LENİNİST KESİNTİSİZ DEVRİM Mİ, TROÇKİST “SÜREKLİ DEVRİM”
Mİ!
(II)
Devam
etmeden önce, Troçki’nin, Troçkizm’in ve ardıllarının şu Lenin’in Şubat devrimi
ile birlikte değiştiği, Troçkistleştiği, Nisan Tezleri ile, Ekim Devrimi ile
eski görüşlerini yadsıyarak aştığı aşağılık yalanı, sınırsız demagoji ve
manipülasyonu üzerinde, kısaca da olsa, durmak istiyoruz. Yorum yapmaktan
ziyade, konuyla ilgili Lenin’den alıntılar vermekle yetineceğiz. Zaten
Lenin’den yapacağımız alıntılar Troçki’yi ve şürekasını teşhir etmeye yeterli
olacaktır. Doğal olarak bu, aynı zamanda bizleri Lenin’in “İki Taktik”inde
kalmakla, daha sonraki zenginleşmeyi kavramamakla
suçlayanların ya da bu doğrultuda “kamuoyu” oluşturmaya ısrarla devam eden bir dizi revizyonist akımın da sözde eleştirilerine bir yanıt olacaktır. En nihayetinde bu eleştirilerin ana kaynağı Troçki’dir, Troçkizm’dir.
suçlayanların ya da bu doğrultuda “kamuoyu” oluşturmaya ısrarla devam eden bir dizi revizyonist akımın da sözde eleştirilerine bir yanıt olacaktır. En nihayetinde bu eleştirilerin ana kaynağı Troçki’dir, Troçkizm’dir.
Troçki’nin
ve Troçkistlerin Lenin’in kendini aştığı(!), Troçkistleştiği(!) iddiasına kanıt
olarak gösterdikleri (sözde kanıtlardan biri!) Nisan Tezleri’nde şunlar
yazılmaktadır:
“HER devrimin temel sorunu,
iktidar sorunudur. Bu sorun aydınlatılmadıkça devrimde kendi rolünü bilinçli
bir biçimde oynamak ve hele devrimi yönetmek söz konusu edilemez.
“Devrimimizin bir iktidar ikiliğine yol açmış
olmak gibi büyük bir özgünlüğü var. Önemi her şeyden önce kavranması gereken
bir olgu bu: Onu anlamadan ileri gitmek olanaksız. Eski ‘formül’leri, örneğin
bolşevizmin eski formüllerini tamamlayıp, düzeltmesini bilmek gerek; çünkü bu formüller genellikle doğru
çıkmakla birlikte somut uygulamaları farklı oldu. Bir iktidar ikilliğini eskiden kimse ne düşünür, ne de düşünebilirdi.”
(Ekim Devrimi Dosyası, s. 42, iba.)
Demek ki, Şubat Devrimi ile
Lenin’in, İki Taktik’in, Bolşevizm’in “eski formülleri” “genellikle doğru
çıkmış”tır. Demek ki Lenin Bolşevizm’i terk edip Troçkistleşmemiş. Aksine, bu
gerçek vurgulanıyor. Demek ki sorun Bolşevizm’in “eski formülleri”nde değil, bu
formüller “genellikle doğru çıkmış”tır, ancak “somut uygulamaları farklı
olmuştur.” İkili iktidarın doğuşu, ikili iktidar içinde asıl iktidarın
burjuvazi oluşu, diğer iktidarın, İşçi, Asker, Köylü Sovyetleri biçiminde
gerçekleşen proletarya ve köylülüğün devrimci diktatörlüğünün birinci iktidarın
gölgesinde kalmış olması, ikinci iktidarın (ki çoğunluğunu Menşevikler ve
sosyalist Devrimci partiler oluşturmaktadır), iktidarı, “gönüllü olarak”
birinci iktidara vermiş olması, devrimin esas özgün karakteristiklerini
oluşturmaktadır. Lenin’in dediği gibi, “Bu iktidar ikiliğini eskiden kimse ne
düşünür, ne de düşünebilirdi.” Buna, Tanrı ve sirk cambazı madrabaz Troçki de
dahildir. “Eski Bolşevikler” somut durumu, devrimin ortaya çıkan özgünlüğünü
anlayamadıkları içindir ki, tarihin çok kritik bir dönemecinde, kısa bir süre
de olsa, Lenin’le karşı karşıya gelmişlerdir. Lenin’i ilk anda anlayamamaları
onların, Bolşevizm’in önderinin derinliğinde olmamalarıyla, somut durumu
kavrayamamalarıyla, soruna doktriner, kaba materyalist, metafizik görüşün
etkisi altında kalarak bakmış olmalarıyla bağlıydı. Lenin’in bu bağıntıda “eski
Bolşevikler”i eleştirmesi haklıydı. Ama bu, Troçki ve ardıllarının çok bilinçli olarak çarpıttıkları gibi, Lenin’in devrim öncesi düşüncelerini “eski
Bolşeviklere karşı mücadele içinde” terk ederek, değiştirerek Troçkistleşmesi
falan değildi, değildir. Eğer Lenin “Çar yok, yaşasın işçi hükümeti!” deseydi,
bu durumda Troçki ve yandaşları haklı olacaktı. Ama bunu demediğini çok iyi
biliyoruz. Bilakis, Nisan Tezleri bunun kanıtıdır.
“Tarihte bu görünüş altında
kendini hiç göstermemiş bulunan bu son derece özgün durum, bir iki diktatörlük
karışıklığına, bir iki diktatörlük karmasına yol açmıştır: burjuvazi diktatörlüğü (çünkü Lvov ve hempalarının hükümeti bir
diktatörlük, yani yasaya, halk iradesinin önceci dışavurumuna değil, belirli
bir sınıf tarafından, burada burjuvazi tarafından uygulanan, zora dayanan bir
iktidardır) ile proletarya ve köylülük diktatörlüğü (işçi ve asker vekilleri
sovyetleri).” (iba.)
Demek ki, proletarya ve
köylülüğün diktatörlüğü, Rus burjuva devrimine özgü koşullar içerisinde
doğmuştur ama genelleşerek tek iktidar gücü haline gelememiştir. Çünkü
proletaryanın bilinç ve örgüt yetersizliği, uyanan on milyonlarca köylünün
devrim sahnesine çıkışı, atağa geçen küçük burjuva dalga, proletarya ve geri kitleleri
hem sayısal, hem de ideolojik etki gücüyle ezerek geçmiştir. “Kendi küçük
burjuva siyasetini onlara da bulaştırmıştır.”
“Hiç kuşku yok ki, bu ‘karışıklık’ uzun
zaman süremez. Bir devlette iki iktidar olamaz. İkisinden biri yok olacaktır, ve
daha şimdiden Rus burjuvazisi, tüm gücüyle, her yoldan ve her yerde, işçi ve
asker vekilleri sovyetlerini ortadan kaldırıp güçten düşürmeye, yok etmeye ve
burjuvazinin tek başına iktidarını güvence altına almaya çalışıyor.
“İktidar ikiliği, devrimin gelişmesinin
geçici bir döneminden, onun olağan bir
burjuva demokratik devrimin ötesine gittiği, ama ‘arı durumdaki’ bir proletarya ve köylülük diktatörlüğüne henüz varmadığı bir dönemden başka bir şey
yansıtmıyor.” (iba.)
Lenin’i, hep birlikte dinlemeye devam
edelim:
“İktidar ikiliği neye dayanıyor? Geçici
hükümetin, burjuvazi hükümetinin yanında, henüz güçsüz, tohum durumunda, ama gene de gerçek, söz götürmez ve büyüyen bir
varlığı olan bir başka hükümetin: işçi ve asker vekilleri sovyetlerinin kurulmuş
bulunmasına.
“Bu ikinci
hükümetin sınıf bileşimi nedir? Proletarya
ile (asker üniforması altındaki) köylülük.
Siyasal niteliği nedir? Devrimci bir diktatörlük, yani merkezi
bir devlet iktidarı tarafından yayınlanan bir yasaya değil, ama doğrudan
doğruya devrimci bir zorlamaya, halk yığınlarının aşağıdan gelen dolaysız
girişkenliğine dayanan bir iktidar. Bu iktidar, alışılmış tipteki parlamenter
burjuva demokratik bir cumhuriyette genellikle var olan ve ileri Avrupa ve
Amerika ülkelerinde şimdiye değin üstün gelen iktidardan bambaşkadır. İşin özü
burada olmakla birlikte, çoğu kez unutulan, yeterince düşünülmeyen bir şeydir
bu.” (iba.)
Demek ki bu ikinci diktatörlüğün (iktidarın) sınıfsal bileşimi ve politik
niteliği devrimci demokratik karakterdedir;
başka bir deyişle, proletarya ve
köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü! Ve bu diktatörlük, Paris
Komünü ile ilkede aynı olan proleter devlet biçimine, Sovyetik biçime, İşçi,
Asker Vekilleri Sovyetleri biçimine sahiptir ya da bu biçimde ortaya çıkmıştır.
“İktidarın bir sınıftan ötekine geçişi,
sözcüğün salt bilimsel anlamıyla olduğu kadar, politik ve pratik anlamıyla da
bir devrimin birinci, başlıca ve esas belirtisidir.
“Burjuva devrimi ya da burjuva demokratik
devrim, Rusya'da, bu bakımdan
tamamlanmıştır.
“Şimdi, burada, kendilerine
‘eski-bolşevikler’ demekten hoşlanan karşı görüşlülerden yükselen itirazları
duyuyoruz: Her zaman burjuva demokratik devrimin ancak ‘proletaryanın ve
köylülerin devrimci demokratik iktidarı’ ile son bulabileceğini söylemedik mi?
Tarım devrimi, ki o da burjuva demokratiktir, o da sonuçlandı mı? Bu, tam
tersine, henüz başlamamış bir olay değil midir?
“Yanıt veriyorum: Bolşeviklerin fikirleri ve
sloganları, bütünü içinde, tarih tarafından tamamıyla doğrulanmışlardır; ama
somut gerçek olaylar, bizim önceden görebildiğimizden başka şekilde oldu;
daha özgün ve daha çeşitli biçimde
geçti.
“Bunu bilmemek ya da unutmak, yeni ve
canlı gerçeğin özgünlüğünü incelemek yerine, ezberlenmiş bir formülü ahmakça
yineleyerek, partimizin tarihinde bir kere daha can sıkıcı tatsız rol oynayan
bu ‘eski-bolşevikler’ gibi davranmak olurdu.
“ ‘Proletaryanın
ve köylülerin devrimci demokratik iktidarı’, Rus devriminde daha önceden gerçekleşmiş bulunuyor, çünkü bu
formül, yalnızca sınıflar arasında ilişkiyi öngörüyordu, bu ilişkiyi, bu
işbirliğini g e r ç e k l e ş t i r e n somut siyasal bir kurumu değil. Yaşamın gerçekleştirdiği ‘işçi ve asker
vekilleri Sovyetleri’, işte, ‘proletaryanın ve köylülerin devrimci demokratik
iktidarı’.
“Bu formül artık eskidi. Yaşam, onu,
formüller ülkesinden gerçek ülkesine götürdü, ona kan ve can verdi, onu
somutlaştırdı ve sonuçta değişikliğe uğrattı.”
“Her kim ki; bugün, ‘proletaryanın ve
köylülerin devrimci demokratik diktatörlüğü’nden başka söz etmez, yaşamın
gerisinde kalır, ve bu yüzden de, pratik olarak, proletarya sınıfının
savaşımına karşı küçük-burjuvaziye geçer, ve devrim-öncesi ‘bolşevik’ antikalar
arşivlerine (‘eski-bolşevikler’ arşivlerine de denilebilirdi) kaldırılması
gerekir.
“Proletaryanın
ve köylülüğün devrimci demokratik
diktatörlüğü şimdiden gerçekleşmiş bulunuyor, ama olağanüstü özgün bir biçimde
ve çok önemli birçok değişikliklerle. Gelecek mektuplarımın birinde bundan
söz edeceğim. Şimdilik, bir marksistin, her teori gibi daha çok esas olan,
genel olan, yaşamın karmaşıklığını yaklaşık olarak gösterebilen dünün teorisine
sımsıkı takılıp kalmaması, yaşayan gerçeği, kesin ve somut olguları hesaba
katması gerektiğini, bu söz götürmez gerçeği iyice özümlemesi gerekir.”
“Eskiden yapıldığı gibi, burjuva devrimi
‘tamamlama’ sorununu ortaya atmak, canlı marksizmi ölü metinlere feda etmek
demektir.
“Eski formül şöyleydi: burjuvazinin egemenliğinin
yerini, proletarya ve köylülüğün egemenliği, onların diktatörlüğü alabilir ve
almalıdır.
“Oysa, gerçek yaşamda, şimdiden b a m b a
ş k a b i r ş e y görüyoruz: bu ikisinin, birinin ve
ötekinin, son derece özgün, yeni, şimdiye kadar hiç görülmemiş bir biçimde,
birbirine geçişini. Önümüzde, yan yana, bir arada, aynı zamanda, hem
burjuvazinin egemenliği (Lvov-Guçkov hükümeti), hem de k e n d i i s t e ğ i y l e iktidarı burjuvaziye
bırakan, isteyerek burjuvazinin
kuyruğuna takılan proletaryanın ve
köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünü görüyoruz.”
“Tamamlanmamış, -ve henüz köylü
hareketini sonuçlandırmamış- burjuva demokratik devrim ‘üzerinden’ sosyalist devrime ‘atlamak’ arzusuyla,
bu öznelciliğe düşmek tehlikesini göze almayalım.
“ Eğer, ‘Çar yok, işçi hükümeti var’
deseydim, böyle bir tehlikeyle karşı karşıya bulunurdum. Ama böyle bir şey
demedim, tamamen başka bir şey dedim.”
“Açıkça, Paris Komünü deneyimine
başvurduğuma göre, tezlerimde, henüz zamanını doldurmamış olan köylü
hareketi ya da genellikle küçük-burjuva hareketin üstünden atlamak gibi bir
işçi hükümeti tarafından iktidarın ‘ele geçirilmesi’ oyununu oynamak gibi her
türlü olasılıktan, her türlü blankici serüvenden mutlak olarak kaçındım.”
“Gerçekte, bize, hem iktidarın
burjuvaziye geçişini (alışılmış tipte ‘tamamlanmış’ burjuva demokratik devrim),
hem de hakiki hükümet yanında,
‘proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü’nü temsil eden
ikinci bir hükümetin varlığını gösteriyor. Bu ‘ikinci hükümet’ de
kendiliğinden, iktidarı burjuvaziye bırakmış, kendisini, burjuva hükümete
bağlamıştır.
“Kamenev yoldaşın, ‘burjuva demokratik
devrim tamamlanmamıştır’ yolundaki eski bolşevik formülü, bu gerçeği hesaba
katıyor mu?
“Hayır, bu formül eskimiştir. Artık hiç
bir şeye yaramaz. Bu formül ölmüş bir formüldür. Onu yeniden diriltmek
boşunadır.”
“Sırası gelmişken. Proletaryanın
ve köylülüğün diktatörlüğü ‘formülü’ söz konusu olduğuna göre, iki Taktik'te (Temmuz 1905) özellikle şunu belirttiğimi (Oniki Yıl'a bakınız, s.
435) anımsamak iyi olacak:
“Dünyadaki her şey gibi, proletaryanın ve
köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünün de bir geçmişi ve bir de
geleceği vardır. Bunun geçmişi otokrasidir, serfliktir, monarşidir ve
ayrıcalıktır. ... Geleceği ise, özel mülkiyete karşı savaşımdır, ücretli
işçilerin işverene karşı savaşımıdır, sosyalizm için savaşımdır.’
“Kamanev yoldaş, aynı şekilde, 1917'de
de, proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünün geçmişini
dikkate almamak yanılgısını işliyor. Oysa gerçekte, gelecek onun için başlamış
bile bulunuyor, çünkü ücretli işçinin ve küçük mülk sahibinin çıkarları ve
politikası daha şimdiden birbirinden gerçekte ayrıdır, ve bu ayrılık, ‘savaşı
sonuna kadar sürdürme’ gibi emperyalist savaşa karşı tutum gibi, o kadar
önemli, o kadar başlı başına bir sorundur.
“Şimdi burada, Kamenev yoldaşın daha
yukarda da söylenilen ikinci yanlış uslamlamasına geliyorum. O, beni, şemamda,
‘bu devrimin (burjuva demokratik devrimin) şu an sosyalist devrime geçişine’
dayanmış olmakla suçluyor.
“Bu yanlıştır. Devrimimizin sosyalist
devrime ‘şu an’ dönüşmesine ‘dayanmak’ şöyle dursun, böyle bir tutumdan kesin
olarak kaçındım; 8. tezde kesin olarak şunu açıkladım: ‘Doğrudan görevimiz, sosyalizmin ‘başlatılması’ d e ğ i l d i r.
“ Devrimimizin
sosyalist devrime hemen dönüşmesini hesaplayan bir kimsenin, doğrudan doğruya
bir görev olarak kabul edilen sosyalizmin başlatılmasına karşı koymayacağı
besbelli değil midir?”
Demek ki Lenin, Şubat burjuva
demokratik devriminin deneyleriyle nihayet kendine gelip, yıllardır kendisine
ve Bolşevizm’e küfreden, sınırsız bir demagoji ve manipülasyona başvuran
Troçki’nin, Troçkizm’in safına geçmemiş. Bolşevik aşamalı ve kesintisiz devrim
teorisini terk etmemiş. Rus burjuva devriminin “doğrudan doğruya” sosyalist
devrime geçtiğini savunmamış, “Çar Yok, İşçi Hükümeti Var!” dememiş. Eski
perspektifini yok sayıp, “sürekli devrim”i benimseyerek, doğrudan sosyalist
devrim ve doğrudan proletarya diktatörlüğü dememiş. Şubat devriminin burjuva
demokratik devrim olduğunu yadsımamış.
Stalin’in belirttiği gibi, “Lenin
‘sürekli’ devrim yanlılarına karşı süreklilik sorunundan dolayı mücadele
etmedi, çünkü bizzat Lenin de kesintisiz devrimden yanayıydı”; Lenin, Troçkist
“sürekli devrim” teori ve siyasi çizgisine karşı, Marksizm’e, proletaryaya,
sosyalizme, sosyalizmin inşasına karşı olduğu, devrimci imkânlara inanmadığı,
“Marx’ın sürekli devrim fikrini çarpıtıp, onu cansız bir kitabi bilgiye
çevirdiği”, emperyalizm ve proleter devrimler çağının gerçeklerini anlamadığı
ve reddettiği, burjuvaziye yedeklendiği için mücadele yürüttü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder