Stalin Ve 2. Dünya Savaşı Sonrası SB’nde ‘Pazar Sosyalizmi’ Sorunu*
Vijay
Singh
‘Günümüzde
Stalin’ konulu uluslararası seminer, Sovyetler Birliği’nin nihai dağılmasından
sonra ve onun yıkıntılarından yükselen işçi sınıfının, sermayenin yenilenmiş
iktidarına karşı ilk adımlarını atmaya başladığı koşullarda, Ekim Devrimi’nin
77. yıldönümünde Moskova’da yapılıyor. Bu gelişmelere ilişkin olarak Stalin’in
bize söyleyeceği bir şey var mı? Bu makalede, Stalin’in son büyük çalışması
olan ‘SSCB’de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları’nın, SB’nde 1953’ten sonra gündeme
getirilen ‘Pazar reformları’nı incelemede ve bunların ekonomik ve politik
karakterleri hakkında bir sonuca varmada kalkış noktası teşkil ettiği iddia
ediliyor.
Ekonomik
tartışmaların içeriği neydi?
SBKP(B),
sosyalist toplumun temellerinin 1935’te kurulduğunu düşünüyordu. Parti’nin 18.
Kongresi, komünist topluma geçişin, ülkeyi daha da geliştirmek için izlenecek
yol olduğu düşüncesindeydi. Yeni parti programını hazırlamak için bir komite
kuruldu ve 1941’de Devlet Planlama Komitesi’nden, komünist toplumun temellerini
oluşturacak 15 yıllık bir ekonomik kalkınma programı formüle etmesi istendi. Bu
perspektif Nazi işgaliyle sekteye uğradı; fakat savaş sonrası dönemde derhal
yeniden başladı. 1947’de 9. Parti Konferansı’nda Malenkov partinin ‘SBKP(B)’nin
yeni programı üzerinde çalışıldığını, mevcut programın kadükleştiğini ve yerine
yenisinin konması gerektiğini’ belirtti. (Malenkov, SBKP(B) MK’nin faaliyetleri’, Sürekli Barış İçin,
Halk Demokrasisi İçin, Bombay, 1948, s.79).
Bu görev 1952’deki 19. Parti Kongresi’nde de tekrarlandı. 1946’da 4. Beş Yıllık
Plan Raporu’nu Yüksek Sovyetler’e sunarken Voznesenski kendisine 1941’de
verilen görevi hatırlattı:
"Plan,
sınıfsız bir sosyalist toplum inşasının tamamlanmasını ve sosyalizmden
komünizme tedrici bir geçişi öngörüyor. SSCB’nin temel ekonomik görevinin, yani
kişi başına sınai üretim hacmi açısından ekonomik olarak belli başlı kapitalist
ülkelerin seviyesinin yakalanması ve aşılmasını öngörüyor." (Voznesensky, SSCB Ulusal Ekonomisinin
Kalkınması İçin Beş Yıllık Plan, 1946-1950, Soviet News, Londra, 1946, s.10)
‘Tek ülkede komünizmi’ inşa etmenin mümkün olup olmadığını soran bir
İngiliz gazeteciye verdiği yanıtta da açıkça görüldüğü gibi Stalin de bu
programatik perspektifle mutabıktı. Stalin şöyle yanıtladı:
"Elbette
mümkün, özellikle SB gibi bir ülkede." (Stalin, ‘Savaş Sonrası Uluslararası İlişkiler’, Soviet News,
Londra, 1947, s.13)
Stalin’in
‘Ekonomik Sorunlar’da Gosplan ekonomisti Yaroşenko’ya ilişkin eleştirileri,
Bugdanov’un fikirlerinin savaş sonrası dönemde de önemli ölçüde canlılığını
koruduğuna işaret eder. Yaroşenko, münferit bir bakış açısını temsil etmiyordu.
Yudin, bilim işçileri ‘Yaroşenkovçini’ler içinde
‘Troçkizm-Buharinizm-Bogdanovizm’e doğru sabıkalı bir geri dönüşe işaret eden
gerçek bir eğilimin olduğunu belirtiyor. Hatırlanacağı gibi Bogdanov, devrim
öncesi etkili ekonomi-politik makalelerinin yazarıydı. Felsefede, Lenin’i
‘Materyalizm ve Empirio Kritisizm’ kitabıyla cevap yazmaya iten Avenarius’un ve
Mach’ın fikirlerini benimsedi. 1917’de Rusya’da sosyalist bir devrimin maddi
koşullarının olmadığını öne süren yarı-Menşeviklerin tutumunu desteklemişti.
Kültür alanında ise, devrim öncesi mirası reddeden ‘saf bir proleter kültür’ü
savunuyordu. Yaşamının son dönemlerinde yapısal ilişkilerin matematikteki
büyüklük ilişkileri gibi biçimsel şemalar şeklinde genelleştirilebileceğini öne
süren ve ‘teknoloji’ olarak adlandırdığı bir ‘örgütsel bilim’ geliştirdi. (‘Filosofskaya Entsiklopediya’, Cilt I,
Moskova, 1960, s.177) Bu görüşler açıkça diyalektik materyalizmin,
tarihsel materyalizmin ve Marksist ekonomi politiğin önermelerinden uzaktı.
Bogdanov, Lunaçarski, Buharin ve Gorki de dâhil olmak üzere Rus salonunda
olağanüstü bir etki yaratmıştı. Buharin ekonomi-politik, tarihsel materyalizm
ve bilim ve teknik konularındaki yazılarında Bogdanov’un fikirlerinden
esinlendi.
Stalin
Yaroşenko’nun toplumun gelişmesinde üretim ilişkilerinin önemini küçümserken
üretici güçlerin rolünü büyümsediğini ve böylece üretim ilişkilerini üretici
güçlerin tamamlayıcı bir parçasına indirgediğine işaret eder. Yaroşenko,
çeşitli mülkiyet biçimlerinin varlığını sürdürmesi, meta dolaşımı ve genelde
değer kategorileri gibi temel sorunları gözardı ederek sosyalizmin
ekonomi-politiğini aslında terketmiş oldu. Ekonomi-politik bilimi, Bogdanov’u
andıran, üretici güçlerin sınıfsız rasyonel bir örgütlenmesine dönüştürülmek
isteniyor. Bu ekonomizmin tersine Stalin, SSCB’de üretim ilişkileri ile üretici
güçler arasındaki çelişkilerin devam ettiğini tekrar vurguladı. Yönetici
organların yanlış politikalar uygulaması durumunda çatışma ortaya çıkmak
zorunda kalır ve bu koşullarda üretim ilişkileri, üretici güçlerin gelişmesini
geciktirir. Yaroşenko’nun görüşleri Buharin’in kırdaki sınıf çatışmaları patlamasını
görmezlikten gelmesini ve tarımdaki mevcut kapitalist üretim ilişkilerini
dondurup dikkatini ‘teknik devrim’e çevirme isteğini çağrıştırır. Buharin
1930’larda açıkça ‘ülkedeki proleter devrimin yeni bir aşamaya, teknik devrim
aşamasına geldiğini’ belirtti. (Buharin,
‘Metodologiya i Planirovanie Nauki i Tekhniki’, İzbranniye Trudi, Moskova,
1989, s.135) 1953 sonrası çorak
yıllarda bu tür görüşler yaygınlaştı. Sosyalizm artık Lenin ve Stalin
dönemlerindeki gibi sınıfların ortadan kaldırılması ve komünizme ilerleme
olarak değil, kollektif çiftlik mülkiyet biçiminin korunması, sınıfsız
‘bilimsel-teknik gelişme’ ideolojisinin geliştirilmesi ve meta-para
ilişkilerinin genelleştirilmiş sunumu olarak anlaşılıyordu. Yaroşenko’nun
görüşleri, 1953 sonrasında pazar ilişkilerinin kurulmasıyla tamamıyla uyum
içindedir. Sovyet liderliği sosyalist üretim ilişkilerinin varlığını sürdürmesi
ve genişletilmesi konusunda kayıtsız davrandı ve Stalin döneminin
karakteristiği olan üretici güçlerin sürekli gelişiminin sağlanması konusunda
yeteneksiz olduğunu kanıtladı. 1953 sonrasında izlenen ekonomi politikalarının
deneyimi, uygulanan yanlış politikaların, üretim ilişkilerinin üretici güçleri
frenleyici bir duruma yol açacağını öngören anlayışın doğruluğunu göstermiştir.
Yaroşenko, görüşlerinin ima ettiği şeylerin farkında değilmiş gibi görünür.
1992’de yazarken, SB’nin dağılmasıyla Marksist ekonomi-politik açısından ortaya
çıkan sorunları ele alma ilgisini göstermedi. Bütün sosyal sorunlardan önce
üretici güçlerin gelişme yasalarını kavramanın öncelliğine vurgu yapmaya devam
edip 1951’deki görüşlerini tekrarlayarak, o yıl çıkmış olan Ekonomi Politik Ders
Kitabı üzerine tartışmanın ana görevinin sosyalist ekonominin rasyonel,
örgütsel işleyişi sorununa cevap vermeye yönelik olması gerektiğini belirtti.
İlginç olan şuydu ki Yaroşenko sosyalizmdeki üretim ilişkileri sorununu ele
alarak, ekonominin bilimsel örgütlenmesinin, çağdaş bir deyimle ‘sosyal
örgütlenme ilişkileri’ ve ‘ekonomik mekanizma’ olarak adlandırdığı sosyalist
üretim ilişkilerinin mükemmelliğini öngördüğünü iddia etti. Bu mantıkla
Yaroşenko açıkça perestroyka döneminin ekonomi politiğini onaylıyordu.
Üretim
ilişkileri ile üretici güçler arasındaki toplumsal çelişkinin sürekli varlığı
sorununun daha geniş etkileri ve sonuçları vardı. Marx ‘Alman İdeolojisi’nde
üretici güçlerle üretim ilişkileri arasındaki çelişkinin sınıf çatışmalarında
yattığını belirtti. Stalin’in Yaroşenko’ya eleştirisi, onun son teorik
çalışmasında sosyalist toplumda çelişkilerin ve sınıf mücadelesinin varlığını
sürdürdüğünü kabul etmeye devam ettiğini ortaya koyuyor. Görüldüğü gibi
Yaroşenko’nun eleştirisi, yanlış politikaların uygulanması durumunda Üretici
güçlerin (gelişmesini) geciktirecek çalışmaların ortaya çıkacağını açıkça
belirtir. Stalin aynı zamanda sosyalizm koşullarında bu sorunların genellikle
çatışma noktasına gelmediğini, çünkü toplumun, geri kalan üretim ilişkilerini
üretici güçlerin karakteri ile uyumlu hale getirmek için zamanında adım
atmasının mümkün olduğunu düşünüyordu. Bu mümkündü; çünkü sosyalist toplum,
direniş örgütleyecek eski sınıfları içermiyordu. Ama üretim ilişkilerini
değiştirme gereğini anlamayan geri ve hareketsiz güçler vardı. Stalin,
sorunları çatışma noktasına getirmeden bu tür görüşlerin üstesinden
gelinebileceğini düşünüyordu. Bu anlayış, sosyalizmde çelişkilerin devam
ettiğini, ama antagonizmanın artık varolmadığını belirten Lenin’in anlayışıyla
paraleldi.
Sovyet
toplumunda toplumsal çelişkilerin devam etmesi konusundaki tartışma Sovyet
felsefesi açısından açık ipuçları veriyor. Yudin, kendisi de dâhil birçok
filozofun, Sovyet toplumunda üretim ilişkileri ile üretici güçler arasında tam
bir uygunluk olduğunu iddia etmekle ikisi arasındaki çelişkinin varlığını inkâr
ettiklerine işaret etti. ‘Sosyalist Toplumda Üretim İlişkileri ile Üretici
Güçlerin Tam Uyumu’ adlı broşüründe filozof Glezerman 1951’de bu sonuca vardı
ve ekonomik ilişkiler, Sovyet toplumunda üretici güçler ve üretim ilişkilerini
tahlil etmekle bile ilgilenmedi.
Yudin,
çelişkilerin varlığını inkârın Sovyet felsefesini cansız ve metafizik şemalar
oluşturmaya yönelttiğini sonucuna vardı.
1921
Mayısında Lenin sosyalist fabrikaların ürünlerinin ‘ekonomi-politik anlamda
meta olmadığını’ halihazırda ‘meta olmaktan çıkan bir meta’ olduğunu
vurgulamıştı. ‘Ekonomik Sorunlar’da Sovyet ekonomist Notkin’in, sosyal sektör
tarafından üretilen üretim araçlarının aslında meta olduğunu belirttiği ifade
ediliyor. Stalin bu anlayışı reddederek, üretim araçlarının işletmelere tahsis
edildiğini, satılmadığını, üretim araçlarının mülkiyetinin devlet elinde
olduğunu ve bunların, devletin temsilcileri olarak, devlet planlarıyla uygunluk
içinde işletme yönetimleri tarafından değerlendirildiğini belirtti.
Ocak
1949’da Gosplan Başkanı Voznesensky ağır sanayi ve ulaşımda devlet sübvansiyonu
sistemine son vermek amacıyla toptan eşya fiyatlarında reform girişiminde
bulundu. Voznesensky, ağır sanayi ve demiryolu taşımacılığı da dâhil olmak
üzere üretim birimlerinde üretim maliyetinin yüzde 3-5’i oranında bir asgari
kar ilkesi getirmek istedi ve böylece üretim araçlarını metaya dönüştürmenin
koşullarını yaratacaktı. Temel üretim araçlarının işleyişine değer yasasını
sokma girişimine hemen son verildi. 5 Mart 1949’da Stalin’in inisiyatifiyle
Voznesensky görevinden alındı.
‘Ekonomik
Sorunlar’da Stalin SB’nde meta üretimi alanının sınırlı olduğunu belirtti:
Burjuvazi mevcut değildi ve devletteki ilgili tek sosyalist üretici
kooperatifler ve kolektif çiftliklerdi. Meta üretimi, kişisel tüketim
maddeleriyle sınırlıydı. Bu nedenle Stalin, SB’nde meta üretiminin ‘meta olarak
emek gücü, artı-değer, sermaye, kapitalist kar, ortalama kar oranı’ gibi
kapitalist meta üretiminin ekonomik kategorilerine yol açacağı görüşünü
reddetti. Sosyal bilimlerde anti-Marksist hatalara ilişkin Yudin’in
eleştirilerinde açıkça görüldüğü gibi, Sovyet ekonomistlerin belli bir
kesiminde bu tür nosyonlar oldukça yaygındı. Merzenev ve Mikolenko, SB’nde de
emek gücünün tıpkı kapitalist toplumdaki gibi meta olduğu fikrini savunuyordu.
Yakovlev ise ‘sermaye’ kategorisinin Sovyet koşullarına uygulanabileceğini öne
sürüyordu. Ünlü ekonomist Atlas da, ortalama kar oranının Sovyet ekonomisinde
işlerliği olduğunu belirtiyordu. (Yudin,
age, s. 23)
Stalin’in
ölümü ile SBKP’nin 20. Kongresi arasındaki dönemde ekonomi politikasında köklü
dönüşümler yaşandı. Komünist toplumun temellerini oluşturma doğrultusundaki
planlama perspektifi terkedilerek, yerine tüketimci bir refah programı
getirildi. Meta dolaşımı yerine, şehir ve kır arasında tedrici bir ürün
değişimi uygulamasını öngören Stalin’in önerisi –ki bu öneri 19. Kongre’de
kabul edilmişti- Mayıs 1953’ten itibaren son buldu ve ‘Sovyet ticaretini
yaygınlaştırma’ sloganı altında meta dolaşımının genişletilmesi programı kabul
görmeye başladı. Nisan 1953’te Tüm Sovyetler Bakanlarının ekonomik haklarının
genişletilmesi ve 1955’te de Cumhuriyetlerin Bakanlıklarının ve İşletme
Yöneticilerinin yetkilerinin arttırılması ile Sovyet ekonomisinde Gosplan’ın
alanı büyük ölçüde sınırlandırılmış oldu. Stalin döneminden kalan merkezi
direktif planlama sistemine 1955’te son verilerek yerine Gosplan, Tüm-Sovyetler
ve Cumhuriyetler Bakanlıklarının yapacağı ‘koordinatif planlama’ sistemi
getirildi.
20.
Kongre sonrası iki yıl, Sovyet ekonomisinin işletilmesinde başka radikal
değişikliklere de tanık oldu. 22 Mayıs 1957 tarihli ve 555 sayılı SSCB Bakanlar
Kurulu kararı ile devlet sektörü ürünlerinin tahsisi sistemine son verilerek
Sovyet sanayinin ürettiği sınai ürünleri satmak için çok sayıda merkezi satış
örgütleri yaratıldı. Molotov, Kaganoviç ve Saburov’un SBKP’nin lider
pozisyonlarından indirilmesi, ekonomi politikaları üzerindeki etkisini hemen
gösterdi. İşletmelerin karlılık temelinde işletilmesini öngören 22 Eylül 1957
tarihli ve 1150 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile, üretim araçlarının metaya
dönüştürülmesi işi başarılmış oldu.
‘Ekonomi
Politik Ders Kitabı’nın 1958’de çıkan üçüncü baskısı, devlet sektörü içinde
üretim araçlarının meta olarak dolaştığını belirterek yeni ekonomik sistemi
doğru bir şekilde yansıtmış oldu. (Ostrovityanov,
‘Politicheskaya Ekonomiya Uchebnik’, 3. baskı, Moskova, 1958, s.505)
Sanina
ve Venzher’in mektuplarına yazdığı cevaplarda Stalin, tarım alanında temel
üretim araçlarına sahip olan Makina-Traktör İstasyonlarının kolektif
çiftliklere satılması fikrine karşı olduğunu belirtti; çünkü böylesi bir
girişim, önemli oranda üretim araçlarını meta üretiminin yörüngesine sokmuş
olacaktı. Sanina ve Venzher kendi görüşlerini açıkladıklarında izole olmuş
ekonomistler değillerdi. Bir yıl kadar önce de ‘Sosyalizmden Geçiş Yolunda’
(Kiev, 1950) adlı broşüründe Paltsev, MTİ’nda zirai tekniklerin gelişmesi ve
küçük kollektif çiftliklerin birleşmesi ile, belli bir kollektif çiftliğin
çalışmasına yakından bağlı ve o çiftlik içinde MTİ’nin kurulabileceğini iddia
etmişti. (Yudin, age, s. 31-32)
Böyle
bir uygulama ile Paltsev aslında tüm halkın, devletin mülkiyetinin, kollektif
çiftliklerin grup mülkiyetine tabi kılınmasını öneriyordu. MTİ’lerin
dağıtılmasının (tasfiyesinin) temel koşulu, tarımdaki temel üretim araçlarının
tahsisi sistemine son vererek tarım sektöründe ihtiyaç duyulan makinaların
satışı fonksiyonunu görecek bir örgütlenmeyi, Glavavtotraktorsbita’yı,
kendi yetkisi altında, yarattı. 1958’de resmi olarak kendisini Venzher’in
geliştirdiği öneriden mesafeli tutan Kruşçev MTİ’ni tasfiye etme ve tarımdaki
üretim araçlarını kollektif çiftliklere satma politikasını uyguladı. Bunun
sonucu olarak sanayideki üretim araçları gibi tarım alanındakiler de meta
olarak dolaşıma sürülmüş oldu. Venzher’e ve Kruşçev’e yakın olan Sovyet yayıncı
Vinniçenko, Stalin’in tarımdaki temel üretim araçlarının kollektif çiftliklerin
mülkiyetinde olmasına karşı çıkmasının altında yatan nedenin onun köylülüğe
olan ‘güvensizliği’nden kaynaklandığını ileri sürdü. Ancak bu doğru değildi.
Aslında Stalin Engels’in Marksist tutumunu sergiliyordu. Ocak 1886’da Bebel’e
yazdığı mektupta Engels, tarımdaki üretim araçlarının bir bütün olarak toplum
mülkiyetinde olması gerektiğini, böylece kooperatif çiftçilerinin özel
çıkarlarının toplumun genel çıkarlarının önüne geçmeyeceğini belirtmişti. (Engels to A. Bebel in Berlin, 20-23
Ocak 1889, Marx and Engels, ‘Sobraine Sochneniya’, cilt 36, Moskova, 1964,
s.361) Ayrıca hem Engels hem de Stalin, zengin köylülerin kollektif
çiftliklerin üyesi olmayacağı görüşündeydi. Kulakların (ve hatta toprak
sahiplerinin belli kesimlerinin) zirai üretici kooperatiflerine üye olduğu ve
tarımdaki temel üretim araçlarının bu kooperatiflerin mülkiyetinde olduğu halk
demokrasilerinde, Stalin’in Sanina ve Venzher’e ilişkin eleştirilerinin soğuk
karşılanması anlaşılır birşeydir.
Yudin’in
yazılarını daha da değerli kılan şey, 25 Aralık 1952’de Izvestiya’da yayınlanan
ve Voznesenski’nin 1947’de yayınlanan ‘Yurtsever Savaş Sırasında SSCB’nin Savaş
Ekonomisi’ aslı broşüründeki görüşlerinin ne anlam taşıdığına değinen Suslov’un
makalesi oldu. Voznesenski’ye karşı suçlamanın esasını teşkil eden şey onun
değer yasasını fetişleştirerek Sovyet ekonomisinin değişik dallarında emeğin
dağılımı sanki değer yasası tarafından belirleniyormuş gibi göstermesidir.
Bu
durum şu cümlelerde açıkça ifade edilmiştir: ‘Değer yasası sadece ürünlerin
dağıtımında değil, SB ekonomisinin değişik dallarında emeğin kendisinin
dağılımında da işlerliktedir. Bu alanda devlet planı, ekonominin farklı
dallarında sosyalizmin yararına toplumsal emeğin düzgün bir şekilde dağılımını
dağlamak için değer yasasını kullanıyor.’ (Voznesenski, ‘Yurtsever Savaş Sırasında SSCB’nin Savaş Ekonomisi’,
Moskova, 1948, s.118)
Marx
ve Engels, değer yasasının sadece meta üretimi olan yerlerde işleyişte
olacağını düşünüyordu. Değer, meta üretiminin ortaya çıkmasıyla işlerlik
kazandı ve meta sisteminin son bulmasıyla da etkinliğini yitirdi. (Marx ve Engels’ten alıntı: Engels,
Zürih’ten Karl Kautsy’ye Mektup, Marx, ‘Değer Üzerine’, Belfast, 1971, s.5).
Ekonomide emeğin tahsisinin değer tarafından düzenlendiği öne süren argümandan
çıkacak tek mantıklı sonuç, SB’nde genel meta üretimi sisteminin, yani kapitalizmin
hâkim olduğudur. Böylelikle Voznesenski, sosyalist toplumun doğasına ilişkin
önemli sorular ortaya çıkarmıştır.
Marx
ve Engels açısından değer yasası ancak meta üretiminin olduğu toplumlarda
sözkonusudur: ‘Değer kavramı, meta üretiminin ekonomik koşullarının en genel ve
bu yüzden de en kapsamlı ifadesidir’ (Engels,
‘Anti-Dühring’, Moskova, 1978, s.376) Meta üretimi olan toplumlar, ‘özel
üreticiler’den oluşmuştur ve metalar ‘bu özel üreticilerin özel hesapları için
üretilir ve birbiriyle değişime girer.’ (age. s.240) Mantıksal olarak, ‘üretim araçlarına toplum
tarafından el konulması sonucu’ meta üretimine son verilmiş bir toplumda ‘meta
üretiminin son bulmasıyla ürünün üretici üzerindeki hakimiyeti de son bulur.
Toplumsal üretimdeki anarşi yerini sistematik, kesin örgütlenmeye bırakır.’ (age. s. 343) Böylelikle değer
yasası da işlevsizleşir.
Marx
ve Engels’ten konu ile ilgili başka alıntılar: (Marx, Dr. Kugelmann’a Mektuplar, Londra, s.73-74; Engels, age.
s. 375; Marx, ‘Değer’, s.28)
Marx
ve Engels, değer yasasının sosyalist bir toplumda işleyişini açıkça
dıştalamışlardır. Ancak, geçiş halindeki sosyalist bir toplumda, küçük
köylülüğün sınıf olarak hala varolduğu bir yerde, değerin işlemeye devam
edeceğini kabul etmişlerdi. Engels, ‘Fransa ve Almanya’da Köylü Sorunu’ adlı
makalesinde 1884’te böyle bir durumdan sözetmektedir.
...
SSCB’de
kollektifleştirme ve grup mülkiyetinin kurulmasından sonra bile özel üretim
sınırlı bir biçimde de olsa varolmaya devam etti. Gosplan, belli bir plan
çerçevesinde sosyal emeğin dağılımını düzenleyerek devlet sanayi, devlet
çiftlikleri ve MTİ alanlarında değer yasasının işleyişini ortadan kaldırabildi;
fakat ekili alan, mahsul, traktör çalışmasının genişliği, toplumsal mülkiyet
altındaki çiftlik hayvanı sayısı, toplam zirai üretim, zorunlu ödeme hacmi ve
MTİ’na yapılacak ödemeler direktif planlama kapsamına girse bile, devletin artı
(fazla) meta üretiminin kullanımını ya da belli dönemler ve görevler için emek
gücünün kullanımı planlayamadığı kollektif çiftliklerde bunu yapmak mümkün
değildi. (Smolin, Voprosi
Ekonomiki, No.1, 1953, s.33-45)
Voznesenski,
Sovyet ekonomisinde gerek sanayi gerekse tarım sektöründe emeğin dağılımının
düzenlenmesinde değer yasasının işlediğini öne sürdüğü için Marksist bir tutuma
sahip değildi. Bu düşünceyi propaganda eden Voznesenski, Sovyet
ekonomistlerinin genel konsensüsünden ayrıldı. ‘Ekonomi Politik Öğretmenin Bazı
Sorunları’ adlı yayının önsözünde, 1943’te, fonların ve emek gücünün üretimin
tek tek dalları açısından tayininin, sosyalist inşanın temel görevlerine uygun
olarak planlı bir biçimde yapıldığı öne sürülüyordu. (Pod Znamemem Marksizma, no. 7-8, 1943) Aynı
şekilde 1944’te, Sovyet ekonomi politiğinin en yaşlı ve kıdemli üyesi
Ostrovityanov, sosyalist bir ekonomide ‘emeğin ve üretim araçlarının milli
ekonominin değişik dalları arasında dağılımının fiyatların tesadüfi hareketi ya
da kar temelinde değil, değer yasasından yararlanan planlı bir önderlik
temelinde gerçekleştiğini’ belirtiyordu. (Ostrovityanov, Bolshevik, No.23-24, 1944, s.50-59)
O halde değer, toplumsal emeğin dağılımını belirlemiyor, fakat Sovyet
ekonomisinin değişik dalları arasında emeğin ve üretim araçlarının planlı
dağılımında yardımcı bir araç rolü oynuyordu.
Üretim
araçları üretiminin gelişimini değer belirlemiyordu; çünkü o
sınırlandırılmaksızın bu sektör için gerekli olan fonların tahsisi bulunamazdı.
Oysa Voznesenski, genişleyen ölçüde yeniden üretim amacıyla üretim araçları
üretimi ile tüketim maddeleri üretimi arasında uygun bir orantı kurma
konusundaki tartışmasında, ulusal ekonominin sürekli genişlemesini sağlama için
gerekli olan, tüketim araçlarının üretimine kıyasla üretim araçlarının
üretiminin öncelliğini belirtmekten vazgeçecek bir tarzda, konuyu savaş sonrası
ekonomiye ilişkin çalışmanın bir kategorisine indirgeyerek ele almıştır:
"SSCB’deki
sosyalist üretimi, üretim araçlarının üretimi (I. Departman) ve tüketim
maddelerinin üretimi (II. Departman) olarak ayırırsak, Sovyet devletinin II.
Departmandaki işletmeler için lağvettiği üretim araçları değerinin, planın
belirlediği ölçüler çerçevesinde, I. Departmanın işletmeleri için lağvedilen
tüketim maddelerinin değerine denk olması gerekir (her iki kesimin birbirinden
alarak kullandığı maddelerin eşdeğerde olması). Eğer I. Departmanın işletmeleri
tüketim maddelerinden, II. Departmanın işletmeleri de üretim araçlarından
mahrum kalırsa, geniş çaplı sosyalist yeniden üretim imkansız olacağı gibi,
üretim araçları üreten işletmelerin işçileri tüketim maddesinden, tüketim
maddeleri üreten işletmeler de, petrol, hammadde, ekipman, vb. üretim
araçlarından yoksun kalacaktır.” (Voznesensky,
age.)
Ostrovitaynov
ise tersine, değerin, üretim araçlarının dağıtımının planlanmasında sadece
yardımcı bir düzeyde işlediğini kabul ediyordu. 1943’teki başyazının yazarı da
Makayevka’daki Kirov işletmesinin ve Magnitogorsk ve Kuznetsk kombinelerinin
örneklerini vererek, uzun yıllar kar yapmaksızın devlet bütçesinin fonlarıyla
işlemiş olan Sovyet metalurji sanayinde değerin hüküm sürmediğini öne sürüyordu. (‘Pod Znamenem Marksizma’).
Suslov’un
Voznesenski’nin broşürüne eleştirileri tam yerindeydi. Fakat Voznesenski SB
Bakanlar Kurulu’na bağlı Gosplan’ın başkanı olarak sadece bir teorisyen
değildi; 1948-49’da SB’nde meta-para ilişkilerinin işleyiş alanını genişleten
bir politikayı uygulayacak bir konumdaydı. Gorbaçov döneminde Leningrad
olayının incelenmesi, SSCB Devlet Erzak Komitesi başkan yardımcısı Pomazev’in,
Voznesenski’nin yönetimi döneminde Gosplan’ın 1949 yılının birinci çeyreği için
ulusal sanayi plan hedefini düşürmesinden şikayet ettiği ortaya çıktı. Daha
sonra Şkiryatov –Parti Denetleme Komisyonu’ndan- aynı suçlamayı tekrarladı ve
SSCB Bakanlar Kurulu, Voznesensi’nin, hükümetin plan direktiflerini savunmada
başarısızlık gösterdiğini belirtti. (Izvestiya
Ts.K. KPSS No.2, 1989) Sanayi planı hedeflerinin azaltılması, Ocak
1949’da ağır sanayi maddelerinin toptan fiyatlarının yükseltilmesi ve üretim
araçlarının üretimine kar unsurunun sokulması ve bunların meta-para ilişkileri
alanına çekilmesi girişimiyle uygunluk arzetmektedir. 5 Mart 1949’da
Voznesenski’nin Gosplan’dan alınması, toptan eşya fiyatlarını 1949 seviyesinin
yüzde 30 altına çekmek için aşamalar halinde Viznesenski’nin ekonomi
politikalarının geçersiz hale getirilmesinin başlangıcı oldu. Voznesenski,
Pazar ekonomisi çerçevesinde Sovyet ekonomisini yeniden düzenlemek isteyenlerin
kahramanı haline geldi. Stalin’in ölümünden hemen sonra Voznesenski yeniden
sahneye çıkarıldı.
Suslov’un
1952 tarihli makalesi değere ilişkin başka bir sorunu ele aldı. Suslov,
sosyalizmde değerin sosyalizme hizmet edecek tarzda ‘dönüştürülüp’
‘değiştirildiği’ şeklinde Sovyet ekonomistleri arasında yaygın olan anlayışı
eleştirdi. Stalin ‘Ekonomik Sorunlar’da sosyalist ekonomi koşullarında değerin
‘dönüştürülmesi’ durumunda ekonomi yasalarının kaldırılması ve yerine yeni
yasaların konması görüşünü reddetti. Bir ekonomi yasasının etkinlik alanı
sınırlanabilir fakat ‘dönüştürülüp’ ortadan kaldırılamaz. (Stalin, age. s.97) Sosyalizmde
değer kategorilerinin ‘dönüşümü’ konusundaki sübjektivist nosyon Sovyet ekonomi
politiğine nüfuz etmişti. Voznesenski bu eğilimle ilgili şöyle bir tablo
çiziyordu:
"Sosyalist
toplumda, metanın değeri ile onun kullanım değeri arasında çatışma yoktur. Bu
çatışma meta-kapitalist toplumun bir karakteristiğidir ve üretim araçlarının
özel mülkiyetinden kaynaklanır.” (Voznesensky,
‘Savas Ekonomisi’, s.97) Sosyalizmde metayı kullanım değeri ile değişim
değeri arasındaki çatışmadan kurtarmak mümkün müydü? SSCB’de, mülkiyetin iki
farklı biçiminin varlığı nedeniyle değer devam ediyordu. Özellikle kollektif
çiftlikler biçiminde cisimleşen grup mülkiyeti, devlet mülkiyeti seviyesine
çıkarılırsa o zaman değerin kalıntılarının işlemeye devam etmesinin temeli
ortadan kalkacaktır. Fakat bu, Marx’ın kapitalizmin temel ‘hücresi’ ya da
‘embriyosu’ olarak adlandırdığı kendiliğinden / haddi zatında metaydı.
Değiştirilip dönüştürülemezler, ancak alanı sınırlandırılabilir.
Stalin’in
bu soruna ilişkin anlayışı Engels’in Marksist tutumuna uyuyordu. Kautsky Alman
Katheder sosyalist ekonomisti Rodbertus’un ekonomi teorilerine ilişkin bir
makale kaleme alırken Engles, Eylül 1884’te ona şu mektubu yazmıştı: (Engels’in
mektubundan alıntı: Engels, Karl
Kautsky’ye Mektup, Marx, ‘Değer’, s.5-6)
‘Değiştirilmiş’
değer Engels için, sosyalist bir toplumda kabul edilmez olan değer yasasını
uygulamaya sokma eğilimini temsil ediyordu. Kautsky’nin yazılarında bu münferit
bir hatayı sergiliyordu; fakat Stalin SSCB’de ekonomistlerin neredeyse
tamamının bu hatayı onayladığı bir durumla karşı karşıyaydı.
‘Dönüştürülmüş’
değer nosyonu, kollektif çiftliklerin varlığının meta-para ilişkilerinin
devamlılığını gerektirdiği bir dönemde, SB’nde değere iradi/keyfi olarak son
verilebileceğini öne süren düşünceyi eleştirme ve sosyalist planlı ekonomi
koşullarında değerin işleyişinin yardımcı, tabi (ikincil) ve sınırlı bir role
sahip olduğu gerçeğini açıklama ihtiyacının bir ifadesi olarak ortaya çıkmış
görünüyor. Ancak, ‘değiştirilmiş’ değer konseptinin Marksist anlamda belli bir
ideolojik özü vardı. Stalin bu yüzden, bu formülün, SB’de uzun bir süredir
aktüel olmasına rağmen doğruluk açısından terkedilmesi gerektiğini düşünüyordu.
‘Dönüştürülmüş’ değer nosyonu ise, hala değerin istendiğinde yaratılıp
istendiğinde ortadan kaldırılabileceği fikrini taşıdığı için ve Vozneseski
örneğinde görüldüğü gibi, meta-para ilişkilerinin işleyiş alanını daraltmak
yerine genişletmenin meşrulaştırılmasında kolayca teorik bir manivela haline
gelebileceği için iki yönlü bir sorun taşıyordu.
1953
sonrasında Sovyet ekonomisinde meta-para ilişkilerinin hızla yaygınlaşması ile
‘dönüştürülmüş’ metanın geri gelmesi belki de kaçınılmazdı. 1954 tarihli
‘Ekonomi-Politik Ders Kitabı’ sosyalist ekonominin özel ve toplumsal emek
arasındaki çelişkiyi bilmediği öne sürülüyordu. (Ostrovityanov, et al, ‘Politicheskaya Ekonomiya, Uchebnik’,
birinci baskı, Moskova, 1954, s.442) Böyle bir muhakeme pekçok sorun
ortaya çıkarıyordu. Sınırlı bir tarzda da olsa hala meta üretimini kullanma
gereği duyan bir toplumda, işçi sınıfının tüketim maddelerini satın almasını
sağlayan ücret biçiminde ödeme almaya devam etmesine rağmen toplumsal emeğin
tüm biçimleriyle varolduğunun söylenebileceği ifade ediliyordu. Üstelik, Marx’a
göre ancak komünist toplumda sona erecek olan somut emek ile soyut emek
arasındaki çelişkinin halihazırda çözülmüş olduğu ima ediliyordu. Ayrıca, belli
dönemler ve görevler üzerinden bütünüyle sosyalist planlama alanında olmayan ve
iş ile ürün arasındaki ilişki bütünüyle değer biçiminde ifade edildiği için
özel emeğin bazı özelliklerini koruduğu kollektif çiftlik köylülüğünün emek
gücünün o tarihsel aşamasındaki işçi sınıfının toplumsal emeği seviyesine – tüm
halkın yetini kontrolü altında bulunduran – getirilerek özel emeğe son
verilmesi gerekmediği, ortaya konuyor. Bu kitap Sovyet ekonomi-politiğinin
Voznesensky’nin ‘çelişkisiz meta’sına geri götürüp, Stalin’in, Sovyet
toplumunda üretim araçları ile üretici güçler arasındaki sosyal çelişkinin
devam ettiğini belirten ‘Ekonomik Sorunlar’daki tutumunu reddediyordu.
1953
sonrası yıllarda SBKP kendisini Leninist anlamda işçi sınıfının öncü partisi
olarak değil, tüm halkın partisi olarak gördü. Marx’ın, komünizm kuruluncaya
kadar devamlı gördüğü proletarya diktatörlüğü devleti, yerini tüm halkın
devletine bıraktı. 1953-58 ekonomik reformları öncesi, Stalin’in belirttiği
gibi SB’nde meta üretiminin özel karakterinden sözetmek mümkündü... (Stalin’den alıntı: age. s.20-21)
Fakat
1953-58 piyasa reformlarıyla üretim araçlarının meta olarak dolaşıma girmeye
başlamasıyla, durum nitel olarak değişti. Stalin’in belirttiği gibi sosyalizmde
ürünün meta biçiminin özel bir karakteri vardır. Reformlardan sonra, meta
üretimine konan sınırlamalar kaldırıldı ve meta biçimleri, faklı türden
ekonomik ilişkileri cisimleştirmeye başladı. Marx Kapital’de, kapitalizmin
temel hücresi olarak metanın kendi içinde hem ücretli emeği hem de sermayeyi
içerdiğini ortaya koymuştu. Hızla genişleyen meta üretimi mantığı, emek gücü,
artı-değer, kapitalist kar ve ortalama kar oranı gibi ekonomik kategorilerin
yeniden ortaya çıkması anlamına geliyor. Kruşçev’in 1961’de öne sürdüğü
komünist toplumu kurma programı bu bağlamda değerlendirilmelidir. SBKP, meta
üretimi ve meta dolaşımının işleyiş alanının daraltılması yerine, bunların daha
da geliştirilmesini planladı. Program, sosyalizmde sınıfların ortadan
kaldırılması görevini terkederek Sovyet toplumunun üretim ilişkilerini yeniden
kurmaktan kaçındı. Stalin’in ortaya koyduğu, kollektif çiftliklerin grup
mülkiyetini tüm halkın mülkiyeti seviyesine çıkarma perspektifine son verildi.
Bunun yerine, Kruşçev döneminde, kollektif çiftlik mülkiyeti ile devlet
mülkiyetinin gelecekte birleştirilmesi nosyonu benimsendi.
* Yazı dizimiz devam ederken arada bu vb.
belgeler, yazılar yayınlamaya devam edeceğiz. Bu yöntemin sorunları inceleyecek
okura katkı yapacağını düşünüyoruz. Bu yöntemi kullanırken ölçütümüz
yayınladığımız yazılarla fikir birliği içinde olma ölçütü değildir ve
olmayacaktır.
**Bu makale, 5-6 Kasım 1994 tarihinde Moskova
Devlet Üniversitesi’nde yapılan ‘Günümüzde Stalin’ konulu uluslararası seminere
sunulmuştur.
www.revolutionarydemocracy.org/Turkish/marksocturk.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder