20 Nisan 2016 Çarşamba

İDEOLOJİK TASFİYECİLİK MASKELENMİŞTİR



İDEOLOJİK TASFİYECİLİK MASKELENMİŞTİR
Marks ve Lenin’in, Marksizm-Leninizm’in proleter devrim ve komünizm teorisinin revizyonu ideolojik tasfiyeciliğin ideolojik saldırısının ana cephelerinden birisidir. Kuşkusuz ki bu revizyonizm ve tasfiyecilik cesurca ortaya çıkmamakta, aksine, yine, aldığı biçime bağlı olarak, Marks’ın, Engels’in, Lenin’in sözde savunusu zırhına bürünerek ideolojik manipülasyona yönelmektedir. Bunun da basit bir nedeni var: “Marksizm”, “Marksizm-Leninizm” iddiasıyla ortaya çıkan küçük burjuvazi, kendi sınıfsal niteliğini kamufle etme gereksinimi duyar. Çünkü çıplak yüzüyle ortaya çıkması onun yaratmak istediği etki gücünü daha baştan kırar; Marksizm-Leninizm’i, partinin teorik ve pratik temellerini, tarihsel birikimini yadsıdığını ve tasfiye etmek istediğini çarpıcı bir tarzda ortaya koyar.
Bu sorun daha genel olan şu tarihsel ve ideolojik gerçekle bağlıdır:
“Marx-öncesi sosyalizm yenilmiştir. Artık savaşımı kendi bağımsız tabanı üzerinde yürütmüyor, marksizmin genel tabanı üzerinde, revizyonizm olarak yürütüyor.”
“…marksizm, kendine düşman azçok bütünlük taşıyan öğretileri safdışı bıraktıktan sonra, bu öğretilerde ifadesini bulan eğilimler başka kanallar aramaya başladılar. Savaşımın biçimleri ve amaçlan değişti, ama savaşım sürdü. Ve marksizm var oluşunun ikinci yarım yüzyılında (doksanlarda), marksizmin kendi içinde, marksizme düşman bir eğilimle savaşım vermeye başladı.” (Lenin, Marksizm ve Revizyonizm)
Bugün de tablo budur.
Leninizm’i çağımızın Marksizm’i olarak kabul etmeyenler Marks-Engels’ten, sözde hala Leninizm’den bahsetme gereksinimi duyanlar ise Lenin de dahil ustalardan çeşitli alıntılar yaparak ne kadar “yaratıcı Marksist”, “devrimci Marksist” vs. olduklarını kanıtlamaya çalışmaktadırlar. Alıntıların eksik ve tek yanlı aktarılması, alıntıların bilinçli olarak çarpıtılması, alıntıların bağlamlarından, ana düşüncelerden, ilkesel duruşlardan koparılarak manipülasyona başvurulması tipiktir burada. Marksizm-Leninizm’in tarihine bakın bunu hep göreceksiniz. Sözgelimi Engels’in Marks’ın düşüncelerini savunurken oportünist zihniyete, sapmalara, tahrifatlara karşı mücadelesinden bunu rahatlıkla görebilmekteyiz. Lenin’in Bernsteincılığa, Kautskyciliğe, II. Enternasyonal oportünizmine, Menşevizme, Troçkizm’e ve parti içerisindeki sapmalara karşı yürüttüğü mücadelelerden bunu rahatça görebilmekteyiz… Çünkü ilkesizlikle belirlenen oportünizmde, oportünist demagoji ve manipülasyonda sınır yoktur… Proletarya ile burjuvazi arasında sürekli yalpalayan, bir uçtan diğer uca savrulan, yılan eğrileri çizen, elini her iki tarafa uzatan, her iki tarafa yaranmaya ve onları uzlaştırmaya çalışan, sözde bir üçüncü yol vs. tutan küçük burjuva sınıfın (zihniyet ve temsilcilerinin) nesnel doğasının yansımasıdır karşımızda olan şey. Biliyoruz ki her sınıf kendi nesnel doğasına uygun davranır… Çağımız gerçeğinde, emperyalizm ve proleter devrimler çağında, proleter devrimin çözümünün pratik-politik bir soruna dönüştüğü çağımızda, bu olgu, çok daha keskin bir olgudur; bundan dolayıdır ki, Lenin’in vurguladığı oportünizmin şu karakteri tartışılan, mücadeleye konu olan her konuda daima göz önünde bulundurulmalıdır:
 “Oportünizmle savaştan sözederken, bugünkü oportünizmin her alanda gösterdiği karakteristik bir özelliğini, yani bulanıklığını, şekilsizliğini kaypaklığını hiç akıldan çıkarmamalıyız. Oportünist kişi, yapısı gereği, her zaman açık ve kararlı bir tutum takınmaktan kaçınacaktır; her zaman orta yolu arayacaktır; her zaman birbirine karşıt görüşler arasında bir yılan gibi kıvır-kıvır gidip gelecek, her ikisiyle ‘görüş birliği’ içinde olmaya ve fikir ayrılıklarını küçük değişikliklere, kuşkulara, masum ve dindarca öğütlere, vb. indirgemeye çalışacaktır.” (Lenin)
İdeolojik tasfiyeciliğin, “Gittikçe daha incelen bir Marksizm kalpazanlığı, anti-marksist öğretilerin gittikçe daha büyük bir incelikle Marksistlik taslamaları”nı sözde Marks-Engels, sözde Marksizm savunusu altında II. Enternasyonal oportünizminin ve Troçkizm’in propagandasında; Marksizm-Leninizm’in yerine post-Marksizmin, Troçkizm’in, “ezilenlerin Marksizmi”nin,  “mezhepçi Marksizm”in, “21. yüzyılın Marksizmi”nin geçirilmesinde, Leninizm’in “mezhepçi Marksizm” ilan edilmesinde; Marksist Leninist Komünist Hareket’in ve Uluslararası Komünist Hareket’in tarihine, birikimine, kazanımlarına, devrimci komünist geleneklerine reddiye yazılmasında; komünist hareketin de ve onun teori ve programının da  “mezhepçi Marksist”, “politik devrimcilik üretmiş”likle sınırlı, hastalıklı, “Marksizm iddialı odak”lardan birisi ilan edilmesinde; proletaryanın yerine “ezilenler”in, “çokluk”un geçirilmesinde; UKH’nın olduğu gibi onun da teori-ideoloji-programının eskimiş, aşılmış ve 20. yüzyılda kalmış, kapanmış bir tarihsel döneme ait olduğu ileri sürülerek çarpıcı bir şekilde ret ve inkâr edilmesinde görebilmekteyiz. Keza, bu olguyu, koskoca sosyalizmin restorasyonu tarihsel deneyimi ve dersleri orta yerde göz çıkarırken kızıl maskeli küçük burjuva bürokratik karakterde, bürokratik kastlaşmayı ve mutlak iktidar tekelini yaratmayı amaçlayan iktidar hastası “önderlik” teorisi ve pratiğinde; Birlik Devrimi’nin zihniyeti de dahil olmak üzere bu sıçramanın bir baştan bir başa çarpıtılarak tasfiyeci oportünizmin “parıltılı” aracı haline getirme yöneliminde;  modern revizyonizmin mazur ve nerdeyse mağdur gösterilmesinde; modern revizyonist karşı devrimin ve yeni tip burjuvazinin ideolojik etkisi altında şekillenen küçük burjuva oportünist orta yolcu akımın ıskartaya çıkmış düşüncelerinin benimsenmesinde; Stalin, “Stalinizm” düşmanlığında, tek ülkede, bir ya da birkaç ülkede sosyalizmin inşasının reddinde vb. vb. açık bir şekilde görmekteyiz.
Bu tasfiyeci eklektik revizyonist yönelim, ideolojik gıdasını, ana tezlerini Marksizm-Leninizm’e, UKH’ya karşı tarih boyunca savaşım yürütmüş akım ve çevrelerden almıştır ve almaktadır. Siz bakmayın öyle “yaratıcı”lık, “yenilikçi”lik çığırtkanlığına, aklı başında her insan söz konusu sözde teorileri, tezleri, propagandayı (“ideolojik tartışma”!) incelediğinde arkasında bildiğimiz tarihsel akım ve çizgileri, bunlardan biri olan Troçkizm’i, güncel olarak post-Marksizmi, hem de isim isim görecektir. Berbat bir oportünizmle söz konusu düşüncelerin ana sahiplerinden, temsilcilerinden bahsetmeyerek bu düşüncelerin, sanki kendileri tarafından yeni üretilmiş yaratıcı düşüncelermiş gibi lanse edilmesi (ki bu düşünce hırsızlığıdır) trajik, komik, traji-komik bir durumdur ve kuşkusuz ki Marksizm-Leninizm’den, komünist ideolojik ve örgütsel değerlerden kopuşulmasının ya da böyle bir yönelimin keskin bir yansımasıdır bu tablo.
Söz konusu tasfiyeci revizyonist, post-Marksist yönelim, kendi içerisinde çelişkili, tutarlılık ve açıklıktan yoksun, her tarafa elini uzatır gibi görünen, kendini örtülemenin değişik biçimlerini “maharet”le kullanan, eklektik vs. karakteristikler taşıyan bir yönelimdir. Bu tablo söz konusu tasfiyeci oportünist yönelimin zayıflığının ifadesi olmakla birlikte, gerçekte, sözde çok yönlülük görünümü altında çok yönlü etki yaratma zihniyet ve yöneliminin de ifadesidir. Bu gerçek özellikle gözden kaçırılmamalıdır. Emperyalist dünya sistemi içerisinde ortaya çıkan bazı önemli değişiklikler ve gelişmeler; dünya çapında sınıflararası güçler dengesinde ortaya çıkan ve dünya devriminin aleyhine olan geçici değişme ve yenilgiler; SSCB ve sosyalist kampın kızıl maskeli yeni tipte bir karşı devrim eliyle kapitalist restorasyonla tasfiye edilmesi; ve giderek süreç içerisinde kapitalist-revizyonist sistem ve kampın çözülerek çöküşü; özellikle de UKH’nın ve sosyalizmin geçici olması kaçınılmaz olan ağır yenilgisi ve sosyalist sistem ve kampın, UKH’nın tarihsel deneyimlerinin zamanında eleştirel ele alınarak gerekli donanımın kazanılmamış olması, bu bağlamda, tasfiyeci oportünizme, bu alan üzerinde manevralar yapma, eklektik yöntem ve sözde düşüncelerle etki yaratabilme, donanımsız güçleri etkileme olanağı da sunmakta ve bunun istismarına geniş bir alan açmaktadır. Bu bağlamda Lenin’in şu analizi kulağa küpe olmalıdır:
 “Marksizmin oportünist çarpıtmasında diyalektiğin eklektik çarpıtılması, yığınları en büyük kolaylıkla aldatan çarpıtmadır; eklektizm, yığınlara aldatıcı bir doygunluk verir; sürecin bütün yönlerini, bütün gelişme eğilimlerini, bütün çelişik etkileri vb. hesaba katıyormuş gibi görünür; ama aslında, toplumun gelişmesi üzerine hiçbir tutarlı ve devrimci düşün vermez.” (Devlet ve Devrim)
Konumuza önümüzdeki yazılarla devam edeceğiz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder