Translate

6 Kasım 2019 Çarşamba

MARKSİZM-LENİNİZM VE DEVRİMCİ ROMANTİZM
Açıktır ki, deney ve derslerin hazinesini eleştirici olmayan övgüler değil, yalnızca sorunun özüne inen ve akıllıca yapılmış eleştiriler ortaya çıkartabilir.” (Rosa Lüksenburg)
II
TDK, romantizmi şöyle tanımlar; “XVIII. yüzyıl sonunda başlayan, duygu, coşku ve sembole aşırı yer veren sanat akımı,”
Kuşkusuz ki romantizmin salt sanat akımı olarak tanımlanması eksik, yetersiz, romantizmin toplumsal ve politik gerçeğini yansıtmaktan uzaktır ama yine de bir fikir vermektedir.
TDK ütopyayı ise şöyle tanımlar; ''Gerçekleştirilmesi imkânsız tasarı veya düşünce.''
Ütopik sosyalizmin, ütopik komünizmin, küçük burjuva romantizmin gerek teorisi gerekse de pratiği, imkansız tasarılara, duygular dünyasına dayanır; duygusal, ahlaksal öğretiler üzerinde yükselir. Nesnel gerçeği, tarihsel ve toplumsal gelişmenin nesnel hareket yasalarını anlayamaz. Yürek/iman gücüyle kendini ve tarzını oluşturur. Beynini yüreğinde taşır. Yüreği beynine hükmeder. Romantikler gerçek gelişmenin yerine ütopik tasarımları, duygusal projeciliği geçirirler.
Oysa Marksizm-Leninizm duygulara, imkansız düşlere dayanan bir teori (ve pratik) değildir. Aksine proletaryanın kurtuluş hareketinin teorisi olarak, tarihsel ve toplumsal gelişmenin nesnel yasalarına dayanan bilimsel bir öğretidir.
Romantik ütopik akımın aksine, ''Komünistlerin vardıkları teorik sonuçlar, hiç bir biçimde, şu ya da bu sözde evrensel reformcu tarafından icat edilmiş ya da keşfedilmiş düşüncelere ya da ilkelere dayandırılmamıştır. Bunlar ancak, gözlerimizin önünde cereyan eden tarihsel bir hareketten, varolan sınıf mücadelesinden doğan gerçek ilişkilerin genel bir ifadesidir.''
Romantik ütopik akım(lar)ın aksine, ''bir marksist, bir durumu değerlendirmek için, olabilecek olandan değil, gerçek olandan hareket eder.'' ''Bir marksist, sınıflar arası ilişkilerin tahlilinde gerçek zemini'' asla terk etmez ve özellikle vurgulanmalıdır ki, “Marks’ın öğretisindeki asıl şey, sosyalist toplumun kurucusu olarak proletaryanın tarihsel rolünün açığa çıkarılmasıdır.”
Romantik ütopyaların yöntem ve perspektifleri diyalektik materyalizme, tarihsel materyalizme, proletaryanın sınıf mücadelesi öğretilerine dayanmak bir yana, bu teori ve çizginin red ve inkarı üzerinde yükselir. Bu hem Marksizm öncesi ütopik ve romantik akımlar için hem de sonrası için de geçerlidir. Devrimci romantik ütopizmin yöntem ve bakış açısı, Marks'ın vurguladığı gibi, ''şeylerin en yüzeysel görünüşlerinden derlenen günlük önyargılardan oluşurlar. Ardından da, bu yanlış ve basmakalıp içeriğin, esrarlı bir ifade tarzıyla 'yüceltilmesi' ve ululaştırılması işi kalıyor.” Bu yöntem ve bakış açısı, sözde analiz gücü, ''yaşamın her alanında görülen romantizmin tipik bir örneğidir.''
Oysa Marksizmin yöntemi, Lenin'in vurgusuyla, “Marksın yöntemi, her şeyden önce, her dönemin kendi kesin ve somut koşulları altında o tarihsel sürecin nesnel içeriğini layıkıyla değerlendirmektir, buradaki amaç, öncelikle, söz konusu somut koşulları altında mümkün olan ilerlemenin kaynağında hangi sınıfın hareketi olduğunu anlamaktır.” (Lenin, F. Engels, s. 83, Agora Kitaplığı)
Görüldüğü gibi komünist partiler ne duygularla, coşkularla politika yapar ne de gerçekleştirilmesi imkansız düşler dünyasının peşinde koşar. Onların beyinleri yüreklerine de hükmeder, yüreklerini beyinlerinde taşır; duygular dünyasını da kafa gücüyle, eylemleriyle eğitir, biçimlendirir, güçlü bir silaha dönüştürürler. Modern ve post modern, postMarksist romantizmin ütopyalarına, romantik tutkularına değer vermezler. Komünist düş gücünü de romantizmle izah etmez, romantik devrimcilik maskesi giymiş oportünizmle yol almazlar.
Komünist devrimcilikte fantazilere yer yoktur. Sınıflar mücadelesinin, devrim ve komünizmin sınır tanımayan coşkunluğu, yaratıcılığı, yıkan ve yapan düş gücünün, komünist devrimci aklın, zihnin, pratiğin romantik fantazilerle, romantik ütopik çizgiyle bir ilişkisi yoktur; bu bağlamda bütün kavga komünizm amacına kilitlenmiştir ve oraya doğru akar. Komünist devrimci düş gücüne, yaratıcılığına da yön veren şey, teoride ve pratikte toplumsal gelişmenin, sınıf mücadelesinin nesnel gelişme yasalarıdır; bu yasaların kavranmasına dayanan irade gücüdür. Bu bilimsel komünist çizginin yerine ütopyacılık, romantizm geçirilemez, komünistler mevzilerini terkederek bu mevzilerde konumlanamaz. Komünist partiler romantizmle Marksizm-Leninizm'in barışmasından, evlenmesinden ya da yeni bir sentezinden bahsedemezler ve bu ilkesel olarak red ve mahkum edilmesi gereken postMarksist ezilenci oportünizmdir.
Bilimsel Sosyalizm'in teorisi ve pratiğine dayanan komünist düş gücünü, adanmış devrimciliği, feda ruhunu içselleştiremeyenlerin, bu zihniyeti ve pratiği yetersiz görenlerin, romantizmi, Marksizm-Leninizm'in, komünist partilerin, teorik ve pratik çalışmanın bütünselliğini kucaklayan çalışma tarzının niteliği, bir sac ayağı ilan etmesi, romantizme özenmesi, romantik devrimcilik vurgusu, romantik devrimciliği komünist devrimcilikten ve onun değerlerinden daha çekici bulması küçük burjuva sınıfın ideolojik etkisini, tahribatını gösterir ya da yansıtır. Devrimci romantik duyguları idealize eden, komünist devrimci ideallere mistik, romantik, ütopik anlamlar yükleyen bir zihniyet kabul edilemez.
Engels'in vurguladığı gibi, ''Politikada romantizme yer yoktur.'' Proletarya devrimciliğinin teorisinde, politikasında, çalışma tarzında, kadro tipinde romantizme yer yoktur. İnsanlar romantik devrimciliği benimseyebilir ve savunabilirler, hatta devrimci romantikler partisini de kurabilirler; bunda anormal bir şey yoktur ama iş, bir komünist partisinin devrimci romantik bir parti, onun çalışma tarzı romantik bir devrimci çalışma tarzı, kadrolarının romantik devrimciler olarak tanımlanmasına ve propagandasına gelince, işte burada bu zihniyet ve pratiğin ideolojik-sınıfsal karakterinin bilince çıkarılması temelinde ideolojik olarak mahkum edilmesi gerekir.
Devam edelim;
Lenin'in şu sözlerinde, yöntem ve bakış açısında, analizinde romantizmin zerresi var mı;
"Sadece belli bir toplumun istisnasız bütün sınıfları arasındaki ilişkilerin tümünün nesnel bir değerlendirmesi ve dolayısıyla da o toplumun eriştiği nesnel gelişme düzeyinin ve o toplumun diğer toplumlarla olan ilişkilerinin değerlendirilmesi, öncü sınıfın doğru taktikleri için bir temel olabilir"
Evet, komünistler kavramlarla gönüllerince oynamazlar, oynayamazlar. Kavramların nesnel bir içeriği vardır ve komünistler, kavramların nesnel gerçeğin dile gelmiş bilimsel anlamına bağlı kalmakla yükümlüdürler. (Bu dile geliş tersyüz edilmiş de olsa nesnel gerçeklerle bağlıdır, tıpkı dinler gibi, tıpkı romantizmin komünist öğretinin, çalışma tarzının bir öğesi olarak lanse edilmesi gibi). Burada da Marksizm-Leninizm, temel olarak, kavramların nesnel içeriğinin hangi sınıfları temsil ettiğiyle ilgilidir...
Doğa, tarih, toplumlar, sınıf çatışmaları romantizme, ütopyalara göre hareket etmez. Toplumların tarihi mutlak aklın, ''ide''lerin, ''üst insan''ın, iradenin, kahramanların, romantik düşçülüğün tarihi değildir ve asla da olmamıştır.
Komünist partiler gerek kavramları, kavramlaştırmaları, gerekse de politikalarını duygulara değil, nesnel gerçeğe, nesnel gerçeğin bilimsel analiz ve sentezine dayandırarak tanımlar ve politika yaparlar.
Komünist adalet, eşitlik, feda ruhu, coşku, ahlak, moral değerler, semboller imkansız düş ve duygulara, duygusal analizlere değil, proletaryanın sınıfsal çıkarlarına, proleter dünya devriminin, komünizm amacının gereklerine dayanır. Komünist devrimciliğin olmazsa olmaz koşulu budur.
Konu bağlamında Lenin'i dinleyelim;
''ÜTOPYA, 'değil' anlamına gelen ou ve 'bir yer' anlamına gelen topos sözcüklerinin birleşmesinden oluşan Yunanca bir sözcüktür. Varolmayan bir yer, bir hayal, icat ya da peri masalı anlamına gelir.
''Siyasette ütopya, ne bugün, ne de yarın gerçekleşemeyecek olan bir istek, toplumsal güçlere dayanmayan ve siyasal, sınıfsal güçlerin büyümesi ve gelişmesiyle desteklenmeyen bir istektir.''
Lenin'le devam edelim;
''Marks'ta ütopyacılığın zerresi yoktur; o tepeden tırnağa 'yeni' bir toplum tasarlamaz, tepeden tırnağa 'yeni' bir toplum türetmez. ''
Rusya örneğinde ise özetle şöyle der;
''Çağdaş Rusya'da, iki çeşit siyasal ütopya en uzun ömürlü olmuştur ve bunlar çekiciliklerinden dolayı yığınlar üzerinde belirli bir etkinliğe sahiptir. Bunlar, liberal ütopya ve narodnik ütopyadır."
''Liberal ütopya, Rusya'da, siyasal özgürlük anlamında ve Rusya'nın emekçi halk yığınının durumunda, barış ve uyum içinde, kimsenin duygularını incitmeksizin, Purişkeviç'leri ortadan kaldırmaksızın, sonuna kadar yürütülen bir sınıf mücadelesi olmaksızın elle tutulur iyileştirmeler yapılabileceğini ileri sürer. Bu, özgür bir Rusya ile Purişkeviç'ler arasında barış ütopyasıdır.
''Narodnik ütopyası, toprağın yeni ve âdil bir paylaşımının, sermayenin iktidarını ve egemenliğini ve ücretli köleliliği ortadan kaldırabileceğini, ya da toprağın 'âdil', 'eşit' bir paylaşımının sermayenin egemenliği altında, paranın egemenliği altında, meta üretimi koşulları altında korunabileceğini hayal eden narodnik entelektüellerin ve Trudovik köylülerin rüyasıdır.
''Ve bu ikinci sorunda narodnik ütopyası özel bir tarihsel rol oynar. Bir yandan toprağın yeni bir paylaşımının vereceği (ve vermek zorunda olduğu) iktisadî sonuçlar bakımından bir ütopya iken, öte yandan da köylü yığınlarının, yani burjuva-feodal çağdaş Rusya'da nüfusun çoğunluğunu oluşturan yığınların büyük, yığınsal demokratik hareketinin bir parçası ve simgesidir.
''Liberal ütopya, yığınların demokratik bilincini yozlaştırır. Yığınların sosyalist bilincini yozlaştıran narodnik ütopya, onların demokratik hareketinin bir parçası, bir simgesi ve hatta kısmen bir ifadesidir.
''Ütopya ya da hayalcilik, bu zaafın, bu bağımsızlığın ürünüdür. Hayalcilik zayıfların payına düşen şeydir.''
Ve Lenin tam bir kesinlikle vurgular; ''AÇIKTIR Kİ, bütün ütopyalara ve ütopyaların herbirine düşman olan marksistler'', Marksizm-Leninizm politik bakımdan ilerici ve devrimci olanı da (ilericilik ve gericilik bağıntısındaki ayrımları asla ihmal etmemek koşuluyla) içinde olmak üzere romantizmle, ütopizmle bağdaşmaz.
DEVAM EDECEK


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder