I. BÖLÜM
TEORİ VE TARİH
KAPİTALİZMİN
RESTORASYONUNU HAZIRLAYAN TARİHSEL SÜREÇ
2)SSCB’de Kale, “Sosyalizmin Zaferi” ve “Kesin Zaferi”
Koşullarında İçten Fethedildi
SSCB’de ve
öteki sosyalist ülkelerde kale içten
fethedilmiştir.
SSCB’de
sosyalizmi tasfiye ederek kapitalizmi yeniden inşa eden politik güç,
“sosyalizmin zaferi” koşullarında tohumlanarak serpilip gelişti. “Sosyalizmin kesin
zaferi” koşullarında politik iktidarı 1956 yılıyla birlikte gasp etti. İşte
1956 ile politik iktidarı ele geçiren bu güç, yeni tipten küçük burjuva bir tabakadan oluşan bürokrasi,
aristokrasi ve teknokrasiydi. Bu
yeni tip küçük burjuva tabaka yeni tip bir küçük burjuvazi olarak gelişerek yeni tip bir burjuvaziye, iktidarı ele
geçiren egemen bir sınıfa dönüşmüştür. Yeni tip burjuvazi,
(modern revizyonist) kolektif
kapitalist karakterde bir sınıf olarak kapitalist restorasyonu
gerçekleştirmiştir.
Modern revizyonist
karşı devrimin öncü birliğini, stratejik
çekirdeğini oluşturan bürokratik burjuvazidir.
Revizyonist bürokrat burjuvazi, sosyalizmin
inşası sürecinde, emperyalist kuşatma ve baskının ve geçmişten gelen bazı
önemli tarihsel etkenlerin de desteğiyle, işçi sınıfı ve emekçilerden gelme, yeni dönemin özgün ve temel bir ürünü olarak doğmuş, giderek
ayrıcalıklarla donanmış; küçük burjuva tabakanın burjuva olma yolunda
palazlanmasıyla oluşmuştur.
Marksist-Leninist
teori, kapitalist restorasyonun bu yeni
yolunu ortaya koymamıştı. Bu, yeni bir
olguydu. Kapitalizmden komünizme geçiş tarihsel-politik sürecinin yeni deneyimleriyle ortaya çıkan bu
olgu, teorinin zenginleştirilmesinin, eski formüllerin aşılmasının ana bileşenini oluşturmaktadır.
Teorinin
kaynağı pratiktir. Teoriyi zenginleştirmenin, yenilemenin aracı bir kez daha
pratiktir, tarihsel pratiktir. Ve komünistler tarihe, doğaya, düşünceye,
deneyime ancak ve yalnızca diyalektik yönteme, materyalist kavrayışa,
Marksizm-Leninizm’e bağlı kalarak objektif bakabilir ve teorilerini
yenileyebilirler. Ki, teorinin yenilenmesi/zenginleştirilmesi gecikmiş bir acil görev olarak
enternasyonal proletaryanın ve komünistlerin önünde durmaktadır.
Kapitalizmden
komünizme geçişte bir uğrak, komünizmin alt evresi olan sosyalizmde kapitalist
restorasyonun bu yeni yolu tarihin, sınıf mücadelesinin, sosyalizmin inşasının
enternasyonal proletaryaya verdiği en
temel derstir.
Teorinin eski
ve yetersiz açıklama ve formüllerinin aşılacağı temel nokta da burasıdır.
3) Teori, Tarihsel Deneyimin Eleştirel Işığında
Yenilenmelidir
Tartışılan
sorun eski tip bürokrasinin, yıkılmış gericiliğin bürokratlarının yeni
dönemdeki, sosyalizm koşullarındaki rolü, etkisi sorunu değildir. Merak
edenler, bu konuda, Lenin ve Stalin’in eserlerinde gerekli zengin
değerlendirmeleri bulabilirler. Geri bir ülkede, bir köylüler ülkesinde, tek başına
sosyalizmi inşa etmenin muazzam zorlukları; devsel ölçekli askeri bürokratik
Çarlık Otokrasisi’nin yıkılıp tasfiye edilmiş olmasına karşın, toplumsal yaşama
derinden sinmiş bürokratik hava ve alışkanlıkların yeni döneme etkisi;
yönetmeyi yeni öğrenecek bir sınıfın, proletaryanın, eski bürokratları bazı
ayrıcalıklarla geçici de olsa satın alarak kullanması; tüm bunların ilk
dönemler kaçınılmaz olarak bürokrasi mikrobunu parti ve proletarya devleti
saflarına ciddi ve rahatsız edecek ölçek ve yaygınlıkta bulaştırması vb. gibi
olguları göz ardı ederek elbette ki sorun incelenemez, tartışılamaz. Ama biz,
özel olarak sorunun bu yanına girmeyeceğiz; kitabımızda esasen, yeni dönemde, yeni tipte bürokratlaşma
sürecini inceleyeceğiz.
Soru şudur:
Tamam, teori yeni tipten kapitalizmin restorasyonu yolunu ortaya koymamıştı.
Çünkü teori, böyle bir tarihsel deneyimin eleştirel analizine dayanarak
şekillenmemişti. Ama sosyalizmin inşası sürecinde SBKP(B), önderi Stalin, Bolşevikler nasıl oldu da gözlerinin önünde
oluşan, gelişen bu yeni tip olguyu göremediler, tahlil edemediler, gerekli
savaş donanımını kazanamadılar?! Evet, bu soru sorulmalıdır. Bu soruyu
sormadan ve çözümlemeden, gerekli sonuçları çıkarmadan ve yeni bir donanımla
silahlanmadan, büyük ideallerimiz için doğru ve emin adımlarla ilerleyemeyiz.
Gerçek şudur:
Stalin ve Bolşevik Parti, yeni koşulların ürünü olarak şekillenen bürokratik
tehlike ve tehdidi sadece bir ölçüde görebildi. 19. Parti Kongresi bu
tehlikeye bir ölçüde dikkat çekti. Ancak gerek Stalin, gerekse de Bolşevikler
sosyalizmin başarılı inşası sürecinde, sosyalizmin zaferi koşullarında ortaya çıkan yeni tipten bürokratik yozlaşma olgusunu
bütünlüklü bir tarzda bilince çıkaramadılar.
Peki, neden
söz konusu bürokratik deformasyon ve dejenerasyonun giderek bürokratik
burjuvazinin oluşmasına ve kızıl maskeli bir karşı-devrime dönüşebileceğini;
tehlike önlenemezse tehlikenin yeni tipten bir kapitalizmin restorasyonuna
dönüşebileceğini bilince çıkaramadı Stalin ve Bolşevikler?
Kuşkusuz ki bu, rastlantısal bir olgu,
nedensiz bir sonuç, köksüz bir ağaç değildi. Bolşeviklerin ve büyük Stalin’in
ağaçlardan ormanı görememesini teorilerinin yetersizliğinde, olağanüstü tarihsel koşullarda ilk kez sosyalizmi inşa etmek zorunda kalmalarında, geçici olması gereken bir
takım tedbirleri kalıcılaştırmalarında vb. aramak ve bulmak gerekir.
Öncelikle
Stalin’in üzerinde önemle durduğu “sosyalizmin zaferi” ve “kesin zaferi” teorisi üzerinde eleştirel tarzda durmak
gerekmektedir.
Stalin
tümüyle doğru bir tarzda, Leninizm’in ışığında, emperyalizm ve proleter
devrimler çağında daha da keskinleşmiş olan kapitalizmin eşitsiz gelişme
yasasına dayanarak proleter devrimin, devrimlerin emperyalizmin en zayıf
halkasının veya halkalarının kırılması yoluyla bir ya da birkaç ülkede (bu ülke
ya da ülkeler geri de olabilir) zafere erişebileceğini; zafere ulaşarak egemen
sınıf olarak örgütlenen proletaryanın tek bir ülkede de olsa, uluslararası
proletarya ve halkların desteğiyle, sosyalizmi başarıyla inşa edebileceğini
savunmuş ve bu zaferi, haklı olarak, tümüyle enternasyonalist karaktere sahip
olan “sosyalizmin zaferi” olarak formüle etmiş ve Rusya’da “sosyalizmin
zaferi”ne inanmayan parti içi muhalefeti de sosyalizme, sosyalist inşanın
zaferine inançsızlar güruhu olarak mahkûm etmiştir.
Öte yandan
Stalin, tek ülkede sosyalizmin zaferine karşın, “devrim en azından bir dizi
ülkede zafere ulaşmadan, müdahale ve dolayısıyla da burjuva düzenin
restorasyonuna karşı tam bir garantiye sahip olmanın imkânsız olduğu”nu; bir
ülkede, Rusya’da, sosyalizmin zaferinin emperyalist müdahale ve restorasyona
karşı tek başına güvence oluşturmadığını da sürekli vurgulamıştır. Stalin,
Lenin’e dayanarak, sosyalizmin kesin-nihai “zaferi için yegâne güvence”nin,
“yani restorasyona karşı güvence”nin, “sosyalist devrimin bir dizi ülkede
zafer” kazanmasından geçtiğini ve geçeceğini; sosyalizmin kesin zaferinin tek bir ülkede güvence altına alınamayacağını,
“nihai zaferin” “ancak uluslararası ölçekte mümkün olduğunu”
vurgulamıştır.
Anlaşılacağı
gibi, Stalin ve SBKP(B), “sosyalizmin kesin zaferi”ni ulusal ölçekte çözülebilecek bir sorun olarak görmemekteydi.
Sosyalizmin zaferine rağmen, kesin zaferinin gerçekleşmediği koşullarda, emperyalist müdahale yoluyla
sosyalizmin yıkılmasını ve kapitalizmin yeniden kurulmasını olanaklı
görmekteydi.
Yukarıdaki teorik kavrayışın yetersiz olduğu tarihsel deneyim tarafından kanıtlanmıştır. Bırakalım sosyalizmin zafer
kazanmış olmasını, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra sosyalist bir kamp doğmasına, I.
ve II. dünya savaşlarındaki emperyalist müdahaleler yenilgiye uğratılmış
olmasına karşın SSCB’de ve öteki sosyalist ülkelerde kapitalizmin yeniden
inşası önlenememiştir.
SSCB’de
sosyalizmin inşası yolunda başarıyla yürünmüştür. Güçlü bir sosyalist sanayi ve
tarım inşa edilmiştir. Tarihte ilk kez burjuvazi, kapitalizm, özel mülkiyet
tasfiye edilmiştir. Eski tip sınıflar ortadan kalkmıştır. Sosyalist ekonomik ve
toplumsal yapılanmaya bağlı olarak yeni tip bir sınıfsal şekillenme ve güçler
dengesi oluşmuştur. İşçi sınıfı ile kolhozcu köylülük arasındaki sınıfsal
farklar, henüz göreli de olsa, giderek zayıflamaya başlamıştır. Emperyalist ve
faşist saldırı başarıyla ezilmiştir. Güçlü bir sosyalist kamp doğmuştur.
Merkezinde emperyalizmin durduğu uluslararası gericilik kampıyla merkezinde
sosyalist ülkelerin ve enternasyonal proletaryanın durduğu küresel devrim
cephesi arasındaki kuvvet ilişkileri önemli ölçüde dünya devrim cephesinin
lehine dönmüştür. Ulusal kurtuluş hareketleri, dünya devrim dalgası atağa
geçmiştir. Uluslararası Komünist Hareket hızla güçlenmiş, Marksizm-Leninizm’in,
sosyalizmin/komünizmin prestiji tepe noktasına ulaşmıştır.
Bu parlak ve
göz kamaştırıcı tabloya karşın, teoriye göre sosyalizmin zaten zafer kazandığı,
dahası, “sosyalizmin kesin zafer” kazandığı koşullarda, başta SSCB olmak üzere
sosyalist kampta restorasyon farklı bir gelişme çizgisi içerisinde, farklı bir
yol ve yöntemle yeniden örgütlenebilmiştir. Yani “sosyalizmin zaferi” ve “kesin
zaferi”ne rağmen sosyalizmden kapitalizme geri dönüşün olanaklı olduğu açığa çıkmıştır. Dahası tarihsel deneyimin ortaya
çıkardığı gibi eski bakış açısı
mekanik materyalizme, ekonomizme, dogmatizme tekabül etmektedir ya da bu
zafiyetleri daha baştan içerisinde barındırmaktaydı.
Demek ki eski teorik kavrayışla sosyalizmden kapitalizme yeni tarzda
geriye dönüş engellenemez. Açık ki teori yenilenmeli, eski kavrayış ve
formüller aşılmalı, SSCB ve Sosyalist Kamp nezdinde alınmış ağır yenilginin
dersleriyle donanmalı; tarihin bu
yıkıcı ama proletaryaya, yeni sosyalizm denemeleri ve zaferleri için vermiş
olduğu dersten dolayı da bir o kadar yapıcı olan uyarısına, dersine kulak
verilmelidir.
Lenin’in şu
saptama ve uyarısı bizlere yol göstermektedir:
“Marx’ın
teorisini asla bitmiş ve dokunulmaz bir şey olarak görmüyoruz; tersine, eğer
yaşamda geri kalmak istemiyorlarsa, sosyalistlerin, tüm yönlere doğru
geliştirmek zorunda oldukları o
bilimin yalnızca temel taşını koyduğuna inanıyoruz…” (Aktaran Stalin, açL.,
Eserler C. 16, s. 68-69)
Kuşkusuz ki
Lenin’in bu uyarısı, Marks’ın teorisi kadar, Marks’ın teorisinin emperyalizm ve
proletarya devrimleri çağında zenginleşmiş devamı olan Lenin’in teorisi için de
gerekli ve doğrudur. Biliyoruz ki, Marksizm-Leninizm bir dogma değildir.
Stalin’in şu
uyarısı da yolumuzu aydınlatmaktadır:
“Papaz
çömezleri ve talmutçular, Marksizm’e, Marksizm’in değişik sonuç ve formüllerine
hiçbir zaman değişmeyen, hatta
toplumun gelişme koşulları değiştiği zaman bile değişmeyen bir dogma olarak
bakarlar. Sanırlar ki, bu sonuçları ve bu formülleri ezberlerlerse yerli-yersiz
onları aktarırlarsa, herhangi bir sorunu çözümleyebilecek duruma gelirler,
umarlar ki öğrendikleri bu sonuçlar ve formüller, kendilerine her dönemde bütün
ülkeler ve yaşamın bütün koşulları için yarar sağlayacaktır. Oysa ancak
Marksizm’in lafzını gören ama onun özünü göremeyen, Marksizm’in sonuçlarını ve
formüllerini ezbere öğrenen, ama kapsamını anlayamayan insanlar böyle
düşünebilirler.
“Marksizm,
doğanın ve toplumun gelişmesinin yasalarının bilimidir, ezilen ve sömürülen
sınıfların devriminin bilimidir, bütün ülkelerde sosyalizmin zaferinin
bilimidir, komünist toplumun kuruluşunun bilimidir. Bilim olarak Marksizm,
olduğu yerde kalamaz, gelişir ve olgunlaşır. Gelişmesi sırasında Marksizm, yeni
deneyimlerle ve yeni bilgilerle mutlaka zenginleşecektir; bunun sonucu olarak
da, formüllerinin ve sonuçlarının bazıları mutlaka zamanla değişecektir,
mutlaka yeni tarihsel görevlere tekabül edecek yeni formül ve sonuçlar onların
yerini alacaktır. Marksizm, bütün dönemler ve bütün devreler için değişmez ve
zorunlu sonuçlar ve formüller kabul etmez. Marksizm her türden dogmacılığın
düşmanıdır.” (Son Yazılar 1950- 1953, s. 57-58, Sol Yay.)
Açıktır ki,
Stalin ve SBKP, eski teorik kavrayışa bağlı kaldıkları için de ana dikkatlerini
emperyalist müdahaleye ve buradan gelecek restorasyona yöneltmişlerdir.
Kuşkusuz ki eski teorik kavrayışın restorasyon tehlikesi ile ilgili sunduğu
perspektif, dikkat çektiği iç ve dış tehlikeler tümüyle doğruydu ve teori pratikte de sınandı, doğruluğu çarpıcı
bir biçimde ortaya çıktı. Ama ne var ki, SSCB’de sosyalizmden kapitalizme geri
dönüş öngörülen yollardan gerçekleşmedi. Restorasyon, yeni dönem koşulları
içerisinde gelişen ve kaleyi içten fetheden bürokratik yozlaşma ve modern
revizyonist karşı-devrim yolu ve eliyle gerçekleşti.
Demek ki söz
konusu eski teorik çerçeve, yeni tipten tehlike ve restorasyon konusunda, SSCB
işçi sınıfını ve öncü kurmayını silahlandırarak
donatamamıştır. Yeni tip tehlike, yeni dönemin toplumsal koşulları içersinde
sezilecek, bilince çıkarılacak, sınıf ve parti, geniş kitleler ve Uluslararası
Komünist Hareket yeni bir donanımla silahlandırılacaktı. Ama ne yazık ki yeni
tehlike ve restorasyon yolu bilince çıkarılamadı ve tehlikenin somut bir olguya
dönüşmesi önlenemedi.
Teori, eski teorik çerçeve aşılarak ama onu da
içermiş bir tarzda şöyle formüle edilmelidir:
Gerek
“sosyalizmin zaferi”, gerekse de “sosyalizmin kesin zaferi” için, iç ve dış
gericiliğin ezilmesi, püskürtülmesi giderek sosyalist bir kampın doğması
yeterli değildir. Sosyalizmin inşası sürecinde, hem “sosyalizmin zaferi” ve hem
de “sosyalizmin kesin zaferi” sürecinde, bu sürecin her bir anında, ayrıcalıklı
bürokratik küçük bir burjuva tabakanın doğup büyümesine, yerleşik bir katmana
dönüşmesine asla izin verilmemelidir. Yeni dönem ve koşullarda, işçi sınıfı ve
emekçilerden gelme ve toplumsal yaşamın her alan ve dalında yönetme işini
üstlenen kesimler, eğer ayrıcalıklı bir tabakaya dönüşürse; ve bu tehlike
önlenemezse, potansiyel tehlike etkinleşir, maddi- politik ve toplumsal bir
olguya dönüşürse, bu küçük burjuva tabakaların burjuva olmak için özlem
duyması, yeni tipten bir burjuva sınıfa dönüşmesi, Marksizm-Leninizm,
sosyalizm, komünizm adına modern revizyonist bir ideoloji, program, strateji ve
taktiklerle kızıl maskeli beyaz bir karşı-devrim örgütlemesi, politik iktidar
tekelini gasp etmesi ve giderek kapitalizmi yeniden restore etmesi; klasik
kapitalist biçimler alıncaya dek eski sosyalist biçimleri bir yandan kaçınılmaz
olarak deforme ve dejenere ederken öte yandan da sosyalist biçimler kamuflajı
içerisinde kapitalist restorasyonu örgütlemesi kaçınılmazdır.
Hangi biçimde
formüle edilirse edilsin, yeni teorik/ideolojik çerçeve yukarıdaki ana çözümlemeye
dayanarak şekillendirilmeli; teori bu eksende yeniden üretilmelidir. Teorinin yeniden üretimi ve
zenginleştirilmesi, yeni bir teorik, ideolojik, politik, örgütsel-pratik
donanım kazanılması hem diyalektik materyalizmin hem de Marksizm-Leninizm’in
bilimsel devrimci içeriğine, eleştirel ruhuna ve direktiflerine de uygundur.
Marksizm-Leninizm bir bilimdir ve bilimsel eleştiri-özeleştiri gücü olmadan da
hiçbir bilim ilerleyemez. Tarihin derslerini görmezden gelenlerin
Marksizm-Leninizm ve proletarya adına biricik yetkili gibi konuşma hakkı da
olamaz.
DEVAM EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder