MARKSİZM-LENİNİZM VE DEVRİMCİ ROMANTİZM
“Açıktır
ki, deney ve derslerin hazinesini eleştirici olmayan övgüler
değil, yalnızca sorunun özüne inen ve akıllıca yapılmış
eleştiriler ortaya çıkartabilir.” (Rosa Lüksenburg)
II
TDK, romantizmi şöyle tanımlar;
“XVIII. yüzyıl sonunda başlayan, duygu, coşku ve sembole aşırı
yer veren sanat akımı,”
Kuşkusuz
ki romantizmin salt sanat akımı olarak tanımlanması eksik,
yetersiz, romantizmin toplumsal ve politik gerçeğini yansıtmaktan
uzaktır ama yine de bir fikir vermektedir.
TDK
ütopyayı ise şöyle tanımlar;
''Gerçekleştirilmesi
imkânsız tasarı veya düşünce.''
Ütopik sosyalizmin, ütopik
komünizmin, küçük burjuva romantizmin gerek teorisi gerekse de
pratiği, imkansız tasarılara, duygular dünyasına dayanır;
duygusal, ahlaksal öğretiler üzerinde yükselir. Nesnel gerçeği,
tarihsel ve toplumsal gelişmenin nesnel hareket yasalarını
anlayamaz. Yürek/iman gücüyle kendini ve tarzını oluşturur.
Beynini yüreğinde taşır. Yüreği beynine hükmeder. Romantikler
gerçek gelişmenin yerine ütopik tasarımları, duygusal
projeciliği geçirirler.
Oysa Marksizm-Leninizm duygulara,
imkansız düşlere dayanan bir teori (ve pratik) değildir. Aksine
proletaryanın kurtuluş hareketinin teorisi olarak, tarihsel ve
toplumsal gelişmenin nesnel yasalarına dayanan bilimsel bir
öğretidir.
Romantik ütopik akımın aksine,
''Komünistlerin vardıkları teorik sonuçlar, hiç bir biçimde, şu
ya da bu sözde evrensel reformcu tarafından icat edilmiş ya da
keşfedilmiş düşüncelere ya da ilkelere dayandırılmamıştır.
Bunlar ancak, gözlerimizin önünde cereyan eden tarihsel bir
hareketten, varolan sınıf mücadelesinden doğan gerçek
ilişkilerin genel bir ifadesidir.''
Romantik
ütopik akım(lar)ın aksine, ''bir marksist, bir durumu
değerlendirmek için, olabilecek olandan değil, gerçek olandan
hareket eder.'' ''Bir marksist, sınıflar arası ilişkilerin
tahlilinde gerçek zemini'' asla terk etmez ve özellikle
vurgulanmalıdır ki, “Marks’ın
öğretisindeki asıl şey, sosyalist toplumun kurucusu olarak
proletaryanın tarihsel rolünün açığa çıkarılmasıdır.”
Romantik ütopyaların yöntem ve
perspektifleri diyalektik materyalizme, tarihsel materyalizme,
proletaryanın sınıf mücadelesi öğretilerine dayanmak bir yana,
bu teori ve çizginin red ve inkarı üzerinde yükselir. Bu hem
Marksizm öncesi ütopik ve romantik akımlar için hem de sonrası
için de geçerlidir. Devrimci romantik ütopizmin yöntem ve bakış
açısı, Marks'ın vurguladığı gibi, ''şeylerin en yüzeysel
görünüşlerinden derlenen günlük önyargılardan oluşurlar.
Ardından da, bu yanlış ve basmakalıp içeriğin, esrarlı bir
ifade tarzıyla 'yüceltilmesi' ve ululaştırılması işi kalıyor.”
Bu yöntem ve bakış açısı, sözde analiz gücü, ''yaşamın
her alanında görülen romantizmin tipik bir örneğidir.''
Oysa
Marksizmin yöntemi, Lenin'in vurgusuyla, “Marksın
yöntemi, her şeyden önce, her dönemin kendi kesin ve somut
koşulları altında o tarihsel sürecin nesnel
içeriğini layıkıyla değerlendirmektir, buradaki amaç,
öncelikle, söz konusu somut koşulları altında mümkün olan
ilerlemenin kaynağında hangi
sınıfın hareketi olduğunu anlamaktır.” (Lenin, F. Engels, s.
83, Agora Kitaplığı)
Görüldüğü gibi komünist
partiler ne duygularla, coşkularla politika yapar ne de
gerçekleştirilmesi imkansız düşler dünyasının peşinde koşar.
Onların beyinleri yüreklerine de hükmeder, yüreklerini
beyinlerinde taşır; duygular dünyasını da kafa gücüyle,
eylemleriyle eğitir, biçimlendirir, güçlü bir silaha
dönüştürürler. Modern ve post modern, postMarksist romantizmin
ütopyalarına, romantik tutkularına değer vermezler. Komünist düş
gücünü de romantizmle izah etmez, romantik devrimcilik maskesi
giymiş oportünizmle yol almazlar.
Komünist devrimcilikte
fantazilere yer yoktur. Sınıflar mücadelesinin, devrim ve
komünizmin sınır tanımayan coşkunluğu, yaratıcılığı, yıkan
ve yapan düş gücünün, komünist devrimci aklın, zihnin,
pratiğin romantik fantazilerle, romantik ütopik çizgiyle bir
ilişkisi yoktur; bu bağlamda bütün kavga komünizm amacına
kilitlenmiştir ve oraya doğru akar. Komünist devrimci düş
gücüne, yaratıcılığına da yön veren şey, teoride ve pratikte
toplumsal gelişmenin, sınıf mücadelesinin nesnel gelişme
yasalarıdır; bu yasaların kavranmasına dayanan irade gücüdür.
Bu bilimsel komünist çizginin yerine ütopyacılık, romantizm
geçirilemez, komünistler mevzilerini terkederek bu mevzilerde
konumlanamaz. Komünist partiler romantizmle Marksizm-Leninizm'in
barışmasından, evlenmesinden ya da yeni bir sentezinden
bahsedemezler ve bu ilkesel olarak red ve mahkum edilmesi gereken
postMarksist ezilenci oportünizmdir.
Bilimsel Sosyalizm'in teorisi ve
pratiğine dayanan komünist düş gücünü, adanmış devrimciliği,
feda ruhunu içselleştiremeyenlerin, bu zihniyeti ve pratiği
yetersiz görenlerin, romantizmi, Marksizm-Leninizm'in, komünist
partilerin, teorik ve pratik çalışmanın bütünselliğini
kucaklayan çalışma tarzının niteliği, bir sac ayağı ilan
etmesi, romantizme özenmesi, romantik devrimcilik vurgusu, romantik
devrimciliği komünist devrimcilikten ve onun değerlerinden daha
çekici bulması küçük burjuva sınıfın ideolojik etkisini,
tahribatını gösterir ya da yansıtır. Devrimci romantik duyguları
idealize eden, komünist devrimci ideallere mistik, romantik, ütopik
anlamlar yükleyen bir zihniyet kabul edilemez.
Engels'in
vurguladığı gibi,
''Politikada romantizme yer yoktur.'' Proletarya devrimciliğinin
teorisinde, politikasında, çalışma tarzında, kadro tipinde
romantizme yer yoktur. İnsanlar romantik devrimciliği
benimseyebilir ve savunabilirler, hatta devrimci romantikler
partisini de kurabilirler; bunda anormal bir şey yoktur ama iş, bir
komünist partisinin devrimci romantik bir parti, onun çalışma
tarzı romantik bir devrimci çalışma tarzı, kadrolarının
romantik devrimciler olarak tanımlanmasına ve propagandasına
gelince, işte burada bu zihniyet ve pratiğin ideolojik-sınıfsal
karakterinin bilince çıkarılması temelinde ideolojik olarak
mahkum edilmesi gerekir.
Devam
edelim;
Lenin'in şu sözlerinde, yöntem
ve bakış açısında, analizinde romantizmin zerresi var mı;
"Sadece belli bir toplumun
istisnasız bütün sınıfları arasındaki ilişkilerin tümünün
nesnel bir değerlendirmesi ve dolayısıyla da o toplumun eriştiği
nesnel gelişme düzeyinin ve o toplumun diğer toplumlarla olan
ilişkilerinin değerlendirilmesi, öncü sınıfın doğru
taktikleri için bir temel olabilir"
Evet, komünistler kavramlarla
gönüllerince oynamazlar, oynayamazlar. Kavramların nesnel bir
içeriği vardır ve komünistler, kavramların nesnel gerçeğin
dile gelmiş bilimsel anlamına bağlı kalmakla yükümlüdürler.
(Bu dile geliş tersyüz edilmiş de olsa nesnel gerçeklerle
bağlıdır, tıpkı dinler gibi, tıpkı romantizmin komünist
öğretinin, çalışma tarzının bir öğesi olarak lanse edilmesi
gibi). Burada da Marksizm-Leninizm, temel olarak, kavramların nesnel
içeriğinin hangi sınıfları temsil ettiğiyle ilgilidir...
Doğa,
tarih, toplumlar, sınıf çatışmaları romantizme, ütopyalara
göre hareket etmez. Toplumların tarihi mutlak aklın, ''ide''lerin,
''üst insan''ın, iradenin, kahramanların, romantik düşçülüğün
tarihi değildir ve asla da olmamıştır.
Komünist partiler gerek
kavramları, kavramlaştırmaları, gerekse de politikalarını
duygulara değil, nesnel gerçeğe, nesnel gerçeğin bilimsel analiz
ve sentezine dayandırarak tanımlar ve politika yaparlar.
Komünist adalet, eşitlik, feda
ruhu, coşku, ahlak, moral değerler, semboller imkansız düş ve
duygulara, duygusal analizlere değil, proletaryanın sınıfsal
çıkarlarına, proleter dünya devriminin, komünizm amacının
gereklerine dayanır. Komünist devrimciliğin olmazsa olmaz koşulu
budur.
Konu bağlamında Lenin'i
dinleyelim;
''ÜTOPYA,
'değil' anlamına gelen ou
ve
'bir yer' anlamına gelen topos
sözcüklerinin
birleşmesinden oluşan Yunanca bir sözcüktür. Varolmayan bir yer,
bir hayal, icat ya da peri masalı anlamına gelir.
''Siyasette ütopya, ne bugün, ne de yarın
gerçekleşemeyecek olan bir istek, toplumsal güçlere dayanmayan ve
siyasal, sınıfsal güçlerin büyümesi ve gelişmesiyle
desteklenmeyen bir istektir.''
Lenin'le devam edelim;
''Marks'ta ütopyacılığın
zerresi yoktur; o tepeden tırnağa 'yeni' bir toplum tasarlamaz,
tepeden tırnağa 'yeni' bir toplum türetmez. ''
Rusya örneğinde ise özetle şöyle der;
''Çağdaş Rusya'da, iki çeşit
siyasal ütopya en uzun ömürlü olmuştur ve bunlar
çekiciliklerinden dolayı yığınlar üzerinde belirli bir
etkinliğe sahiptir. Bunlar, liberal ütopya ve narodnik ütopyadır."
''Liberal
ütopya, Rusya'da,
siyasal özgürlük anlamında ve Rusya'nın emekçi halk yığınının
durumunda, barış ve uyum içinde, kimsenin duygularını
incitmeksizin, Purişkeviç'leri ortadan kaldırmaksızın, sonuna
kadar yürütülen bir sınıf mücadelesi olmaksızın elle tutulur
iyileştirmeler yapılabileceğini ileri sürer. Bu, özgür bir
Rusya ile Purişkeviç'ler arasında barış
ütopyasıdır.
''Narodnik
ütopyası,
toprağın yeni ve âdil bir paylaşımının, sermayenin iktidarını
ve egemenliğini ve ücretli köleliliği ortadan kaldırabileceğini,
ya
da toprağın 'âdil', 'eşit' bir paylaşımının sermayenin
egemenliği altında, paranın egemenliği altında, meta üretimi
koşulları altında
korunabileceğini
hayal
eden narodnik entelektüellerin ve Trudovik köylülerin rüyasıdır.
''Ve
bu ikinci sorunda narodnik ütopyası özel bir tarihsel rol oynar.
Bir yandan toprağın yeni bir paylaşımının vereceği (ve vermek
zorunda olduğu) iktisadî sonuçlar bakımından bir ütopya iken,
öte yandan da köylü yığınlarının, yani burjuva-feodal çağdaş
Rusya'da nüfusun çoğunluğunu
oluşturan
yığınların büyük, yığınsal demokratik
hareketinin
bir parçası ve simgesidir.
''Liberal
ütopya, yığınların demokratik bilincini yozlaştırır.
Yığınların sosyalist
bilincini
yozlaştıran narodnik ütopya, onların demokratik hareketinin bir
parçası, bir simgesi ve hatta kısmen bir ifadesidir.
''Ütopya
ya da hayalcilik, bu zaafın,
bu
bağımsızlığın ürünüdür. Hayalcilik zayıfların
payına
düşen şeydir.''
Ve
Lenin tam bir kesinlikle vurgular; ''AÇIKTIR
Kİ, bütün
ütopyalara
ve ütopyaların herbirine
düşman
olan marksistler'', Marksizm-Leninizm politik bakımdan ilerici ve
devrimci olanı da (ilericilik ve gericilik bağıntısındaki
ayrımları asla ihmal etmemek koşuluyla) içinde olmak üzere
romantizmle, ütopizmle bağdaşmaz.
DEVAM
EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder