Translate

3 Mayıs 2016 Salı

SINIFLI TOPLUM VE KOMÜNİZM IV. BÖLÜM



SINIFLI TOPLUM VE KOMÜNİZM
                IV. BÖLÜM
Varlık hakkını,  “Stalinizm” düşmanlığına dayandıran, “Stalinizm” düşmanlığı üzerinde uluslararası burjuvaziyle birleşik bir savaşım yürüten Troçkizm’in burjuva karakteri, kapitalist/revizyonist sistem ve kampın çözülerek dağılışı ile birlikte daha çarpıcı açığa çıkmaya başladı. Troçkizm’in kapitalizm ve burjuvaziye “düşman”lık politikası tümüyle demagojik ve anti-komünist karakterini gizleme ve manipülasyon amaçlıdır; gerçekte Troçkizm, daima burjuvaziyle sınıf işbirliği içerisinde olmuş, bunu da “Stalinizm”e karşı mücadele şiarıyla örtüleyegelmiştir.

 Troçkizm’in somut tarihsel gerçeğini yeterince bilmeyen ve uzmanlaştığı sahte Marksist demagojiyi anlayamayan ve tuzağına düşen insanların bu gerçeği kavramakta zorluk çektiklerini biliyoruz. Fakat gerçek budur.
Troçkizm, 1920’lerin sonlarından itibaren, emperyalist dünya sisteminin, uluslararası burjuvazinin saflarına geçti. O aşamadan sonra, daha açık bir biçimde Marksizm-Leninizm’e, proletarya diktatörlüğü ve sosyalist inşaya karşı dövüşmeye başladı. Temel kamuflajı da “Stalinizm” düşmanlığı oldu. Şiddete dayanan “devrim”le “Stalinist bürokratik karşı devrimci rejimi”, yani SSCB’yi, proletarya diktatörlüğünü, sosyalist inşayı (sonra da sosyalist kampı) yıkmayı baş “devrimci-komünist” görevi olarak formüle etti. Troçki,  açık ve net vurguluyordu; “Bürokrasi iktidarı ancak şiddet yoluyla proleter öncünün ellerine vermeye zorlanabilir.” “Bürokrasi yerinden ancak devrimci şiddet yoluyla uzaklaştırılabilir. Ve her zaman olduğu gibi saldırı ne kadar gözüpek ve kararlı olursa, kurbanların sayısı o denli az olacaktır.” Pratik olarak bütün yaşam enerjisini bu amaca, sosyalizmin anayurdunu, dünya devriminin öncü merkezini, tarihte ilk kez kapitalizm ve burjuvazinin yok edildiği SSCB’yi yıkmaya adadı. Zaten emperyalist burjuvazi ve Hitler rejimi de aynı zamanda bunun için, “Stalinizm”i, yani sosyalizmi yıkmak için savaşıyordu. Kısacası her biri kendi özgün cephesinden aynı amaç için “Stalinizm”e saldırıyor, “Stalinizm”in, SSCB’nin mezar kazıcısı görevini militanca yerine getirmeye çalışıyorlardı. Yani Troçki ve bağlaşıkları “Stalinist karşı devrimci bürokratik diktatörlüğe karşı politik devrim” önerir ve bu uğurda savaşırken yalnız değildiler, aksine, emperyalizmin, devrilmiş gericiliğin, Rus burjuvazisinin, II. Enternasyonal oportünizminin cephesinde saf tutarak, onlarla kaynaşarak bu gerici savaşı yürüttüler.
Troçkizm, Titoizm’in “Stalinizm”e, SSCB’ye, yani Marksizm-Leninizm’e, sosyalist sisteme ve kampa karşı gerici başkaldırısını emperyalist dünyayla birlikte ellerini zevkle ovuşturarak aktifçe destekledi.
Troçkizm, SSCB’de gerçekleşen Kruşçevci kızıl maskeli karşı devrimi ve yeni tip burjuvazinin liderliğindeki kapitalizmin restorasyonunu dünya burjuvazisi ile birlikte “Stalinizm karşı mücadele” adı altında enerjik bir şekilde destekledi. Stratejik ve taktiksel hesaplarla bir yandan da modern revizyonist karşı-devrimi, revizyonist/kapitalist kampı “Stalinci”lik olarak lanse etmeye devam etti.
Kapitalizmin restorasyonunu aktif bir şekilde destekleyen Batılı emperyalist dünya, öte yandan da başını sosyal emperyalist Rusya’nın çektiği, bir rekabet odağı olarak yükselen revizyonist/kapitalist kampa karşı sürekli bir hegemonya mücadelesi vermekteydi. Safını Batılı emperyalist bloktan yana seçmiş olan Troçkist hareket bu bağlamda da üzerine düşen ideolojik ve pratik-politik görevlerini hakkıyla yerine getirmek için, revizyonist kampı “Stalinizm” olarak lanse etmeye ve içerden yıkıcı kargaşalığı geliştirmeye devam etti. Revizyonist/kapitalist kampı tasfiye etmeye çalışan Batılı emperyalist dünya, Troçkizm’i bu amaçla kullanmaya, Troçkist harekette bu amaçla üzerinde düşen görevi militanca yerine getirmeye devam etti.
En nihayetinde söz konusu kamp ve başını çeken sözde sosyalist gerçekte emperyalist “SSCB” 89-91 sürecinde çözülerek dağıldı. Bu dağılışı Batılı emperyalist dünya, yedeğindeki ideolojik-siyasi akımlar, Troçkizm zafer çığlıklarıyla karşıladılar… Emperyalizme ve Troçkizm’e göre, “Stalinist rejimler” nihayet devrimlerle yıkılmıştı. Ve böylece Troçki de, Troçkizm de haklı çıkmıştı. Henri Alleg, “Büyük Geri Sıçrama” adlı kitabında, bu büyük çöküşle, sözde Troçkistlerimizin zafer kazandığını söyledikleri devrimden sonra, SSCB’deki yağmalama ve talanı tarihin gördüğü en büyük yağmala olduğunu vurgular. Troçkizm’in zafer çığlıklarıyla ve sınırsız bir mutlulukla alkışladığı sözde devrimlerin çarpıcı bir gerçeğiydi bu.
Yani Troçkizm, her aşamada Batılı emperyalist burjuvazinin sadık bir destekçisi, ideolojik, stratejik ve taktik saldırı aracı oldu daima. Bunun rastlantısal olmadığı açıktır. Bugün de sınır tanımaz iftira, çarpıtma, demagoji ve manipülasyonla aynı yolda yürümeye, “Stalinizm” düşmanlığı üzerinde kendini var etmeye devam etmektedir. Uluslararası burjuvaziyle Troçkizm arasındaki bu bağlaşma, stratejik bir bağlaşmadır. Dünya burjuvazisi Troçki gibi, Troçkizm gibi kullanışlı bir müttefike sahip olduğu için daima sevinç duymuştur.
Uluslararası burjuvazi, Troçkizm, vb. akımların, yüzlerine sol bir maske takmadan, sadece tek yanlı olarak Marksizm-Leninizm’in ustalarına, Ekim devrimine, sosyalist inşa gerçeğine, III. Enternasyonal’e, “Stalinizm”e karşı etkili bir mücadele yürütemeyeceğini bilecek kadar sınıf bilinçli bir burjuvazidir. Ki burjuvazi, aradığı ve üstelik en etkili kullanabileceği silahı Troçki’de, Troçkizm’de buldu da; en nihayetinde Ekim devrimine katılmış, parti önderliğinde yer almış, bakanlık yapmış “içerden biri”ni, sözde hakkı yenmiş Lenin’in halefi “Bolşevik-Leninist” birini bulmak kadar değerli başka bir aktör olamayacağını da çok iyi biliyordu…
Sol, Marksist vs. demagojide ustalaşmış Troçkizm’in gerçekleri burjuvazinin maharetini de göstermektedir bizlere. Bu olgu, sınıflar mücadelesi tarihinin, kapitalizmle sosyalizm arasındaki ölüm-kalım kavgasının enternasyonal proletaryaya sunduğu zengin derslerden birini oluşturmaktadır. Kapitalizmden komünizme geçiş sürecinde, dünya proleter devriminin gelişim ve zaferi sürecinde benzer ve belki de daha karmaşık yeni deneylere de tanık olacağız kuşkusuz.
Emperyalist küreselleşme sürecinin atağa geçmesi, dünya sermayesinin saldırı dalgasının ivmelenmesi; özellikle de revizyonist/kapitalist kampın dağılışı ile dünya devrim dalgasının dibe vurmasıyla Troçkizm de dünya sermayesiyle birlikte “elveda Stalinizm”  ideolojik saldırısıyla “elveda devrim”, “elveda sosyalizm”, elveda Leninizm” sevinç naralarıyla arenada daha aktif boy göstermeye başladı. Troçkizm, dünya devriminin geçici yenilgisi ve dizginsiz karşı devrim döneminde güç toplayacağını düşünerek Marksizm-Leninizm’e, enternasyonal proletaryaya, dünya halklarına devrimi unutun, akıllı olun çağrılarından başka bir anlamı olmayan ideolojik saldırılara girişti. Ama sonuç, bekledikleri gibi olmadı, dahası, Troçkizm, Troçkizm’in değişik ekolleri de paramparça olmaya vs. devam ettiler. İnanıyoruz ki, önemli sayıda Troçkist çevre ve birey, keşke şu “Stalinci rejimler” dağılmasıydı da bizde rahat rahat “Stalinizm” düşmanlığının rantını yemeye devam etseydik diyorlardır. Eski rahat dönemlerini özlüyorlardır. Şimdi karşılarında 24 saat küfrettikleri “Stalinci rejim”ler yok, üstelik “Stalincilik”ten kurtuluyoruz, bu rüzgâr yelkenlerimizi şişirecek diye beklerken birbirlerine daha fazla düşmeye, erimeye doğru gittiler. Şimdi bulundukları her yerde “Kahrolsun Stalincilik!” diye dört bir yana bağırırken çağırırken, “Stalin Hitler’den de daha büyük bir zalim ve katildir” diye propaganda yaparken kendilerini sudan çıkmış balık gibi hissediyor olmalılar...
Ancak bu durum, sayısız parçalanmalar içerisinde olan uluslararası Troçkist hareketi, “Stalinizm” düşmanlığından vazgeçirmiş değil, ki vazgeçiremez de; çünkü en nihayetinde çağımız emperyalizm ve proleter devrimler çağı ve uluslararası proleter devrimin çözümü de pratik-politik bir sorun olmaya devam etmedir. Dahası, emperyalist küreselleşmenin atılıyla dünya devrimin nesnel ekonomik ve toplumsal koşulları, bugün dünden daha güçlü ve keskin bir tarzda olgunlaşmış bulunuyor. Dolayısıyla dünya burjuvazisi dünden daha büyük tehlikelerle karşı karşıyadır. NATO’nun 50. kuruluş yıldönümü nedeniyle hazırlanan raporda 21. yüzyılda daha büyük Ekim devrimlerinin kendilerini beklediği analizi bu gerçeği dile getirmektedir. Troçkizm gibi kullanışlı bir aleti dünya burjuvazisi ne diye bir kenara atsın ki!
Dünya burjuvazisinin ve Troçkizm’in “Stalinizm” dediği şey, gerçekte Marksizm-Leninizm’dir, enternasyonal proletaryanın dünya proleter devrimi için savaşımıdır, emperyalizmin en zayıf halkalarının kırılması yoluyla kapitalizmin tasfiyesi, proletarya diktatörlüğü ve sosyalizm kuruculuğu demektir. Bu tehlike ve tehdit devam ettikçe Troçkizm “Stalinizm” düşmanlığını yapmaya kesiksizce devam edecektir. Uluslararası kapitalist sistemi, uzmanlaştığı sol demagoji ile canhıraş savunmak, proleter devrim tehlikesinden korumak, uluslararası burjuvazinin sahte solcu fraksiyonu olarak Troçkizm’in, varlık koşulu, tarihsel misyonudur. Onların “sürekli devrim”ciliğinin tek anlamı budur.
Bu bağlamda Troçkist hareket, bu yeni dönemde de, sol, Marksist, Bolşevik-Leninist kamuflajını şöyle ya da böyle korumaya devam ederek bütün ideolojik vuruşlarını, “Stalinizme karşı mücadele”ye yoğunlaştırmaya; sözde sosyalizmin tarihsel deneylerinin eleştirisi, derslerinin proletaryaya sunulması vs. adı altında, yoğunlaştırarak sürdürmektedir ve nihai olarak yok oluncaya kadar da sürdürecektir. Marksizm-Leninizm’e profesyonel düşmanlıkta uzmanlaşmış olan Troçkizm’in, bilinçli bir düşmanlıkla, dağılan revizyonist/kapitalist bloğu “Stalinizm”, “Stalinist bürokratik karşı devrimci rejimler” vb. olarak lanse etmeye de devam etmesi, sürmekte olan dünya sermayesinin ve Troçkist hareketin psikolojik savaşımıyla, ideolojik saldırganlığıyla bağlıdır. Revizyonist/kapitalist kampın tüm toplumsal ve politik, ideolojik pisliklerinin faturasını “Stalinizm”e fatura etmek Marksizm-Leninizm’e, dünya devrimine saldırmak ve gözden düşürmeye devam etmek bakımından işlevli bir silah olmaya devam edeceğini Troçkizm, iyi bilmektedir. Kuşkusuz ki bu bakımdan da Troçkizm, yalnız değildir, arkasında, yanında uluslararası sermayenin yanı sıra, yine bu dünyayla bağlı, yeni tip sol liberal akıntı, post-modernizm, post-Marksizm vb. gibi akımlar da var. Dünya çapında köklü, yaygın burjuva demokratik ön yargılar ve hala toparlanmaktan uzak dünya komünist hareketinin dağınıklığı Troçkizm’in beslenme kaynaklarının bir kısmı olmaya devam etmektedir. Ve Troçkizm’in ideolojik etkisi Troçkizm’e karşı tavır alan küçük burjuva demokrasisi çevrelerinde de her zamankinden daha ciddidir. Bu gerçeğe, ne yazık ki, şöyle ya da böyle ama ciddi bir şekilde komünist hareket saflarında da tanık olmaktayız.  
Özellikle sözde “Stalinist rejimler”in dağılışı sürecinden sonra, Troçkist akıntının geniş kesimleri, kazandıkları “özgüven”le, suratlarındaki “Leninist-Bolşevik” maskesini çıkarıp büyük bir oranda çöpe attılar. Kuşkusuz ki bu, iyi bir gelişmeydi. Ancak bunu stratejik açıdan tehlikeli gören burjuvazi ve belli Troçkist çevreler, bu tutumu “eleştiri”rerek, ve kendilerini Troçki’nin, Troçkizm’in en hakiki temsilciler olarak lanse ederek, Troçki’nin kendisini gizlemek için kullandığı “Leninist-Bolşevik” tanımlamasını kullanmak gerektiğini ısrarla vurgulamaktadırlar. Çünkü bu çevreler, Marksizm-Leninizm’e, Ekim Devrimine, III. Enternasyonal’e, Stalin’e, Lenin-Stalin’in SBKP’sine, SSCB’de sosyalizmin inşasına, II. Dünya Savaşı’nın ardından doğan sosyalist kampa ve dünya proleter devrimine karşı yürüttükleri kirli ve karanlık mücadelenin etkili olabilmesi için söz konusu nitelemeyi kullanmanın daima işlevli olacağını düşünmektedirler. Keza anti-komünist sınıf bilincinin sol görünümlü en bilinçli ve gelişkin temsilcileri olarak çok iyi biliyorlar ki, dünya devrim dalgası yeniden atılıma geçtiğinde Marksizm-Leninizm’in, Stalin’in ve tarihi sosyalist kazanımların etki gücü de yeniden canlanarak atılıma geçecektir. Dolayısıyla kirli beyinlerini, yüreklerini, ellerini örterek ideolojik ve pratik saldırılarını meşrulaştırmak için yüzlerine “Leninist-Bolşevik” örtüsünü örtmeye devam etmenin daha etkili “devrimci Marksist” bir silah olacağını düşünüyorlar.
Leninizm’in çağımızın Marksizm’i olduğunu kesinkes ret ve inkar eden, Troçki’nin “eşi-benzeri olmayan düşünceleri”ni her saniye propaganda eden, gerçekte Lenin’i Troçki’nin yanında onuncu sınıf bir lider olarak bile görmeyen bu Marksizm-Leninizm’in sınıf bilinçli düşmanı burjuva Troçkist çevrelerin ikiyüzlülükte sınır tanımayan demagoji ve manipülasyonuna şu derin mi derin ve ikna edici (!) “analiz”ini örnek verebiliriz:
“Özetle, Marksizmin kurucularının temel teorik argümanlarıyla Lenin’in düşünceleri arasında bir açı yaratmak ve emperyalizm çağının Marksizmi şeklinde bir Leninizm icat etmek tamamen abesle iştigaldir. Böyle bir siyasal tutum, Lenin’i son derece haksız biçimde Marx’tan koparmak anlamına gelir.” (Elif Çağlı, Marksizmin Işığında)
Eeee tabii ki hak yemez Troçkistlerimiz Lenin’e “haksızlık” yapılmasına, Lenin’in “Marks”tan koparılmasına tahammül (!) edememektedirler. Leninizm’i, çağımızın, emperyalizm ve proleter devrimler çağının Marksizm’i olarak tanımlayan zaten Lenin’i Marksizm’den, Marks’tan koparmak (!) isteyen büyük şeytan Stalin, “Stalinizm” değil miydi! Sizi Troçkist sahtekarlar sizi!
Haaa geçmeden hatırlatalım; “emperyalizm çağının Marksizmi” değil, teori ve tarih çarpıtıcımız burada da küçük (!) bir tahrifat yapıyor (ama mazur görmeliyiz, çünkü yaşamları, meslekleri ve alışkanları bu!), doğrusu şöyle: Emperyalizm ve proleter devrimler çağının Marksizm’i!!!
 Bu Troçkist demagoji ve sahtekarlık bizimkilere de az bulaşmamış hani… Lenin’in adı bile anılmıyor. Anmak gerektiğinde ise sırf Troçkist, post-Marksist tahrifata alet etmek için anılıyor. Leninizm çağımızın Marksizm’i olarak görülmüyor. Leninizm, Marksizm’in bir mezhebi ilan ediliyor. “Tek ülkede sosyalizm” tezi Buharin’e mal ediliyor vs. vb
Sosyalizmin inşası sürecinde Stalin’in ve SBKP’nin, UKH’nın hatalarını, eksikliklerini, zaaflarını tartışmak bir şeydir, Leninizm’i, Ekim devrimini, proletarya diktatörlüğünü ve sosyalist inşa sürecini ret ve mahkûm etmek farklı bir şeydir. İşte ikincisinin adı ya da dünya burjuvazisinin bu operasyonunun maskesi “Stalinizm”e karşı mücadeledir. Bunu en iyi yapan da burjuvazinin kesintisiz operasyonun en gelişkin sol maskeli temsilcisi Troçki’dir, Troçkizm’dir. Marksist Leninist Komünist Hareket’i bu operasyona katılarak hidayete ermeye, böylece “mezhepçilik”ten kurtulmaya çağıranlar, son derece karanlık bir yola girmiş bulunmaktadırlar.
Troçkistler, “devrimci Marksizmin ışığında sürdürülen anlamlı bir sorgulamaya dayanmayan ve yalnızca Maoculuk, Enver Hocacılık vb. gibi, Stalinizmin siyasal çeşitlemelerinden birini tercih etme temelinde biçimlenen siyasal eğilimler”i de, yani mezhepleri, “mezhepçi Marksizm”i de mahkum ederek, “Maoculuk”un da, “Enver Hocacılık”ın da “devrimci Marksizmin ışığında sürdürülen anlamlı bir sorgulama”yla mahkum edilerek devrimcileri ve komünistleri Troçkizm’e katılmaya çağırmaktadırlar. Troçkist ihanetin ve sol maskeli karşı devrimin bu çağrılarının karşılıksız kalmadığını görüyor. Yani Troçkizm de “mezhepçi Marksizm”e karşı tıpkı bizdeki oportünist zihniyet gibi mücadele ediyor. Çözümü de “devrimci Marksizm”e iltihak olarak öneriyor. Troçkistler, yazılarında Troçkizm’i, “Stalinizm” düşmanlığını özellikle de genç kuşaklara taşımanın yaşamsal öneminin altını da sürekli çizmektedirler. Dikkat edilsin bizim küçük burjuva post-Marksist ve Troçkist zihniyete yenik düşenler de ısrarla Marksist Leninist Komünist Hareket’in ve öncellerinin “devrimci Marksizmin ışığında sürdürülen anlamlı bir sorgulamaya dayanmayan” bir mezhepçi Marksist kulvarda doğduğunu, herhangi ciddi bir incelemeye, sorgulamaya dayanmadan Mao ya da Enver Hoca öyle dediği için bizim de öyle dediğimizi vs. vb. ileri sürmektedirler. Bu sözde düşünce ve eleştirilerin kaynağının nerelerde olduğu açık-seçik görülmeli, deşifre edilmelidir. Israrla “Kral çıplak” demek, gerçeğe ışık tutmak gerekir.
Unutmayalım ve daima akılda tutalım: “Dış görünüş ile şeylerin özü eğer doğrudan doğruya çakışsaydı, her türlü bilim gereksiz olurdu.” (Marks) Bu, Troçkizm fenomenini bilimsel ve devrimci bakımdan anlamak için özellikle de gerekli ve geçerlidir. Troçki’nin, Troçkizm’in, Troçkist hareketin yüzündeki sol, radikalizm, Marksist vs. maskeyi yırtmak ve altındaki sınıf bilinçli burjuva kimliği görebilmek ancak bu yoldan mümkündür.
Troçki’nin kendi arşivini, kendince komünist gördüğü herhangi bir partiye ya da kendisinin kurduğu ve liderliğini yaptığı sözde IV. Enternasyonal’e teslim etmemesi de tesadüfî değildir. Troçki arşivini gerçekte, dünya emperyalizminin en güçlü ve gelişen emperyalistine, Amerikan emperyalizmine, Harvard Üniversitesi’ne (“Harvard Üniversitesindeki Hougton Library’de bulunan Troçki Arşivlerini inceledim.”-  İsaac Deutscher, Troçki, Silahlı Sosyalist, C. I, s. 9) teslim etmiştir (ya da edilmiştir). Bunun tesadüfî olmadığı kesindir. Yani Troçki’nin arşivi doğrudan diyebileceğimiz şekilde CİA’nın elinin altında…
Evet, tıpkı Troçki’nin 1939 yılı sonuna doğru, “Amerikan aleyhtarı faaliyetleri incelemekle” görevli ABD’nin antikomünist saldırı aleti “Dies Komitesi”nin önüne büyük bir şevkle tanıklık yapmak için gitmeye çalışmasında olduğu gibi. Ki, eğer Dies Komitesi vazgeçmeseydi Troçki komite’nin önüne çıkmış olacaktı. Bu komite nasıl bir komitemiydi, haydi hep birlikte okuyalım ünlü Troçkist Deutscher’den:
“Bu komite Senatör McCarthy’in bindokuzyüz ellilerde başkanlık ettiği ünlü solcu avı komitesinin başlangıcı olmuştur.” (I. Deutscher, Troçki, Kovulan Sosyalist, C. III, s. 561)
Bunların hiçbiri rastlantısal değildir, tıpkı Troçki’nin inisiyatif ve yönlendirmesiyle kurulan sözde Moskova Mahkemelerinin iftiralarına vs. karşı “Troçki’yi Savunma Komiteleri”nin “daha çok ünlü Stalin düşmanlarından ve eskidenberi komünizm düşmanlığı ile tanınmış kimselerden” (I. Deutscher) oluşmasında olduğu gibi.
Troçki’nin ve takipçilerinin durmaksızın attıkları sis bombalarına ve bulanık suda balık avlama politikalarına rağmen, bu mızrak bu çuvala sığmıyor işte
 Uzatmayalım artık, ne demişler:
 1- “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.”
 2-  “Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir.”
 3- Ha birde, “Yarım doktor candan, yarım imam dinden eder.”     
NOT: Yazılarımız devam edecek.




















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder