Translate

20 Nisan 2022 Çarşamba

MAHİR SAYIN’IN TUHAÇEVSKY AŞKI, TROÇKİ VE TARİHİ GERÇEKLER

 

(Tukhaçevsk)

Hitler'in Almanyasına karşı zafer esas olarak Kızıl Ordu tarafından kazanıldı ve ancak onun tarafından kazanılabilirdi.’’

Sovyetler Birliği'nin Hitler karşısında kazandığı zafer, Birinci Dünya Savaşı sırasında Çarlık ekonomisinin performansı ile İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet ekonomisinin performansı arasında yapılacak kıyaslamanın (Gatrell/Harrison, 1993) kanıtladığı gibi, Ekim Devrimi'nin yerleştirdiği rejimin kazanımıydı. Bu zafer kazanılmasaydı, günümüzün Batı dünyası, liberal parlamenter temalar üzerine bir çeşitlemeler setinden çok, otoriter ve faşist temalar üzerine bir çeşitlemeler setinden (ABD dışında) ibaret olacaktı.’’

Alman orduları durduruldu, geriletildi ve nihayet kuşatıldı ve Stalingrad’ta (yaz 1942-Mart 1943) teslim olmak zorunda bırakıldı. Daha sonra Ruslar, savaşın sonunda onları Berlin, Prag ve Viyana’ya götüren ilerleyişi başlattılar.’’ (ERIC HOBSBAWM Kısa 20. Yüzyıl 1914-1991 Aşırılıklar Çağı, s. Birinci Baskı : Ekim 1996, Sarmal Yayınevi)

''Sovyet insanı ne gördü? Cenneti ararken bin bir eziyet çekerek kapitalist olmayan yoldan cehenneme/kapitalizme nasıl gidileceğini! Bunun için bunları yaşamaya hiç gerek yoktu. Zaten cehennemdeydiler. Sovyet insanı ne gördü? Cenneti ararken bin bir eziyet çekerek kapitalist olmayan yoldan cehenneme/kapitalizme nasıl gidileceğini! Bunun için bunları yaşamaya hiç gerek yoktu. Zaten cehennemdeydiler. Çarlık yerinde kalsa da olurdu. Nasıl olsa başka ülkelerde olduğu gibi Rusya’da da kapitalizm gelişecek ve şimdi ulaşılan kapitalizm düzeyine çoktan ulaşılmış olacaktı. '' (Mahir Sayın)

''Böylesine bir kan deryasının üzerinde insanlığın geleceğinin yükseleceğini bekleyebilmek için ya dünyadan habersiz olmak ya da insanlık adına epeyce bir eksikliğe sahip olmak gerekir.[2] Üstelik bütün bu çekilen acıların sonucunda ortaya sahiden bir zafer çıkmış olsa, insanlar geriye dönüp baktıklarında, ‘çok kayıp verdik, çok eziyet çektik ama şu günleri de gördük!’” diyebilselerdi bari!'' (M. Sayın)

‘’ Küçük insanlar geriye bakıp yalnız suçları sıralarlar. ... (SSCB-bn.) bütün dünya dizleri üzerinde titrerken ayakta kaldıİşte bunun 'için dünya bugün de onlara borçlu.'(Anna Strong, Stalin Dönemi, s. 16-17, iba.)



TROÇKİ FİKİRLERİNDE DOLAYI MI ÖLDÜRÜLDÜ? (VIII)

Sayın Stalin'i, Stalinciliği mahkum eder ve ne yaman demokrat olduğunu kanıtlamak isterken ateşli bir şekilde Tuhaçevsk’yi savunuyor. Hep birlikte Mahir Sayın’ın, burjuvazinin, Troçkizmin, Kruşçevciliğin, Robert Conquest, Aleksandr Soljenitsin, Andrey Dmitriyeviç Saharov Brzezinskilerin, sosyal demokrasinin, Gorbaçovların, Yeltsinlerin vb. masum göstermeye çalıştığı; cezalandırılmasını insanlığa ve demokrasiye, uygarlığa aykırı ''Stalinci cinayet'' olarak lanse ettiği zat-ı muhteremin gerçeğine yakından bakalım.

Sayın, yazısına sonradan eklediği dipnotta Tukhaçevsky hakkında şunları yazmış;

''Rus üst sınıflarından gelmesine karşın sosyalist olmuş olan Tukhaçevskiy ise Alman faşistlerinin de 2. Paylaşım savaşında uyguladıkları yıldırım savaşı (Blitzkrieg) ve düşman hatları gerisinde yürütülen saldırı, lojistiği kesme, sabotaj faaliyetlerini içeren derin harp (deep battle) ya da derin operasyon (deep operation) kavramlarını geliştirmiş, tankların savaşta oynayacağı yeni rolü erkenden keşfedip, SSCB'de Voroşilov’un adıyla anılan tankların yapımına katkıda bulunmuş ve iç savaşta da Kolçak ve Denikin'e karşı kazandığı zaferlerle halkın ve ordunun büyük sevgisini kazanmış, bu etkisinden dolayı da Stalin'in hedeflerinden biri haline gelerek, yabancı devletlerle ilişkisine ilişkin sahte belgelerle 1937'de katledilmiştir. I. Paylaşım Savaşı’nda Almanlara esir düştüğünde De Gaulle ile aynı esir kampında yattığı söylenir. 1917'de Rusya’ya döndüğünde askerliği bırakır. 1918'de iç savaşın çıkması üzerine, Kızıl Ordu’nun kurucusu Troçki'yi bulur ve asker olarak devrimci hükümete hizmet vermek istediğini söyler. Kısa bir süre sonra da komünist olarak Kızıl Ordu saflarında savaşa katılır. Savaştaki başarıları dünyada da yankılar uyandırır ve yabancı basında 'Kızıl Napolyon' olarak anılmasına neden olur. (Yazarın sonradan eklediği redaksiyon notu)''

Tuhaçevskiy Stalin ve Parti tarafından 1936 yılında mareşalliğe terfi ettirilen Kızıl Ordu’nun güçlü generallerinden birisidir. Parti ve devletin, 36-38 yargılamaları döneminde ortaya çıkardığı veriler göstermiştir ki, Tuhaçevsky, Hitler Almanya’sı ve Troçki ile işbirliği yaparak bir askeri darbe hazırlığı içerisindedir. Stalin yoldaşın önderliğinde bu hain klik açığa çıkarılır ve hak ettikleri şekilde cezalandırılır. Mandel, IV. Enternasyonal, Troçkistler, tıpkı Kruşçevler ve ardılları gibi Tuhaçevsky’i aklar ve bunu bir “Stalin cinayeti” sayarlar; ki, Troçkistler emperyalist propaganda aygıtıyla ağız birliği içinde Stalin’in Kızıl Ordu subaylarının % 90’nını zalimce yok ettiği, Kızıl Ordu’yu zayıflattığı yalanını ısrarla tekrarlarlar. Bu konuyu ayrı bir yazıda inceleyeceğimizden şimdilik geçiyoruz. Geçmeden Winston Churchill’in, Kızıl Orduyu “mahvettiği’’ söylenen Kızıl Ordu Başkomutanı Stalin ve hükümeti hakkında 1943’teki şu değerlendirmesini birlikte okuyalım:

“ ‘İnsanlık tarihinde şimdiye dek kurulmuş hiçbir hükümet, Hitler’in Rusya’da açtığı kadar derin ve dayanılmaz yaralarla ayakta kalmayı başaramamıştır… Rusya yalnızca hayatta kalıp bu korkunç yaraları iyileştirmekle kalmamış, Alman ordu aygıtına dünyanın hiçbir gücünün indiremediği kadar öldürücü darbeler indirebilmiştir.’ ” (Aktaran M. Sayers-Albert E. Kahn, Sovyetler’e Karşı Büyük Komplo, 1917-1947, İstanbul, 1990, s. 368)

Cahil, kültürsüz, çapsız, kurnaz, zalim, intikamcı, askerlikten anlamayan, papaz okulunu bile bitirememiş, Kızıl Ordu’yu mahvetmiş” Stalin ve Kızıl Ordu’nun tablosu bu. Fazla söze gerek yok. Geçiyoruz.

Stalin’in Hitler’in sahte belgelerle yönlendirmesiyle generallerini ve subaylarını öldürttüğü propagandası gibi, Stalin’in paşa keyfi istediği, kıskançlığı (vb.) nedenleriyle masum mu masum generalleri yok ettiği iddiası da sahtedir, tarihsel gerçekleri yok saymaktadır.

Bu sorun parti ve önderliği tarafından derinlemesine soruşturulmuştur. Her olasılık hesaba katılmış ve kolektif akla dayalı bir tarzda çözülmüştür. Mahkemeler süreci ve anayasa tartışmaları süreci incelendiğinde görülmektedir ki, öyle sanıldığı ve bir zamanlar bizim de sandığımız gibi parti ve devlet iktidarı üzerinde Stalin’in mutlak iradesi de yoktu. Bu bakımdan, örneğin, J. Ach Getty’in Stalinizm Hükmederken, Y. Yemelyanov’un Stalin İktidarın Zirvesi’nde, Yuriy Jukov’un Öteki Stalin, Mario Sousa'nın “Sovyetler Birliği tarihi ile ilgili yalanlar’’ konuşması (KPML (r) İsveç ), Ludo Martinez’in ve Grover Furr’un konu bağlamındaki kitapları incelendiğinde bu olgu görülecektir. Dolayısıyla, generaller davası da dahil, her şeyin Stalin’in entrikalarıyla ve sahte senaryolarına dayanan emirleriyle oldu bittiye getirildiği propagandası sahte bir propagandadır. Böyle bir perspektif, metodoloji, analiz diyalektik ve tarihsel materyalizmin reddinden başka bir şey değildir.

Ülke yönetimi, dosyadaki belgeleri titizlikle ve dikkatli bir şekilde inceledikten sonra, orada adı geçenleri tutuklamaya karar vermişti. 24 Mayıs 1937'de, Stalin, içinde aşağıdaki ifadelerin yer aldığı belgeyi imzalayarak görüş alma yoluyla oylanmak üzere MK üyeleri ve aday üyelerine dağıtmıştı:

VKP(b) MK üyesi Rudzutak ve VKP(b) MK aday üyesi Tukhaçevskiy'in Sovyet karşıtı Trotskiyci-sağ komplocu blok içinde yer aldıklarını ve SSCB aleyhinde Faşist Almanya yararına casusluk faaliyetinde bulunduklarını ifşa eden verilere dayanarak, VKP(b) MK Politbürosu, Rudzutak ve Tukhaçevskiy'in partiden ihraç edilmeleri ve dosyalarının NKVD'ye iletilmesi hakkındaki teklifi oylamaya sunar.’ ”

Tukhaçevskiy 27 Mayıs 1937'de tutuklandı.’’ (Yuriy Yemelyanov, Stalin İktidarın Zirvesinde, s. 132)

Konuyla ilgili ünlü Troçkist tarihçi Isaac Deutscher’in tanıklığına başvuralım:

Stalin'in zihninden silemediği hayali komplo fikrinin, bu tasfiye hareketleri sırasında, gerçek komplolar haline dönüşmesi ve gerçek komploların ortaya çıkması kaçınılmaz bir sonuçtu. ....

Ama gerçek komplo, ordu liderleriyle, Tukaçevski ve arkadaşlarıyla başladı. Rudzutak ve Mezhlauk (MezhJauk da Stalin grubunun liderlerindendi ve sendikalar başkan yardımcısıydı) gibi yarı-liberal sivil liderlerin, askeri liderlerle işbirliği yapıp yapmadıkları kesin olarak bilinmemektedir. Tukaçevski komplosunun ve başarısızlığa uğrayışının hangi hal ve şartlar içinde cereyan etmiş olduğu da iyice bilinmemektedir. Ama, Stalinist resmi açıklamaların dışında, bu konuyla ilgili olarak anlatılanların tümü şu hususlar üzerinde birleşmektedir: Generallerin, bir hükümet darbesi planladıkları doğrudur. Ama herhangi bir yabancı devletle anlaşarak değil, kendi başlarına ve kendi kararlarıyla yapmak istemişlerdi bunu ( •). Hükümet darbesinin en önemli kısmı: Kremlin'de yapılacak bir saray ihtilaliydi. Bu ihtilalin sonu, Stalin'in öldürülmesiydi. Kremlin dışında yapılacak askeri harekat ve G.P.U. binalarına yöneltilecek saldırı da, hazırlanmıştı. Komplonun yöneticisi Tukaçevski'ydi. Tukaçevski. askeri dehaya sahip bir kimseydi; Kızıl 0rduyu modern hale getiren de oydu; iç savaşta kazanmış olduğu zaferlerle ün salmıştı ve Ordu tarafından çok seviliyordu. Gerçekten de, o yılların bütün sivil ve askeri liderleri arasında, Bonaparte'a birçok bakımlardan en fazla benzeyen kimse Tukaçevski'ydi ve Rus Birinci Konsül'ü rolünü oynayabilirdi. Daha sonra intihar eden Ordu Baş Siyasi Komiseri Gamarnik, komplodan haberdardı. Leningrad komutanı General Lakir, garnizonun işbirliği yapacağı konusunda söz vermişti. Batı askeri bölgesi komutanı General Oboreviç; Moskova'daki Askeri Akademi komutanı Kork, süvari kuvvetleri komutanlığinda Budye'nin yaveri olan Primakov ve birkaç general daha, komploya dahildiler. 1 Mayıs 1937'de, resmi geçidi seyrederken, Lenin'in Anıt-kabrinde, Stalin'in yanında yer almıştı Tukaçevski. On bir gün sonra, rütbesi indirilmişti. 12 Haziranda, Tukaçevski ve arkadaşlarının kurşuna dizileceği ilan edildi. ... Ölüm hükmü, hiç olmazsa sadece isim olarak, öteki dört Mareşal tarafından imza edildi. Bunlar, Voroşilov, Budyeni, Blücher ve Yegorov'du. Son ikisi, kısa bir zaman sonra tasfiye edileceklerdi.( • )” (Stalin, Bir Devrimcinin Hayatı, C. II, s. 124-125-126, iba.)

Yoruma gerek var mı? Bu darbenin faşizmle işbirliği içinde organize edildiği ve Troçki’nin de sürecin en önemli organizatörü olduğu hariç bir sorun yok.

Yani öyle gösterildiği gibi, Stalin’in iftiralarının ve komplosunun kurbanı olan masum generaller, masum askeri bir klik, masum bir blog yok karşımızda. Düpedüz askeri bir darbeyle proletarya diktatörlüğünü ve sosyalizmi yıkmak, Bolşevik Parti’nin başta Stalin olmak üzere liderlerini öldürmek, askeri karşı-devrimci bir diktatörlük kurmak için hareket eden burjuva bir klik ve blog gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Konu bağlamında, tarihçi Yuriy Yemelyanov’un “İhanet Davalarının 70. Yıldönümünde” yazdığı “Tuhaçevsky Komplosu” başlıklı yazısında yaptığı değerlendirmeleri birlikte okuyalım.

11 Haziran 1937'de Moskova radyosu, Kızıl Ordu Genel Karargahının eski şefi Mareşal M. Tukhachevsky ve diğer 7 Sovyet önde gelen askeri şahsiyetinin tutuklandığını duyurdu. Tutuklananlar, SSCB Yüksek Mahkemesi'nin askeri şubesinde yargılandı. Radyo raporunda, 'askerlik görevlerini ihlal etmekle, askeri bağlılık yeminini bozmakla ve yabancı bir ülkenin çıkarları için Sovyetler Birliği'ne ihanet etmekle suçlandıkları' belirtildi. ... Devlet karşıtı bir hareket örgütlemiş ve Sovyet karşıtı bir politika izleyen yabancı bir ülkenin askeri çevreleriyle temas halinde olmuştur. Sanıklar bu ülkenin lehine askeri casusluk yaptılar. Faaliyetleri, ülkenin saldırıya uğraması durumunda Kızıl Ordu'nun yenilgisini sağlamayı amaçlıyordu. Nihai amaç, büyük toprak mülkiyetinin ve kapitalizmin restorasyonuydu. Sanıkların hepsi itirafta bulundu*.

Kısa bir yargılamadan sonra SSCB Yüksek Mahkemesi tüm sanıklara ölüm cezası verdi. Ardından önemli sayıda diğer askeri ve Parti yetkilisi tutuklandı ve yargılandı.

Şimdi, 70 yılı aşkın bir süre önce meydana gelen bu olaylar, Sovyet sonrası Rusya'da başka bir gürültülü Sovyet karşıtı propaganda kampanyasının bahanesi olarak kullanılıyor. Bu olayların 70. yıldönümünü anmak için Hristiyan haçlarıyla toplu mitingler ve yürüyüşler düzenleniyor. Televizyon ve diğer kitle iletişim araçları bu vesileyle SSCB tarihini masum insanlara karşı işlemedikleri suçlarla haksız yere suçlanan 'Büyük Terör' zamanı olarak göstermeye devam etmek için kullanıyor. Ayrıca Tukhachevsky ve diğer Sovyet askeri liderlerinin tutuklanmasının Kızıl Ordu'yu ciddi şekilde engellediği ve 1941'de ciddi aksiliklere, büyük Sovyet topraklarının ve insan gücünün kaybına yol açtığı iddia ediliyor.

Tukhachevsky ve diğerlerinin tutuklanması ve yargılanmasına ilişkin bu yorum ilk kez 50 yıl önce N. S. Kruşçev tarafından kamuoyuna açıklandı. SBKP'nin o zamanki Birinci Sekreteri, Alman Gestapo'nun, II. Dünya Savaşı arifesinde Kızıl Ordu'yu zayıflatmak için Tukhachevsky ve diğerlerini tehlikeye atan belgeler hazırladığını iddia etti. Bu sahte belgeler Sovyet Hükümetine geçti. Kruşçev, Stalin'in patolojik olarak şüpheli olduğunu iddia etti ve bu yüzden Alman uydurmasını gerçek değerinden aldı ve Tukhachevsky ve diğerlerinin tutuklanmasını emretti. Kruşçev'e göre, daha fazla tutuklama ve yargılama, Stalin'in paranoyası ve doğuştan gelen zulmünden kaynaklandı.

Kruşçev'in versiyonunun arkasında bazı gerçekler olsa da (örneğin Gestapo tarafından sahte kağıtların varlığı), onun açıklaması, bu makalenin yazarı da dahil olmak üzere bir dizi Rus tarihçi tarafından yapılan nispeten yakın tarihli bir dizi yayın tarafından reddedildi. A. Martirosyan'ın 'Mareşallerin Komplosu' (Moscow, Veche, 2003), S. Minakov'un 'Stalin ve Generallerin Komplosu' (Moscow, Yauza, 2005), 'The Conspiracies and the Struggle for Power gibi kitaplarda. R. Balandin ve S. Mironov'un Lenin'den Kruşçev'e (Moskova, Veche, 2003) adlı kitabında, okuyucu Kruşçev'in versiyonunun özüyle çelişen ayrıntılı ve bol kanıtlar bulacaktır.

Ancak, bu ve diğer Rus kitaplarının yayınlanmasından önce bile, Batı'daki bazı yazarlar, Tukhachevsky komplosunun Stalin'in saflığının veya hayal gücünün bir ürünü olmadığını, kesin bir gerçek olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlayan bazı gerçekler sundular. Uygun gerçekler, eski bir Alman İstihbarat şefi Walter Schellenberg'in anılarında, 1938'de SSCB'den Batı'ya kaçan eski bir NKVD (İçişleri Halk Komiserliği) subayı Alexander Orlov'un bir kitabında 'The Amerikalı tarihçi Geoffrey Bailey tarafından komplocular. Tukhachevsky komplosunun nasıl oluştuğuna ve geliştirildiğine dair kısa bir açıklama, Hitler'in eski bir kişisel tercümanı olan Paul Schmidt (edebi adı - Paul Carell) tarafından 'Hitler Doğuya Hareket Ediyor 1941–1943' kitabında verildi.’’ (Y. Yemelyanov)

Rus, Alman ve Amerikalı yazarlar tarafından anlatılan ve analiz edilen tüm bu gerçekleri özetlersek, Haziran 1937 olaylarının kökeninin Kruşçev ve modern Rus siyasi kitle iletişim araçları tarafından verilen açıklamadan kökten farklı olduğu sonucuna varılır. Her şeyden önce, bu olaylar 1920'lerde Sovyet Komünist Partisi içinde devam eden mücadeleyle bağlantılıydı. 1918'den beri LD Troçki'nin Sovyet Cumhuriyeti Devrimci Askeri Konseyi'nin başkanı ve onun askeri işlerden sorumlu Halk Komiseri olduğu dikkate alınmalıdır. Kızıl Ordu'nun önde gelen isimlerinin çoğu, İç Savaş sırasında Troçki tarafından atanmıştı. Şeflerinin siyasi görüşlerini paylaşarak, askeri yönetim yöntemlerini ve Kızıl Ordu'nun dünya devrimci sürecindeki rolünü abartma eğilimindeydiler.’’ (Y. Yemelyanov, agm.)

Troçki'nin kendisi gibi, Kızıl Ordu'daki birçok Troçkist de kişisel hırslarını işçi sınıfının ve Sovyet devletinin çıkarlarının üzerine koymaya eğilimliydi. Bazıları Bonapartist kariyer hayalleri kuruyordu.

Kişisel iktidar mücadelesi uğruna siyasi ve ideolojik olarak yabancı güçlerle ittifaklar kurma eğilimi (siyasi kariyeri boyunca Troçki için çok tipiktir), bazı Sovyet ve Alman subaylar arasında yakın ilişkiler kurmada kendini gösterdi. O sıralarda Versailles anlaşması Almanya'nın askeri eğitim kurumlarına sahip olmasını yasaklıyordu. O zamanlar Sovyet Hükümeti'nde etkili olan Troçkist Karl Radek'in girişimiyle yapılan gizli bir Sovyet-Alman anlaşmasına göre, büyük bir Alman subay grubu Sovyet Rusya'da askeri okullarını kurarak Versailles antlaşmasının maddelerini atladı. Sadece Radek değil, ancak diğer Sovyet liderleri bu anlaşmayı desteklediler, çünkü o zamanlar Sovyet Rusya'nın Almanya ile işbirliği, kapitalist devletlerin birleşik Anti-Sovyet cephesinin bir atılımı olarak görülüyordu. Anlaşmanın olası olumsuz sonuçları dikkate alınmadı.

Sovyet-Alman anlaşması varken, Tukhachevsky ve diğer bazı Sovyet askeri komutanları Alman meslektaşlarıyla dostane ilişkiler geliştirdiler. İkincisi, Sovyet subaylarını sık sık Almanya'ya davet etti. Ne yazık ki bu tür temaslar, salt profesyonel sorunlar alanındaki fikir alışverişleriyle sınırlı değildi. Her iki ülkenin ordusunun bir kısmı, askeri yönetimin faydalarını ve ordunun her iki ülkenin sivil yaşamlarına ortak müdahale olasılıklarını tartışma eğilimindeydi. İki ülkede siyasi değişiklikler olması durumunda iki ülke ordusunun karşılıklı yardımlaşma planları gelişmeye başladı.

Nazilerin 1933'te iktidarı ele geçirmesi, Almanya ile SSCB arasındaki aktif askeri işbirliğini kesintiye uğrattı. O sırada Alman ordusu Hitler'i tamamen desteklese de, kendi çıkarlarını gözetmeye hevesliydiler ve Nazi rejimi sendelerse iktidarı almaya hazırdılar. (Alman askeri komplocuları Eylül 1938'de neredeyse bir darbe yapacaklardı. Ardından, İngiltere ve Fransa'nın kararlı bir tavır alıp Çekoslovakya'yı savunması durumunda Almanya'nın savaşı kaybedeceğinden korkuyorlardı. Sadece Fransa ve İngiltere'nin Münih'te teslim olması, komplocular planlarını bir kenara bırakırlar. Hitler hükümetini devirmek için bir başka girişim de onlar tarafından Temmuz 1944'te, Nazi rejiminin zaten mahkum olduğu sırada yapıldı.)

SSCB'de kendi askeri devralma planları, Tukhachevsky ve destekçileri tarafından beslendi. Aynı zamanda, Tukhachevsky ve diğerleri, Bonapartist planlarının gerçekleştirilmesi için bazı hırslı Parti liderlerinin desteğini almaya çalıştılar. Paul Carell'e göre, '1935'ten beri Tuhaçevski Habarovsk'ta bir tür devrimci komite işletiyordu... Üyeleri arasında üst düzey idari yetkililer ve Ordu komutanlarının yanı sıra Kuzey Kafkasya'daki Parti lideri gibi yüksek mevkilerdeki bazı genç Parti görevlileri de vardı. Boris Şeboldayev'.

Sovyet-Alman askeri anlaşmasının sona ermesine rağmen Tukhachevsky, Alman generalleriyle yakın işbirliğini sürdürdü. Carell şunları yazdı: '1936 baharında Tukhachevsky, Kral V. George'un cenazesine katılan Sovyet heyetinin lideri olarak Londra'ya gitti. Hem yurtdışına hem de eve yaptığı yolculuklar onu Berlin'den geçirdi. Önde gelen Alman generalleriyle görüşme fırsatını kullandı. Almanya'nın Sovyetler Birliği'nde olası herhangi bir devrimci huzursuzluğu Doğu'ya karşı yürüyüş için bir bahane olarak kullanmamasını sağlamak istiyordu. Onun için en önemli olan, Stalin'in devrilmesinden sonra bir Alman-Rus ittifakı fikriydi... Tuhaçevski, Almanya ile Sovyetler Birliği arasındaki ittifakın tarihin kaçınılmaz bir emri olduğuna giderek daha fazla ikna oldu.’’ (Agy.)

Gerek Tuhaçevsky’in gerekse de diğer generallerin bir dönem sosyalizme ve Kızıl Ordu’ya hizmet etmiş olması, onların giderek çığırdan çıkıp askeri faşist bir darbe hazırlama suçunu işledikleri gerçeğini örtemez. Haksız yere tutuklanan askerlerin varlığı darbe suçunun işlendiği gerçeğini karartamaz. Deutscher’in “Stalinist resmi açıklamaların dışında, bu konuya ilişkin olarak anlatılanların tümü şu hususlar üzerinde birleşmektedir: Generallerin, bir hükümet darbesi planladıkları doğrudur.’’ değerlendirmesindeki, resmi açıklamaların dışında anlatılanların ‘’tümü’’nün askeri darbe olgusu üzerinde birleştiği cümlesinin altı çizilerek okunmalıdır.

Bu darbe, öyle durup dururken “sahte gerekçelerle” ortaya çıkmadı, çıkarılmadı; aksine, 1930’lu yıllarda yargılanan ünlülerin mahkemeler sürecinde; soruşturmaların derinleştirilmesi aşamalarından geçmesiyle açığa çıkarılabilmiştir. “Askerler Davası’’ olarak bilinen bu dava, ilk üç mahkemeden farklı olarak kamuoyuna açık yapılmamıştır. Çünkü bu mahkeme kapsamlı ve derin askeri sırlar, bilgiler içeriyordu. Başta Tuhaçevsky olmak üzere askeri mahkemede yargılanan sanıkların tümü de askeri darbeyi, Hitler ve Troçki bağlantısını itiraf etmiştir.

Bu darbe çalışması Hitler devletiyle, Troçki’yle bağlı, Troçkist-Zinovyevist-Buharinist-burjuva milliyetçi blokla birlikte hazırlanmış ve geliştirilmiştir. Ki sürecin içinde Japon faşizmi de yer almaktaydı. Bu kuvvetlerin birleşik cephesinin hepsi ‘’Stalinizm’’i (sosyalist devleti, sosyalizmi) yıkma bayrağı etrafında birleşmiş kuvvetlerdi. Birleşen, bir birleşik cephe kuranlar, bu birliğin sac ayakları olmakla birlikte, her bir tarafın özgün hesapları da vardır; o gün için, sorun, ‘’Stalinizm’’in (SSCB’nin) yıkılmasıydı; ardı sıra ise yeni bir iç hesaplaşma kaçınılmazdı. Tarafların bunun farkında olmadığını düşünmek ise saçmalık olacaktır.

Bazı gerçeklerin altını çizmek isteriz.

Eğer askeri faşist darbe gerçekleşmiş olsaydı, SSCB’de kanlı bir iç savaş başlayacaktı. Bu savaşta milyonların kanı akacaktı. Unutmayalım, askeri darbenin farkına varılıp boşa çıkarılması böyle bir yıkımı engellemiştir. Bu Sovyet proletaryasının, Sovyet halkının, Stalin ve SBKP’nin mutlak bir başarısıdır. Tuhaçevsk davasını aklamak peşinde koşanlar, bu tarihsel gerçeği örtüyorlar. 30’lu, 40’lı yıllarda bu propagandayı yapanlar belli: Devrilmiş gericiliğin kalıntıları, Troçkist ve diğer sosyalizm maskeli klikler, sosyal demokrasi, İngiliz, ABD vb. gibi emperyalist devletler, Hitler ve faşist kamptı. Kruşçevizmin zaferi ile birlikte, diğer hainler gibi, Tuhaçevski ve söz konusu klik de masum ilan edilmiş ‘’Stalinizm’’ mahkum edilmiş; böylece tarihsel faşist, Troçkist, burjuva revizyonist propaganda ve psikolojik savaş Kruşçev ve ardılları döneminde tavan yapmıştır.

Bir diğer nokta da şudur: Milyonlarca, on milyonlarca, yüz milyonlarca işçinin, emekçinin, kadının, çocuğun ölmesi gerek burjuvazinin gerekse de ‘’Marksizm’’, ‘’Bolşevik/Leninist’’ karşı devrimci kliklerin umurunda değildir. Hitler, Troçki, Buharin vb. (açığa çıkarılarak ezilen) askeri faşist darbeyi hazırlarken düşündükleri tek şey, iktidarı ele geçirmektedir. Sosyalist devleti yıkarak burjuva, burjuva revizyonist, Troçkist, faşist bir iktidar kurmak için değişik burjuva klikleri birleştiren ana faktör burjuvazinin sınıfsal ve politik çıkarlarıdır. O sahtekar Troçki, Buharin, Yagoda, Yejovlar, Hitlerle, Japon faşizmiyle birlikte kanlı bir süreci, milyonların hayatına mal olacak bir süreci, Hitler’in SSCB’yi kolayca ele geçirmesini sağlayacak süreci hazırlarken, bunun önündeki ana engelin ‘’Stalinizm’’ olduğunu iyi biliyorlardır. Nitekim bu çarpışmada da ‘’Stalinizm’’ bir kez daha zafer kazanırken, karşı devrim cephesi ağır bir darbe daha almıştır. Beşinci Kol’un açığa çıkarılması, tasfiye edilmesi, öteki şeylerin yanı sıra, SSCB’nin, Kızıl Ordu’nun Stalin önderliğinde faşizmi ezmesini, dünyanın üçte birinin sosyalist olmasını sağlamıştır.

Hatırlatmak isteriz, eleştiri dizimizin “Troçki Fikirlerinden Dolayı mı Öldürüldü IV, Troçki, Muhalefet, 1920’li Yıllarda İki Askeri Darbe Girişimi” bölümünde Troçki’nin ve müttefiklerinin 1923 ve 1926’da iki kez daha askeri darbe tehdidinde ve girişiminde bulunduğunu ortaya koymuştuk. Ancak 1937’de boşa çıkarılan askeri faşist darbe hazırlık ve girişimi ilk ikisiyle kıyaslanamayacak kadar ağır, kapsamlı, derin, iç ve uluslararası gericilik ve faşizmle bağlı bir organizasyona dayanıyordu. İçeride ve dışarıda geçmişten daha keskin bir sınıf mücadelesinin, ölüm kalım savaşının verildiği bir tarihsel kesitte gerçekleşiyordu...

Kuşkusuz ki bu gerçekler çoktan tasfiyeciliğin bataklığında boğulmuş Sayın gibilerin umurunda değildir; o ve onun gibilerin tasfiyeci nedameti Anti-Stalinist kesilmede dile gelmektedir, gelmiştir. Anti-Stalinizm, devrimciliği terketmek isteyenlerin bayrağı olmuştur öteden beri.

Sorunu daha kapsamlı ele almadan önce Sayın’ın şu ibretlik sözlerini de aktarmak istiyoruz.

halkın ve ordunun büyük sevgisini kazanmış, bu etkisinden dolayı da Stalin'in hedeflerinden biri haline gelerek, yabancı devletlerle ilişkisine ilişkin sahte belgelerle 1937'de katledilmiştir.’’

Şu Stalin yok mu şu Stalin, kıskanç, kaprisli, kurnaz, kendisinden daha fazla sevilenler çıktığında katleden Stalin... Bu sözler tam bir komedi. Bir vatan haini olduğunu açıkça itiraf etmiş Tuhaçevsky’i işte böyle savunuyor Sayın. Stalin’in “sahte belgelerle’’ Tuhaçevsky’i katlettiğini çok rahat söyleyebiliyor Sayın. Aslında Stalin’e, SSCB’ye, sosyalist inşaya, sosyalizmin tarihine baktığında kan, entrika, milyonların ölümü, düzmece mahkemeler gören ve gerçekleri tam olarak çarpıttıktan sonra da bunu insanlıktan nasibini almamak olarak niteleyen, olmaz olsaydı bu sosyalizm, ne gerek vardı bunun için bir devrim yapmaya, nasılsa Çarlık Rusyası gelişerek zaten bu günlere gelinecekti diyecek kadar acınası hallere düşen Sayın’ın bu sözde analizini düşündüğümüzde askeri faşist darbeye önderlik etmek isteyen bir generalin arkasında bu kadar ah vah çekmesini de normal karşılamak gerekmektedir. Normaldir ama devrimcilik adına sefil hallerdir bu tablo.

Önemli olan Stalin’in ve onun Leninist çizgisinin (‘’Stalinizm’’) mahkum edilmesidir. Beyaz, gri, kara propaganda da cisimleşen burjuva, burjuva revizyonist, Troçkist psikolojik savaş saldırısı bunun aracıdır. Sayın da hiçbir kanıta, belgeye dayanmadan Tuhaçevsky’i masum, ‘’Stalinist terör’’e kurban gitmiş bir kahraman general olarak sunuyor. Kruşçevci modern revizyonist karşı devrimin ve devamının, Gorbaçovların, Yeltsinlerin ihanet çetelerini, Tuhaçevsky gibi süprüntüleri aklarken aldıkları sahte karar ve yaptıkları sahte açıklamaları kendisine temel almaktadır. Zaten Sayın’a göre SSCB tarihi, Stalin’in tarihi insanlıktan nasibini almamış, kapkaranlık ve kanlı bir tarihtir; böyle olunca da kanıt manıta da ihtiyaç yoktur herhalde; en azından biz böyle düşünüyoruz.

Tuhaçevsky davası, kendi başına bağımsız bir dava değildir; aksine, Beşinci Kol’un iç ve uluslararası bağlantılarıyla birlikte iç içe geçmiş bir davadır. Bu dava, Kirov’un katledilmesiyle açılan ve derinleşen sürecin bir bileşenidir. Tuhaçevsky’e ve darbeci askeri kliğe ünlü Moskova ana davalarının verileri üzerinde ulaşılmıştır.

Askeri darbenin ön gününe kadar gelmeyi başarmış olan bu klik (Troçkist, Buharinist, Tuhaçevsky kliklerinden oluşan bir blok), askeri mahkemede yargılanmıştır. Darbeciler ayrıntılı itiraflarda bulunmuştur. İtiraflar, daha önce ortaya çıkarılabilmiş ve çıkan yeni bulgularla birleştirilerek incelenmiştir.

Mayıs 1937’de yapılan bir operasyonla darbeciler gözaltına alınarak tutuklanmıştır.

Duruşma 11 Haziran 1937’de yapılır. Sanıklara idam cezası verilir. 12 Haziran’da sekiz sanık kurşuna dizilir.

Yargılanan ve kurşuna dizilen generaller öyle sıradan askerler değildir; ordu içerisinde ağırlığı olan generallerdir. Haklarındaki soruşturmalar, mayıs ayından 11 Haziran duruşmasına kadar devam etmiştir.

Stalin ve parti, 11 Haziran 1937’de yapılan duruşma öncesi, 1 Haziran ila 4 Haziran arası süren ‘’Moskovaʹda Savunma Halk Komiseri ile Askeri Sovyet (Konsey) in genişletilmiş bir oturumu’’nu yapar. Soruşturmalar sürecinde açığa çıkan temel ve en önemli veriler, Stalin tarafından toplantıya sunulur. Toplantının amacı açık: Komplo gerçeğini bütün boyutlarıyla ortaya koymak. Ordunun komploya karşı birliğini daha üst düzeyde sağlamlaştırmak...

Sorun parti merkezinde, soruşturmalar sürecinde, geçmiş verilerle yeni veriler temelinde incelenmiş. Ordunun üst tabakası ile birlikte görüşülmüş. Mahkemede sanıklara kendilerini savunma hakkı tanınmış.

Askeri darbeye karışan daha geniş bir kesim mevcuttur. Sorunun bu yanını ayrı bir yazıda inceleyeceğimiz için şimdilik geçiyoruz. İdam cezası verilerek kurşuna dizilen 8 kişi, askeri darbenin lider kastıdır.

Sözgelimi, anti-komünist M. Levin, Stalin’in, ‘’Tuhaçevski’nin de aralarında bulunduğu pek çok kişi tarafından vasat bir komutan olmakla suçlandığı 1920’deki Polonya seferiyle ilgili çok acı hatıraları’’nı unutmadığını, Tuhaçevski’nin ‘’saflıktan ya da düpedüz cüretten, 1934’teki XVII. Parti Kongresi’nde yaptığı konuşma’’da Stalin’i övmeden konuşan “tek kişi oldu’’ğunu; Stalin’in ‘’intikam saati’’, ‘’Hesaplaşma vakti geldiği için’’, önceden “düşünülmüş özel bir son’’ için 1937’de harekete geçerek, ‘’Ordunun incisinin ülkeye ihanet ettiğini ‘kanıtlayan’ tamamen düzmece ‘Alman kaynaklı bilgiler’ üret’’ilerek, zevkten dört köşe, yargılayıp katlettiğini yazar. (Bkz. Sovyet Yüzyılı, s. 121)

Troçkistler, Soljenitsinler, Levinler, Sayınlar için sorun kıskanç, kişisel intikam için hareket etmiş, rakiplerini düzmece mahkemelerle tasfiye etmiş, milyonları katletmiş kindar ve gaddar bir Stalin var. Koskoca bir tarihsel ve sınıfsal mücadele entrikalara, düzmece mahkemelere ve yok edilen masum askerlere (ve sivillere), “terör’’e indirgenerek, iç ve dış gericilik tarafından hazırlanmış olan askeri faşist darbe gerçeği yok sayılarak “Stalinizm’’e saldırılıyor.

"Şunu da ekleyeyim: Tanınmış Marksist araştırmacı Prof. Grover Furr’ın 1986’da kaleme aldığı “New Light On Old Stories About Marshall Tukhachevskii: Some Documents Reconsidered” (='Mareşal Tuhaçevski’ye İlişkin Eski Öykülere Yeni Bir Bakış: Bazı Belgelerin Yeniden Değerlendirilmesi') başlıklı yazısında aktardığına göre Hitler’in en yakın çalışma arkadaşlarından ve kötü ünlü SS örgütünün şefi Heinrich Himmler 4 Ekim 1943’te Posen’de yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu:
'Moskova’da, sanırım 1937 ya da 1938’de o büyük göstermelik yargılamalar olduğu ve sonradan Bolşevik bir general olan eski Çar ordusu askerî öğrencisi Tuhaçevski ve diğer generaller idam edildiği zaman, biz (Nazi) Partisi ve SS’dekiler de içinde olmak üzere Avrupa’da herkes, Bolşevik sistemin ve Stalin’in, en büyük hatalarından birini işlediği kanısına varmıştık. Biz durumu böyle değerlendirmekle kendimizi adamakıllı aldatmış olduk. Bunu içtenlik ve güvenle söyleyebiliriz. Bence, eski Çarlık yanlısı generallerini muhafaza etmiş olması halinde –şimdi savaşın üçüncü yılında bulunan- Rusya asla iki yıldan fazla dayanamazdı.” (Trial of the Major War Criminals before the International Military Tribunal [Nuremberg, 1949], Cilt. 29, s. 111)

Hitler’in bir başka yakın çalışma arkadaşı ve Nazi Almanyası’nın Propaganda Bakanı Goebbels, güncesine 8 Mayıs 1943’te düştüğü bir notta Führer’in de Himmler’in değerlendirmesini paylaştığını belirtiyordu:

Führer Tuhaçevski olayını anımsadı ve Kızılorduya o şekilde davranmak suretiyle Stalin’in onu mahvettiğine inanmakta tamamen hatalı olduğumuz yolunda görüş belirtti. Oysa, bunun tersi doğruydu: Stalin Kızılordu içindeki bütün muhalefetin kökünü kazıdı böylelikle yenilgiciliğe son verdi.” (Joseph Goebbels, The Goebbels Diaries: 1942-1943, editör & çevirmen Louis P. Lochner (Garden City, New York, Doubleday, 1948), s. 355)” (J. Stalin: Söylence ve Gerçek adlı kitaba ÖnsözGarbis Altınoğlu)

Bu dava hakkında da ortaya çıkan yeni verileri kitaplaştıran G. Furr’un incelemeleri önemlidir. İncelenmesini öneririz. G. Furr’un incelediği pek çok olgu, daha önce değişik incelemelere konu olmuştur. Furr, bazı yeni olgularla birlikte bu verileri derli toplu hale getirerek ve görece geliştirerek sorunu ortaya koymaktadır.

Bu konuda, Kruşçevci modern revizyonist karşı devrimle tasfiye edilen Molotov ve Kaganoviç’in açıklamaları önemlidir. İkisi de Bolşevik Parti’nin eski liderlerindendi ve süreci yakından bilen komünistlerdi.

Önce Molotov’u dinleyelim.

Tuhaçevski'nin, diye yanıtladı Molotov; bir mesele başgösterdiğinde hangi tarafta yer alacağını bilemezdiniz. Çok tehlikeli bir adamdı. Zor bir anda davamızın yanında yer alacağından ben pek emin değildim, çünkü o bir sağcıydı. O dönemde bir numaralı tehlike sağcılıktı. Bir sürü sağcı, sağcı olduğunu bilmiyor ve sağcı olmak istemiyordu. Trotskistler yaygaracıydı ‘Direnemeyeceğiz! Yenileceğiz!’ Bu da bir çeşit kendine ihanetti. Kulakların koruyucularına gelecek olursak, kendilerini tamamen gizliyorlardı. Daha ihtiyatlılardı. Ve etraflarında bir sürü sempatizanları vardı: köylü kitlesi ve küçük burjuvazi. Ülkemizde, 20'li yıllarda son derece kırılgan bir parti yönetimi tabakası vardı ve bu takım sürekli çatlak sesler çıkarıyordu: ...” (Molotov Anlatıyor, s. 54-55, iba.)


Çuyev’in “Alman casusu olmakla suçlanıyordu.” hatırlatması karşısında Molotov şu yorumu yapıyor:
Bu konuda sınır tanımıyordu, çünkü politik bakımdan her şeyi göze alıyordu. Anlaşılan 1935'ten önce biraz korkuyordu ve işi sürüncemede bırakıyordu ama 1936 yılının ikinci yarısından ya da belki 1936'nın sonundan itibaren darbe yapmak için acele etmeye başladı. Krestinskiy de, Rozengolts da söylüyor. Bu da anlaşılır bir şey. Tutuklanmaktan korkuyordu. Hiçbir şekilde erteleyemezdi. Almanlardan başka dayanacak kimse de yoktu. Bu da oldukça gerçekçi bir düşünce.
Ben Tuhaçevski'nin ancak son anda yakalanabilmiş çok tehlikeli bir askeri komplocu olduğunu düşünüyorum. Eğer yakalanmasaydı çok tehlikeli olabilirdi. En fazla otoriteye sahip olan oydu. Suçlananların ve kurşuna dizilenlerin hepsi Tuhaçevevskiy'in planladığı bu komploya katılmış mıydı? İçlerinden bazılarının katıldıklarından kuşkum yok, bazıları komplocuların arasına yanlışlıkla da düşmüş olabilirler. Ya da onlara yakınlık duymuşlardır. Ikisi de olabilir. Ama iki temel kategori vardı: Bazen otorite sahibi kişiler olsa da ordu içindeki tehlikeli insanlar ve düzelebilecek, doğru yolda yürüyebilecek kişiler. Diyelim Rokossovskiy tutuklandı. Bu grubun içine bir şekilde düşmüş olabilir, bu olasılığı gözden uzak tutmuyorum. Yasal olarak doğrulanması gereken başka bazı
olgular da bulunabilir. Ancak Tuhaçevski'ye ve onun grubundaki, komplo hazırlığı içindeki Troçkistlerle, sağcılarla bağlantılı askerlerin varlığına gelince bundan hiç kuşku yok.” (Agk., s. 448-449, iba.)

Tuhaçevski ve öteki komutanları kurşuna dizmek doğru muydu yoksa onlar masum muydu, ne düşünüyorsunuz?” sorusuna Kaganoviç şu yanıtı verir;

Hepimiz Sovyet iktidarına bir saldırı yapılıyor düşüncesinin etkisi altındaydık. Faşizm saldırıyor, antikomünist bir çizgi yürütüyordu. Ayrıca ülkemizin içinde de bir iktidar mücadelesi
vardı ve bu mücadele, ayaklanma ve iç savaşla sona erebilirdi. Öyle de olurdu.
Ve faşizm şüphesiz ki zafer kazanırdı çünkü daha ileride bölünme iç savaşa yol açardı. Sağ ve Troçkist siyasi gruplar vardı. Troçki'nin orduda kökleri vardı. Sağcıların, Kulak yanlısı sağcı siyasetleriyle orduda kökleri vardı. Ve orduda elbette Parti karşıtı eğilimler vardı.
Komutanlar birtakım fraksiyon grupları kurmuşlardı. Olmaması mümkün değildi. Tüm bu komuta kademesi Almanya'da okumuştu ve Almanlarla ilişkileri vardı. Haberler alıyorduk. Stalin'in elinde, bizde faşistlerle bağlantılı bir grup olduğuna dair veriler vardı. Tuhaçevski ve Yakir'in adları geçiyordu. Tuhaçevski bir ara Almanya'da esir düşmüş ve kaçmıştı. Bir gruplaşma var. Bunların birçoğunun çantasında Napolyon asası taşıdığına şüphe yoktu. Tüm veriler Tuhaçevski'nin Bonapartist bir kafada olduğunu gösteriyordu. Yetenekli bir adamdı. İktidara oynayabilirdi. (Feliks Çuyev, Böyle Dedi Kaganoviç, s. 65-66, iba.)

Azizim, kapitalist hükümetlerin kuşatması altındaydık ve bunların hepsi de bir hükümetin üyesiydi. Troçki hükümeti, Zinovyev hükümeti, Rıkov hükümeti... Bu çok tehlikeli olurdu ve mümkün değildi.” (Agk., s. 209)

Orduda ve her yerde kendi adamları vardı. Yaygın bir örgüt zinciri kurdular... Kendilerini hükümet gibi, yeraltındaki illegal bir hükümet gibi görüyorlardı. Sağlam olmasa da bir hükümet. Ve bunu yaptılar da. İyi örgütçü olan Troçki, ayaklanmanın başına geçebilirdi...” ( Agk., s. 211)

Kaganoviç şunları derken de tamamen haklıdır;

''Beşinci kol faaliyetteydi. Eğer biz bu beşinci kolu ortadan kaldırmasaydık savaşı kaybederdik. Almanlar tarafından tuz buz edilirdik.'' (Agk. s. 52, iba.)

Tuhaçevsky önderliğindeki renkli askeri bağlaşmanın askeri darbesinin boşa çıkarılmış olması SSCB’nin büyük şansı ve kazanımı olmuştur.

Çuyev’in konu bağlamında sorduğu soruya verdiği yanıtta ise, Benekditov şunları anlatır:

Tuhaçevskiy’in yargılanıp kurşuna dizilmesiyle ve Kızıl Ordu’daki temizlikle ilgili sorularına yanıt veren Benediktov II. Emperyalist Dünya Savaşı’nın hızla yaklaşmakta olduğunu, "işin özünde sosyalizmin ve halkın kaderinin masaya" yatırılmış olduğunu söyler ve haklı olarak, şöyle devam eder:

''Savaşın en kritik anlarında, ülkesine ihanet etmiş bir general-Vlasov- (Hitler’in saflarına geçen general-bn.) yerine onlarca general olsaydı, hem de öylesine etkili mevkilerde olsalardı olayların nasıl gelişeceğini tahmin etmek mümkündür! Bu insanların ‘Stalinist rejimi’, ‘ideolojik sebepler’ uğruna arkadan vurmaları neyi değiştirirdi ki! Sonuç aynı olurdu.' ” (V. Litov, Stalin ve Hruşçev Hakkında, Ivan Aleksandroviç Benediktov İle Söyleşi, s. 46-47, Yazılama Yayınevi)

Şu "düzmece mahkemeler'' olduğu ileri sürülen 30'lu yıllardaki yargılamalar (''5. kol''un tasfiyesi) hakkında ABD'nin Moskova elçiliğine atanmadan önce kendisi de bir avukat olan Joseph Davies'den okumaya devam edelim;

''Yargılamaları izleyen deneyimli gazetecilerin, avukatların ve diplomatların büyük çoğunluğunun mahkeme sürecinin güvenilirliği ve sanıkların suçluluğu konusunda hiç bir kuşkularının olmaması anlamlıdır.''

"Bu mahkeme süreci, insan doğasının bütün temel zaaf ve kusurlarını, kişisel ihtirasların en kötü örneklerini gözler önüne seriyor. O, bu hükümeti alaşağı etmeye çok yaklaşmış olan bir komplonun ana çizgilerini ortaya koyuyor...

Bence, Sovyet hukukuna göre siyasal sanıklar açısından, onların ihanetten mahkum edilmelerini haklı çıkaracak düzeyde suçların işlenmiş olduğu,... herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek biçimde kanıtlanmıştır (...)... Yargılamayı en düzenli bir biçimde izleyen diplomatların kanısı, genel olarak, davanın, çok çetin bir siyasal muhalefetin ve son derece ciddi bir komplonun varlığını kanıtladığı doğrultusundaydı; bu da Sovyetler Birliği'nde son altı aydır yaşanmakta olan ve şimdiye kadar açıklanamayan olayların bir çoğunu diplomatlar açısından aydınlığa kavuşturuyordu." (J. E. Davies, "Mission to Moscow", Cilt 1, 1942, Londra, s. 177, 178-79, aktaran Wıllıam B. Bland, Stalin; Söylence ve Gerçeklik)

Askeri darbe gerçeğini, Albay Viktor Alksnis de dile getirmiştir. "2. derece Kumandan (Korgeneral) Yakov î. Alksnis" A. V. Alksnis'in dedesidir. Yakov î. Alksnis "Kasım 1937’de tutuklanmış, yargılanmış ve 1938 Temmuzu’nda, Tuhaçevskiy ve diğerlerini yargılayan askeri heyetteki jüri üyelerinden biri olarak hizmet ettikten yalnızca birkaç ay sonra, komplocu olduğu suçlamasıyla idam" edilmiştir. Başta Tuhaçevsky olmak üzere yargılanan generallerin dava dosyalarını özel izinle inceleyen Albay Viktor Alksnis'in açıklamaları, "Stalinizm"in haklı olduğunu ayrıca doğrulamıştır. "Arşivleri Stalin zamanında, Hruşçov zamanında, Gorbaçov zamanında, Yeltsin zamanında temizlediler." diyen Alksnis'e kulak verelim:

"Elementi adlı dergideki 2000 tarihli mülakattan:

Ancak Kızıl Ordu içerisinde böylesi bir komplonun düzenlendiğine ve Tuhaçevskiy'in de buna dâhil olduğuna bugün tamamıyla ikna olmuş durumdayım. Öyle görünüyor ki aslında orada, ta 1930’larda bize, bu günlerimize ateş edebilecek bir tür ‘savaş topu’ var. Böyle bir şey olursa, o zaman her şey çok daha farklı sonuçlanabilir. Oysa o günlerin hemen sonrasında... olaylara dair öyle bir tür ortak duyu yaratıldı ve bu ortak duyunun sürekliliğini sağlamak uğruna öylesine çok şey yapıldı ki...’’ (Alksnis).(G. Furr, Stalin ve Demokrasi - Trotskiy ve Naziler)

1938 yılında faşist Japonya SSCB'ye saldırır. Savaş sırasında SSCB Generali Genrih Lyuşkov Japonya'ya kaçar ve ''Stalinizm''e, ''Stalinist tiranlı''ğa karşı mücadele ettiğini ilan eder. Lyuşkov üzerine yapılan araştırmalar, darbe gerçeğini aydınlatan önemli veriler ortaya çıkarmıştır. Lyuşkov üzerine inceleme yapan

Almanlara tutsak düştükten sonra Hitler faşizminin hizmetine giren (ve faşist Soljenitsin tarafından ''Rusya'nın özgürlüğü için mücadelenin'' savaşçısı ilan edilen) Yeltsinlerin akladığı SSCB generali Andrey Vlasov komünizme, Bolşevizme, ''Stalinizm''e karşı mücadele ettiğini, dünyanın bu beladan kurtarılması gerektiğini ilan etmişti.

Aynı dönemde Troçkistler de ısrarla dünyanın ''Stalinizm'' belasından kurtarılması için her cephede mücadele ettiklerini haykırıyordu.

Devam edelim.

Fakat yetki ve ayrıcalıklarından doğal olarak vazgeçmek istemeyen yönetici kadrolar, açıkça direnemeseler de, hemen kulis faaliyetlerine giriştiler. 1937'de iç politikada gerginlik ve entrikalar doruğa ulaştı ve siyasi rekabet, açık düşmanlık ve kıyıma dönüştü. Parti içinde, Stalin'in orduya yönelik sıkı bir düzen ve dürüstlük arayışlarından ve parti içinde yapısal reform planlarından rahatsız olanlar az değildi. Yukarıda adı geçen yazar P. Carell, Almanya arşiv belgelerine dayanarak, Tukhaçevskiy ve Stalin'in gizli ajanları arasındaki rekabetin gerginleşerek dramatik bir hal aldığını yazmaktadır. Carell'e göre, Tukhaçevskiy'in Mart 1937'de harekete geçmemesinin tek nedeni, kumandanlar, Genelkurmay subayları ve karargahlar arasında, birbirinden on binlerce kilometre uzak olan askeri bölgelerin komutanları arasında koordinasyon sağlanamamasıydı. Tabii buna NKVD mensuplarının ordu yönetimi içinde uyguladıkları sıkı takibi de eklemek gerekir.’’ (Yuriy Yemelyanov, Stalin İktidarın Zirvesinde, s. 126-127)

1937’de devam etmekte olan tasfiyeler “Moskova'daki gerilim, Batı Avrupa'da darbe hazırlıkları şeklinde yorumlanarak geniş yankı buluyordu. Trotskiy, Muhalefet Bülteni'nde, Stalin'in askeri diktasına karşı olan grupların harekete geçmesinden bahsediyordu.’’ (Age., s. 127, iba.)

Kızıl Ordu İstihbarat Başkanı S. Uritskiy, 9 Nisan 1937'de Stalin ve Voroşilov'a Berlin'de dolaşan söylentiler hakkında bilgi verdi. Bu söylentilere göre, Kızıl Ordu komutanları Sovyet yönetimine karşı bir darbe yapmaya hazırlanıyorlardı, ancak Almanya'da bu söylentileri pek ciddiye alan yoktu. İstihbarat Başkanlığı'ndan gelen bu bilgi, belki de komplocuların acele etmelerine neden olmuştu. P. Carell'in yazdığına bakılırsa, darbe 1 Mayıs 1937'de yapılacaktı. Darbenin 1 Mayıs bayram törenlerinde, askeri birliklerin geçişi sırasında gerçekleştirilmesi uygun görülmüştü; çünkü birçok askeri birlik tören için kente girmiş olacaktı. (s. 127-128)

‘’Ne var ki yurtdışında farklı gelişmeler yaşanıyordu. Beyaz Rus göçmenlerden olan çarlık dönemi generali Skoblin'in Kızıl Ordu içindeki darbe hazırlıkları hakkında Gestapo'ya verdiği bilgi, Almanya yönetimini pek rahatsız etmemiş gibi görünüyordu. Çekoslovakya'nın Almanya'daki sefiri Mastnıy, Ocak 1937'de Başkan Benes'e gönderdiği raporda Alınanların tartışmalı konularla ilgili olarak Çekoslovakya ile görüşmelere soğuk baktıklarını bildirerek endişelerini aktarmıştı. Çünkü Berlin, ona göre, SSCB'de yapılacak askeri darbeden sonra dış politikada çok farklı yönde değişimler bekliyordu. Moskova'da Almanya yanlısı grupların iktidara gelmesiyle birlikte, Çekoslovakya artık Moskova'nın desteğini kaybedecekti; oysa SSCB ile 1935'te imzalanmış ikili yardımlaşma antlaşması Prag için çok önemliydi.

7 Temmuz 1937'de, Benes, Paris'te Aleksandrovskiy ile bir araya geldi ve bu görüşmenin kayıtlarına göre şunlar konuşuldu:

Başkan Benes, Ocak 1937'den itibaren Reichswehr ile Kızıl Ordu komutanları arasında bir yakınlaşmaya işaret eden sinyaller aldığını belirtmişti. Ocak ayından beri endişeli bir beklenti içinde olan Benes, Berlin'deki sefiri Mastnıy'ın son derece güvenli bir kaynak olduğunu bildirmişti ... Mastnıy'ın Reichswehr kumandanlarından ikisiyle gizli temasları olmuştu ... Benes'e göre, Reichswehr mensupları bu temas sırasında anlattıklarının sır olup olmadığından emin değillermiş. Fakat bu temaslardan anlaşıldığı üzere, Reichswehr ile Kızıl Ordu yönetimi arasında yakın bağlar vardı. Elbette o, bu bağlantıların hainler tarafından kurulduğunu ve Sovyet devletinin bir girişimi olmadığını bilemezdi. Ancak onun için başlıca problem, SSCB yönetiminin gerçekten bir ‘yeni Rapallo’ girişiminde bulunması olasılığıydı. Dolayısıyla Benes, Aleksandrovskiy'e Çekoslovakya'nın böyle bir ihtimal karşısında ne yapması gerektiğini sormuş ve cevabını da kendisi vermişti: Bu durumda Prag’da Almanya ile saldırmazlık anlaşması imzalamak zorunda kalacaktı.. Bu, Çekoslovakya'nın bağımlı hale gelmesi demekti, ancak başka çare kalmıyordu.’ “ (Age. s. 132)

Molotov, Çuyev’e, Benes’ten önce gerekli bilgi ve verilerin zaten ellerinde olduğunu söylemiştir.

SSCB’de 30’lu yıllarının keskin mücadelesine girmek gerekmiyor ama bu mücadelenin ordu, istihbarat da dahil her alanda sürdüğünü vurgulamak gerekir. Yani bu mücadele salt partiyi etkileyen, onunla sınırlı, toplumsal, siyasal kurumlardan tecrit süren bir mücadele değildi ve olamazdı da. Bu olgu, 30’ların iç ve uluslararası özgünlüğünde ifadesini bularak biçimleniyordu.

G. Furr şunları yazarken haklıdır:

Elimizde olan bütün kanıtlar çok sayıda siyasi liderin İç İşleri Halk Komiserliği başkanları Yagoda ve Yejov’un, yüksek rütbeli subayların ve daha pek çok kişinin içinde yer aldığı yönetim karşıtı provokatif çok sayıda komplonun olduğunu gösteriyor.’’ (Hruşçov’un Yalanları, s. 35)

Ordu ve İç İşleri Halk Komiserliği içerisindeki komplocu klikler, Troçkist-Zinovyevist-Buharinist birleşik muhalefetle bağlı çalışıyordu. Mahkemeler sürecinde bu gerçek, köklü bir şekilde açığa çıkarılmıştı. Örneğin Molotov, “Ancak Tuhaçevsk’ye ve onun grubundaki, komplo hazırlığı içindeki Troçkistlerle, sağcılarla bağlantılı askerlerin varlığına gelince bundan hiç kuşku yoktur.’’ derken de bir gerçeği vurguluyor.

Kruşçev’in yalanlarını incelediği kitabında (ve diğer kitaplarında) Furr, bu sorun hakkında kapsamlı açıklamalar yapar. Yejov’un ‘’geçtiğimiz günlerde yayınlanan sorgu kayıtları, birbirinden bağımsız ve kendi aralarında rekabet eden üç askeri komplo grubunun varlığını kanıtlıyor: Bu gruplardan birincisi liderliğini A. İ. Egorov’un yaptığı ‘büyük askeri emekçiler grubu’, ikincisi Y. B. Gamarik, İ. E. Yakir, İ. P: Ubaroviç’in Trokist grubu, üçüncüsü ise Tuhaçevsky’in ‘Bonapartist subaylar grubu.’ ‘’ (Age., iFa., s. 101)

Bu askeri klikler ‘’birleşik muhalefet’’le koordinasyon içerisinde çalışmaktaydı. Peki kime karşı? Kuşkusuz ki Stalin’e, partiye, sosyalist devlete, sosyalizmin inşasına, Kızıl Ordu’ya karşı!

Sınıf mücadelesi Kızıl Ordu içerisinde de sürüyordu ve bu ordu, burjuva ordulardan farklı olarak sınıfsal-siyasal karakterini açıkça ilan etmişti. Ordu içerisinde ortaya çıkan gruplaşmalar, hizipleşmeler, darbeci klikler sosyalizm koşullarında sürmekte olan keskin sınıf mücadelesinin somut yansımalarıydı. Yani safkan, homojen, Stalin’in parmak işaretine göre hareket eden bir ordu yoktu tarih sahnesinde. Dolayısıyla açığa çıkarılarak kurşuna dizilen ya da hapishanelere gönderilenler (ve askerler davası), ‘’Stalin canisi’’nin ‘’göstermelik mahkemeler’’inden değildi.

DEVAM EDECEK

NOT; aşağıda iki ayrı belge ve bir makaleye yer veriyoruz. Okuyucu sabırla okursa Tuhaçevsk davası hakkında daha ayrıntılı bilgilere ulaşacaktır.

1- Tuhaçevsky Mahkemesi tutanakları;

2-Sovyet Devletine Karşı Casusluk ve ülkeye ihanet, Tutanaklardan;

3- İhanet Davalarının 70. Yıldönümünde Tuhaçevski Komplosu ,Yuri Yemelyanov.

1- Tuhaçevsky Mahkemesi tutanakları;

* “Yenilgi ve Yenilme Korkusu

Diğer kaynaklardan, Troçki'nin Almanya, Polonya, Japonya veya bu güçlerin bir kombinasyonuna karşı savaşta SSCB'nin yenilmesi için baskı yaptığına dair çok sayıda kanıtımız var. Sanıklardan en az dördü, Troçki'nin yenilgi ve yenilgiyi savunduğundan bahsediyor.

Yakir:

Tukhachevsky, önce aşağı yukarı kesin olarak, yeteneklerimizin mevcut zayıflığını, Almanya ve Japonya'nın faşist faaliyetlerinin Polonya ile birliğinin, mevcut düzeni yıkmamız gereken bir duruma yol açtığını ve bana o zaman ve orada Troçki ve Alman Genelkurmay ile temas kurduğunu söyledi . Ya Tukhachevsky ile ilk konuşmamda ya da ikincisinde, ama bu görüşmelerden birinde Tukhachevsky, ayrıntılara girmeden, bana Troçki'nin ordudaki karşı-devrimci ve anti-Sovyet unsurların çalışmalarını güçlendirme temel görevini verdiğini söyledi, ve o, Tukhachevsky, bu anti-Sovyet ve karşıdevrimci unsurları daha da örgütleme ve birleştirme görevini üstlendiğinden, Tukhachevsky benim için Troçki'nin direktifini açıkladı, onun Alman Genelkurmay Başkanlığı ile mutabık kaldığını ve bir dereceye kadar kendi kişisel olarak detaylandırdığını söyledi. (7)

Tukhachevsky:

Troçki'nin Alman Genelkurmay'ıyla temas kurmanın gerekli olduğuna dair talimatına uygun olarak, 1936'da Londra'da Alman Genelkurmay Başkanı General Rundstedt ile görüştüm. (General Rundstedt) Bir komploya liderlik ettiğimi bildiğini ve benimle konuşmak için talimatları olduğunu söyledi. Komplonun gerçekten var olduğunu ve benim tarafımdan yönetildiğini söyledim. Rundstedt'e Alman ordusunun ana güçlerinin nereye saldıracağını sordum ve Troçki'nin Alman ordusunun hareket halinde olacağı yerde yenilgiyi organize etmemiz gerektiği yönündeki talimatına atıfta bulundum. (47)

Kork:

... Kızıl Ordu, Sağ Troçkistlerin iktidara gelmesine ve Stalin hükümetinin elinden iktidarı almasına izin verecek şekilde bu tür kayıplara katlanacaktır. (86)

Feldman:

Troçki'nin direktiflerine geri dönmeliyim. Daha sonra, Mikhail Niko'laevich'in (Tukhachevsky) bana bildirdiği Troçki'nin ilk direktiflerinden, Kızıl Ordu'nun yenilgisi için hazırlıklara devam ettiğini, bana bunu Troçki'nin, yeni bir direktifine göre yaptığını söyledi, Sovyet iktidarına karşı mücadelede hedeflerimize ulaşmak için verilen mücadelede tüm araçların kullanılmasının kabullenir olduğunu da sözlerine ekledi.

Troçki'nin Alman Genelkurmay Başkanlığı ile İş birliği

Yakir:

Tukhachevsky benim için Troçki'nin direktifini açıkladı, Alman Genelkurmay'la hemfikir oldu ve bir dereceye kadar kişisel olarak kendisi detaylandırdı. (7)

Feldman:

Troçki ile bağlantı Londra'ya transfer edilen Putna aracılığıyla kurulduğunda, yenilgiyle ilgili konuşmalar başladı, terör ve casusluk yöntemleri belirlendi, bunların hepsi Sovyet iktidarını devirmek ve Troçki'nin iktidara gelmesini garanti altına almak için yapıldı. Troçki'nin,  sayıları binlerle ifade edilen gerçek güçleri yoktu, burada gördüğünüz ve dolayısıyla onun bize dikte ettiği her ne olursa olsun, Alman Genelkurmay'ı tarafından dikte ediliyordu. Ben böyle görüyorum ve biz de öyle söylemeliyiz. (146)

Uborevich:

Duruşma beni komplo kabuslarından ve Tukhachevsky’nin, yani Troçki'nin ve Alman Genelkurmayının şeytani direktiflerinden kurtardı. (155)

Putna:

Pek çok insan benim farklı bir insan olduğumu biliyor ve şimdi benim için bir zamanlar farklı bir insan olmam dışında başka bir teselli yok. Ve şimdi, çok kısa bir sürede, kendi içsel duygularımda eski benliğime döndüm. İnanıyorum ki, çürüyen bir organizmada, beni Alman Genelkurmay Başkanlığı'nın hizmetine götüren Troçki'nin çürümüş bir organizması içinde zehirli gazlarla çarpılmış gibi...(163)

Troçki ve "Saray Darbesi" veya Coup d'Etat

Yakir:

... Troçki'nin talimatı ... şu sonuca ulaştı. Troçki'nin ortaya koyduğu programın ilk noktası, karşı-devrimci anti-Sovyet Sağ Troçkist örgütün katılımcıları olan ve birkaç kişiyi denemeyi ve Kremlin merkezli Chekists ve Kremlin'in acil askeri muhafızı, Kremlin askeri muhafız şefi Yegorov'un şahsında, onlarla temasa geçmeyi başaran "Moskovitler" tarafından hazırlanan bir darbe idi. ... (7)

 Feldman:

Daha önce de anlattığım gibi, saray darbesiyle ilgili görüşmeler yapıldı. Troçki ile bağlantı Londra'ya transfer edilen Piatakov aracılığıyla kurulduğunda, yenilgiyle ilgili konuşmalar başladı ve terör ve casusluk yöntemleri ortaya çıktı - tüm bunlar Sovyet gücünü devirmek ve Troçki'nin iktidara gelmesini garanti altına almak için. (146)

Troçki'nin SSCB'deki Temsilcisi IUri Piatakov

Yakir:

Tukhachevsky’nin bana bahsettiği bir sonraki görev, Troçki ve Alman Genelkurmay'la doğrudan ilişkileri sürdüreceğiydi. İlki, Piatakov ve ikincisi Putna ... (11-12)

Özellikle, Tukhachevsky bana iki kez Piatakov'dan bilgi aldığını ve Sağlarla, Yenukidze ile yaptığı görüşmelerden ve Buharin ile yaptığı bir görüşmeden bahsettiğini söyledi. (13).

Tukhachevsky:

... Primakov’ dan bahsediyorum ... Bana Moskova'daki Troçki merkezinin lideri olan Piatakov ile temas halinde olduğunu söyledi. Bundan sonra Piatakov ile kişisel temas kurdum.

Ul'rikh: Kişisel temas mı?

Tukhachevsky: 

Evet. Sonra 1934-35'te Piatakov bana, Ukrayna SSCB ve Primor'ye'nin kaybıyla bağlantılı olacak Alman ordusunun kararlı saldırı planından bahsetti. Troçki'nin, Seydov'un bir mektubunda ve Putna tarafından sözlü olarak [tarafından] ortaya konulan 1934 direktifini onayladı. Troçki daha sonra bana çalışmayı olabildiğince etkinleştirme görevini verdi. Sonunda Putna, 1936'da Sedov'la benim için bir görüşme ayarladı. (46)

Blyukher: Ukrayna Alman faşizmine ve Primor'ye Japonya'ya taviz verilmesine ilişkin görüşmeler kim üzerinden ve nasıldı?

Tukhachevsky: 

Bana anlatan Piatakov'du, yani gerçekten de Piatakov aracılığıyla Troçki' idi, ama bunu bana şahsen söyleyen Piatakov'du. (66)

Primakov:

1935'te Fel'dman'la ve Leningrad'a vardığımda Gar'kavy ile konuştum ve ardından ilkbaharda tanıştığım Piatakov’ la Troçkist teması sürdürdüm.

Başkan: Askeri merkezin liderliği ve paralel Troçkist merkez ile sistematik olarak temas kurdunuz mu?

Primakov: Temel olarak Piatakov ile temas kurdum. 129

Tukhachevsky'nin sivil karşı-devrimci örgütlerle temasları da ilgimi çekti. Bana sadece 1933'te veya 1934'ün başında bana Piatakov ile temas halinde olduğunu söyledi.

Piatakov ile temas, emirlerimizin yerine getirilmesi açısından topçu silahlanması alanında sabotaj yapılmasına yardımcı oldu. (138)

Bağları Kopması, Diğer Troçkistler’le Bütün Sözleşmeyi Kesilmesi

Yakir:

Tukhachevsky’nin en büyük gizliliğin gerekliliği hakkında benimle defalarca konuşmasına rağmen (Troçki, askeri komplonun ve katılımcılarının hiçbir durumda diğer çevrelerle ve diğer çalışma alanlarıyla bağlantılı olmaması gerektiğini söyleyerek ona defalarca bunu söylüyordu ... hepsi aynı şekilde gerçekleşti. (13)

Tukhachevsky:

Örgüte girişimi 1932 itibariyle görüyorum ... Bu arada, Sağlara karşı olduğum gibi, tartışmalar sırasında da her zaman ve her durumda Troçki aleyhinde konuştum. (37)

Primakov:

1934'te Piatakov'dan Dreitser grubuyla ve eski Troçkistler’le bağları koparma talimatını aldım ... (125)]

Tukhachevsky, Troçki'nin direktifinin, ülkemizde sivil örgütler arasında var olan Sovyet karşıtı gruplaşmalarla hiçbir şekilde temas halinde olma yoluyla değil, askeri örgütün çalışmalarının son derece bağımsız bir şekilde yürütülmesi gerektiğini belirttiğini ekledi. (13 7)

Sağların ve Troçkistlerin Birliği

Uborevich:

... [Tukhachevsky] Japonya, Almanya ve Polonya'ya karşı savaşta yenilmemizin kaçınılmazlığını ve iç zorluklarımızı göstererek başladı. Bana bir örgütün başında olduğunu, Sağlarla ve Troçkistler’le teması olduğunu söylemeye başladı. (73)

Kork:

1931'de Tukhachevsky ile konuşmaya başladığımda durumu şöyle açıkladı: Tartışmasız Rykov ile gitmeliyiz. Ülkede [SSCB] otoritesini kaybettiği için Troçki'yi savunmak o zaman uygun değildi. Ancak kısa süre sonra, 1932'de Troçki'den daha sık bahsedildi. Ve sonra 1933'te, Almanya'da faşist darbe gerçekleştiğinde, bayrağı altında gitmemiz gereken liderler arasında Rykov, Buharin ve Troçki de vardı. Daha sonra Tukhachevsky, ima ederek değil, açıkça, sonunda zirveye çıkacak olan siyasi grubun, ister Rykov ister Troçki olsun, tahmin etmenin zor olduğunu ifade etmeye başladı ... (92)

... Sağlar ve Troçkistler bir araya gelerek ve bir kişinin aklına gelebilecek en büyük suç eylemlerini planladığında, şüphelerle doldum ve Sağların alçakça iftirasına ve hatta Troçkistlerin iğrenç faaliyetlerine teslim oldum. (157)

 Primakov:

Tukhachevsky ayrıca Sağlar ile de temas olduğunu söyledi. Şüpheli olan sorum, Sağlar la nasıl? Nereden? Troçki'nin komploya liderlik ettiğini biliyordum. Tukhachevsky bu soruma, şu anda Sağlar ve Troçkistler arasındaki ayrılığın ortadan kalktığını ve bu bizim genel işimiz için yararlı olduğuna göre, neden Sağlarla da temas kurmayalım? diyerek cevap verdi.(138)

Troçki'nin Japonlarla İş birliği

Yakir:

... Troçki'nin Tukhachevski'ye yazdığı mektuplardan birinde Troçki, bizi Almanlar ve Japonların ortak faaliyet yürütmesi gerektiğinde temas kurmak amacıyla Uzak Doğu'da çalışmayı geliştirmeye zorladı. Bu çok önemliydi. (27)

Feldman:

Uzak Doğu Bölgesi'ndeki Troçkist kadrolardan bahsetmişken, bunlardan bir sürüsü vardı, ancak komplonun herhangi bir üyesini tanımıyordum. (147)

Tukhachevsky:

... beni iğrenç Sağ oportünizm ve üç kez lanetli Troçkizm’in yoluna sürükleyen, Alman faşizmi ve Japon Genelkurmay'la temas kurmaya yönelten gruba götüren yol ... (154)

Romm, Troçki ve Tukhachevsky arasındaki Temas

Tukhachevsky:

... 1932'de Romm bana Troçki'nin Troçkist kadroları bir araya toplama önerisini getirdiğinde, kabul ettim. (38)

Daha sonra 1932'de Romm, Troçki'den gönderildi. Bu yaklaşık olarak Ağustos veya Eylül ayındaydı.

Başkan: Size ne dedi?

Tukhachevsky: Romm, Troçki adına, ordudaki Troçkist kadroları örgütleme ve bir araya getirme görevini bana verdi. (45)

Troçki, Hitler'in İktidara Gelmesine Bel bağladı

Tukhachevsky:

Daha sonra, 1933-34'te ... Romm bana Troçki'nin Hitler'in iktidara gelişini olumlu bir faktör olarak değerlendirmemiz gerektiği ve Almanya'daki faşist iktidarı güçlendirmek için her türlü önlemi almamız gerektiği talimatını verdi.

Romm’ un bana daha 1932'de Troçki'nin Нitler’ in iktidara gelmesine güvendiğini (bel bağladığını) ve Hitler'in onu, Troçki’yi, destekleyeceğinden emin olduğunu söylemişti, bu sayede Sovyet iktidarının devrilmesine güvenebiliriz. Sonra 1933-34'te Romm bana faşizmin Troçki'yi desteklediğini doğruladı ... (45-6)

Primakov:

1933-34'te Нitler iktidara geldiğinde, ziyafetlerde Almanlara karşı soğukkanlılığımızı vurgulamamız için resmi bir talimat verildi. Tukhachevsky bana, Troçki'nin direktifiyle, Reicbswehr'e karşı tutumunun eskisi kadar iyi olduğunu Almanlara bildirmenin gerekli olduğunu söyledi. (138)

Troçki'nin Oğlu Leon Sedov

Tukhachevsky:

[Piatakov], Troçki'nin Sedov'dan gelen bir mektupta ve Putna tarafından sözlü biçimde ortaya konulan 1934 direktifini doğruladı. Troçki daha sonra bana çalışmayı olabildiğince etkinleştirme görevini verdi. Sonunda Putna, 1936'da Sedov'la benim için bir görüşme ayarladı. (46)

Putna:

General Adam ve Schleifer ile yaptığım ilk görüşmelerden sonra, başardıklarımı Sedov'a bildirdiğimde, Troçki'den Sedov aracılığıyla, bu ilk başarının yeterli olmadığına dair ikinci bir direktif aldım ... (109)

Londra'ya giderken Sedov'la tanıştım ... Sedov aracılığıyla Troçki'den paralel talimatlar aldım ve şu noktaya geldi: Alman bağlantılarımı yeniden canlandırmalıyım ... (113)

Başkan: Sedov ile bir toplantı düzenlediniz mi?

Putna: Evet, Tukhachevsky'nin isteği üzerine Sedov ile bir toplantı düzenledim. (115)

SSCB'deki Troçkist Komplocuların Lideri Smirnov

Putna:

... 1931'de Berlin'de Ivan Nikich Smirnov'un benimle büyükelçilik binasında yaptığı bir konuşma sırasında, Almanlara Troçkistlerin onlarla iş birliği yapma konusundaki ciddi kararlılığını göstermek için onlarla müzakerelere ihtiyacımız olduğunu söylediğini belirttim. (108)

Başkan: Alman komutanlığı ile görüşme yapma yetkiniz kimden oldu?

Putna: Troçkist örgütünden.

Başkan: Kimin adına?

Putna: Bunu Troçki'den Sedov ve Smirnov aracılığıyla bir direktif olarak aldım. (110)

Troçki, Ukrayna'yı Almanya'ya, Primor'u Japonya'ya Vermeyi Kabul Etti

Tukhachevsky:

Primakov'dan bahsediyorum. Moskova'daki Troçkist merkezin lideri Piatakov ile temas halinde olduğunu söyledi. Bundan sonra Piatakov ile kişisel temas kurdum.

Başkan: Kişisel temas mı?

Tukhachevsky: Evet. Daha sonra 1935-36'da Piatakov bana Alman ordusunun kararlı saldırganlık planını, Ukrayna'nın SSCB'si ve Primor'ye'nin kaybıyla bağlantılı olacağını söyledi. (46)

Blyukher: Ukrayna Alman faşizmine ve Primor'a'nın Japonya'ya imtiyaz verilmesine ilişkin görüşmeler kim üzerinden ve nasıldı?

Tukhachevsky: Bana anlatan Piatakov'du, yani gerçekte Piatakov aracılığıyla Troçki' idi, ama bunu bana şahsen söyleyen Piatakov'du. (66)

Putna:

General Adam ve Schleifer ile yaptığım ilk görüşmelerden sonra, başardıklarımı Sedov'a bildirdiğimde Sedov aracılığıyla Troçki'den ikinci bir direktif aldım ... Bununla birlikte, tazminat olarak genel olarak vaat ettiklerimizi belirtmem önerildi. .

Başkan: "Biz" kim?

Putna: Troçkistlerin örgütü. Troçkist örgüt önce bölgesel tazminat sözü verdi. ...

Başkan: Yardım karşılığında ne vaat ettiniz?

Putna: Ukrayna topraklarını. (109-10) 

Troçki ve Alman Genelkurmayı

Tukhachevsky:

Troçki'nin 1936'da Londra'da Alman Genelkurmay ile temas kurmanın gerekli olduğuna dair talimatları uyarınca, Alman Genelkurmay Başkanı General Rundstedt ile görüştüm. [47; Yukarıdaki "Yenilgi ve Yenilme Korkusu" alt başlığına bakın.]

Başkan: 6-7 yıl boyunca sabotaj yaptığınızı, karşı devrimci bir çalışma yaptığınızı itiraf ettiniz. Anlamadığım bir şey var: Patron kimdi? Sağların merkezi olan Troçkist merkezden bahsettiniz, Alman çevrelerinden söz ettiniz. Ama şimdiye kadar temel direktifleri veren patron kimdi: Rykov, Troçki veya Alman askeri çevreleri?

Kork: Son zamanlarda oluşturulan koşullarda patron Alman Genelkurmay Başkanlığıdır.

Başkan: Bu demek oluyor ki asıl patronunuz Alman Genelkurmayıydı?

Kork: Evet.

Başkan: Alman Genelkurmay Başkanlığı - bu kesin bir cevap.? (101)

Putna:

Troçki'nin talimatıyla, Hoffmeister aracılığıyla bizimle temas kuran generaller Schleifer ve Adam ile bu tür müzakereler yaptım. (108-109)

Başkan: Alman komutanlığının temsilcilerinden şahsen kiminle müzakereleri yürüttünüz?

Putna: Binbaşı Hoffmeister, General Schleicher ve General Adam ile. (111)

1935'te SSCB'den Londra'ya döndüğümde Tukhachevsky bana Kiev ve Beyaz Rusya askeri bölgelerinde havacılığın ve tank oluşumlarının güçlendirilmesiyle ilgili başarıları anlattı ve bu bilgileri elimden geldiğince Alman Genelkurmay Başkanlığı'na iletmem için talimat verdi. . Londra'ya giderken Sedov ile tanıştım ...

Başkan: Anlamadım, talimatlarınızı yerine getirip sonra geri döndünüz mü?

Putna: Hayır, talimatlarımı uygulamadan önce. Sedov da bana Troçki'den benzer talimatlar verdi.

Başkan: Bilgi vermek için talimat almıştın. Sedov ile tanıştınız ve ona bilgi verdiniz mi?

Putna: Alman Genelkurmay Başkanlığı'na iletmeye çalıştım. Onları Sedov'a vermedim. Sedov aracılığıyla Troçki'den paralel talimatlar aldım ve şu noktaya geldi: Alman bağlantılarımı canlandırmalıyım (112-3)

Tukhachevsky:

Yapılan bu iğrenç işten kendime bir sonuç çıkarmak istiyorum. Ülkemizde sosyalizmin zaferi koşullarında, her grubun Sovyet karşıtı bir grup haline geldiği ve her Sovyet karşıtı grubun en aşağılık olanı Troçkizmle, Sağların en aşağılık akımıyla bir olduğu sonucuna ulaşmak istiyorum. Ve ülkemizde bu güçlerin temeli olmadığından, bu gruplar faşizmle temasa geçerek Alman Genelkurmay Başkanlığı ile temasa geçerek daha da ileri gittiler. (153)

 Troçki, Kapitalizmin Restorasyonunu Savundu

Tukhachevsky:

... ülkemiz içinde bu güçlerin temeli olmadığından, isteseler de istemeseler de, bu gruplar daha da ileri giderek faşizmle temas kuruyor, Alman Genelkurmay'ıyla temas kuruyorlardı. Bu, özünde ülkemizde kapitalizmin yeniden kurulmasına yönelik karşı-devrimci çalışmanın çöküşüdür. (153)

Primakov:

... Troçki'nin faşist bayrağı kimleri bir araya getirdi? Sahip olduğumuz tüm karşı-devrimci unsurları bir araya getirdi. Eski subay gruplarının paçavralarından Troçkist gruba kadar, Partiye karşı mücadele pratiğiyle iğrenç terörist direktifleriyle, Zinovyevliler'in kalıntıları ile, Kızıl Ordu'da karşıdevrimci olan her şeyle - hepsi Troçki'nin elindeki faşist bayrak altında, tek bir bayrak altında tek bir yerde toplanmıştı.

Bu komplo, eşsiz hastalık geçmişi olan hangi araçları seçti? Tüm bunlar, en kara ihanetten, vatana ihanetten, sabotaj yoluyla, casusluk yoluyla, terör yoluyla, kendi ülkesinin yenilgisine hazırlanmasından, ülkemizin beynine ve kalbine yöneliktir. Bunlar komplonun seçtiği araçlar. Hangi amaç için? Kapitalizmin restorasyonu için. (165)

Başkan: Bütün bunları kimin yararına, hangi devlet için, Sovyet karşıtı mücadelenizi hangi sınıflar için gerçekleştirdiniz?

Uborevich: Kapitalizmi yeniden kurmak amacıyla. (77)

Troçki Sabotaj ve Terörü Teşvik Etti

Primakov:

Piatakov ile temas, emirlerimizin yerine getirilmesi açısından topçu silahlanması alanında sabotaj yapılmasına yardımcı oldu. (138)

Bu komplo tarihte eşi benzeri olmayan hangi araçları seçti? En kara ihanetten, vatana ihanetten, sabotaj yoluyla, casusluk yoluyla, terör yoluyla, kendi ülkesinin savaşta yenilgisini hazırlanmasına kadar, ülkemizin beynine ve kalbine yönelik her yöntemi seçti. (165)

Feldman:

Troçki ile bağlantı Londra'ya transfer edilen Putna aracılığıyla kurulduğunda, yenilgiyle ilgili konuşmalar başladı, terör ve casusluk yöntemleri ortaya çıktı, bunların hepsi Sovyet iktidarını devirmek ve Troçki'nin iktidara gelmesini garanti altına almak içindi. (146)

Tukhachevsky bana 1936'da Troçki'nin teröre başvurma yönündeki direktifini uygularken ve özellikle de Voroshilov ile ilgili olarak, 1935'te Primakov'a böyle bir talimat verdiğini söyledi. (142)

 Tukhachevsky:

Daha sonra 1933-34'te Romm, faşizmin Troçki'yi desteklediğini ve bu nedenle Troçki'nin, özellikle orduda sabotaj ve terörist faaliyetlerinin örgütlenmesi alanında çalışmalarımızın etkinleştirilmesini talep ettiğini bana doğruladı. (46)

Başkan: Öyleyse, Almanlar, Troçkist örgütün gücünü göstermesi gerektiğini nasıl düşünüyorlardı? Ne şekilde?

Putna: Bunun sabotaj ve terör eylemleri olacağını düşündük. (111)

Troçki, SSCB İçinde Silahlı Bir Ayaklanma Planladı

Başkan: Özellikle, Troçkist aktivistler tarafından bir terörist eylem hazırlanmasına ilişkin şüphelerinizi doğrular mısınız?

Primakov: Böyle bir itirafta bulunmadım. Silahlı bir ayaklanmanın hazırlandığını itiraf ettim. (123)

Primakov: Aşağıdaki temel direktifim vardı:

1934'e kadar Troçkist kadroları bir araya getirmek için çoğunlukla örgütleyici olarak çalıştım. 1934'te Piatakov'dan terörist eylemleri hazırlamakla görevlendirilen eski Troçkist Dreitser grubu ile bağları koparmak için talimat aldım ve ben se çalıştığım askeri bölgede ya terör eylemi ya da askerî harekât tarafından başlatılacak silahlı bir ayaklanma kışkırtmak için hazırlanacaktım. Bana verilen görev buydu. Askeri Troçkist örgütsel merkez, bu görevi çok önemli görüyordu ve bu önem benim için vurgulandı. Bana, temas halinde olduğum eski Troçkistler’le her türlü kişisel tanışıklığımı bırakmam söylendi. (125-126)

PrimakovTroçkistler adına Leningrad'ı ele geçirmem emredildi.

Başkan: Eğer Almanya SSCB'ye savaş açmış olsaydı, Leningrad'ı kimin için ele geçirirdiniz?

Primakov: Almanya için. (132)

Feldman:

Almanya gezisinin arifesinde daha detaylı konuştuğumuzu hatırlıyorum (Tukhachevsky heyetin başı idi). Sovyet iktidarını silahlı bir ayaklanma yoluyla devirmekten ve eğer barış zamanında bu başarılı olmazsa, cephede ülke içinde silahlı gösterilere yol açabilecek sorunlar ümit etmekten söz ettik. Çalışma yöntemimiz, Troçkist kadroları desteklemek, onların arasından işe almanın daha kolay olacağı daha önce Troçkist veya Zinovyev muhalefetine mensup olan komutanları ve insanları desteklemekti... (136)

Troçki, Faşizmin Bir Ajanı

Tukhachevsky:

... 1933-34'te Romm bana faşizmin Troçki'yi desteklediğini doğruladı ... (46)

Başkan: Bu bilgi için size (Alman kaptan Salzman) nasıl teşekkür etti?

Putna: Bana teşekkür etmedi ve bir aracı olarak ondan Ribbentrop ile iletişim kurmama ve konuşmama yardım etmesini istedim, çünkü Troçki'den Almanlarla iletişim kurmak için bir görevim vardı. (114)

Feldman:

Bu şekilde özetlemek gerekirse, yaptığımız her şeyin faşistlerin ve onların iradesini yerine getiren ajanı Troçki'nin çıkarlarına hizmet eden eylemler olduğunu söylemeliyim ...

Troçki'nin burada gördükleriniz dışında sayıları binlerle ifade edilen gerçek gücü yoktu ve bu nedenle Troçki bize ne dikte ederse etsin, onu Alman Genelkurmayı dikte ediyordu. Ben böyle görüyorum ve biz de öyle söylemeliyiz. (146)

Yakir:

Uçuruma, düşmanın eline düştüğüm, ilerici insanlığın sahip olduğu en aşağılık düşmanların, o katilin, o Alman faşizminin ajanı Troçki'nin eline düştüğüm andan önce uzun, iyi ve onurlu bir hayatım olduğunu zaten söylemiştim. (152)

Feldman:

Şimdi tereddüt etmeden , bu katı kararı, hayatımın son ama son dakikalarında, hayatımın son saatlerinde, Alman faşizminin ajanı Troçki'nin halk düşmanı olan lanetlerle örtmek için, onun yüzünden Alman faşizminin bir ajanı olduğumu kabul ettiğimi söyleyebilirim. (161)

Primakov:

Eski subay gruplarının paçavralarından, alçak terörist direktifleri olan Troçkist gruba kadar hepsi, Zinovievist’lerin kalıntılarıyla Partiye karşı mücadele pratikleriyle,  Kızıl Ordu'da karşı-devrimci olan her şey - hepsi Troçki'nin elindeki faşist bayrak altında, tek bir yerde, tek bir bayrak altında toplandı. (165)

Ait olduğum ikinci grup, Troçkist gruptur... komplodaki en lanetli grup, çünkü en çirkin yoldan giden, en aşağılık ekole ve faşist bayrağı talep eden lidere, Troçki'ye sahip. (167)

(Tukhachevsky Olayı Mahkeme Belgelerinde - Troçki

Çeviri; Erdogan A, Mart 2021)Troçki ve Askeri Komplo, Grover Furr

Mayıs ve Haziran 1937'de, Sovyetler Birliği'nin sekiz üst düzey askeri komutanı tutuklandı. Aralarında en meşhur olan, Sovyetler Birliği'nin beş Mareşal’ından biri olan Mikhail Nikolaevich Tukhachevsky idi. Dava genellikle onun adı ile, "Tukhachevsky Olayı" olarak adlandırılır. Diğer üst düzey subaylar Yoria E. YAKIR, YERONIM Р. Uborevich, Kork, Robert P. Eideman, Boris М. FEL'DMAN, VITALII М. Primakov ve Vitovt К Putna dan oluşur.

2-Sovyet Devletine Karşı Casusluk ve ülkeye ihanet, Tutanaklardan;

Sovyet Devletine Karşı Casusluk ve ülkeye ihanet

Tutanaklardan

Soruşturma, bu duruşmada suçlanan "Sağ lar ve Troçkistler bloğunun" liderlerinin çoğunun, TROÇKİ'nin doğrudan talimatı üzerine ve belirli yabancı devletlerin genel kurmaylarınca geniş çapta tasarladığı ve özenle planlandığı planlara uygun olarak yapıldığını ortaya koydu.  

Alman istihbarat teşkilatı ajanı, önde gelen bir Troçkist olan,  sanık KRESTINSKY, 2 Aralık 1937'de SSCB savcılık ofisinde inceleme altındayken şunları söyledi: 

 “TROÇKİ'nin direk talimatı üzerine Almanlarla casusluk bağlantıları kurdum, bu konuda General SEECKT ile görüşmelere başlamamı istedi . ”(Cilt., S. 102.) 

Troçkist örgüt ile Alman istihbarat teşkilatı arasında bağlantıların kurulduğu koşullar ile ilgili olarak, sanık KRESTINSKY, 1921 kışında, Alman Reichswehr Genel Komutanı General SEECKT ile Troçkinin yeraltı çalışmasını sürdürmek amacıyla Reichswehr fonlarından mali yardım alma karşılığında, Troçkistlerin Alman istihbarat servisine casusluk materyalleri tedarik edecekleri  yönünde görüşmeleri sürdürdüğünü belirtti.

Bu konuda sanık KRESTINSKY şöyle ifade verdi: 

 “.. TROÇKİ, Berlin’e geldiğimde, General SEECKT’i ile bu konuda görüşmelere başlatma talimatını verdi. TROÇKİ’nin  bu talimatını yerine getirdim .”(Cilt 3, s. 14 .)

Sanık RESTINSKY kendi  ve suç ortaklarının ihanetçi eylemleriyle ilgili olarak , şöyle ifade verdi: 

 "General SEECKT ve HASSE ile ve  ve Reichswehr’in gönderdiği casusların engelsiz girişine izin vererek, ve Reichswehr e casusluk malzemeleri tedarik ederek, Reichswehr’in SSCB topraklarında bir dizi casusluk üssü oluşturmasına yardımcı olacağımız, yani açıkça söylemek gerekirse, bizim Alman casusu olacağımız bir anlaşmaya eriştik. Bunun karşılığında Reichswehr bize karşı-devrimci Troçkistlerin çalışmaları için sübvansiyon olarak yılda 250.000 mark ödeme yapmayı taahhüt etti.
 ”(Cilt III, s. 102.) 
 "Para yardımı, düzenli taksitlerle yılda bir kaç kez, çoğunlukla Moskova'da, bazen de Berlin'de ödendi . 
 “Herhangi bir sebepten ötürü paranın Moskova’da ödenmemesi durumunda, doğrudan Berlin’de SEECKT’den kendim aldım; Moskova’ya kendim götürür ve TROÇKİ’ye verirdim.” (Cilt. 3, s. 15.) 

Anti-Sovyet Troçkist yeraltı teşkilatının liderlerinden biri olan ve komploda aktif bir katılımcı olan bir diğer önemli Troçkist, soruşturma sırasında casuslukla suçlanan ROSENGOLTZ’in TROÇKİ’nin Reichswehr’le anlaşmaya girdiğini doğruladı, ve şöyle ifade verdi: 

 "Casusluk faaliyetlerim, TROÇKİ'nin talimatlarıyla, Reichswehr'in Baş Komutanı SEECKT'e ve sonradan Alman Genelkurmay Başkanı HASSE'ye çeşitli gizli bilgiler verdiğimde, ta 1923 yılında başladı. Devamında benimle olan direk bağlantılar SSCB'de Büyükelçi tarafından, periyodik olarak casusluk karakteriyle ilgili bilgi verdiğim Bay N. tarafından kuruldu. Bay N. ayrıldıktan sonra, yeni Büyükelçi Bay N. ile casusluk bağlantılarımı sürdürdüm . " (Cilt VI, sayfa 131 .) 

Almanya'daki faşist darbeden sonra, Troçkistlerin casusluk faaliyetleri  daha da yaygın ve keskin bir şekilde yenilgici karakter aldı. 

Sanık  BESSONOV kendi itirafında, Troçkistler ile Alman faşistleri arasında, esas olarak askeri çevrelerde olmak üzere, SSCB ye karşı ortaklaşa savaşma konusunda gizli görüşmelerde, sadece kişisel olarak müzakerelerle veya faşist partinin dış ilişkiler departmanında ROSENBERG'in en yakın meslektaşı olan DAITZ ile komplolara Sovyet karşıtı müzakerelere destek olmakla kalmamış, aynı zamanda PYATAKOV tarafından Anti-Sovyet Troçkist Merkezi'nin duruşmasında bahsettiği  L. TROÇKİ ile belirtilen şartlar üzerinde ulaşılan  anlaşmanın sağlandığı L. TROÇKİ ile HESS, NIEDERMEIER ve Profesör HAUSHOFER arasındaki görüşmeler ve müzakerelerden de  haberdar edildi . 

Sanık BESSONOV şu ifadeyi verdi: 

 "Bu şartlardan da anlaşılacağı gibi, Troçkistlerin yeraltı çalışmalarındaki ana vurgu, SSCB'de baltalayıcı, casusluk, yön saptırma ve terör eylemlerine ağırlık verildi" (Cilt XI, s. 106.). 

Bir yandan SSCB'de L. TROÇKİ ile Troçkist örgüt arasında, diğer yandan da faşist çevreler , ve Alman istihbarat teşkilatının talimatlarıyla SSCB'de yenilgici  faaliyetlerin devam ettirildiği bu mahkemede  diğer TROÇKİST ler tarafından soruşturma sırasında kabul edildi. 

Bununla birlikte, uşak Troçkistlerin  yenilgici faaliyetleri sadece Alman faşizmi ile olan bağlantılarıyla sınırlı değildi. Sovyet karşıtı komplodaki diğer katılımcılarla birlikte, L. TROÇKİ nin çizgisine uygun olarak, kendilerini başka bir faşist saldırgan Japonya'ya da uyumladılar. 

Sovyet karşıtı komplocuların Japon istihbarat servisiyle hainlik bağlantılarının asıl yönü, soruşturma materyallerinde aşağıdaki şekilde sunulmuştur. 

Sanık Krestinsky nin ifadesinde belirttiği gibi, L. TROÇKİ ile yaptığı bir toplantıda, TROÇKİ Krestinski tarafından ifade verdi edildiği gibi  Ekim 1933 yılında, Meran da TROÇKİ ile yaptığı bir toplantıda,  Japon istihbarat servisi ile daha yakın bağlantı kurma gerekliliğini vurguladı. 

KRESTINSKY, TROÇKİ'nin talimatlarını PYATAKOV'a ve komplodaki diğer liderlere iletti; sanık RAKOVSKY ve komplodaki diğer katılımcılar aracılığıyla, Japonya temsilcileriyle haince bağlantılara girdiler, Japonya, komplocuların Sovyet Deniz Bölgesini Japonya'ya teslim etme vaadi karşılığında, Sovyetlerin devrilmesinde silahlı yardımla komployu destekleyecekti. Araştırma sonucu ortaya çıktığı gibi,  sanık RAKOVSKY , 1934 yazında Japonya'dan ayrıldığında, PYATAKOV'dan aldığı talimatlar şöyleydi 

 "... aynı zamanda, SSCB'ye düşman hükümetlerle temas kurma anlamında, yurt dışındaki faaliyetleri de arttırmak gereklidir. "(Cilt IV, s. 194) 

Sanık  Rakovsky bu talimatı uyguladı ve Tokyo da iken  gerçekten  suç bağlantıları içine girdi. 

Bu konuda sanık RAKOVSKY şöyle ifade verdi: 

 “Bütün bu koşullar, bunun mantıksal ve pratik sonucu gerçeği olarak...ben Tokyo’dayken direk casus ajan oldum, , ... Kapitalist-feodal Japonya’daki en etkili politik figürü ve onun en büyük plütokratlarından birisi olan N’nin emriyle, bu amaçla göreve alındım ... ... . " (Cilt IV, sayfa 186.) 

Sözü geçen sanık RAKOVSKY,  halk düşmanı L. TROÇKİ nin İngiliz İstihbarat Servisi ile olan bağlantılarından bahsederek şu ifadeyi verdi: 

 TROÇKİ'nin 1926'nın sonundan beri İstihbarat Servisi'nin bir ajanı olduğunu biliyordum. TROÇKİ, kendisi bana söyledi." (Cilt IV, sayfa 363) 

"Sağ lar ve Troçkistler bloğuna" ait olan burjuva milliyetçi grupları da dış istihbarat servisleriyle çok yakından bağlantılıydı. 

Bu nedenle, Alman ve Polonya istihbarat servislerinin bir ajanı olan sanık GRINKO, liderlerinden biri olduğu Ukrayna ulusal-faşist örgütünün Sovyet karşıtı eylemleriyle ilgili olarak şunları söyledi: 

 "... 1930 yılında biz örgütümüz içinde  Polonya ile Ukrayna'da Sovyet hükümetine karşı bir ayaklanmaya askeri yardım alma konusunda  bir anlaşmaya varma gerekliliğini tartıştık. Polonya ile bu müzakereler bir anlaşma ile  sonuçlandı ve Polonya Genelkurmay Başkanlığı, Ukrayna’ya gönderilen silah ve bölücü uzmanlarının ve PETLIURA temsilcilerinin sayısını artırdı. ” (Cilt IX, s. 18.) 

Ve şöyle devam etti: 

 “1932'nin sonunda benim milliyetçi faaliyetlerimle bağlantılı olarak, Bay N'le ihanet bağlantılarına girdim. Bay N'le Almanlara imtiyazla ilgili konuda  beni görmeye geldiği ofisimde tanıştık. 
 “1933’ün ikinci yarısında Bay N bana açıkça Alman faşistlerinin Ukrayna sorunu konusunda Ukraynalı milliyetçilerle işbirliği yapmak istediklerini söyledi. Bay N’e işbirliğine hazır olduğumu ifade ettim. Daha sonra, 1933 ve 1934’te Bay N'le birkaç kez buluştum ve SSCB'den ayrılmadan önce, beni  ihanet bağlantılarımı devam ettirdiğim Bay N ile temasa geçirdi. ” (Cilt IX, s. 286 ters.) 

Anti-Sovyet komplolara katılan diğer bir katılımcı ve Özbekistan’daki milliyetçi örgüt liderlerinden biri olan sanık IKRAMOV şöyle ifade verdi: 

 “Kendimizi Sovyet iktidarına karşı silahlı mücadelenin patlak vermesinde doğrudan yardımda bulunacak olan güçlü Avrupa devletlerinden birine yöneltmemiz sorusu sürekli olarak önümüze çıktı . ” (Cilt XI I, s. 59-60). 
 .Karşı devrimci örgüt üyelerinden bazıları, İngiltere'nin bize yardım konusunda en muhtemel ülke olduğu, güçlü bir ülke olduğu ve bizi doğrudan silahlı mücadelede yeterince etkili bir yardımcı olabileceği kanaatindeydi . (Cilt XII, sayfa 60.) 

Polonyalı istihbarat servisinin temsilcisi ve Beyaz Rusya’daki ulusal faşistlerin Sovyet karşıtı örgütünün liderlerinden biri olan sanık SHARANGOVICH, bu örgütün sadece "Sağ lar ve Troçkistler" bloğunun  talimatlarıyla değil,  aynı zamanda Polonya istihbarat servisinin de talimatları ile  yıkıcı faaliyetlerini sürdürdüklerini itiraf etti. 

Bu konuda sanık SHARANGOVICH şöyle ifade verdi: 

 “Bu döneme (1933) gelindiğinde, Sağ lar, Troçkistler ve ulusal-faşistler arasındaki tüm farklar ortadan kalktı. Hepimiz aynı görevi, Sovyet hükümetine karşı terörizm, saptırma ve her olası yöntemle mücadele etme görevini belirledik. Ulusal cumhuriyet bölgesinde faaliyet gösteren her üç örgütün nihai hedefi, Beyaz Rusya’yı Sovyetler ve Birlik’ten koparmak ve hiç şüphesiz Polonya ve Almanya’nın elinde olacak olan bağımsız bir tampon devlet oluşturmaktı. ”  (Cilt XIV, s. 27) 

Ve şöyle devam etti: 

 "Moskova'dan, Sağ lar ve Troçkistlerin merkezinden alınan talimatlar bir yandan, diğer taraftan da Varşova'dan Polonyalı çevrelerden alından talimatların aralarında hiçbir fark yoktu, tamamıyle aynıydi , ve biz bu talimatları yerine getiriyorduk. " (Cilt XIV, s. 31) 

Sanık RYKOV, aşağıdaki ifadede Sağ lar ile faşist Polonya arasındaki bağlantıların varlığını tamamen onayladı: 

 “Sağ örgütünün bir grup üyesi, ihanet planlarımıza ulaşma hedefiyle, Sağ lar merkezinin ve benim kişisel talimatlarımla  uyum içinde, faşist Polonya ile ve özellikle Polonya istihbarat servisi  ile bağlantı kurdular  . ”(Cilt I, s. 118.) 

Devamında Beyaz Rusya’yı SSCB’den koparma planlarından bahseden sanık RYKOV şöyle ifade verdi: 

 “O zamanda Polonyalılarla yapılan müzakerelerde kabul ettiğimiz genel formül, Beyaz Rusya nın Sovyet Cumhuriyeti’nin SSCB’den ayrılması ve Polonya’nın hamisi olan bağımsız bir Beyaz Rusya’nın kurulmasını kabul edeceğimiz” şeklinde belirlendi." (Vol 1 p.119.) 

Soruşturma tarafından tespit edildiği gibi, Sağ lar ve Troçkistler bloğuna" ait olan Anti-Sovyet Sağ lar Grubu'nun "  suç faaliyetlerinin tamamının, Sağ ların, bu komplo da diğer katılımcılarla eşit olarak Yabancı Genelkurmay ajanları olduğunu kanıtlamıştır. 



Sağ ların bir kısmı doğrudan, bir kısmı da ortakları aracılığıyla, Sovyet hükümetine karşı mücadelelerinde yardım ettikleri yabancı devletlerin istihbarat servisleriyle de bağlantılıydı. 

Sanık BUKHARIN, L. TROÇKİ ile Alman faşistleri arasında yapılan müzakerelerin farkındaydı ve L. TROÇKİ gibi, SSCB'nin yenilgisi için, Ukrayna, Beyaz Rusya, Sahil Bölgesi, Gürcistan'ın, Ermenistan'ın , Azerbaycan'ın ve Orta Asya Cumhuriyetlerinin  SSCB'den  ayrılması için hazırlık yaptı.


Bu, aşağıdaki ifadeyi veren sanık BUKHARIN tarafından tamamen kabul edilmiştir: 

 “TROÇKİ, o zamanlar Alman faşistleriyle müzakere ediyor ve onlara bölgesel imtiyazlar vaat ediyordubiz, Sağ lar, Troçkistlerle zaten bir blok içindeydik. RADEK, bana TROÇKİ'nin bloğunun iktidara gelmesi şansının Almanya ve Japonya ile olan bir savaşta  SSCB nin yenilgisine bağlı olduğunu söyledi, ve bu yenilginin ardından Ukrayna'yı Almanya'ya ve Uzak Doğu'yu Japonya'ya teslim etmeyi önerdiğini belirtti. RADEK bunu bana 1934'de söyledi ... "(Cilt V, s. 107.) 

Bu konuda sanık F. KHODAYAYEV, soruşturma sırasında şöyle ifade verdi:

 "BUKHARIN, Özbekistan ve Türkmenistan'ın SSCB'den kopması ve Japonya ve Almanya'nın kontrolü altında olması gerektiğini söyledi; ancak İngiltere'yi görmezden gelmek imkansızdı ve bu nedenle İngilizler ile bağlantı kurmak gerekliydi. En olası öneri, İngiliz kontrolü idi ve bu yüzden ağırlık İngiltere'ye verildi. (Cilt XIII, sayfa 89-89) 

Sanık F. KHODJAYEV'in ifadesi, "Sağ lar ve Troçkistler Bloğu" nun yenilgici çizgisini tam olarak ortaya çıkaran soruşturmanın diğer materyalleriyle tam olarak desteklenmektedir. Dolayısıyla, bu noktada sanık RYKOV şöyle ifade verdi: 

 “Mağlubiyetçi pozisyonumuza gelince, BUKHARIN tamamen bununla hem fikirdi ve hatta bizden daha güçlü bir şekilde savundu . Özellikle savaşta cepheyi Almanlara açma fikrini öneren ve formüle eden oydu. " (Cilt I, s. 152.) 

Bu soruna karşı kendi tutumunu karakterize eden sanık RYKOV şöyle ifade verdi: 

 “Sağ lar merkezinin diğer üyeleri gibi, karşı devrimci örgütümüzün temsilcileri ile yardımını istediğimiz Alman faşistlerinin temsilcileri arasında devam etmekte olan müzakerelerin farkındaydım. Doğal olarak, bu yardım bizim Alman faşistlerine imtiyazlar vermemize  bağlıydı, ve buna razı olduk . "(Cilt I, s. 151 .) 

SSCB halklarının özgürlüğünü, Sosyalist devletlerin işçi  ve köylülerinin bağımsızlığı ve dokunulmazlığını pazarlık eden, Sovyet devlet sırlarını dış istihbarat servislerine satan bu hainlerin " Sağ lar ve Troçkistler bloğunun" casusluk ve yenilgici faaliyetleri işte bunlardı. 

Onların suç tasarımlarının peşinde, anti-Sovyet komplocular, yabancı faşist istihbarat servislerinin doğrudan talimatları üzerine, Sovyetler Birliği bölgelerinde, değişik cumhuriyetlerde, bu bölgelerdeki sanayi, ulaştırma, tarım ve dağıtma işletmelerinde, dikkat dağıtıcı -engelleyici ve yıkım yuvalarının geniş bir ağını oluşturdular. 

Savaş durumunda bu faşist devletlerin ordularına bizim cephelerimizi açmak için, Faşist çevrelerle  haince anlaşma içine girerek, Sağ ve Troçkist komploya katılımcılar, Kızıl Ordu'nun, savunma sanayisinin malzeme ve teknik altyapısını baltalamaya hazırlandılar. 

Bir dizi yıkıcı ve dikkat dağıtıcı (yanlış yönlendirici, engelleyici)  faaliyetlere hazırlık yaparak, komplocular Sosyalist ana vatanımızdaki belirleyici savunma kuruluşlarını havaya uçurmayı ve yok etmeyi planları içinde hesaba kattılar. Ayrıca, birliklerin (taşındığı) trenleri kazaya uğratarak, büyük can kaybına neden olacak hazırlıklar yaptılar . 

Kendilerini ülkenin bütün ekonomik hayatını felç etmek, ordunun yiyecek ve mühimmat gereçlerini felç etmek görevleriyle üstlendirdiler . 

Soruşturma, komplocuların gerçekte ulusal ekonominin çeşitli dallarında bu tür bir engelleyici ve yıkım eylemi yürüttüğünü kanıtladı. 

Soruşturma tarafından tespit edildiği gibi, yabancı istihbarat servislerinin uşağı, halk düşmanı TROÇKİ, birtakım mektuplarında ve Anti-Sovyet komploda önde gelen katılımcılara gönderdiği kişisel talimatlarında, Sovyetler Birliği'ndeki engelleyici ve yıkıcı   faaliyetlerin yoğunlaştırılmasını talep etmiştir. 

Komploya önde gelen katılımcılardan, Sanık Krestinski, 1933 yılında,  Meran da, L. TROÇKİ’nin  ona bizzat  şunları söylediğini  ifade verdi;

 " Almanlarla müzakere etmede, engelleyici ve yıkım faaliyetleri ve terörizme hazırlık yolunda gerçekten ciddi bir çalışma yapıldığının (Almanlara) gösterilmesi, onun-TROÇKİ-için daha kolaylık sağlar." (Cilt. III, s. 54-55) 

Soruşturma, Uzak Doğu Bölgesi’nde işlenen bir dizi engelleme faaliyetlerinin, Japon istihbarat servisinin ve halk düşmanı L. TROÇKİ’nin doğrudan talimatı üzerine, bu Sovyet karşıtı komplodaki katılımcılar tarafından planlanıp gerçekleştirildiğini ortaya koymuştur. Böylece, Japon istihbarat servisinin talimatı üzerine, Volochayevka İstasyonu'ndaki bir askeri yük treninin kazaya uğratıldığı ve 21 işçinin öldüğü ve 45 kişinin yaralandığı Khor- Dprmidontovka bölümünde 501 no'lu trenin kazasını düzenlediler, aynı Japon talimatlarına uygun olarak, Sapan'da 10 ve 20 numaralı trenlerde engelleme eylemleri gerçekleştirildi . (Cilt XLV, s. 1-14.) 

L. TROÇKİ'den gönderilen benzer talimatlara ilişkin ayrıntılı ifade, sanık ROSENGOLTZ tarafından verilmiştir: 

 "TROÇKİ'den KRESTINSKY ve SEDOV aracılığıyla Almanya ve Japonya'ya doğrudan yardım sağlama amacıyla,  dış ticaret alanındaki yıkım faaliyetlerini sürdürmek için aldığım talimatlara ek olarak, benim yıkım faaliyetlerimin karakteri de benim SSCB’deki Büyükelçiler, Bay N ve Bay N’in bu konuda önemli rol oynamış olan bağlantılarından kendi aldığım talimatlarla belirlendi, çünkü çalışmalarımın onların kesin talimatlarıyla yönlendirilmesi gerekliydi. 
 "TUKHACHEVSKY ve RYKOV ile temas kurduktan sonra, TUKHACHEVSKY'i KRESTINSKY aracılığıyla bilgilendirdim ve RYKOV'u, TROÇKİ 'nin yıkım faaliyetleri ile ilgili talimatlarını  bizzat kendim haberdar ettim, ve her ikisi de yaptığım çalışmayı onayladı. 
 “Tüm bunların sonucunda, dış ticaretteki yıkım faaliyetleri temel olarak şu üç çizgide devam etti: birincisi, SSCB'nin zararına Almanya ve Japonya'ya ekonomik yardım, ikincisi SSCB'ye ekonomik zarar ve hasara neden olmak;üçüncüsü  SSCB ye politik zarar vermek. "(Cilt VI, s. 49.) 

"Sağ'lar ve Troçkistler bloğu'nun" talimatları üzerine sanık SHARANGOVICH, Beyaz Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nde tarım ve sanayide geniş çaplı yıkım faaliyetleri sürdürdü. 

Bu konuda sanık SHARANGOVICH şöyle ifade verdi: 

 “Yıkım tasarımlarımızı uygulamaya koymak amacıyla yerel ilçelerde bir engelleyici ve yıkım grup ağı oluşturduk.… Örgütün liderlerinden rütbe ve dosya üyelerine kadar hepimiz milli faşistlerdik ve Sovyet hükümetine karşı, Beyaz Rusya’yı SSCB’den koparma çabalarını sürdürdük, çabalarımızda hiçbir şeyi dışlamadık ”(Cilt XIV, s. 40.) 

Bir süredir SSCB’deki gizli ajanlarından biri olarak Alman istihbarat servisiyle bağlantılı olan sanık CHERNOV, aynı zamanda SSCB’nin talimatlarını yerine getirmek üzere SSCB’de sahip olduğu yüksek resmi pozisyondan aktif olarak yararlandı. Alman istihbarat servisi talimatlarıyla, tarım alanında çeşitli engelleyici ve yıkım hareket leri örgütledi. 

Bir Alman casusu olan sanık Chernov, Alman casusu, Berliner Tageblatt " " muhabiri "Scheffer ile işediği suç bağlantılarında  ve tarım alanındaki yıkım çalışmaları ile ilgili ifadesinde şunları söyledi: 

 “Tarımsal Stoklar Komitesi'nde çalışmaya gittiğimde SCHEFFER bana, Alman İstihbaratının, Tarımsal Stoklar Komitesinin operasyonları alanında, özellikle de seferberlik rezervleri konusunda, yıkım faaliyetlerinin devam etmesi talimatlarını verdi. 
 Alman İstihbarat servisinden aldığım yıkıcı faaliyetler ile ilgili talimatlar, Sağ örgütü üyesi olarak, RYKOV'dan aldığım talimatlarla aynıydı. Bu nedenle, faaliyetleri yürütmeye daha da fazla hazırdım."(Cilt VIII, sayfa 98, 25.) 

Bununla ilgili olarak, CHERNOV aşağıdaki ifadeyi verdi: 

 “1934 yılında RYKOV ile onun kır evinde tanıştım ve bana tarım alanında geniş çapta yıkım faaliyetlerini sürdürmek için talimatlar verdi. Bu talimatları yerine getirdim ve yıkım ve baltalama faaliyetlerini etkin bir şekilde sürdürdüm.” (Cilt VIII, sayfa 93.) 

Soruşturma, sanık İKRAMOV ve KHODJAYEV’in, Sovyet karşıtı komploların merkezi ile ittifak içinde oldukları milliyetçi örgütlerin liderleri aracılığıyla  Özbekistan’da da tarım alanında  ciddi şekilde uygulanan engelleyici yıkıcı faaliyetlerini ortaya koydu . 

Bu milliyetçi örgütünün liderlerinden biri olan sanık FAIZULLAH KHODJAYEV şöyle ifade verdi: 

 “Kendimizi sadece Sovyet iktidarına karşı silahlı mücadelemiz için kadrolar hazırlamakla sınırlamadık; SSCB'nin gücünü baltalamak amacıyla aktif olarak çalışıyorduk” (Cilt XIII, s. 66.). 

Özbekistan’daki yıkıcı faaliyetlerin yaygın olarak uygulanması, " Sağ'lar ve Troçkistler bloğu'nun" Ona aşağıdaki görevleri verdiği ifadesini veren sanık İKRAMOV tarafından da tamamen doğrulandı; 

 “a) Özbekistan’da silahlı ayaklanma için geniş kapsamlı hazırlıklar yapılması, müdahalenin başlangıcında eş zamanlı olarak başlatılması; 
 "b) Sovyet iktidarı ile emekçiler arasında hoşnutsuzluk yaratmak için, ulusal ekonominin bütün dallarında yıkım ve engelleyici faaliyetlerini sürdürmek üzere engelleyici ve yıkıcı faaliyetlere ciddi bir şekilde devam etmek ve böylece silahlı ayaklanma örgütü için uygun bir zamanda, uygun zeminler yaratmak. ” 
 "Buna ilave olarak,"; sanık Ikramov "bizim yıkım faaliyetlerimizin amacı  SSCB nin savunmasının güçlenmesine  engel olmaktı" dedi (Vol. XII, s. 95-96.) 

Tarımda olduğu gibi Sosyalist inşa ve ulusal ekonominin bir dizi başka alanında da yıkım faaliyetleri  mevcut davadaki diğer sanıklar tarafından da yürütülmüştür. 

Bu nedenle, sanık GRINKO maliye alanında yıkım faaliyetlerini sürdürdü. 

Sanık GRINKO şöyle ifade verdi: 

 "Halkın Finans Komiserliği'ndeki çalışmayı baltalama'daki asıl amaç şuydu: Sovyet ruble' sini zayıflatmak, SSCB'nin mali gücünü zayıflatmak, ekonomiyi geriletmek ve böylece toplum içinde Sovyet iktidarının mali politikasından hoşnutsuzluk yaratmak, vergilerden hoşnutsuzluk yaratmak, tasarruf bankalarının kötü hizmetinden hoşnutsuzluk yaratmak, ücretlerin ödenmesinde gecikmeler vb. böylece Sovyet iktidarı ile hoşnutsuzluk yaratmak ve komploculara taraftarlar sağlamak ve ayaklanma faaliyetleri geliştirmek" (Cilt IX, s. 79) 

Sanık ZELENSKY nin, Centrosoyuz ve kooperatif toplumlarında düzenlediği yıkıcı grubu, şeker, tereyağı, yumurta, tütün vb . malların planlanmasında, malların kırsal bölgelere gönderilmesini kasıtlı olarak engellediler,  devlet fonlarının çalınması ve israf edilmesinin cezasız kalmasını sağladılar ve tüketicilerin aldatılması ve soyulmasını teşvik eden muhasebe hesaplamalarını tamamen karıştırdılar.

Centrosoyuz'da başlattığı mal ve para ile ilgili yıkıcı muhasebe sistemi hakkında konuşan ZELENSKY, şu şekilde ifade verdi: 

 "Bu şartlar altında hırsız cezasız kalırken, karmaşık muhasebe sistemi dolayısıyla dürüst işçi işe karıştırılmış ve derhal zimmete geçirmekle suçlanmıştır."
(Cilt X, sayfa 56.) 

Yabancı istihbarat servislerinin gelinen yerde teşhir edilmiş temsilcisi sanık ROSENGOLTZ  tarafından da önemli ölçüde büyük çapta yıkıcı faaliyetler gerçekleştirildi. 

Bu alandaki ihanet niteliğindeki faaliyetleri ile ilgili olarak, sanık ROSENQOLTZ şöyle ifade verdi: 

 " (Hem 1933'te Sedov'la yaptığım görüşmede; hem de 1934'teki toplantımda varılan anlaşmada) haberdar olduğum TROÇKİ'nin Almanya ve Japonya ile bir anlaşması olduğu süreç içinde, TROÇKİ'den talimatlar adım ve dış ticaret alanındaki yıkım faaliyetlerim aynı amaca hizmet etti. ” (Cilt VI, s, 48.) 

Faşist istihbarat servislerinin emirleri üzerine aktif yöneltici ve yıkıcı faaliyetlerin örgütlenmesiyle eş zamanlı olarak, komplocular faşist istihbarat servislerinin emriyle kendilerini  SSCB'ye karşı müdahalenin patlak vermesi durumunda  ülkemizde, Kızıl Ordu'nun geri  cephesinde   Sovyet karşıtı çetelerle silahlı bir ayaklanma örgütleme hedefi ile isyancı bir haydut hareketi uyandırma görevini üstlendiler.
Sanık RYKOV şöyle ifade verdi: 

 “Partinin liderliğini ve Sovyet iktidarını şiddet kullanarak devirmek yolunu aldık, ve kulak ayaklanmalarını düzenleyerek bu devirmeyi güvenceye almaya karar verdik.”
(Cilt I, s. 150.) 

Soruşturma Kızıl Ordunun geri cephesinde gerçekleştirilecek olan kulak silahlı ayaklanmasının SSCB'ye saldırı hazırlığında olan faşist devletlerin planlarının ayrılmaz bir parçası olduğunu; ve Sağ ve Troçkist komplocuların, faşist ülkelerin Genel Kurmayları'nın işareti ile ayaklanmaya hazırlandıklarını kanıtladı. 

Faşist istihbarat servislerinin talimatlarını yerine getirerek, komplodaki katılımcılar isyancı haydut kadroları toparladılar; onları Uzak Doğu, Kuzey Kafkasya ve Sovyetler Birliğinde, özellikle Özbekistan'da bulunan diğer yerlerde aktif bir silahlı ayaklanmaya hazırlıyorlardı. 

Bu konuda sanık KHODJAYEV şöyle ifade verdi: 

 “Örgütlerimizin pratik çalışmalarının temel amacı, aktif Anti-Sovyet kadroları hazırlamak ve onları SSCB'ye karşı mücadele ruhu içinde eğitmekti. Örgüt üyelerini Sovyet iktidarına karşı mücadelenin keskin biçimler ve silahlı çatışmalara yol açacağı fikrine alıştırdık . Bu nedenle, örgütümüzün savaş güçlerinin hazırlanmasına önem verdik. ” (Cilt XIII, s. 66.) 

İsyancı haydut kadroların düzenleyicileri, sadece eski karşı-devrimci unsurların kalıntılarına dayanarak, isyancı rezervlerini Sovyetler Birliği'ne yurt dışından sızdırılacak  Basmachiler ve Beyaz Muhafızların kalıntılarıyla ve suçlu çeteler, Cezaevi kampları mahkumları vb. leriyle güçlendirmeyi umut ediyorlardı. 

Özbekistan'da başını çektiği Burjuva milliyetçi örgütün isyancı çete faaliyetleri hakkında konuşan  sanık Ikramov şöyle ifade verdi: 

 “Gelecekte Sovyet iktidarına karşı silahlı bir mücadele için kullanılacak olan gerekli kadroları koruduk. Bu kadrolar, esas olarak kulaklar, rahipler ve eski Basmachi kalıntılarından oluşuyordu. Örgüt üyelerimizi bu kadroları tutmak için önder bölgesel pozisyonları ellerinde tutmaları yönünde bilgilendirdik. Dahası, bir silahlı eylem durumunda, önceden sınır boyunca geri çekilmek zorunda kalmış olan Basmachi çetesinin kalıntılarının "Sovyet topraklarına döneceklerini" hesaba kattık. (Vol. XII, s. 56.) 

Soruşturma materyalleri ve Sanık BUKHARIN, ZUBAREV, ZELENSKY ve diğerlerinin şahitliği, Sovyetler Birliği'nin mümkün olan en geniş bölgelerini içine almaya çalıştıklarını ve isyancı kadroların aktif eğitimi ile meşgul olduklarını, ve ayaklanma tabanını maksimuma çıkarmak amacıyla, komplo liderleri yasa dışı bir Sosyalist Devrimci örgütle temas kurduklarını ortaya koyuyor. 

Böylece, sanık BUKHARIN şu tanıklığı yaptı: 

 "Sosyalist-Devrimciler ile bağlantıların kurulması, Sağ ların örgütlenmesinin kulak ayaklanmalarına dayandırdığı döneme kadar uzanıyor. Sağ ların bu tür ayaklanmaların örgütlenmesine girdiği gerçeği göz önüne alındığında, kırsal kesimde kulak tabakalarında kökleri olan Sosyalist-Devrimciler ile bağlantı kurmak zorunluluğu ortaya çıktı. 
 . . . Bizzat ben, SEMYONOV aracılığıyla Sovyetler Birliği'ndeki Sosyalist-Devrimciler Yeraltı Merkez Komitesi ile , ve CHLENOV bağlantısıyla, Paris'teki Sosyalist-Devrimciler Dış Merkezi Komitesiyle kişisel olarak bağlantı kurdum"  "(Cilt V, s. 90-91.) 

Uzun yıllar boyunca SSCB'ye düşman olan yabancı devletlerin çıkarları doğrultusunda faaliyetlerini sürdüren “Sağ lar ve Troçkistler bloğu” tarafından uygulanan utanç verici suçlar zinciri işte budur.

Kaynak - Mahkeme Tutanakları
Report of Court Proceedings
Heard Before the Military Collegium of the Supreme Court of the U.S.S.R.
August 19-24, 1936 (Moscow)
Çeviri
Erdoğan A
Eylül , Ekim, 2019

İhanet Davalarının 70. Yıldönümünde 

Tuhaçevski Komplosu 

Yuri Yemelyanov

11 Haziran 1937'de Moskova radyosu, Kızıl Ordu Genel Karargahının eski şefi Mareşal M. Tukhachevsky ve diğer 7 Sovyet önde gelen askeri şahsiyetinin tutuklandığını duyurdu. Tutuklananlar, SSCB Yüksek Mahkemesi'nin askeri şubesinde yargılandı. Radyo raporunda, 'askerlik görevlerini ihlal etmekle, askeri bağlılık yeminini bozmakla ve yabancı bir ülkenin çıkarları için Sovyetler Birliği'ne ihanet etmekle suçlandıkları' belirtildi. ... Devlet karşıtı bir hareket örgütlemiş ve Sovyet karşıtı bir politika izleyen yabancı bir ülkenin askeri çevreleriyle temas halinde olmuştur. Sanıklar bu ülkenin lehine askeri casusluk yaptılar. Faaliyetleri, ülkenin saldırıya uğraması durumunda Kızıl Ordu'nun yenilgisini sağlamayı amaçlıyordu. Nihai amaç, büyük toprak mülkiyetinin ve kapitalizmin restorasyonuydu. Sanıkların hepsi itirafta bulundu.

Kısa bir yargılamadan sonra SSCB Yüksek Mahkemesi tüm sanıklara ölüm cezası verdi. Ardından önemli sayıda diğer askeri ve Parti yetkilisi tutuklandı ve yargılandı.

Şimdi, 70 yılı aşkın bir süre önce meydana gelen bu olaylar, Sovyet sonrası Rusya'da başka bir gürültülü Sovyet karşıtı propaganda kampanyasının bahanesi olarak kullanılıyor. Bu olayların 70. yıldönümünü anmak için Hristiyan haçlarıyla toplu mitingler ve yürüyüşler düzenleniyor. Televizyon ve diğer kitle iletişim araçları bu vesileyle SSCB tarihini masum insanlara karşı işlemedikleri suçlarla haksız yere suçlanan 'Büyük Terör' zamanı olarak göstermeye devam etmek için kullanıyor. Ayrıca Tukhachevsky ve diğer Sovyet askeri liderlerinin tutuklanmasının Kızıl Ordu'yu ciddi şekilde engellediği ve 1941'de ciddi aksiliklere, büyük Sovyet topraklarının ve insan gücünün kaybına yol açtığı iddia ediliyor.

Tukhachevsky ve diğerlerinin tutuklanması ve yargılanmasına ilişkin bu yorum ilk kez 50 yıl önce NS Kruşçev tarafından kamuoyuna açıklandı. SBKP'nin o zamanki Birinci Sekreteri, Alman Gestapo'nun, II. Dünya Savaşı arifesinde Kızıl Ordu'yu zayıflatmak için Tukhachevsky ve diğerlerini tehlikeye atan belgeler hazırladığını iddia etti. Bu sahte belgeler Sovyet Hükümetine geçti. Kruşçev, Stalin'in patolojik olarak şüpheli olduğunu iddia etti ve bu yüzden Alman uydurmasını gerçek değerinden aldı ve Tukhachevsky ve diğerlerinin tutuklanmasını emretti. Kruşçev'e göre, daha fazla tutuklama ve yargılama, Stalin'in paranoyası ve doğuştan gelen zulmünden kaynaklandı.

Kruşçev'in versiyonunun arkasında bazı gerçekler olsa da (örneğin Gestapo tarafından sahte kağıtların varlığı), onun açıklaması, bu makalenin yazarı da dahil olmak üzere bir dizi Rus tarihçi tarafından yapılan nispeten yakın tarihli bir dizi yayın tarafından reddedildi. A. Martirosyan'ın 'Mareşallerin Komplosu' (Moscow, Veche, 2003), S. Minakov'un 'Stalin ve Generallerin Komplosu' (Moscow, Yauza, 2005), 'The Conspiracies and the Struggle for Power gibi kitaplarda. R. Balandin ve S. Mironov'un Lenin'den Kruşçev'e (Moskova, Veche, 2003) adlı kitabında, okuyucu Kruşçev'in versiyonunun özüyle çelişen ayrıntılı ve bol kanıtlar bulacaktır.

Ancak, bu ve diğer Rus kitaplarının yayınlanmasından önce bile, Batı'daki bazı yazarlar, Tukhachevsky komplosunun Stalin'in saflığının veya hayal gücünün bir ürünü olmadığını, kesin bir gerçek olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlayan bazı gerçekler sundular. Uygun gerçekler, eski bir Alman İstihbarat şefi Walter Schellenberg'in anılarında, 1938'de SSCB'den Batı'ya kaçan eski bir NKVD (İçişleri Halk Komiserliği) subayı Alexander Orlov'un bir kitabında 'The Amerikalı tarihçi Geoffrey Bailey tarafından komplocular. Tukhachevsky komplosunun nasıl oluştuğuna ve geliştirildiğine dair kısa bir açıklama, Hitler'in eski bir kişisel tercümanı olan Paul Schmidt (edebi adı - Paul Carell) tarafından 'Hitler Doğuya Hareket Ediyor 1941–1943' kitabında verildi.

Rus, Alman ve Amerikalı yazarlar tarafından anlatılan ve analiz edilen tüm bu gerçekleri özetlersek, Haziran 1937 olaylarının kökeninin Kruşçev ve modern Rus siyasi kitle iletişim araçları tarafından verilen açıklamadan kökten farklı olduğu sonucuna varılır. Her şeyden önce, bu olaylar 1920'lerde Sovyet Komünist Partisi içinde devam eden mücadeleyle bağlantılıydı. 1918'den beri LD Troçki'nin Sovyet Cumhuriyeti Devrimci Askeri Konseyi'nin başkanı ve onun askeri işlerden sorumlu Halk Komiseri olduğu dikkate alınmalıdır. Kızıl Ordu'nun önde gelen isimlerinin çoğu, İç Savaş sırasında Troçki tarafından atanmıştı. Şeflerinin siyasi görüşlerini paylaşarak, askeri yönetim yöntemlerini ve Kızıl Ordu'nun dünya devrimci sürecindeki rolünü abartma eğilimindeydiler.

Alenen geri çekilmelerine rağmen, birçoğu, özellikle Sovyet Devrimi'nin düşmanlarıyla uğraşırken, tipik maceracılık ve ideolojik ilkeleri göz ardı etmeleriyle Troçki'nin görüş ve tutumlarını paylaşmaya devam etti. Kızıl Ordu'nun askeri strateji ve örgütlenme sorunlarına maceracı yaklaşım, Tuhaçevski ve destekçileri grubu için karakteristikti. Bu konulardaki farklılıklar, bu grubun Kızıl Ordu komutanlarının çoğunluğuyla gizli ama giderek artan bir çatışmasına yol açtı.

Troçki'nin kendisi gibi, Kızıl Ordu'daki birçok Troçkist de kişisel hırslarını işçi sınıfının ve Sovyet devletinin çıkarlarının üzerine koymaya eğilimliydi. Bazıları Bonapartist kariyer hayalleri kuruyordu.

Kişisel iktidar mücadelesi uğruna siyasi ve ideolojik olarak yabancı güçlerle ittifaklar kurma eğilimi (siyasi kariyeri boyunca Troçki için çok tipiktir), bazı Sovyet ve Alman subaylar arasında yakın ilişkiler kurmada kendini gösterdi. O sıralarda Versailles anlaşması Almanya'nın askeri eğitim kurumlarına sahip olmasını yasaklıyordu. O zamanlar Sovyet Hükümeti'nde etkili olan Troçkist Karl Radek'in girişimiyle yapılan gizli bir Sovyet-Alman anlaşmasına göre, büyük bir Alman subay grubu Sovyet Rusya'da askeri okullarını kurarak Versailles antlaşmasının maddelerini atladı. Sadece Radek değil, ancak diğer Sovyet liderleri bu anlaşmayı desteklediler, çünkü o zamanlar Sovyet Rusya'nın Almanya ile işbirliği, kapitalist devletlerin birleşik Anti-Sovyet cephesinin bir atılımı olarak görülüyordu. Anlaşmanın olası olumsuz sonuçları dikkate alınmadı.

Sovyet-Alman anlaşması varken, Tukhachevsky ve diğer bazı Sovyet askeri komutanları Alman meslektaşlarıyla dostane ilişkiler geliştirdiler. İkincisi, Sovyet subaylarını sık sık Almanya'ya davet etti. Ne yazık ki bu tür temaslar, salt profesyonel sorunlar alanındaki fikir alışverişleriyle sınırlı değildi. Her iki ülkenin ordusunun bir kısmı, askeri yönetimin faydalarını ve ordunun her iki ülkenin sivil yaşamlarına ortak müdahale olasılıklarını tartışma eğilimindeydi. İki ülkede siyasi değişiklikler olması durumunda iki ülke ordusunun karşılıklı yardımlaşma planları gelişmeye başladı.

Nazilerin 1933'te ele geçirmesi, Almanya ile SSCB arasındaki aktif askeri işbirliğini kesintiye uğrattı. O sırada Alman ordusu Hitler'i tamamen desteklese de, kendi çıkarlarını gözetmeye hevesliydiler ve Nazi rejimi sendelerse iktidarı almaya hazırdılar. (Alman askeri komplocuları Eylül 1938'de neredeyse bir darbe yapacaklardı. Ardından, İngiltere ve Fransa'nın kararlı bir tavır alıp Çekoslovakya'yı savunması durumunda Almanya'nın savaşı kaybedeceğinden korkuyorlardı. Sadece Fransa ve İngiltere'nin Münih'te teslim olması, komplocular planlarını bir kenara bırakırlar. Hitler hükümetini devirmek için bir başka girişim de onlar tarafından Temmuz 1944'te, Nazi rejiminin zaten mahkum olduğu sırada yapıldı.)

SSCB'de kendi askeri devralma planları, Tukhachevsky ve destekçileri tarafından beslendi. Aynı zamanda, Tukhachevsky ve diğerleri, Bonapartist planlarının gerçekleştirilmesi için bazı hırslı Parti liderlerinin desteğini almaya çalıştılar. Paul Carell'e göre, '1935'ten beri Tuhaçevski Habarovsk'ta bir tür devrimci komite işletiyordu... Üyeleri arasında üst düzey idari yetkililer ve Ordu komutanlarının yanı sıra Kuzey Kafkasya'daki Parti lideri gibi yüksek mevkilerdeki bazı genç Parti görevlileri de vardı. , Boris Şeboldayev'.

Sovyet-Alman askeri anlaşmasının sona ermesine rağmen Tukhachevsky, Alman generalleriyle yakın işbirliğini sürdürdü. Carell şunları yazdı: '1936 baharında Tukhachevsky, Kral V. George'un cenazesine katılan Sovyet heyetinin lideri olarak Londra'ya gitti. Hem yurtdışına hem de eve yaptığı yolculuklar onu Berlin'den geçirdi. Önde gelen Alman generalleriyle görüşme fırsatını kullandı. Almanya'nın Sovyetler Birliği'nde olası herhangi bir devrimci huzursuzluğu Doğu'ya karşı yürüyüş için bir bahane olarak kullanmamasını sağlamak istiyordu. Onun için en önemli olan, Stalin'in devrilmesinden sonra bir Alman-Rus ittifakı fikriydi... Tuhaçevski, Almanya ile Sovyetler Birliği arasındaki ittifakın tarihin kaçınılmaz bir emri olduğuna giderek daha fazla ikna oldu.

Geoffrey Bailey, 'Komplocular' adlı kitabında, Tukhachevsky'nin o dönemde Romanya Dışişleri Bakanı Titulescu'ya yaptığı onaylanmış bir sözden alıntı yapıyor. "Ülkenin kaderini Fransa ve İngiltere gibi eski ve bitmiş ülkelere bağlamakla yanılıyorsunuz. Yeni Almanya'ya yönelmeliyiz. Bazıları için en azından Almanya, Avrupa kıtasında lider konumunu üstlenecek'.

Bu arada Tukhachevsky'nin İngiltere ziyareti sırasında Batı Avrupa ülkelerinde yaptığı Alman yanlısı açıklamalar Fransa ve Çekoslovakya'da bilinir hale geldi. Her iki ülkenin SSCB ile 1935'te imzaladığı karşılıklı yardım anlaşmaları, onları Nazi karşıtı ortak bir koalisyonda birleştirdi. Tukhachevsky gibi önemli bir şahsiyetin Alman yanlısı bir tavır aldığı bilgisi Paris ve Prag'da ciddi endişelere yol açtı. İki hükümet, Sovyet Hükümetine Tukhachevsky'nin açıklamalarını bildirdi.

Bu arada, 1936'nın sonunda ve 1937'nin başında, SSCB'de bir dizi Kızıl Ordu subayı tutuklandı. Sorguları sırasında NKVD, Sovyet Hükümetine karşı geniş çaplı bir komplonun varlığı hakkında bilgi aldı. Troçkist muhalefetle bağlantılı bazı sabotajcıların tutuklanmasının, birçok Parti görevlisinin uyanıklık ve siyasi kavrayış eksikliğini ortaya çıkardığı bir dönemdi.

Her şey, SSCB'nin, Stalin'in başlatıcısı olduğu için Stalinist adlı yeni bir Anayasa'yı kabul ettiği sırada oldu. Anayasası, Sovyet toplumunun demokratikleşmesini teşvik etmeyi amaçlıyordu. Ne yazık ki, parti yetkililerinin çoğu, özellikle yerel düzeyde, yeni Anayasa'nın ilkelerini uygulamaya koymak konusunda isteksizdi. 1917'den bu yana neredeyse yirmi yıl boyunca İç Savaş sırasında kullanılan yönetim yöntemlerine alıştılar. Birçoğu rakipsiz yüksek konumlarına alıştı ve kişisel arkadaşlarının yakın çevrelerinden destek gördüler. Aslında onların siyasi tutumları Tuhaçevski ve destekçilerininkine yakındı.

Bu genel kurul toplantısında yaptığı konuşmada Stalin, tüm Parti görevlilerinin ideolojik ve politik düzeyini yükseltmenin acil ihtiyacından bahsetti ve eğitimleri için bir plan önerdi. Aynı zamanda, Parti yetkililerinin kendilerini kişisel destekçilerinden oluşan gruplarla çevreleme eğilimlerini şiddetle eleştirdi. Eski görevliler özel olarak kurulmuş okullarda eğitim görürken, her Parti düzeyinde yeni görevliler seçilmesini önerdi. Stalin, Komünist Parti'nin işçi sınıfıyla yakın ilişkiler kurmadığı takdirde yok olabileceği konusunda uyardı. Annesi olan Dünya ile teması kesilince Herkül ile olan savaşı kaybeden Yunan mitolojisinden Antaeus'un kaderini hatırlattı.

Ancak Stalin'in sözleri birçok Parti yetkilisi tarafından dikkate alınmadı. İşlerini kaybetmekten korktular ve pozisyonları için potansiyel rakiplerinden kurtulmak için toplu misilleme planları yapmaya başladılar.

Bu arada Tuhaçevski ve diğer komplocular, Parti görevlileri arasındaki huzursuzluğu kullanarak, darbe hazırlıklarını hızlandırdılar. Tukhachevsky, SSCB Halk Savunma Komiseri KE Voroshilov'dan Kremlin'de askeri sorunlar üzerine bir konferans düzenlemesini istemeyi amaçladı. Tukhachevsky, konferansa destekçileriyle birlikte gelmeyi ve Kremlin'i kendisine sadık birliklerle kuşatmayı planladı. Stalin ve bazı Politbüro meslektaşları tutuklanacak ve derhal vurulacaktı.

Merkez Komitesinin genel oturumunun sona ermesinden sonra, komplocular hazırlıklarını artırdılar. Carell şöyle yazmıştı: 'Mart 1937'de Stalin ve Tukhachevsky arasındaki yarış giderek daha dramatik hale geliyordu... Mareşal neden o zaman harekete geçmedi? Neden hala tereddüt ediyordu? Cevap yeterince basit. Karargahları arasında genellikle binlerce mil uzaklıkta bulunan Genelkurmay subaylarının ve Ordu komutanlarının hareketlerini koordine etmek özellikle zordu çünkü gizli polis tarafından sıkı bir şekilde gözetlenmeleri onları son derece dikkatli davranmaya zorladı. Stalin'e karşı darbe, 1 Mayıs 1937'de kararlaştırıldı, çünkü 1 Mayıs Geçit Törenleri, şüphe uyandırmadan önemli birlik birliklerini Moskova'ya taşımayı mümkün kılacaktı'.

O sıralarda Troçki 'Muhalefet Bülteni'nde Sovyet ordusunun Stalin'e karşı muhtemel bir isyanı hakkında yazmıştı. 9 Nisan 1937'de Kızıl Ordu İstihbarat Kurulu başkanı S. Uritsky, Stalin ve Voroshilov'a, Berlin'de Sovyet ordusunun Sovyet liderliğine karşı muhalefeti hakkında söylentiler olduğunu bildirdi.

O zamana kadar Gestapo, Tukhachevsky'nin Alman askeri liderleriyle yaptığı müzakerelerin haberini aldı. Gestapo ajanları, iki ülkenin askeri liderleri arasındaki ilişkiler hakkında daha kapsamlı bilgi almak için Wehrmacht arşivlerine sızdı ve Alman ordusunun Sovyet ile temaslarına ilişkin bazı belgeleri çaldı. Gestapo ajanları, arşivleri ateşe vererek belge hırsızlığını gizlemeye çalıştı. Çalınan belgeler incelendikten sonra Gestapo başkan yardımcısı Heydrich, Wehrmacht liderleri ile Kızıl Ordu arasındaki gizli işbirliğine dair bol miktarda kanıt olduğu sonucuna vardı. Gestapo, Hitler'e belgeler hakkında bilgi verdi.

Tukhachevsky'nin Alman yanlısı açıklamalarına rağmen, Hitler ve Nazi liderliğindeki diğerleri, Almanya'nın askeri liderleri ile SSCB arasındaki gizli temaslardan memnun değildiNazi liderleri, Rusya'da askeri diktatörlüğün kurulmasının Almanya'daki benzer gelişmeleri teşvik edebileceğini düşünüyorlardı. Ve Rusya'nın askeri diktatörü Tukhachevsky, gelecekteki darbe sırasında Alman meslektaşlarına yardım edebilir. Hitler, iki ülkenin askeri liderlerinin ortak komplosunu engellemeye karar verdi. Çalınan belgelerin Moskova'ya gönderilmesini emretti, ancak malzemeleri daha da şok edici hale getirmek için bunlara uydurmalar ekledi. Alman İstihbarat şefi Walter Schellenberg daha sonra, sahte eklemelerin gizlice Sovyetler Birliği'ne satılan tüm koleksiyonun küçük bir bölümünü oluşturduğunu yazdı. (Daha sonra 1971 VM'de

Sonraki olayların farklı versiyonları var. Bir yanda 1 Mayıs askeri darbesinin son anda engellendiğine dair somut kanıtlar var. O sırada Kızıl Meydan'da bulunan bazı kişiler, geçit töreninin başlamasından hemen sonra Stalin'e ve o sırada Lenin Mozolesi'ndeki tribünü işgal eden diğer Politbüro üyelerine karşı bir terör eylemi yapılacağına dair söylentilerin yayıldığını hatırladılar. Daha sonra NKVD subayı Pavel Meshik, Kızıl Meydan'ın bitişiğindeki binanın üst katında tam ateş etmeye hazırlanırken bizzat bir teröristi tutukladığını iddia etti. Meshik, bu tutuklama nedeniyle kendisine Lenin Nişanı verildiğini söyledi.

1 Mayıs yürüyüşüne katılan İngiliz muhabir Fitzroy MacClean, Politbüro üyelerinin davranışlarında tedirginlik fark ettiğini belirtti. Bazıları geçit törenini zar zor izledi. MacClean'e göre, yalnızca Stalin sarsılmaz bir havayı korudu.

Öte yandan darbenin ertelendiğine dair kanıtlar var. 1 Mayıs'tan hemen önce Londra'da 12 Mayıs'ta VIII. Edward'ın tahttan çekilmesinden sonra Kral olan VI. Törene Sovyet heyeti davet edildi ve Sovyet Hükümeti, Tukhachevski'nin heyetin lideri olmasına karar verdi. Carell'e göre, Tukhachevsky 'darbeyi üç hafta erteledi. Bu onun ölümcül hatasıydı'.

3 Mayıs'ta Tukhachevsky'nin Londra ziyareti ile ilgili belgeleri İngiliz Büyükelçiliğine gönderildi. Ancak ertesi gün gazeteler geri çağrıldı ve Sovyet amiral VM Orlov'un delegasyonun başına geçeceği açıklandı.

10 Mayıs'ta Tuhaçevski'nin Halk Savunma Komiseri yardımcılığından azledildiği ve Volga askeri bölgesinin komutanlığına atandığı açıklandı. 24 Mayıs'ta Stalin, Parti Merkez Komitesinin tüm üyelerine ve yedek üyelerine bir genelge gönderdi. Tukhachevsky ve diğerlerinin komplocu faaliyetleri hakkında bilgilendirildiler. Tuhaçevski, Merkez Komitesinin yedek üyesi olduğu için, Partinin bu en yüksek organının diğer üyelerinden ve yedek üyelerinden, onun Partiden ihraç edilmesi ve davasının NKVD'ye devredilmesi lehinde veya aleyhinde oy kullanmaları istendi. Merkez Komitesinin tüm üyeleri ve yedek üyeleri, Tuhaçevski'ye karşı önerilen önlemleri desteklediler.

Komplonun lideri 27 Mayıs'ta tutuklandı. 19 ile 31 arasında başlıca işbirlikçileri tutuklandı. Ancak içlerinden biri, Halk Savunma Komiseri yardımcısı YB Gamarnik, tutuklanmadan hemen önce intihar etti.

2 Haziran'da Halk Savunma Komiseri Askeri Konseyi toplantısı yapıldı. Soruşturma henüz bitmemiş ve komploya katılanlardan bazılarının Stalin'in katıldığı ve ondan önce konuştuğu oturumda hazır bulunmaları muhtemel olsa da.

Konuşmasına şöyle başladı: "Yoldaşlar, sanırım artık hiç kimsenin Sovyet iktidarına karşı askeri-politik bir komplonun varlığından şüphesi yok". Stalin, komplonun daha önce Partinin ve Sovyet halkının coşkusu tarafından ifşa edilmemesinin nedenini açıkladı. "Genel durum, saflarımızın büyümesi, Ordunun ve bir bütün olarak ülkenin başarıları, siyasi uyanıklığımızı azalttı, görüşümüzün keskinliğini azalttı" dedi.

Stalin, Tukhachevsky ve diğer tutuklanan komutanların Alman ordusuna bağımlılığından bahsetti ve komplocuların derin bir ideolojik platforma sahip olmadığını öne sürdü. Stalin şöyle dedi: 'Zayıflıkları neydi? Halkla temasları yoktu... Almanların güçlerine güveniyorlardı... Halktan korkuyorlardı'.

Stalin, bazı subayların sırf oportünizmden dolayı komploya karıştığını öne sürdü. Aynı zamanda Stalin, Tukhachevsky ve diğerleri tarafından sindirilen ve onlara katılmaya zorlanan bazı komploculardan bahsetti. Stalin, gelirlerse bu tür insanları affetmeyi önerdi ve dürüstçe komploya katılımlarından bahsetti.

Oturumda bazı konuşmacıların, askerler arasındaki tutuklamaların Kızıl Ordu'yu zayıflatabileceğine dair ifade ettikleri endişeyi çürüterek şunları söyledi: 'Ordumuzda sınırsız yetenek rezervi var... İnsanları yukarı taşımaktan korkmamalı'.

Stalin, komplocuların sayısının fazla olmadığını umduğunu ifade etse de, 2 Haziran oturumuna katılanların bazıları da dahil olmak üzere kısa süre sonra ordunun çoğu tutuklandı. Tutuklananlar arasında pek çoğu masumdu. Tutuklamalarına, her şeyden önce, askeri komplo için siyasi ve sosyal nedenler aramak yerine kitlesel histeriyi körüklemeye başlayan birçok yerel Parti yetkilisinin (ve Kruşçev en aktifleri arasındaydı) yarattığı atmosfer neden oldu. SSCB'nin yabancı casuslarla dolu olduğunu kanıtlamak ve böylece İç Savaş'a özgü idari yöntemleri korumak için Tuhaçevski komplosunu bahane olarak kullandılar. (Daha sonra Kruşçev, tüm suçu Stalin'e atarak bu cadı avına katılımını gizlemeye çalıştı.

Şimdi Rus kitle medyası, Kızıl Ordu komutanlarının tutuklanması ve infazının Büyük Vatanseverlik Savaşı'nın gelişimi için ölümcül olduğunu iddia ediyor. Kızıl Ordu'nun subay birliklerinin neredeyse yok edildiği iddia ediliyor. 1937 – 1939'da 40 bin komutanlığın çeşitli misillemelere maruz kaldığına dikkat çekenler var. Nitekim bu dönemde ordudan ihraç edilen 37 bin subaydan 9 bin kadarı eceliyle ölenler, ağır yaralananlar oldu. kronik hastalıklar veya siyasi olmayan suçlar ve uygunsuz davranışlar nedeniyle cezalandırıldı. Siyasi suçlardan görevden alınan 29 bin subaydan 13 bini daha sonra Ordu'ya iade edildi. Birçoğu (Mareşal Rokossovsky gibi) Büyük Vatanseverlik Savaşı'nda kahramanca savaştı. Dört bin kişi idam edildi ve yaklaşık 12 bin kişi çalışma kamplarında cezalarını çekti.

Tuhaçevski ve destekçilerinin yerine, askeri görevlerini yerine getirmede oldukça değerli olduklarını kanıtlayan yeni bir general ve mareşal grubu geldi. Bu gerçeğin tanınması Joseph Goebbels'den başkası tarafından gelmedi. Nazi Almanyası fiilen yenilgiye uğratıldığında, uzun yıllar aşağı bir ırkın temsilcileri olarak gördüğü kişilerin erdemlerini sonunda fark etti. Goebbels kişisel günlüğünde 16 Mart 1945'te şunları yazdı: 'Genelkurmay bana Sovyet generalleri ve mareşallerinin biyografilerini içeren bir kitap sundu... Çoğu genç; neredeyse hiçbiri 50 yaşın üzerinde değil. Zengin bir devrimci-politik faaliyet deneyimine sahiptirler. Bolşevikler, çok enerjik insanlar. Yüzlerine bakıldığında sağlıklı halk kadrosundan yapılmış oldukları görülür. Çoğu işçi, kunduracı,

Nazi Almanyası'nın kendi Tukhachevsky'lerinden çok geç olmadan kurtulmamasına geç de olsa yakınan Goebbels, Kızıl Ordu'nun gücünü halk kitleleriyle güçlü bağları olmasında açıklıyordu. Nazi propagandasının şefi, Stalin, Kızıl Ordu saflarında "sınırsız yetenek rezervi"nden bahsettiğinde ve Tuhaçevski ve diğerlerinin "halkla temasının olmadığını" ve "halktan korktuklarını" söylediğinde, yanlışlıkla Stalin'in gerçeğini kabul etti.

Sovyet liderliği, dünyanın birçok ülkesinde var olan ve Hitler'in kurulmasına izin veren 'Beşinci Kol'dan kurtulmayı başaramazsa, Nazi Almanyası ve müttefiklerine karşı büyük ölçüde Sovyet çabasıyla elde edilen zafer mümkün olmazdı. Avrupa'nın yarısından fazlasını kontrol ediyor. Ne yazık ki 1991'de hem Sovyet Ordusu hem de Parti karakterlerini değiştirdi ve halkla olan sıkı bağlarının çoğunu kaybetti. Bu değişiklikler, kapitalist restorasyon güçlerinin sosyalizme karşı geçici zaferini kolaylaştırdı.

(Internetten)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder