MARKSİZM’DE PROLETER DEVRİM SORUNU
II. BÖLÜM’ün
devamı
Lenin’in Sorunu Ortaya Koyuş
Tarzı:
Ekim Devrimi öncesi Troçkizm, Rusya
proletaryasının tarihinde ciddi bir yer tutmaz. Kural olarak da (kendine özgü
bukalemun oportünist kıvraklığıyla) Menşevizm’in safında yer alır. Menşevizme
en uzak göründüğü nokta da bile bu böyledir. Ekim öncesi, politik mücadele
tarihinde ciddi bir yer tutmamakla birlikte Troçki(zm), Bolşevizm’in (Leninizm’in)
amansız bir düşmanıdır; her cephede olduğu gibi, Leninist proleter devrim
teorisine ve bu teorinin Rusya koşullarına uyarlanması olan kesintisiz devrim
çizgisine karşı da saldırıya geçer. Hatırlatmak yararlı olacak:
Ekim Devrimi öncesi Leninizm kavramı, başta Menşevikler olmak üzere Troçki tarafından küfür ve hakaret anlamında kullanılıyordu; ama Leninizm’e küfretmede kimse Troçki kadar maharetli değildi. Troçki’nin kendisini “Leninist-Bolşevik” olarak tanımlaması Lenin’in ölümünden sonradır, o da tümüyle ikiyüzlü bir taktik olarak, Troçkist kimliğini örtme ve manipülasyon amacıyla. Troçki, Ekim Devrimi’ne, proletarya diktatörlüğüne, Marksizm-Leninizm’e karşı gerici ve yıkıcı mücadelesini gizleyebilmek için kendisini “Leninist/Bolşevik” olarak lanse ederken “Stalinizm’e karşı mücadele” çarşafına büründü. Örneğin Duma’da Menşeviklerin liderliğini yapmakta olan Çheidze’ye yazdığı Nisan 1913 tarihli mektupta Lenin’i, “Rus işçi hareketindeki her geri kalmışlığı sömürmeyi meslek edinmiş biri” olmakla itham eden, “Leninizm’in tüm yapısı bugün yalan ve tahrifat üzerine kurulmuştur ve kendi yıkımının zehirli tohumunu içinde taşımaktadır.”* diyen, Bolşevizm’in “karşı devrimci yanlar” taşıyan bir akım olduğunu ileri süren Troçki’nin “Leninist/Bolşevik”lik iddiası tam bir demagojidir. Troçki, daha 1905’ten itibaren, Bolşevizm’e karşı “sol” palavradan ibaret “sürekli devrim teorisi” ve çizgisini ortaya koyarak savaşır.
Ekim Devrimi öncesi Leninizm kavramı, başta Menşevikler olmak üzere Troçki tarafından küfür ve hakaret anlamında kullanılıyordu; ama Leninizm’e küfretmede kimse Troçki kadar maharetli değildi. Troçki’nin kendisini “Leninist-Bolşevik” olarak tanımlaması Lenin’in ölümünden sonradır, o da tümüyle ikiyüzlü bir taktik olarak, Troçkist kimliğini örtme ve manipülasyon amacıyla. Troçki, Ekim Devrimi’ne, proletarya diktatörlüğüne, Marksizm-Leninizm’e karşı gerici ve yıkıcı mücadelesini gizleyebilmek için kendisini “Leninist/Bolşevik” olarak lanse ederken “Stalinizm’e karşı mücadele” çarşafına büründü. Örneğin Duma’da Menşeviklerin liderliğini yapmakta olan Çheidze’ye yazdığı Nisan 1913 tarihli mektupta Lenin’i, “Rus işçi hareketindeki her geri kalmışlığı sömürmeyi meslek edinmiş biri” olmakla itham eden, “Leninizm’in tüm yapısı bugün yalan ve tahrifat üzerine kurulmuştur ve kendi yıkımının zehirli tohumunu içinde taşımaktadır.”* diyen, Bolşevizm’in “karşı devrimci yanlar” taşıyan bir akım olduğunu ileri süren Troçki’nin “Leninist/Bolşevik”lik iddiası tam bir demagojidir. Troçki, daha 1905’ten itibaren, Bolşevizm’e karşı “sol” palavradan ibaret “sürekli devrim teorisi” ve çizgisini ortaya koyarak savaşır.
Troçki’nin sürekli saçmalık, sürekli öznel
idealizm, sürekli Marksizm-Leninizm karşıtlığı demek olan “sürekli devrim
teorisi”, Rosa Lüksemburg’un yarı-Menşevik emperyalizm teorisine ve Parvus’un
ideolojik önderliğine dayanarak şekillenir. Fakat bu teoriye can ve kan veren
esas olarak ve özellikle Kautskyciliktir
ve II. Enternasyonal oportünizmidir. Sorunun bu yanı
üzerinde kitabımızın ilgili yerlerinde duracağımız için şimdilik geçiyoruz.
Troçki’nin de dediği gibi, “Sürekli devrim teorisi genellikle ‘Parvus ve
Trostkiy’nin adlarıyla bağlantılı olarak ele alınmıştır.” Parvus, Troçki’nin
“Sonuçlar ve Olasılıklar” kitabına bir önsöz de yazmıştır. Troçki, “Parvus,
başkalarının fikirlerinden etki alabilen, başkalarınınkini de
zenginleştirebilen istisnai yaratıcılıkta bir kişiydi” der. “Özellikle
çağımızın sosyal devrim anlayışlarıyla ilgili gelişmemde şüphe götürmez etkisi
oldu.” değerlendirmesini yapar. (Bkz. Rusya’da Sürekli Devrim Sonuçlar ve
Olasılıklar, s.127, 129, Kardelen Yayınları) Bu sözde teoriyi, devrimci
lafazanlığın ardına gizlenmiş olan “sürekli devrim teorisi”ni, bazı ana
yönleriyle özetlemek gerekirse, Troçki, şu düşünceleri enerjik bir tarzda savunmaktaydı:
a) Rusya devrimi bir burjuva devrimdir; b) köylülük hiçbir bağımsız
devrimci rol oynama yeteneğinde değildir; c) köylülük kaçınılmaz olarak
proletaryanın yedeği olacaktır; d) burjuva devrimden kaçınılmaz olarak bir
proletarya diktatörlüğü doğacaktır. Çünkü devrim, devrimin hegemonik sınıfını
iktidara götürecektir, çünkü devrim önündeki burjuva görevleri ancak
proletaryayı iktidara getirerek çözebilir; e) ve proletarya iktidarı ele
geçirdiğinde kendini yalnızca acil burjuva demokratik görevlerle
sınırlamayacak, kaçınılmaz olarak burjuva mülkiyetin fethine de girişmek
zorunda kalacaktır; böylece burjuva demokratik devrim “doğrudan doğruya” sosyalist devrime dönüşecek, işçi-köylü
diktatörlüğü gibi bir “ara aşama”, sürekli devrimin yadsınması olan demokratik
bir evre yaşanmadan proletarya, demokratik ve sosyalist görevleri birlikte
çözecektir. Lenin’in ve Bolşeviklerin iki devrim, iki diktatörlük, asgari ve
azami program ayrımı oportünizmdir vs.
Lenin, öncesini geçiyoruz, daha 1905’de bu vb. anti-Marksist teori ve
politik çizgileri eleştirerek teşhir eder. Bu çizginin Rus devriminin burjuva
demokratik karakterini ve köylülüğün devrimci olanaklarını yadsıdığını, proletaryanın
köylülüğe önderlik yeteneğini kavrayamadığını, dahası inkâr ettiğini, burjuva
devrimin üstünden atlamayı ve doğrudan “sosyalist devrim”i ön gördüğünü
söylerken, Troçki’nin Rusya’nın nesnel ve öznel koşullarını anlamadığını, demokratik
devrimden sosyalist devrime geçiş hakkında açık bir görüşü olmadığını, Marksist
kesintisiz devrim teorisini yadsıdığını vurgular. Lenin, sosyalist devrime
yakınlaşmanın ve demokratik devrimi sosyalist devrime kesiksizce çevirmenin tek
yolunun burjuva demokratik devrimden, proletarya ve köylülüğün devrimci
demokratik diktatörlüğünden geçtiğini ısrarla vurgular. Burjuva demokratik
devrimden (devrimde köylülüğün zaten bağımsız hiçbir rol oynamayacağı ve
devrimde proletaryanın hegemonyası gerekçesiyle) bir proletarya diktatörlüğü
doğacağını ileri sürmenin, devrimi proletarya diktatörlüğü şiarı altında
hazırlamaya çalışmanın, devrimi “sosyalist devrim” olarak görmek ve devrimi
başarısızlığa mahkûm etmek anlamına geldiğini ve geleceğini; geleceği sosyalist
bir diktatörlük olarak demokratik işçi köylü diktatörlüğünü reddetmenin tek
anlamının bu olduğunu söyler. Lenin, Troçki’nin, devrimde proletaryanın
önderliği ve iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesi fikrini
Bolşevizm’den, devrimde köylülüğünün devrimci rolünün yadsınması fikrini ise
Menşevizm’den ödünç aldığını; Troçki’nin teorisinin orijinal olmaktan uzak,
yarı-Menşevik bir çizgi olduğunu vurgular. Lenin, demokratik devrimde
köylülüğün devrimci rolünü yadsımakla Troçki’nin aslında, “köylüleri devrim
için ayaklandırmayı reddetmeyi anlayan Rusya’nın liberal işçi politikacılarına
yardım” ettiğini vurgular. Troçki’nin teorisi proletaryanın köylülüğe önderlik
rol ve yeteneğinin de ret ve inkârını (ve köylülüğü Rus liberal burjuvazisinin
kuyruğuna sürmeyi) ifade etmekteydi. Troçki için, “Şimdiye kadar Marksizmle
ilgili herhangi bir önemli sorunda sağlam bir görüşü olmamıştır.” diyen Lenin,
Troçki’nin “sürekli devrim” teorisini de “saçmalık” olarak, Marksizm maskesi
giydirilmiş burjuva liberal fikirler olarak niteler.
Lenin, Narodnizm’den Troçki’ye
dek uzanan cephede yer alan, demokratik devrimle sosyalist devrimi birbirine
karıştıran, sosyalist devrime aykırı düştüğü gerekçesiyle demokrasi ve
demokratik devrim uğruna savaşımı küçümseyen, reddeden akımları şöyle yanıtlar:
“Sosyalist devrim, bir cephede
yürütülen tek bir eylem, tek bir çarpışma değil, en şiddetli sınıfsal çatışmaların tüm bir dönemi; bütün cephelerde,
yani ekonomi ve politikanın bütün sorunlarında, ancak burjuvazinin mülksüzleştirilmesiyle son bulabilecek bir dizi uzun
çarpışmalar dönemidir. Demokrasi
mücadelesinin proletaryayı sosyalist devrimden saptırabileceğine ya da sosyalist
devrimi geri plana itebileceğine, üstünü örtebileceğine vs. inanmak büyük bir
yanılgıdır. Tam tersine, nasıl ki tam demokrasiyi gerçekleştirmeyen bir
muzaffer sosyalizm imkânsızsa, aynı şekilde, demokrasi için her açıdan tutarlı
devrimci mücadele yürütemeyen proletarya da kendisini burjuvazi üzerinde zafere
hazırlayamaz.” (Seçme Eserler, C. 5, s. 304, iba.)
Troçki’nin yukarıdaki fikirlerinin devamı ve tamamlayıcı öğeleri ise,
Avrupa’da sosyalist devrim zafer kazanmadan Rusya gibi ülkelerde proletarya
diktatörlüklerinin kaçınılmaz olarak yıkılacağı; sosyalizmin kurulmasının ya da
inşasının olanaksız olduğu; gerici bir Avrupa karşısında devrimci Rusya’nın
tutunamayacağı; içerde de köylülükle proletarya arasındaki uzlaşmaz çelişki ve
“düşmanca” çatışmaların altında çökeceği tezleri oluşturur.
1917 Şubat Devrimi’nden sonra, (o
da yalpalaya yalpalaya, kendini ağırdan satma da içinde olmak üzere bir dizi
faktörün ve dar çıkarcılığın, kişisel ikbal avcılığının hesapları da dâhil,
ardından) kayıtsız şartsız partinin program
ve tüzüğünü kabul ederek Bolşevik
Parti’ye katılmasına rağmen, daha sonra açığa çıktığı gibi, O bu teorisini ve
eski düşüncelerini Bolşevik Parti’ye katıldıktan sonra da partiye ve sosyalizme
karşı yürüttüğü yıkıcı mücadeleler eşliğinde ısrarla sürdürmüştür.
Temel tarihsel gerçek şudur:
Troçki, hiçbir zaman bir Bolşevik
olmamıştır, partiye katılırken de Bolşevizm’i-Leninizm’i özümseyerek değil,
olağanüstü koşullarda, biçimsel kabulle katılmıştır. Lenin bu gerçeği yeni
dönemin öz deneyimlerinden bir kez daha görmüştür. Troçki’nin kişiliğini de
herkesten çok daha iyi bildiği içindir ki, kendisini “Bolşevik/Leninist” olarak
ve Lenin’in hakkı yenmiş halefi olarak pazarlayan Troçki’nin bu saçma iddiasının
aksine, bir Bolşevik olmadığını
“Vasiyet”inde özellikle dillendirme ve vurgulama gereksinimi duymuştur.
Lenin’in özellikle de “Vasiyet”inde bu gerçeği dile getirmesinin ne anlama
geldiğini, partide ne gibi sonuçlara yol açacağını göremediğini iddia etmek, tam
bir saçmalıktan ve Marksizm-Leninizm düşmanlığından ibaret bir propagandadır.
Okur, daha sonra sahtekârca
kendisini Bolşevik-Leninist olarak pazarlamaya çalışan Troçki’nin Şubat
Devrimi’nden sonra Ekim’e doğru Lenin’in partisine katılmasının öyküsünü bir de
(gerçeği büyük bir oranda yansıtmamakla, dahası oldukça kötü bir şekilde
çarpıtmakla birlikte) I. Deutscher’den
de okuyabilir. Burada bu öyküye başlı başına girecek değiliz. Ancak kısaca da
olsa, şu Troçki’nin “Bolşeviklik” iddiası bakımından I. Deutscher’in kitabında
verdiği bazı bilgileri aktarmakta ve özetlemekte yarar görüyoruz.
Hikâyesini geçiyoruz; I.
Deutscher’in anlatımına göre Troçki’ye partiye katılması önerilir. Ancak Troçki
teklife hemen yanıt vermez. “Troçki bir süre bağımsız bir politikacı olarak
kal”ır. İnanacak olursak, Lenin Troçki’ye “verdiği cevapta, Bolşevik
Partisindeki değişim üzerinde durdu. Bolşevik Partisinin ‘enternasyonalist’ bir görüş kazandığını ve ‘Bolşeviklikten çıktığını’ söyledi. (Yani Lenin ve Partisi
Troçkizm’i kabul ederek Troçkistleşmiş; kuşkusuz ki okkalı bir yalan! bn.)
Böylelikle, siyasal bakımdan Lenin ile tamamıyla anlaşmış durumdaydılar;
Lenin’in hemen işbirliği için öne sürdüğü teknik teklifleri de kabul
etmektedirler; ancak, Bolşevik Partisi bu kadar büyük bir değişikliğe
uğradıktan sonra hem kendisinden hem de
arkadaşlarından kendilerine Bolşevik demeleri istenemezdi. ‘Ben kendime
Bolşevik diyemem. Eski kalıplara bağlı kalmak doğru değil.’ Örgütlerin
yapacakları ortak bir kongrede yeni bir ad taşıyacak olan yeni bir parti
halinde birleşmek daha doğru olurdu.” (Troçki, Silahlı Sosyalist C. I, s. 308,
iba.)
Demek ki Troçki’nin Lenin’in
ölümüyle birlikte ileri sürdüğü “Bolşevik/Leninist” iddiası tam bir
sahtekârlıkmış, sahtekârlıktır.
Lenin, enternasyonalistlerle
birleşme sorununu, “Enternasyonalistlerin Birleşmesi Sorunu Üzerine”
makalesinde işler. Makale, Mayıs 1917’de
Pravda’da yayınlanır. Lenin makalesinde, “Partimizin ulusal konferansı, şu
kararı aldı: gerçekten enternasyonalizm zemininde duran grup ve akımlarla
yakınlaşma ve birleşme, bunların sosyalizme
küçük burjuva ihanet politikasından kopmaları koşuluyla (iba.) gereklidir.”
Lenin ve partisi, böyle bir birleşmenin zorunlu
ve mutlak ön koşulu olarak
sosyalizme küçük burjuva ihanetten başka bir şey olmayan sosyal
yurtseverlikten, merkezci oportünizmden ilkeli ve bütünlüklü kopuşu şart
koşmaktaydılar. Çünkü birleşmenin muhatabı konumunda olan Enternasyonalistler
(Troçki, Martov vb.) hala “orta yolcu sapmalar gösteriyorlardı.” Lenin,
makalesinde, alınan parti kararına bağlı olarak “Mejrayonzi” çevresiyle de
birleşmeye istekli olduklarını vurgular. Birleşme için önerilerini de açıklar.
Lenin, aynı makalesinde, “Martov’un yandaşı Menşevikler ‘Anavatan
savunucuları’ndan kopma”sı koşuluyla birleşmekten yana olduğunu ilan eder.
Birleşmeden önce, “Tartışmalı sorunlar üzerine tartışma özgürlüğü” bağlamında
“sorunların” “ ‘Prosveşçeniya’ dergisinde özgür tartışmayla” sağlanmasını
ister. (Bkz. Lenin, S. E., C. 6, s. 131, İnter Yayınları) Okuyucuya Lenin’in
makalesini incelemesini öneririz.
Kendine tapınan, kendisini
doğanın, toplumun, tanrının benzersiz ve asla da aşılamayacak mucizesi olarak,
dahası Tanrı’nın ta kendisi olarak gören ve lanse eden megaloman histoyik
narsist Troçki, tarihin her döneminde ve dönemecinde “ulaşılmaz”, “efsane”
insanı oynamış, tipik bir bireyci aydın olarak manevralarını da kendi bireysel
konumunu güçlendirmeye göre düzenlemiştir. Ekim Devrimi’ne kısa bir süre kala
partiye katılırken de aynı şey, geçerlidir. Ortacı, merkezci oportünist Troçki’nin
şu Bolşeviklik iddiası bakımından tutumunu yukarıda, Deutscher’den aktarmıştık.
Bu konuda, Lenin’in yukarıda üzerinde durduğumuz makalesinin notunda (Not 35)
şu yazılanları hep birlikte okumak da ayrıca aydınlatıcı olacaktır.
“Bolşeviklerle birlik sorunu, bu
örgütün 23 (10) Mayıs 1917’de yaptığı ve Bolşevik Parti MK’sından Lenin,
Zinovyev ve Kamenev’in katıldığı bir konferansta ele alındı. Lenin tarafından
Konferans’a sunulan birlik üzerine karar, kısa bir süre önce yurtdışından
Rusya’ya gelmiş ve bu örgüte (Orta Yol Örgütü-bn.) katılmış olan Troçki karşı
çıktı. Troçki’nin bu konferans’ta yapmış olduğu konuşmaların önemli noktaları
üzerine Lenin’in notları, bugüne kadar korunmuştur. Bu notlardan, Troçki’nin
birleşme için, Bolşevikler, ‘Mejrayonzi’
ve Menşevik Enternasyonalistlerin (Martov Grubu, Bkz. Not 36) birlikte ‘geniş
temelde bir parti kongresi’ toplamaları koşulunu ileri sürdüğü anlaşılıyor.
Troçki, birleşmeye Bolşeviklerin Mayıs (Nisan) 1917 Parti Konferansı’nda alınan
kararların esas oluşturmasını kabul ediyor, fakat Bolşevikler birleşirken
‘Bizden, (yani Troçki ve ‘Mejrayonzi’den) Bolşevizmin kabul edilmesini
beklememelidirler’ diyordu, zira o Bolşevik kararları ‘Bolşevizm
enternasyonalleştiği ölçüde’, sadece bu ‘ölçüde’ kabul etmekteydi. ‘Bolşevikler
–diye haykırıyordu- kendilerinin Bolşevikliğine son verdiler ve ben kendimi
Bolşevik olarak adlandıramam.’”
Demek ki Troçki, partiye girerken,
daha baştan Bolşevikliği zaten kabul etmemiştir, hiçbir zaman da Bolşevik olmamıştır.
Partiye katılırken savunduğu eski görüşlerini sadece görünüşte “kapının
eşiğinde bırak”mıştır. Zaten “Bolşevizm”, “Leninizm” ifadeleri, teori ve
pratiği Troçki’nin, Troçkizm’in dilinde daima aşağılama, horlama, küfür
amacıyla kullanılmıştır. Troçki’nin Lenin’in ölümünün ardından bu kavramların
ardına gizlenmesi, kendini ısrarla
Bolşevik/Leninist olarak sunması ise, Troçkizm’in güçsüzlüğünün, hiçliğinin,
sınır tanımayan burjuva ikiyüzlülüğünün, aşırı çürümesinin ifadesidir; Lenin’e,
Stalin’e, Bolşeviklere, SBKP (B)’ye, SSCB’ye, III. Enternasyonal’e karşı gerici
ve karşı-devrimci yıkıcı çalışmalarını örtülemek gereksiniminin ürünüdür.
Troçki’nin bu yönelimi, “Stalinizme karşı mücadele” adı altında Leninizm’in yerine Troçkizm’i geçirme
operasyonuyla bağlıdır. Azgın Leninizm düşmanlığı demek olan Troçkizm, bu
gerici zehirli amacına ulaşmak ve gerçek yüzünü gizlemek için Stalin’i Lenin ve
Leninizm düşmanı olarak göstermeye özellikle çalışmıştır. Troçki’nin, bir dönem
küfür amacıyla kullandığı “Bolşevik”, “Leninist” kavramlarının ardına geçip
kendisini “Bolşevik-Leninist” ilan etmesi tarihin bir ironisidir.
Birleşme görüşmeleri sırasında
Lenin’in Troçki’ye verdiği söylenen ve bilakis Troçki ve Troçkistler tarafından
imal edilmiş sahte mi sahte yanıt (“Bolşevik Partisinin ‘enternasyonalist’ bir
görüş kazandığını ve ‘Bolşeviklikten çıktığını’”) bir yana, gerçek durum şudur:
“Arkasında birazcık da olsa
ciddi bir grup bulunmayan ve ordusu olmayan, kendi başına buyruk bir siyasi
olarak Bolşeviklere gelen Trocki, böyle bir durumda safrasını dolaba tıkmaktan
ve Bolşevikleri izlemekten başka bir şey yapabilir miydi? Elbette hiç bir şey
yapamazdı!” (Stalin, Eserler C. 6, s, 316)
Troçki’nin ordusuz bir general, pazarlık
gücü olmayan bir şahsiyet olduğunu Deutscher’in verdiği şu bilgilerden de görebiliriz:
Troçki, Şubat Devrimi’nin zaferinden sonra Amerika’dan Rusya’ya gelir.
“Troçki’yi tam aradıkları şef sayarak tebrik eden siyasal grup, Orta-Yol Örgütü oldu.
Rusça bu gruba kısa olarak Mezrayonka
deniyordu.” (Ki bu örgütün resmi adı “Bölgeler Arası Birleşik Sosyal
Demokratlar Örgütü”dür. Bu grup kendisini “fraksiyonlar dışı” olarak
tanımlıyordu.) “…Bolşevik ve Menşevik olmayanlardan kurulu geçici bir
topluluktu bu. Etkisi Petrogad’ın birkaç işçi bölgesinden öteye geçmiyordu. Bu
bölgelerde bile Bolşevizmin hızla gelişmesi karşısında gerilemek zorunda
kalmıştı.” “Ama örgütleri bağımsız bir hareket yaratamayacak kadar güçsüz ve
dardı. Troçki yurda döndüğü sırada grup kendi geleceğini tartışıyor, Bolşevik ve öteki sol gruplara katılmayı düşünüyordu.” (Troçki, Silahlı
Sosyalist, C. I, s. 304-305, iba.) “Troçki ve arkadaşları ise, ordusu olmayan
büyük generaller durumundaydılar.” (age., s. 307)
İşte tablo bu.
Troçki’yi ABD dönüşü önderleri olarak
karşılayan ve alkışlayan grup, 1913’te kurulmuş, Troçki’nin de destek verdiği
Marksizm’den, Bolşevizm’den etkilenmekle birlikte ortacı oportünist küçük
burjuva dar bir aydın çevresinden ibarettir. Troçki (ve Orta Yol çevresi),
Bolşevik Parti’ye hemen katılmamıştır. Önce ortamı koklamış, acaba kime
katılalım tartışması yapmıştır. Bu, ilginç bir durumdur. Yani Bolşevik Parti’yi
sadece katılabilecekleri partilerden birisi olarak göz önünde tutmuşlardır.
Bolşeviklerin dışında olan belli başlı etkin sol partiler ise, anarşistler,
esas olarak da Menşevikler ve Sosyalist Devrimcilerdir. Demek ki Troçki ve
çevresi bu partileri de (Menşevik ve S-D) hesaba katmaktaydılar; kuşkusuz ki
öncelikle de Menşevikleri. “Troçki, Ekim Devriminden üç ay kadar önce, ancak
Menşeviklerin kesin olarak yenilgiye uğradıklarından emin olduğu zaman,
Menşevik kamptan Bolşevik kampa geçiverdi. Ayrıca devrimden hemen sonra meydana
gelen olaylardan açıkça anlaşıldığı gibi, Troçki devrim sorunlarına yaklaşımını
temelde zerrece değiştirmiş değildi. Yalnızca kendisine üstünlük sağlayacak
alanı değiştirmişti.” (Jack T. Murphy, Stalin, s. 197, Üçüncü Baskı, Bilim ve
Sosyalizm Yayınları)
Troçki de tıpkı Kautsky, II. Enternasyonal
oportünistleri ve Rus Menşevikleri gibi,
Lenin’in tek ülkede sosyalizmin olanağı tezine karşı çıkar; eskimiş, dahası, eski
Marksist görüşleri de çarpıtarak hep Leninizm’e karşı savaşır. Troçki’nin Avrupa merkezli devrim teorisi, II.
Enternasyonal’in Avrupa merkezci sosyal şoven oportünist teorisinden
ibarettir. Troçki’nin bu tezleri proletarya diktatörlüğünden, sosyalizmin
inşasından vazgeçmeyi, ülkeyi emperyalizme ve burjuvaziye teslim etmeyi ön
görmesiyle, proletarya diktatörlüğünü yıkmayı ve sosyalizmi tasfiye etmeyi baş
amaç edinmiş emperyalist dünyanın haince saldırılarıyla tam bir uyum içindeydi.
Zaten Troçkizm’in daha sonraki gelişme evrelerinde emperyalizmle, üçlü faşist
mihrakla kaçınılmaz ittifakının temelleri de burada yatmaktaydı.
Troçki, parti önderliğinde örgütlenen özgürce
tartışmalar sürecinde iyice yenilgiye uğratılıp teşhir ve tecrit edildikten
sonra, önce partiden (1927) atılır, 1928 yılında Alma Ata’ya sürgüne
gönderilir, sonra da SSCB’den (1929) kovulur. O bu aşamadan sonra,
Marksizm-Leninizm’e, sosyalizme ve proletarya diktatörlüğüne karşı,
karşı-devrimci saldırılarını daha da sistemleştirir. Troçki, emperyalizm ve
faşizmin güdümünde geliştirdiği bu gerici/karşı-devrimci kavgasını, “Stalinist bürokratik karşı devrimci
diktatörlüğü yıkmak” için bir “politik
devrim” çizgisinde geliştirmeye devam eder.**
Faşizm
ve emperyalist savaş tehlikesi atağa geçmişken, emperyalist ve faşist kamp büyük
bir iştahla ve zaferlerinden emin bir şekilde SSCB’yi boğazlamaya
hazırlanırken, her zaman sol gösterip sağ vuran, Marksizm-Leninizm’e
“Stalinizm’ düşmanlığıyla saldıran Troçki, “proletarya enternasyonalizmi”,
“sürekli devrim” adına şu propagandayı yapıyordu: “Sovyet bürokratizminin devasa gelişimi ve emekçi kitlelerin
varoluş koşullarının zorluğu, dünya işçi sınıfının gözünde SSCB’nin çekim
kuvvetini çok büyük ölçüde azaltmıştır.” “Sovyetler Birliği’nin diplomatik
başarıları bu nedenle, en azından büyük ölçüde, uluslararası devrimin
aşırı zayıflamasına dayandırılmak zorundadır.” (L. Troçki, Savaş ve IV.
Enternasyonal, 10 Haziran 1934, iTa., kaynak internet) Oysa tablo tersidir ama
Troçki’nin bir görevi var: SSCB’yi dünya proletaryası ve halkları nezdinde gözden
düşürmek, SSCB’yi, yenilmesi kaçınılmaz, zayıf, çürümüş, umudun düşmanı bir
ülke olarak lanse etmek; böylece emperyalist ve faşist dünyanın kaçınılmaz
gördüğü zaferine katkı yapmak ve nemalanmak!
Tamda
bu koşullarda, Troçki, örneğin Eylül 1939’da yazdığı “SSCB Savaşta”
makalesinde, “IV. Enternasyonal,
bürokrasinin emekçilerin devrimci ayaklanmasıyla devrilmesi gerektiğini uzun
süre önce kabul ettiğine göre, önerilebilecek farklı bir şey yoktur.” diyerek,
emperyalizm, faşizm, Troçkizm ittifakı ile SSCB’yi “emekçilerin devrimci
ayaklanmasıyla”, siz Hitler’in işgaliyle diye okuyun, yıkmayı keskin bir
şekilde vurguluyordu.
Troçki,
1935’te günlüğüne şu notları düşer: “1917 ve 1921 arasındaki dönem dâhil, kendi
çalışmalarımın ‘yaşamsallığından’ söz edemem. Ama şimdiki çalışmalarım
kelimenin tam anlamıyla ‘yaşamsal’.” Evet, Toçki’nin gerek 1917 ve 1921 arası
dönemde, gerekse de SSCB’den kovulurken devrim ve sosyalizme, Ekim’e ve inşa
sürecine yaptığı yaşamsal önemde hiçbir katkısı yoktu, aksine, katkıdan (o da
kısa bir süre) ziyade yıkma, kargaşa çıkarma, yenileceğiz diye feryat etme
çalışması olmuştur. Ama ülkeden kovulduktan sonraki tarihi misyonunun yaşamsal
olduğu ve bunu da en iyi yapacak kişinin kendisi olduğu kesindi; bu yeni
aşamada Troçki bütün kudretini emperyalist ve faşist dünyayla el ele SSCB’yi
yıkma mücadelesine hasretti. “Hitler’in zaferinden 2. Dünya Savaşı’nın sona
erişine kadar geçen süre içerisinde hep şunu gördüm ki, Troçki tamamiyle
haklıydı, Stalinizmin hiçbir geleceği yoktu, reformizmin geleceği yoktu ve
bizim kadrolarımız 1. Dünya Savaşı’nın sonunda varolan devrimcilerden daha
güçlüydüler.” (T. Cliff İle Röportaj, 55. Yılında Bir Devrimcinin Hayatı,
kaynak internet) diyen Tony Cliff, Marksizm-Leninizm’in, sosyalizmin bu azılı
ve burjuva sınıf bilinçli düşmanı da tıpkı diğer Troçkistler gibi yaşam
enerjisini emperyalizmin güdümünde sosyalizmi, Leninizm’i (“Stalinizm”) yıkmaya
adamıştır, hem de kraldan daha çok kralcı olarak. Dikkat edin, devşirmenin
verdiği tarih kesitlerine, Stalin’in, SSCB’nin, dünya devriminin en büyük
kazanımları elde ettiği ve zafer üzerine zafer kazandığı bir tarih kesitinde bu
sözler söyleniyor. Bu alçakça kin ve saldırganlık kapitalist emperyalizmin,
faşizmin kin ve saldırganlığıdır, mesele de bundan ibarettir. Ne de olsa
mayasını Troçki’den almıştır bayımız.
Troçki’ye göre II. Dünya Savaşı’yla
“Stalinist rejim” yıkılacaktı; zaten IV. Enternasyonal de bunun için vardı.
Emperyalist ve faşist savaşla SSCB ezilerek tasfiye edilmiş olacak, böylece
“tek ülkede sosyalizmin” kurulamayacağı da ispatlanmış olacak, yine böylece
sözde dünya devriminin başına Troçki ve sözde IV. Enternasyonal’i geçmiş
olacaktı. Emperyalizmin ve faşizmin aleti Troçki, 18 Ekim 1938 yılında IV.
Enternasyonal’in Kuruluşu üzerine konuşurken, sadece on yıl sonra, SSCB’nin
yıkılmış, Troçkist Enternasyonalin ise dünya işçi ve emekçilerinin önderi,
öncüsü haline gelmiş olacağını ilan ediyordu; evet, Troçki, başta Almanya olmak
üzere faşist kampın gücünün yenilmezliğine ve zaferine sarsılmaz bir inanç ve
coşkuyla dolup taşmaktadır o günlerde.
Emperyalist
ve faşist devletler SSCB’yi tecrit ederek yıkmak için aralarındaki bağlaşmayı Eylül
1938’de “Münih Paktı” ile perçinlerken, Troçki şunları yazıyordu: “SSCB'nin askeri gücünü
yeniden elde edebilmesinin tek yolu Kremlin'deki Bonapartist rejimin alaşağı
edilmesidir. Kim ki doğrudan ya da dolaylı olarak Stalinizm'i müdafaa etmeye
kalkarsa, kim ki onun ordusunun gücünü abartırsa, o devrimin, sosyalizmin ve
ezilen halkların en büyük düşmanıdır .” (10 Ekim 1938, Stalinizmin Polis Aygıtı) İşte Troçki, Troçkizm,
IV. Enternasyonal budur. Emperyalizm-faşizm-Troçkizm bağlaşması ve birleşik
cephesi sosyalizmi yıkmayı önlerine en yakıcı temel stratejik ve taktik hedef
olarak koyar ve buna uygun “komplike ve bütünlüklü” saldırılarını
yoğunlaştırırken Troçki şunları yazıyordu: “…Bu ancak tek bir yolla olabilir: işçilerin,
köylülerin ve Kızılordu askerlerinin, baskıcıların ve parazitlerin yeni
kastının karşısına dikilmesiyle. Bu kitle kalkışmasını hazırlamak için, yeni
bir parti gerekir. O da IV. Enternasyonal'dir .” (Mayıs 1940, aynı kitap, kaynak internet) Daha fazla uzatmaya
gerek var mı sevgili okuyucu!
Kısacası, Leninizm’in düşmanı Menşevizm, ilerici-devrimci rolünü
tükettikten sonra, açık karşı devrimci rolünü daha erken, 1917 Şubat
Devrimi’nin hemen ardından Ekim Devrimi’ne karşı mücadele pratiği ile oynarken,
Menşevizm’in tersyüz edilmiş hali olan Troçkizm
ise bu rolü, biraz daha geç, proletarya diktatörlüğü ve sosyalist inşa koşullarında
oynadı. Menşevikler bu rolünü demokratik devrimin sosyalist devrime
dönüştürülmesi sürecinde, Troçkizm ise proletarya diktatörlüğünün
sağlamlaştırılması, sosyalizmin inşası aşamasında oynadı. Menşevikler
proletarya diktatörlüğünü yıkmak, sosyalist devrimi ezmek için savaşan
uluslararası sermayenin ve gericiliğin yedeğinde “Bolşeviklere karşı silahlı
politik devrim” önerir, bu uğurda savaşırken, Troçki ve hempaları da sosyalizmin
inşası sürecinde “Stalinist karşı devrimci bürokratik diktatörlüğe karşı politik
devrim” önererek ve bu uğurda savaşarak aynı cephede, emperyalizmin, devrilmiş
gericiliğin, Rus burjuvazisinin cephesinde saf tutarak, onlarla kaynaşarak
tarihin kirli sayfalarındaki yerini almıştır. Menşevikler başta olmak üzere
(örneğin bkz. P. Akselrod, Bern Uluslararası Sosyalist Konferansı’daki
Konuşma+Bolşevizm’e Karşı Mücadele Üstüne Yoldaş Akselrod L. Martov’a Mektup,
Kendi Belgeleriyle Rus Devriminde Menşevikler, Hazırlayan Abraham Ascher, Metis
Yayınları) Marksizm-Leninizm’in, Ekim Devrimi’nin, sosyalist inşa ve proletarya
diktatörlüğünün “sosyalizm”, “Marksizm” maskeli düşmanlarının belli başlı
demagoji ve iftiralarının Troçki ve Troçkistler tarafından maharetle
geliştirilip propaganda edilmesinin rastlantısal olmadığı açıktır. Leninizm’in,
Bolşevizm’in, Ekim’in, devrim ve sosyalizmin düşmanlarının ortak bir cephede
birleşmesi, aynı kirli dünyadan beslenmesi, benzer demagojilere sarılması,
sınırsız bir kinle saldırması anlaşılır bir durumdur.
Troçki, “Ekim’den iki ay önce
şöyle yazıyordum” der;
“Enternasyonalizm, bizim için
(bir Tsereteli ve bir Çernov için olduğu gibi) ilk fırsatta ihanet edilecek
soyut bir düşünce değildir; bu bize, bu günkü yolumuzun ne olacağını gösteren
son derece yararlı bir ilkedir. Bir
Avrupa devrimi dışında sürekli bir başarı bizim için kabul edilebilir bir şey
değildir.” (Hayatım, s. 355, Yazın Yayıncılık, iba.)
Evet, Troçki (ve Troçkistler)
ihanetini (ihanetlerini) daima sahte bir enternasyonalizmle kılıflamıştır.
Troçki, başlangıçta katkılar yaptığı Ekim Devrimi’ne karşı bayrak açmıştır(lar).
Proletarya diktatörlüğünün sağlamlaştırılmasına, sosyalist inşanın
geliştirilmesine karşı düşmanca savaşmıştır. Ağır sanayinin kurulmasına,
tarımda ikinci bir Ekim Devrimi olan kırın sosyalist dönüşümüne (kolhozcu
tarım), başta Hitler Almanyası olmak üzere üçlü faşist kampın Stalin, SBKP,
SSCB, Kızıl Ordu ve dünya halkları tarafından ezilmesine karşı sınırsız bir
kinle gerici, yıkıcı bir savaş yürütmüştür. Yani sürekli kazanılan başarılara
karşı azgınca savaşmak, sosyalizmi yıkmak
eylemi, onun asli ve temel, “sürekli devrim”ci
“enternasyonalist” çizgisi ve görevi olmuştur. Her devrimci sosyalist başarı ve
kazanıma karşı savaşmak, sabotörlük yapmak, sürekli sosyalist başarıları asla
kabul etmemek onun beyni ve yüreği olmuştur. “Avrupa devrimi dışında sürekli bir başarı bizim için kabul edilebilir
bir şey değildir.” diyerek, “Avrupa devrimi” lafazanlığını bir yana
bırakalım, pratik tutarlılık göstermiş; emperyalizm ve işbirlikçileriyle
birleşerek devrimi, sosyalizmi yıkmak için bütün
enerjisi ile savaşmıştır. Çünkü Troçki’nin, Troçkizm’in, ardıllarının
“sürekli devrim teorisi” ve pratiği, iç ve uluslararası alanda, dünya
burjuvazisinin safında dünya devrimine, proleter komünist enternasyonalizme
karşı sürekli düşmanlık demektir. İşin özü ve özeti burada yatmaktadır. İşte
bundan dolayıdır ki bay Troçki, ölümünden kısa bir müddet önce,
emperyalizm-faşizm-Troçkizm ittifakının çoktan gerçekleşmiş olduğu bir tarih
kesitinde, Eylül 1939’da, şunları yazabiliyordu: “Ekim Devrimi bir rastlantı değildi.
Çok önceden hesaplanmıştı. Olaylar bu hesabı doğruladı. Yozlaşma (Yani
“Thermidor/Stalinist rejim”-bn.) bu hesabı çürütemez, çünkü Marksistler, Rusya’da tek başına bir işçi devletinin
uzun bir süre varlığını koruyabileceğine hiçbir zaman inanmamışlardı… (Buna
emperyalist ve faşistler de inanmamıştı Troçkizm gibi!-bn.) Hitler’in
silahlarını Doğu’ya çevirdiğini ve Kızıl Ordu tarafından işgal edilen
toprakları istila ettiğini düşünelim… O zaman, Dördüncü Enternasyonal’in
partizanları, bir yanda silah elde Hitler’e öldürücü darbeler indirirken
(külliyen palavra, sen zaten Hitler’in müttefikisin!-bn.), bir yandan da
Stalin’e karşı devrimci propaganda yürütecekler ve hemen sonraki, belki de çok
yakın bir aşamada Stalin’in yıkılışını
hazırlayacaklardır…” (Aktaran J. T. Murpy, Stalin, s. 206, iba., Bilim ve
Sosyalizm Yayınları) Yıl 1939. Ekim Devrimi’nin üzerinden 22 yıl geçmiş ama
“Marksist”, “Leninist/Bolşevik” Troçki hala yırtınıyor: “Rusya’da tek başına
bir işçi devleti uzun bir süre varlığını koruyabileceğine hiçbir zaman
inanma”dık! SSCB, tek ülkede inşa edilen sosyalizm, “Stalinizm”, emperyalist ve
faşist kuşatma ve saldırı altında ve Troçki bas bas bağırıyor: Benim işim
Stalin’i yıkmaktır! Doğru tabii ki, Hitler de aynı şeyi yapıyordu zaten.
“Stalin’in yıkılışını hazırlamak” ve yıkmak, işte Troçkizm’in teori ve pratiğinin merkezinde duran tek şey! Yukarıdaki sözler de bunun
çarpıcı ifadelerinden bir tanesidir sadece.
“Troçki soruyordu: ‘Sovyetler Birliğinin
yaklaşan büyük savaştan (II. Dünya Savaşı-bn.) yenilmeksizin çıkacağını umabilir miyiz? İçten gelen bu soruya yine
içten gelen bir cevap verebiliriz: eğer
savaş savaş olarak kalırsa, Sovyetler
Birliğinin yenilmesi kaçınılmazdır. (Ki Troçki’nin tek inancı da, daha doğrusu
duası da daima bu olmuştur!!!bn.) Teknik, ekonomik ve askeri anlamda emperyalizm kat kat üstündür. (İşte
size büyük “Bolşevik-Leninist” Troçki’nin emperyalizmin yenilmezliğine olan
‘içten’ inancı!!!bn.) Batıda çıkacak bir
ihtilal emperyalizmi felce uğratamadığı taktirde emperyalizm Ekim ihtilalinin
rejimini silip süpürür.’ (Ama “silip süpür”emedi değil mi!!! Üstelik
Batı’da da devrim zafer kazanmadı!!!bn.) Gerçi Batı kendi arasında bölünmüştü
ama, ‘Sovyetler Birliğine askeri zafer kazandırmamak için’ eninde sonunda
aralarında birleşebilirlerdi. (Ama birleşemediler. İşte size Leninist
emperyalizm teorisinden de hiçbir şey anlamamış bay derin (!) Troçki!bn.)”
(Troçki’den aktaran
I. Deutscher, Troçki, Kovulan
Sosyalist, C. III, s. 378)
Troçki biyografisinin yazarı
Isaac Deutscher, bir Troçkist olmasına ve Troçki’ye hayranlık duymasına karşın,
tarihçi kimliğinin etkisiyle, Troçki’nin “sürekli devrim teorisi” bağlamında
(Avrupa devrimi ve “tek ülkede sosyalizm” sorunuyla ilgili) şunları
yazmaktadır:
“Ama Troçki Rus devriminin yıllar
yılı kendi başına yaşayacağını bir an bile aklına getirmemiştir. Bu bakımdan,
yirmi yıl (1905 devriminden sonra-bn.) sonra da Stalin’in söyleyeceği gibi,
Troçki devrimci Rusya’nın iç kaynaklarını ve canlılığını ‘iyi
değerlendirememiştir.’ denebilir. Bugün geriye bakıldığında yanlış bir hesap
olduğu artık açıkça anlaşılan ve 1906’da Troçki tarafından ortaya atılan bu
fikrin, 1917 ile 1924 yılları arasında, Stalin’in de aralarında olmak üzere,
bütün Bolşevik liderlerin ortak malı olduğu düşünülürse insanın böyle bir fikir
karşısında büyük bir şaşkınlığa düşmemesi gerekir. Sonradan bu görüşün yanlış
olduğu o kadar iyi anlaşılacaktır ki yanlışlığın kendisi tüm olarak kehaneti
gölgede bırakacaktır. Gerçekten de Troçki, Sovyet Rusya’nın yıllar yılı
dünyadan ayrı yaşayacağını hiç hesaba katmamıştı….. kendisi, dolaylı olarak ya
da bilmeyerek, yanlışlığının nereden geldiğini de açıklamış oluyordu: Rus
köylüsünü iyi değerlendirememişti….” (Troçki, C. I, s.195-196)
Özel olarak yorumlamaya gerek yok
yukarıdaki satırları; ama Troçki’nin, Troçkizm’in kaba saba doktrinerizmini,
dogmatizmini, şematizmini anlamak bakımından da önem taşımaktadır yukarıdaki
sözler.
Uluslararası sermaye, dünya
burjuvazisi dünden bu yana Marksizm-Leninizm’e, Lenin’e, Ekim Devrimi’ne,
Stalin’e, “Stalinizm’e” karşı dur durak bilmeyen anti-komünist saldırı
kampanyaları örgütleyegelmiştir daima. Ama ne Troçki’ye ve Troçkizm’e karşı ne
de örneğin IV. Enternasyonal denen aletlerine karşı böyle bir saldırı
kampanyası örgütlememiş; aksine, daima sayısız biçimde koruyucu, kollayıcı
davranagelmişlerdir. Troçkistlerden emperyalistlere, modern revizyonist yeni
tip burjuvaziye kadar uzanan birleşik cephenin “Stalinizm” düşmanlığının bir de
Gorbaçov, Yeltsin hayranlığı ile, sözde “Stalinist rejimler”in yıkılışının
ortak bayram sevinciyle birleşmesi de rastlantısal değildir değil mi! Eee,
Stalin denince kin ve korkuyla titreyen dünya burjuvazisi tehlikenin nerden
geldiğini ve geleceğini iyi biliyor; bundan dolayı da Troçkist dost ve
bağlaşıklarına kol kanat geriyor; “sürekli devrim”cilerimizin yalnızca haram
yiyen değil, harama da hile katan
cinsten “usta” sosyalizm maskeli dostları olduklarını, Troçkizm’in “sürekli
devrimi”nin ve anti-Stalinizminin dünya emperyalist kapitalizminin sürekliliğini
teoride ve pratikte sahte sosyalist maske arkasında militanca savunma anlamına
geldiğini bizlerden iyi biliyor, ötesi yok yani. Bundan dolayıdır ki
uluslararası proletarya devrimine ve proletarya enternasyonalizmine karşı
Troçkist akıntı sürekli desteklenmiş, “Stalinist” bir sosyalizm yerine Troçkist
bir “sosyalizm” akımının gelişmesini için daima özenle kol kanat gerilmiştir
dünya burjuvazisi tarafından. Fakat buna karşın Troçkist hareket sınırlı,
iktidarsız, gelecek vaat etmeyen bir hareket olarak kalmış, esasen ideolojik
cephede kullanılan bir saldırı harekâtı olmanın ötesine taşamamış ve daima
birbirlerini de yiyegelmiştir Troçkist süprüntü.
Troçkizm, IV. Enternasyonal,
Troçkist akıntı “Stalinizm”e başkaldıran Titocu modern revizyonizmin ardından öncelikle
1950’lerin ikinci yarısı ile birlikte SSCB’de ve sosyalist kampta ortaya çıkan
kızıl maskeli karşı devrimi, kapitalizmin yeni tipten restorasyonunu sevinç
çığlıklarıyla karşılar teşvik ederken, ardından, sevinçten dört köşe
revizyonist/kapitalist kampın çözülerek dağılışını tarihsel haklılıklarının
onaylanması ve zaferlerinin kanıtı olarak ilan ederken, aynı dönemeçlerde, aynı
şekilde dünya burjuvazisi de sevinç çığlıkları atıyor ve zafer ilanlarında
bulunuyordu. Bu olgular, uluslararası burjuvaziyle Troçkizm arasındaki birleşik cephe gerçeğini giderek daha çarpıcı bir şekilde deşifre etti. Ki bu süreçte ve
süreçlerde atılan zafer çığlıkları ve düzenlenen şölen partilerinde artık
meydanın Troçkizm için temizlendiği düşünülüyordu. Ama doğan ve yaratılan tüm
kargaşalığa ve ağır tahribatlara karşın umulan olmadı ve olmayacak. Kendisi de
bir Troçkist olan Elif Çağlı’nın, hayal kırıklığıyla, dediği gibi; “Ayrıca,
Stalinist rejimlerin çöküşü hiç de Troçkistlerin iddia ettiği gibi Troçkizmin
tarihsel yükselişine yol açmamış, tersine Troçkistlerin zaaflarını büsbütün
açığa vurmuştur.” Bu da doğaldı, doğaldır, çünkü “Stalinist rejimlerin çöküşü”
açık burjuva ideolojisi ile Troçkist ideoloji, uluslararası Troçkist hareketle
uluslararası burjuvazi arasındaki korkunç bağlaşmayı, birleşik cepheyi daha
çarpıcı açığa çıkararak deşifre ettiği gibi, aç tavuğun boş denebilecek darı
ambarında kalmasına da yol açtı. Hayal kırıklıkları da bundandır. Troçkist
hareket Troçkizm’i ret ve mahkum etmeden de zaten kendisiyle hesaplaşamaz;
gerisi mi, gerisi söz konusu deşifrasyonu hangi demagojik ve manipülatif
manevralarla etkisizleştirilebileceği, atlatılabileceği sorunudur Troçkizm ve
Troçkist hareket için, ki daha ötesi de yoktur; Troçkizmin tarihsel ve güncel
misyonu ise zaten bellidir…
Troçki’nin kendi arşivini,
kendince komünist gördüğü herhangi bir partiye ya da kurup başına geçtiği sözde
IV. Enternasyonal’e teslim etmemesi, tersine, dünya emperyalizminin en güçlü ve
gelişen emperyalistine, Amerikan emperyalizmine, Harvard Üniversitesi’ne (“Harvard Üniversitesindeki Hougton
Library’de bulunan Troçki Arşivlerini inceledim.”- İsaac Deutscher, Troçki, Silahlı Sosyalist,
C. I, s. 9) teslim etmiş ya da edilmiş olması tesadüfî değildir yani; tıpkı
Troçki’nin 1939 yılı sonuna doğru, “Amerikan aleyhtarı faaliyetleri
incelemekle” görevli ABD’nin antikomünist saldırı aleti “Dies Komitesi”nin önüne büyük bir şevkle tanıklık yapmak için
gitmeye çalışmasında olduğu gibi; eğer Dies Komitesi vazgeçmeseydi Troçki
komite’nin önüne çıkmış olacaktı. Ki, “Bu komite Senatör McCarthy’in bindokuzyüz ellilerde başkanlık
ettiği ünlü solcu avı komitesinin başlangıcı olmuştur.” (I. Deutscher, Troçki,
Kovulan Sosyalist, C. III, s. 561) Tıpkı Troçki’nin
insiyatif ve yönlendirmesiyle kurulan sözde Moskova Mahkemelerinin iftiralarına
vs. karşı “Troçki’yi Savunma Komiteleri”nin “daha çok ünlü Stalin
düşmanlarından ve eskidenberi komünizm düşmanlığı ile tanınmış kimselerden” (I.
Deutscher) oluşmasında olduğu gibi. Troçki’nin ve takipçilerinin durmaksızın attıkları sis
bombalarına ve bulanık suda balık avlama politikalarına rağmen, bu mızrak bu
çuvala sığmıyor işte. Uzatmayalım
artık, ne demişler:
“Anlayana sivrisinek saz, anlamayana
davul zurna az!”
* I. Deutscher de bu mektuptan
bahseder Troçki biyografisinde. Deutscher’in dipnotta verdiği açıklama
şöyledir; “Troçki’nin Çheidze’ye yazdığı bu mektup 1921 yılında Rus polisinin
arşivinde bulundu. Parti arşivinden sorumlu olan Olmiski bu mektubun
yayımlanmasının mahzurlu olup olmadığını Troçki’ye sorar. Troçki doğru
bulmadığını, eski çatışmaların canlandırılmasının politikaya uymayacağını,
özellikle Bolşevikler aleyhine yazdıklarında her zaman için haksız bulunduğunu
sanmadığını söyledi. Troçki’nin 6 Aralık 1921’de Olminsky’e yazdığı mektup,
Troçki arşivlerinde.” (Troçki, C. I, Silahlı Sosyalist, s. 276, Ağaoğlu
Yayınevi)
**Ayrıntılı değerlendirme için bkz., Hasan Ozan,
SSCB’de Kapitalizmin Restorasyonu, Sosyalizmin Sorunları, Tarihi Dersler, V.
Bölüm, “Troçkizm Ve IV. Enternasyonalin Revizyonist Görüşlerinin Eleştirisi”,
Akademi Yayın. Ayrıca aynı başlık altında daha da geliştirilmiş olarak bkz. http://hasanozan62.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder