Translate

28 Eylül 2019 Cumartesi

Pazar, Mart 12, 2017

Stalinin, Merkez Komitesinin Genel Kurulunda Yayımlanmamış Son Konuşması*

Bu makale, Stalin'in doğumunun 120. Yıldönümü anısına Rus gazetesi "Glasnost" dan alınmıştır;
Stalin'in ölümünden önce CC CPSU'da yapılan son konuşmasıdır. 16 Ekim 1952

Makale, Sovyetler Birliği'nde ilk kez gazete tarafından yayınlandı.

***********

Evet, partimizin kongresini yapmıştık. Çok iyi geçti ve birçoğunuz, aramızda bütünlük içinde bir uyum ve birliktelik olduğunu düşünebilir. Fakat düşüncede bu uyum ve birlik yok. Bazılarınız kararlarımıza karşı hatta beğenmiyorlar.



Diyorlar ki, neden genişletilmiş bir Merkez Komitesine ihtiyacımız var. Ama, CC CPSU'ya yeni kan ve yeni güç getirmenin gerektiği açık değil mi? Bizler yaşlanıyoruz, er ya da geç öleceğiz, ama bu büyük sorumluluğun meşalesini kimin eline vermeliyiz diye düşünmeliyiz, kimler bu sorumluluğun üstesinden gelecek ve komünizmin amacına ulaşacak? Bu (görev)  için, daha fazla enerjiye sahip genç insanlara, kararlı yoldaşlara ve siyasi liderlere ihtiyacımız var. Peki, devletin kararlı, sadık bir siyasi liderini yetiştirmek ne anlama geliyor? , Bu meşaleyi sürdürebilecek bir devlet lideri yetiştirebilmek için on, hayır, on beş yıla gerek var.

Ancak Sadece bunun olmasını dilemek yeterli değildir. Böylesine yeni kadroları yetiştirmek, zamana ve devletin günlük işleyişine katılıma, sosyalist toplumun inşasını daha üst düzeye taşıyacak devlet aygıt planlarının ve ideolojik kavramların tümünü içine alan pratik konularda öğrenmeyi gerektirir, ve bu yoldaşlar her türlü oportünist eğilimi tesbit edebilmeli ve ona karşı mücadele edebilmelidirler.,  Lenin tarafından öngörüldüğü şekilde, partimiz tarihi, taktiği, planları ve Sovyetler Birliği'nin geleceği yönünde eğitilen Leninist bir işçi olması gerekir.
Partimizin ve parti komitelerinin önemini ve rolünü artırmamızın gerekliliği aşikar değilmi? Partinin çalışmalarını sürekli olumlu yönde geliştirmek için  Lenin'in önerilerini  takip etmeme şansını alabilirmiyiz.? Bütün bunlar,  özellikle CC CPSU'sunda, liderliğe,daha genç olanların akışını gerektirir. Biz Lenin'in daima önerdiği gibi, buyolu izledik. Bu şekilde partimizin üyeliği de büyüdü.

Soru, neden bazı tanınmış yoldaşları parti ve devlet aygıtlarındaki görevlerinden aldık? Bu konuda ne denilebilir? Molotov, Kaganoviç yoldaşları (görevlerinden aldık) değiştirdik. Voroshilov ve diğerleri, daha az talepkar, fakat aynı derecede önem taşıyan yeni görevlere seçildiler. Bakan çalışması, güç, dayanıklılık ve yeni sorunlar için yeni düşünme isteyen son derece zor bir iştir. Neden genç ve nitelikli, enerjik yoldaşları onların yerlerine atadık? Onlar daha genç yoldaşlar, daha çok enerjiye ve güçlülüğe sahipler. Biz Eski Bolşevikler sonsuza kadar burada olmayacağız. Onlara destek olmalı ve onlara yardım etmeliyiz.

Değiştirilen yoldaşlar, uzmanlıkları, özverileri ve saygıları sorgulanamaz (şüphe götürmez bir gerçek olan) olan, eski Bolşevikler, çok önemli yeni pozisyonlardalar. Hepsi artık SSCB Bakanlar Konseyi Başkan Yardımcıları. Bu nedenle, kaç tane bakan yardımcısının olduğunu ben bile bilmiyorum.

Komünistler olarak kendi kendine eleştirel olmalı ve başkalarını da eleştirmeliyiz.

Merkez Komitesi tarafından yoldaş Molotov ve Mikoian'a yönelik eleştiriler oldu.

Yoldaş Molotov - davamıza en fazla adanmış. Parti amacı uğruna  hayatını verir.
Fakat onun çalışmalarının belirli  zayıf yönünü göz ardı edemeyiz. Dışişleri Bakanı olarak kendisini "kaygan" bir Diplomatik Karşılaşma'da bulan Molotov Yoldaş, İngiliz bir diplomata, kapitalistlerin ülkemizde burjuva gazeteleri yayınlamaya başlayabileceği konusunda güvence vermiş. Niye ? Bu, CC CPSU'nun bilgisi olmaksızın, böyle bir güvence vermek için yer miydi? Burjuvazinin sınıf düşmanımız olduğu, ve partili halkımız arasında burjuva gazetelerini teşvik etmenin zarar vereceği aşikar değilmi, (bu) bize herhangi bir fayda sağlamayacaktır. Bunun gerçekleşmesine izin verilmiş olsaydı, Sosyalizm ve SBKP'ye karşı saldırıların önce çok kurnazca ve sonra açık biçimde başladığı durumları öngörebilirdik. Bu, yoldaş V.M. Molotov'un birinci siyasi hatasıdır.

Molotov'un Kırım'ı Sovyet yahudilerine vermesi yönündeki yanlış önerisi ne (ne diyelim)?

Bu, yoldaş Molotov'un çılgınca bir hatası. Neden bu teklif edildi? Yoldaş Molotov bu öneri hangi gerekçelerle ortaya attı? Bir Yahudi Özerk Cumhuriyetimiz var. Başka (sına) artık ne gerek var? Kendi Özerk Bölgelerine ve Özerk Cumhuriyetlere sahip olan bir çok azınlık ülkesi var ... şimdi bu yeterli değil mi? Veya bu, SSCB Anayasasına ve uluslara dair politikasına güvenme mi demekdi? Yoldaş Molotov, hiç kimse tarafından Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği üzerinde toprak iddiasını sürdürmek için avukat olarak atanmadı!
Değerli yoldaşımız V.M. Molotov'un ikinci hatası budur! Dolayısıyla, bu bağlamda Molotov yoldaş, Politbiuro üyesi olarak bildirimlerinde doğru değildir. CC CPSU (Molotovun) önerisini kesin olarak mağlup etmiştir.(reddetmiştir)

E Molotov, eşine bu kadar derin bir saygı duyuyor; CC ya da Politbiuro'nun bu ya da şu sorun üzerine karar vermesinden çok kısa bir süre sonra, bu karar hemen Molotov'un karısı Zhemchuzhina'ya ve arkadaşlarına iletiliyor. Burada hepiniz tarafından bilindiği gibi (Zhemchuzhina nın) arkadaşları eski durumların gösterdiği gibi, güvenilir değildir. Şüphesizki ki, CPSU CC Politbiuro üyelerinden biri olan yoldaşın davranış biçimi olamaz.

Şimdi Mikoian yoldaşla ilgili olarak. Mikoian Kesinlikle (vergiye) karşıdır ve bu nedenle Sovyet köylüleri için her türlü vergilere karşı ajitasyon yapıyor.

Değerli yoldaşımız A. I. Mikoian'a açık olmayan nedir?

Çiftçi Yardımcısı - Kollektif çiftçilerle iyi ilişkilerimiz var. Kollektif Çiftliklerimiz sonsuza kadar kolektifleştirme ye kararlılar. Mahsullarımız bol ve tüm Kollektif Çiftliklerimiz işçilerin yaptığı gibi devlete vergi vermelidir. Bu nedenle Mikoyan yoldaş tarafından öne sürülen öneriye katılmıyoruz –

MİKOYAN - Konuşmacının tribününe geliyor, kollektif çiftlik politikalarını savunmaya başladı.

STALIN - İyi Mikoyan yoldaş, sen kendi politikalarının içinde kaybolmuşsun ve şimdi de CC üyelerini kendinle birlikte kaybolmasına çalışıyorsun. Hala anlamadınmı?

MOLOTOV - konuşmacı tribününe gelir, hatalarını CC'nin önünde tümüyle kabul eder, ancak Stalin'in sadık bir öğrencisi olduğunu ve her zaman sadık kalacağını söyler.

STALIN - (Molotofun konuşmasını keser) Bu saçmalık. Hiç öğrencim yok. Hepimiz büyük Lenin'in öğrencisiyiz.

Stalin, gündeme made madde devam etmeyi ve yoldaşları farklı devlet komitelerine seçmelerini önerir. Politbüro hariç, Başkanlığı CC CPSUnda şimdi genişleyen CC de ve Sekreterlik'te CC CPSUda toplam 36 üye seçildi.

Seçilenlerin yeni listesinde hepsi eski Politbiuro üyesidir - yoldaş A.A Andreev'in şu an herkesin bildiği gibi ne yazık ki tamamen kulakları duymuyor ve bu nedenle görev yapamaz halde.

Podyumdan bir ses - Stalin yoldaşını CC CPSU nun Genel Sekreteri ve SSCB Bakanlar Kurulu Başkanı olarak seçmeliyiz.

STALIN - Hayır! Beni bu iki görevden de almanızı (azletmenizi) rica ediyorum!

MALENKOV - Tribüne geliyor: Yoldaşlar! Hepimiz oybirliğiyle, liderimiz ve öğretmenimiz Stalin yoldaşa CC Sekreteryası Genel Sekreteri olmasını rica ediyoruz.

Çeviri , Erdoğan Ahmet, 
Mart 12, 2017

Kaynak:
Sovyet Halkıyla Dostluk ve Dayanışma Konseyi, North Star Compass, 2000.

Unpublished Speech by Stalin at the Plenum of the Central Committee, CPSU

*Bu çeviri, Marksist Leninist Değerlendirmeler sitesinden alınmıştır. Okuyucunun bu siteyi takip etmesini öneriyoruz.

20 Eylül 2019 Cuma


PARTİ TARZI

I
Parti tarzı üzerine çok sayıda yazı yayınlanmıştır. Birlik Devrimi ve ardından gelen süreçte parti tarzı bakımından ana nitelikleri ve genel çerçevesi doğru olan ve bir dönem pratikleştirilmeye çalışılan bir yönelim vardı. Ancak, özellikle 2003 dönemecinden sonra postMarksizmin, halkçı devrimciliğin ideolojik etkisi daha belirgin hale geldikçe, Birlik Devrimi'nde ve politik atılım sürecinde somutlaşan ve çekirdek halinde gelişmeye başlayan parti tarzı teori ve pratiğinden uzaklaşma belirdi. Resmi tarih yazımına yedirilen analizlere göre öncü kendi tarihinde bazı dönemlerde parti tarzını (94-96 ve 2003-2006) ustalıkla uygulamıştır. Bu dönemlerde de tabii ki bazı hatalar ve zaaflar olmuştur. Fakat 97-2001 ve 2006 sonrası (ne zamana kadar?) parti tarzından sapılmıştır. Bu tablonun da asıl sorumlusu ''taktik önderlikler''dir...

Parti tarzı, olmuş bitmiş tamamlanmış bir şey değildir, aksine onun her bir tarihsel dönemeçte ve her somut durumda yenilenmesi, geliştirilmesi, yetkinleştirilmesi gerekir... Bir komünist partisi ancak zaaflarından, yenilgilerinden, öz deneyimlerinden ders alarak hedeflerine doğru kararlılıkla yürüyebilir. Bu, tarz bakımından da tümüyle geçerli ve doğru bir perspektiftir. Meseleye bu açıdan bakınca mekanik değerlendirmelerle şu dönemde parti tarzı vardı, şu dönemde yoktu gibisinden bir değerlendirme objektif gerçeği ifade etmemektedir. Girişte ifade ettiğimiz mekanik, subjektif saptamanın gerçeklerle bağdaşmadığı vurgulanmalıdır. Bu subjektif ve mekanik değerlendirmenin beslendiği tek değil ama en önemli ya da başta gelen kaynağını öncünün ideolojik doğrultusundaki bozulma oluşturmaktadır. Birlik Devrimi'nin teorisinden, programından, stratejisinden ve tarzından sapma, en açık şekilde, ezilenleri temel almada, elitist ve bürokratik kültten başka bir şey olmayan ''stratejik önderlik'' zihniyetinde, bürokratik çalışma tarzında billurlaşmaktadır. Sorun öncelikle bu bağlamda kavranarak çözülmelidir. Komünist partilerde ortaya çıkan her sorunun mutlaka teorik arka planı incelenmeli, teorik-ideolojik, siyasi, örgütsel-pratik çalışmalar bir bütünsellik içerisinde eleştirel ele alınmalıdır. Bütün sorunlar bu ana eksene bağlı kalınarak incelenmeli, teorik ve pratik duruşa ve gelişmeye göre eleştirel ele alınmalıdır. Bu yöntem ve Leninist eleştiri gücü temel alınmadığı içindir ki öncüyü darbeleyen sorunlar ve kriz çözülememektedir.

Örneğin, devrimci hareketin nerdeyse 50 yıla varan (dile kolay, yarım asır!) bir politik tarihi var. Komünist hareketin, 79 yılını dönemeç olarak ele alırsak, 40 yılı bulan, Birlik Devrimi'nden bu yana ise 25 yılı bulan tarihi var. Peki komünist partinin bu tarihin ardından geldiği yer neresidir? Öncülük, önderlik iddiamız ve siyasal-tarihsel misyonumuz bakımından işin neresindeyiz!? Bu durumun herkesi başlı başına sarsması ve bu tablonun parti tarzı bakımından da eleştirel ele alınması gerekmiyor mu?! Parti tarzı üzerine konuşurken de bu soruyu kendimize ısrarla sormamamız, eleştirel yaklaşmamamız olanaklı mı?

Herhangi bir parti, partinin kendisi hakkındaki düşünceye, sözlerine, sloganlarına göre değil, eyleminin içeriğine göre değerlendirilir ve değerlendirilmelidir de... Bu, komünist öncü için de geçerlidir.

Gerçek şu ki, Birlik Devrimi ve atılımıyla “parti tarzı” (komünist çalışma tarzı) çekirdek halinde bir yönelim olarak ortaya çıkmaya başlamış ancak o, geliştirilememiş, giderek eski tarz, grupsal tarz, ekipçi tarz, mistik romantik tarz baskın bir unsura dönüşerek sürece yön vermiştir. 1994-96 döneminde Birlik Devrimi ile doğan sinenerjinin anti-faşist kitlesel yükselişle birleşmesiyle politik bir atılım yapılmıştı, ancak bu atılım öncüyü aşmış, öncü gelişmenin ihtiyaçlarına yanıt vererek geleceğe yürümek bir yana gelişmenin altında kalmıştır. Bu atılımın içinde ve ardından parti ağır bir darbe yemiş, siyasi ve örgütsel çalışmalar ağır bir dağınıklık ve gerileme sürecine girmiştir. Böylece öncü esas olarak kendi yapısal zaaflarının ürünü olarak kendi tarihinin ilk siyasi ve örgütsel yenilgisini almıştır. Bu tablo Marksist Leninist bir parti tarzı yönelimimize karşın esasen oturtulamadığının da bir ifadesi olmuştur.

Stratejinin yön vermesi gereken taktiksel gelişmenin birlikte içselleştirilmemesi, yeni dönemde gelişmenin gereklerine ve gereksinmelerine yanıt verecek siyasi ve örgütsel yeteneklerin kazanılamaması, deneyim eksikliği, düşmanın gücünün küçümsenmesi, bir gelecek perspektifiyle gelişmenin ele alınamaması vb. sonucu söz konusu yenilgi ortaya çıkmıştı. Birlik Devrimi’nin gerçekleşmesi ve 94-96 politik atılımının yarattığı zafer sarhoşluğu (kökleri birlik öncesi tarihe uzanan ama yeni dönemde sürecin bağrında kendini farklı biçimlerde de üreterek) gelişen zaafların görülmemesiyle birleşerek partiyi faşizmin saldırılarına ve ağır darbelerine açık hale getirmiştir. Bu durum zaafların serpilip gelişmesine yol açmıştır. Kazanımlarımıza sahip çıkarken zaaflarımızın da bilince çıkarılması ve aşılması yaşamsal önemdedir. Oysa 94-96 atılım süreci (ki tarihimizin en iyi dönemiydi) ısrarla idealize edilmiş, daha sonra, daha açık biçimlenmeye başlayan önderlik kültünün gelişmesine de payanda yapılmıştır.

1997-2001 arası dönemde (ağır bir yenilginin üzerinden dağılmış, oldukça zayıflamış örgütsel yapının yeniden toparlanmasında, siyasi ve örgütsel çalışmanın aktifleşmesinde ifadesini bulan) yaratılan temel ve kazanımlar üzerinden giderek 2003-2006 arası dönemde politik ve örgütsel alanda yeni bir çıkış gerçekleştirilmiş, sağlanan olumlu göreli gelişme ise, devrimci komünist tarihimizde görülmemiş ağır bir siyasi ve örgütsel yenilgiyle noktalanmıştır. Buna karşın bu tablonun yaşanmasının ağır sorumluluğunu taşıyan zaaflı zihniyetle, yapısal zaaflarla, çalışma tarzıyla sürecin dersleri ışığında köklü bir ideolojik mücadele yürütülememiştir. Bu doğrultuda doğru bir perspektife dayanılarak yürütülen mücadelenin önü ise giderek kesilmiştir. Yenilginin ve ortaya çıkan tahribatın baskısında somutlaşan psikolojiyle esasen uzlaşıcı davranılmış, öncünün kendisini yeni derslerle donatarak yenilenmesini engellemiştir. Bu yenilgi de ortada Marksist Leninist bir parti tarzının oturtulamadığının açık bir kanıtı olmuştur. Öz deneylerimiz ve tarihin dersleri, yenilgilerimizin esas nedeninin, (çok önemli bir neden olmakla birlikte) düşmanın taktik üstünlüğü olmadığı ve bazı hatalarımızla izah edilemeyeceğini, yüzeysel ve yeterince eleştirel ve özeleştirel olmayan bir önderlik anlayışı ve çalışma tarzıyla sorunlarımızı çözemediğimizi yeterince göstermiştir...

Tarihsel ve yapısal zaaflarımız sonucu, 2006’dan bu yana geçen süreçte, yeterli olmaktan uzak olmakla birlikte, bütün devrimci çabaya karşın illegal parti yapısı gerilemiş, giderek fiilen kelimenin gerçek anlamıyla illegal bir örgütlenmeden bahsedilemeyeceği, sınırlı ve yetersiz bir çerçevenin ötesine geçilemediği, legalizmin baskın pratiğe dönüştüğü, dahası giderek legal çalışmanın da dibe vurduğu, nerede hareket orada bereket kendiliğindenciliğinin damgasını bastığı, çok sayıda kadronun esas olarak öncünün kendi içsel zaaflarıyla bağlı olarak kaybedildiği, Birlik Devrimi'nin vurguladığı, ilk atılımımız kesitinde yaşam bulan politik kitle çalışmasından esaslı uzaklaşıldığı bir süreç yaşanmıştır. Bu süreç işçi sınıfının da ezilenci postMarksist oportünist yönelim nedeniyle gerçekte unutulduğu bir süreç olmuştur. Bu süreç ağır bir ideolojik bunalımla iç içe geçmiş, süreç yönetilememiş, ideolojik ayrılıklar giderek büyümüş, ilkeli ve köklü eleştirel bir perspektifle incelenmesi gereken bir tablonun çıkmasına yol vermiştir. Üstelik Gezi/Haziran ayaklanmasıyla ilan edilen ve hala devam etmekte olan (kanımızca sübjektif olan) ''devrimci durum’’ saptamasının hiçbir gereği yerine getirilememiş, fakat ''devrimci durum’’ üzerine yazılıp çizilmeye devam edilmiştir.

Bu olguları genişletebiliriz ama şimdilik gerekmiyor. Ancak tam da burada bu gerçeklerin bize gösterdiği şeylerin altını çizmemiz gerekiyor; ortada Birlik Devrimi'nin iddiası ve yöneliminde somutlaşan komünist parti tarzı adını hak edecek bir tablo-durum yok. İdare-i maslahatçılığın ve bürokratizmin, kendiliğindenciliğin, dar pratikçi amatörlüğün damgasını bastığı bir zihniyet ve duruş sürece yön verir hale gelmiştir. Ne üzücüdür ki onca emeğin ve bedelin ve sınıf partisi olma, öncü olma inancımız ve iddiamızın hakkı verilmemiştir. Dahası, nesnel karakteri gereği, küçük burjuva oportünist sapma gerçek durumun bilince çıkarılmasını da önlemiştir. Kendi tarihimizin en ağır, en yıkıcı ideolojik, siyasal, örgütsel bunalımının içerisine sürüklenilmiştir. İdeolojik ayrılıklar zamanında, yeni ve üst düzeyde bir irade birliği ve donanım kurarak sınıf savaşımının gereksinmelerine yanıt olacak tarzda çözülememiştir. Tarihsel tecrübe teoriyi bir kez daha acı bir şekilde doğrulamıştır ki, öncü, sorunların kaynağı olan küçük burjuva zihniyetle, önderlik ve çalışma tarzıyla ne kendisini yenileyebilir ne de geleceğine güvenle bakabilir. Tüm bunlar komünist hareketin küçük burjuva oportünist günahlarının ürünüdür. Program ve stratejisine bağlı kalmayan, idare-i maslahatçı, ilkel, dar pratikçi tarzla komünist öncü sorunlarını çözemez… Görev partileşmektir, önderleşmektir.

Tüm bu süreçte en önemli devrimci kazanım ise Rojava devrimine katılımda somutlaşmıştır. Bu kazanımın da altı çizilmelidir.

II

Komünist öncünün komünist bir parti tarzın gerekleri bakımında gerçek durumunun incelenmesi için Stalin’in Leninist çalışma tarzı üzerine şu özlü ama son derece derin özetlemesi örnek alınmalıdır.

''ÇALIŞMA TARZI

''Burada sözkonusu olan edebî tarz değildir. Çalışmada tarzdan, leninizmin pratiğinin belirli ve kendine özgü niteliğinden, leninist militanın özel tipini yaratan şeyden sözetmek istiyorum. Leninizm, partide ve devlet aygıtında da özel tipte militan yetiştiren, çalışmada özel bir tarzı, leninist tarzı yaratan teorik ve pratik bir okuldur. Bu tarzın ayırdedici çizgileri nelerdir?

''Özellikleri nelerdir? Bu özellikler ikidir: a) Rus devrimci atılımı ve b) Amerikan pratiği anlayışı. Leninizmin tarzı, bu iki özelliğin parti ve devlet çalışmalarında birleştirilmesidir.

''Rus devrimci atılımı, eylemsizliğe, yerleşmiş verimsiz alışkanlıklara, tutuculuğa, zihin durgunluğuna, eski geleneklere kölece bağlılığa karşı panzehirdir. Rus devrimci atılımı, öyle canlandırıcı bir güçtür ki, zihni açar, ileriye doğru iter, eskiyi parçalar, perspektifler açar. Bu atılım olmadan, hiç bir ilerici hareket olanaklı değildir. Ama pratikte, Amerikan pratiği anlayışı ile birleşmezse bu atılımın boş, 'devrimci' manilovizme dönüşmesi çok olasıdır. Bu cinsten yozlaşma örneklerine sık sık raslanır. Kökeni, her şeyi yoluna koyabilen, her şeyi değiştirebilen kararnamelerin kerametine körükörüne inanmak olan 'devrimci' işgüzarlık hastalığını ve 'devrimci' plan yapma hastalığını kim bilmez? Uskomçel, (Komünist İnsanın Olgunlaşması) adlı yapıtında bir Rus yazarı, İ. Ehrenburg, mükemmel ve ideal insanın şemasını çizmeyi amaç edinen ve buna verdiği 'emek' içinde 'boğulan', bu hastalığa tutulmuş bir 'bolşevik' tipini betimliyor. Bu öyküde pek fazla abartma vardır; ama öykünün, bu hastalığın tam ve doğru bir betimlemesini yaptığı da kesindir. Öyle sanıyorum ki, bu hastalarla, Lenin kadar amansızca alay eden olmamıştır. Lenin, bu devrimci işgüzarlık hastalığını ve 'kararnamelerin kerametine inanmak illetini (decretoınanie)' 'komünist böbürlenme' diye nitelerdi.

''Komünist böbürlenmesi –diyor Lenin–, henüz kovulmadığı komünist partisinin üyesi olan ve komünist kararnamelerle bütün ödevlerini yerine getireceğini hayal eden adamın gerçeğidir." ('RSSCF'nin II. Siyasal Eğitim Emekçileri Kongresinde Söylev', c. XXVII, s. 50-51, Rusça.)

" 'Devrimci', tumturaklı sözlere karşı Lenin, genellikle düpedüz günlük görevleri ileri sürerdi, böylelikle 'devrimci' işgüzarlığın, gerçek leninizmin ruhuna ve lafzına aykırı olduğunu belirtirdi. Lenin şöyle diyor:

'' 'Daha az tumturaklı sözler ve daha çok günlük iş. ... Daha az siyasal gevezelik, komünizmin kuruluşunun en basit ama canlı olgularına daha büyük dikkat.' ("Büyük İnisiyatif", c. XXIV, s. 343 ve 335, Rusça.)

''Amerikan pratiği anlayışı, tersine, "devrimci" manilovizme ve işgüzarlığa karşı panzehirdir. Amerikan pratiği anlayışı, engelleri tanımayan, her cins ve her türlü engeli verimli çalışmayla deviren, önemsiz de olsa başladığı işi kesinlikle bitiren ve ciddî bir kuruluş çalışmasında kesenkes edinilmesi zorunlu olan yılmaz bir güçtür.

''Ama Amerikan pratiği anlayışı, Rus devrimci atılımıyla birleşmezse, yozlaşır, dar ve ilkesiz işgüzarlık derekesine düşebilir. Bazı "bolşevik'leri yozlaşmaya ve devrim davasını bırakmaya sürükleyen dar pratikçilik ve ilkesiz işgüzarlık hastalığını kim bilmez? Bu özel hastalık, B. Pilniyak tarafından, Çıplak Yıl adlı romanında betimlenmiştir. Bu romanda, yazar, büyük 'enerji' ile çalışan, ama perspektiften yoksun olan, 'neyin ne için' olduğunu bilmeyen, ve bu yüzden devrimci çalışma yolundan sapan irade sahibi, pratik kararlar vermeye yetenekli Rus 'bolşevik' tiplerini gösterir. Hiç kimse bu işgüzarlık hastalığını Lenin kadar acı bir biçimde alaya almamıştır. 'Dar pratikçilik', 'ahmakça affairisme' – Lenin bu hastalığı işte böyle nitelerdi. Buna karşı canlı, devrimci çalışmayı, devrimci perspektif zorunluluğunu ileri sürer; böylelikle ilkesiz işgüzarlığın, gerçek leninizme, 'devrimci' boşboğazlık kadar aykırı olduğunu belirtirdi.

''Rus devrimci atılımıyla Amerikan pratiği anlayışının birleştirilmesi, işte parti içinde ve devlet aygıtında çalışmada leninizmin özü budur.Ancak bu ikisinin birleştirilmesi, bize, tam leninist militan tipini ve çalışmada leninist tarzı verir.’’ (Leninizmin İlkeleri, Sol Yayınları)

Bu perspektif, öncelikle de ilkesel düzeyde, teorik-ideolojik düzey ve derinlikte açığa çıkarılmadığı ve bir politik-örgütsel donanıma çevrilmediği sürece, şöyle hatalarımız var, böyle eksikliklerimiz var, öyle zaaflar ortaya çıktı vs. analizleriyle sorunların çözülemeyeceği bizce açıktır; ancak söz konusu perspektif sınıfın görüş açısından uygulanırsa komünist öncünün niteliksel yenilenmesine değerli bir katkı olacaktır.

Yaşadığımız sorunlar bir bütünlük içerisindedir, birbirine bağlıdır, diyalektik bir etkileşim ve iletişim içindedir. Hastalığın doğru teşhisi, kaynaklarının açığa çıkarılması, tedavi yöntemlerinin köklü bilince çıkarılması ve kesintisiz pratikleştirilmesi bir bütünlük içinde ele alınmak zorundadır. Bu sorunların feda ruhuna yapılan çağrılarla, öncü feda birliği ajitasyonuyla, tek yanlı değerlendirmelerle çözülecek sorunlar olmadığına inanıyoruz. Komünist devrimcilik söz konusu olduğunda devrimci çalışma yürütüyor olmak, bedeller ödemek kendi başına ölçü olamaz. Bütün devrimci-demokratik grup ve partiler az ya da çok devrimci çalışma yürütmekte ve ciddi bedeller ödemektedir. 50 yıla dayanan tarih de bunu kanıtlamaktadır. Bu bağlamda belirleyici olan komünist bir partinin küçük burjuva devrimciliğiyle, onun her akımıyla proletarya devimciliği arasına her bakımdan kesin sınırlar çekebilmesi ve pratik-siyasal bir hareket olarak da bunu kanıtlayabilmesidir. Bu ayrım çizgisinin parti tarzı bakımında da somutlaşması gerekir diye düşünüyoruz. Bu bakış açısı, yöntem, pratik duruş salt bu toprakların komünist öncüsü için değil, tüm komünist partiler için geçerlidir ve yol göstericisi ise, Marksizm-Leninizm'dir.

III

Herhangi bir komünist partinin yaşadığı ya da yaşayacağı kriz, bireylerle, kaderle, sübjektivizmle, mekanik kalıplarla izah edilemez. Partiler sorunlarını zamanında çözemediklerinde, sorunlar kar topu gibi büyüdüğünde, sınıf mücadelesinin gerisine düştükleri zaman krizlere sürüklenirler. Krizlerin yönetilmesi gerekir; yönetilemediği koşullarda kriz partileri pençesine alır ve ağır tahribatlara yol açar. Krizleri çözmek amacıyla sürecin yönetilmesi ile krizin bir parçası haline gelmek iki farklı şeydir. Bu krizler nesnel temelleriyle ve öznel alandaki nedenleriyle birlikte incelenmeli ve aydınlatılmalıdır. Krizin nesnel sınıfsal nedenleri, iç ve uluslararası koşulları bir bütünlük içinde bilince çıkarılmalıdır. Komünist çözüm gücü ancak bu perspektifle olanaklı olabilir. Örgütsel sorunlar salt örgütsel sorunlarla, politik sorunlar salt politik sorunlarla sınırlı ele alınamaz ya da bu sorunların özgüllüğünü içerecek bir bütünlükle ele alınamazsa öncülük iddiası işlevsiz, ajitatif bir tabloya dönüşür. Çıkan sorunların teorik arka planıyla birlikte incelenmesi ve çözülmesi zorunludur. Lenin Buharin'i eleştirirken söylediği şu sözlerin pratiğimize yol göstermesi gerekir; ''

Dünyanın hiçbir komünist partisi sorunlarını, bunalımlarını halkçı devrimcilikle, küçük burjuva bürokratizmiyle, tasfiyecilikle çözememiştir. Aksine krizlerini bu vb. oportünist zaaflarla, sapmalarla ideolojik ve örgütsel olarak hesaplaşarak çözmüşlerdir.

Çözüm, teori ve pratiğinin merkezine proletarya sosyalizmini ve proletaryayı koyan Birlik Devrimi’nin temel iddia ve misyonunu temel almaktan, tarihsel pratiğin dersleriyle kuşanmaktan, bu eksende öncünün yeniden yapılanlanmasından geçmektedir. Fakat bunu Narodnizme, Bernsteinciliğe, ‘’Legal Marksizm’’e, Kautskyciliğe, II. Enternasyonal oportünizmine, Troçkizme, modern revizyonizme, orta yolculuğa, öncü savaş ve ideolojik önderlik teorilerine, post-Marksizme, post-Marksizmin bir biçimi olan ezilenci oportünizme, sözde ‘’21. yüzyılın sosyalizmi’’ne vb. yönelerek yapamayız. Bütün mesele Marksizm-Leninizm’e, diyalektik materyalist yönteme bağlı kalarak yenilenmeyi başarmaktır. Bu bağıntıda ilkeli eleştiri-özeleştiri ile geçmişten gelecek için devrimci komünist derslerin çıkarılarak ve pratik-siyasal bir silaha dönüştürülebilmesidir. Bu olanağın ideolojik ve pratik bir silaha dönüşmesi ise, tümüyle komünist öncünün Marksist Leninist teorik ve pratik duruşuna ve istikrarlı ısrarına bağlıdır.

Bütün sorunların, Birlik Kongresi Belgeleri'nde de güçlü bir şekilde ortaya konulan ve Lenin'in her şartta altını ısrarla altını çizdiği aşağıda yer alan teorik ve pratik ilkesel duruşa özeleştirel dönmekle çözüleceğine inanıyoruz;

“Bizim başlıca ve temel görevimiz, işçi sınıfının politik örgütlenmesi ve politik gelişimini kolaylaştırmaktır. Bu görevi arka plana itenler, mücadelenin her türlü özel yöntemlerini ve diğer bütün görevlerini buna bağımlı kılmayı reddedenler yanlış bir yol izlemekte ve harekete ciddi zararlar vermektedirler.” (Lenin, Kitle İçinde Parti Çalışması, Ankara, Ekim Yayınları, 1989, s. 13)

*Bu yazı yeniden düzenlenmiştir.

16 Eylül 2019 Pazartesi

KOMÜNİST PARTİSİ PROLETARYANIN ''ÖNCÜ FEDA BÖLÜĞÜ'' MÜDÜR!*
Komünist parti, ''proletaryanın öncü müfrezesidir.''
''Bizim Müller'in uyguladığı yöntem, yaşamın her alanında görülen romantizmin tipik bir örneğidir. Bunlar şeylerin en yüzeysel görünüşlerinden derlenen günlük önyargılardan oluşurlar. Ardından da, bu yanlış ve basmakalıp içeriğin, esrarlı bir ifade tarzıyla 'yüceltilmesi' ve ululaştırılması işi kalıyor.”
MK adına kamuoyuna yapılan bir açıklama ile MLKP'nin 6. Kongresi'nin yapıldığını öğrendik. Öncelikle başarılar diliyoruz. Ağır siyasal koşullar altında bir kongrenin toplanmış olması kendi başına devrimci bir kazanım ve başarıdır. Kongre belgeleri yayınladığında kongrenin kararlarını öğrenme şansımız olacaktır.
Kongre duyurusunda komünist öncü, ''proletaryanın öncü feda bölüğü'' olarak tanımlanıyor. Bu tanımlamayı teorik ve ilkesel açıdan yanlış buluyoruz.
Komünist parti nedir? Komünist partileri proletaryanın öncü feda bölüğü müdür? Komünist partilerin sınıfsal ve tarihsel misyonu nedir? Marksizm Leninizm proletarya partilerini sınıfın öncü feda bölüğü olarak mı tanımlar?
Parlak slogan ve formüllerin, söylemin Marksizm Leninizm ile bağdaşıp bağdaşmadığına her zaman için özel bir dikkat gösterilmelidir. Bilinir, parıldayan her şey altın değildir.
''Kavramlar, teorileştirmeler, kategoriler hareketli nesnel gerçeği bilimsel bakımdan aslına en yakın ya da tam olarak yansıttığı, ifade ettiği oranda bilimsel bakımdan anlamlı ve değerlidirler. Unutmamalıyız ki yeni tip burjuva ideolojinin son saldırı dalgasını, örneğin 1980’ler öncesi tarih kesitinden, çok daha derin ve çarpıcı ayıran olgularından birisi de kavramların, nesnel ekonomik-toplumsal, sınıfsal ve bilimsel içeriğinden koparılarak iğdiş edilmesi ve çok amaçlı, çok anlamlı, çok katlı ilkesiz ve belirsiz bir tarzda kullanılmasıdır.''**
Sınıflı bir dünyada ve toplumda yaşıyoruz; sınıflar üstü ya da dışı bir düşünce yoktur. Her sınıf doğayla, toplumla, tarihle, düşünceyle kendi sınıfsal çıkarlarının ifadesi olan özgün bir dille ilişkilenir. Sınıfların literatürleri, kavramları, sloganları, söylemleri, ilk anda ister görünsün isterse görünmesin, bir sınıf karakterine sahiptir. Sözleri, sloganları, kavramları dilediğimizce kullanamayız. Onların nesnel bir doğası vardır. Bunları kendi subjektivizmimizin eseri olabilecek anlamlar kazandırarak kalem oynatamayız. Nesnel ve denetlenebilir veriler ve analizler üzerinden söylemin, sloganların, tanımlamaların karakterini, verdiği mesajları incelemek, aydınlatmak zorundayız. Lenin'in dediği gibi, ''İnsanlar her zaman siyasetteki aldatmaların ve aldanmaların aptal kurbanları olmuşlardır ve bütün ahlâksal, dinsel, siyasal ve toplumsal sözler, bildiriler ve vaatler arkasındaki şu ya da bu sınıfın çıkarlarını aramayı öğrenmedikleri sürece de, böyle kalacaklardır.” Bu gerçek, komünist partilerin tanımlanması için de geçerli ve yol göstericidir.
Herhangi bir komünist partinin feda ruhunu temsil etmesi, sınıfı ve kitleleri kendi öz çıkarları için her türlü fedakarlığa çağırması nesnelerin doğası gereğidir. Böyle bir fedakarlık olmadan devrim ve komünizm savaşımı zafere ulaşamaz. Ancak proletaryanın asgari ve azami amaçları için fedakarca savaşması ile onun öncüsünün ''öncü feda birliği'' olararak tanımlanması iki farklı şeydir. Bu ikinci tanım, Marksizm Leninizm'le bağdaşmaz. Komünist partiler, kendilerini feda etmek için kurulan feda müfrezeleri değildir. Onlar, devrim ve sosyalizm mücadelesini zafere eriştirmek ereğiyle kurulmuş partilerdir. Kendini feda etmekle hiçbir komünist parti sınıfsal amaçlarına ulaşamaz. Komünist partiler devrimin fedaileri, fedai örgütleri değildir. Cesaretin, yiğitliğin, fedakarlığın savaş yeteneneğiyle, deneyimle, komünist akılla, geçmişten gelecek için dersler çıkararak yürümekle birleşmesi gerekir. Yapılması gereken ve yapılan fedakarlığın zaferinin ön koşulu bu sentezde ifadesini bulur. Temel ve belirleyici olan proletarya partisinin kendisini ''öncü feda birliği'' olarak feda etmesi değil, proletaryanın asgari ve azami amaçlarının zaferi için tarihsel ve güncel görevlerini başarıyla yerine getirmesidir. Soruna bu perspektiften bakmayan, bilince çıkarmayan, pratik-siyasi hattını da bu eksende kurmayan ve geliştirmeyen komünist öncü güçler giderek kendi öz sınıfsal temellerinden koparlar. Bu durum devrimci niyetlerle ilişkili değildir. Burada da belirleyici olan nesnel gerçeklerdir. Uluslararası Komünist Hareket'in tarihsel deneyimi de komünist partilerin narodnizm ve benzeri akımların ideolojisine ve etkilerine karşı mücadele içerisinde gelişip güçleneceğini kanıtlar. Türkiye ve Kürdistan komünistlerinin 68 ve71 devrimci hareketinin devrimci romantizminden öğreneceği çok şey vardır ama yürünmesi gereken yol, daima enternasyonal proletaryanın yoludur.
Marksizm Leninizm bir bilimdir, bilimsel komünist aklın yerine duyguları, sezgileri, devrimci kahramanlığı, öncü feda birliği teori ve pratiklerini geçirmez. Marksizm Leninizm proletaryanın dünya görüşüdür ve proletaryanın kurtuluş hareketinin teorisi olarak her türlü teolojik romantizmi, ahlakçı perspektifleri reddeder. Doğayla, toplumla, insanla, sınıflarla, düşünceyle, duygular dünyasıyla, dinle, mistisizmle ilişkisinde ve duruşunda komünist akla, eleştiri gücüne, proletaryaya ve bu temelde dünyayı değiştirme teori ve pratiğine dayanır. Dolayısıyla komünizm adına devrimci-demokratik romantik, popülist sözler, sloganlaştırmalar Marksizm Leninizm adına savunulamaz.
Marksizm Leninizm bir din, komünist partilerde dinsel bir hareket değildir, orada hiçbir kutsallığa yer yoktur. O, özel mülkiyet dünyasına ve özel mülkiyet dünyasının her biçimine karşı devrimci bilimsel başkaldırı harekatıdır ve doğası gereği nihai hedefi de her türden özel mülkiyet dünyasından kopuşu amaçlayan sınıfsız toplumdur (komünizm). Bilindiği gibi küçük burjuva devrimci demokrasinin özellikle bir kesimi yaratılan ya da yaratılmaya çalışılan kutsallıklar ve doğmalar zırhıyla gerçekte sonuna kadar tek devrimci sınıf olan proletaryaya ve onun dünya görüşü olan Bilimsel Komünizme reddiye yazarak politik mücadelelerini yürütmüşlerdir. Devrimci-demokrasi, daima Marksizm-Leninizm'in yerine, küçük burjuva ütopik, romantik, ahlakçı, halkçı, nerede hareket orada bereket diyen teori ve pratikleri geçirmeye çalışmıştır. Kuşkusuz ki genel bir Marksist Leninist söylemin ardına gizlenmeye çalışarak. Oportünistlerin değişik türden oportünist eğilimlerle uzlaşması, bir sınıf kardeşliği ile davranması, Bilimsel Komünizmin teori ve pratiğini tasfiye etmesi eşyanın doğası gereğidir. Bir elini burjuvaziye, diğer elini proletaryaya uzatan sosyalizm maskesi takmış oportünist akımlar iki sandalyeye oturarak kendilerini var edegelmişlerdir. Dünya çapında proletarya sosyalizminin atağa geçtiği, devrim ve sosyalizm dalgasının geliştiği koşullarda bu olgu, daha çarpıcı biçimler almıştır daima...
Dünya devrimi, 1980'lerin birinci yarısından itibaren gerilemeye başlamıştı. 89-91 kesitinde kapitalist/revizyonist bloğun yıkılışıyla, dünya devrimi dibe vurdu. Dünya devriminin geçici yenilgisi aynı zamanda dünya komünist hareketinin tasfiyesinde ve sosyalizmin prestijinin dibe vurmasında cisimleşti. Yenilgi ve dolu dizgin gericiliğin baskısının ürünü olan ve odağına da Marksizm-Leninizm'i, proletaryayı, Uluslararası Komünist Hareket'i, Ekim Devrimini ve ardıllarını koyan, dünya proleter devrimine karşı sayısız biçimlerde saldıran tasfiyeci dalga şaha kalktı... ''Elveda proletarya, Marksizm-Leninizm, dünya devrimi'', ''tarihin sonu'' haykırışları dört bir yanı sardı. Dünya çapında yaşanan çok önemli alt-üst oluşlar bilimsel bakımdan yeterince anlaşılamadı. Dünya proleter devriminin önünü açacak teorik çalışma ve üretim, politika yapılamadı, geliştirilemedi... Bu durum, komünist parti ve grupların kendisini yenilemesini önlediği gibi komünist örgütlerin şu veya bu tarih kesitinde yolundan sapmasına vb. yol açtı; bu tehlikenin geçtiği ise zaten iddia edilemez. Dünya çapında 2000'lerden bu yana proletarya ve halkların mücadelesinde bir canlanma, gelişme yaşanmakla birlikte küresel tasfiyeci akımın tahribatı, saldırıları, kuşatması devam etmektedir. Dünya komünist hareketi hala güçsüz, dağınık, toparlanabilmiş değil. Bu olgu, başlı başına tasfiyeciliğe, onun değişik türden renklerine karşı verilen mücadeleyi zayıflattığı gibi tek tek komünist partileri de tasfiyecilikten etkilenmeye açık hale getirmektedir.
Birlik Devrimi ve atılımı en ağır siyasal koşullarda gerek Türkiye'de gerekse de küresel alanda gemi azıya alan tasfiyeci akıma karşı Marksizm Leninizm, Komünizm, Parti ilkelerini ve bayrağını kararlılıkla yükselterek gerçekleşti. Birlik Devrimi ve atılımı diğer şeylerin yanı sıra sosyalist romantik, ütopik arayışları da mahkum etti...
Marksizm-Leninizm'in sayısız biçimlerde tahrifine, proletaryadan ve uluslararası proleter devrimin zaferinden kesilen umutların, yaşanan hayal kırıklıklarının o günlerde değil de, daha sonra çeşitli komünist partilerin saflarını etkilemesi bir olgudur. Ayrıca partilerin yaşadıkları siyasi ve örgütsel yenilgilerin de rolü burada kaydedilmelidir. Komünist partilerin niteliksel bozulmasının, nitelik kaybının her zaman için partileri her renkten oportünizme açık hale getirdiğini; bir başka sınıfın kulvarına soktuğu yerel, kısmi bir olgu değil, deneylerin gösterdiği gibi genel, uluslararası bir olgudur. Dünya tarihinin en yetkin partisi SBKP bile bundan kurtulamamıştır. Kapitalist/revizyonist blogun yıkılmasından sonra Uluslararası Komünist Hareket'in yaşadığı yıkımlardan da bu olguyu, çarpıcı bir şekilde görmekteyiz. Çağımızda komünist partilerin bu tehlike ve tehditlerle her zaman, özellikle de köklü alt-üst oluşlar ve dönemeçlerde mücadele etmesi, ideolojik ve siyasal uyanıklıklarını diri tutması gerektiği kesindir. Kendisini komünist temeller üzerinde üretemeyen, yenilenip gelişemeyen komünist partilerin zaman içerisinde Leninist proletarya partisi teorini de hedef tahtasına oturması kaçınılmazdır. Marksizm Leninizm, proletarya partilerini proleter devrimde proletaryanın önderliğinin örgütlenmesi, nihai hedefe kilitlenmiş proletaryanın en yüksek örgüt biçimi değil de, proletaryanın artçı birliği gibi gören anlayışlarda olduğu gibi, onu, ''öncü feda birliği'' olarak gören teori ve pratikleri de kabul etmez.
''Öncü feda birliği'' tanımlaması, devrimci demokratik karaktere sahiptir. Tıpkı komünist partisini, komünist hareket ile işçi sınıfı hareketinin birleşmesi olarak kavramayan, proletaryayı teori ve pratiğinin merkezine almayan teori ve pratikte olduğu gibi. Burada dile gelen ve getirilen şey, teori ve programın yanısıra strateji ve taktiğin merkezine proletaryayı koymadan, işçi sınıfı çalışmasını temel almadan, sınıfla ilişkilenmeyi ideolojik önderlik düzeyiyle***, ideolojik öncülük düzeyiyle sınırlayan zihniyet ve duruştur. Bu teori ve pratik postMarksizmin ve halkçı devrimciliğin teori ve pratiğidir. Feda birliği müfrezesi perspektifi, küçük burjuvazinin romantik devrimciliğinin teorik ve pratik perspektifidir. ''Öncü feda birliği'' anlayışı komünist hareketin Birlik Devrimi Belgeleri'de ortaya konulan parti teorisine ve politik perspektifine de aykırıdır. Bu tür sağlıksız formülasyon ve yönelimler komünist hareketi etkileyen tasfiyeci rüzgarlarla bağlıdır. Konjoktürel kaynağı, halkçılık ve postMarksizmdir. Proletaryanın temsilini ideolojik temsile indirgeyen teori ve pratiklerle sınıfın öncüsünü ''öncü feda birliği''ne indirgeyen teori ve pratikler arasında içsel bir birlik vardır ve bu, öncüdeki oportünist sapmanın görüngülerinden birisidir. Komünist partilerde legalizme doğru çubuğu büken eğilimler ortaya çıkabileceği gibi çubuğu öncü savaşa doğru çubuğu büken tasfiyeci eğilimler de çıkabilir. Komünist partilerde sınıfa önderliğini ideolojik öncülük anlayışına indirgeyen, ''nerde hareket orada bereket'' diyen, proletaryanın yerine ezilenleri, proletaryanın komünist partisi yerine ''ezilenlerin Marksist partisi''ni geçirmeye yönelen, oportünizmin sağ ve ''sol'' biçimleri son tahlilde ortak bir zeminde birleşmektedirler. Bu ortak zemin, kendiliğindenlik önünde boyun eğiştir. Oportünizm hangi biçimde ortaya çıkarsa çıksın, içeriği, kendiliğinden hareket önünde boyun eğişdir, kendiliğindenciliktir. Bu olgu, sağ ve ''sol'' biçimlerde, revizyonizm biçiminde orya çıkan akımların ve zihniyetlerin Marksizm Leninizm ve proletarya karşısında küçük burjuva konumlanmasına yol açar. Komünist hareket bu vb. eğilimlerle kendi arasına sınır çizgisi çekmeye her zaman özel önem vermelidir. Sınır çizgilerinin belirsizleşmesine izin vermemelidir. Kanımızca tüm bunlar ideolojik mücadelenin konusudur...
Marksist Leninist bir komünist parti, proletaryanın öncü feda birliği değil, aksine proletaryanın genelkurmayıdır. Görevi de ''öncü feda birliği'' olarak kendisini kahramanca da olsa feda etmek değil, proletaryanın devrim ve sosyalizm kavgasını nihai amacına bağlı kalarak zaferle taçlandırmaktır.
Komünist partisi, Stalin'in vurguladığı gibi, ''proletaryanın öncü müfrezesidir.'' ''Parti işçi sınıfının örgütlü müfrezesidir.'' ''Parti, proletaryanın sınıf örgütünün en yüksek biçimidir.'' Parti, ''proletarya iktidarının aracıdır.'' Parti, ''hiziplerin varlığıyla bağdaşmayan irade ve eylem birliği''dir. Parti, oportünizmden ve oportünist unsurlardan arınarak gelişip güçlenen proletaryanın öncü müfrezesidir. Evet, komünist partiler fedai örgütü değildir.
Marksizm Leninizm, komünist partileri proletaryanın öncüsü, en yüksek örgüt biçimi olarak tanımlar ve günlük devrimci çalışmasında da partilerin buna göre konumlanmasını ve savaşmasını ister. Teorisi ve programı ile gündelik politik çalışmaları arasındaki bağı da bu tarzda kurar. Komünist partiler, söz konusu misyonlarına bağlı kalarak kendilerine düşen her türlü fedakarlığı da yapar. Davaya, kavgaya, ideallerine tutkuyla bağlı öncü bir savaş birliği kurmak ve savaşçılarını da bu ruhla yetiştirmek onların asli görevidir.
Engels'in dediği gibi, ''Politikada şairane sempatilerin yeri yoktur.’’ Bilimsel sosyalizm, romantik sosyalizmden kopuşarak bilimsel sosyalizm haline gelmiştir ve Marksizm Leninizm'de ''ütopyacılığın zerresi yoktu''r. ''AÇIKTIR Kİ, bütün ütopyalara ve ütopyaların herbirine düşman olan marksistler''in (Lenin, İki Ütopya, kurcep@gmx.net) bu perspektifini yadsımak oportünizmden başka bir şey değildir. Küçük burjuvazinin romantizmi ve ''Devrimci maceracılığın'' romantik devrimciliği Marx ve Lenin ve Uluslararası Komünist Hareket tarafından her zaman mahkum edilmiştir. Geçmişten bu yana, küçük burjuva sınıfın aydın umutsuzluğu ve hayal kırıklığında somutlaşan eğilimleri proletaryayı küçük burjuvazinin saflarına davet edegelmişlerdir. Teori ve tarihsel deneyim, opotünizmin bu biçimini de mahkum etmiştir. Bu bağlam içerisinde komünist partiler '' proletaryanın öncü feda müfreze''si olarak görülemez, tanımlanamaz. Bu tür perspektifler mantıki sonuçlarına kadar giderse ya da ilerletilirse, nihai olarak varılacak yer devrimci-demokrasidir.
Evet, komünist teori ve politikada romantizme yer yoktur. Duygulara, hayalciliğe, ahlakçılığa dayanan ve bu değerleri gerçekliğin yerine, bilimsel aklın yerine geçiren teori ve politikalar proletaryaya, Marksizm-Leninizm'e aykırıdır. Komünistler kavramları keyfice kullanamazlar. ''Politikada, tıpkı bilimde olduğu gibi, insan her şeyi olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmek zorundandadır.'' (Engels) Komünist partiler, politikalarını duygulara değil, nesnel gerçeğe dayandırırlar. Romantizm, ne Marksist Leninist teorinin ne komünist partinin, dolayısıyla ne de Leninist çalışma tarzının bir bileşeni değildir. Komünistler devrimci romantik politikalarla, öncü feda bölüğü anlayışıyla siyaset yapmaz. Komünistler ve komünist partilerin yüreği beynindedir; komünist akıl yüreği de terbiye eder, böylece kafa ve yüreğin sentezini kurar. Yürek gücüyle, iman gücüyle yapılan devrimcilik komünist devrimcilikle bağdaşmaz. Komünist partisi enternasyonal proletaryanın bilinçli müfrezesidir ve daima gerçek ilişkilere göre, olması istenene değil, olana göre politika yapar. Komünistleri subjektivizmden, romantizmden, sol oportünist iradecilikten koruyan şey de budur.
Lenin'in dediği gibi;
"Sadece belli bir toplumun istisnasız bütün sınıfları arasındaki ilişkilerin tümünün nesnel bir değerlendirmesi ve dolayısıyla da o toplumun eriştiği nesnel gelişme düzeyinin ve o toplumun diğer toplumlarla olan ilişkilerinin değerlendirilmesi, öncü sınıfın doğru taktikleri için bir temel olabilir"
Küçük burjuva romantizmi, kapitalizmde yok olmaya doğru giden, proleterleşmeye mahkum, umudu kırılmış, geleceği olmayan küçük burjuvazinin duygusal haykırışıdır. Devrimci romantizmin felsefi temeli idealizmdir, sujektif idealizmdir. Umutsuzluk ve yenilgi, geleceksizlik küçük burjuvazinin karakteridir. Aydın ve yarı-aydın umutsuzluğu ve düş kırıklığı, devrimin kitlelerin eseri, proletaryanın devrim ve komünizm savaşımının önderi olduğunu anlayamaz. Bilincin, öncünün iradesinin nesnel toplumsal gelişme yasalarına dayanarak aktif değiştirici gücünü somutlaştırdığını kavrayamaz. Gizli ya da açık tarihin yapıcısının irade, öncü savaş olduğunu düşünür. Sınıfa ve kitlelere güvenmez. Bu küçük burjuvazinin sınıf karakterinin yansıma biçimlerinden birisidir. Bu olgu, komünist devrimci iradenin önemini anlayamayan ve felsefi temeli kaba materyalizm olan sağ oportünist sapmalar gibi oportünizmin sosyalizm maskesi giymiş biçimlerinden birisidir.
Bu ütopik ve duygusal çıkış ve savunu, aynı zamanda çağımızın merkezinde duran, geleceği elde tutan, yeni dünyayı kuracak tek sınıf, tek sosyalist sınıf olan proletaryaya karşı da bir çıkış, bir isyandır. Kapitalist toplumda ara ve geçici bir sınıf olan küçük burjuvazi, istikrarsız, tutarsız, bir uçtan öteki uca savrulan bir sınıftır. O, kimi zaman en keskin Marksist Leninist geçinir, kimi zaman Marksizm-Leninizm düşmanlığını sosyalist, komünist lafazanlıkla örtmeye çalışarak ona saldırır. Teoriyi revize eder. Proletarya partisini küçük burjuva halkçı bir partiye dönüştürmek ister. Proletaryayı politik ereklerine ulaşmak için kendine yedeklemek ister. Nesnel ve denetlenebilir veriler üzerinde politika ve öncülük yapmak yerine, duygulara, romantik özlemlere dayanarak kendini var etmeye çalışır. Komünist partisinin yerine ''proletaryanın öncü feda birliği''nin, proletaryanın yerine ezilenlerin geçirilmesi, ''21. asrın sosyalizmi'' söylemi ve yönelimi Marksizm-Leninizm'le bağdaşmak bir yana küçük burjuva sınıfının teorik ve politik perspektifini yansıtır. Komünist bir partinin görevi, komünistlerin görevi nerde ortaya çıkarsa çıksın oportünizmin her biçimine karşı ideolojik mücadele yürütmektir.
Marks'ın sözlerinde cisimleşen bilimsel bakış açısı ve yöntem bütün görüngülerin incelenmesinde, bilince çıkarılmasında örnek alınmalıdır;
Dış görünüş ile şeylerin özü eğer doğrudan doğruya çakışsaydı, her türlü bilim gereksiz olurdu.”
*Bu yazı yeniden düzenlenerek yayınlanmıştır.
**Kesintisiz Devrim ve İktidar Sorunu, Hasan Ozan, s. 37, Sınırsız Yayıncılık, Ankara 2014
*** Age, s. 43