8 Nisan 2022 Cuma

TROÇKİ, TARİHSEL HAKLILIK VE ÖRDEK AVI

 

TROÇKİ, TARİHSEL HAKLILIK VE ÖRDEK AVI

(I. Deutscher)

''Kasım ayı içinde bütün Moskova heyecan içinde çalkalandığı sırada Troçki genel tartışmaya katılmadı. Hastalığı yüzünden susmak zorunda kaldı. Ekim ayının sonlarına doğru Moskova dışındaki bataklıklarda avlanırken sıtmaya tutulmuştu; bu yüzden bu önemli aylar içinde yataktan çıkamamış, ateşler içinde yanmıştı. ... Troçki Hayatım adlı eserinde söyle der: 'İnsan bir ihtilâli, ya da bir savaşı önceden kestirebilir, ama bir sonbahar günü çıkacağı yaban ördeği avının sonuçlarını göremez.' Bu önemli aşamada canlı sesini kullanamamış olması ve dinleyicilerine doğrudan doğruya seslenememesi elbetteki kendisi için büyük bir talihsizlikti.'' (I. Deutscher, C. II Silahsız Sosyalist, s. 131, iba.)

''Troçki, 18 Ocakta, kararı beklemeden, güneye doğru uzun bir yolculuğa çıktı. Üç gün sonra treni Tiflis'te durdu. Tren manevra yaparken Stalin'den şifreli bir telgraf geldi: Lenin ölmüştü. Troçki başından vurulmuşa döndü. Lenin'in doktorları, ve daha çok Troçki, Lenin'in kurtulacağını sanmışlardı, ölen liderin anısına güçlükle bir mesaj yazdırabildi ve yayımlanmak üzere gazetelere gönderdi : 'Lenin yok artık. Bu kelimeler kocaman bir kayanın denize yuvarlanışı gibi kafama iniyor.' En ufak bir umut kalmamıştı artık : Lenin dönmeyecek, Üçleri dağıtmayacak, Troçki'yi suçlayan kararları yırtmıyacaktı.

Troçki bir an Moskova'ya dönmeyi düşündü. Stalin'Ie temasa geçti, fikrini sordu. Stalin, ertesi gün yapılacak cenaze törenine yetişemiyeceği cevabını verdi, orada kalmasını, tedaviye devam etmesini tavsiye etti. Oysa Lenin'in cenazesi birkaç gün sonra, 27 Ocakta kaldırıldı. Stalin'in Troçki'yi inceden inceye düzenlenmiş cenaze töreninden uzakta tutmasının elbetteki bir nedeni vardı: törende Üçler bütün dünya karşısında Lenin'in halefleriymiş gibi görüneceklerdi. Troçki, ateşler içinde yana yana Şuhum adındaki deniz kenarı sayfiyesine doğru yoluna devam elti. Suhum'da yarı tropikal güneş altında, palmiyelerin, mimoza çiçeklerinin ve kamelyelerin arasında, sanatoryum balkonunda günlerce yapayalnız oturdu. Lenin ile olan garip kader birliğini, 1902 de Lenin'in kendisini karşılamasıyla başlayan dostluğunu, sonraki anlaşmazlıklarını, yeniden biraraya gelişlerini, ihtilâli birlikte yürüttükleri fırtınalı ve başarılı yılları düşündü. Hayatının başarılı kısmı Leniıı'le birlikte gömülüp gitmişti sanki.'' (Age., s. 146, iba.)

''Anlaşılan Troçki ancak delikanlı oğlundan gelen acı mektubu okuduktan sonra Moskova'ya dönmemekle büyük bir hata işlediğini anladı. Lenin'in tabutu önünden geçen kalabalıklar Politbüro üyelerinin tabut başında nöbet tuttuklarını görmüşler, Troçki'nin ise orada bulunmadığını farketmişlerdi. Törenin sembolik yanı hayallerini gıcıklamıştı; bu hava içinde Troçki'nin orada bulunmayışına şaşmışlardı. Bunun nedeni acaba, Üçlerin dediği gibi, kendisini büyük ölüden ayıran görüş farkları mıydı? 'Leninizm'den küçükburjuvaca sapma'sı mıydı?

Troçki'nin cenazede bulunmayışı Moskova'da dedikoduları ve söylentileri yalnız artırmakla kalmadı. Troçki'nin düşmanlarına da büyük alanlar açtı. Kremlin'de büyük bir faaliyet vardı; büyük kararlar alınıyordu. '' (s. 147)

''Hem kendisi için hem de parti için bu kadar önemli olan bir zamanda Troçki'nin uzakta kalmasının nedeni kısmen hasta olmasıydı. Ama asıl gücünü kesen şey siyasi havanın aleyhine dönmekte olduğunu hissetmesiydi. Havanın ne kadar ağır olduğunu biliyor, Marksist bir anlayışla bunu ölçmeye ve değerlendirmeye çalışıyordu'' (s. 149)

TROÇKİ FİKİRLERİNDEN DOLAYI MI ÖLDÜRÜLDÜ? (VIII)

Troçki'nin ve Deutscher'in iddialarının aksine, Lenin hiçbir zaman Troçki ile dost olmadı; gerek Ekim Devrimi'nden önce, gerekse de sonra. Bu propaganda Leninizm'in yerine Troçkizmi geçirmek isteyen Troçki'nin palavrasından ibarettir; tıpkı Lenin'in halefi bendim, bunu yalnızca ben ve Lenin biliyorduk ve Lenin bunu ilan edemeden öldü palavrasında olduğu gibi. (Troçki, Lenin'i Stalin öldürdü propagandasını yapan kişidir.)
Lenin 21 Ocak 1924’de öldü. Troçki cenaze törenine katılmadı. ‘’Hayatım’’ kitabında anlattığına göre, Troçki, ördek avına çıkmış ve hastalanmıştır.

Troçki, Lenin'in cenaze törenine bu vesileyle katılamadığını yazar. Oysa Troçki, hafif bir grip geçirmiş ve sahil sayfiye evinde dinlenmektedir. Üstelik, cenaze tarihinin ''şeytan Stalin'' ve ekibi tarafından kendisine yanlış(!) iletildiği yalanını da ekler yazdıklarına. Ama Deutscher'in yukarıda ifade ettiği gibi, ''Hem kendisi için hem de parti için bu kadar önemli olan bir zamanda Troçki'nin uzakta kalmasının nedeni kısmen hasta olmasıydı. Ama asıl gücünü kesen şey siyasi havanın aleyhine dönmekte olduğunu hissetmesiydi. Havanın ne kadar ağır olduğunu biliyor, Marksist bir anlayışla bunu ölçmeye ve değerlendirmeye çalışıyordu.'' Siz bakmayın Lenin'in ölümü haberini alınca ''şok'' geçirdiğini anlatan Troçki'ye. ''En ufak bir umut kalmamıştı artık: Lenin dönmeyecek, Üçleri dağıtmayacak, Troçki'yi suçlayan kararları yırtmıyacaktı.'' Troçki, bu sözlerden görüleceği gibi, ''halef'' kurgusunu inandırıcı kılmak için burjuva kurnazlığına başvurmaktadır. Sahtekarca Lenin'in Troçki'nin bir numaralı savunucusu/kankası ama ''Üçleri dağıtmaya'' hazırlanmış biri olarak lanse ediyor. Aslında bu sözler, Troçki'nin ne kadar güçsüz ve umutsuz olduğunu, iktidarı ele geçirmede ne kadar zayıf olduğunu haykırıyor.
Troçki, ''Hayatım'' kitabında, dünya proletaryası ve SSCB Lenin'in acı kaybı dolayısıyla yas tutarken, "Sukhum'da günlerce denize bakan balkonda yattım," "Ocak ayı olmasına rağmen güneş sıcak ve parlaktı... Deniz havasını içime çekerken, tarihsel haklılığımın verdiği güveni bütün varlığımla özümsüyordum..." Hayatım, s. 591) diye yazıyordu.

İşte Troçki budur!

Vurgulamak gerekir;

Troçki, parti önderliğinde örgütlenen özgür tartışmalar sürecinde tam bir yenilgiye uğratılıp teşhir ve tecrit edildikten sonra, önce partiden (1927) atılır, 1928 yılında Alma Ata’ya sürgüne gönderilir; uyarılara karşın ısrarla karşı-devrimci yeraltı faaliyetlerini sürdürmesi üzerine 1929 yılında SSCB’den kovulur.

O bu aşamadan sonra, Marksizm-Leninizm’e, sosyalizme ve proletarya diktatörlüğüne karşı, karşı-devrimci saldırılarını daha da sistemleştirir. Troçki, emperyalizm ve faşizmin güdümünde geliştirdiği bu karşı-devrimci kavgasını, “Stalinist bürokratik karşı-devrimci totaliter diktatörlüğü yıkmak” için bir “politik devrim” çizgisinde geliştirmeye devam eder.

Troçki ve Troçkizm, SSCB’de ve III. Enternasyonal’de ağır bir yenilgiye uğrayarak, teşhir olur. Marksizm-Leninizm, proletarya diktatörlüğü, parti ve Stalin karşısında peş peşe aldığı yenilgiler, megaloman Troçki’yi daha da kinlendirir. SSCB’den kovulan Troçki, “Muhalefetin herkesçe kabul edilmiş lideri olduğuna göre o da Lenin gibi eylemi yurtdışından yönetecekti. Muhalefet adına oldukça özgür şartlar altında konuşabilecek ve sesini uzaklara kadar duyurabilecek tek insandı.” (Isaac Deutscher, Troçki, Kovulan Sosyalist, s. 19, Ağaoğlu Yayınevi)

Troçki, klasik Marksizmin ve aynı zamanda Leninizmin meşru mirasçısı olarak ortaya çıkacaktı…Lenin’den başka hiç kimse bu konuda kendisi kadar otorite ile konuşamazdı. O bu otoriteyi hem kuramcı olmasından ve hem de bir devrimin zafer kazanmış komutanı olmasından alıyordu. Ve hiç kimse de bu konuda onun kadar zor durumda değildi, çünkü dört bir yanı amansız düşmanlarla sarılmıştı, ihtilalden çıkmış bir devletle mücadele ediyordu.” (Age., s. 22, iba.)

Nitekim “muhalefetin sürgündeki lideri” olarak, “Lenin gibi” sürgünde “Stalinist bürokratik diktatörlüğü”, SBKP (B)’yi, SSCB’yi, ihtilalden çıkmış sosyalist devleti yıkma mücadelesine girişir.  Yurtdışında, uluslararası burjuvazinin enerjik destek ve işbirliği ile SSCB’ye ve Stalin’e karşı azgın karşı-devrimci ve kirli savaşı daha üst düzeye çıkarır. Ama o, verdiği ağır zararlara karşın bu savaşımında da başarılı olamaz; çünkü “Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz!”. Yenilgi,  onun kaderi olmuştur. Teorisi, hep iktidarsızlık teorisi olarak kalmıştır. Dünya burjuvazisinin azgın desteğine karşın Troçkizmin tüm tarihi boyunca ciddi bir politik-pratik harekete dönüşememesinin nedeni de bu gerçekte yatmaktadır. Troçkizm, yaşamın yeşili karşısında solgun bir çiçek dahi olamamıştır. Fakat komünizm maskeli bir anti-komünizm olarak burjuvazinin elinde Bolşevizme, Ekim Devrimi’nin kazanımlarına, dünya proleter devrimine karşı azgın bir kirli saldırı aleti olarak daima kullanılmıştır ve kullanılmaktadır. Başlangıçta, küçük burjuva devrimci karaktere sahip olan Troçkizm, eşyanın doğası gereği,  sınıf mücadelesinin gelişim seyrine bağlı olarak, bir iç evrim geçirerek bu dönemini de geride bırakarak, sosyalizmi yıkma savaşımı içerisinde, devrilmiş gericiliğin ve uluslararası burjuvazinin saflarında savaşan tümüyle karşı devrimci bir akıma dönüşmüştür. Troçkist iftiraların her zaman için uluslararası sermayenin elinde en aşağılık saldırıların kullanışlı aracı olagelmesi de bunun ifadesidir.

Devam etmeden, illegal, yasadışı anti-Sovyetik, anti-Marksist-Leninist partilerini daha 1926 yılında kurmuş olan (dahası, bu oluşumun kökleri/oluşumu daha eskiye uzanıyordu) Troçkist-Zinovyevist muhalefetin sefil durumunu, itibarsızlığını sergileyen somut bir gerçeği yeniden hatırlatmak isteriz.

Sol Muhalefet” sürekli yenilgilerine karşın, sınırsız bir iki yüzlülükle Parti’yi yeni bir tartışmaya zorlar. Hikayesi bir yana, tartışma Ekim 1927’de, XV. Parti Kongresi’ne bağlı olarak gerçekleştirilir. Sonuç mu? Sonuç şudur:

Tartışmanın sonuçları Troçkistler ve Zinovyevciler bloku için acınacaktan da öte oldu; 724 000 Parti üyesi, Merkez Komitesi’nin politikası lehinde; 4 000 ya da yüzde 1’den daha az Parti üyesi de Troçkistler ve Zinovyevciler bloku lehinde oy kullandı. Parti düşmanı blok hezimete uğratıldı. Böylece Parti, ezici çoğunluğu itibariyle, blokun platformunu oybirliğiyle reddetti.

Yargısına, blok yandaşlarının bizzat başvurduğu Partinin açıkça ifade edilen iradesi buydu.” (Stalin, Eserler C. 15, s. 324)

Burada özel bir yoruma gerek olmadığı, sözde Lenin’in halefi Troçki’nin içler acısı hali açıktır. Okuyucunun bu tartışmanın tüm kamuoyu önünde özgürce yapıldığı gerçeğini unutmaması gerektiğini vurgulamak isteriz.

Troçkizm, 30’lu yıllarda, proletarya diktatörlüğüne karşı, daha çıplak formüle ettiği politik devrim stratejisi ile meydana çıkar. “Mücadelesinin ilk on yılı içinde Sol Muhalefet, Parti’ye karşı iktidarı ele geçirmek uğruna Parti’nin ideolojik olarak ele geçirilmesi programını terk etmedi. Sloganı: Devrim değil, reforumdu.” (Troçki, İhanete Uğrayan Devrim, s. 259). Ama o günler artık geride kalmıştı. Artık “Gelişme açıkça devrim yolunu göstermektedir.” “Ne olursa olsun bürokrasi ancak devrimci bir kuvvetle yerinden atılabilir. Ve her zamanki gibi saldırı ne denli yürekli, ne denli kararlı olursa, kurban o denli az olacaktır. Bunu hazırlamak ve olumlu tarihsel bir durumda kitlelerin başında yer almak: Dördüncü Enternasyonalin Sovyet seksiyonu’nun ödevi budur.” (Agk., s. 266) Zaten IV. Enternasyonal “Sovyet seksiyonu”, “Termidor bürokrasisine” karşı “illegal Bolşevik-Leninist partisi” aracılığıyla “onu devirmek” amacıyla savaşmaktadır.

Gerçekte bu karşı devrimci stratejinin temelleri, 20’li yılların ikinci yarısında atılmış, geliştirilerek pratikleştirilmeye çalışılmıştır. Daha o dönemde Stalin, haklı olarak, sosyalizme ve proletarya iktidarına karşı “Chamberlain’den Troçki’ye kadar uzanan bir tür birleşik cephe kurulmakta olduğunu vurgulamıştı. 30’lu yıllarda ise bu strateji açıkça ilan edilerek, uluslararası sermayenin açık desteğinde pratikleştirilmiştir. Bu bakımdan 30’lu yılların temel gerçeği, Hitler önderliğindeki faşist kamptan, İngiliz, ABD emperyalizmden Troçkizme kadar uzanan bir anti-Komintern paktın ortaya çıkarak SSCB’ye karşı savaşmasıdır. O’na göre, Stalinizm, bürokratik bir karşı-devrimdi. “Siyasal bakımdan atomize edilmiş bir toplum üzerinde yükselen, polis ve subay birliklerine dayan ve hiçbir biçimde denetime izin vermeyen Stalin rejimi, açıkça Bonapartizmin bir çeşitlemesidir; tarihte daha önce görülmemiş, yeni tip Bonapartizm.” (Troçki, İhanete Uğrayan Devrim, s. 258) Böylece proletarya iktidarını kaybetmiş ve Ekim Devrimi, Stalinist karşı-devrimci bürokratik diktatörlük eliyle boğazlanmış, Totaliter Stalinci diktatörlük rejimi kurulmuştur. ''Proletaryanın'' ve ''komünistler''in görevi, Stalinci diktatörlüğü “uygun tarihsel koşullarda”, ''proletaryanın ayaklanması'' ile yıkarak Troçkizmi iktidara getirmekti. Tersyüz edilmiş Menşevik Troçki’nin politik devrim teorisi buydu işte. Kuşkusuz ki Troçki’nin “uygun tarihsel koşullar” dediği şey, askeri faşist bir darbe, olmadı mı, Hitler’in ordusuyla SSCB’yi işgal etmesinden başka bir şey değildi; SSCB’de (ve dünya çapında) proletarya ve Sovyet halkından tecrit olmuş, beş paralık itibarı kalmamış Troçki ve Troçkizmin bu yollardan başka iktidarı ele geçirmesinin, ‘’politik devrim” yapmasının başka bir yolunun kalmadığını hepimiz biliyoruz. Nitekim tarihi tecrübe bu gerçeği çarpıcı bir şekilde kanıtlamıştır.

Okuyucuya tekrar hatırlatalım; ne demişti Troçki: ““Ne olursa olsun bürokrasi ancak devrimci bir kuvvetle yerinden atılabilir. Ve her zamanki gibi saldırı ne denli yürekli, ne denli kararlı olursa, kurban o denli az olacaktır. Bunu hazırlamak ve olumlu tarihsel bir durumda kitlelerin başında yer almak: Dördüncü Enternasyonalin Sovyet seksiyonu’nun ödevi budur.” Bu sözler, unutulmamalıdır. Unutulmamalı, çünkü bu sözler, Troçki’nin, Troçkizm’in, SSCB’yi, sosyalizmi, proletarya diktatörlüğünü yıkmak için her türlü aracı kullanarak yürüttüğü kirli savaşının teori ve politikasının çarpıcı ifadesidir. Bu sözler, SSCB’ye, III. Enternasyonal’e, tek tek komünist partilere karşı Troçkist bozgunculuğun, bölücülüğünün, iftiraların, terörün, sızma çalışmasının, dünya burjuvazisi ile birleşik yürüttüğü gerici, karşı-devrimci savaşının nasıl teorize edilerek meşrulaştırılmaya çalışıldığının kanıtıdır. Bu sözler (Troçkist strateji ve taktik), SSCB'de devrilmiş gericiliğin, Buharinist vb. gerici kliklerin, ''Sol muhalefet'' etrafında kenetlenerek neden bir birleşik cephe kurduğunun açıklamasıdır da.

Bir iktidar mücadelesi yürütülüyor. Hazırlık, güç toplama, uygun anı yakalama, devleti ve partiyi itibarsızlaştırma, bir dizi karşı devrimci operasyonla kitlelerde güvensizliği geliştirme; sızma, ''emperyalistler ve faşizmin bir türevi olan Stalinist karşı devrim arasındaki çelişkilerden yararlanma'', manevralar yapma, illegal terörist yapıların açığa çıkmasını ve hedefleşmesini önleme; iç ve dış gericilikle sözde ''Bolşevik-Leninist''ler olarak bağlaşma kurma vs. Troçki ve önderliğindeki sözde muhalefetin politik mücadelesinin ürünüydü. Troçkizmin ve Troçki'nin önderlik ettiği blokun savaşımı iliklerine dek çürümüş, soysuzlaşmış da olsa politik bir mücadeleydi. ‘’Hayatımın en önemli olayı ve görevi’’ dediği ''VI. Enternasyonal'in ve Rus seksiyonun ana görevi'' en büyük kararlılıkla ‘’Stalinizm’’i yıkmaktır diyen Troçki'nin kendisidir. Kruşçev, Gorbaçov, Yeltsin bu sahtekarlığın meşruiyet sağlaması için ellerinden geleni ardlarına koymadı. ''Stalinsizleşme'' operasyonu ve bu operasyonun stratejik bir ayağı olan 30'lu yılların mahkemelerinin düzmece ilan edilmesi ve sanıkların suçsuz ilan edilmesi bu olguyla bağlıdır.


(Ernest Mandel)

Konuyla ilgili yaklaşımı, hep birlikte, Troçkizm’in dilinden okuyalım.

Troçki ve sol muhalefet mücadelenin parti içerisinde yürütülmesi kısıtlanmasından bürokratik baskıların niteliksel olarak arttığı ve artık bu mücadelenin devam ettirilmesinin mümkün olmadığı anda vazgeçtiler. Muhalefet ilk kez Ekim Devrimi’nin 10. yıldönümünde Moskova’da bir gösteri düzenledi… Muhalefet, aynı zamanda, Stalinci fraksiyonunun, muhalefetin metinlerinin basılması leninist ilkesine uymaktan kaçınması nedeniyle, yazılarını illegal matbaalar aracılığıyla yayınlamayı deniyordu. Ama bürokrasiye karşı politik eylemlerle devlet düşmanı eylemler arasındaki sınırı her zaman koruyordu. Ve bürokratlara karşı her türlü terörü kesinlikle yasaklıyordu. (Çıplak bir yalan-bn.)

Muhalefetin, çalışmalarında parti çerçevesi dışına çıkmasının organizasyon açısından zorunluluğu, bu değişikliğin açıklanmasına yönelik çok daha önemli politik bir kararla birleşiyordu... Bürokrasinin devrilmesi Sovyetler Birliği için gittikçe ölüm-kalım sorunu haline gelmişti. Bürokrasiyi devirmek artık reformlar yoluyla mümkün değildi, yeni bir devrim gerekiyordu. Yeni bir devrim ancak yeni bir devrimci partinin yardımıyla mümkündü. Troçki, 1933 yılı ilkbaharından itibaren Sovyet muhalefetinin sadece eski partinin içinde bir fraksiyon olarak kalması pozisyonundan vazgeçti. İzlenecek yeni yol, yeni bir Bolşevik-Leninist parti kurulmasıydı. Anti-Stalinist tarihçiler şimdi bu değişimde çok geç kalınıp kalınmadığını tartışıyorlar.” ( Ernest Mandel, Alternatif Olarak Troçki, s. 64-65-66, iba.)

Kısa bir hatırlatma, parti kongresi Troçkizmi Leninizm’le bağdaşmayan, Marksizm-Leninizm’e düşman bir akım olduğunu kararlaştırmış ve bu fikirlerin savunuculuğunun parti üyeliği ile bağdaşmayacağını ilan etmiştir. Bu durumda Anti-Bolşevik, anti-Sovyet bir akımın belgelerinin basılmaması anlaşılır bir durumdur. Bu bağlamda, Mandel’in, ‘’Muhalefet, aynı zamanda, Stalinci fraksiyonunun, muhalefetin metinlerinin basılması leninist ilkesine uymaktan kaçınması” değerlendirmesi, sınır tanımaz bir iki yüzlülüğün, iğrenç bir demagojinin ifadesinden öte bir anlamı yoktur.

Devam edelim.

Troçki’nin Stalinizme ve bürokratik diktatörlüğe karşı mücadelesi, 1934’den itibaren, Stalin’in cürümlerinin gerçekten korkunç bir karaktere bürünmesinden sonra iyice sertleşti… Bu temizlik harekatının (Kirov’un katliyle başlatılan ‘’büyük temizlik harekatı’’ –bn.) boyutları dehşet vericiydi ve modern tarihte işlenmiş en korkunç suçlardan biriydi. Milyonlarca işçi, köylü, aydın ve komünist celladın kurbanı oldu. …bir milyondan fazla komünist ölüm makinesinin kurbanı olmuştu. Kurbanlar toptan halk düşmanı, terörist, yabancı ajanlar, kapitalizmin restorasyonun taraftarları olarak karalanıyor ve suçlanıyorlardı. Dehşet verici işkenceler altında itiraflara zorlanıyorlardı.

Vardığı boyutlar kavranmakta güçlük çekilen bu yetkin ölüm ve yalan makinesi hiçbir direnişle karşılaşmadı. Sovyetler Birliği’nde korku ve dehşet içindeki halk felç olmuştu…” (age, s. 70)

Bay Troçkistin çizdiği sözde SSCB tablosunu okuduğunuzda sanırsınız ki, SSCB, ikinci bir Hitler Almanya’sı! Dahası Hitler Almanya’ından beter bir ülke! Bu aşağılık iftiralar emperyalistlerin, faşistlerin, Troçkistlerin öteden beri sürdüre geldikleri kara propagandadır. Bu kara propaganda Troçkizm’in hangi yolun yolcusu olduğunu ve Troçkistlerin kimlerin hizmetinde olduklarını çarpıcı bir tarzda kanıtlamaktadır. Yukarıdaki analiz, Troçkizmin ve Troçki önderliğindeki karşı devrimcileşen ''Sol muhalefet''in illegal, yasadışı politik ve örgütsel saldırılarının kanıtlarını sunmaktadır bir dizi çarpıtmanın örgüsü içerisinde.

İşte Troçkizm’in gerçeği budur.

Proletarya diktatörlüğünün halk düşmanlarını, beyaz terör ve kızıl maskeli beyaz terör uygulayanları, yabancı casusları, kapitalizmin restorasyonu yandaşlarını cezalandırması çok doğal ve kaçınılmazdı; proletarya diktatörlüğünden ölümüne nefret eden burjuvazinin ve Troçkistlerin proleter devrimci zor ve hukuk karşısında dehşete düşmeleri anlaşılırdır. Proletarya diktatörlüğünü yıkmak için burjuvazi ve faşizmle işbirliği yaparak “politik devrimi” örgütlemeye çalışanların bu sonuçlara hazırlıklı olması gerekirdi, öyle ya “Gülü seven dikenine katlanır” değil mi!

‘’Stalin, önce vuran, sonra tartışan bir insan değildi. Aslında, hiçbir ülkenin politika tarihinde politik bir partinin önder üyeleri arasında böyle­sine uzun bir söz savaşının, yalnızca sözlerle yürütülen bir savaşım bulunmadığını söylemek isterim. Ayrıca, Stalin gi­bi böylesine büyük bir iktidara sahip hiçbir önderin hasmı­na karşı bu kadar büyük bir sabır göstermediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Olup bitenleri, her şeye yakından tanık ol­muş bir kimse olarak, 1923 Aralığından Troçki'nin Sovyet­ler Birliği'nden sürgün edildiği 1929 Ocağına dek süren uzun mücadelede sık sık yer almış bir kimse olarak yazıyo­rum.’’ (Jack T. Murphy, STALİN, s. )

Stalin’in ve partinin gösterdiği olağanüstü sabıra ve Troçki’nin (öbür muhalefet liderlerinin de) zaaflarını deneyimlerin sayesinde de görebilme imkanı tanınmasına karşın, o, bu sabrı ve sunulan imkanları daima istismar etti. Troçki, daha Lenin yaşarken iç ve uluslararası ilişkiler cephesinde illegal hizipçi ağını kurmuş ve antirizm taktikleri izlemekteydi; ki bilakis dizimizin daha önceki bölümlerinde Troçki’den aktardığımız sözler de bunu kanıtlamaktadır.

Troçki’yi ve diğer belli başlı muhalefet önderlerini parti ve Sovyet sınırları içerisinde bir muhalefet olmaktan çıkararak sınıf düşmanı haline getiren, giderek Beşinci Kol’a dönüştüren kendi siyasal çizgileriydi. Sınıf mücadelesinde, kapitalizm ile sosyalizm arasındaki mücadelede orta yol yoktur; dolayısıyla nesnel olarak kapitalizmin, kapitalist yolun bir bileşenine dönüşenlerin kendi sonlarını hazırlaması tarihsel bir sonuçtur. Bu mesele ‘’demokrasi düşmanı Stalin”e bağlanarak açıklanamaz ve kavranamaz. Buradaki sorun, Bolşevik Parti’nin sınırları, Sovyet demokrasisinin sınırları içerisindeki fikir ayrılıkları değildi; bu sınırların çiğnenmesi, tasfiye edilmesi için iç ve dış gericilikle birleşen karşı-devrimdi. Kişisel ihtiraslar vs. ancak bu temel üzerinde ve çerçevesinde anlaşılabilir. Bu olgu bilince çıkarılamadığında tarih, kötü niyetli Stalin ile iyi niyetli Troçki, Buharin vs. indirgenmiş, sınıfsal ve tarihsel perspektif kaybedilmiş olur; bu ise sınırsız bir demagoji ve manipülasyon üretimini koşullar ve biçimlendirir.

Troçki ve Troçkizm, 30’lu yıllarda bir yandan “antrizm” (sızma, içeriden parçalama, ele geçirme) taktiği aracılığıyla SBKP (B)’de, III. Enternasyonal’de örgütlenirken, öte yandan da SBKP (B) dışında Troçkist gizli/komplocu partisini geliştirmeye çalışmıştır. Zaten Bolşevik Parti, uzun bir ideolojik ve siyasi evrim geçirip siyasal bakımdan tümden yozlaşarak bir ilkesizler topluluğu, bir siyasal sahtekarlar çetesi haline gelen sözde muhalefetten arındığı içindir ki, bu koşullarda Troçkist çete, Bolşevik Parti’de açık muhalefet yürütme şansını da kaybetmişti. Devrilmiş gericiliği, yeni tip burjuva öğeleri temsil eden, içeride ve dışarıda gericilikle bütünleşenlere sosyalist demokrasinin tanınmayacağı açıktır. Burada söz konusu olan milyonlarca, on milyonlarca işçi, köylü, halk değil, sözde onlar adına her salisye yalan söyleyen, saldıran, proleter iktidarı yıkmaya çalışan gericiliktir...

Anlata geldiğimiz gibi, Troçkizm ve ardılları “sürekli devrim”, “uluslararası devrim”, ‘’proletarya enternasyonalizmi’’, “bürokrasiye” karşı mücadele sloganları altında, sosyalizm ve proletarya diktatörlüğünü yıkma mücadelesini dünya proletaryasına ''Bolşevizm'' olarak pazarlamaya çalışıyordular. Uluslararası işçi sınıfı, halklar, ezilenler yerküremizin dört bir yanında, “Yaşasın SSCB!”, “Yaşasın sosyalizm!”, “Yaşasın Stalin!” sloganlarını haykırarak bir büyük umut ve azimle mücadele ederken, Troçkist hainler devrim ve sosyalizm cephesinin karşısında faşizm ve sermayeyle kol kola, SSCB’yi işte böyle yıkmaya, gözden düşürmeye çalışıyorlardı; ‘’sol’’ keskinlik altında, iktidarı, dünya burjuvazisine, Hitler faşizmine ve Troçkist çeteye vermenin mücadelesini yürütüyordu.  Troçki ve çetesi burjuvazinin desteğinde, bütün enerji ve yeteneğini, proletarya diktatörlüğünü yıkmaya adamıştı. Sızmalar, komplolar, suikastlar, iftiralar, cinayetler vb. gibi araçlar Troçkizm’in kullandığı kirli araçlardı. Elbette ki Troçkist ve diğer hainler yürüttükleri bu karşı devrimci mücadelelerini açıktan “biz kapitalizmi, faşizmi kurmak için mücadele yürütüyoruz” diye lanse edemezlerdi, ki bunun nedenini her aklı başında insan anlayabilecek durumdadır.

Mandel, özellikle 1934 yılından itibaren Troçki’nin tavrını sertleştirdiğini vurgular. Bu sorunun üzerinde durmak önemlidir. Troçkizmin gerçeğini kavramak bakımından önemlidir.

Peki 1934’lerde dünyanın gerçekleri nasıldı?

Özetleyelim:

SSCB’de, tarımda “İkinci Ekim Devrimi” olan kolektifleştirme atılımı dev adımlarla ilerliyordu. SSCB’de son kapitalist sınıf olan kulaklar tasfiye ediliyordu. SSCB’de sosyalizmin inşası her bakımdan gelişiyordu. SSCB, artık Çarlığın o geri ülkesi değildi. SSCB’nin dünya işçi ve emekçileri, ezilenleri üzerindeki devrimci etkisi devleşerek büyüyordu. Kapitalizmin genel ekonomik krizinin en yıkıcısı olan 1929-33 ekonomik krizinin etkisi hala çok canlıydı ve küresel ölçekte anti-kapitalist devrimci tepkiler güçlüydü. Dünya ölçeğinde faşizm tehlikesi hızla yükseliyordu. Üçlü faşist kamp, Nazi Almanya’sının önderliğinde yeni bir emperyalist savaş kışkırtıcılığını hızla tırmandırıyordu. ''Anti-Komintern Pakt'' imzalanmıştı. Emperyalist dünya ve Nazi Almanya’sı ve faşist kamp, SSCB’yi emperyalist ve faşist savaş ve işgal yoluyla yıkma hedefinde ortak bir iradeye sahipti. Dünya devrim dalgası yavaş yavaş geri çekiliyordu. SSCB etrafındaki faşist çember gitgide daralıyordu. SSCB’ye geniş çaplı sızmalar vardı ve bu sızmalar, daha sonra açığa çıktığı gibi, Kızıl Ordu’nun genelkurmayına dek ulaşmıştı vb.

  İşte bu koşullarda, her ne hikmetse (!), Troçki’nin tavrı daha da sertleşiyordu!!! ''Büyük temizlik'' harekatının ve kamuoyuna açık yapılan ünlü yargılamaların (ki bu mahkemeler somutunda olağanüstü hal yasası ve mahkeme kuralları uygulanmamıştır) kanıtladığı gibi, Hitler faşizmiyle işbirliği içerisinde Troçkizm, söz konusu “sertleşme” politikasına bağlı olarak “politik devrim” için fedakarca(!) çalışıyordu.

Peki bu tablo içerisinde Troçki ve Troçkizmin duruşunun politik anlamı nedir?

Bu sorunun cevabını okuyucuya bırakarak devam edeceğiz.

Bir temel tarihsel gerçeğin altını çizmek istiyoruz.

Menşevikler, burjuva demokratik devrimin zaferiyle devrimci-demokratik özelliğini tüketerek, devrilmiş gericilikle, burjuvazi ve emperyalizm ile birleşmiş, Bolşevizm’e, devrime, sosyalizme karşı elde silah savaşmışlardı. Onlara göre, Rusya sosyalizm için olgunlaşmamıştı. Ekim Devrimi ile Lenin’in kişisel diktatörlüğü, Bolşevik azınlığın bürokratik diktatörlüğü kurulmuş ve demokrasi boğazlanmıştı. Bolşevizm bir devrim değil, karşı-devrimdi. Bolşevik bürokratik dikta rejiminin yıkılması ve ‘’demokrasi’’nin kurtarılması gerekiyordu ve bu ‘’yüce amaç’’ için, her yol mubahtı.

Tersyüz edilmiş Menşevizm olan Troçkizm ise bu yola daha sonra girdi. Varacağı yer farklı olmayacaktı.

Lenin’in ölümü ile iktidar saplantılı Troçki’nin iktidar hesapları da başarısızlığa uğrayınca, Troçki (ve hempaları), Stalinci bürokratik karşı devrimin başladığını, dünya devrimi zafer kazanıp yardıma gelmeksizin Rusya’da proleter iktidarın bile ayakta kalamayacağını, sosyalizmin ise zaten kurulamayacağını; Rusya’nın sosyalizm için olgun olmadığını, yenilginin kesin bir kader olduğunu vurguluyordu. ‘’Stalinist dikta’’ yönetimini devirmek için “politik bir devrime” gerek olduğunu, sosyalist bir demokrasi rejiminin ancak “politik devrim”le yeniden kurulabileceğini vb. ileri sürüyordu.

Troçki, Menşevizmin izinde bir evrim geçirerek Bolşevizm’e, proletarya diktatörlüğüne, sosyalizme karşı yıkıcı-gerici mücadeleye daha geç bir tarihte girdi. Böylece devrilmiş gericilikle, burjuvazi ve uluslararası burjuvazi ile birleşerek, her türlü beyaz ve kızıl renklere bürünmüş terör dahil kirli burjuva mücadele biçimlerini kullanır hale geldi.

Troçki, yukarıda özetlediğimiz siyasal çizgisi temelinde (ve üstelik daha Bolşevik Parti’ye katılırken yaptığı kişisel hesapları da bozulunca) Bolşevizm’i ve sosyalizmi, proletarya diktatörlüğünü yıkma teori ve politikası yolunda Menşevik ve II. Enternasyonalci oportünist yüzünü açıklıkla göstermiş oldu. Unutmamalıyız ki, Troçkizm, tersyüz edilmiş Menşevizmdir. Lenin’in, Stalin’in bu vurgusu boşuna değildi.

Menşevizm, proletaryanın en geri kesimlerine dayanan küçük burjuva sınıf karakterine bağlı olarak, geçici ve göreli devrimci-demokratik rolünü devrimin birinci aşamasının zaferiyle hızla tüketerek, burjuvaziye yedeklendi, tipik bir kapitalist düzen savunucusu haline gelerek, proletaryanın sosyalist devrimine karşı, barikatın öteki tarafında mevzilendi.

Troçkizm de aynı kaderi biraz daha farklı yaşadı. Başlangıçta küçük burjuva devrimci karaktere sahip olan Troçki, Menşevizmin kaybettiğini, Bolşeviklerin kazanacağını anladığında (ki Troçki ve küçük aydın çevresi o sırada hangi partiye katılmak gerektiğini tartışıyordu) ve göreli devrimci niteliğinden dolayı, Bolşevik saflara katılarak Ekim Devrimi için savaştı. Bolşevikler Troçki’ye (ama teorisine değil!) yeni bir politik fırsat tanımaktan geri durmadılar. En yetkili yerlere kadar yükselttiler. Ama ne var ki, Troçki, Marksizm’den etkilenmekle birlikte Marksizm’i ve Bolşevizm’i özümsemiş biri değildi. Aksine Partiye katıldığı tarih kesitine kadar, Lenin’e ve Bolşevizm'e karşı son derece çirkin biçimler kazanan bir savaşım yürütmüştü. Troçkizm, ne proletaryanın sınıf niteliğine ne de emekçi köylülüğün devrimci potansiyeline güven duymuyordu. Küçük burjuva aydının kendini aşırı önemseyen, partiyi, sınıfı, kitleleri aşırı küçümseyen, tarihin kitlelerin değil de bireysel kahramanların eseri olduğunu düşünen sınıf tavrı, bu subjektif idealizmi, Troçkizm’in tipik karakteriydi.

Troçki, geçtik sosyalizmi kurmayı, SSCB’nin, proletarya diktatörlüğünün ayakta kalabileceğine bile inanmıyordu. O’nun bu kafa yapısı (sürekli devrim teorisi ve siyaseti), kendini aşırı beğenen ve kendine tapınan aydın bireyci karakteriyle birleştiğinde, Troçkizm, Bolşevizm’le bir kez daha savaşa tutuştu. Lenin’in prestiji o kadar yüksekti ki bay Troçki, Lenin’i doğrudan reddederek Leninizm’e karşı savaşa girme cüretini gösteremedi ve gösteremezdi de. Lenin’in ölümüyle birlikte, meydanı boş sanarak, Leninizm’e karşı açık ama “Stalinizm” söyleminin arkasına gizlenerek, yeniden ve daha tehlikeli kirli bir savaş başlattı. Ki Troçki, daha 1910'lu yıllarda, Bolşevizm'in karşı devrimci yanlar taşıyan bir ideoloji olduğunu ilan etmişti. Troçki Bolşevik Parti'ye kabul edilirken açık ve kesin bir şekilde kendisinin Bolşevik olmadığını, olamayacağını söylemişti ve bu değerlendirmesi de görüşme tutanaklarına geçmişti. Ancak ne zamanki Lenin öldü, berbat bir oportünizmle, Makyavelizmle belirlenen demagojiye sarılarak kendisini Lenin'in temsilcisi ve mirasçısı ''Bolşevik-Leninist'' ilan etti. Bolşevik/Leninist parti iktidarını ele geçirmek için bu sahtekarlığa ihtiyacı vardı çünkü.

SSCB’nin yaşamakla ölüm arasında bir tercih yapma sorunu bütün keskinliği ile gündemleştiği koşullarda, sosyalist anavatana, proletaryaya ve öncüsüne ölüm tercihini dayattı. İşte O, bu tercihiyle kendi ölüm fermanını da imzalamış oluyordu. 1923 ile başlayan süreçte, SBKP(B)’yi, Stalin’i, sosyalizmi ve proletarya diktatörlüğünü karşı-devrim olarak ilan etti. Ve tüm yeteneklerini proletarya diktatörlüğünün yenilgisi, sosyalist inşanın çökmesi üzerinde yoğunlaştırdı. O, bu teori ve eylem çizgisiyle, Parti’nin ve Stalin’in inanılmaz kazanma çabası ve esnekliğine karşın, inatla karşı devrim yoluna girme ve giderek burjuvazi ve faşizmle birleşme çizgisinde ilerledi. Troçkizmle Bolşevizm arasındaki teorik ayrılıklar, sosyalist inşa ve proletarya diktatörlüğü koşullarında, pratik-siyasal sorunlar haline geldi; bu süreçte Troçkizm, devrimci karakterini hızla tüketerek, burjuvazinin cephesine geçti. Böylece tüm yaşamını Bolşevizm’e, sosyalizmi yıkma kavgasına adayarak, burjuvazinin elinde kirli/paslı bir silah olarak kullanılageldi. Troçkizmin tarihi utanç verici bir tarihtir.

Dünya Savaşı’nın sorumlusu olan emperyalizmi ve faşizmi, emperyalist savaşların ve faşizmin kaynağı olan emperyalizmi aklayarak (ki, Troçkistlerin burjuvazi ve kapitalizm savunuculuğu birde bu noktadan çıplak görülüyor), emperyalizm ve faşizmin suçlarını da Stalin’e yıkan Toçki ve Troçkistler, II. Dünya Savaşı’nı proletarya diktatörlüğünü yıkmanın bir tarihi fırsatı olarak görür ve değerlendirirler.

Troçkistler, II. Dünya Savaşı’nın yeni bir “devrimci atılıma” yol açacağını bekliyorlardı. Ama söz konusu atılım, Troçki ve hempalarının beklediği türden bir faşist ve Troçkist karşı devrim (yani “devrim”!) olmadı, tam tersine, devrimci atılım Stalin önderliğindeki SSCB tarafından yönlendirildi ve sosyalist bir kampın doğuşuyla sonuçlandı. Evet, Troçkist hainler, emperyalist ve faşist savaşta SSCB’nin yenilgisini ve böylece kendilerinin iktidara gelecekleri bir “atılım”ı kaçınılmaz görüyorlardı; eee, ne de olsa, “Aç tavuk kendini darı ambarında görür.”

Asıl önem taşıyan nokta ise, şudur: Troçki, proletarya diktatörlüğünün faşist kamp tarafından yenilgisini kaçınılmaz görüyor ve bekliyordu. 1938 yılında Troçki ve onun tarafından kurulan IV. Enternasyonal, SSCB’nin yenilgisiyle birlikte kendilerinin kukla bir sömürge yönetiminin başına getirilebileceklerini umuyor ve bekliyorlardı. Emperyalist ve faşist dünya, tıpkı Troçkistlerimiz gibi, SSCB’nin emperyalist savaş yoluyla hızla ve kolay yenileceğini sanıyorlardı. Onlar, Stalinist dikta rejimi altında sözde inim inim inleyen(!) Sovyet halkı ve birlik üyesi ulusların içeriden ayaklanarak, faşist işgalle birleşerek sosyalizmi kolayca tasfiye edebilecekleri beklentisi içerisindeydiler. Daha da önemlisi, Troçkistlerin benzer beklentisiydi. Faşizm ve Troçkizm, bu amaç için bir bağlaşma içerisindeydi. Ama gerek emperyalizm ve faşizm, gerekse de Troçkizm bir kez daha ağır ve rezil bir yenilgiye uğradılar. SSCB işçi sınıfı, kolhozcu köylülük, sosyalist uluslar ailesi Stalin önderliğinde diş ile tırnak ile savaşırken, milyonlarca komünist ve emekçi “Sosyalist Anavatan İçin!”, “Stalin İçin!” sloganları haykırışlarıyla tetiğe basar ve şehit düşerken ve Sovyet halkının tarihte eşi görülmemiş bir fedakarlık ve kararlılıkla yürüttüğü Büyük Anti-Faşist Yurtsever Savaş, tüm dünya halkları ve işçi sınıfı, komünistler ve devrimciler ve anti-faşistler için muazzam bir ilham ve atılım kaynağı olurken, faşist canavarlarla birleşen Troçkist hainler, faşist düşman Moskova önlerine dayandığı bir kesitte, illegal basılmış “Kahrolsun Hitler! Kahrolsun Stalin!” başlıklı bildirileri Moskova sokaklarında dağıtabiliyorlardı.

İşte Troçkizm budur.

Evet, Troçki, Troçkizm, IV. Enternasyonal SSCB’nin yenilgisini kaçınılmaz görüyordu. Troçki ve Troçkizm Ekim Devrimi’nden sonra da SSCB’nin yenilgisini kaçınılmaz görüyordu. Dikkat edilsin, Troçki(zm) daima bir felaket tellalı durumunda! Bu bir rastlantı olabilir mi? Elbette ki olamaz. Proletarya adına proletaryanın yenilgisi için çalışmak Troçkizm’in sefil burjuva karakterinden kaynaklanmaktadır. Troçkizm’in Marksizm-Leninizm’e, proletaryaya, proleter devrime, dünya proletarya devrimine, sosyalizm ve komünizme asla güveni yoktur ve olmamıştır. Nitekim bunun sonucudur ki;

Troçki soruyordu: ‘Sovyetler Birliğinin yaklaşan büyük savaştan (II. Dünya Savaşı-bn.) yenilmeksizin çıkacağını umabilir miyiz? İçten gelen bu soruya yine içten gelen bir cevap verebiliriz: eğer savaş savaş olarak kalırsa, Sovyetler Birliğinin yenilmesi kaçınılmazdır. (Ki Troçki’nin tek inancı daima bu olmuştur!!! bn.) Teknik, ekonomik ve askeri anlamda emperyalizm kat kat üstündür. (İşte size büyük “Bolşevik-Leninist” Troçki’nin emperyalizmin yenilmezliğine olan içten inancı!!! bn.) Batıda çıkacak bir ihtilal emperyalizmi felce uğratamadığı taktirde emperyalizm Ekim ihtilalinin rejimini silip süpürür.’ (Ama “silip süpür”emedi değil mi!!! Üstelik Batı’da da devrim zafer kazanmadı!!!bn.) Gerçi Batı kendi arasında bölünmüştü ama, ‘Sovyetler Birliğine askeri zafer kazandırmamak için’ eninde sonunda aralarında birleşebilirlerdi. (Ama birleşemediler. İşte size Leninist emperyalizm teorisinden de hiçbir şey anlamamış bay derin (!) Troçki! bn.)” (Troçki’den aktaran I. Deutscher, Troçki, Kovulan Sosyalist, C. III, s. 378)

Bakın Troçki’nin ne olduğu, neyin peşinde koştuğu, kimlere hizmet ettiğini gösteren şu değerlendirmesini bir kez daha okuyalım:

Troçki, ‘’muhalefetin’’ ve Troçkistlerin SSCB’deki utanç verici ve ölümcül yenilgisine rağmen, kendini darı ambarında sanan aç tavuk misali, II. Dünya Savaşı sayesinde, “Anti-Stalinist güçlerin bozulmamış bir şekilde, siyasi bakımdan güçlü olarak yine de ortaya çıkacaklarını, ve özellikle savaş sırasında Stalin’i devireceklerini, savaşı zaferle ve devrimci sonuçlarıyla birlikte bitireceklerini umuyordu.” (Troçki’den aktaran I. Deutscher, Kovulan Sosyalist, s. 491, iba.)

Açık ki Troçki, politik çizgisini ve hedefini bu beklentiye dayandırmanın ötesinde, buna göre de yapmıştı. Moskova yargılamaları onun bir numaralı örgütleyicisi olduğu bloğu ve askeri darbeyi açığa çıkararak tasfiye etmişti. Geriye emperyalist ve faşist işgal harekatı kalmıştı. Umudunu ve çalışmalarını bu politikaya ve hedefine endekslemişti. Bu kadar açık gerçekleri ‘’sol’’ çığırtkanlıkla örtenlerin proletarya cephesinde değil, burjuva cephede yer aldığı açıktır.

DEVAM EDECEK



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder