26 Ocak 2017 Perşembe

Yuri Yemelianov

Yuri Zhukov’un Inoi Stalin (Farklı Stalin) Kitabı Üzerine*

Yuri Yemelianov
Sovyetler Birliği ile diğer bazı Avrupa ülkelerinde sosyalist düzenin yıkılışı ve sosyalist bloğun dağılması evvelinde, aktif bir anti-Sovyet propaganda faaliyeti gerçekleşti. Bu propaganda faaliyeti, Batı’nın himayesi altında yapıldı ve yerel beşinci kol tarafından (Sovyetler Birliği’nde bu beşinci kolun en etkili unsurları M. Gorbachev, A. Yakovlev, Boris Yeltsin vb gibi SBKP’nin bazı önderleriydi) yürütüldü. Propagandanın hedefi, kapitalizmi özgürlüğe dayalı ve insan haklarına saygılı bir toplumsal sistem olarak, sosyalizmi ise insanı her türlü mahrumiyete ve sefalete sürükleyen bir terör sistemi olarak resmetmekti. 80’lerin sonlarıyla 90’ların başlarında, SSCB’deki çok sayıda popüler gazete ve dergi ile bütün TV kanalları, sosyalizm ve onun tarihi hakkında bir sürü asılsız bilgi yaydılar. Sosyalizmin düşmanları, SBKP XX. Kongresi’de N. S. Khrushchev tarafından dillendirilen uydurma ifadeleri kullanarak, Stalin’e ve uyguladığı politikalara amansızca saldırdılar. Neredeyse tüm Sovyet tarihi, 1937-1938’deki kitlesel tutuklamalar ve tasfiyelerin öyküsüne indirgendi. Bu arada Stalin ve destekçileri de, yasaların kabul edilemez derecede kaba ve sert bir biçimde uygulanmasından ve çok sayıda masum insanın tutuklanması ve idam edilmesinden sorumlu tutuldular.
Artık, Avrupa’da sosyalizmin yıkılışından 15 yıl sonra, eski sosyalist ülkelerin halklarının çok büyük bir çoğunluğu, kapitalizmin kötülüklerinin farkına varmış durumdadır ve bunun sonucunda, sosyalizmin sağladığı, kaybedilen avantajlara yönelik yoğun bir nostalji duygusu boy vermiştir. Bu durum, Rusya ve diğer eski sosyalist ülkelerin kapitalist yönetimlerini, anti-sosyalist, antikomünist propaganda çabalarını yeniden yükseltmeye yöneltmiştir. Stalin, anti-Sovyet propagandanın temel hedefi ve fantastik yalanların baş kahramanı olmaya devam etmektedir. TV’de yayımlanan “belgesel” filmlerin metin yazarları, Stalin’in emirleriyle yaklaşık 100 milyon insanın öldürüldüğünü söylemektedirler. (Stalin öldüğünde SSCB’nin tüm nüfusu 200 milyondu ve o kadar tutuklama ve idamın zayıflattığı bir ülkenin, Nazi Almanyası ve müttefikleri karşısında nasıl olup da zafer kazanabildiği tam bir muammadır.) “Stalin’in misillemeleri” ve “Stalin’in toplama kampları” hakkında artık klişeleşmiş birtakım ifadeler, güncel Rus siyasal söyleminde her gün dile getirilmektedir.
Bununla birlikte, son 15 yılda yaşananlar, Rusya’daki birçok insanı, resmi propagandadan giderek daha fazla şüphe duyar hâle getirmiştir. Otoritelerin yoğun baskısına rağmen, tüm Rusya’da, kentlerde birbiri ardına Stalin’e vakfedilen müzeler ve anıtlar ortaya çıkmıştır. Giderek artan sayıda yazar, Sovyetler’in geçmişine yönelik resmi yalanları çürüten ve Stalin’den saygıyla söz eden makaleler ve kitaplar kaleme almaktadır.Bu yazarların hepsi Marksist de değildir. Fakat ülkelerinde yaşadıkları çöküş deneyimi, onları, Rusya’nın tarihine dair gerçeğe uygun açıklamalar aramaya yöneltmektedir. Tarihin gerçek olgularıyla tanışmaları ve mesleki dürüstlükleri, onları resmi propagandanın yalanlarını deşifre etmeye ve Sovyet toplumuna, kaydettiği gelişmelere ve liderlerine dair yeni gerçekleri ortaya çıkarmaya sevk etmektedir. Bu tür yazarlardan birisi de, Yuri Zhukov’dur. Onun yazdığı Farklı Stalin (Inoi Stalin) (Moskova, 2003), Sovyet tarihine ilgi duyan tüm çevrelerde gerçek bir sansasyon yaratmıştır.
Kitaba konan başlık, bir miktar yanıltıcıdır. Zhukov, Stalin’in kişiliğine yönelik derin bir analiz peşinde değildir ve kitap, bize, bir Stalin biyografisi de sunmaz. Eser, Stalin’in siyasal faaliyetinin sadece beş yıllık bir dilimini kapsamaktadır. Alt başlığında da belirtildiği gibi, kitap, 30’ların ortalarında SSCB’de Stalin’in himayesinde girişilen politik reformlara hasredilmiştir.
Fakat Yuri Zhukov, yine de, kitabı için bu başlığı seçmekte bir ölçüde haklıdır. Yazarın kendisinin de farkında olduğu üzere, kitap, Sovyet tarihinin karmaşık ve tartışmalı bir dönemine dair tüm sorulara yanıt üretmemekle birlikte, içinde yer alan olgular ve onların yol açtığı sonuçlarla, Khrushchev’in SBKP XX. Kongresi’nde okuduğu rapordan beri tüm dünyada yaygın kabul gören yaklaşım kalıplarını yerle bir etmektedir. Çok geniş bir çürütülmesi imkânsız gerçekler demeti sunan Yuri Zhukov, Stalin’in, Khrushchev raporunda ve anti-Stalinist propagandanın daha sonraki uydurmalarında görünenden tamamen farklı bir görüntüsünü sunan, ikna edici sonuçlara ulaşmıştır.
Khrushchev ve onun yalan ifadelerini tekrar edegelenler, halkı, 1937-1938’de birçok parti üyesinin tutuklanması ve tasfiyesinin Stalin’in keyfi yöntemleri ve manyakça zalimliğinden kaynaklandığına inandırmaya çalıştılar. Onlar, insanları, hiçbir komünist partisi kadrosunun Sovyet devletine karşı yıkıcı faaliyetlere katılmadığına ve savaş arifesinde Sovyet yönetimine yönelik herhangi bir komplonun söz konusu olmadığına ikna etmeye çabaladılar.
Yuri Zhukov, 30’larda Sovyet hükümetine karşı geliştirilen yıkıcı faaliyetlere dair ayrıntılı bir analiz sunmamakla birlikte, kitabında, SSCB merkez yürütme komitesi sekreteri A. Yenikudze’nin J. Stalin’e karşı mücadelesinin, onu sonuçta Sovyet hükümetini devirme amaçlı bir komploya kadar götürdüğünü gözler önüne sermektedir. Bu komploya katılanlar arasında, içişleri halk komiseri (SSCB NKVD başkanı) N. Yagoda ve Kremlin’in güvenliğini sağladığı düşünülen kişiler de vardır.
Khrushchev’in, Stalin ve politbürodaki arkadaşlarını (V. Molotov, K. Voroshilov, L. Kaganovich) demokratik işleyişin baş düşmanları olarak ilan etmesine karşın, Yuri Zhukov, tamamen farklı bir resim sunmaktadır: Stalin, Sovyet yaşamının demokratikleştirilmesine yönelik bir program üretmiş, Yenukidze ve başka birçok parti kadrosu Stalin’in demokratik reformlarına sert bir şekilde muhalefet ederken, Molotov, Voroshilov ve Kaganovich, bu girişiminde Stalin’i sonuna kadar desteklemişlerdir.
Yuri Zhukov, tamamen haklı olarak, Stalin’in siyasi reformlarının demokratik özüne işaret etmektedir; lakin onların komünist ideolojinin demokratik doğasıyla organik ilişkisini ve Sovyet siyasi hayatındaki doğal gelişmenin sonucu olduklarını göz ardı etmektedir. Doğru bir bilgi olarak, bize, Sovyet hükümetinin İkinci Dünya Savaşı öncesinde Hitler’e karşı bir uluslararası birleşik cephe kurma girişimini hatırlatan Zhukov, buradan yola çıkıp SSCB’deki siyasi reformları Stalin’in dışa yönelik amaçlarıyla açıklamaya çalışmaktadır. Zhukov’un bakış açısına göre, Stalin, Hitlere karşı mücadeleyi pekiştirmek için, Sovyetler Birliği’ndeki siyasi hayatı, burjuva Batı demokrasilerine koşut bir biçimde inşa etmek istemiş gibi görünmektedir. Zhukov, ayrıca, Yenukidze’nin bu reformlara karşı çıkmasının, onun komünizm ve komünist dünya devrimi ideallerine bağlılığından kaynaklandığını, onun, hem Batı’yla savaş öncesi yakın politik ilişkiler kurulmasına hem de Stalin’in politik reformlarına karşı, bu nedenle düşmanca bir tutum takındığını düşünmektedir.
Zhukov, komünizmin demokratik nitelikleri üzerine odaklanmaktan uzak durmakta, bu yüzden de Yenukidze ve başkalarının Stalin’in reformlarına karşı çıkış sebeplerini yanlış yerde aramaktadır. A. Yenukidze ve diğerleri, her ne kadar 20’lerde parti içindeki muhalefete karşı mücadelesinde Stalin’i desteklemişlerse de, süreçte Trotskistlerle ittifak kurmaya yönelmişlerdi. Bu ittifak, kişisel çıkarlarla sosyalist gelişme arasındaki çelişkinin giderek artması nedeniyle ortaya çıkmıştı. Yenukidze’nin muhalefet tarzı, o dönemde parti ve Sovyet kadroları arasında yaygınlaşan sağlıksız eğilimleri gizleyen bir perde işlevi görüyordu.
Belirtmek gerekir ki, 30’ların ortalarında, parti ve Sovyet kadrolarının çoğu, 1917-1918’den beri yönetim makamlarını işgal etmekteydiler. O dönemde, Komünist Partisi, eğitim görmüş üyeler açısından fakirdi ve parti kadrolarının birçoğu yetersiz bir genel ve siyasi eğitimden geçmişti. Bunun yanı sıra, yönetim görevlerindeki ilk yılları iç savaşa denk gelmişti. Bu yıllar zarfında, görevlerini yerine getirirken, giderek, siyasi argümanlardan ziyade, serbestçe askeri yöntemlere başvurmaya alışmışlardı. Bu durum, 1929-1930 kolektivizasyon döneminde görülen aşırılıkları da büyük oranda açıklamaktadır. Şahsa ait köylü çiftliklerinin kolektivizasyonu, büyük oranda, tam bir askeri seferberliğe dönüşme zorunluluğuyla karşılaşmıştı ve çok sayıda yerel birinci sekreter, köylüleri kolektif çiftliklerde bir araya getirmek için şiddete başvurmak durumunda kalmıştı. 1930 Martında, Stalin, bu parti kadrolarını eleştirdi ve onların, Sovyetler’deki sosyalist kuruculukta kaydedilen “başarıdan kaynaklı baş dönmesi”ne kapıldıklarını yazıyordu.
Parti kadrolarının bir kısmı, yüksek yönetim kademesindeki görevlerine alıştı ve bunların birçoğu, konumlarını ne pahasına olursa olsun korumak için, ellerinden gelen her şeyi yaptı. Çok sayıda parti komitesi, entrika yuvasına ve politikacılar arasındaki güç mücadelesinin savaş alanına dönüştü. Rekabet hâlindeki gruplar, birbirlerini çeşitli ideolojik sapmalarla suçladı. Kötü yola sapan üyeleri saflardan temizlemek üzere belirli aralıklarla yapılan ihraçlar, birinci sekreterlerin birçoğu tarafından, kişisel hasımları olarak gördükleri kişileri partiden atmak amacıyla kullanıldı.
Zhukov, Stalin’in, cumhuriyet, bölge, yöre örgütlerinin birinci sekreterlerini, kendilerine bağlı ve yaltakçılık yapan kişilerden oluşma “şahsi klanlar” kurmakla eleştirdiğini hatırlatmaktadır. Stalin, ayrıca, bu parti liderlerinin, diğer cumhuriyetlere veya bölgelere atandıklarında, “şahsi klanlarını” da beraberlerinde götürdüklerini söylüyordu.
Stalin, aynı zamanda, partide yaşanan 1935-1936 tasfiyelerinin, parti çizgisinden herhangi bir sapma göstermekle suçlanamayacak çok sayıda parti üyesinin ihracıyla sonuçlandığını da belirtiyordu. Stalin, partiden ihraç edilen kişi sayısının, Trotski, Zinoviev ve diğer muhalefet grubu liderlerini destekleyenlerin toplam miktarının çok üzerinde olduğuna işaret ediyordu. O, bu ihraçlarda rolü olan parti yöneticilerini, sıradan parti üyelerine acımasızca davranmakla suçluyor ve tasfiyelerin yol açtığı tek sonucun, partiden ihraç edilenlerin öfkesi olduğunu savunuyordu.
Yuri Zhukov, ayrıca, V. M. Molotov’un Haziran 1937’deki Parti Merkez Komitesi plenumunda kullandığı ifadeyi de aktarmaktadır: “Son zamanlarda, Yoldaş Stalin, çeşitli kereler, bizim insan unsuruna yönelik değerlendirmelerimizde kullandığımız eski tarzımızın tamamen yetersiz olduğunu belirtti. Kişi, parti üyeliğinden kaynaklı bir ön devrimci deneyime sahip olabilir. Sonra, Ekim Devrimi’ne katılmaktan gelen üstün bir niteliği taşıyabilir. İç savaşta yetkin bir tavır sergilemiştir. Trotskistlere ve sağcılara karşı mücadele vermiştir… Lakin bu yeterli değildir. Şu an ihtiyaç duyduğumuz… parti liderlerinin, halkın ihtiyaçları karşısında doğru bir kavrayış geliştirmeyi, bürokratlara dönüşen kişiler olmak yerine, yeni insana doğru ilerlemeyi becerebilmeleridir.”
Stalin, partinin, onu yıkıma götürebilecek bürokratlaşmasından korkuyordu. 1937’de Sovyet komünistlerini, Yunan mitolojisindeki, annesi yer tanrıçası Gaia’yla –toprakla- temas içinde kaldığı sürece gücü alt edilmez olan Anteus’la karşılaştırıyordu. Stalin, komünistler “anneleriyle –onları doğuran, büyüten ve eğiten halkla- bağlantı içinde kaldıkları sürece, yenilmezliklerini sürdürmek için her türlü imkâna sahip olacaklardır” diyordu. Bu ifadeler, komünistlerin halkla bağlarını kaybettikleri zaman, güçlerini de kaybedecekleri ve yenilebileceklerini anlatıyordu.
Parti kadrolarının muhalefetinin ardında yatan derin ideolojik ve politik meseleleri kısmen görmezlikten gelmesine ve kısmen de çarpıtmasına karşın, Yuri Zhukov, Stalin ve karşıtları arasındaki mücadelenin, 1935-1936’da üzerinde çalışılan yeni SSCB anayasası, özellikle de yeni seçim sistemi konusunda belirgin hâle geldiğini belirtirken tamamen haklıdır.
1918’den 1936’ya dek, yerel Sovyet temsilcileri, halk meclislerinde açık oyla seçiliyordu. Yerel Sovyetler, bölge Sovyeti temsilcilerini açık oturumlarda seçiyorlardı. Onlar da SSCB Yüksek Sovyeti’ni seçecek cumhuriyet Sovyetlerini seçiyorlardı. Kentlilerin temsilcileri köylülerin temsilcilerinden beş kat fazlaydı. Ayrıca, papazların yanı sıra, tüm eski sömürücü sınıfların temsilcilerinin seçme-seçilme hakkı yoktu.
Yeni seçim sistemi, gizli oyla doğrudan ve orantılı bir seçim yöntemi getiriyordu. Eski sömürücü sınıfların temsilcilerine ve papazlara getirilen kısıtlamalar kaldırılıyordu. Stalin bir Rus atasözünü kullanarak (“Kurtlardan korkuyorsan, ormana gitmemelisin”), bu kısıtlamaları devam ettirme çabalarıyla alay ediyordu. Kasım 1936’daki Tüm Birlik Sovyetleri Kongresi’nde Stalin şunları söylüyordu: “Birincisi, eski kulakların, beyaz muhafızların ve papazların tümü Sovyet iktidarına karşı değildir. İkincisi, eğer halk bir yerde Sovyet iktidarı karşıtı kişileri seçerse, bu, sadece bizim propaganda çalışmamızın işe yaramazlığını ve bizim böyle bir utanca layık olduğumuzu gösterir. Fakat bizim propagandamız gerçek Bolşevik manada yürütülürse, o zaman halk, karşıt insanların üst organlara girmesine izin vermeyecektir.”
Ayrıca, Yuri Zhukov’un özellikle vurguladığı gibi, Molotov, Voroshilov, Kaganoviç ve başka kişilerin de desteğini alan Stalin, seçimlerin başka bir temelde yapılmasını istiyordu. Seçimlerin düzenlenme biçimine yönelik taslakta, SSCB Yüksek Sovyeti için yapılacak ilk seçimlerde, Sovyet’teki her bir koltuk için birden çok adaydan söz ediliyordu.
Yuri Zhukov, doğru bir biçimde, Sovyetlere yönelik seçim sistemindeki değişikliklerin, Stalin’in parti lider kadroları arasında büyük değişiklikler yapılmasına yönelik önerileriyle desteklendiğine işaret etmektedir. Stalin’in Şubat-Mart 1937 parti merkez komitesi plenumundaki konuşmasından bahsederken, Yuri Zhukov, Stalin’in, çok sayıda parti kadrosunun politik ve kişisel davranışlarından büyük bir hoşnutsuzluk duyduğunu yazmaktadır.
Birçok sabotaj vakasını açığa çıkaran Ağustos 1936 ve Ocak 1937 Moskova duruşmalarının ve Şubat 1937’de Yenukidze komplosunun ortaya çıkmasının ardından, Stalin ve diğer Sovyet liderleri, çok sayıda parti kadrosunun, anti-Sovyet komplocuların etkinliklerine dikkat etmeyi bir yana bırakacak kadar şahsi çekişmelere daldıklarına inanmaya başladılar. Stalin, parti kadrolarının yeniden eğitilmesi gerektiği sonucuna vardı. Mart 1937’deki parti merkez komitesi plenumunda, Stalin, en üst düzeydekilerden en alt düzeydekilere kadar tüm parti sekreterlerinin (100.000’in üzerinde kadro) politik eğitim kurslarına katılması teklifini verdi.
Stalin, ayrıca, söz konusu parti sekreterleri bu kurslarda eğitim görürken, görevlerinin başka parti üyelerince yürütülmesini de önerdi. 30’ların ortalarında, Sovyet eğitim kurumunun hızlı bir büyüme kaydetmesiyle, üniversite mezunu parti üyelerinin sayısı birden artışa geçmişti. Bu parti üyeleri, üniversiteden ve diğer yüksek öğretim kurumlarından mezun olmalarının ardından, yeni kurulan Sovyet işletmelerinde çalışarak büyük deneyim kazandılar. Bu unsurlar, sosyalist kuruculuğa aktif bir biçimde katıldılar ve parti bölge ve cumhuriyet komitelerinde yaşanan entrikalara bulaşmadılar. Stalin, Molotov ve başkaları, bu kişileri, parti liderliği için hızla genişleyen bir kaynak olarak görüyorlardı.
Stalin’in teklifleri, parti liderliğinin kompozisyonunun, yeni Sovyet anayasasının ruhu çerçevesinde, kesin bir biçimde değiştirilmesi anlamına geliyordu. Eski liderlik daha iyi bir siyasi ve genel yönetim sergileyecekti. Aynı zamanda eski kadroların birçoğunun yerine, daha eğitimli ve modern işletmelerde çalışma konusunda yeterli deneyime sahip kişiler gelecekti.
Yuri Zhukov, bir yandan Yenukidze, Yagoda ve birtakım kişiler gizli komplolara yönelirken, öte yandan cumhuriyet ve bölge parti liderlerinin birçoğunun, Stalin’in reformlarını sessiz fakat etkin bir biçimde sabote etmeye başladıklarını gösteren çok sayıda vaka sunmaktadır. Transkafkasya parti örgütü birinci sekreteri L. P. Beria ve Moskova parti birinci sekreteri N. S. Khrushchev tarafından kaleme alınan makalelerden alıntılar yapan Yuri Zhukov, önde gelen parti kadrolarının, yeni anayasaya ve seçimlerin yeni sisteme göre yapılmasına pek ilgi göstermediklerini ya da sınıf düşmanlarının yeni anayasanın koyduğu kurallara göre yapılacak seçimleri SSCB Yüksek Sovyeti’ne girmek üzere kullanacakları yolunda abartılı korkular dile getirdiklerini göstermektedir.
Yuri Zhukov, cumhuriyet ve bölge birinci sekreterlerinin yeni anayasaya muhalefetlerinin, seçimler sırasında Sovyetlerdeki koltuklarını kaybetme korkusundan kaynaklandığını savunmaktadır. Kolektivizasyon sürecindeki aşırılıklar, birçok köylünün (sadece kulaklar değil) hafızasında tazeliğini koruyordu ve bu unsurlar, 1929-1930’da kolektivizasyon planını, köylülerin tavırlarını dikkate almaksızın, ne pahasına olursa olsun gerçekleştirmeye çalışanlara karşı oy kullanabilirdi. Yuri Zhukov, haklı olarak, bu tür parti sekreterlerinin Sovyet seçimlerinde başarısızlığa uğraması durumunda, onların parti önderi konumlarının da sorgulanacağına işaret etmektedir.
Yuri Zhukov’a göre, Stalin, Molotov ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan demokratik reformların altını oymaya yönelik en büyük çabayı, politbüro dönüşümlü üyesi ve Batı Sibirya bölgesi parti örgütü birinci sekreteri R. I. Eikhe sergiliyordu. Eikhe, 1937 Haziranının sonunda, politbüroya, Stalin’in siyasi reformlarına aykırı teklifler içeren bir muhtıra sunmuştu. Her ne kadar muhtıranın metni bulunamamışsa da, muhtırada savunulan görüşler temelinde yapılan konuşmalar ve alınan kararlar, onun varlığını yeterince kanıtlamaktadır.
Yuri Zhukov’a göre, R. I. Eikhe, Batı Sibirya’da karşı devrimci bir kalkışma planlayan çok sayıda sürgün eski kulak bulunduğunu belirtiyordu. Eikhe, parti merkez komitesinden, bölge savcısı, NKVD bölge şefi ve Einkhe’nin kendisinden oluşacak, “troika” denen bir oluşuma onay vermesini talep ediyordu. “Troika”, karşı devrimci faaliyetleri soruşturmak ve komplolarla ilgili yasal önlemler uygulamak üzere olağanüstü yetkilere sahip olmalıydı.
Yuri Zhukov, Eikhe’nin muhtırasını “korkunç bir çığa yol açan küçük bir taş”a benzetmektedir. Muhtırayı, kısa süre sonra, politbüronun 2 Temmuz’da, hapis sürelerinin bitiminden sonra eski ikametgâhlarına dönmüş çok sayıda eski kulağın ve sıradan suçlunun karşı devrimci faaliyetlere giriştikleri iddiasını destekleyen bir kararı takip etti. Kararda, bu unsurların “kolektif çiftlikler ve Sovyet çiftliklerinin yanı sıra, taşımacılık ve çeşitli sanayi alanlarındaki anti-Sovyet faaliyetlerin başlıca teşvikçileri” olduğu öne sürülüyordu. Karar, anti-Sovyet faaliyet ve sabotajların en aktif elebaşlarının derhal yakalanıp kurşuna dizilmesini, bu arada, daha az faal düşmanların da sürgüne gönderilmesini istiyordu. Kararda, ayrıca, bölge parti yöneticilerinin, beş günlük bir süre içinde, parti merkez komitesine “troika”larının listesini, tutuklanan, kurşuna dizilen ve sürgüne gönderilenlerin sayılarını göndermesi isteniyordu.
Peki ne olmuştu da Stalin ve diğer politbüro üyelerinin tutumunda böyle kökten bir değişiklik ortaya çıkmıştı? Yuri Zhukov, bunun, çok büyük sayıda birinci sekreterin Stalin üzerinde baskı oluşturmasından kaynaklı olduğunu iddia etmektedir. Önde gelen ve Eikhe’nin yaklaşımını paylaşan bölge parti kadrolarının, yaptıkları çok sayıda ziyaretle Stalin’in ve Molotov’un kapısını aşındırdıklarını söyleyen Yuri Zhukov, bunların, Stalin, Molotov ve diğerlerine tam anlamıyla bir ültimatom verdiklerini öne sürmektedir.
Stalin, Molotov ve diğer politbüro üyelerinin politikalarını neden değiştirdiklerini anlamak için, Zhukov’un kitabında sözü edilen bazı olguları, kısaca da olsa aktarıp hesaba katmak gerekir. Her şeyden önce, Mareşal Tukhachevsky’nin Mayıs ayındaki komplosunun açığa çıkmış olduğunu aklımızın bir köşesine yazmalıyız. Komplocular Alman generalleriyle bağlantı içindeydiler ve bir hükümet darbesi planlamışlardı. Komploya katılanların çoğu askeri personeldi; ama aralarında parti merkez komitesinde yer alan çeşitli sivil unsurlar da yer almaktaydı. İçişleri halk komiseri -G. Yagoda’nın uzaklaştırılmasının ardından NKVD şefi- N. I. Yezhov, parti merkez komitesinin Haziran plenumunda, Tukhachevsky komplosuna bulaşan merkez komitesinin 11 tam, 14 dönüşümlü üyesinin tutuklanması için izin isteyen bir rapor sundu.
Bir nedenle, Yuri Zhukov, Vladimir Pyatnitsky tarafından yazılan ve özel olarak parti merkez komitesinin Haziran (1937) plenum toplantısını ele alan Stalin’e Karşı Komplo kitabında aktarılan olguları hesaba katmamaktadır. Bu kitabın yazarı, Stalin’e saldırmasına karşın, bu plenumda, NKVD ve Yezhov’un olağanüstü yetkilerinin süresinin uzatılmasına karşı çok sayıda konuşma yapıldığını da kabul etmektedir. Özellikle, parti merkez komitesi siyasi yönetim bölümü başkanı ve uzun süre Komintern merkez yürütme komitesi sekreterliği yapmış olan I. A. Pyatnitsky (yazarın babası) şiddetli bir muhalefet sergilemiştir.
Stalin, plenum toplantısı sırasında, Pyatnitsky ile anlaşmaya çabalamıştır. Pyatnitsky’nin konuşmasının ardından toplantıya ara verilmiştir. I. A. Pyatnitsky’yle konuşan Molotov, Voroshilov ve Kaganovich, Stalin’in onun kişisel dürüstlüğü ve değerine, iyi bir örgütçü ve yöneticilik yeteneğine sahip olduğuna inandığını söylemişler, Pyatnitsky’den sözlerini geri almasını istemişlerdir. Fakat Pyatnitsky uzlaşmaya yanaşmamıştır. Ardından on beş merkez komitesi üyesi daha Pyatnitsky’yi desteklemiş ve NKVD ve Yezhov’un olağanüstü yetkilerinin kaldırılmasını talep etmişlerdir.
Bu sırada, merkez komitesi üyelerinden biri olan Filatov, Stalin’e, Pyatnitsky ve diğerlerinin NKVD’ye muhalefetinin, Pyatnitsky’nin dairesinde düzenlenen bir gizli toplantıda varılan bir kararın sonucu olduğunu söylemiştir. Filatov, toplantıya katılıp da Stalin’e onun hakkında bilgi veren tek kişidir. Stalin, daha bir ay önce, Mayısta, NKVD tarafından açığa çıkarılan Tukhachevsky komplosunun bilgisine sahiptir. Ve şimdi de, NKVD’nin daha fazla soruşturma yapmasını engellemeye çabalayan düzinelerle merkez komitesi üyesinin katıldığı gizli bir toplantı yapıldığını öğrenmektedir.
Yani, Eikhe ve diğer merkez komitesi üyeleri Stalin ve Molotov’a NKVD’nin etkinliklerini durdurmama, hatta eski kulaklara karşı artırma talebiyle geldiklerinde, Stalin ve yakın arkadaşlarının, yukarıda sözü edilen tekliflerin gerçekten karşıt bir kamptan geldiğini düşünmelerine yol açabilecek nedenleri vardı. Aslında Stalin, politikasına karşı muhalefet geliştiren iki cepheyle karşı karşıyaydı. Bir yanda Pyatnitsky ve birtakım unsurlar, hükümet karşıtı komplolara karışan üst düzey parti kadrolarının tutuklanmasına son verilmesini talep eder ve NKVD’yi keyfi davranmakla suçlarken, öte yanda Eikhe ve diğerleri, NKVD’yi göklere çıkarıyordu – fakat sadece başka hedeflere yöneltme isteğiyle.
Akla, N. I. Yezhov’un, o sırada, konumundan tam olarak emin olmadığı gelmektedir. NKVD’yi, parti merkez komitesi siyasi yönetim bölümü başkanı olarak Pyatnitsky kontrol ediyordu. Yezhov, Stalin’in Pyatnitsky’ye güvendiğini biliyordu. Yezhov, belki de, Pyatnitsky ve destekçilerinin üstün çıkması durumunda, NKVD başkanlığı koltuğunu yitireceğinden korkmuştu. Bu yüzden de, Eikhe ve ona yakın duranlarla birlik oldu. Zhukov, tamamen haklı olarak, “Yezhov, Einkhe ve çok sayıda birinci sekreterle kolayca uzlaştı ve onlara karşı oy kullanacağı açık olan kişilerin mümkün olan en kısa sürede bertaraf edilmesi konusunda anlaştı” düşüncesini savunmaktadır.
Böylece Stalin ve sadık destekçileri, kendilerini, sadece merkez komitesinin çoğunluğunu oluşturan etkili grupların değil, aynı zamanda olağanüstü yetkilerle donatılmış NKVD’nin muhalefetiyle de karşı karşıya buldular. Bu durum, Stalin ve yanındakilerin neden ani bir politika değişikliğine gittiklerini açıklayabilir.
Bu sırada, Zhukov’un ifadesine göre, birinci sekreterler, kendi bölge ve cumhuriyetlerinde faaliyetlerini açığa çıkarmayı taahhüt ettikleri yer altı çalışması yürüten karşı devrimcilerin sürgün ve idam edilmesini talep ettiler. Zhukov “en kana susamışlar olarak iki kişi öne çıktı –Batı Sibirya’da ikamet eden 10.800 kişiyi kurşuna dizme niyetini açıklayan R. I. Einkhe… ve kuşku uyandıracak kadar hızlı bir şekilde Moskova bölgesinde 41.305 eski kulak ve suçlu bulmayı beceren ve ardından bunların sürgün ya da idam edilmesinde direten N. S. Khruschev” demektedir. Meselenin şu tarafı önemlidir: Khruschev, XX. Parti Kongresi’ne sunduğu raporda, ne Einkhe’nin muhtırası ne de Eikhe ile kendisinin sürgünler ve idamlarla ilgili talep başvuruları hakkında tek kelime etmiştir. Khruschev, bunun yerine, Einkhe’yi övmüş ve onu Stalin’in terörünün masum bir kurbanı olarak resmetmiştir.,
Stalin ve yakın arkadaşlarının geçici olarak durumun kontrolünü kaybettiklerini gösteren Zhukov, demokratikleşmeye yönelik reformlarında Stalin’i aktif olarak destekleyenlerin birçoğunun (Y. A. Yakovlev, B. M. Tal, A. I. Stetzky), görevlerini kaybettiklerine ve ardından da tutuklandıklarına dikkat çekmektedir. Belli ki, Stalin, destekçilerinin bir kısmını koruyamamıştır. Açığa çıkan bir başka gerçek de, Yezhov’un, Stalin’in destekçileri arasındaki daha kolay lokma görünen kişilerin idamı konusunda kendini sınırlama niyetinde olmadığıdır. Daha sonra Yezhov tutuklandığında, kişisel kasasında, Stalin’e karşı “bir dava” açmak üzere biriktirdiği belgeler bulunmuştur.
O dönemde Yezhov, Eikhe ve benzerleri, Stalin’i ve destekçilerini devirmeye kalkışmanın getireceği riski göze alamazlardı. Stalin adı, sosyalizmin cisimleşmiş hâlinin ta kendisiydi. Molotov’un, Voroshilov’un ve Kaganovich’in popülaritesi de çok yüksekti. Birçok kent, fabrika ve kolektif çiftliğe onların adı verilmişti. Yezhov ve diğerleri, Stalin’e muhalefetlerini, sürekli onu göklere çıkararak ve ona bağlılıklarını belirterek gizliyorlardı. Hatta Yezhov, Moskova’ya Stalin’in adının verilmesi ve kente Stalindar denmesi teklifinde bile bulunmuştu. Teklif, Stalin tarafından kesin bir dille reddedilmişti.
Eikhe ve diğerlerinin NKVD’nin faaliyetlerini parti kadroları arasında yeşeren komplolardan başka yöne saptırma teşebbüsleri, paradoksal bir biçimde, bu tür unsurların tutuklanmasını durdurmadı. Anti-Sovyet karşı devrimci komploları soruşturma izni alan birinci sekreterlerin bir kısmı, yüksek mevkilere ulaşmak için, rakiplerini tutuklama taleplerini yoğunlaştırdılar. Özbekistan Komünist Partisi birinci sekreteri A. I. İkramov, 24 Haziran 1937’de, politbüroya, “karşı devrimci bağlantılarından dolayı” Özbekistan halk komiserleri konseyi başkanı Faizulla Hodzhaev’in yerine geçme talebinde bulundu. Hozhaev daha sonra tutuklandı.
Buna karşılık, Hodzhaev’in destekçileri de İkramov’u suçlu çıkarmayı başardılar. Zhukov’un işaret ettiği üzere, İkramov’un kendisi de 1937 Eylülünde partiden ihraç edildi ve ardından tutuklandı. Mart 1938’de, hem Hodzhaev hem de İkramov, Moskova mahkemesinde devlete ihanet ve casusluktan suçlu bulunarak idam edildiler.
Çok sayıda parti kadrosu, parti ve Sovyet hiyerarşisindeki yerler için kendileriyle başarıyla rekabet edebilecek kişileri ortadan kaldırma çabasına girince, 1937’de birçok rakip benzer biçimde saf dışı edildi. Çok geçmeden sahte suçlamalar kampanyası bütün ülkeye yayıldı. Birçok kişi görev arkadaşlarına iftira attı ve bunlar NKVD tarafından tutuklandı. Bu yoğun yasaları ihlal dönemi, daha sonra “Yezhovshina” olarak isimlendirilecekti. Açıkça görünen, yasadışı uygulamaların önünün, ilkin, Stalin tarafından savunulan ilkelere ve onun demokratikleşme politikasına karşı çıkan birtakım parti kadrolarınca açılmış oluşudur. İşte bu durumdur ki, Yuri Zhukov’un “Stalin’in Sovyetler Birliği’nin politik sisteminde reforma gitme teşebbüsü, tam bir fiyaskoyla sonuçlandı” biçiminde bir sonuç çıkarmasına izin vermiştir.
Yuri Zhukov’un bu toptancı ifadesine karşı çıkılması mümkündür. Birincisi, parti kadrolarının etkili kesiminin yoğun muhalefetine rağmen, Stalin anayasası kabul edilmiş ve SSCB Yüksek Sovyeti için yapılan ilk seçimler yeni –doğrudan, eşit, gizli- bir biçimde yapılmıştır. İkincisi, Stalin, birçok komünistin de desteğiyle, bölge sekreterleri ve NKVD eliyle kötü bir biçimde zedelenen meşruiyeti aşamalı bir biçimde yeniden tesis etmeye başlamıştır. Ocak 1938’de, parti merkez komitesi plenumu, “Tüm Birlik Komünist Partisi’nden ihraç edilen kişilerin başvurularına yönelik biçimci ve bürokratik yaklaşım”ı kınamıştır. Merkez komitesi kararı, 1937’nin ikinci yarısında parti üyelerinin karşılaştığı birtakım keyfi ihraçları dikkate almıştır. Karar, Stalin’in Mart 1937’de parti merkez komitesi plenum toplantısında savunduğu ilkelere dönüldüğünü ilan etmiştir.
Karar, tamamen yerel parti kadrolarının yasal sınırları ihlal etmesinin suçlanması çerçevesindeyse de, Yezhov’un konumu zayıflamaya başlamıştı. Ağustos 1938’de, politbüro, NKVD’nin faaliyetlerini soruşturmaya girişti. 1938 Kasımında, Yezhov, yasal ilkelerin yoğun ihlaliyle suçlanarak tutuklandı. Eikhe ve yürütülen sürgün ve idam kampanyasında aktif olarak yer alan diğer sekreterler de tutuklandılar.
Aynı süreçte, Yezhovshina sırasında tutuklanan binlerce insan serbest bırakıldı. Bunların arasında, Büyük Yurtseverlik Savaşı’nda önemli bir rol oynayan K. K. Rokossovsky de dâhil, birtakım Sovyet generalleri de vardı.
Yezhovshina, yaşattığı ağır kayıplara rağmen, Sovyetler Birliği’ni ölümcül bir biçimde zayıflatamadı. Birincisi, 1937-1938’de tutuklanan ve idam edilenlerin arasında, gerçek casuslar ve sosyalizm düşmanları da vardı. Batı Avrupa ülkelerinden farklı olarak, Sovyetler Birliği, Hitler’in zaferler kazanmasına olanak veren “beşinci kol”dan kurtulmayı becermişti. Alman generalleri, savaşın ilk aylarında, SSCB içindeki ajan sayılarının azlığından dolayı, Kızıl Ordu ve Sovyet savunma sanayisi hakkındaki gerçek bilgilerinin zayıflığından yakınıyorlardı. 1942’de Almanlar tarafından esir alınan ve daha sonra onlarla işbirliği yapan General Vlasov hariç tutulursa, Hitler, Sovyet yüksek yönetim kademesinden destek bulma konusunda başarısız oldu.
İkincisi, tek dertleri ellerindeki gücü korumak olan kariyer peşindeki politikacıların birçoğu, 1937-1938 iç çekişmeleri sırasında makamlarını, hürriyetlerini ve hayatlarını kaybettiler. Onların yerleri sonuçta başkaları tarafından dolduruldu. Yuri Zhukov, 1937-1938 olaylarının sonuçlarından birisinin, Sovyet yönetiminin zirvesinde, daha iyi eğitimli ve modern iktisat konusunda daha deneyimli figürlerin belirmesi olduğunu teslim etmektedir. Tukhachevsky komplosuna karışan mareşal ve subayların yerine daha iyi askeri eğitim almış genç subaylar geçti. 1937-1938’de tutuklananların yerine gelen yeni parti kadroları kendilerini içtenlikle komünizm davasına adadılar; bu unsurlar, politik açıdan, daha evvelki kadroların birçoğundan daha iyi eğitimliydiler. Partinin, Sovyet ekonomisinin ve Kızıl Ordu’nun yeni önderliği, Büyük Yurtseverlik Savaşı’nda değerini kanıtladı.
Ve sonuncusu –fakat önem açısından değil- 30’lardaki gelişmeler, Sovyet halkını Stalin’in ve onun politikalarının etrafında birleştirdi. Belirtmek gerekir ki, 30’ların yoğun karşılıklı misillemeleri, asıl olarak, Sovyet halkının sadece küçük bir kesimini oluşturan sosyal tabakaya dokundu. Aynı süreçte, sosyalist demokrasinin ilkelerini ortaya koyan ve sosyalist kuruculuğun kazanımlarını somutlaştıran Stalin anayasasının benimsenmesi, Sovyet halkının büyük çoğunluğunun, yeni sosyalist düzenin açık avantajlarının farkına varmasına yol açtı. Sovyet halkının bu düzene içten bağlılığı, onun Büyük Yurtseverlik Savaşı’nda sergilediği kahramanca mücadeleyle kanıtlanmıştır.
Lakin yine de, Yuri Zhukov, 1937-1938’de Stalin’in, siyasal reformlarının temel unsurlarından bir kısmını yürürlüğe koyma konusunda başarısız kaldığını söylemekte haklıdır. Zhukov, özellikle, 1937’de çok sayıda parti kadrosunun sert muhalefetinden dolayı, Stalin’in seçimleri alternatif adaylar söz konusu olacak bir biçimde yapma planından vazgeçmesi olgusunu dile getirmektedir. Stalin’in bu konudaki düşüncesinden kalan tek miras, Sovyetler Birliği’nde, 1991’de varlığı sona erene kadar, yapılan her seçimde, kullanılan her oy pusulasının üst kısmında yer alan bir ibaredir: “Oy pusulasında, geri kalanların hepsini silerek, oy verdiğiniz TEK BİR adayın adını bırakın.” Söz konusu seçimlerde zaten sadece TEK BİR aday olduğu için bu ibarenin pratikte bir anlamı yoktu; ibare, oy verenlerin, ilkesel olarak, birden çok aday arasından da seçim yapabileceklerini hatırlatıyordu.
Öte yandan Zhukov, yine açık bir gerçek olan, Stalin’in, kendisinin 1937’de ortaya koyduğu, parti kadrolarını siyasi eğitimden geçirme planını gerçekleştirmeyi de başaramadığından söz etmeyi ihmal etmektedir. Belki de savaş öncesi dönemin, savaşın ve ardından soğuk savaşın getirdiği güçlükler, Stalin’in, görev başındaki tüm parti kadrolarının eğitimini organize etmesine izin vermemiştir. Bunun sonucunda, yeterli politik ve genel eğitimden yoksun kadrolar yine önemli makamları işgal etmeye devam etmiştir. Bunlar arasında, N. S. Khruschev ve L. P. Beria gibi kişiler de vardır. Sonra bunlar Yezhovshina sürecinde aktif rol oynamışlardır. Fakat bu unsurlar, siyasi iklimdeki değişimi görecek kadar da çabuk kavrayışlıydılar ve Yezhov ve destekçilerine karşı mücadeleye de aktif bir biçimde katıldılar. Stalin, bu kişilerin genel ve siyasi eğitim konusundaki geriliklerinin ve diğer yanlışlarının farkında olmakla birlikte, onların enerjilerine değer veriyordu. Hem Khruschev hem de Beria, önemli makamları işgal etmeyi sürdürdüler
Stalin, ısrarla, komünizm amacına bütün yüreğiyle bağlı, iyi eğitimli, pratik faaliyette deneyimli kişileri öne çıkarmaya çalışırken, öyle görünüyor ki, Sovyetler Birliği’nin mevcut siyasi önderliğinin kusurlarının farkındaydı. SBKP XIX. Kongresi’nde, Stalin, partinin üst kademelerinin kompozisyonunu değiştirmek üzere bir girişimde daha bulundu. SBKP Merkez Komitesi Prezidyumu’nun yeni oluşturulan yapısının, parti uzmanlık alanlarında öne çıkmış birtakım liderlerin, iktisadi üretim örgütçülerinin ve teorisyenlerin katılımıyla genişletilmesini teklif etti. 1953’ün ilk aylarında, Stalin, bir doküman hazırladı; burada kendisinin SSCB bakanlar konseyi başkanlığı görevinden çekilmesini ve bu görevin eski Beyaz Rusya Komünist Partisi birinci sekreteri ve savaş sırasında SSCB partizan hareketi genel karargâhı başkanlığı yapmış olan P. K. Ponomarenko tarafından üstlenilmesini öneriyordu.
Bilinir ki, L. P. Beria ve N. S. Khruschev, savaş yıllarından beri Ponomarenko’nun katı düşmanıydılar. Ponomarenko’nun göreve atanması, öteki değişikliklerin de hemen bunu takip edeceğinin işareti olabilirdi. Stalin’in ani rahatsızlığı ve ardından ölümü, daha sonra birçok şüpheye yol açtı. Stalin’in görev arkadaşları tarafından zehirlendiği iddia edildi. En azından, Stalin’in konutunda yerde yatar hâlde bulunmasının ardından, Beria, Malenkov ve Khruschev’in onu ziyaret ettiği ve onu muayene etmesi için bir doktor bile çağırmadıkları kesindir. Stalin’in ölümünden üç yıl sonra Khruschev anti-Stalinist kampanyasını başlatmıştır.
Yönetici pozisyonlara insan seçmenin Sovyetler’de uygulanan biçiminin kusurları, Khruschev’in parti merkez komitesi birinci sekreteri makamını işgal ettiği 11 yıl süresince tamamen açık bir görünüme bürünmüştür. Bunlar, ideolojik, iktisadi ve politik alanların yanı sıra, SSCB dış politikasında da öne çıkan birtakım büyük yanlışlarla ünlenen yıllar olmuştur. Khruschev’in 1964 Ekiminde parti merkez komitesi tarafından oybirliğiyle azledilmesine karşın, SSCB ve SBKP’nin politik yapısını tadil etme konusunda hiçbir şey yapılmamıştır. Sonraki gelişmeler, SBKP ve SSCB’nin politik yapısının, Gorbachev, Yakovlev, Yeltsin gibi komünizme ve kendi ülkesine ihanet eden birtakım unsurların iktidara gelmesine engel oluşturmadığını göstermiştir. Eğer Stalin ve destekçileri düşündükleri siyasal reformları tamamlayabilmiş olsalardı, SSCB, siyasal liderlerini seçme konusunda daha iyi bir sisteme sahip olacak ve çok büyük bir olasılıkla, Khruschev, Gorbachev ve benzerlerinin iktidara gelmesine meydan verilmeyecekti.Açık olan bir başka gerçek de şudur ki, Yuri Zhukov komünist ideolojiyi paylaşmamaktadır; o, gerçek bir yurtsever Rus olarak, Stalin’in siyasal reformlarının tamamlanmamış olmasından üzüntü duymaktadır. Yuri Zhukov, SSCB’de 30’larda yaşanan gelişmelerin gerçek yüzünü ortaya sermeye yönelik araştırmasının, dönemle ilgili birçok belgenin hâlâ gizli tutulmasından veya Khruschev’in emirleriyle yok edilmesinden dolayı bir tamlığa ulaşamadığını teslim etmekle birlikte, kitabı, yine de, Khruschev ve destekçilerinin 1937-1938 olayları hakkındaki uydurmalarının yalan olduğunu ispat etmektedir. Bütün açık hatalarına ve bazı konuları atlamasına rağmen, Zhukov’un kitabı, Sovyet tarihi çalışmalarında yeni ve önemli bir hat açmıştır.
(İngilizceden çeviren: Sermet Yalçın)
Yuri Yemelianov, hepsi Rusça olarak basılmış, Buhkharin Üzerine Notlar: Devrim, Tarih, Kişilik (Moskova, 1989), Stalin (iki cilt, Moskova, 2002), Khruschev (iki cilt, Moskova, 2005) kitaplarının yazarıdır.
okumagrubu.net
* Yazı dizimiz devam ederken arada bu vb. belgeler, yazılar yayınlamaya devam edeceğiz. Bu yöntemin sorunları inceleyecek okura katkı yapacağını düşünüyoruz. Bu yöntemi kullanırken ölçütümüz yayınladığımız yazılarla fikir birliği içinde olma ölçütü değildir ve olmayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder