupla cevap verdi. 28-29 Aralık 1923'te, Trotskiy, Pravda gazetesinde, 'Yeni Rota' broşürünün yorumlanmasına ve propagandasına yönelik notlar bastırdı. Antonov-Ovseyenko ise, aynı günlerde, bütün kızıl Ordu'nun, tek bir kişiymiş gibi, Trotskiy'i desteklediğini açıklıyordu. Bu ortamdan askeri darbe kokuları yükseliyordu.
Zinovyev her zaman olduğu gibi yine paniğe kapıldı ve Trotskiy'in derhal tutuklanmasını önerdi. Bu teklif kabul edilmedi; fakat buna karşın, partinin yöneticileri, Trotskiy'in en sadık ve aktif taraftarlarını yönetim organlarından uzaklaştırmak üzere önlemler aldılar. MK Orgbüro kararıyla Kızil Ordu Siyasi İşler Başkanlığı'nın sirküleri iptal edildi ve Antonov-Ovseyenko görevinden azledildi. 12 Ocak 1924'te, onun yerine bu göreve, o sırada artık '46'lar platformu'ndan uzaklaşmış olan A.S. Bubnov atandı. Bir gün önce ise, Trotskiy'in sadık taraftarı ve Devrimci Askeri Kurul'da da yardımcısı olan E.M. Sklyanskiy görevinden istifa ettirilmişti.'' (STALİN İktidara Giden Yol, 432-433, iba.)

İç ve dış gericiliğin azgınca saldırdığı, hükümette yer alan ''Sol-SD''lerin suikastı sonucu Lenin'in sağlığının alabildiğine kötüleştiği, ülke içerisinde ağır ekonomik, siyasal sorunların yaşandığı bir tarihsel kesitte Troçkizmin parçalama, askeri şantaj, darbe girişimi politikası emperyalizme hizmet etmekteydi. Üstelik Troçki, Troçki gibiler ''komünistlerden 'daha sol' kimseler kılığına'' bürünerek hareket etmekteydiler.

CHAMBERLAİN, CLEMENCEAU VE TROÇKİ

Devam edelim.

Stalin, ''Chamberlain'den Troçki'ye kadar uzanan sanki bir birleşik bir cephe karşısındayız.'' (Mayıs 1927) derken boş konuşmuyordu. İngiliz emperyalizminin önderliğinde SSCB'ye karşı baskıların, saldırıların ve savaş tehditinin yoğunlaştığı bir dönemde söylenmişti bu sözler. Ki bu dönem yeni bir emperyalist saldırı tehditi son derece ciddiydi. Bu sözlerin söylendiği kesitte başta İngiltere olmak üzere emperyalist devletler tarafından desteklenen, örgütlenen, finanse edilen devrilmiş gericilik savaş hazırlıklarını yoğunlaştırıyordu. Bu hazırlık, değişik ülkelerde mevzilenmiş, askeri müdahale için donatılmış on binlerce beyaz askerin, paramiliter çetelerin SSCB'yi işgal etme hedefine dayanıyordu. Askeri müdalenin zamanlaması da kararlaştırılmıştı: 1929 yılı yazı, en geç 1930 yılı yazı. Ki müdahale tarihin, SBKP önderliğinde başlatılmış ve hedefi kır burjuvazisinin tasfiyesi olan II. Ekim Devrimi ile çakışacak tarzda kararlaştırılmasının tesadüf olmadığını hatırlatmaya bile gerek yok. Kapitalizmin en büyük dünya ekonomik krizinin (1929-1933) patlak vermesi, bu müdahaleyi önledi. Bu süreç ''Büyük Komplo'' kitabında ayrıntılı verilerle açıklanmaktadır. Dışarıdan emperyalist cenderenin sıkılması ile içeriden Troçki liderliğindeki ''muhalefet''in kirli mücadelesinin yoğunlaşmasının çakışması tesadüf değildi. Stalin haklıydı: ''Chamberlain'den Troçki'ye kadar uzanan sanki bir birleşik bir cephe karşısındayız.''

Keza Troçki'nin ''Clemenceau Açıklaması'' da tesadüfi değildi. O bu açıklamayla, bir hükümet darbesiyle Stalin önderliğini devireceğini, iktidarı ele geçireceğini açık bir şekilde ifade etmişti. Ona ve muhalefete göre, beceriksiz, devrimin kazanımlarını yok eden sağcı Thermidorcu gericilik, düşman ordusu 80 kilo metre Moskova kapısına dayandığında bir savaşı yürütecek nitelikten yoksundu. ''Devrimin kazanımlarını korumak ve savunmak amacıyla'' bu savaşı yönetmek Troçki'nin, Troçkist muhalefetin göreviydi. Tarih o koşullarda bu yüce görevi (!) Troçki'nin üstlenmesini gerektirecekti. Troçki ve bağlaşıklarına göre, bu politika ''proletaryaya'', yani sözde Troçki'nin temsil ettiğini iddia ettiği sınıfa karşı bir tutum değil, aksine sınıfa ihanet etmiş olan iktidardaki kliğin devrilmesinden ibarettir. Doğal olarak parti ve Stalin bu açıklamayı ihanet olarak değerlendirdi. Fransız aşırı gericiliğinin bir temsilcisi olan Clemenceau'nun Fransız emperyalizminin Alman emperyalizmine karşı sürdüğü savaşın yeterli bir kararlılıkla yürütülmediği gerekçesiyle verdiği muhtıra ve yaptığı hükümet darbesi taktiklerinin örnek alınacağının ilan edilmesinin ihanetten öte bir adı olamazdı. Yıkılmak istenen, ele geçirilmek istenen iktidar, proletarya diktatörlüğüydü, diktatörlüğün beyni ve yüreği Bolşevik Parti'ydi.

Stalin şunları söylerken son derece haklıydı:

''Neymiş peki 'çöp'? Meğerse partinin çoğunluğu, MK'nın çoğunluğu, hükümetin çoğunluğu çöpmüş. Meğerse düşman Kremlin'in 80 km yakınına yaklaşınca, bu operet Clemenceau'su, SSCB'yi savunmakla değil de partinin şimdiki çoğunluğunu devirmekle uğraşacakmış. Ve de o buna savunma diyor!'' (Aktaran Yuriy Yemelyanov, Stalin, İktidara Giden Yol, s. 477)

İKİNCİ ASKERİ DARBE GİRİŞİMİ: 1926

Tamda bu süreçte, bu açıklama ve tartışmalar içerisinde ve devamında ortaya çıkan bir olgu, rastlantısal değildi; hep birlikte Deutscher'den okuyalım:

''Hemen hemen yine bu sırada, bir takım ordu komutanları Politbüro'ya gizli bir bildiri gönderdiler; bildiride Muhalefet ile aynı görüşte olduklarını söylüyorlar ve Savaş Komiseri Voroşilov'u askeri bakımdan yetersizlikle suçluyorlardı. Bildiriyi imzalayanlar arasında, o zamanki Ordu Müfetişi Murolov'dan başka, on yıl sonra yapılacak Thuçavsky temizliğinde ortadan kaldırılacak olan Putna, Yakir ve daha başka generaller de vardı. İktidardaki gruplar bu askeri çıkışı Muhalefetin en ciddi ve en ağır bir hakareti saydılar.'' (Troçki, C. II, s. 365, iba.)

Murolov, Putna, Yakir Troçki'nin adamlarıydı.

Yine Deutscher'den aktarmaya devam edelim:

''En önemli ve nazik mesele, muhalefetin ordu içindeki durumuydu. Frunze'nin ölümünden sonra, Voroşilov Savaş Komiserliğine getirilmişti... Ama, Zinovyev'in arkadaşı ve destekleyicisi olan Laşeçiv, Voroşilov'un yardımcısıydı. 1924 yılınkinden farklı olarak, bu yeni muhalefet, bir hayli terreddüt ettikten sonra, mücadeleyi orduya yaymaya başlamıştı. 1926 yılı Temmuz ayında Stalin, Merkez Komitesi önünde, Laşeviç'in yaptığı işleri ve askerler arasında muhalefet taraftarı yarı-gizli bir teşkilatın varlığını açıkladı. Muhalefet için yıkıcı bir darbe olmuştu bu. Laşeviç, ordudaki görevinden alındı ve Merkez Komitesinden çıkarıldı. Laşeviç'in koruyucusu olan Zinovyev de Politbürodaki yerini kaybetti.

Stalin ilk olarak, muhaliflerini Partiden atılma tehditi ile karşı karşıya bırakıyordu. Bu durumdan kurtulmaya çalışan muhalifler, geri çekilmek zorunda kaldılar. 4 Ekim'de, Troçki, Zinovyev, Kamenev, Piatakov, Sokolnikov ve başkaları, bir demeç imzalayarak, Partinin tüzüğüne aykırı hareket ettikleri için suçlu olduklarını ve Parti içinde bir partiyi andıran gruplarını dağıtacaklarını konusunda söz verdiklerini açıkladılar.'' (Stalin, Bir Devrimcinin Hayatı, C. II, s. 26-27, iba.)

Troçki de Polit Büro'dan ihraç edilir.

Doğrudan Troçkist bir tarihçiden aktardığımız bu alıntılar, Troçki ve muhalefetin daha 1920'li yıllarda askeri darbe peşinde olduklarını göstermektedir.

Troçki'nin liderliğindeki ''Sol Muhalefet'' ve ''Yeni muhalefet'' partiye karşı bir darbe hazırlığına girişmiş, orduyu tümden ele geçirme operasyonunun bir parçası olarak Voroşilov'un ve ekibinin tasfiyesini dayatmış, bir grup generalin muhtırası ile parti, Stalin, devlet tehdit edilmiştir. Ancak Troçkist muhalefetin baskı ve saldırısı, şantaj ve planları Stalin önderliğinde açığa çıkarılarak tasfiye edilmiştir. Eğer daha o günlerde bir askeri darbeyi gerçekleştiremedilerse, buna güçlerinin yetmemesindendi. Kapitalizm ve sosyalizm arasında süren ve çelişkilerin son derece keskinleştiği 30'lu yıllarda Troçki'nin liderliğinde birleşmiş olan ''Birleşik muhalefet''in askeri darbe hazırladığı, fakat başarıya ulaşamadan açığa çıkarılıp tasfiye edildiğini (''Birleşik muhalefet'' + bağlaşığı Tuhaçevsky ve ekibi) reddenlerin (ki bu da ''Stalinizm''in iftirası ve komplosu ilan edilmiştir!) bir de soruna yukarıdaki bilgiler ışığında bakması gerekir. 1923'de, 1926'da bu işe kalkışanların 1930'lu yıllar gibi keskin bir dönemeç ve savaşta (devrim ve iç savaş!) bunu denemediklerini düşünmek saflıktan ve saçmalıktan ibarettir. Bu konu da dahil sorunları incelemeye devam edeceğiz.

Hitler önderliğindeki faşist kamp insanlığı (!) yok etmeyi amaçlayan ''Yahudi Bolşevizmi, 30 milyonu katleden Stalinizmi'' yok edeceğini çoktan ilan etmişti.

İngiltere, Fransa, ABD önderliğindeki emperyalist kamp başta Hitler Almanyası olmak üzere faşist kampı SSCB üzerine sürmek için her türlü politik, askeri, teknik, mali yardımla besliyordu.

1938 yılında faşist Japonya SSCB'ye saldırır. Savaş sırasında SSCB Generali Genrih Lyuşkov Japonya'ya kaçar ve ''Stalinizm''e, ''Stalinist tiranlı''ğa karşı mücadele ettiğini ilan eder.

Almanlara tutsak düştükten sonra Hitler faşizminin hizmetine giren (ve faşist Soljenitsin tarafından ''Rusya'nın özgürlüğü için mücadelenin'' özgürlük savaşçısı ilan edilen) Yeltsinlerin akladığı SSCB generali Andrey Vlasov komünizme, Bolşevizme, ''Stalinizm''e karşı mücadele ettiğini, dünyanın bu beladan kurtarılması gerektiğini ilan etmişti.

Aynı dönemde Troçkistler de ısrarla dünyanın ''Stalinizm'' belasından kurtarılması için her cephede mücadele ettiklerini haykırıyordu.

Bu tablo içerisinde Troçkizmi faşist kamptan, emperyalist dünyadan, vatanlarına ihanet eden SSCB generali Genrih Lyuşkov'dan, SSCB generali Andrey Vlasov'dan ayıran herhangi bir şey var mı?! Bu güçlerin hep birlikte sosyalizmi, proletarya diktatörlüğünü, sosyalist inşayı, SSCB'yi yok etmek için aynı cephede birleştiği açık değil mi!!! Öyle sağa sola kıvırarak, yılan eğrileri çizerek bu tarihsel gerçek unutturulamaz.

1920'lerde, 1930'larda Troçki'nin, Troçkizmin birleşik bir cephesinin altında toplanarak ''Stalinizm''i yıkmak için seferber olmuş, askeri darbe ve kara terör peşinde koşmuş olanların hangi ''Bolşevik-Leninist'', ''enternasyonalist'' devrimciliğinden bahsedilebilir ki!? Ki 30'ların ikinci yarısında gerçekleştirilmek istenen askeri darbe gerçeğini başka bir bölümde ayrıca işleyeceğiz. Böylece Mahir Sayın gibi Tuhaçevsky aklayıcılarının gerçeği de görülmüş olacaktır.

Burjuvazinin proletaryaya, sosyalizme karşı sınırsız sınıf kini ve saldırganlığı Troçkizmin ve bağlaşıklarının sınıf kinidir, tersi de olduğu gibi geçerlidir ve tarihsel deneyim bu gerçeğin altını kalınca çizmiştir.

II. Dünya Savaşı'nın ardından ama daha savaşın son yılları içerisinde ''şeytan komünizm''i, ''tiran Stalin ve Stalinizm''i, ''Totaliter komünizm''i (SSCB ve sosyalist kampı) atom silahlarıyla yok etme politikasını ilan eden ABD (ve müttefikleri) ile ''Stalinizm''i yeryüzünden kaldırmak için mücadele eden ''Bolşevik-Leninist'', ''enternasyonalist'', ''sürekli devrim''ci Troçkizm arasındaki fark nerede acaba? Bolşevizm'den daha keskin, daha ''sol''cu demagojik komünizm maskesi mi? ''Stalinizm''e karşı iftirada sınır tanımayan ideolojik ve siyasal saldırının, ''Soğuk savaş'' saldırganlığının, nükleer şantajla birleştiğini görmeyenler ya da çarpıtanlar Troçkizmin oynadığı rolü görmeyi beceremeyenlerdir.

Nükleer savaşa dayanarak Stalin'i, ''Stalinizm''i, SSCB'yi yok etme savaşına hazırlanan Amerikan emperyalizminin planları hakkında Henri Alleg, şunları yazar:

''1948 yılı ortalarına doğru, ABD'nin nükleer silaha sahip tek ülke olduğu bir dönemde, uzmanları özenle son bir proje hazırlamışlardı: 'Charioteer' planı.

Gelecekteki savaş hazırlığının üst evresi olan bu plan, savaşın ilk otuz gününde, 70 Sovyet kentine 133 atom bombası atılacağını öngörüyordu. Bombalardan sekizi Moskova üzerinde patlayarak, yaklaşık 144 kilometrekarelik bir alanda var olan her şeyi, insanları ve binaları yok edecekti. Yedi bomba da Leningrad kentinin 120 kilometrekarelik alanını yerle bir edecekti.

Amerikan Genelkurmayı, bu bombardumanların yol açtığı yıkımlara ve yaralara karşın, SSCB'nin iki yıl dayanabileceğini düşünüyordu. Bu durumda, ülkenin geri kalanı üstüne, 200 atom ve 250. 000 ton konvansiyonel bombalık ikinci bir ‘tedavi’ kaçınılmaz bir teslimi getirecekti.’’ (Büyük Geri Sıçrama, s. 144, Evrensel Basım Yayın)

SSCB atom silahlarına sahip olunca ABD nükleer savaşı göze alamadı. Nükleer baskı, şantaj eşliğinde ‘’Soğuk Savaş’’ sayısız biçimlere bürünerek sürdü gitti...

Troçkizm de ‘’Soğuk Savaş’’ın komünizm maskeli anti-komünist saldırı aracı olarak ‘’Stalinizm’’e karşı kirli savaşını sürdürmeye devam etti. Faşizmin, Amerikan emperyalizminin vb. burjuva devletlerin atom silahlarıyla yok etmek isteği devlet, Stalin önderliğindeki SSCB’ydi. Troçkizmin yıkmak istediği devlet de SSCB devletiydi. Emperyalizmin ve Troçkizmin tek cephede birleşmesi olgusu burada da çarpıcıdır.

Bu birleşme, birleşik kampanya, kapitalist/revizyonist sistemin çöküşünde de vurucuydu: ‘’Kahrolsun Stalinizm!’’

Troçkizm daima Batı kapitalizminin hizmetinde olmuştur.

HA TROÇKİ, HAAA MANDEL: AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE!

Anti-komünist Troçkizmin değişik bir varyantını savunan Elif Çağlı’nın aşağıdaki sözlerini birlikte okuyalım:
“Uluslararası burjuvazinin SSCB’de kapitalizmin restorasyonunun fiilen başarıldığını kabul ettiği bir dönemde, Mandel Sovyetlerde türeyen antikomünist basının gözdesi haline geldi. Yüzsüzlüğü Gorbaçov’un Troçkist tezlere geri dönen büyük bir devrimci olduğunu iddia etme derecesine kadar vardırdı. Mandel bununla da yetinmedi, ona göre ‘şimdi dünyadaki bütün komünistler kimlerin gerçek devrimci ve kimlerin gerçek karşı-devrimci olduğunu daha iyi anlıyordu.’ Troçki, Troçkistler, Gorbaçov ve Gorbaçovcular devrim cephesini oluşturuyordu, bunun karşısında Stalin’in ve Stalinciler karşı devrim cephesi yer alıyordu. Mandel Managua’da [Nikaragua’nın başkenti], Stalin’in ‘şiddetli bir karşı-devrimi’ temsil ettiğini söyledi.
İşte Mandel’in Temps Nouveaux dergisine verdiği demeç:
“Temps Nouveaux: Mikhail Gorbaçov, perestroyka’nın hakiki bir yeni devrim olduğun ilan ediyor değil mi?
Ernest Mandel: Evet, bunu özellikle vurguluyor o, ve bu daha da iyi. Bizim hareketimiz aynı tezi 55 yıldır savunuyor, bu yüzden karşı-devrimci olarak damgalanıyorduk. Bugün her şey, SSCB’de, içinde gerçek karşı-devrimcilerin de gerçek devrimcilerin de bulunduğu uluslar arası komünist hareketin bir partisinin içinde daha açık anlaşılıyor.’

1989 başında Mandel Yeltsin’i işçilerin temsilcisi, SSCB’nin politik olarak bilinçli kesiminin fikirlerini ifade eden demokrasi adamı olarak sundu!
"Gorbaçev üzerine kitabında şöyle yazar: ‘Yeltsin’in SBKP yöneticiliğinden el çektirilmesi (11 Kasım 1987) SSCB’deki demokratikleşme sürecinde atılmış ağır bir geri adımdır.’ ‘Yeltsin bugün Sovyet işçileri arasında en popüler politik kişilik durumundadır… On binlerce “Yeltsin’i Geri Getirin!’ yazılı rozetler bir anda üretildi. Bütün bunlar 1986-1988 arasında kazanılan demokratik özgürlükleri korumaya kararlı politik olarak bilinçli bir toplum kesiminin iradesine işaret ediyor.’
Hızını alamayan Mandel devam eder:
3 Nisan 1989’da Mandel ‘daha radikal ve daha kitlesel bir solun ortaya çıkışını’ selamlıyordu. ‘Yeltsin ve Saharov’un platformundan üç ilerici güç çizgisi çıkıyor: bürokrasinin ayrıcalıklarına karşı; eşitlikten yana; çok partili bir sistemden yana.’ ‘’

1989 başında Mandel Yeltsin’i işçilerin temsilcisi, SSCB’nin politik olarak bilinçli kesiminin fikirlerini ifade eden demokrasi adamı olarak sundu!’’

Çağlı’sı da dahil olmak üzere hepsi Troçkizmin savunucuları. Hepsi de ‘’Stalinizmin çöküşü’’ adına ‘’Gorbaçov devrimi’’ni büyük bir sevinçle karşıladılar. Hepsi de bu gelişmenin Troçki’yi, teorisini, kendilerini doğruladığını yüksek sesle ilan ettiler. Hep birlikte, ‘’Kahrolsun Stalinizm!’’ bayrağı altında dünya burjuvazisine hizmet etmeye devam ediyorlar.

Troçkizm sayısız hizibe bölünmüş durumda. Aralarında amansız bir rekabet var. Daha da önemlisi Troçkizmin karşı-devrimci, Batı emperyalizmi güdümlü gerçeğinin daha çarpıcı açığa çıkmasıyla bir kısım Troçkist yeni manevralara başvurmanın gereğini gördü. ‘’İşte gördünüz, biz kazandık!’’ diye haykırırken, yeni sürecin altında kaldılar. Troçkist hareket kendi içerisinde ideolojik olarak çözülmeye başladı. Krize sürüklenen Troçkist hareket yeni ayrışmalarla karşı karşıya kaldı. Durumu kurtarmak gerekiyordu. Alkışladıkları Gorbaçovculukla, Yeltsincilikle vs. aralarına sözde sınır çekme taktiği böyle gündemleşti. Kendi karşı-devrimci çıkmazları, onların bir kısmını yeni manevralarla Troçki ve Troçkizmi kurtarmaya yöneltti. Mesele bundan ibarettir. Onlar hep birlikte Stalin ve ‘’Stalinizm’’ düşmanlığına devam etmektedir. Sayısız kliklere parçalanmış olsalar da, ‘’Bolşevik-Leninist’’, ‘’enternasyonalist’’, ‘’Devrimci Marksist’’, ‘’sürekli devrim’’ demagojisinin şemsiyesi altında kendilerini gizlemeye çalışımaktadırlar. Troçki ‘’Stalinizm’’in öldürdüğü ‘’son Bolşevik’’ palavrası sürdürülüyor. Bu hikayenin özü ve özeti de bundan ibarettir. Keskin sol çığırtkanlık dün olduğu gibi bugün de Troçkist sahtekarlığın suratındaki maske olmaya devam ediyor ama çok daha ilkel ve kaba olarak.

IV Enternasyonal’in Troçkist önderi Mandel, 1946 yılında şunları yazıyor:

‘’Alman baskı aygıtı çöktüğünde ve farklı Avrupa ülkelerinin kitleleri şiddetle siyasi arenaya atıldığında, burjuvazi kendini çok tehlikeli bir durumda buldu. Eski baskı aygıtı artık yoktu. Sadece embriyonik kısımlar kaldı. Faşist örgütler süpürüldü. Faşizmle şu ya da bu şekilde uzlaşmaya varan unsurlar - generaller, polis, yüksek görevliler, sanayiciler, bankacılar, politikacılar - sadece sosyal konumları için değil, yaşamları için de titredi. Eski, geleneksel burjuva partileri ortadan kaybolmuş ya da tam bir çözülme halindeydi. Açıktır ki, bu koşullar altında, burjuvazinin başlangıçtaki konumu savunmacı bir konum olmalıydı.

Burjuvazi, kitlelerin inisiyatifini önce kanalize etmek, sonra durdurmak ve ezmek için iki önemli kozu elinde tuttu: Anglo-Amerikan askeri güçleri ve proletaryanın oportünist liderleri, Stalinistler ve Reformistler. Burjuvazi, bazen birini, bazen diğerini kullanarak, siyaset sahnesinde kazanmaya ve geçici olarak ‘düzen’i yeniden kurmaya çalıştı.’’ (Avrupa Devriminin Sorunları (Nisan 1946) Dördüncü Enternasyonal'den , Cilt 7 No.9 , Eylül 1946, s.271-276 . Marksistlerin İnternet Arşivi)

Dikkat edin, yıl 1946. ‘’Stalinizm’’ faşist kampı ezmiş. Başkomutan Stalin önderliğindeki Kızıl Ordu Faşizmin burçlarına kızıl bayrağı çoktan dikmiş. Mandel’in ilk paragrafta anlattığı olgular Stalin’in Alman sermayesine ve devletine indirdiği yumruğun eseri. Ama Leninizm, proletarya diktatörlüğü, sosyalizmin (‘’Stalinizm’’ dediği şey) sınıf bilinçli düşmanı olan Mandel hala ‘’Stalinizm’’i suçlamaya, demagojik ve manipülatif saldırılarına devam ediyor. Dünyada yer yerinden oynamış, bunun da başlıca etmeni Stalin önderliğindeki SSCB. Dünyada Stalin, SSCB sempatisi fırtınası esiyor. Emperyalistler, faşizmin kalıntıları yerkürenin dört bir yanında esen ‘’Stalinizm’’, devrim fırtınasının etkisini kırmak için karşı saldırıya geçmiş; emperyalist iftiralar gırla gidiyor. Peki Mandel ve IV Enternasyonal ne yapıyor? Emperyalizmin ‘’Soğuk savaş’’ stratejisinin ve taktiğinin gereğini yerine getiriyor. Stalin’i, ‘’Stalinizm’’i Avrupa burjuvazisini kurtaran, Avrupa devrimini engelleyen başlıca kuvvet ilan ediyor.

Stalin tanrı değildi ki bir çırpıda Avrupa’yı vs. kurtarsın. O dönem de Troçkistler, oportünist liderler, sosyal demokratlar, emperyalistler, faşizmin kalıntıları el birliğiyle emperyalist kapitalizmi, Avrupa burjuvazisini, Alman tekellerini kurtarmaya, yeni devrimci atılımlara karşı aynı birleşik cephede olarak savaşmaktaydılar. O tarihsel koşullarda Stalin ve SSCB yapılabileceklerin azamisini yapmıştır; gerisi boş laf ya da karşı-devrimci propagandadan ibarettir.

Kurtuluş’tan günümüze kadar olan olayların gidişatını’’ anlatan Mandel, ‘’şu resmi elde ederiz:’’ diyerek şunları yazar:

‘’’Kurtuluş’tan sonraki gün burjuvazinin gerçek kurtarıcıları olarak görünen Stalinistler, bugün sağ basında şiddetle saldırıya uğruyor. Yalnızca eskimiş formüllerin yeniden ortaya çıktığı görülmüyor: ‘komünist tehlike’ ve ‘Rus tehdidi.’ ” (Agm., iba.)

Kapitalizmi ve burjuvaziyi kesintisiz sosyalist inşa sürecinde yok eden, dünya çapında faşist kampı ezen, Orta Avrupa ve Balkanlar’da demokratik ve sosyalist devrimleri zafere taşıyan Stalin ve SSCB. Fakat Troçkistlerimiz ‘’Stalinizm’’i Avrupa burjuvazisinin kurtarıcıları olarak lanse ediyor.

Emperyalist dünya Amerikan emperyalizminin önderliğinde, Hitler artıklarını da seferber ederek komünizme, SSCB’ye, Stalin’e, dünya proleter devrimine saldırıyor, bay Mandel ve Troçkistler de tek amaçları doğrultusunda SSCB’yi ve önderine saldırıyor, yok etmek istiyor.

Bu tablo bize neyi anlatmaktadır acaba?!

Tek şeyi, Stalin ve SSCB’nin değil, Troçkizmin dünya burjuvazisiyle işbirlikçisi olduğunu!

Emperyalist devletlerin SSCB’ye, Stalin’e karşı anti-komünist saldırı dalgasının başlatıldığı ve geliştirildiği bir tarih kesitinde, ‘’Tüm dünyada Stalinist hareketin gücündeki yadsınamaz artış’’ yaşadığını saptayan Mandel, Nisan 1947’de, ‘’Stalinizm-Nasıl Anlaşılır ve Onunla Nasıl Savaşılır’’ (Dördüncü Enternasyonal'den , Cilt 8 No.5 , Mayıs 1947, s.136-144, Marksistlerin İnternet Arşivi ) başlıklı yazısını yayınlar.

Evet, bir yanda emperyalizm ‘’Stalinizm-Nasıl Anlaşılır ve Onunla Nasıl Savaşılır’’ sorusuna yanıt verirken, diğer yanda Mandel ve IV. Enternasyonal ‘’Stalinizm-Nasıl Anlaşılır ve Onunla Nasıl Savaşılır’’’ sorusuna yanıt verir. Ortak düşmanları ‘’Stalinizm’’! Ve onlar bu birleşik karşı-devrimci savaşı hep birlikte verdiler; her bir taraf yaptıkları iş bölümü çerçevesinde ortak düşmana vurmak için görevlerini yerine getirmekteydi.

Faşizmi ezen Stalin ve SSCB’nin zaferi, sosyalizmin kapitalizm karşısında ortaya çıkan üstünlüğü, dünya çapında gelişen ‘’Stalinist hareket’’, sınıfların, burjuva devletlerin yeni koşullarda ortaya çıkan yeniden yapılanması... Ve bu tarihsel dönemeçte ‘’Stalinizm’’ düşmanlığı ile bilinen Troçkizmin krizi, gerileyip parçalanması...

İşte bu koşullarda Mandel,‘’Tüm dünyada Stalinist hareketin gücündeki yadsınamaz artış, Enternasyonalimizin çevresinde iki farklı ve eşit derecede feci tepkiye yol açtı.’’ saptamasını yapar ve eleştirir.  Konu bağlamında yaptığı analiz Troçkizmi anlamak bağlamında önemlidir. Unutmayalım yıl 1947, anti-komünizm dünya çapından özel olarak örgütlenip geliştiriliyor. O, şöyle yazıyor:

‘’Pratikte böyle bir ‘uyarlama’, hareketimizi yalnızca Stalinist tehlikeye karşı daha savunmasız kılmakla kalmaz, aynı zamanda kitlelerin gözünde onu tüm varoluş nedenlerinden yoksun bırakır. Devrimci öncünün görevi yalnızca Stalinist liderlerin dostane eleştirisinden ibaretse, kitleler Dördüncü Enternasyonal'in siyasi arenada ayrı bir hareket olarak var olması için hiçbir neden görmeyecektir.’’

Bu analiz, Troçkizmin misyonunu ortaya koyar: Her koşulda ‘’anti-Stalinizm’’ Troçki’nin, Troçkizmin, Troçkist akımların varlık koşuludur. ‘’Stalinizm’’ baş düşmandır; emperyalizmin de politikası bu. Troçkizm komünizm maskesiyle, emperyalizm ise burjuva açık saldırısıyla bunu yapmaktadır. Emperyalizm için de Troçkizm için de baş düşman ‘’Stalinizm’’. Ne olursa olsun ‘’Stalinizm’’ (SSCB, sosyalist kamp, uluslararası proleter devrim, proletarya enternasyonalizmi!) yok edilmelidir... Emperyalizm ve Troçkizm dünya devriminin ortak mezar kazıcısıdır. Bu misyonu yerine getirmeye devam edeceklerdir. Troçkizm de her bir dönemin gereğine göre ‘’Stalinizm’’ düşmanlığını yeniden ve yeniden üretecek; çünkü bu, onların burjuvazi adına üstlendiği ‘’sürekli devrim’’dir.

Mandel’in şu sınırsız burjuva kin dolu sözlerini birlikte okuyalım:

‘’Öte yandan Stalinist liderler, insan yaşamının hiçbir değeri olmayan bir grup vicdansız maceracı olan Kremlin elçilerinin tamamen yozlaşmış kliği tarafından eğitilmiştir. Bolşevizm'den miras aldıkları tek şey sahte pasaportlar üretme yetenekleridir. Reformist politika, insan yakma fırınları ve atom bombaları çağında dayanılmaz bir anakronizm olarak görünse de, Stalinist politika, kapitalizmin çürüme çağının karakteristiği olan uygarlığımızdaki tüm bu çürüme unsurlarını birleştiriyor. Stalinist liderlerin psikolojisi, reformist bürokratlarınkinden çok faşist liderlerin psikolojisine yakındır. Ve Stalinist bürokratların gaddarlıklarını ve tam vicdansızlıklarını yalnızca kendi ayrıcalıklarını savunmak için kullandıklarını söylemeye gerek yok...’’ (Agy.)

Stalin önderliğinde SSCB ve Uluslararası komünist hareket faşizmi eziyor. Ortaya bir demokratik ve sosyalist kamp çıkıyor. Dünya devrim dalgası ayağa kalkıyor. Emperyalizm ve Troçkizm ‘’Kahrolsun Stalinizm!’’ sloganı ile anti-komünizm kampanyasını geliştirip derinleştiriyor. Emperyalizm ve dünya sermayesi dünya çapında kazanılmış ve kazanılacak zaferleri ve kazanımları ortadan kaldırmak ve önlemek için nükleere savaş hazırlığı yapıyor. SSCB, emperyalizme, faşizmin kalıntılarına karşı anti-faşist, anti-emperyalist dünya barışı için mücadeleyi yükseltiyor, II. Dünya Savaşı’nın korkunç yıkımından insan kaybından henüz yeni çıkmış dünya proletaryası ve halkları emperyalizme ve emperyalist yeni savaş saldırganlığına karşı ayağa kalkıyor ama Troçkist propagandaya göre Stalin, ‘’Stalinizm’’, ‘’ Stalinist politika, kapitalizmin çürüme çağının karakteristiği olan uygarlığımızdaki tüm bu çürüme unsurlarını birleştiriyor.’’ ‘’Stalinist liderlerin psikolojisi, reformist bürokratlarınkinden çok faşist liderlerin psikolojisine yakındır.’’

Bu ‘’analiz’’ ve ideolojik saldırı, psikolojik harekat Mandellerin, IV. Enternasyonal’in, Troçkizmin karşı devrimci karakterini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Onlar liderleri Troçki’nin yolunda yürüyor. Sözde ‘’kapitalizm’’e karşı mücadele eden Troçkizmin sınır tanımaz iki yüzlülüğüdür bu. Dün SSCB’de devrilmiş gericilikle, NEPMAN’larla, kulak sınıfıyla, Hitler başta olmak üzere faşist kampla, İngiliz emperyalizmiyle işbirliği yaparak sosyalizmi yıkmaya çalışan Troçki ve Troçkizm, o gün de Amerikan ve İngiliz emperyalizmi ve Avrupa burjuvazisinin birlikçisi olarak ‘’Stalinizm faşizmdir’’ propagandasını yapmaya devam etmekteydiler, tıpkı bugün olduğu gibi. Troçkizm anti-komünizmdir. Dünya burjuvazisinin dünya proleter devrimine karşı uzantısı olan anti-komünist bir araçtır.

Dünya burjuvazisi, emperyalist dünya sistemi, dünya savaşı henüz devam ederken ve özellikle de savaşın hemen ertesinde, ‘’Stalinizm’’in etkisini proletarya ve halklar içerisinde kırmak için sayısız yalanla, araçla saldırıya geçer. Mandel de şunları yazar:

‘’Stalinizme karşı mücadele edebi bir alıştırma değildir; Stalinizmin kitleler üzerindeki etkisini kırmak için verilen bir mücadeledir.’’

Dün, Hitler faşizmini, faşist kampı yenmek için, öncelikle (zorunlu ön koşul!) Stalin’i, ‘’Stalinizm’’i, Komintern’i yıkmak gerekir diyen Troçki ve Troçkizm, bu seferde, Avrupa devriminin zaferi, dünya devriminin zaferi için ilk zorunlu temel koşul ‘’Stalinizm’’i, Uluslararası Stalinist hareketi ve komünist partileri yıkmak gerekir demektedir.

Emperyalizm, faşizm, sosyal demokrasi ile Troçkizmin işbirliğinin bundan iyi kanıtı mı olur!

Tıpkı Troçki gibi, devrimci terminolojinin arkasına gizlenerek anti-komünist karakterini örtülemeye çalışan Mandel, yazmaya devam eder:

‘’Stalinizme karşı mücadelenin en yakıcı görevi, asla kesintiye uğramayan görevi, Stalinizmin işçi hareketine soktuğu zehire karşı uzlaşmaz ideolojik mücadeledir. Bugünkü olayların ışığında, Leninizmin ve işçi demokrasisinin temel ilkelerinin sabırlı ve zekice yeniden tasdik edilmesi, emekçi kitleleri, Stalinist rejimin uyguladığı şovenizmin, reformizmin ve toplumsal işbirlikçiliğin tüm pis buharlarından kademeli olarak temizlemeyi mümkün kılacaktır. Her şeyden önce, Stalinistlerin mümkün olan her yerde örgütledikleri sosyalist ideallerin yozlaşmış fahişeliğine karşı Bolşevizm geleneğini ve pratiğini tutarlı bir şekilde ortaya koymalıyız. Sadece tampon ülkelerde (devrimleri zafere erişmiş ülkeler kastediliyor,bn.) değil, aynı zamanda komuta kollarını ele geçirdikleri ‘Batı’nın sendikalarında ve kitle örgütlerinde de. Tampon ülkelerdeki insanlara karşı Stalinizmin tüm suçlarını aralıksız ve çekincesiz olarak kınamalı, kitlelerin bu ülkelerdeki ‘kapitalizmin yıkımı’ ve ‘sosyalizm’ hakkındaki tüm yanılsamalarını sistematik olarak yıkmalıyız. Bu görev, Sosyal Demokrasiye karşı mücadelede parlamenter yanılsamalara karşı mücadele kadar temeldir - çünkü gerçekten Rusya'nın ‘sosyalist’ olduğunu ve Stalinistlerin Yugoslavya'da kapitalizmi ortadan kaldırdığını düşünen hiçbir işçi Stalinist örgütleri terk etmeyecektir.’’

‘’Bu temel gerçekleri tekrarlamak daha da gereklidir, çünkü hareketimizin çevresinde, sürekli olarak Stalinist liderlerin her türlü ‘keskin’ nitelemesinden kaçınma ve tampon ülkelerde Stalinizmin suçlarının çoğunu sessizce geçiştirme eğilimi vardır.’’

‘’Stalinizme karşı mücadele bir tür özel görev, programımızın bir eki değildir. Stalinizme karşı en etkili mücadele partimizin inşası, Enternasyonalimizin güçlendirilmesidir! Bu, bütün bir tarihsel dönem gerektirecektir, çünkü nihayet kitlelerin güvenini kazanmak için bütün bir tarihsel dönem gerekli olacaktır; ama bu dönemin çoktan başladığına derinden inanıyoruz.

Bu anlamda, insanlığın geleceğini belirleyecek iki süreç arasında bir yarış yaşanıyor: dünya burjuvazisinin yeniden gruplandırılması ve proletaryanın yeniden gruplandırılması. “İşçi sınıfı” liderlerinin peş peşe teslim olmalarına ve devrimci yükselişin ilk aşamasının tasfiyesine rağmen, burjuvazi hâlâ acil sorunlarının çözümünden çok uzaktır: sisteminde çatlaklar ve savaştan sonra yolu boyunca yığılmış kalıntılar. Ancak bu sorunların geçici olarak çözülmesi bile, burjuvazinin yalnızca işçilerin yaşam standartlarına şiddetli bir saldırısını değil, aynı zamanda işçi hareketinde bir güç faktörü olarak Stalinizmin ortadan kaldırılmasını da gerektirir.

Proletarya, eğer kapitalizme karşı saldırıya geri dönecekse -ve bu olmadan onun acil sorunlarının hiçbiri çözülemez- her şeyden önce, kendi başına dikilmiş olan Stalinist makinelerin ataletini ve baskısını yenmek zorundadır. Stalinizmin emperyalizm tarafından tasfiyesi , tüm işçi hareketinin enkaza gömülmesi tehlikesini de beraberinde getirecektir; proletaryanın , kendisini aşağı çeken Stalinizmin yükünün üstesinden gelmedeki başarısızlığı, onun yenilgisini kaçınılmaz kılacaktır. Dördüncü Enternasyonal'in karşı karşıya olduğu tarihsel görev, Stalinizmin işçi sınıfı tarafından devrilmesinde önderlik etmektir. ve böylece işçi hareketinin emperyalizm tarafından ezilmesini önlemek.’’ Agy., iba.)

Anti-Stalinizm bizim tarihsel varoluşumuzdur diyor Mandel. ‘’Stalinizm’’ yok edilmelidir. Bu görev bizimdir, emperyalistler bu zorlu görevi başaramaz, işi onlara bırakmadan ‘’Stalinizm’’in defterini biz dürmeliyiz diyor. Proletarya ve kitleler nezdinde, ‘’Stalinizm’’i yok etmeliyiz. Nerede ‘’Stalinizm’’ varsa, nerede ‘’Stalinizm’’ etkili oluyorsa, nerede ‘’Stalinizm’’in etkili olması olasıysa orada Bolşevizme, SSCB’ye, onun tarihi başarı ve kazanımlarına karşı en önde biz saldırmalı ve yok etmeliyiz diyor. Ve buna da ‘’Leninizm’’, ‘’antikapitalizm’’, ‘’emperyalizme karşı mücadele vs. diyor.

‘’SSCB’nin uyduları’’ diye saldırdığı ülkelerde ‘’Stalinizm’’in suçlarını teşhir etmeliyiz diyor.

Peki bu suçlar nedir?

Biz açıklayalım:

Hitler faşizminin ezilmesi. Bu ülkelerdeki faşist diktatörlüklerin, faşist çetelerin ezilmesi. Büyük burjuvazi ve büyük toprak sahiplerinin devrimci şiddete dayalı mülksüzleştirilmesi. Faşizmle işbirliği içinde olan, faşizmin ve yıkılan egemen sınıfların kirli savaş aleti olarak Troçkistlerin tasfiyesi. Bu ülkelerde kesintisiz devrimin gelişim seyrinde, ulusal kurtuluşçu anti-faşist devrimlerin zaferinden sosyalizme doğru gidilirken burjuvazinin yok edilmesi yönelimi. Egemen sınıfların, faşist çetelerin, suç ortaklarının cezalandırılması...

Bu ‘’suçları’’ işleyenler belli: SSCB, Kızıl Ordu, ‘’uydu ülkeler’’deki komünist partiler, bu ülkelerin proletaryası ve halkları.

İşte size ‘’Stalinizm’’in suçları ve günahları! Doğal olarak ne emperyalizm, ne faşizm, ne de devrilmiş gericilikler ‘’Stalinizm’’in bu günahlarını af etmeyeceklerdi, tıpkı Troçkistler gibi. Mandel bundan dolayı da kudurganca saldırıyor.

Troçkizmin anti-komünist, anti-devrimci aşağılık karakterini bundan daha iyi gösteren ne var acaba?! Ya da en çarpıcı olgulardan biri de yukarıdaki gerçekler değil mi!!!

Bu Troçkist politikanın emperyalist burjuvazinin politikası olduğu açık değil mi? Troçkizm, SSCB’yi, doğan sosyalist kampı yok etmeyi başlıca görevi olarak ortaya koyuyor. Hedef burjuvazi değil, ‘’Stalinizm!’’. Hedef devrilmiş gericilikle, devrilmiş faşizmin kuvvetleriyle ve dünya emperyalizminin örgütlü girişimiyle emperyalizm ve kapitalizmden kopan, SSCB ile aynı bloka katılan ülkeleri yıkmak.

Troçkizmin faşizm ve emperyalizmle, devrilen gericiliklerle işbirliğinin daha iyi kanıtı olabilir mi!

Bu teori ve pratiği de ‘’Bolşevizm’’, ‘’enternasyonalizm’’ deniyor! Troçkizmin ‘’Bolşevizm’’i, ‘’enternasyonalizm’’i, ‘’sürekli devrim’’i budur işte. Hem deveye binip hem de çalı arkasına gizlenilemez.

Troçki, IV. Enternasyonal, Mandeller dünya savaşından ‘’Stalinizm’’in, SSCB’nin yenilerek çıkacağının propagandasını ısrarla yapmaktaydılar ama kazanan emperyalizm ve Troçkizm değil, Stalin, SSCB, Kızıl Ordu, dünya proleter devrimi oldu. Troçkist, faşist, emperyalist propaganda ve saldırgan politikalar, hayaller hep birlikte tarihin asla unutulmaz yenilgisine tanık oldu. Bugün de onlar bu kuyruk acısının intikamını alıyorlar hep birlikte.

Anti-komünist, sosyal demokrat, Menşevik, II. Enternasyonalci Troçkizm budur.

Yukarıda kısaca da olsa işaret ettiğimiz gerçekler Troçkizmin karakterini sergilemektedir. Troçkizmi ‘’21. yüzyılın Marksizmi’’ ilan edenlerin gerçeğini görmek bakımından bu hatırlatmalar gerekliydi. Perinçek’in ‘’Stalin’den Gorbaçov’a’’ kitabında Troçki’yi aklaması, devrimci ilan etmesi vb. rastlantı değildi... Türkiye’de de bu yolda yürüyenler epeyce var...

NEDEN STALİN DEĞİL DE ‘’STALİNİZM’’E KARŞI OLAN EĞİLİMLER DESTEKLENDİ?

‘’Hedefimiz, sapmış komünist hareketleri desteklemektir’’, ‘’ iktidarı dışardan bakıldığında Sovyet iktidarını kabule en yakın duran siyasi  eğilime kazandırmaya çalışmalı’’

Bu sözler ve analiz bize değil, Amerikan devletine aittir. Bu analiz, Ekim Devrimi’nden başlayarak gelen süreçte emperyalizmin SSCB’ye, SSCB içine oynama stratejik ve taktiksel yönelimini ve psikolojik harekatını iyi özetlemektedir. SSCB tarihi deneyimleri değerlendirilirken düşünmek gerekir: Acaba Bolşevik Parti içerisinde emperyalizm tarafından desteklenen ‘’komünist hareketler’’i kimler oluşturmuştu?

‘’İktidarı dışarıdan bakıldığında Sovyet iktidarını kabule en yakın duran siyasi  eğilime kazandırmak’’ için hangi eğilimler uygundu?

Madem SSCB tarihi üzerinde duruluyor, o halde bu olgunun da incelenmesi ve ortaya koyulması gerekiyor. Bu ‘’eğilim’’in Stalin ve ‘’Stalinizm’’ olmadığı kesin. Çünkü biliyoruz ki emperyalizm ve gericilik her vakit azgın bir ‘’Stalinizm’’ düşmanı olagelmiştir. Peki Troçki, Zinovyev, Buharin, Tito, Kruşçev, Avro-Komünizm, Gorbaçov, Yeltsin için de bu geçerli mi?! Olmadığını sağır sultan bile bilir. Aksine ‘’Stalinizm’’e karşı mücadelede bu adlar ve temsil ettikleri teoriler, siyasal çizgiler emperyalizm tarafından hep desteklenmiş, teşvik edilmiştir. Troçki’nin iftira ve çarpıtmaları da her zaman emperyalist propagandanın en etkili silahlarından biri olagelmiştir.

O halde bir kez daha soralım ve üzerinde kafa yoralım; ‘’Stalinizm’’ düşmanlığı yapan ideolojik ve siyasal akımlar, liderler neden sempatiyle karşılanıp alkışlanıyordu, evet neden!!! Stalin değil de Troçki neden yüceltiliyordu emperyalizm ve istihbarat örgütleri tarafından, evet neden!!!

Geçiyoruz ve devam ediyoruz.

Her önüne gelen SSCB tarihini kendince yazıyor. Her önüne gelen Stalin’i ‘’paşa keyfi’’nce yazıyor. Kruşçev de, Brejnev de, Gorbaçov, Yeltsin ve Putin de öyle yapmıştı. Her önüne gelen 30’lu yılları kendince ‘’analiz’’ ediyor. Bu isimler vb’lerini birleştiren şey, ‘’Stalinizm’’ düşmanlığıdır. Bu tesadüf olabilir mi!

Troçki de Bolşevik Parti’yi, Lenin’i, 1917 Ekim Devrimini ve sonrasını kendince yazıyor. Ona göre Ekim Devrimi onun eseridir. Ona göre Lenin, Ekim öngününde Troçki’nin haklılığını anlayarak Troçkizmi benimsemiştir. Ona göre SSCB tarihini belirleyen çağların aşılmaz dahisi Troçki’dir. Ona göre tarihi yapan ve yazan odur ve daha neler neler...

Emperyalist propaganda aygıtı Troçki’yi hep Lenin’le birlikte anıyor. Troçki’yi, Lenin ile birlikte Ekim Devrimi’nin önderi ilan ediyor. Stalin’i, Lenin’e ihanet etmiş biri ve ‘’Stalinizm’’i Leninizm’e karşı ihanetin ideolojisi olarak sunuyor. Israrla, Lenin’in halefinin Troçki olduğunu ve şeytan Stalin’in Troçki’nin hakkını yiyerek tasfiye ettiğini ileri sürüyor. Ki bu propaganda Troçki’nin, Troçkizmin propagandasıdır. Açık ki, emperyalist ve Troçkist propaganda ortak bir sınıfsal temele, kapitalizm ve burjuvaziye dayanmaktadır. Troçkizmin anti-kapitalizmi Marksizm-Leninizm’e, SSCB’ye, Stalin’e karşı yürütülen anti-komünist propagandayı gizlemek içindir. Ekim Devrimi’nin zaferinden başlayarak gelen tarihsel süreçte dünya burjuvazisi ve devrilmiş gericilik (Kulaklar ve NEPMAN’lar dahil) daima Bolşevik Parti içerisindeki eğilimleri dikkatle izlemiş, proletarya diktatörlüğünü yıkmaya, yozlaştırmaya uygun eğilimleri destekleyerek teşvik etmiştir. Emperyalist dünyanın ‘’milli güvenlik’’ belgelerinde, politik stratejilerinde ve psikolojik harekatlarında bu olgu nettir. Bu perspektifle çalışan ‘’Batı’nın saygın üniversiteleri’’, ‘’saygın entelektüelleri’’, ‘’saygın Sovyetologları’’ konu hakkında çok sayıda inceleme yayınlamıştır. ‘’Soğuk Savaş’’ strateji ve saldırısı, SSCB etrafındaki kuşatmayı katmerleştirerek içeriden yozlaştırma, Batı emperyalizminin çıkarlarına en uygun eğilimleri destekleme, bağlaşma kurma ekseninde yükselmiştir. Aslında bu yöntem ve taktik sınıflar mücadelesi tarihinde sömürücü sınıfların halk hareketlerine ve rakip devletlere karşı da kullanılan yöntem ve taktiklerden birisi olmuştur. En yetkin düzeyine de Ekim Devrimi ve sosyalizmin kuruluşu ve zaferi sürecinde ulaşmıştır. Bu olgu, emperyalizmin gerek Lenin döneminde gerekse de Stalin döneminde Leninizm (‘’Stalinizm’’) düşmanı eğilimleri desteklemesinde, giderek bağlaşma kurmasında ifadesini bulmuştur. Troçkizm-Zinovyevcilik-Buharincilik-burjuva milliyetçilik ile ‘’Hedefimiz, sapmış komünist hareketleri desteklemektir’’, ‘’ iktidarı dışardan bakıldığında Sovyet iktidarını kabule en yakın duran siyasi  eğilime kazandırmaya çalışmalı’’ politikası izleyen emperyalizm ve faşizmle ortaklaşması, ortak bir blok oluşturarak Stalin önderliğindeki SSCB’yi tasfiye politikası/pratiği gayet anlaşılır bir tarihsel gerçektir. Bu olguyu, emperyalizmin bu politikasını, dünyanın başka ülkelerinde geçerli görmek ama sıra SSCB’ye, Uluslararası Komünist Harekete, eski sosyalist ülkelere gelince reddetmek, olan biteni ‘’Stalinizm’’in senaryoları, göstermelik mahkemeleri, komploları, tarih çarpıtıcılığı vs. olarak değerlendirmek tutarlılıktan da uzaktır. Devrilmiş gericiliğin, NEPMAN’ların, kulakların, faşist kampın, emperyalist devletlerin Stalin’i, Bolşevik partiyi, ‘’Stalinizm’’i değil de Troçkist-Buharinist eğilimleri, çizgileri, bloğu desteklemiş olması rastlantı olarak görülebilir mi!? Bu olgu bile Stalin önderliğindeki Leninist parti ve sosyalist devletin komünizm, Bolşevizm maskeli karşı-devrimci işbirlikçi bloğu hedef almasının ve tasfiye etmesinin doğru ve haklı olduğunu göstermektedir.


Lenin ve Troçki’yi özdeşleştirme kampanyası boşuna yapılmıyor. Leninizm’i vurmak için ‘’Stalinizm’’ propagandası kullanılıyor. Leninizm Troçkizm olarak sunuluyor. Lenin’e doğrudan saldırmak yerine Stalin öne çıkarılıyor ve SSCB’nin dev tarihsel başarı ve kazanımları, faşizmi ezmesini, küresel çapta devrim ve sosyalizm, ulusal kurtuluşçu devrimlerin zaferini ivmeleyen Stalin’den, sosyalist tarihten intikam alınıyor. Böylece Ekim Devrimi, Bolşevizm/Leninizm yedi kat yerin dibine gömülmek isteniyor. Marksizm-Leninizm’in, dev sosyalist inşa sürecinde, devasa kazanımlarla, dünya çapında yarattığı etkide somutlaşan kudreti, Stalin önderliğinde bir çağa damgasını bastığı için, sıra açıktan Leninizm’e gelinceye kadar, ‘’Stalinizm’’ hedef tahtasına yerleştirilmiştir. Stalin’in SSCB tarihinin kötü adamı, Troçki’nin ise iyi adamı olarak pazarlanması bu ideolojik, siyasal, tarihsel gerçeklerle bağlıdır.

‘’Komünizm’’, ‘’Bolşevizm’’ kılıklı anti-komünizm Bilimsel Komünizm’e/Bolşevizm’e/Leninizm’e, sosyalist inşa ve pratiğine karşı burjuvazinin en yetkin saldırı silahıdır. Tarihsel deneyim bu olguyu defalarca kanıtlamıştır.

"Troçki kıvırır, spekülasyon yapar, soldan olma pozu verir, ve sağa yardım için elinden gelen her şeyi yapar" diyen Lenin ne de haklı!

Troçki anti-Bolşevik saldırılarını Ekim Devrimi’nden önce olduğu gibi Ekim Devrimi’nin zaferinden sonra da sistematik devam etmiştir. O her iki tarihsel süreçte de Lenin’e, Leninizm’e, Lenin ve Stalin’e karşı savaşmıştır. Stalin hep Lenin’le birlikte ama Troçki hem Lenin’e, Leninizm’e, hem de Stalin’e, ‘’Stalinizm’’e karşı olmuştur. Ekim Devrimi’nin zaferinin ardından, daha Lenin yaşarken, parti içerisinde patlak veren mücadelelerde (sosyalist inşa sorununda, sanayileşme ve tarımda sosyalist dönüşüm, proletarya ve köylülüğün ittifakı sorunlarında, sendikalar sorununda, savaş ve barış sorununda, devrim ihracı sorununda, parti bütünlüğü ve disiplini sorunlarında) bu gerçeği görmekteyiz. O gün bu sorunlar proletarya diktatörlüğünün yaşayıp yaşamayacağı temel ve güncel sorunlarıyla bağlıdır. Eğer bu vb. sorunların çözümünde başta Troçki olmak üzere parti içi muhalefetin düşünceleri benimsenseydi, SSCB daha o aşamada yok olacaktı. Troçki çizgisi ve sözde ‘’devrimci’’ çözümlerinin tek sonucu SSCB’nin ölümü olacaktı. SSCB Troçkizme rağmen ayakta kaldı, tarihin dev bir belirleyicisi konumuna yükseldi; Troçki’ye ise SSCB’ye, Lenin ve Stalin’e karşı kirli savaş yürütmek, giderek burjuva karşı devrim saflarına geçerek kendi gerici çığırtkanlığının ve kirli savaşımının altında ezilmek kaldı. SSCB, ‘’Stalinizm’’, 30’lu yıllar değerlendirilirken de temel alınacak perspektif ve metedoloji şudur:

” Bir Marksist, bir durumu değerlendirmek için, olabilecek olandan değil, gerçek olandan hareket eder.“ ”Bir Marksist, sınıflar arası ilişkilerin tahlilinde gerçek zemini terk etmemelidir.” 

Troçki’yi de Stalin’i de eylemlerinin içeriğiyle değerlendirmek ve eylemlerinin hangi sınıfa dayandığı ve temsil ettiği kıstasıyla; parti içerisinde yürüyen keskin mücadeleleri ve güncel çözüm önerilerini o dönemin iç ve uluslararası sınıf ilişkilerinin diyalektik materyalist incelenmesiyle açıklamak gerekir. Bu perspektif ve yöntemin yerine geçirilecek pozitivist, ampirist, agnostik, pragmatist, subjektif idealizm gibi felsefelerle, burjuva hümanizmin bilim dışı perspektif ve yöntemleriyle sorun bilince çıkarılamaz.

Troçki histonik megaloman bir şahsiyet. Kendi hayranlığına batmış biri. Troçki demek, baştan aşağı kibir, gösteriş demektir. Kendi yanılmazlığına tapınan biri. Troçki'ye göre bütün sahne ışıkları kendi üzerinde olmalı. O, evrensel hakikat ve akıldır. Troçki aynı zamanda bu karakterinin kurbanıdır. Tek kişi diktatörlüğü için yanıp tutuşan bir tip. Sosyalizm maskesi takmış militarist bir burjuva diktatörlük, bir polis devleti hedefiyle ve düşleriyle kendinden geçmiş biri. Onun sözde ''proleter demokrasi'' çığırtkanlığı iktidarı ele geçiremeyeceğini anladığı andan itibaren geliştirdiği, hizipçi ve gerici faaliyetlerini meşrulaştırma operasyonun adı, adi bir demagojiden ibarettir. Bu karakter dünyanın neresinde olursa olsun mide bulandırıcıdır. O, özelde kendi dogmalarının kurbanıdır. Sürekli devrim teorisi, parlak lafazanlığın eşliğinde son derece yavan, mekanik bir teori ama keskin devrimci çığırtkanlığın ardına gizlenerek etki yaratan ya da etki yaratmayı hedefleyen, proletaryaya değil, burjuvaziye, dünya kapitalizmine hizmet eden bir teoridir. Teorisyen olarak Troçki ve sözde ''zengin'' teorisi sınıf mücadelesinin gelişim seyrinde komünizm maskesi içerisinde dünya kapitalizminin savunucusu ve anti-komünist saldırı aleti haline dönüşmüştür.

Nikolay Krestinski bir Troçkist ve diplomat (1921-1922'de SB'nin Almanya Büyük Elçisi). Bir Alman ajanı. Son derece kurnaz bir hain. Troçki'nin sıkı-fıkı arkadaşı. O, Troçki'ye Stalin'e, partiye, devlete karşı açık ajitasyon yoluyla başarılı olmanın olanaklı olmadığını, politika değiştirerek, sessiz ve derinden her cephede aygıta sızmak gerektiğini söyler. Ki Troçki bunun farkında, Troçki ve sözde ''Bolşevik-Leninist muhalefet''/''Sol muhalefet'' temel bir politika değişikliklerine gider ve bir yanda kendi özgün Troçkist örgütünü inşa ederken, öte yandan da illegal-yasadışı çalışmalarını kendi gerçek politik kimlikliğini gizleyerek (entrizm taktiği) kaleyi içerden ele geçirme politikasına göre şekillendirir. Zinoyevlerle, daha sonra Buharinlerle bu politika üzerinde anlaşır. Buna bağlı olarak partiden atılanlar, pişmanlık gösterileri eşliğinde partiye başvurur, Troçkizmi ve kendi burjuva düşüncelerini mahkum ettiklerini açıklarlar; ki bu yöntem Troçkist-Zinovyevci-Buharinist liderlerin suçları her açığa çıkarılığında kullandığı yöntemdir; böylece partinin kazanma amaçlı politikası her seferinde istismar edilir. Yargılamalar sürecinde bu yöntem hakkında kapsamlı itiraflar yapılmıştır. İtiraflarda bulunan pekçok Troçkistten biri de Nikolay Krestinski'dir. Siz bakmayın Troçki'nin dışardan ''teslimiyetçiler'' üzerine keskin çığırtkanlığına; her biri, kendi koşullarında, kendi rolünü oynamaktadır sadece.


Burjuvazinin sınıf bilinçli anti-komünist savunucusu ve ''Buharin ve Bolşevik Devrimi''  biyografisinin yazarı Stephen F. Cohen'', Buharin nezdinde yukarıdaki gerçeği şöyle dile getirir;

Buharin, partinin ve ülkenin yeni bir belirsizlik dönemine, aynı zamanda Sovyet iç ve dış politikasında olası değişikliklere girdiği açıktı. Bu olaylara katılmak ve onları etkilemek için, o da, ülkenin gelecekteki rotası üzerinde sessiz bir mücadelenin yürütüleceği, Stalin'in geçmiş liderliğinin oybirliği ve eleştirel olmayan kabulü görünümüne bağlı kalmak zorundaydı.'' (Aktaran G. Furr )

Cohen, Buharinci programı ''Kruşçev'in habercisi olarak adlandırırken yanılmıyor''du. Troçkist ''Sol muhalefet''in ve ''sağ muhalefet''in üzerinde anlaşarak birleştiği program ''Leninizm'' adı altında Kruşçevlerin, Brejnevlerin, ardılı modern revizyonist şeflerin, Gorbaçovların devralarak geliştirip uyguladığı programdı.

I. Deutscher, Troçki'nin daha 1932'de mücadelesini verdiği, ''de-Stalinizasyon (Stalincilikten temizlenme) hareketi''ni(n) Kruşçevciler tarafından uygulandığını söylerken haklıydı. (Troçki, C. III, s. 205) Troçki iktidarı ele geçirememişti ama yeni tip karşı devrim (Kruşçevizm) Troçkilerin, Buharinlerin kızıl maskeli burjuva program, strateji, taktiklerinin özüne sahip çıkarak, ardılarıyla birlikte sosyalizmi tasfiye ettiler.

Dikkat edelim Troçki, Buharin, Tito, Kadar, Dubçek, Kruşçev, Brejnev, Gorbaçov, Yeltsin vb. kendilerini hep Leninist olarak lanse etmiş, sol gösterip sağ vurmuşlardır. Hepsi, (biçimsel olarak) ellerinde Leninizm bayrağını sallarken, ''Kahrolsun Stalinizm!'' sloganıyla gerici, karşı devrimci rollerini oynadılar. Bu gerçeği reddeden varsa, buyursun aksini kanıtlasın; nasılsa şu ''şeytanın büyüğü Stalinizm'' kimsenin eli kolunu bağlamış değil.

Peki ''Stalinizm''e karşı uzlaşmaz mücadele veren tüm bu isim ve akımlarla Troçki ve Troçkist hareket arasındaki sözde ''Bolşevik/Leninist'' sınır çizgisi nedir? Troçki, Troçkizm daima Buharin, Tito, Kadar, Dubçek, Kruşçev, Brejnev, Gorbaçov, Yeltsin gibilerle hep omuz omuza oldu. Bu figürleri hep destekledi, meşrulaştırmak için elinden geleni ardına koymadı. Çünkü bunların hepsi sosyalizm, Leninizm düşmanı, sosyalizmi yıkma, devrimci kazanımları yok etmeye çalışan kapitalist yolun temsilcileriydi. İç çelişkileri ise, her bir tarafın özgün çıkarları ve çatışmalarıyla sınırlıydı. Asıl misyonları uluslararası proleter devrime, sosyalizme ''Stalinizm'' adı altında saldırmaktı...

DEVAM EDECEK

(TROÇKİZM BALTASI, MAHİR SAYIN, SAVRAN... VI. BÖLÜM devam ediyor )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder