Translate

14 Kasım 2022 Pazartesi

İSTİKLAL CADDESİ’NDEKİ KATLİAM SARAYIN VE MİT’İN KATLİAMIDIR

 

İSTİKLAL CADDESİ’NDEKİ KATLİAM SARAYIN VE MİT’İN KATLİAMIDIR

13.11.2022 tarihinde İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde sivilleri hedef alan bombalı katliam sömürgeci faşist diktatörlüğün gerçekleştirdiği bir katliamdır.

Katliam Saray rejimi tarafından organize edilmiş; Erdoğan-MİT-Akar-Soylu tarafından bir taşla birkaç kuş vurma hesabıyla gerçekleştirilmiştir.

Katliamda 6 sivil hayatını kaybederken, 81 kişi yaralanmıştır. Katliamın “toplumun vicdanını” derinden sarsacak tarzda planlanıp gerçekleştirilmesi Erdoğan rejiminin “Ya ben, ya kaos!” strateji ve taktiğinin bir gereğidir. Katliam dört dörtlük Erdoğan ve rejiminin ihtiyaçlarına uygun şekilde planlanıp gerçekleştirilmiştir.

İçişleri bakanlığı ve resmi yetkililer tarafından, sözde “kamuoyunu bilgilendirmek” için yapılan açıklamalarla PKK-PYD-YPG bombalı saldırının faili olarak sunuldu. Uyuşturucu ticaretinin, devlet ve Saray mafyasının organizatörü Soylu, “talimat”ın Kobani”den verildiğini iddia etti. “Yandaş medya” mesajı aldı ve iğreti bir tarzda Kürt ulusal hareketine saldırmaya başladı.

Doğu Perinçek, ırkı faşizmin, Kürt soykırımcılığının bu önde gelen azgın ve rezil temsilcisi, henüz saldırı yeni gerçekleşmişti ki, hızla bu kanlı eylemi Kürt hareketine yükledi ve “derhal HDP kapatılmalıdır” çağrısını yaptı.

Başında Ümit Özdağ’ın bulunduğu ırkçı faşist “Zafer Partisi” babası poliste gözaltında kaybedilmiş olan Kürt yurtsever Avukat Jiyan Tosun’u anında hedef gösterdi.

Eren Keskin ve İHD telefonlardan ısrarla tehdit edildi.

Bu veriler de göstermektedir ki, önceden hazırlanmış bir saldırı planı yürürlüktedir.

Katliamın ardından, “fail” jet hızıyla “ele geçirildi.” “Fail”in Suriyeli (Ahlam Albashır) olması, Türk işgali altında ve MİT’in yönettiği paralı askerlerin üssü olan Afrin üzerinden Türkiye’ye giriş yapması ayrıca dikkat çekicidir. “Fail” olsa olsa faşizm ve sermayenin, Erdoğan rejiminin basitçe kullandığı birileridir. Gerçek fail, Türk burjuva devletidir, Erdoğan’dır. Katliamı gerçekleştiren faşist diktatörlük ve İçişleri Bakanı Soylu’nun, Türk devletinin “büyük bir devlet” olduğunu ve “terörle başarılı” mücadele ettiklerini açıklaması bilindik faşist demagojiden ibarettir.

Hedef gösterilen ve fail olarak gösterilen, HPG, HPG Karargah Komutanlığı aracılığıyla şu açıklamayı yaptı:

Öncelikle 13 Kasım günü İstanbul’da yaşanan olayda hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara şifa diliyoruz. Bu olayla ilişkimizin olmadığı, doğrudan sivilleri hedeflemeyeceğimizi ve sivilleri hedefleyen eylemleri kabul etmediğimizi halkımız ve demokratik kamuoyu yakından bilmektedir." (14 Kasım 2022)

Keza hedef tahtasına oturtulan YPG adına, doğrusu DSG (Demokratik Suriye Güçleri) adına DSG Genel Komutanı Mazlum Kobani tarafından sosyal medya hesabından yapılan açıklama ile Erdoğan rejimine yanıt verildi. Açıklamada, “ Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Genel Komutanı Mazlum Kobani, “Güçlerimizin İstanbul’daki bombalamayla hiçbir ilgisi olmadığını teyit ediyor ve güçlerimizi bununla suçlayan iddiaları reddediyoruz” dedi.

Kobani, “Hayatını kaybedenlerin ailelerine ve Türk halkına en içten taziyelerimizi sunar, yaralılara acil şifalar dileriz” ifadesini kullandı.

Açık ki katliam Kürtlerin üzerine yıkılarak “Türk Kürt” savaşı kışkırtılıyor...

Katliam toplumu terörize etmek amacıyla gerçekleştirildi.

İstiklal katliamı ile Türkiye’nin gündemi değiştirildi.

Katliam öncesi, Türkiye ve Kürdistan’da işçi ve emekçilerin ekonomik talepler başta olmak üzere ekonomik, sosyal, siyasal hakları için mücadelesi gelişmekteydi.

TC ordusunun gerçekleştirdiği kimyasal katliamlara karşı kitleselleşme istidadı gösteren iç ve uluslararası mücadelesi büyümekteydi.

Türk ordusunun kendi askerlerini benzinle yakması vahşeti kamuoyunun gündemine girmeye başlamıştı.

Türk burjuva devletinin ve başı Erdoğan rejiminin dünya uyuşturucu ticaretinin ana üslerinden biri olduğu gerçeği artan oranda açığa çıkmaya başlamıştı.

Bombalı sivil katliamla bu gelişmelerin önü kesildi ya da etkisizleştirildi.

Ya kaos ya ben!” politikası bir kez daha gündemde. İktidarını kaybetmemek için Erdoğan rejiminin yapmayacağı şey yoktur.

Bu katliamla halkların dikkati iç politikadan dış politikaya yönlendirildi.

Bu oyun genel olarak dünya burjuvazisinin, özel olarak Türk egemen sınıflarının ve sözcülerinin uyguladığı klasik oyundur. Erdoğan rejimi “Dış düşmanlar” propagandası üzerinden kitlelerin dikkatini dışarıya çekmek; “iç düşman”ı ezmek, politik ve askeri hedeflerine varmak için bu taktiği hep kullanageldi.

Hedef, seçimlere doğru gidilirken, yıpranan, gözden düşen, güç kaybetme süreci yaşayan Saray rejimini ayakta tutmaktır.

Hedef Batı’da anti-faşist mücadeleyi ezmek, Kürt ve Türk halkının mücadelesinin birleşmesini engellemek, Kürdistan’da Kürt ulusal özgürlük hareketini ezmektir.

Hedef, Türk sermaye devletinin dış politikada yayılmacı, saldırgan, işgalci, ilhakçı, soykırımcı politikasına meşruiyet kazandırmaktır.

Hedef, Türkiye’nin üçüncü büyük partisi, seçim sürecinde de kilit parti durumunda olan HDP’yi etkisizleştirmektir.

Hedef, başta CHP olmak üzere burjuva muhalefetin (“Millet İttifakı”) oyun alanını daraltmak, güç kazanmasını engellemek, burjuva muhalefeti içeriden bölmek ve teşhir etmektir. Yeni Akit isimli dinci faşist “gazete”nin “Kılıçdaroğlu Ekim ayında ‘Kasım’ı bekleyin’ demişti! ‘Patlamayı mı kastetti?’ sorusu gündemde.” ajitasyonuna başvurması tesadüfi değildir.

6’lı masa”, bu yazı yazılırken sürmekte olan toplantıları sırasında bir açıklama yayınlayarak, “Terörü, terör örgütlerini ve terörden medet umanları lanetliyoruz.” “Terör örgütlerinin amaçlarına ulaşmalarına hiçbir koşulda müsaade etmeyeceğiz.” açıklamasını yaptı.

6’lı masa” “Teröre karşı mücadele”de daima Saray rejiminin, Erdoğan’ın yanında oldu. Erdoğan rejimine meşruluk sağladı, güç taşıdı. “6’lı masa” söz konusu açıklamasıyla gerçek fail orta yerde dururken, hedef saptırarak, Saray rejiminin terör politikasına, terörist saldırganlığına destek vermeye, geniş kitleleri manipüle etmeye devam etmektedir.

Hedef, ırkçı “Suriyeli hassasiyeti”ni kullanarak Suriyeli mültecilere karşı yeni katliamlar hazırlamak, “Ya ben, ya kaos” politikası için Suriyeli göçmenleri de kullanmaktır.

Sivil katliamı hedefleyen ve gerçekleştiren gerçek ve tek fail, Erdoğan ve rejimidir. Fail, ele geçirilememiştir ama suçüstü yakalanmıştır; ihaleyi “Suriyeli terörist”e, Kobani’ye fatura ederek kapatamayacaklar. Buna fırsat tanınmamalı... Suruç, Ankara Gar Katliamı gibi katliamlar henüz unutulmuş değil. Bu katliamların da gerçek faili devlet ve Erdoğan’dı. Bu katliamlarda Erdoğan’ın suç ortağı İŞID ise bir alet olarak kullanıldı.

Sömürgeci faşist diktatörlük yalnızca içeride değil, dışarıda da Kürt ulusal devrimini ezmede istediği başarıyı elde edemedi. Saray, son “Pençe-Kilit Operasyonu” sürecinde de ağır kayıplar verdi ve vermeye de devam etmektedir. Suriye Kürdistanı’na kapsamlı bir askeri müdahale ve işgal harekatı için Amerika’dan da istediği desteği alamadı. Soylu’nun “ABD Büyük Elçiliği’nin taziye mesajını kabul etmiyoruz” açıklaması aynı zamanla bu gerçeklerle bağlıdır.

Dün İran tarafından Süleymaniye ve Hewlere dönük gerçekleştirilen füze saldırısı sömürgeci bölge devletlerinin Kürt düşmanlığını sergileyen yeni bir gelişme oldu.

Önümüzdeki süreçte proletarya ve halklar daha büyük tehditlerle, saldırılarla karşı karşıya kalacaktır. Önemli olan bu saldırıların halkların birleşik cephesi ve karşı saldırılarla püskürtülmesidir...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder