Translate

2 Temmuz 2022 Cumartesi

NATO ZİRVESİNİN ARDINDAN...

 

NATO ZİRVESİNİN ARDINDAN...

NATO, 4 Nisan 1949’da kuruldu. NATO ABD’dir. NATO, başta SSCB olmak üzere sosyalist kampa, dünya devrimine karşı kurulmuş emperyalist saldırı gücüdür. Türk sermaye devleti, 1952’de NATO’ya üye oldu. Emperyalist askeri saldırı gücü olarak NATO’nun tarihi emperyalist işgaller, kitlesel kırımlar, askeri faşist darbeler tarihidir.

Soğuk Savaş”ın saldırı aleti olarak doğan NATO dünya halklarının haklı nefretini kazanmıştır. NATO, II. Emperyalist Paylaşım savaşından dünyanın bir numaralı emperyalist gücü olarak çıkan Amerikan emperyalizminin önderliğinde örgütlenmişti. NATO, ABD’nin Avrupa emperyalizmini denetlemenin, Avrupa’yı kendi savaş arabasına bağlamanın da aracı olarak da örgütlenmiştir. NATO dünya devrimine, sosyalizme karşı saldırı gücü olarak çalışırken, öte yandan da ABD’nin emperyalist hegemonya ve rekabet mücadelesinde üstünlüğünü korumanın aracıdır.

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg; “NATO soğuk savaş döneminden beri ilk defa bu tip bir plan kabul ediyor. Bu güvenlik açısından bir dönüm noktasıdır. Kabul edilen stratejik konsept 2010’da Lizbon’da kabul edilen stratejik konseptten çok daha farklıdır” açıklaması ile, zirvenin önemini vurgulamaktadır. Bu önem, Amerikan ve Batılı emperyalist devletlerin çıkarlarıdır sadece. Rakiplerinin önünü kesme, kuşatma, parçalama, geri püskürtme, saldırma hareketleriyle ABD’nin gerileyen hegemonyasını koruma ve geliştirme politikasıdır.

Madrit’te gerçekleşen son NATO Zirvesi, bu askeri saldırgan gücün, önümüzdeki on yıllarda daha büyük bir saldırgan tehdit haline geleceğini net bir şekilde ortaya koymuştur. Zirve kararları, Amerikan emperyalizminin ve onun savaş arabasına bağlanmış emperyalist ve gerici devletlerin saldırganlığının küresel çapta ivmeleneceğini göstermektedir. NATO’nun yeni stratejik savaş konseptini açıklayan bildirge, bu gerçeği yansıtmaktadır. Çok özlenen şu: Dünyayı NATO’laştırmak! Her jeopolitik önemi yüksek bölge-alanda süper NATO’nun bölgesel sac ayakları olacak NATO’lar kurmak. “21. yüzyıl Amerikan yüzyılıdır.” diyenler için ideal konsept bu. Ama hayatın gerçekleri başka; emperyalizmin eşitsiz ekonomik ve politik gelişim yasası, herhangi bir süper devletin aşabileceği bir yasa değil. Bu yasa, dün, Fransız, İngiliz emperyalizmini nasıl dünyanın patronları olmaktan çıkardıysa, bugün de Amerikan emperyalizmini vurmaya, güçten düşürmeye devam etmektedir...

Rusya’nın ve Çin’in* doğrudan düşman ilan edilerek hedefleştirilmesi; Rusya’yla NATO arasında yıkıcı bir savaş çıkacağının ilan edilmesi; Polonya’da kalıcı savaş karargahının kurulacağı; NATO Mukabele Gücü’nün asker sayısının 40 binden 300 bine çıkarılacağı; Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya “davet” edilmesi; Almanya, İngiltere, Romanya, İspanya, Polonya gibi ülkelerin hava “savunma” gücünün artırılması kararları; Kuzey Kore’nin doğrudan tehdit edilmesi emperyalist saldırgan askeri paktın savaşı tırmandıracağını açıkça göstermektedir. “Kaos”, “önleyici savaş”, “terörizme karşı sonsuz savaş” vs. gibi neo-faşist karakteristiklere sahip ABD ve NATO saldırganlığı kendi emperyalist temelleri üzerinde yetkinleştirilerek geliştirilmektedir.

ABD Avrupa’da 100 bin asker bulundurmaktadır. Neo-faşist ABD lideri Biden, Avrupa’daki ABD askeri sayısını artıracağını ilan etti.

ABD liderliğindeki NATO’nun yeni savaş doktrinin, yeni bir silahlanma yarışını tırmandıracağı, dünya çapında militarizmi, emperyalist savaş tehlikesini yükselteceği, faşist hareketi etkin bir tarzda geliştireceği kesindir.

NATO, Rusya’yı çevreleme, darbeleme, güçten düşürme politikası ile Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesini bile bile kışkırttı. NATO zirvesinde Ukrayna’nın uzun vadeli paketlerle desteklenmesi kararı alındı. Ukrayna’nın çılgınca silahlandırılması, Ukrayna topraklarının kirli savaş planlarının arenasına çevirilmesi ABD’nin, NATO’nun yayılmacı emperyalist stratejisinin ürünüdür. Ukrayna savaşının başlıca sorumlusu, NATO, ABD ve suç ortağı Almanya ve AB’dir.

Baş savaş kışkırtıcısı ABD-NATO dünya çapında büyümeye devam eden tehdittir. NATO, “geleneksel Kuzey Atlantik” alanı dışında başta uzak Asya, Hint-Pasifik olmak üzere dünyanın her alanına müdahale gücü olarak konseptini yenilemiştir; bu yeni olmamakla birlikte, son zirvede bu olgu, daha keskin biçimde ortaya serilmiştir. Zirve’de, Japonya ve Güney Kore devlet başkanlarıyla bir araya gelinmesi; yakın dönemde Avustralya’nın nükleer denizaltı gücüyle takviye edilmesi anlaşması da bu politikayla bağlıdır. Asya Pasifik, 21. yüzyılın en önemli emperyalist paylaşım alanıdır. Bütün rakipler ve taraflar buna göre oynamaya devam edecektir.

ABD, AB, İngiltere, AB, “küresel iklim değişikliğinin”, “göç hareketleri”nin 21. yüzyılda “güvenlik ve istikrarı”, “uygarlığı ve değerlerimizi” tehdit eden, “uluslararası terörizm”i besleyen “güvenlik” sorunu olduğunu vurgulaya gelmiştir. Bu saptamalar, geçmiş NATO strateji belgelerinde de yer almıştı. Gerek küresel iklim değişikliğinin, gerekse de göç hareketlerinin ve küresel terörizmin ana kaynağı ve temsilcisi bilakis emperyalist kapitalizmdir. Dünyanın bir numaralı terörist gücü ise Amerikan emperyalizmidir. ABD dünya devriminin ve halklarının baş düşmanıdır. Bu gerçeğin ısrarla vurgulanması gerekir.

Rusya toparlanmaya, eski etki alanlarında yeniden etkinleşmeye çalışan emperyalist bir devlettir. ABD’nin ve NATO’nun Rusya’yı hedef tahtasına yerleştirmesinin başta gelen nedenlerinden, hatta en önemlisi, Çin’i vurma politikasıdır. Çin Rusya ittifakı ABD ve Batılı emperyalist devletler için net bir tehdit olarak görülmektedir... Rusya ikinci derecede bir emperyalist devlet olmasına karşın, ABD’den sonra gelen en önemli nükleer güç durumundadır. Askeri öneminin yanı sıra, kıtasal özellik taşıyan Rusya, gerek jeopolitik önemi, gerekse de güçlenecek bir ülke olması nedenleriyle ABD ve NATO tarafından ihmal edilemeyecek bir devlettir.

Çin, 21. yüzyılın en önemli emperyalist devleti olmaya adaydır. Çin dünyanın yükselen, yayılan en önemli gücüdür; genç ve dinamik bir ülkedir. Dünyanın patronu ABD, yükselen, etki alanlarını tehdit eden Çin’i, baş düşman olarak ilan etmiştir... Gelecekte en önemli ya da en öne çıkacak emperyalist devlet olarak Çin, ABD saldırısının gündeminde olmaya devam edecektir. Ancak, Tanrı da gelse, Amerikan emperyalizminin gerileyişi devam edecektir. Emperyalist hegemonya krizi ancak yeni bir emperyalist paylaşım savaşıyla çözülecektir. Bu olgu da ABD’nin gittikçe daha keskin hale gelen saldırganlığını arttırmaktadır. Eğer dünya devrimi tarafından durdurulmazsa, yerküremizi kanlı bir gelecek bekliyor. Kimse kendisini, dünya proletaryasını ve halkları, emperyalist paylaşım savaşlarının patlak vermeyeceği bir tarihsel evreye ulaştığımız safsatasıyla kandırmasın. Emperyalizm var oldukça emperyalist genel paylaşım savaşları kaçınılmazdır... Savaşları yok etmek için emperyalizmi yok etmek gerekir. III. dünya paylaşım savaşı tehlikesi gözlerimizin önünde yükseliyor; Balkanlar’dan Ortadoğu’ya, Afrika boynuzundan dünyanın dört bir yanını kaplayan savaşlar, rekabet bu nesnel gerçeğin sesidir; bu gerçeğe gözlerimizi kapayamayız.

Amerikan emperyalizmi, Ukrayna’nın Rusya tarafından işgalini kullanarak, başta Alman emperyalizmi olmak üzere, Batılı emperyalist devletleri, arkasında sıraya dizmesini becerdi. “Beyin ölümü” gerçekleştiği söylenen NATO’yu “tek sesli” hale getirme operasyonu, başarılı oldu. ABD, Batı ve NATO üzerindeki gerilemekte olan hegemonyasını sağlamlaştırma operasyonunda şimdilik etkili oldu. Ama bu durumun orta ve uzun vadede geçerliliğini yitireceği vurgulanmalıdır. 21. yüzyılın en önemli emperyalist devletlerinden biri olarak Alman devletinin, ABD’ye, dünya pazarlarının yeniden paylaşımını dayatacağı çok açıktır... Bu olgunun, uzun vadede, NATO’nun içeriden parçalanmasının en önemli dinamiği olacaktır. Gerek NATO somutunda, gerekse de küresel çapta, yeni emperyalist ittifakların ortaya çıkacağı ya da bağlaşmaların değişik kombinasyonlarla yeniden yapılanacağı ön görülmelidir...

Başta Almanya olmak üzere, AB üyesi emperyalist ve gerici devletler, yeni durumda yeni manevralara giriştiler. Askeri bütçeleri büyütme, militarist propaganda ile kamuoyunu yedekleme, ırkçı faşist hareketi büyütme, “göç”e ve “terörizm”e karşı yeni önlemler adına yeni hak gasplarına yönelme vb. gibi adımlar atmaya başladılar. Alman emperyalizmi, sosyal-demokrat-Yeşil ittifakının önderliğinde tam bir militarist, ırkçı atağa geçti. Bir çırpıda savaş bütçesini 100 milyar dolar arttıracağını açıkladı. “Savunma bütçesi”ni % 2 ile sınırlayan Almanya, ulusal gelirinin daha büyük bir dilimini “ulusal savunma”ya ayıracağını ilan etti. Bu gelişme Hitler’in 30’lardaki politikasıyla açık bir şekilde çakışmaktadır. Hitler artıklarıyla Alman devletini reorganize eden Almanya 21. asrın baş savaş kışkırtıcılarından birisidir ve yeni çıkacak dünya savaşına göre hazırlık ve gelişme stratejisine sahiptir. Unutulmamalı ki, Alman emperyalizmi 1. ve 2. emperyalist dünya savaşlarının başını çekmişti. Tarihin tanık olduğu en zalim faşist diktatörlük/Nazizim Alman sermayesinin ve devletinin ürünü olmuştur. 3. Emperyalist Dünya Paylaşım Savaşı’nın da önde gelen devletlerinden biri Alman devleti olacaktır...

NATO stratejisinin, Türkiye gibi “bölgesel” sermaye devletlerine alan açtığını ya da daha genişlettiğine dikkat çekmek isteriz... Ayrıca dinci faşist Erdoğan rejimi, beklendiği gibi, NATO zirvesinde Finlandiya ve İsveç’in üyeliğine evet dedi... Yansıdığı kadarıyla karşılığında Kürt düşmanlığıyla belirlenen bazı tavizler ve Biden’in yeni F 16’ların T. C. satılması için Türkiye lehine tavır koyacağı sözü aldığı anlaşılıyor. Kuşkusuz ki işin perde gerisinde sayısız pazarlıklar yapılmıştır... Yandaş, kandaş, candaş yardakçı basın, NATO Zirvesi adına “küresel lider Erdoğan”ın, nasıl NATO’yu, Biden’i eşşek sudan gelinceye dek tokatlaya tokatlaya dize getirdiğini, “Türkiye’nin istediğini aldığını” yazdı bolca.

Uzatmayalım. Dünya devrim tehdidine karşı birleşen emperyalist devletler, kendi içerisinde uzlaşmaz çelişkilerle bölünmüştür. Emperyalist hegemonya ve rekabet mücadelesi, geleceğe yön veren güncel bir tehdit olarak yükselmektedir. Bu savaş kışkırtıcılığında başı ABD ve NATO çekmektedir.

Militarizme, işgale, faşizme ve savaş tehdidine karşı mücadele dünya çapında yakıcı bir görevdir. Emperyalizmi devrimle mezara gömme programı olmadan ve mücadeleyi bu eksende yükseltmeden faşizm ve savaşa karşı başarılı bir mücadele geliştirilemez. Militarizmin, savaşın, faşizmin kaynağı emperyalizmdir. Bu kaynak yok edilmeden dünya proletaryası ve halklar gün yüzü görmeyecektir. Temel seçenek dünya proleter devriminin zaferidir... Ya devrimler savaşı önleyecek ya da savaş devrimlere yol açacaktır; ilk emperyalist savaştan Ekim Devrimi’nin zaferiyle SSCB doğdu; II. emperyalist paylaşım savaşından, dünyanın üçte birinin sosyalistleşmesi (sosyalist kamp) doğdu... Emperyalist devletler bu olguların bilinç ve deneyimine sahiptirler...

NATO DAĞITILMALIDIR

NATO’nun dağıtılması, ABD’nin ve diğer emperyalist devletlerin değişik ülkelerde olan askeri kuvvetlerini, üslerini geri çekmeleri, askeri bütçelerin küçültülmesi gibi talepler küresel çapta etkin bir tarzda yükseltilmelidir. Ve bu bağlamda, dünya çapında kurulacak, geliştirilecek anti-faşist, anti-emperyalist (faşizme ve savaşa karşı) birleşik cephenin yaşamsal bir görev olduğunun altı çizilmelidir.

Türkiye’nin NATO’dan çıkması, NATO ve ABD üslerinin yıkılması, tüm ikili anlaşmaların feshedilmesi talebi yükseltilmelidir.

Hem NATO uşaklığı ya da işbirlikçiliği yapacaksın hem de anti-emperyalist geçineceksin; bu sınırsız bir iki yüzlülükten ibarettir. Dinci faşist diktatörlüğün ve burjuva muhalefet partilerinin bu iki yüzlülüğü sürekli teşhir edilmelidir. NATO’ya karşı mücadele Türk sermayesinin egemenliğinin ve emperyalist bağımlılık ilişkilerinin devrimle yıkılması perspektifine bağlı ele alınmalıdır...

Dünya çapında emperyalist saldırgan bir pakt olan NATO’ya ve Amerikan emperyalizmine karşı tarihsel olarak birikmiş nefretin eylemli açığa çıkması önemlidir. Bu tarihsel öfke ve tepkinin, 90’lar sonrası dünyasında da giderek geliştiğini görmek gerekir. Ukrayna somutunda bütün dezenformasyona rağmen, özellikle ABD ve NATO’nun, AB’nin teşhir olduğunu görmek önemlidir. Dünya halkları aptal değildir. Dünyanın gözü önünde Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi için ABD’nin, NATO’nun, AB’nin nasıl sistematik kışkırtmalar yaptığını biliyoruz. Rusya’nın, tüm ülkeyi işgal etmek gibi bir hedefle olmasa da, Ukrayna’ya girmesi, protesto edilmelidir ama bu protesto mücadelesi, mutlaka ABD, AB, NATO’nun teşhir ve protestosu ile birlikte gerçekleştirilmelidir. Ukrayna’nın işgalinden Rusya’dan çok Amerikan emperyalizminin, NATO’nun, neo-Nazi Ukrayna yönetiminin sorumlu olduğu açıktır. Bundan kazançlı çıkan, Rus işgalini özellikle kışkırtan, bunun stratejik ve taktik hesabını çok önceden yapan Amerikan emperyalizmi liderliğindeki emperyalist devletlerdir. Asıl darbeyi yiyen ise, yem olarak satranç tahtasına sürülen Ukrayna halklarıdır (ve dünya halklarıdır).

*Çin’in hırsları ve zorlayıcı politikaları” “Çıkarlarımıza, güvenliğimize ve değerlerimize meydan okuyor. Çin küresel ayak izini ve proje gücünü artırmak için geniş bir yelpazede siyasi, ekonomik ve askeri araçlar kullanırken, stratejisi, niyetleri ve askeri birikimi hakkında belirsizliğini koruyor. Çin, kilit teknolojik ve endüstriyel sektörleri, kritik altyapıyı ve stratejik malzemeleri ve tedarik zincirlerini kontrol etmeye çalışıyor. Ekonomik gücünü stratejik bağımlılıklar yaratmak ve etkisini artırmak için kullanıyor… Kurallara dayalı uluslararası düzeni yıkmaya çalışıyor.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder