22 Aralık 2020 Salı

''KDP PKK GERİLİMİ'' Mİ?

 

''KDP PKK GERİLİMİ'' Mİ?


''KDP ve PKK arasında gerilim'' olarak propaganda edilen ''gerilim'', aslında çok aktörlü bir mücadelenin yansımasıdır. İşin içinde bölgesel ve uluslararası aktörler var. Mücadelenin kapsamı geniş ve karmaşık. Bu gerilim, bölgede ve dünyada içerisinden geçilen somut tarihsel gerçeklerle bağlı. ''Gerilim'' olarak lanse edilen şey, sınıfsal ve ulusal çıkarların, hegemonya ve rekabet mücadelelerinin, devrim ve karşı-devrimci güçlerin karmaşık çıkarlar denkleminde ortaya çıkan bir gelişmeyi temsil etmektedir.


Sözü edilen ''gerilim''de, dinci faşist Türk diktatörlüğünün Kürt ulusal devrimini tecrit etme, zayıf düşürme, parçalama, gelecekte daha kapsamlı saldırı ve işgal harekatına elverişli koşulları hazırlama stratejisi durmaktadır. Şengal gerçeği, Kandil operasyonları, Haftanin bölgesinde* sürmekte olan çatışmalar, Rojava işgalleri bu olgunun en çarpıcı ifadeleridir. Yakın dönemde Türkiye'de kurulan KDP** Türk ırkçı milliyetçiliğinin temsilcisi (ama HDP kadar oy bile alamayan) MHP'nin ''HDP kapatılsın'' çağrısı ve kampanyası vs. bu politikanın yansımasıdır. Evet, KDP ve PKK arasından somutlaşan bir ''gerilim'' var ve bu ''gerilim'' büyümektedir de. Gerilimin temelinde ulusal ihanet güçleri ile demokratik ulusal Kürt devrimi ve halkı arasındaki çelişki ve çatışma yatmaktadır. Barzani kliği etrafında kurulmuş kirli birlik Ortadoğu'da Kürt ulusal direnişçi çizgi ve pratiğe karşı kurulmuş bir birliktir. Ve bu birlik özellikle de Türk sömürgeci faşist diktatörlüğünün koruması, kışkırtması, liderliği etrafında kurulmuş ve gittikçe saldırganlaşan bir gerici birliktir. Yeni de değildir ve her bir aşamada güçler dengesine bağlı olarak yeni biçimler alarak devam etmektedir ve edecektir de.


Türk faşist diktatörlüğünün sömürgeci stratejinin bir yanı Kürt ulusal devrimini ezme, diğer yanını bölgesel yayılmacılık ve etki alanlarını genişletme oluşturmaktadır. Dinci faşist cuntanın bu saldırgan stratejisini ''Teröre karşı mücadele'' politikası kamuflajı ile Kürdistan'a, Suriye'ye, Libya'ya, Afganistan'a, Karadağ üzerinden Azeri-Ermeni çatışmasına müdahil olması gibi olgulardan görmekteyiz. ''Mavi Vatan'', ''Ümmetin birliği'', ''Adriyatik'ten Çin Denizi'ne'', ''Türk dünyasının birliği'' vs. sloganlarında ifadesini bulan yayılmacı, fetihçi, pan-Türkist, pan-İslamist, ''neo-Osmanlıcı''lık olarak seslendirilen politikalar Türk sermayesinin ve devletinin saldırgan yayılmacı politikasına ışık tutmaktadır. İçerde azgın dinci faşist terör, dış politikada ilhak, işgal, sömürgeci yayılma birbirini tamamlamaktadır. Kürtlerin boğazı sıkılınca, tüm Türkiye nefessiz kalıyor” diyen Tuncay Bakırhan haklı.


Ortadoğu, emperyalist hegemonya ve rekabetin merkezi durumunda. Ekonomik ve jeo-politik önemi yüksek bir bölgede yer alan, bölgesel ve uluslararası karaktere sahip Kürt sorunu, Rojava Devrimi'nin zaferiyle daha yakıcı bir soruna dönüştü. Emperyalist dünya, Rojava Devrimi'ni boğmada, devrimci-demokratik içeriğini tasfiye etmede birleşmektedir. Bu politikayı temsil eden burjuva devletler, bir yandan Kürt ulusal hareketini ekonomik, siyasi, askeri çıkarları doğrultusunda yedekleyerek kullanmaya çalışmakta, diğer yandan da özellikle Ortadoğu halklarına örnek ve ilham kaynağı olacak demokratik devrimci bir ateşi söndürmeyi hedeflemektedir. Gerek ABD gerekse de Rusya'nın politikalarından bu gerçekleri açıkça görmekteyiz. KDP bu bağlamda özellikle ABD ve T.C. ile birlikte hareket etmektedir.


KDP ve temsil ettiği burjuva gericilik, Rojava Devrimi'nin KDP'lileştirilerek araçlaştırılması, Kandil-Rojava birlik ve dayanışmasının engellenmesi, PKK'nin Güney Kürdistan'daki mevzilerinden sökülüp atılması politkasını izlemektedir. KDP, bu bağlamı, emperyalizm ve bölge gericiliğiyle, başta Türk sermayesi ve devletiyle olan ilişkisinde pazarlık kozu olarak kullanmaya da çalışmaktadır. İliklerine dek çürümüş, asalaklaşmış KDP rejimi bu bağlamda Türk burjuva devletiyle sıkı bir ittifak halinde davranmakta, sömürgeci faşist diktatörlükle birlikte Kandil etrafındaki kuşatmayı daraltmakta, Rojava Devrimi'nin boğulmasında birlikte davranmaktadır.


Kürt sorunu, tekil bir ülkede tekil çerçevede çözülebilecek bir sorun değil. Ortadoğu gibi bir bölgede, dört ülkeyi dolaysız olarak etkileyen bir sorun. Bu olgunun temelinde Kürdistan'ın dört ülke tarafından parçalanmış, paylaşılmış olması tarihsel gerçeği yatmaktadır. Çözümü geç gündeme gelmiş ulusal bir sorun olarak çözüm talebi daha keskin gündemleşmiş, uluslararasılaşmış bir sorundur. Bu olgu, Kürt halkının, ulusal demokratik mücadelenin karmaşık ve zorlu koşullarına işaret etmektedir.


Bu parçalanmışlık ve paylaşım, iç çelişki ve çatışmalarına karşın Arap, Fars, Türk gericiliğinin ve egemen sınıflarının Kürt ulusal hareketine karşı birlikte davranma politikasının temelini oluşturmaktadır. Hele de ulusal devrimci bir gelişme sözkonusu olunca, bu ülkelerin ve bölgesel gericiliğin ''birleşik cephe''si daha çarpıcı bir tarzda ortaya çıkmaktadır. Bu olgu, öte yandan da bu ülkelerin birbirleriyle rekabetinde Kürt sorununu karşılıklı kullanma gerçeğini de ortadan kaldırmamaktadır. Hatırlatmak yerinde olacaktır, Kürdistan'ın en büyük ve en gelişkin parçası Türk egemen sınıflarının sömürgesi durumundadır. Bu olgu, Türk burjuva devletinin sınır tanımaz Kürt düşmanlığının başını çekmesini de açıklamaktadır.


Bu tablo içerisinde T.C. ve KDP'nin temsil ettiği bağlaşık güçlerin PKK'nin tasfiye edilmesinden ve Rojava Devrimi'nin boğulmasından veya ''KDP''lileştirilmesi politikasından vazgeçmeyeceklerinin göstermektedir. KDP'nin ve gerici dostlarının sınıfsal ve politik çıkarları PKK ile, Kürt halkıyla, Rojava Devrimi ile birlikte değil, karşısında olmayı gerektirmektedir. Bu bağlamda Barzani'den, KDP'den Kürt düşmanlığı yapmaması, Kürt kanı dökmemesi beklentisi ve beklentinin büyütülmesi politikası burjuva liberal gerici bir politikadır. Bu konuda hayaller yayılması Kürt direnişini zayıflatır, burjuvaziye yeni manevra alanı açar, ulusal hareket içerisinde Kürt burjuvazisini güçlendirir...


DEVAM EDECEK


Hasan OZAN İLTEMUR


* ''Türkiye Milli Savunma Bakanlığı 17 Haziran’da Kürdistan Bölgesi toprakları içerisindeki Haftanin'de PKK’ye yönelik “Pençe Kaplan” adıyla operasyon başlattığını duyurmuştu.

Operasyon kapsamında sınırdan 30 kilometre kadar içeri gelen TSK unsurlarının 24 tepede üstlendiği belirtiliyor.

Operasyonlar sürerken 1 Temmuz’da Irak Sınır Muhafızları Zaho sınırındaki Kela Şabanike, Siyae Bena ve Kela Dêrê tepelerine konuşlandı.'' (19.12. 2020, rudaw.net)


** ''Bir yandan partimizi kapatmaya çalışırken, bir yandan da kendileri için kullanışlı olabilecek yapılar inşa etmek istiyorlar. Aslında bu yeni yapı veya partilerle yeni bir Kürt sağı inşa edildiğini söylemek doğru değil. AKP ve diğer ortağı Kürt coğrafyasında tamamen tabela partisi haline gelmiş olduğu için, başka isimler altında faaliyet yürütebilecekleri şubeler açmak istiyorlar. Birkaç gün önce açılan Kürdistan Demokrat Partisi’nin başında, kayyım politikasının Kürt halkının yararına olduğunu savunan, söyleyen bir şahıs var. Bu zihniyetin neresi HDP’ye alternatif olacak? Halk bunların yüzüne bile bakmaz.'' (Tuncay Bakırhan, Duvar gazetesi ile yapılan röportaj)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder