4 Eylül 2021 Cumartesi

MOLOTOV, KAGANOVİÇ, KRUŞÇEV VE PARTİ

 

Molotov (1890-1986) ve Kaganoviç (1893-1991), geçmişleri devrim öncesine uzanan ve Ekim Devrimi'nden sonra sosyalist inşa sürecinde yer almış iki Bolşevik yönetici. İkisi de Lenin ve Stalin'in önderliğindeki partinin etkin yöneticisi, yaşamlarını devrim ve komünizm davasına adamış iki lider. Feliks Çuyev'in her iki liderle yaptığı röportajlardan oluşan ''Molotov Anlatıyor, Stalin'in sağ kolu ile yapılan 140 görüşme'' (Yordam Kitap) ve ''Böyle Dedi Kaganoviç, Stalin'in son havarisi'' (Verba Yayınevi) kitaplarının mutlaka okunması, incelenmesi gerekir. Tarihe ışık tutma karakteri taşıyan bu kitapların incelenmemesi ağır bir kayıptır. Biz burada iki kitabı değerlendirmeyeceğiz ama sorunun özgül bir yanı üzerinde duracağız.

Üzerinde durmak istediğimiz konu, Molotov ve Kaganoviç'in 1956 yılında iktidarı ele geçiren modern revizyonist karşı-devrim karşısındaki tutumları ve ölünceye dek parti karşısında takındıkları tutumdur. Bu deneyin incelenmesi ve gerekli derslerin çıkarılması ''Sosyalizmin Sorunları'' kadar komünist partilerin yaşadıkları ya da yaşayacakları kriz ve tasfiyecilik süreçlerini çözümlemek bakımından da oldukça önemlidir.

Molotov ve Kaganoviç, Kruşçev'le açılan ve devam eden süreçte baskılarla pişmanlığa zorlanmış, Stalin'i ve Stalin önderliğindeki sosyalist inşa sürecini mahkum etmeleri istenmiştir. Kruşçevci komünizm maskeli karşı-devrim, bu iki savaşçıdan alınacak ihanetle biçimlenmiş açıklamaların ne denli yaşamsal bir değeri olduğunun farkındaydılar. Ancak onlar boyun eğmediler. Her iki komünist önder modern revizyonist karşı devrimin, yeni tip burjuvazinin ekonomik ve siyasal baskılarına, sosyal teşhir ve tecrit saldırıları karşın ısrarla Stalin ve sosyalizm sürecine sahip çıkmaya devam ettiler. Kruşçev'le açılan dönemle birlikte kitlesel nedamet fırtınası esmeye başladı. Nedametin başını öncelikle parti ve devlette, sanat, edebiyat, kültür cephelerinde önde gelen yöneticiler çekti. Kraldan çok kralcı kesilen ve giderek fırtınaya dönüşen döneklik ve ihanete karşın onlar, tüm zaaflarına karşın, Stalin'i savunmaya devam ettiler. Her türlü baskı ve kuşatmaya, ölüm tehlikesine ve tehdidine karşın son nefeslerine kadar inançlarından vazgeçmediler. Bu bakımdan duruşları ayrıca saygı değerdir. Vurgulamak gerekir ki, modern revizyonist karşı-devrime karşı en önemli direniş orta ve alt kadrolardan, sıradan kitlelerden gelir. Ve Kruşçevci karşı devrim direnen kadroları kapsamlı bir tarzda tasfiye eder. Onların Molotovlardan bekledikleri inisiyatif ve önderlik ortaya çıkmadı. Boşuna dememişler, ''Balık baştan kokar''.

Stalin'in ölümünden sonra Molotov ve Kaganoviç, Malenkov ağır zaaflar göstermiştir.

İlk olarak, 1953-56 arası bir geçiş sürecidir. İki lider bu süreçte gerekli liderlik yeteneği gösterememiştir. Böyle bir inisiyatif merkezi olacak donanımdan da uzaktırlar. Stalin'in ölümüyle su yüzüne çıkan Marksizm-Leninizm'e, sosyalizm ve proletarya diktatörlüğüne düşman değişik muhalif kliklerin gerçeklerini, gelişmenin yönünü esasen hesaba katamadılar. Dahası, cüretle ortaya çıkan modern revizyonist yönelime karşı önemli tavizler verdiler. Röportajlardan da görülebileceği gibi, bu sürece hazırlıklı giren saman altında su yürüten revizyonist burjuva klikler olmuştur. Lenin-Stalin çizgisine bağlı kalan, sosyalizmi ve Stalin'i savunan komünistler, Stalin'in ölümüyle hızla sap gibi ortada kalmış, revizyonist burjuva tilkilere, kurtlara yem olmuşlardır. Dahası, yeni sürece boyun eğmiş, uzlaşmış, böylece yeni tip burjuvazinin güç toplamasına hizmet etmişlerdir.

Bu bağlamda kitabımızda ayrıntılı olarak incelediğimiz süreçle ilgili şunları yazmıştık;

''Stalin’in ölümünün hemen ardından, 53–56 arası dönem, revizyonist karşıdevrimin güç topladığı dönemdir. Bu geçiş süreci, 56 ile tarihsel bir dönemeç noktasını oluşturur. 1956’da yapılan SBKP 20. Kongresi’yle yeni tip burjuva karşı–devrim politik iktidar tekelini açıkça gasp ederek modern revizyonist politik programını ilan eder.'' (SSCB'de Kapitalizmin Restorasyonu, Sosyalizmin Sorunları, Tarihi Dersler, s. 146, Kasım 2011, Akademi/Kuram, Ceylan Yayıncılık)

İkinci nokta, 56'da gerçekleşen 20. Parti Kongresi'nde iktidarı ele geçiren revizyonist bürokratik burjuva karşı-devrime karşı bağımsız komünist saldırı hareketiyle direnme, bu gerici hareketi geri püskürtme iradesi gösterilememiştir. Zayıf bir direniş gösterebilen Molotovlar, 1957'de ''Anti-parti hizip'' ilan edilerek partiden tasfiye edildi ve yeni tip burjuva diktatörlüğü ve modern revizyonist liderler tarafından yaşamları boyu sosyal ve siyasal tecrite mahkum edildiler.

Tarihi dersler bağlamında kitabımızda şunları yazmıştık;

''SSCB’nin ve Sosyalist Kamp’ın, son olarak da ASCH’nin tarihsel deneyiminin çok çarpıcı ortaya koyduğu bir olgu daha var: Modern revizyonist ihanet ve kapitalizmin restorasyonu sürecinde, hadi diğer ülkeleri geçtik, özellikle ve öncelikle SSCB’de, ardından da ASCH’de nitelikli, yetenekli, sadık önderler ortaya çıkarak bu gerici sürecinin karşısına ilkeli bir tarzda dikilmezler. Bu doğrultuda bir kısım önemsenmesi gereken ama son derece yetersiz kalan girişimler elbette ki olmuştur; ama kapitalizmin restorasyonu gibi dev bir girişim karşısında ne yazık ki, söz konusu girişimler devede kulak gibi girişimler olarak kalmıştır.

Tarihin tanık olmadığı ölçekte bedeller ödeyen, devasa başarıların altına imza atan, sınıf mücadelesinin zengin deneyimlerinden geçerek donanan Lenin–Stalin’in partisinde, yeni tip karşı–devrim sürecinin karşısına militanca dikilen (eskiden gelme deneyimli önder kadrolar da dahil) tek bir önder çıkmaz.

Bu bir rastlantı olamaz!

Bu olgu, akıntıya karşı yüzmeyi bilen, fırtınalar yaratacak, bağımsız kişilik sahibi, Marksizm–Leninizm ve sosyalizm davası uğruna her an her şeyini feda edecek çaplı devrimci önderlerin yetiştirilmesinde başarısız kalındığının da kanıtıdır. Bu, aynı zamanda bürokratik çürümenin ne yaman bir zehir olduğunu kanıtlamaktadır. Hiçbir komünist tarihin bu dersini bir saniye bile unutmamalıdır. Tabii ki komünistse, tabii ki komünist olarak kalmak istiyorsa!'' (Age., s. 146-147)

Molotov ve Kaganoviç, toplumsal, iktisadi, siyasal yaşamda daha Stalin döneminde başlamış ve gelişmiş olan ve ayrıcalıklar kazanarak yükselen bürokratik, teknokratik, aristokratik küçük burjuva tabakanın ve giderek kastlaşmanın somut tarihsel gerçeğini ve olası sonuçlarının bilinç ve iradesine, teorik-ideolojik donanımına sahip değildiler. Kaldı ki bu bağlam SBKP'nin bir gerçeğini ifade ediyordu, sorun salt iki kişiye indirgenemez... Bu olgu, onların ve sayısız komünistin modern revizyonist karşı-devrim karşısındaki iradesizliğini açıklar. Keza Kruşçevci karşı-devrimin tasfiyesinden sonra komünistlerin neden sosyalizmin ve proletarya diktatörlüğünün savunulması için militanca harekete geçemediğini de... Stalin sonrası modern revizyonizmle uzlaşan Molotovlar giderek onların kurbanı olmuştur. Stalin ve Molotovlar modern revizyonist karşı devrimin günah keçileri ilan edilmiştir. Modern revizyonist karşı devrimi örgütleyenler sahte suçlar ilan ederek, sayısız iftiranın eşliğinde Stalin'i ve Marksist-Leninist çizgiyi mahkum ettiler. Modern revizyonistler ve elebaşları kendi suçlarını, yarattıkları yıkımı gözlerden gizlemek için hedef saptırdılar, demagoji ve manipülasyonla kendilerini gizlemeye, meşruiyet yaratmaya çalıştılar ve ne yazık ki bunu da başardılar.

Biz bu makalede, sosyalist inşa süreci ve kapitalizmin restorasyonu tarihsel deneyimine ve bağlamına girmeyeceğiz; bu konu kitabımızda ve blogumuzda işlenmiştir... Bu makalede iki komünist önder şahsında fakat onlarla sınırlı olmayan ve daha geniş bir tarihsel süreci içeren bazı olguların altını çizmekle yetineceğiz.

Devam edecek olursak.

SSCB'de sosyalist inşa sürecinde sosyal ve siyasal yaşamdaki bürokratikleşme eğilimi, doğası gereği, kendi gereklerini, gereksinmelerini, işlerliğini, kültür ve geleneğini, yönetme ve yönetilme tarzını, alışkanlıklarını, kadro tipini vb. üreterek geliştirmiştir. Ve bu gelişme giderek olgunlaşmış, elverişli iç ve dış koşulları bulunca da çıban patlamıştır...

Marksizm-Leninizm'e, Stalin'e ve komünizm davasına bağlılıklarına karşın sosyalist inşa sürecinde parti ve devlette gelişen yeni tip bürokratikleşme eğilimi değişik biçimlerde Molotov ve Kaganoviç'i de sarıp sarmalamıştır. Bürokratik bağımlılık, parti kültü, devlet kültü vbg. zaaflar onları da şekillendirmiştir. Buna karşın, tarihsel deneyimin kanıtladığı gibi, yine de bürokratik çürümeden en az etkilenenler, komünist kişiliklerini koruyanlar içinde Molotov ve Kaganoviç başta gelir ya da başta gelenlerin içerisinde yer alır. Diğer liderler ihanet yolunu tutarken onlar nedamet getirmemiştir. Kruşçevci karşı-devrimin nedamet baskısına karşı, yoksulluk koşullarında yaşamaları ve üzerlerindeki revizyonist gerici baskıları göğüslemeleri ve keza öldüklerinde geride, yeni tip burjuvalardan farklı olarak herhangi bir servet bırakmamış olmaları bu gerçeği göstermektedir.

Molotov ve Kaganoviç'le yapılan röportajlar, onların 56 dönemeci ile başlayan sürece kaba (mekanik) materyalist, ekonomizmle belirlenen bir perspektifle baktıklarını gösteriyor. Anlaşılan onlar, sosyalist toplum iktisadi temelleriyle kurulduğuna göre kapitalizm yeniden kurulamaz, proletarya ve halklar buna izin vermez diye düşünüyorlar... Bakış açıları ve saptamaları onları edilgenleştirmiştir. Böyle bir kavrayış olmayınca da yeni süreçte üzerlerine düşen görevleri yerine getiremeyecekleri de açıktır. Bu birinci nokta.

İkinci nokta ise Molotov ve Kaganoviç'in Kruşçevlerin, Brejnevlerin SBKP'sini komünist görmeye devam etmesidir. Onlara göre bazı sapmalara, geriye gidişlere rağmen SSCB sosyalist, parti komünist olmaya devam ediyor. Stalin dönemine ve Stalin'e sahip çıkılmaya, tüm halkın partisi, tüm halkın devleti, kapitalizme doğru atılan reformlar vb. modern revizyonist teoriler ve uygulamalar eleştiriliyor fakat buna karşın revizyonist parti komünist görülmeye devam ediliyor. Sürecin nesnel doğası, bu nesnel doğanın teori, politika, ekonomi, sosyal yaşam vb. bakımdan getirdiği ve gideceği yön kavranmıyor. Modern revizyonist karşı-devrimin zaferi ve sonrasında büyük acılar çektikleri bir gerçektir. İnşa ettikleri parti ve devletin, tüm yaşamlarını adadıkları sosyalist inşanın tasfiye sürecinin ve tasfiye edilmelerinin, sosyal ve siyasal tecrite mahkum edilmelerinin onlarda yarattığı baskı ve yıpratmayı bütün derinliği ile anlayamayız ama tarih, kişisel açıdan onların çektikleri acılarla değil, ne yaptıklarıyla, ne kadar yaptıklarıyla, kapitalist restorasyona karşı Bolşevizm'i ve sosyalizmi ne kadar savunup savunmadıklarıyla, neden tarihsel yükümlülüklerini yerine getirmedikleriyle ilgilenir. Bu bağlamda tüm yaşamlarını komünizm davasına adamış, büyük tarihi başarıların altında imza atmış bu iki komünistin başarısız bir duruş sergiledikleri vurgulanmalıdır.

İki kitap, iki önderin yolundan sapmış, kapitalizmi inşa eden yeni tip burjuvazinin partisini, mekanik ve bürokratik bir kafayla komünist görmeye, başta Molotov olmak üzere kendilerini (ve diğer komünistleri) partiden atan anti-Bolşevik partiye yeniden üyelik için ısrarla başvurmaya devam ettiklerini göstermektedir.

Enver Hoca'nın Kaganoviç ve Molotov'ları değerlendiren şu eleştirileri bazı gerçekleri anlamamız bakımından son derece eğitici ve değerlidir;

Stalin’in ölümünden 20. Kongre’ye kadar, Kruşçevci komplocular ‘bürokratik yasallık’, ‘parti kuralları’, ‘kollektif önderlik’ ve ‘demokratik merkeziyetçilik’ ile şeytanca manevralar yaptılar; Stalin’in kaybı üzerine sahte gözyaşı döktüler böylece adım adım Stalin’in eserini, kişiliğini, ve Marksizm Leninizm’i kundaklamaya hazırlandılar. Bu dönem Marksist Leninistler için çok öğretici derslerle doludur, çünkü Marksist Leninist bir parti için büyük tehlike olan ‘bürokratik yasallığın iflasını ortaya koyar; revizyonistlerin bu ‘bürokratik yasallık’tan yararlanmak için kullandıkları yöntemleri ortaya koyar; dürüst, deneyimli ama devrimci sınıf ruhunu yitirmiş olan devrimci önderlerin nasıl entrikacıların kucağına düştüğünü, devrimci lafızlarla maskeli revizyonist hainlerin şantaj ve demagojisi önünde nasıl boyun eğdiklerini gösterir.” (Age., ''Enver Hoca Ne Diyor'', s. 154)

Kruşçev ve Mikoyan, parti Merkez Komitesi Prezidiyumu’nun daha sonra ‘parti düşmanı grup’ olarak ilan edecekleri üyelerini önce birer birer, sonunda toptan tasfiye etmeye başladılar

Böylece, Stalin’in şanlı eserine iftira kampanyasına katılan onun eski savaş arkadaşları, bu umutsuz girişimden sonra, ‘parti düşmanı bir grup’ olarak tanımlandılar ve Kruşçevcilerden kesin darbeyi yediler. Kimse onların ardından ağlamadı, kimse onlara acımadı. Devrimci ruhlarını yitirmişlerdi, artık Marksist Leninist değil, Bolşevizm’in cesediydiler. Kruşçev’le birleşip Stalin’e ve yapıtına çamur atılmasına izin vermişlerdi: bir şeyler yapmaya çalıştılar ama parti yolunda değil, çünkü onlar için de parti yoktu.”

“Onlar ve başkaları, eski devrimciler ve dürüst komünistler artık bürokratik alışkanlıkların baş gösteren bürokratik ‘yasallığın’ tipik temsilcisi olup çıkmışlardı; bu ‘yasallığı’ Kruşçevcilerin açık komplosuna karşı kullanmak için zayıf bir girişimde bulunduklarında iş işten geçmişti.” (Age., ''Enver Hoca Ne Diyor'', s. 154. Alıntılar, E. Hoca'nın değerli bir yapıtı olan ''Kruşçevciler'' kitabından alınmıştır.)

Burada sürecin nesnel doğasını kavrayamamak gibi temel bir sorun olsa da, bürokratik bağımlılığın komünistleri nasıl tükettiğini, inisyatif ve enerjisini nasıl boğduğunu, bürokratik alışkanlıkların, bürokratik bağımlılığın, bürokratik ''yasallığın tipik temsilcileri'' haline gelenlerin Marksizm-Leninizm karşıtlığına karşı mücadele edemeyeceğini gösteren bir tabloyla karşı karşıyayız. Marksist Leninist eleştirel yasallığın ve dinamizmin eseri olan parti (ve devlet) yasallığı ile bürokratlaşmış, bürokratik bağımlılığa dönüşmüş/dayanan yasallık iki farklı niteliktir. Bağlılık ve bağımlılık iki farklı şeydir.

İkinci durum, bürokratlaşmış, içeriği boşalmış, işlevini yitirmiş ve biçimselleşmiş, her durumda ittiata dayanan, eleştirel olmayan bürokratik bağımlılığı gerektirir ve talep ederken, birincisi bürokratik bağımlılığı ve biatı reddeder, partinin, önderlerin, kadroların Marksizm-Leninizm'e bilimsel bağlılığına dayanan kolektif iradenin eseri yasallığa dayanır. İkincisi kadroları, örgütleri emireri, evet efendimci, eleştirel olmayan bağlılıkla şekillendirir. Her durumda, özelde de her kriz döneminde ve dönemecinde, tasfiyeci süreçlere bağımlılık temelinde bürokrat önderleri, yöneticileri izlemelerini üretir ve şekillendirir. Kadroları, örgütleri, kitleleri komünist özne olmaktan çıkararak nesne, araç haline getirir. Komünist yasallıksa komünist özne olmayı, eleştirel bağımsız bir parti ve kadro olmayı, her şeyi Marksizm-Leninizm'e bilimsel eleştirel ilkeli bağlılık temelinde ele almayı, nesne, araçsallaşmış, biata dayanan, komünist özünü tüketmiş, biçimsel bir bağımlılığı reddeden bir teori ve pratiğe dayanır, bu değerleri dinamik tarzda üretir ve biçimlendirir.

Molotovlar, Kruşçevler karşısında aynı zamanda içi boşalmış bürokratik yasallığın, bürokratik bağımlılığın temsilcileri haline geldikleri için yenildiler, Kruşçevler bu çürümüş bürokratik yasallığı/bağımlılığı kullandılar. Kruşçevler, kendilerini yasalarla, bürokratik kurallarla, ortak iradenin eseri ve bağlayıcı olması gereken çizgiyi ve yasallığı küstahça hiçe sayar ve çifte standarta dayanırken herkese bürokratik yasallığı, dahası kendi ''yasallı''ğını dayatarak hareket ettiler. Ben her şeyin üstündeyim, beni hiçbir şey bağlamaz, bağlayıcı kurallar sizin için geçerlidir, göreviniz bana, bize biat etmektir, etmezseniz Beriaların, Molotovların başına gelen sizin de başınıza gelir dediler ve uyguladılar. Çifte standart burjuvazinin standardıdır. Ve modern revizyonizm burjuva ideolojisinin komünizm maskeli bir biçimi olarak çifte standarttın da iğrenç bir temsilcisidir.

Röportajlardan görülebileceği gibi, Molotov ve Kaganoviç, modern revizyonist burjuva partiye üye olmak için ısrar ettikleri halde partiye kabul edilmemişlerdir. Israrla üyelik başvurusunda bulunan her seferinde başvurusu reddedilen Molotov, ancak 1985 yılında (Gorbaçevci klik tarafından kendi amaçları için kullanılmak üzere) SBKP üyeliğine kabul edilmiş, Kaganoviç ise tüm ısrarına karşın SBKP'ye üye olamadan hayata veda etmiştir.

Onlar kavrayamadıkları ve Bolşeviklere özgü bir mücadele örgütleyemedikleri için yeni sürecin ve gelişmelerin kurbanları olarak ''partili ölmek'' için son nefeslerine kadar ısrar etmişlerdir. Sınıf mücadelesi ve tarihsel gelişme çelişkiler üzerinde yükselir ve hareket eder. Tarihi sorunları çözmenin, yeni bir dünya kurmanın basit bir yolu yoktur; süreç alabildiğine karmaşık ve sert çatışmalarla örülerek gelişiyor... Deneyimlerden Leninist olarak eleştirel öğrenmek gerekir. Teori ile ilkelere sıkıca bağlı yeni süreçlerin, mücadelelerin, dönemeçlerin karşılanması ve yanıtlanması gerekiyor. Bunlar olmaksızın tarihe ve sınıfa karşı yerine getirilmesi gereken görevlerden bahsedilemez bile.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder