LENİNİST KESİNTİSİZ DEVRİM Mİ, TROÇKİST “SÜREKLİ DEVRİM”
Mİ!*
(I)
Yukarıda, Leninist kesintisiz devrimle Troçkist “sürekli
devrim” teorisi arasındaki farklılıkları da ortaya
koymuştuk. Biz bu alt başlık altında, iki devrim, iki diktatörlük ve kesintisiz geçiş sorununda,
doğrudan Troçki'ye ve Troçkistlere dayalı kanıtlarla, demokratik devrimden
sosyalist diktatörlük, onun bir biçimi, özü sosyalist olan diktatörlük doğacağı
tezinin gerçek teorik ve ideolojik kaynağını ortaya koyacağız.
Bu çabamız, tartışılan sorunda söz konusu tezin gerçek
kaynağını göstermeye, iddiamızı kanıtlamaya dönüktür. Bu çabamız, Marksist-Leninist kavrayışa yönelen anti-Marksist ve
bize ait olmayan ama yarı-Troçkist kavrayışın kaçınılmaz olarak ürettiği sözde eleştirilerin gerçek tarihsel savunucularının
kimler olduğunu da göstermeye yöneliktir. İdeolojik hesaplaşma
bakımından bu gereklidir de. Bu amaçla, yorum yapmaktan ziyade, söz konusu
düşüncenin gerçek sahiplerinden alıntılar
aktarma yolunu tutacağız. Aktarmalarımız kaçınılmaz olarak geniş olacaktır.
Gerçeğin görülmesi için bu yöntemi kullanmamız artık kaçınılmazdır. Troçkist
ve yarı-Troçkist akıma karşı genelde tutum alan, ama kesintisiz devrim sorununun
can alıcı sorununda, iktidar sorununda,
Troçkizm’le aralarına ısrarla sınır çizgisi çekmek istemeyen devrimci
çevrelerin bu tutumu da bizi buna
zorlamaktadır.
O
halde biz de sorumluluğumuzun gereklerini yerine getirmek, daha etraflı ve
somut olarak gerçekleri ortaya koymak zorundayız.
Ne ilginçtir ki, bizleri, "İki Taktik"
taklitçiliği ile teorinin daha sonra zenginleştiğini ve Lenin'in kendini
deneylerle aştığını görmemekle eleştirenlerin bu
eleştirisinin kaynağı da (bilincinde olsunlar ya da olmasınlar) Troçki’dir ve
Troçkizm'dir.**
Troçki
ve Troçkistler, Lenin’in "Nisan Tezleri" ve "Uzaktan
Mektuplar”la kendini yenilediğini, “enternasyonalist görüş açısı kazandığı”nı,
“sürekli devrim teorisi”ni benimsediğini ve
(1905 devriminin yanı sıra) Ekim'in “sürekli devrim”i doğruladığını, Stalin ve
ardıllarının ise Lenin'in artık aştığı, terk ettiği "İki Taktik" ve
Şubat Devrimi öncesindeki çizgisinde
kaldıklarını ileri sürmektedirler. Ki Troçki, kendi meşrebine uygun olarak,
“Lenin’in ölümünden sonra bana karşı dikkatle hazırlanmış bir kampanya açıldığı
zamandır ki, 1905 kitabım da ateş altına alınmıştır” (Hayatım, s. 200) sahte
iddiasında bulunur. Zaten ona göre, yaptığı yanlışlar “yalnızca teşkilat ve
taktik konularında” olmuş, “temel sorunlarda ve stratejide bir tek yanlışa
düşmemiş”tir. Eee, büyük kuramcıdır bay Troçki! “Politik bir durumun bütünü ile
ve devrim açısından değerlendirilmesinde, kendimi suçlamamı gerektirecek kadar
önemli bir yanlış yapmadım, bu bakımdan da içim rahattır.” (age., s. 203) Eh, o
kadar da olacak tabii ki; öyle ya o kadar gözünüzde büyüttüğünüz Lenin ise
temel sorunlarda ve strateji konularında yanılmıştır, üstelik Lenin Ekim’le
birlikte hidayete vararak Troçkistleşmiştir, ne olacak yani! Kaldı ki Lenin
zaten bir kuramcı değil, en nihayetinde bir “uygulayıcı”dır. (Hayatım, s.
537-38) ) Farkında olsunlar ya da olmasınlar muhaliflerimizin gerek bize (Marksist
Leninist Komünist Hareket’e) dönük söz konusu eleştirileri, gerekse de halk demokrasisi
deneylerinin yarı-Troçkist yorumuna dayanan değerlendirmeleri Troçki ve ardıllarının
bu tespitinden etkilenmeye dayanmaktadır.
Troçki, Ağustos 1939 yılında kaleme aldığı "Rus
Devriminin Üç Kavranışı" adlı önemli yazısında, "Rus devriminin
tarihsel karakteri ve onun sonraki gelişiminin hangi yolları
izleyeceği" sorusuna Rusya'da üç devrim kavrayışı (Menşevik, Bolşevik,
Troçkist) ile yanıt verildiğini savunur ve üç kavrayış arasındaki farklılıkları
ve evrimini inceler.
O,
Stalin'in, "1924`ten sonra birden bire değişiverdiği"ni iddia eder ve
"çünkü bürokratik gericilik ve geçmişin köklü revizyonu çağı
başlamıştır" der. (Rusya'da Sürekli
Devrim Sonuçlar Olasılıklar, s. 115-116)
Devam eder ve
"Stalinist bürokratik gericiliğin" tarihsel köklerini açıklama adına,
şöyle der Troçki:
"Denilebilir ki, 'teorik' planda alındığında
'Stalinizm’, sürekli devrim teorisinin 1905 yılında formüle edilmiş
biçiminin eleştirisinden çıkmıştır."
Leninizm'in bu ünlü düşmanının Leninizm'le olan ayrılık
ve kavgasının (1903’de, kısacık bir dönemin ardından Menşevizme iltihak
etmesini geçiyoruz) 1905'lere dek uzandığını saptaması yerindedir. Çünkü Lenin
daha 1905'de Troçkist çizgiyle kendi arasına kesin bir sınır çizgisi çekmiş ve
kesintisiz devrimin her aşamasında da Troçkist “sürekli devrim teorisi”ni
eleştirmiştir.
Troçki bu makalesinde
üç devrim kavrayışını inceledikten sonra kendi teorisini ve Lenin'in teorisini
şöyle özetler:
"Sürekli
devrim perspektifi ise şu sözlerle özetlenebilir: Rusya'da demokratik devrimin
eksiksiz zaferi, köylülüğe dayanan proletarya
diktatörlüğü biçimi dışında anlaşılır bir şey değildir. Gündeme kaçınılmaz
olarak yalnızca demokratik görevleri değil, sosyalist görevleri de getirecek olan proletarya diktatörlüğü aynı
zamanda uluslararası sosyalist devrime güçlü bir ivme verecektir.
Rusya'yı burjuva geri dönüşünden kurtaracak ve ona sosyalist inşanın
tamamlanması olanağını verecek olan ancak batı proletaryasının zaferidir."
(age., s.136)
Paragrafın son cümlesinde ifade edilen soruna başlı
başına girmeyeceğiz. Çünkü konumuz değil ve Türkiye devriminin ilk adımının demokratik
devrim olacağını savunan muhaliflerimizin bu noktada kendilerini şu veya bu
biçimde Troçki’yle ayırdıklarını biliyoruz.
Görüldüğü
gibi Troçki, demokratik devrim olan Rus devriminden bir proletarya diktatörlüğü
doğacağını, bu diktatörlüğün kendisini demokratik görevlerin çözümü ile
sınırlayamayacağını, demokratik görevlerin yanı sıra sosyalist görevleri de birlikte
çözeceğini ileri sürmektedir.
O, aynı makalesinde
Lenin'i şöyle eleştirir:
"... Lenin'in anlayışının zayıf noktası ise kendi içinde çelişkili olan 'proletarya ve köylülüğün
demokratik diktatörlüğü’ fikriydi. Onu açıkça
burjuva nitelemekle bizzat Lenin bu 'diktatörlüğün' temel sınırlarının altını
çiziyordu. Bununla söylemek istediği,
köylülükle ittifakını sürdürmek uğruna proletaryanın, yaklaşan devrimde sosyalist
görevleri doğrudan doğruya önüne koymaktan
kaçınmak zorunda kalacağıydı. Ama bu, proletaryanın
kendi öz diktatörlüğünden
vazgeçmesi demekti. Temelde bu,
işçilerin katılımıyla gerçekleşecek bir köylü
diktatörlüğüydü..." (age., s.
120-121, iba.)
Burada, Troçki'nin, Lenin'in "zayıf noktası"
olarak demokratik diktatörlüğü seçmesi, Lenin’i “proletaryanın kendi öz
diktatörlüğünden” vazgeçmekle suçlaması boşuna değildir. Çünkü Troçki, her
devrimden kendi karakterine uygun bir
diktatörlük doğacağını yadsıyarak, Rusya burjuva demokratik devriminden (ve
sömürge, yarı-sömürge ülkelerin burjuva demokratik devrimlerinden) doğrudan bir
proletarya diktatörlüğü doğacağını savunmaktadır. Oysa Lenin, Rusya’nın somut
tarihsel gerçeklerinden ve her devrimden kendi karakterine uygun bir iktidar
doğacağı yasasından yola çıkarak, Rus burjuva demokratik devriminden proleter sosyalist
değil, bir demokratik diktatörlük (işçi, köylü
diktatörlüğü) doğacağını savunuyordu. Troçki'yi, bunları reddettiği için, (sözde de olsa) doğrudan “sosyalist
devrim” savunuculuğuyla, gerçekte, demokratik devrimi, proletaryaya sosyalist
devrim olarak yutturmaya çalışmakla, iki devrimi birbirine karıştırmakla,
eklektisizmle suçluyordu. Ayrıca vurgulanmalıdır ki, Troçki’nin ve
Troçkistlerin “demokratik devrim mi sosyalist devrim mi” ikilemi biçiminde
sorunu ortaya koyuşu oportünizme has çirkin bir manevradır. Böylece onlar, bu
manevralarıyla, Lenin’i, Leninistleri ufukları demokratik devrimle, demokratik
diktatörlükle, demokratik kapitalist düzenle, burjuva demokratizmiyle sınırlı
bir güç olarak lanse etmek istemektedir(ler). Yani demagog Troçki, boşu boşuna
Lenin’i, Bolşevizm’i, Leninist dünya devrimi teorisini ve bu teorinin sac
ayaklarından biri olan kesintisiz devrim teorisini proletaryanın kendi öz
diktatörlüğünden, sosyalizmden, dünya devriminden vazgeçmekle, “demokratik
diktatörlüğü yerleştirmekle” itham
etmiyor…
Dolayısıyla,
örneğin, Hayatım kitabında, geçmişe atfen, “bizi (Lenin ve Troçki’yi-bn.)
ayıran şey sürekli devrim teorisi değil, daha önemli olmakla birlikte beraber,
daha sınırlı bir sorun olan, Menşeviklerle bağları koparıp koparamamak
sorunudur.” (s. 356) derken Troçki, açıkça yalan söylemektedir. Böylece
Leninizm/Bolşevizm ile Troçki ve Troçkizm arasındaki temel ve kapsamlı ideolojik
ayrılığı, kendisinin Marksizm-Leninizm karşıtlığını örtmeye ve çarpıtmaya
çalışmaktadır. Bunun sonucudur ki ve bu zayıflığının bilincinde olduğu içindir
ki, “Lenin için Troçkizm yabancı ya da düşman bir şey değildi; tersine
sosyalist düşüncenin bolşevizme en yakın akımı idi.” (s. 356) tahrifatına ve
manipülasyonuna başvurmaktadır. Ve aynı ar damarından yoksunlukla, Lenin
yatakta can çekişme sürecini yaşarken Parti’de Troçki’ye, Troçkizm’e karşı
savaşın başlatıldığını, bu savaşın amacının “Bolşevik partisini boğmak ve
yıkmak”, “Lenin’in ideolojik mirası”nı tasfiye etmek (Hayatım, s. 515) olduğunu
ileri sürebilmektedir.
Bir
noktaya dikkat çekmek isteriz: Troçki’nin Lenin'in en zayıf noktası dediği ve bu zayıf noktanın proletaryanın
kendi öz diktatörlüğünden vazgeçmek
anlamına geldiğini, bunun da köylülükle ittifakı sürdürme uğruna yapıldığı
sözde eleştirilerinin benzeri veya aynısı muhaliflerimiz tarafından
bizlere de yöneltilmektedir. Bizleri küçük burjuvaziyi merkeze koymakla, bu
sınıfa göre davranmakla vb. itham etmelerinin bir başka anlamı olmasa gerek.
Troçki, biraz yukarıda
Plehanov'la Lenin'in ayrıldığı bir noktaya değindikten sonra, şöyle yazar:
"...Plehanov'un
proletarya ile burjuvazi arasındaki ittifak fikrine karşı Lenin, proletarya ve
köylülüğün ittifakı fikrini çıkarıyordu.
O'na göre bu iki sınıfın devrimci işbirliğinin görevi... kapitalizmin Prusya tarzı değil, Amerikan tarzı gelişmesi için yolu açacak yegane araç olarak 'demokratik bir
diktatörlüğü yerleştirmekti." (Rusya'da Sürekli Devrim Sonuçlar
Olasılıklar, s. 119-120, iba.)
Troçki, burada, Lenin'i bilerek
çarpıtıyor. Lenin'in kesintisizlik
fikrine sahip olmadığını kanıtlamak(!) için, O'nu, “kapitalizmin Prusya tarzı
değil, Amerikan tarzı gelişmesi için” “demokratik diktatörlüğü yerleştirmekle” itham ediyor.
Böylece Lenin’i demokratik kapitalist
düzen kurmak için savaşan bir Menşevik olarak lanse ediyor. Troçki’nin
amacı, Bolşevizm’i/Leninizm’i
Menşevizm’in farklı bir türevi olarak sunmaktır ve nitekim yukarıdaki
açıklamasıyla da bunu yapmaktadır. Menşevizm’in ters yüz edilmiş bir biçimi
olan, biçimde “sol” oportünizm, özünde Menşevizm olan Troçkizm’in, demagog
Troçki’nin, Lenin’i böyle sunması, onun zayıflığının ve sınır tanımaz
ikiyüzlülüğünün de çarpıcı kanıtlarından birisidir. Oysa Lenin'in, demokratik
diktatörlüğü bir geçiş diktatörlüğü,
bir savaşım organı, geleceği sosyalist olan bir diktatörlük olarak
kavradığını biliyoruz. Örneğin Lenin, İki Taktik’te, şöyle der: “Geçici
Devrimci Hükümet, devrimin derhal zafere ulaşması, karşı-devrimci
girişimlerinin derhal püskürtülmesi için bir savaş organıdır ve kesinlikle
genelde burjuva devriminin tarihsel görevlerini gerçekleştirmek için bir organ
değil.”
Ama bu, Troçki’nin (ve Troçkistlerin) umurunda değil ki!
“Hepimiz işçi sınıfının kurtuluşunun bizzat işçi sınıfının eseri
olacağını biliyoruz; kitlelerin sınıf bilinci ve örgütlülüğü olmadan, kitleler
tüm burjuvaziye karşı açık sınıf mücadelesiyle hazırlanmadan ve eğitilmeden,
sosyalist devrimden söz edilemez. Ve anarşistlerin, sosyalist devrimi
sözüm ona ertelediğimiz yolundaki itirazlarına karşılık şunu söylüyoruz:
Biz sosyalist devrimi ertelemiyoruz, tam tersine mümkün olan biricik tarzda ve
biricik doğru yoldan, yani demokratik cumhuriyet yolundan sosyalist devrime
doğru ilk adımı atıyoruz. Kim sosyalizme politik demokrasi yolundan başka bir
yoldan varmak istiyorsa, kaçınılmaz olarak, hem ekonomik hem de politik
anlamda saçma ve gerici sonuçlara varacaktır.” “Demokratik devrimden derhal, gücümüz ölçüsünde, bilinçli ve örgütlü proletaryanın gücü ölçüsünde,
sosyalist devrime geçmeye başlayacağız. Biz kesintisiz devrimden yanayız. Yarı
yolda durmayacağız... Maceracılığa kapılmadan, bilimsel vicdanımıza ihanet
etmeden, ucuz şöhret peşinde koşmadan, yalnızca şunu söyleyebiliriz ve
söylüyoruz da: Yeni ve daha üstün bir göreve, sosyalist devrime mümkün olduğu
kadar çabuk geçişi, bize, proletarya partisine, daha da kolaylaştırmak için,
demokratik devrimi gerçekleştirmesinde tüm köylülüğe var gücümüzle yardım
edeceğiz." (Lenin, Seçme Eserler, C. 3, s. 138)
Ama bu, Troçki’nin umurunda değil ki!
“Proletarya ve köylülüğün devrimci-demokratik
diktatörlüğünün de, dünyadaki her şey gibi, bir geçmişi ve bir geleceği
vardır. Onun geçmişi otokrasidir, serfliktir, monarşidir, ayrıcalıklardır. Bu
geçmişe karşı mücadelede, karşı-devrime karşı mücadelede proletarya ve
köylülüğün ‘irade birliği’ mümkündür, çünkü çıkar birliği vardır. Onun geleceği ise özel mülkiyete karşı mücadeledir, ücretli
işçinin işverene karşı mücadelesidir, sosyalizm için mücadeledir. Burada
bir irade birliği imkânsızdır. Burada önümüzdeki yol, otokrasiden cumhuriyete
değil, küçük-burjuva demokratik cumhuriyetten sosyalizme uzanır.”
(age., s. 96)
Ama bu, Troçki’nin umurunda değil ki!
Alıntılardan da görülebileceği gibi Troçki, dünyanın gözü içine baka
baka, fütursuzca yalan söylüyor, Lenin’e ait olmayan sözde düşünceleri
Lenin’e aitmiş gibi propaganda ediyor. Üstelik “Leninist-Bolşevik” olma
iddiasıyla!
İşte size bay Troçki’nin “Leninist-Bolşevik”liğinin ölçütü! Evet,
kesindir: Troçkizm Leninizm’e düşmanlığının Gayya Çukuru’dur. Troçki, Troçkizm’e
özgü politik sahtekarlık, sınırsız demagoji, dizginsiz tahrifat ve yalan,
rakiplerini farklı sunma yöntemlerini kullanıyor, kullanmıştır, kullanmaktadır.
Lenin'i, kapitalizmin özgürce gelişimini güvenceye alacak, demokratik kapitalist
düzen kuracak, yani burjuva devrimin tarihsel görevlerini çözecek bir
demokratik diktatörlük savunuculuğuyla suçlaması da bunu gösteriyor. Ama bu
sözde eleştirinin, muhaliflerimiz tarafından, biraz farklı sözlerle, bize de
yöneltildiğini görüyoruz. Bunun bir tesadüf olmadığı açıktır.
Troçki, devrimin üç kavranışına
değinirken şöyle der:
"Bu üç özlü formülasyon, hem
son iki anlayışın liberal Menşevik perspektifle uzlaşmaz çelişkisini hem de devrimden çıkacak olan 'diktatörlüğün' toplumsal karakteri ve görevleri
sorununda son derece asli farklılığı açıkça ortaya koymaktadır." (age., s. 136,
iba.)
Bilindiği
gibi Menşevikler, Rus devriminin
burjuva demokratik bir devrim olmasından yola çıkarak devrimden bir burjuva
diktatörlüğü; Troçkistler, burjuva
demokratik devrimden bir proletarya diktatörlüğü; Bolşevikler ise bu devrimden bir işçi, köylü demokratik
diktatörlüğü doğacağını savunuyorlardı. Kuşkusuz ki, bu üç kavrayış üç ayrı çizgiye
tekabül ediyordu. Son iki anlayış (Troçkist ve Bolşevik) arasındaki devrim
teorisi ve diktatörlüğün karakteri sorununda da temel bir ayrılık vardı. Altını
çizdiğimiz satırlar bir gerçeği dile getiriyor. Ki, Menşevik ve Troçkist çizgi Rus liberal burjuvazisinin yedeği olan,
burjuvazinin yedeğinde proletarya ve köylülüğü silahsızlandıran, arenayı
liberal burjuvazi için elverişli hale getiren bir rol oynuyordu.
Troçki, devam ediyor:
"Farklılıklar
devrimin perspektiflerine ve oradan çıkan stratejiye ilişkindi. Menşevizmin
perspektifi iliğine kadar yanlıştı... Bolşevizmin perspektifi tam değildi:
Mücadelenin genel yönünü doğru olarak gösteriyor ama aşamalarını yanlış karakterize ediyordu. Bolşevizmin
perspektifinin yetersizliği 1905'de
ortaya çıkmadıysa, bu, yalnızca devrimin daha ileri gelişme gösterememesindendi.
Ama 1917 başında Lenin, partinin eski
kadrolarına karşı doğrudan bir mücadele içinde, perspektifini değiştirmeye
zorlandı.” (age., s. 137, iba.)
Yani Troçki'ye göre, Lenin 1917 yılı başında değişmiş!
Nasıl değişmiş? Troçki’nin görüşlerine ve mevzisine gelerek; burjuva
devriminin gelişerek “doğrudan doğruya” proletarya
diktatörlüğüne, böylece hiç bir “ara aşama” olmaksızın, bir “demokratik
diktatörlük” olmaksızın sosyalist devrime dönüşmesiyle, Lenin’in bunu
anlamasıyla, eski fikirlerini bir yana koymasıyla!
Bu iddia Troçki’nin ardılları tarafından da
daima savunuldu. Örneğin, “Sürekli Devrim Teorisi” başlıklı broşürde Pierre
Frank ve Ernest Mandel tarafından da aynı iddia 1980-81 yıllarında
da tekrarlanmaya devam ediliyor. Örneğin ilk Troçkist yazar, şöyle diyor:
"1917'de Lenin, Nisan Tezleri’nde artık
'demokratik diktatörlük'ün sözünü etmiyor, devrim için iktidarın sovyetlere
geçmesi hedefini öne sürerek de Facto (fiili) Troçki’nin
sürekli devriminin çerçevesine katılıyordu... Ekim devriminin zaferi,
Troçki'nin 1905 Devrimi sonrasında
geliştirdiği tahminin parlak bir biçimde doğrulanmasıdır... Böylece devrimden
önce Lenin'in peşinden gitmiş olan ve bir kısmı Nisan Tezleri konusunda
kararsız olan birçok eski Bolşevik her hangi bir özeleştiride bulunmadan eski
görüşlerini muhafaza etti. Bu da ancak birkaç yıl sonra, devrimin yozlaşma
sürecinde ortaya çıktı." (agb.,
s. 20)
Kuşkusuz
ki bu iddia tamamen demagojiktir. Bunun en büyük kanıtı Nisan Tezleri'nin
kendisidir. Ama asıl dikkat çekici olan
Troçkistlerin saldırı ve çarpıtmalarını Lenin'in terkettiğini iddia ettikleri
"demokratik diktatörlük" üzerinde yoğunlaştırmalarıdır.
Nitekim Troçki'de, ısrarla, Lenin'in Ekim devrimi deneyi ile, proletarya ve
köylülüğün demokratik diktatörlüğünün "üstüne kapıyı kapayarak girilmez ve çıkılmaz" diye yazdığını; yukarıdaki
alıntıda olduğu gibi, Stalin ve Bolşeviklerin Lenin'i anlamayarak
1905’de, “İki Taktik”de kaldıklarını ısrarla ileri sürer. Troçki, kendisinin
örgütlenme sorunlarında, Lenin’in ise devrimin karakteri, itici güçleri, stratejisi,
iktidarın karakteri, perspektifleri konusunda yanıldığını; Lenin’in Şubat ve
Ekim devrimlerinin deneyleri sayesinde ancak Troçki’yi kavrayabildiğini;
böylece Lenin’in 1917 ile birlikte “sürekli devrim teorisi”ni benimseyerek
yenilendiğini saptar. Yani, Lenin büyük adamdır ama, Troçki kadar da değil
kuşkusuz! Ki bu Troçki’nini “klasik” bir taktiğidir. Örneğin “Lenin” üzerine
yazdığı kitaba bakınız; laf ola beri gele “niyeti”yle yazılmış, Lenin’i
vermekten uzak mı uzak bir kitap; aslında düpedüz kötü niyetle yazılmış bir
“yapıt”. (Bkz. Troçki, Lenin, Suda Yayınları, Birinci Baskı: Ekim 1975;
internetten PDF olarak indirebilirsiniz.) “Lenin” adını taşıyan bu kitapta
görünüşte Lenin anlatılıyor gerçekte ise Troçki’nin ne denli büyük adam olduğu,
Lenin’in bile ulaşamadığı sözde büyüklüğü anlatılıyor iğrenç bir üslupla.
Bu
demagojiyi, manipülasyonu, yalan fırtınasını ve taktiği Troçki’nin “Hayatım”
adlı kitabında da görebilirsiniz, hem de son derece tiksinti verici bir tarzda!
Sözde de olsa Lenin’i över göründüğü yerlerde bile kendini yüceltir, Lenin’den
daha üstün büyük adam olduğunu anlatır sürekli. Troçki ve Troçkistler bu konuda
Lenin’e dayanarak tek bir kanıt gösterememektedirler ve gösterememişlerdir de;
üstüne üslük, tam aksi yöndeki sayısız açık seçik kanıtı da yok saymışlardır
paşa keyiflerince. Ama pardon, bir kanıtları var. Nerde mi? Troçki’nin Hayatım
kitabında. Nasıl mı? Anlatalım: Yoffe, Troçki’nin yakın bir dostudur. Yoffe,
intihar eder. İntihar etmeden önce Japonya’da büyük elçidir. Ardından, ülkeye
döndükten sonra, “imtiyazlar komitesi”nde Troçki’nin yardımcısı olarak görev
yapar. “Partideki bunalım” ona çok dokunur. “En dayanamadığı şey kalleşlikti”r.
“Yoffe’yi en çileden çıkaran şey, sürekli devrim teorisine yöneltilen
kampanyaydı.” “Yoffe bana (yani Troçki’ye-bn.) Lenin’le, galiba 1919’da sürekli
devrim teması üzerine yaptığı bir konuşmayı anlatmıştı. Lenin, ‘Evet, Troçki
haklıydı demişti.’” (Hayatım, s. 563) İyi kanıt değil mi! Ve Yoffe, Troçki’nin
açıklamasına göre, intihar ederken kendisine bıraktığı mektupta demiş ki,
“Tuttuğunuz yolun doğruluğunda bir an bile şüphe etmedim ve bilirsiniz ki yirmi
yıldan beri, ‘sürekli devrim’ zamanından bu yana sizinle beraber yürüdüm….
1905’den beri politikada her zaman siz
haklı çıktınız ve size kendi kulaklarımla duyduğum şeyi kaç kere söyledim:
Lenin, 1905’te bile haklı olanın kendisi
değil siz olduğunu söylemiştir. Ölüm halindeyken yalan söylenmez, işte size
bunu bir defa daha söylüyorum.” (Hayatım, s. 566, italikler mektupta var) Alın
size işte kapı gibi kanıt, daha belanızı mı arıyorsunuz!!! Troçki efendi bu
keyfi yöntemi her ihtiyaç duyduğunda kullanır, çünkü bundan öte herhangi bir
kanıtı yoktur. Her şeyi çarpıtacak, demagoji yapacak, şunu bunu tanık
gösterecek; onların ağzından işte Lenin, şuna Troçki haklı çıktı, ben yanıldım,
çok geç de olsa, sayın yüce Troçki sayesinde doğru yolu bularak kendime geldim
vs. vs. dedirtecek. Anlaşılan o ki, şu Lenin profesyonel üç kağıtçı, Troçki’nin
haklı olduğunu başkalarına söylüyor ama nedense sadece Troçki’ye bunu itiraf
edemiyor; herhangi bir açıklamasında ya da kitabında da Troçki haklıydı, ben ve
biz Bolşevikler yanıldık diyemiyor. İşte size Troçki’nin Lenin’i teşhir etme,
yıpratma operasyonunun bir diğer yöntemi; makyavelist Troçki, Lenin
düşmanlığında sınır tanımıyor, adına da “Stalinizm” vs. diyor. Troçki, Ekim
Devrimi’nden önce Lenin’e sayısız biçimde “sürekli” hakaret eder; örneğin,
kendisi de bir Troçkist olan ve üç ciltlik Troçki biyografisinin yazarı Isaac
Deutscher, şöyle der: “Hiçbir Menşevik Lenin’e bu kadar sert bir şekilde
çatmamıştır. Lenin ‘korkunç’, ‘ahlaksız’, ‘demagog’, ‘şapşal avukat’dır. ‘Kötü
niyetli ve ahlak bakımından iğrençtir.’” (Troçki, C. I, s.120) Ekim’de Parti’ye
katıldıktan sonra Troçki, yöntem değiştirmiştir, ama yukarıda verdiğimiz
örnekten de görüleceği gibi, huylu huyundan vazgeçmiyor.
Ne dersiniz, her devrimden kendi karakterine uygun bir
diktatörlük doğacağı yasasını ret ve inkar eden Troçki’nin, Troçkistlerin anlata
geldiğimiz kararlılığı ve Lenin'in de bu noktada değiştiği ısrarı acaba
rastlantısal mı?! Acaba, bizlere de yöneltilen ve halk demokrasisi deneyleriyle
birleştirilen benzer eleştiriler rastlantısal mı?
DEVAM EDECEK
* Bu
alt başlık, Kesintisiz Devrim ve İktidar
Sorunu başlıklı kitabımızdan alınmıştır. Alt başlık beş bölüm halinde
yayınlanacaktır.
** Troçkist
devrim teorisinde Troçki’nin en önemli öğretmeni, “Daha sonra aşırı sağın ele
başlarından biri haline ge”len, “kendini açıkça alman militarizminin şampiyonu
olarak ilan” eden, “ve solla, alman sosyal demokrasisi ile kesin olarak bağını
kop”aran Parvus’tur denebilir. Konu babında bay Troçki, şöyle yazar: “Parvus,
hiç şüpesiz geçen yüzyıl sonlarının ve bu yüzyıl başlarının üstün değerde
Marksistlerinden biridir. Marx metodunu çok iyi kullanırdı, yer yüzünde olup biten
her önemli şeyden haberi vardı, geniş görüşlüydü ve düşüncede kendine özgü
atılganlığı ile, erkek ve güçlü üslubu ile göz alıcı bir yazardı. Bir yıldır
yazdıkları beni toplumsal devrim sorunlarına ulaştırmıştı ve proletaryanın
iktidara geçmesini çok uzun bir zaman sonra elde edilebilecek bir ‘son amaç’
olarak değil içinde yaşadığımız zaman süresinde başarılabilecek bir görev
olarak görebilmeyi onun sayesinde başarmıştım.” (Hayatım, s. 184) Troçki’nin
biyografisini yazan I. Deutscher de şöyle der: “Troçki Parvus’e olan borcunu
hiçbir zaman inkâr etmemiştir”, “Parvus ve Troçki ortaklığı konusunda
söylenebilecek tek şey, başlangıçta iki arkadaştan daha yaşlısının önde
gittiği, fikirleri ve formülleri onun verdiğidir. Bundan sonraki aşamada her
ikisi de atbaşı beraberdiler.” (C. I, s.131-132, Ağaoğlu Yayınları) Daha sonra
mı? Sonrası mı, sonrası kulak boynuzu geçmiştir vs.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder