26 Mayıs 2016 Perşembe

LENİNİST KESİNTİSİZ DEVRİM Mİ, TROÇKİST “SÜREKLİ DEVRİM” Mİ! (II)



LENİNİST KESİNTİSİZ DEVRİM Mİ, TROÇKİST “SÜREKLİ DEVRİM” Mİ!
                                        (II)
Devam etmeden önce, Troçki’nin, Troçkizm’in ve ardıllarının şu Lenin’in Şubat devrimi ile birlikte değiştiği, Troçkistleştiği, Nisan Tezleri ile, Ekim Devrimi ile eski görüşlerini yadsıyarak aştığı aşağılık yalanı, sınırsız demagoji ve manipülasyonu üzerinde, kısaca da olsa, durmak istiyoruz. Yorum yapmaktan ziyade, konuyla ilgili Lenin’den alıntılar vermekle yetineceğiz. Zaten Lenin’den yapacağımız alıntılar Troçki’yi ve şürekasını teşhir etmeye yeterli olacaktır. Doğal olarak bu, aynı zamanda bizleri Lenin’in “İki Taktik”inde kalmakla, daha sonraki zenginleşmeyi kavramamakla

 suçlayanların ya da bu doğrultuda “kamuoyu” oluşturmaya ısrarla devam eden bir dizi revizyonist akımın da sözde eleştirilerine bir yanıt olacaktır. En nihayetinde bu eleştirilerin ana kaynağı Troçki’dir, Troçkizm’dir.
Troçki’nin ve Troçkistlerin Lenin’in kendini aştığı(!), Troçkistleştiği(!) iddiasına kanıt olarak gösterdikleri (sözde kanıtlardan biri!) Nisan Tezleri’nde şunlar yazılmaktadır:
“HER devrimin temel sorunu, iktidar sorunudur. Bu sorun aydınlatılmadıkça devrimde kendi rolünü bilinçli bir biçimde oynamak ve hele devrimi yönetmek söz konusu edilemez.
 “Devrimimizin bir iktidar ikiliğine yol açmış olmak gibi büyük bir özgünlüğü var. Önemi her şeyden önce kavranması gereken bir olgu bu: Onu anlamadan ileri gitmek olanaksız. Eski ‘formül’leri, örneğin bolşevizmin eski formüllerini tamamlayıp, düzeltmesini bilmek gerek; çünkü bu formüller genellikle doğru çıkmakla birlikte somut uygulamaları farklı oldu. Bir iktidar ikilliğini eskiden kimse ne düşünür, ne de düşünebilirdi.” (Ekim Devrimi Dosyası, s. 42, iba.)
Demek ki, Şubat Devrimi ile Lenin’in, İki Taktik’in, Bolşevizm’in “eski formülleri” “genellikle doğru çıkmış”tır. Demek ki Lenin Bolşevizm’i terk edip Troçkistleşmemiş. Aksine, bu gerçek vurgulanıyor. Demek ki sorun Bolşevizm’in “eski formülleri”nde değil, bu formüller “genellikle doğru çıkmış”tır, ancak “somut uygulamaları farklı olmuştur.” İkili iktidarın doğuşu, ikili iktidar içinde asıl iktidarın burjuvazi oluşu, diğer iktidarın, İşçi, Asker, Köylü Sovyetleri biçiminde gerçekleşen proletarya ve köylülüğün devrimci diktatörlüğünün birinci iktidarın gölgesinde kalmış olması, ikinci iktidarın (ki çoğunluğunu Menşevikler ve sosyalist Devrimci partiler oluşturmaktadır), iktidarı, “gönüllü olarak” birinci iktidara vermiş olması, devrimin esas özgün karakteristiklerini oluşturmaktadır. Lenin’in dediği gibi, “Bu iktidar ikiliğini eskiden kimse ne düşünür, ne de düşünebilirdi.” Buna, Tanrı ve sirk cambazı madrabaz Troçki de dahildir. “Eski Bolşevikler” somut durumu, devrimin ortaya çıkan özgünlüğünü anlayamadıkları içindir ki, tarihin çok kritik bir dönemecinde, kısa bir süre de olsa, Lenin’le karşı karşıya gelmişlerdir. Lenin’i ilk anda anlayamamaları onların, Bolşevizm’in önderinin derinliğinde olmamalarıyla, somut durumu kavrayamamalarıyla, soruna doktriner, kaba materyalist, metafizik görüşün etkisi altında kalarak bakmış olmalarıyla bağlıydı. Lenin’in bu bağıntıda “eski Bolşevikler”i eleştirmesi haklıydı. Ama bu, Troçki ve ardıllarının çok bilinçli olarak çarpıttıkları gibi, Lenin’in devrim öncesi düşüncelerini “eski Bolşeviklere karşı mücadele içinde” terk ederek, değiştirerek Troçkistleşmesi falan değildi, değildir. Eğer Lenin “Çar yok, yaşasın işçi hükümeti!” deseydi, bu durumda Troçki ve yandaşları haklı olacaktı. Ama bunu demediğini çok iyi biliyoruz. Bilakis, Nisan Tezleri bunun kanıtıdır.
“Tarihte bu görünüş altında kendini hiç göstermemiş bulunan bu son derece özgün durum, bir iki diktatörlük karışıklığına, bir iki diktatörlük karmasına yol açmıştır: burjuvazi diktatörlüğü (çünkü Lvov ve hempalarının hükümeti bir diktatörlük, yani yasaya, halk iradesinin önceci dışavurumuna değil, belirli bir sınıf tarafından, burada burjuvazi tarafından uygulanan, zora dayanan bir iktidardır) ile proletarya ve köylülük diktatörlüğü (işçi ve asker vekilleri sovyetleri).” (iba.)
Demek ki, proletarya ve köylülüğün diktatörlüğü, Rus burjuva devrimine özgü koşullar içerisinde doğmuştur ama genelleşerek tek iktidar gücü haline gelememiştir. Çünkü proletaryanın bilinç ve örgüt yetersizliği, uyanan on milyonlarca köylünün devrim sahnesine çıkışı, atağa geçen küçük burjuva dalga, proletarya ve geri kitleleri hem sayısal, hem de ideolojik etki gücüyle ezerek geçmiştir. “Kendi küçük burjuva siyasetini onlara da bulaştırmıştır.”
      “Hiç kuşku yok ki, bu ‘karışıklık’ uzun zaman süremez. Bir devlette iki iktidar olamaz. İkisinden biri yok olacaktır, ve daha şimdiden Rus burjuvazisi, tüm gücüyle, her yoldan ve her yerde, işçi ve asker vekilleri sovyetlerini ortadan kaldırıp güçten düşürmeye, yok etmeye ve burjuvazinin tek başına iktidarını güvence altına almaya çalışıyor.
      “İktidar ikiliği, devrimin gelişmesinin geçici bir döneminden, onun olağan bir burjuva demokratik devrimin ötesine gittiği, ama ‘arı durumdaki’ bir proletarya ve köylülük diktatörlüğüne henüz varmadığı bir dönemden başka bir şey yansıtmıyor.” (iba.)
     Lenin’i, hep birlikte dinlemeye devam edelim:
     “İktidar ikiliği neye dayanıyor? Geçici hükümetin, burjuvazi hükümetinin yanında, henüz güçsüz, tohum durumunda, ama gene de gerçek, söz götürmez ve büyüyen bir varlığı olan bir başka hükümetin: işçi ve asker vekilleri sovyetlerinin kurulmuş bulunmasına.
      “Bu ikinci hükümetin sınıf bileşimi nedir? Proletarya ile (asker üniforması altındaki) köylülük. Siyasal niteliği nedir? Devrimci bir diktatörlük, yani merkezi bir devlet iktidarı tarafından yayınlanan bir yasaya değil, ama doğrudan doğruya devrimci bir zorlamaya, halk yığınlarının aşağıdan gelen dolaysız girişkenliğine dayanan bir iktidar. Bu iktidar, alışılmış tipteki parlamenter burjuva demokratik bir cumhuriyette genellikle var olan ve ileri Avrupa ve Amerika ülkelerinde şimdiye değin üstün gelen iktidardan bambaşkadır. İşin özü burada olmakla birlikte, çoğu kez unutulan, yeterince düşünülmeyen bir şeydir bu.” (iba.)
Demek ki bu ikinci diktatörlüğün (iktidarın) sınıfsal bileşimi ve politik niteliği devrimci demokratik karakterdedir; başka bir deyişle, proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü! Ve bu diktatörlük, Paris Komünü ile ilkede aynı olan proleter devlet biçimine, Sovyetik biçime, İşçi, Asker Vekilleri Sovyetleri biçimine sahiptir ya da bu biçimde ortaya çıkmıştır.
     “İktidarın bir sınıftan ötekine geçişi, sözcüğün salt bilimsel anlamıyla olduğu kadar, politik ve pratik anlamıyla da bir devrimin birinci, başlıca ve esas belirtisidir.
      “Burjuva devrimi ya da burjuva demokratik devrim, Rusya'da, bu bakımdan tamamlanmıştır.
      “Şimdi, burada, kendilerine ‘eski-bolşevikler’ demekten hoşlanan karşı görüşlülerden yükselen itirazları duyuyoruz: Her zaman burjuva demokratik devrimin ancak ‘proletaryanın ve köylülerin devrimci demokratik iktidarı’ ile son bulabileceğini söylemedik mi? Tarım devrimi, ki o da burjuva demokratiktir, o da sonuçlandı mı? Bu, tam tersine, henüz başlamamış bir olay değil midir?
      “Yanıt veriyorum: Bolşeviklerin fikirleri ve sloganları, bütünü içinde, tarih tarafından tamamıyla doğrulanmışlardır; ama somut gerçek olaylar, bizim önceden görebildiğimizden başka şekilde oldu; daha özgün ve daha çeşitli biçimde geçti.
      “Bunu bilmemek ya da unutmak, yeni ve canlı gerçeğin özgünlüğünü incelemek yerine, ezberlenmiş bir formülü ahmakça yineleyerek, partimizin tarihinde bir kere daha can sıkıcı tatsız rol oynayan bu ‘eski-bolşevikler’ gibi davranmak olurdu.
      “ ‘Proletaryanın ve köylülerin devrimci demokratik iktidarı’, Rus devriminde daha önceden gerçekleşmiş bulunuyor, çünkü bu formül, yalnızca sınıflar arasında ilişkiyi öngörüyordu, bu ilişkiyi, bu işbirliğini g e r ç e k l e ş t i r e n somut siyasal bir kurumu değil. Yaşamın gerçekleştirdiği ‘işçi ve asker vekilleri Sovyetleri’, işte, ‘proletaryanın ve köylülerin devrimci demokratik iktidarı’.
      “Bu formül artık eskidi. Yaşam, onu, formüller ülkesinden gerçek ülkesine götürdü, ona kan ve can verdi, onu somutlaştırdı ve sonuçta değişikliğe uğrattı.”
     “Her kim ki; bugün, ‘proletaryanın ve köylülerin devrimci demokratik diktatörlüğü’nden başka söz etmez, yaşamın gerisinde kalır, ve bu yüzden de, pratik olarak, proletarya sınıfının savaşımına karşı küçük-burjuvaziye geçer, ve devrim-öncesi ‘bolşevik’ antikalar arşivlerine (‘eski-bolşevikler’ arşivlerine de denilebilirdi) kaldırılması gerekir.
      Proletaryanın ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü şimdiden gerçekleşmiş bulunuyor, ama olağanüstü özgün bir biçimde ve çok önemli birçok değişikliklerle. Gelecek mektuplarımın birinde bundan söz edeceğim. Şimdilik, bir marksistin, her teori gibi daha çok esas olan, genel olan, yaşamın karmaşıklığını yaklaşık olarak gösterebilen dünün teorisine sımsıkı takılıp kalmaması, yaşayan gerçeği, kesin ve somut olguları hesaba katması gerektiğini, bu söz götürmez gerçeği iyice özümlemesi gerekir.”
      “Eskiden yapıldığı gibi, burjuva devrimi ‘tamamlama’ sorununu ortaya atmak, canlı marksizmi ölü metinlere feda etmek demektir.
      “Eski formül şöyleydi: burjuvazinin egemenliğinin yerini, proletarya ve köylülüğün egemenliği, onların diktatörlüğü alabilir ve almalıdır.
      “Oysa, gerçek yaşamda, şimdiden b a m b a ş k a  b i r  ş e y görüyoruz: bu ikisinin, birinin ve ötekinin, son derece özgün, yeni, şimdiye kadar hiç görülmemiş bir biçimde, birbirine geçişini. Önümüzde, yan yana, bir arada, aynı zamanda, hem burjuvazinin egemenliği (Lvov-Guçkov hükümeti), hem de k e n d i   i s t e ğ i y l e iktidarı burjuvaziye bırakan, isteyerek burjuvazinin kuyruğuna takılan proletaryanın ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünü görüyoruz.”
“Tamamlanmamış, -ve henüz köylü hareketini sonuçlandırmamış- burjuva demokratik devrim ‘üzerinden’ sosyalist devrime ‘atlamak’ arzusuyla, bu öznelciliğe düşmek tehlikesini göze almayalım.
     Eğer, ‘Çar yok, işçi hükümeti var’ deseydim, böyle bir tehlikeyle karşı karşıya bulunurdum. Ama böyle bir şey demedim, tamamen başka bir şey dedim.”
“Açıkça, Paris Komünü deneyimine başvurduğuma göre, tezlerimde, henüz zamanını doldurmamış olan köylü hareketi ya da genellikle küçük-burjuva hareketin üstünden atlamak gibi bir işçi hükümeti tarafından iktidarın ‘ele geçirilmesi’ oyununu oynamak gibi her türlü olasılıktan, her türlü blankici serüvenden mutlak olarak kaçındım.”
“Gerçekte, bize, hem iktidarın burjuvaziye geçişini (alışılmış tipte ‘tamamlanmış’ burjuva demokratik devrim), hem de hakiki hükümet yanında, ‘proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü’nü temsil eden ikinci bir hükümetin varlığını gösteriyor. Bu ‘ikinci hükümet’ de kendiliğinden, iktidarı burjuvaziye bırakmış, kendisini, burjuva hükümete bağlamıştır.
      “Kamenev yoldaşın, ‘burjuva demokratik devrim tamamlanmamıştır’ yolundaki eski bolşevik formülü, bu gerçeği hesaba katıyor mu?
      “Hayır, bu formül eskimiştir. Artık hiç bir şeye yaramaz. Bu formül ölmüş bir formüldür. Onu yeniden diriltmek boşunadır.”
“Sırası gelmişken. Proletaryanın ve köylülüğün diktatörlüğü ‘formülü’ söz konusu olduğuna göre, iki Taktik'te (Temmuz 1905) özellikle şunu belirttiğimi (Oniki Yıl'a bakınız, s. 435) anımsamak iyi olacak:
      “Dünyadaki her şey gibi, proletaryanın ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünün de bir geçmişi ve bir de geleceği vardır. Bunun geçmişi otokrasidir, serfliktir, monarşidir ve ayrıcalıktır. ... Geleceği ise, özel mülkiyete karşı savaşımdır, ücretli işçilerin işverene karşı savaşımıdır, sosyalizm için savaşımdır.’
      “Kamanev yoldaş, aynı şekilde, 1917'de de, proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünün geçmişini dikkate almamak yanılgısını işliyor. Oysa gerçekte, gelecek onun için başlamış bile bulunuyor, çünkü ücretli işçinin ve küçük mülk sahibinin çıkarları ve politikası daha şimdiden birbirinden gerçekte ayrıdır, ve bu ayrılık, ‘savaşı sonuna kadar sürdürme’ gibi emperyalist savaşa karşı tutum gibi, o kadar önemli, o kadar başlı başına bir sorundur.
      “Şimdi burada, Kamenev yoldaşın daha yukarda da söylenilen ikinci yanlış uslamlamasına geliyorum. O, beni, şemamda, ‘bu devrimin (burjuva demokratik devrimin) şu an sosyalist devrime geçişine’ dayanmış olmakla suçluyor.
      “Bu yanlıştır. Devrimimizin sosyalist devrime ‘şu an’ dönüşmesine ‘dayanmak’ şöyle dursun, böyle bir tutumdan kesin olarak kaçındım; 8. tezde kesin olarak şunu açıkladım: ‘Doğrudan görevimiz, sosyalizmin ‘başlatılması’ d e ğ i l d i r.
     Devrimimizin sosyalist devrime hemen dönüşmesini hesaplayan bir kimsenin, doğrudan doğruya bir görev olarak kabul edilen sosyalizmin başlatılmasına karşı koymayacağı besbelli değil midir?”
Demek ki Lenin, Şubat burjuva demokratik devriminin deneyleriyle nihayet kendine gelip, yıllardır kendisine ve Bolşevizm’e küfreden, sınırsız bir demagoji ve manipülasyona başvuran Troçki’nin, Troçkizm’in safına geçmemiş. Bolşevik aşamalı ve kesintisiz devrim teorisini terk etmemiş. Rus burjuva devriminin “doğrudan doğruya” sosyalist devrime geçtiğini savunmamış, “Çar Yok, İşçi Hükümeti Var!” dememiş. Eski perspektifini yok sayıp, “sürekli devrim”i benimseyerek, doğrudan sosyalist devrim ve doğrudan proletarya diktatörlüğü dememiş. Şubat devriminin burjuva demokratik devrim olduğunu yadsımamış.
Stalin’in belirttiği gibi, “Lenin ‘sürekli’ devrim yanlılarına karşı süreklilik sorunundan dolayı mücadele etmedi, çünkü bizzat Lenin de kesintisiz devrimden yanayıydı”; Lenin, Troçkist “sürekli devrim” teori ve siyasi çizgisine karşı, Marksizm’e, proletaryaya, sosyalizme, sosyalizmin inşasına karşı olduğu, devrimci imkânlara inanmadığı, “Marx’ın sürekli devrim fikrini çarpıtıp, onu cansız bir kitabi bilgiye çevirdiği”, emperyalizm ve proleter devrimler çağının gerçeklerini anlamadığı ve reddettiği, burjuvaziye yedeklendiği için mücadele yürüttü.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder