14 Aralık 2016 Çarşamba

Stalin Arşivi çeviri birimi (Ekim 2006)



Sovyet Yurtseveri A. Zinoviev’in Anısına - Feliks Gorelik*

 Mayıs ayının güzel günleri dünyaca ünlü bilim adamı, yazar-mizahçı, 40′ı aşkın kitabın yazarı Aleksandr Zinoviev’in ölüm haberiyle acılaştı.  Artık televizyonda bile olsa onun yüzünü göremeyeceğiz, gazetelerde onunla yapılan röportajları okuyamayacağız, yeni kitaplarını okuyamayacağız. Rusya devlet televizyonunun 1. kanalı onun hakkında çok sınırlı olarak bazı bilgiler yayınladı. Zinovyev yazdığı “Esneyen Tepeler” adlı Brejnev dönemini tiye alan mizah kitabı yüzünden SSCB’den sürülmüştü. 1. Kanal’ın belirttiğine göre Zinoviev uzun yıllar Batı’da yaşamış ve “komünizmin çöküşünden” sonra Rusya’ya dönmüştü ve burada üniversitede ders vermeye başlamıştı. Moskova Devlet Üniversitesi rektörü Sadovnichev şöyle diyordu: “Zinoviev incelenmesi gereken koca bir miras bıraktı”. Ve işte böyle. Tv kanalı esas konu hakkında hiç bir şey söylemedi. Ölen kişi SSCB’nin kendini adamış bir savunucusuydu. Onu katı hükümlere dayanan açıklamaları şanlı ve kahramanca tarihimizin üzerine günlük olarak pislik ve çöp yığmayı iş edinmiş SSCB’nin mezar kazıcılarının yalanlarını havaya uçurmuştu.
A. Zinovyev heyecanlı bir adamdı, her türden haksızlık karşısında hoşgörüsüzdü. Yaşamı boyunca türlü arayışlar ve aldanışlar içinden olgunlaşarak çıkmıştı. Gençliğinde gerçekten de Stalin’e karşı suikast düzenlemeye çalışan bir grubun üyesi olmuştu ve sadece bir mucize sayesinde tutuklanmaktan kurtulmuştu. Evet gerçekten de eserlerinde toplumumuzun kusurlarını yaramazca gülünçleştirmişti, ülke dışındaki muhalif olarak böyle davranmaya zorlanmıştı. Yine de, Batıda 20 yıl yaşadıktan sonra, A. Zinovyev kapitalist toplumun yamyamca doğasına ikna oldu ve 1917 devrimi ve SSCB’de sosyalizmin kuruluşuna büyük bir değer vermeye ve bunun üzerinde ciddi olarak düşünmeye başladı. SSCB’nin ölümünü kişisel bir trajedi olarak yaşadı ve sahte-demokratlar -günümüzün bu Goebbels’leri- tarafından yaratılan yalanlar sistemini boşa çıkarmak için bütün fırsatları değerlendirdi.
A. Puşkov’un TVC kanalındaki Postscript programında verdiği son tv röportajında, A. Zinovyev Putin’in kapitalist Rusya’sını şöyle tanımladı: “Güçlü bir Rusya değil bu. Eskiden öyleydi ama bir daha asla öyle olmayacak. Rusya’ya özel bir vahşilikle davrandılar. Rusya’yı yapay olarak öldürdüler. Onu uzun zamandır öldürmeye koyulmuştu bunlar. Onu öldürdüler çünkü belli bir noktada çok büyük bir devrimci dönüşüm yarattı. Onu öldürdüler çünkü Sovyet döneminde başarılan bazı şeyler, tarihte daha önce hiç başarılmamış olan şeylerdi.”
Yöneticiler A. Zinovyev’i bizim kusurlarımızı eleştirmesine dayanarak bir anti-komünist olarak göstermek istediler. Oysa, o SSCB’yi “şer imparatorluğu” olarak tanımlayan Reagan’ın Rusya’daki izleyicilerine şunları söylüyordu:
 ” Sovyet döneminde komünizm sayesinde başarılanları inkar itmek için sinsi bir aşağılık olmalı. Yaşadığımız çağların daha doğru bir değerlendirmesini yapacak olan torunlarımız Sovyet döneminde başardıklarımız karşısında hayran kalacaklar. Bizim gerçek komünizmimiz büyük tarihsel rolünü şimdiden oynamıştır ve insanlığın evrimi üzerinde muazzam bir etki bırakmıştır… Komünizm gençtir, ancak 70 yıldan biraz fazla yaşandı. Batı Uygarlığı ise yüzyıllardır var. Tarihsel zaman yüzyılları ve binyılları ele alır. Ne yazık ki, bir ömür boyunca tek bir kuşak çok az şey başarabilir. Tarihimizi “kara bir başarısızlık” olarak nitelenmesine kategorik olarak karşı çıkıyorum. Sovyet tarihi zordur, trajiktir, dehşet vericidir, ama muhteşemdir. Her şey kötü değildi. Büyük kazanımlar vardı. İnsanlar bu kazanımlara tam değerlerini veremediler ama yine de bunlar gerçekleşmiştir. Günümüz toplumunun ideallere baskın geldiğine inanmıyorum. Bir sosyolog olarak şunu iddia ediyorum ki, başka türlü olamazdı.”
İnsan Sovyet okullarında ve üniversitelerinde okumuş günümüzün liberal-demokratlarının neden SSCB’yi sadece kara gözlüklerle incelediklerini anlamakta zorlanabilir. Bu baylar ve bayanlar açgözlü ve bencil bir “altın gençlik” kuşağıdır, başarılı ana-babalarının çocukları. Tüm ihtiyaçları karşılanmış ve tüm isteklerine yerine getirilmiştir, bu yüzdendir ki devrimci ve sosyalist fikirler onlara tamamen yabancıdır.
A. Zinovyev ise başka, kahraman bir kuşaktandı. Onun kuşağı kendi elleri ve kendi emekleriyle insanlık tarihinde en görkemli dönüşümü gerçekleştirmiş olan insanların kuşağıydı. Zinovyev SSCB’de sosyalizmin yaşandığı dönemle sosyalizmin ölümünden sonra onun yerini alan şeyi karşılaştırabilecek durumdaydı.
A. Zinovyev çok çocuklu bir yoksul köylü ailesinde dünyaya geldi. Gençliğinde babasıyla birlikte Moskova’ya gitti ve orada tıka basa dolu bir bodrum katında yaşadılar. Zinovyev bu dönemi anarken: “Genel tablo şöyleydi: soğuk, açlık ve korkunç bir yoksulluk. Sovyet sistemi hakkında gençliğimde olumsuz bir fikir geliştirmeme neden olan tablo buydu.” Bu yüzden o neredeyse bir “terörist” olup çıkacaktı. Bütün bunlara rağmen Zinovyvev liseden başarıyla mezun olarak üniversiteye girdi. İkinci Dünya Savaşı süresince tankçı olarak ve savaştan sonra pilot olarak hizmet etti. Mezun olduktan sonra parlak bir bilim adamı oldu.
Günümüzde sözde “köylülüğü yıkıma uğratmış” olan kolektivizasyonu mahkûm etmek pek modadır. Ama Zinovyev annesine bireysel çifçiliğe dönmeyi arzulayıp arzulamadığını sorduğunu hatırlar. Annesi ona “hayır” demişti. Neden? Zinovyev’in hatırladığına göre onun cevabı şu anlama geliyordu: “Çünkü kolektivizasyonun köylülere getirdiği bütün zorluklara rağmen, köylüleri ağır çalışmadan ve devrimden önce köyleri düzenli aralıklarla vuran kıtlık tehdidinden kurtardı. Köyde çok sayıda yeni meslekler ve bunlarla birlikte kültür ve eğitim gelişti. Bu şaşkınlık verici bir çelişkidir: maddi ve diğer sıkıntıların beraberinde büyük kültürel yaşama katılma imkânı.”    
Peki “Stalin’in eziyetleri”? Günümüzde Soljenitsin’in “Gulag Takımadaları” üzerine bitmez tükenmez konuşmalarla “dönemin atmosferini resmetmek” de pek modadır. Adanmış bir anti-komünist Karaulov’un kendisiyle gerçekleştirdiği bir TV röportajında Soljenitsin’den 60-80 milyon ölüm olduğu iddiasını alıntıladığında Zinovyev’in cevabı şu olmuştu:
” ‘Gulag Takımadaları’ kitabı Sovyet tarihinin baştan aşağı çarpıtılmasıdır. Buna göre, bir tarafta Stalin ve diğer canavar yöneticiler diğer tarafta ise kurbanlar vardır. Sanki hiçbir büyük devrim, hiçbir büyük ilerleme olmamıştır. Evet baskılar olmuştur ve 3 milyon kadar insan bunun kurbanı olmuştur. Bu küçük bir sayı mı? Hayır, ama Batı’nın ilk günlerinden itibaren savaş açtığı ve sonuna kadar bir an bile durmaksızın bu savaşını sürdürdüğü bir büyük devrim göz önünde bulundurulduğunda o kadar da büyük değil… Günümüzde olgular hep gözden kaçırılıyor. Yine de herhangi bir bölgeyi seçin ve orada yaşanan değişimleri inceleyin. Belli sayıda insan baskıya maruz kalmıştır, ama acaba aynı yerde kaç kişi öğretmen, doktor, bilim adamı, subay olmuştur? Baskı kurbanlarına göre çok daha büyük bir sayı elde edersiniz. Yüzlerce katı!”
A. Zinovyev ait olduğu eski kuşağın coşkusunu hatırlıyor ve onun SSCB’nin mezar kazıcılarından ne kadar farklı olduğunu vurguluyordu: “Benim emsallerim için yüzlerce yıllık kölelikten kurtulmanın çok büyük bir değeri vardı. Çok şeyler yaşadık: korkunç yaşam koşulları, tutuklamalar ve savaşın zorlukları. Ama yine de o günlerdeki yaşantımı başka hiçbir yaşantıyla değişmezdim. Emsallerim olan milyonlarca insan o günlerde kendilerini özgür hissettiler ve büyük Y’le Yurttaş olduklarını bildiler. Muazzam bir bilgi birikimi kazandık; bütün ülke okuyordu. Rusya dünyanın en okumayazma bilmez ülkesinden en eğitimli ülkesi haline o günlerde dönüştü. İnsanlığın en ileri kültürel kazanımlarına erişmemize imkân verildi. Günlük yaşamamızdaki yoksulluğun karşılığı buydu. Pantolonlarımız yırtık ve yamalıydı, ayakkabımızın bağcığı yoktu, ama kafalarımız boş değildi, ki bu bizim gözümüzde dünyanın bütün maddi hazinelerinden çok daha değerliydi.”
A. Zinovyev’in ailesi devrimin halka verdiklerinin canlı bir örneğiydi. Kendisi bir bilim adamı, bir profesör oldu, büyük kardeşi bir fabrika yöneticisi, diğer kardeşleri -biri hariç- mühendis oldular, sonuncusu ise albay oldu ve general olma yolundaydı.
A. Zinovyev gerçek komünistleri tanıyordu: “Amcam tam anlamıyla gerçek bir komünistti. Savaş sırasında askeri bir bölüğün komiseriydi, sonra bir parti işçisi. Bu sorumlu mevkileri işgal ederken, kendisi ve tüm ailesiyle bir göz odada yaşadı ve hiçbir zaman bir daire talep etmedi. Hep aynı paltoyu giydi. Büyük kardeşim de aynı. Ancak fabrikanın yöneticisi ve bölgenin Sovyet delegesi olduğunda kendisi ve karısına küçük bir daire verildi. Onlar gibi birçok insan vardı. Ülkemiz bence bu insanlar sayesinde ayakta kalabildi.”
A. Zinovyev 1930′lar ve 50′ler arasındaki Sovyet toplumunun özelliklerini şöyle tanımlar: “1917 Devriminden sonra Rusya’da yaratılan Komünist toplumsal yapı, halka kolektivizmi getirdi, temel ihtiyaçlarını sağladı, yeteneklerini geliştirerek, kendi emekleriyle ve bir kolektif içinde saygın bir davranış tarzı benimseyerek hayat koşullarını iyileştirme imkânı verdi. Ölümsüz tartışmada -”sahip olmak mı, olmak mı?”- milyonlarca insan “sahip olmak”ın ancak asgari olarak sağlandığı koşullarda “olmak”ı  tercih etti. Ruslar küçük-burjuva denilen aşağı değerlerden üstün olan yüksek değerlere dayalı bir toplum yaratmaya çalıştılar. Bu değerler arasında ahlaki ve tinsel mükemmeliyetçilik, kolektife hizmet etme, toplum uğruna kendini feda etme, özünden kısma gibi değerler başta geliyordu. Birçok insan bu sistemi samimi olarak benimsedi. Onlar sayesinde kahramanca işler başarıldı ve tarihte örneği olmayan sonuçlar elde edildi. Maddi yoksunluk içinde yaşayan ama okuyan, düşünen, tartışan ve yazan bir eğitimli ve yaratıcı insanlar katmanı oluştu. Bunlar şan yada kariyer için yırtınmayan insanlardı. En yakın çevreleri içinde gördükleri saygıdan tatmin olan insanlardı.”
1991 yılında “Rote Fahre” gazetesine verdiği röportajda A. Zinovyev geçmişte komünist olmadığını ve o zamana kadarki tüm yaşamı boyunca bir anti-Stalinist olduğunu belirtmişti. Ne var ki, artık yaşlı ve olgun bir insan olarak yalan söylemek istemiyordu ve bir bilim adamı ve bir araştırmacı olarak konuşuyordu. Artık Stalin’in kolektivizasyondan, sanayileştirmeye ve Büyük Yurtsever Savaş’a kadar birçok sahada öncü rolünü takdir ediyordu.
A. Zinovyev bütün yaşam deneyimini göz önünde bulundurarak Stalin’in kişiliğini artık daha farklı değerlendiriyordu. Stalin’i canavar olarak gösterme girişimlerine şöyle cevap veriyordu: “Stalin hakkında yazılan ve söylenenlerin hemen hepsi gerçek dışı! Tarihsel rolü gözden kaçırılıyor. Stalin, Lenin’le birlikte 20. yüzyılın en büyük siyasal ve toplumsal eylem adamıydı. 19. yüzyılın Napolyon’un ve Marks’ın çağı olması gibi, 20. yüzyıl Lenin ve Stalin çağıydı.”
Liberallerin gözdesi olan Soljenitsin için ise şöyle diyordu: “Soljenitsin vasat bir yazardır ve bir düşünür olarak da mutlak bir hiçtir…”
A. Zinovyev’in gerçek bir aydın, ruhça bir Komünist, bir Soyvet Yurttaşı ve bir yurtsever olarak imgesi SSCB’nin yeniden doğuşu için savaşanların yüreğinde daima yaşayacak.

Stalin Arşivi çeviri birimi (Ekim 2006),
kaynak: Northstar Compass, Ağustos 2006 (http://www.northstarcompass.org/nsc0608/zinoviev.htm)

* Yazı dizimiz devam ederken arada bu vb. belgeler, yazılar da yayınlamaya devam edeceğiz. Bu yöntemin sorunları inceleyecek okura katkı yapacağını düşünüyoruz. Bu yöntemi kullanırken ölçütümüz yayınladığımız yazılarla fikir birliği içinde olma ölçütü değildir ve olmayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder