LENİNİST KESİNTİSİZ DEVRİM Mİ, TROÇKİST “SÜREKLİ DEVRİM”
Mİ!
(IV)
Devam edecek olursak; doğal
olarak Lenin, kendini aşıp Troçkistleştiğine, Troçki’nin “sürekli devrim
kuramı”nı benimsediğine, “enternasyonalist görüş açısı kazandığı”na göre, tek ülkede sosyalizmin kurulacağına da
inanmıyordur tabii ki. Peki, bunun kanıtı nerede? Kanıt mı? Kanıtı,
“Bolşevik-Leninist” Troçki’nin kendinden menkul, tanıksız, kanıtsız, belgesiz,
tümüyle sahte açıklamalarındadır tabii ki. Aksini kanıtlayan onca Parti
kararına rağmen! Lenin’in onlarca açıklamasını içeren konuşmalarına,
yazılarına, kitaplarına rağmen üstelik!
Ulusal sorun ve sömürge devrimlerine dair pek çok karar ve açıklamasına rağmen! Yüzsüzlüğün böylesi, pes dedirtmek içindir tabii ki, ama nafile bir çaba. Bakın Lenin 1923 yılında, yani Troçkistleştikten (!) altı yıl sonra, tek ülkede, geri bir ülkede, Rusya’da, sosyalizmin kurulamayacağını savunan tüm oportünistlere (Menşeviklere, Sosyalist Devrimcilere, Kautskycilere, II. Enternasyonal oportünistlerine, Troçki ve parti içi “sol muhalefet”e, Zuhanovculara ve tüm Troçkistlere vb.) verilmiş bir yanıt olan açıklamasında neler söylüyor:
Ulusal sorun ve sömürge devrimlerine dair pek çok karar ve açıklamasına rağmen! Yüzsüzlüğün böylesi, pes dedirtmek içindir tabii ki, ama nafile bir çaba. Bakın Lenin 1923 yılında, yani Troçkistleştikten (!) altı yıl sonra, tek ülkede, geri bir ülkede, Rusya’da, sosyalizmin kurulamayacağını savunan tüm oportünistlere (Menşeviklere, Sosyalist Devrimcilere, Kautskycilere, II. Enternasyonal oportünistlerine, Troçki ve parti içi “sol muhalefet”e, Zuhanovculara ve tüm Troçkistlere vb.) verilmiş bir yanıt olan açıklamasında neler söylüyor:
“Onların
(II. Enternasyonal kahramanlarının) Batı Avrupa sosyal-demokrasisinin gelişme
seyri içinde ezberlemiş olduğu ve bizim
sosyalizm için henüz olgun olmadığımız,
onlar arasında çeşitli 'allame' bayların vurguladığı gibi, bizde sosyalizm için objektif ekonomik ön
şartların olmadığı şeklindeki argümanı...
son derece basmakalıptır. Ve
hiçbirinin de aklına kendi kendine şöyle sormak gelmiyor: Devrimci bir durumla,
birinci emperyalist savaşta ortaya çıkmış olduğu gibi bir durumla karşılaşan
bir halk, durumunun çaresizliğinin sonucu, kendisine hiç olmazsa, uygarlığın
daha da ilerlemesinin pek de alışılmış olmayan koşullarını elde etme şansını sunan
bir mücadeleye atılamaz mı?”
“Eğer sosyalizmi yaratmak için
belirli bir kültür düzeyi gerekli ise (ki bu belirli 'kültür düzeyi'nin ne
olduğunu kimse söyleyemez), neden işe ilk önce bu belirli düzeyin koşullarını
devrimci yoldan elde etmekle başlayıp ve sonra
da işçi-köylü iktidarı ve Sovyet düzeni temeli üzerinde ilerleyip diğer
halklara yetişmeyelim.”
“Sosyalizmi yaratmak için,
diyorsunuz, uygarlık gereklidir. Mükemmel. Peki ama, daha sonra sosyalizme doğru
ileri harekete başlamak üzere niçin ilk önce çiftlik sahiplerinin kovulması ve
Rus kapitalistlerinin kovulması gibi uygarlığın böylesi önkoşullarını bizde
yaratamayacak olalım? Normal tarihsel düzenin böylesi biçim farklılaşmalarının caiz olmadığını ya da imkansız olduğunu
hangi kitapta okudunuz ki?” (Aktaran Stalin, Trotskizm mi, Leninizm mi?,
s.101-102 + bkz. Lenin, Devrimimiz Üzerine, N. Zuhanov’un Notları Nedeniyle, S.
E. C. 6, s. 527-528 -iba.)
Yine Lenin, 1923 yılında yazdığı “Kooperatifçilik Üzerine” makalesinde şöyle
der:
"Gerçekten de, tüm büyük
üretim araçları devletin mülkiyetinde, devlet iktidarının proletaryanın
ellerinde, bu proletaryanın milyonlarca küçük ve cüce köylüyle ittifakı, bu
proletaryanın köylülük karşısındaki önderlik konumunun garantilenmesi vs.
–eskiden seyyar satıcılık olarak küçümsediğimiz ve bir bakıma şimdi Yeni Ekonomi
Politika altında aynı şekilde davranmaya hakkımız olan kooperatiflerden, sadece kooperatiflerden, tam bir sosyalist
toplum inşa etmek için gereken herşey değil midir? Bu henüz sosyalist bir
toplumun inşası değildir, fakat bu inşa için gerekli ve yeterli olan herşeydir." (Seçme Eserler Cilt 9, s. 439,
iba.)
“Önümüzde, çağı oluşturan iki
temel görev yükseliyor”; birinci görev geçmişten kalan yönetsel aygıtın
“bütünüyle” değiştirilmesidir, “İkinci görevimiz, köylüler arasında kültürel
çalışmadır. Ve köylülük arasında bu kültürel çalışmanın ekonomik amacı
kooperatifleşmedir. Tam kooperatifleşme koşuluyla, iki ayağımızla sosyalist
zemine basardık.” diyen Lenin, devamla şunları söyler:
“Karşıtlarımız bize sık sık,
yeterince kültürlü olmayan bir ülkeye sosyalizmi yetiştirmek istememizin saçma
bir girişim olduğu itirazında bulundular. Fakat, her türlü müşkülpesentin
teorisine göre olması gereken uçtan başlamadığımız ve bizde politik ve sosyal
devrimin kültür devriminden, her şeye rağmen şimdi karşı karşıya olduğumuz o
kültür devriminden önce gelmesi anlamında yanıldılar.
“Tam bir sosyalist ülke olmak için bize şimdi bugün bu kültür devrimi
yeter.” (age., s. 445, iba.)
Lenin'in
1922 yılında Moskova Sovyeti Plenum
Oturumu’nda yaptığı konuşmayı ise şöyle bitirir:
“Sosyalizm
şimdi artık uzak geleceğin bir sorunu, ya da herhangi bir soyutlama ya da
herhangi bir aziz tasviri değildir. Aziz tasvirleri hakkındaki eski, çok kötü
düşüncemizi koruyoruz. Sosyalizmi günlük
yaşamın içine çektik ve burada yolumuzu bulmak zorundayız. Günümüzün görevi
budur, çağımızın görevi budur. Bu görev ne kadar zor olursa olsun, önceki
görevimize kıyasla ne kadar yeni de olsa ve bize ne kadar çok zorluk çıkarırsa
da -hepimizin, yarın değil ama herhalde birkaç yıl içinde, ne pahasına olursa
olsun bu görevi yerine getireceğimiz, ve böylece
NEP Rusya'sının sosyalist Rusya haline geleceğine olan inancımı ifade ederek
sözlerimi bitirmek istiyorum.”
(age., s. 414, iba.)
Lenin’in,
1921 tarihli, Ekim Devrimi’nin yıl dönümü dolayısıyla kaleme aldığı “Altının
Bugünkü ve Sosyalizmin Tam Zaferinden Sonraki İşlevi Üzerine” başlıklı
makalesinde de tek ülkede, geri bir ülke olan Rusya’da, sosyalizmin başarıyla
inşa edilebileceği vurgulanır. Makale, gerek somut durumun değerlendirilmesi
bağlamında, gerekse de gelişme perspektifleri bakımından son derece eğitici bir
makaledir. Lenin’in aşağıdaki sözleri hem deneyim ve donanım eksikliği taşıyan
partileri, partilileri uyarmaya dönüktür, hem de parti içindeki aşırı keskinlik
yapan, dünya devrimi üzerine aşırı gevezelik yapan solları, Troçki gibilerini
hedef alır. Lenin’i birlikte dinleyelim:
“Gerçek
devrimciler ancak ve ancak, uyanıklıklarını yitirecekleri ve ‘büyük, dünya çapında, muzaffer’ devrimin,
koşullar ne olursa olsun ve tüm
etkinlik alanlarındaki bütün sorunları devrimci yoldan çözebileceğini ve
zorunlu olarak da çözmesi gerektiğini düşünecekleri zamandır ki sönüp gidecekler (bir dış yenilgi
anlamında değil, ama davalarının içsel bir yenilgisi anlamında), ama o zaman
mutlaka sönüp gidecekler.
“Bunu
‘düşünecek’ kim olursa olsun hapı yutmuş demektir, çünkü temel bir sorunda bir
budalalık düşünmüş olacaktır; oysa amansız bir savaşta yenilgi, budalalığı
cezalandırıyor ve devrim de amansız bir savaş anlamına geliyor.
“
‘Dünya çapında muzaffer’ bir nitelik taşıyan ‘büyük’ devrimin devrimci
yöntemlerden başka bir şey kullanmayacağını ve kullanmaması da gerektiğini ne
kanıtlıyor? Hiçbir şey kanıtlamıyor. Açıkça ve kesinlikle yanlıştır bu.” (Ekim
Devrimi Dosyası, s. 595, iba.)
Nesnel
gerçeklikle, sınıflar arası güç dengeleriyle, dünya çapında devrim ve karşı
devrim arasındaki kuvvet ilişkileriyle bağdaşmayan, herhangi bir başarı şansı
olmayan, yalnızca yıkım, yenilgi ve ölümü getirecek bir maceracılıkla, dünya
devrimi adına, Sovyetler Birliği’nin maceracı bir tarzda savaşa sürülmesini
partiye dayatan Troçki gibilerinin kapağı nerelere attığı ise tarihin teşhir
tahtasında zaten yazılı bulunmaktadır.
Lenin
aynı makalesinde, “Devrimimizin proleter ya da sosyalist eylemi ise şu üç
noktaya indirgeniyor” dedikten sonra, üçüncü görevi şöyle dile getirir:
“3)
Sosyalist rejimin iktisadi temellerinin atılması. Bu alanda en temel, en önemli
olan şey henüz tamamlanamadı. Oysa bizim en doğru, en güvenli işimizi, hem teorik, hem pratik, bugün hem RSFSC
ve hem de enternasyonal bakımından,
işte bu oluşturuyor.” (s. 596, iba.)
Lenin
bir başka yerde, bu düşünceyi şöyle vurgular:
“Şimdi,
uluslararası devrimi, özellikle ekonomi politikamızla yürütüyoruz. Dünyanın
bütün ülkelerinde bütün emekçilerin gözleri, istisnasız ve abartmasız Sovyet
Cumhuriyetine çevrilmiştir. … Dünya çapındaki mücadele bu alana kayacaktır. Bu
görevin üstesinde gelirsek, uluslararası anlamda, her
halde ve kesinlikle kazanacağız.
Bu yüzden, ekonomik düzen sorunları bizim için olağanüstü önemlidir. Bu alanda
yavaş, aşamalı -bu iş çabuk olmaz-, ama sürekli yükselmeler ve ilerlemelerle
zaferi kazanmalıyız.” (Aktaran Stalin, Troçtskizm mi, Leninizm mi?, s. 118)
“Bütün
dikkatimizi işin bu yönüne yöneltmemiz gerekiyor” diyen Lenin’in bu vurguları,
dünya devrimi ve proletarya enternasyonalizmi bakımından da temel, yaşamsal,
canlı hayatla bağlı bir olguyu da somutlaştırıyor. Dünya devrimi “sol”
çığırtkanlığı ardına gizlenerek sosyalist Rusya’yı maceracı politikalarla dünya
emperyalizmine ucuza kurban etmeyi değil, böylece, gerçekte, dünya devrimini
zayıflatmaktan başka bir işe yaramayacak teori ve pratikleri değil, dünya
devrimini güçlendirecek, hızlandıracak gerçek bir enternasyonalizm için nasıl
hareket etmek gerektiğini de göstermektedir. Bu da, o somut koşullarda,
sosyalist ekonominin başarıyla inşasında somutlaşmaktaydı. Bu da göstermektedir
ki, Troçki gibiler, “sol” oportünist dünya devrimi gevezeliklerinin aksine,
gerçekte, dünya devrimine, proletarya enternasyonalizmine karşı konumlanarak
dünya devrimine darbe indirecek bir yolun yolculuğunu yapmaktaydılar. Lenin
meseleyi açık koyar. Yani sorunu bu biçimde ortaya koyan, sözüm ona kendini
aşarak Troçki’in saflarına geçtiği iddia edilen Lenin’dir. Kuşkusuz ki bu, aynı
zamanda sahtekâr Troçki’nin maskesini de çekip alan bir koyuştur. Lenin’in bu
koyuşuna karşı açıktan karşı çıkmayı göze alamayan Troçki ve Troçkistler,
Stalin’in sorunu bu tarzda ortaya koyuşunu, keza Lenin’e dayanarak “sosyalizmin
zaferi” ve “kesin zaferi” arasında bilimsel ve Bolşevik bir ayrım yapmasını;
ısrarla sosyalizmi tüm zorluklara rağmen inşa etmesini dünya devriminin reddi,
ulusalcı sosyalizm teorisi vs. vs. olarak niteleyebilmektedirler. Kuşkusuz ki ar
damarından yoksun yaman bir iki yüzlülük!
Troçki,
yukarıda sadece bir bölümünü aktardığımız kanıtlara karşın, arsızca, “sürekli
devrim anlayışının” Ekim Devrimi ile doğrulandığını, “Sovyet düzeninin ilk
yıllarında bunu hiç kimse inkar etmiyordu; tersine bu gerçek bir dizi resmi
yayında kabul gör”üyordu, “Ama Sovyet toplumunun durgun ve kemikleşmiş
doruklarında Ekim’e karşı bürokratik gericilik baş gösterdiğinde, daha baştan
yöneldiği şey, tarihte ilk proleter devrimini ötekilerden daha tam olarak
yansıtan ve aynı zamanda onun eksik, sınırlı ve kısmi karakterini açıkça ortaya
koyan bu teori oldu. Böylece tepki
yoluyla, Stalinizmin temel dogması olan tek ülkede sosyalizm teorisi ortaya
çıktı.” (Rusya’da Sürekli Devrim
Sonuçlar ve Olasılıklar, s. 137) iddiasını ileri sürebiliyor.
Oysa tüm
bunların açık ve keskin yalanlardan oluştuğu, tek ülkede sosyalizmin inşasının
olanaklı olduğu fikrinin Stalin’e değil, Lenin’e, Leninizm’e ait olduğu, bu
tezin “1924’de bürokratik gericilik çağının” başlamasıyla “birdenbire” ilk defa
kötü adam(!), büyük şeytan(!) Stalin tarafından ileri sürülmediği açık ve
kesindir.
Troçki,
1926’da KEYK toplantısında yaptığı konuşmada, “Stalin’in en büyük hatasının tek
ülkede”, Rusya’da “sosyalizmin inşası imkanı olduğu”, bu teorinin Stalin’e ait
bir teori olduğu iddiasını ileri sürer. Stalin, Troçki’nin maskesini indiren şu
açıklamayla yanıtlar Troçki’yi:
“Bundan
şu sonuç çıkıyor ki, söz konusu olan, Lenin’in ülkemizde sosyalizmin inşası
imkanı teorisi değil, Stalin’in herhangi bir, hiç kimsece tarafından bilinmeyen
‘teorisi’dir. Ben bunu, Troçki’nin önüne Lenin’in teorisine karşı mücadele etme
hedefini koyduğu şeklinde anlıyorum; ama Lenin’e karşı açıktan mücadele etme
rizikolu olduğundan, bu mücadeleye Stalin’in bir ‘teorisi”ne karşı mücadele
etme paravanası altında girişmeyi kararlaştırdı. Troçki böylelikle Leninizm’e
karşı mücadeleyi kolaylaştırmak istiyor. Ve bu mücadeleyi Stalin’in ‘teorisi’ni
eleştirmeyle maskeliyor…. İlk once, Troçki’nin Stalin’in ‘teorisi’ hakkındaki
açıklamasının bir manevra, bir hile; tek tek ülkelerde sosyalizmin zaferi
Leninist teorisine karşı mücadeleyi, başlangıcı ta 1915 yılına dayanan ve
günümüze kadar süren bu mücadeleyi gözlerden gizleme hedefini güden korkakça ve
beceriksizce bir hile olduğunu tespit edelim. Troçki’nin bu yönteminin dürüst
bir polemik işareti olup olmadığına yoldaşlar karar versin.” “Bilindiği gibi
Troçki daha o zaman, 1915 yılında, Lenin’in bu makalesine (ABD Sloganı
Üzerine-bn.) karşı basında polemik yapmış ve Lenin’in tek ülkede sosyalizm teorisini
‘bir ulusal dar görüşlülük’ teorisi olarak adlandırmıştı.” (Eserler, C. 9, s.
99-101)
Doğru
söze ne denir, Marksizm ya da Lenincilik kılıfı da giydirilse Troçkist
sahtekarlık da sahtekarlıktır. Stalin’in dediği gibi, “tek tek ülkelerde
sosyalizmin zaferinden Lenin, proletaryanın iktidarı ele geçirmesini,
kapitalistlerin mülksüzleştirilmesini ve sosyalist üretimin örgütlenmesini
anlamaktadır ki, bu görevler kendi başına bir amaç değil, kendini diğer,
kapitalist dünyanın karşısına koymak ve kapitalizme karşı mücadelelerinde bütün
ülkelerin proleterlerine yardım etmek için
bir araçtır;” (age., s. 99)
Troçkizm,
Marksist-Leninist emperyalizm teorisini, emperyalizm ve proleter devrimler
çağını ve bu çağda proleter devrimler teorisini, bu teorinin bir bileşeni olan
tek ülkede sosyalizmin zaferi teorisini hiçbir zaman anlayamamıştır; bundan
dolayıdır ki, daima Bolşevizm’e (Marksizm-Leninizm’e ) dur durak bilmeden
saldırmıştır. Marksizm-Leninizm’e karşı saldırısını, Bolşevik Partiye
katıldıktan, Büyük Ekim Devrimi sonrası ve şüphesiz ki özellikle Lenin’in
ölümünden sonra da, “Stalinizme” karşı mücadele adı altında azgınca
yürütmüştür. Partinin yozlaştığını, ulusal reformizme kaydığını, bürokratik
gericilik çağının başladığını, demokrasiye son verildiğini, Stalin’in
diktatörlüğünü kurduğunu, Stalin’in Ekim Devrimini boğazladığını, dünya
devriminden vazgeçildiğini, Sovyet bürokrasinin çıkarları uğruna dünya
devriminin çıkarlarının feda edildiğini, Stalinci diktatörlüğün Thermidorcu
gericilik ve Bonapartist diktatörlük olduğunu, yozlaşmış ve ayrıcalıklarla
donanmış Stalinci gericiliğin işçi sınıfı ve halk üzerinde canavarca bir dikta
ve sömürü rejimi kurduğunu, milyonlarca komünist ve emekçiyi katlettiğini,
sürekli devrime karşı burjuvazi ile birlikte ittifak kurduğunu, Lenin’i revize
ederek tanınmaz hale getirdiğini, Marksizm’i dogmatikleştirdiğini vb. vb.
fütursuzca propaganda etmiştir…
Biliniyor: SSCB’de, kapitalist
kuşatma altında önce ağır sanayi kuruldu 20’li yıllarda. Ağır sanayiye
dayanılarak kırsal alanda sosyalist dönüşüm gerçekleştirildi 30’lu yıllarda. Bu
süreç aynı zamanda bir kültür devrimi süreci oldu. Böylece ekonomik ve
toplumsal alanda da sosyalizmin temelleri başarıyla atıldı. SSCB dünyanın
ikinci sanayi devi haline geldi. Kuşkusuz ki bu, tek ülkede sosyalizmin
zaferiydi. SSCB’de sosyalizmin başarıyla inşası, dünya devriminin, proletarya
enternasyonalizminin başarısıydı aynı zamanda. Sosyalizmin tek başına, ilk kez
kuşatma altında başarıyla inşası, emperyalizme, devrilmiş gericiliğe, tarihsel
geriliğe ve parti içi muhalefetlere rağmen
başarılmıştır. Bu başarı uluslararası proleter devrimin bir bileşeni, bir üssü,
öncü kalesi ve saldırı gücü olan SSCB’nin dünya proleter devrimine yaptığı ve
yapabileceği en büyük ve eşi benzeri olmayan bir katkıydı. Bu zafer,
emperyalizmi ve dünya gericiliğini ve onlarla birleşen Troçkist karşı devrimi
her bakımdan zayıflatırken, dünya devrimini geliştirip güçlendirmiştir. Aynı
süreçteki zaaflar ve gelişen zaafların ele alınmasının yeri ise burası
değildir. Ki, konu hakkında çıkmış olan kitabımızda bu sorunlar eleştirel perspektiften geniş bir
şekilde incelenmiştir.
Tek ülkede sosyalizmin kuruluşunu
olanaklı gören, her renkten oportünizme karşı mücadele içinde tek ülkede
sosyalizm teorisini geliştiren ve vurgulayan Lenin, daima şu gerçeği de
vurgulamıştır: "Nihai olarak zafer ancak dünya ölçüsünde ve ancak tüm
ülkelerin işçilerinin ortak çabalarıyla kazanılabilir." Lenin’in öğrencisi
Stalin ve SBKP, Lenin’in bu perspektifine bağlı kalmış ve bu gerçeği, “nihai
zafer”in “ancak dünya ölçüsünde ve tüm ülkelerin işçilerinin ortak çabalarıyla”
kazanılacağını vurgulamışlardır. Troçkizm’in ve parti içi “sol muhalefet”in
“dünya devrimi mi tek ülkede sosyalizm mi” sahte ve yıkıcı teori ve
politikasına karşı, dünya proleter devrimi ile tek ülkede, SSCB’de, sosyalizmin
zaferini sorunu arasındaki karşılıklı ilişkide, bütüncül Leninist, Bolşevik,
diyalektik materyalist teorik ve pratik tutumu ortaya koymasını bilmişlerdir.
DEVAM EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder