Çeviri-Belge*
Lazar Kaganoviç'in Anıları:
Haziran 1957**
L.M.Kaganoviç’in ölümünden sonra, 1996
yılında yayınlanan ‘Derleme Notlar’, Sovyet tarihinin bir çok tartışmalı
dönemine açıklık getirdi. Aşağıda, kitabın Malenkov, Kaganoviç ve
Molotov’un ‘anti-parti gurubunu’ içeren kısmını yayınlıyoruz. Adı geçen
liderlerin 1957'de SBKP Merkez Komitesinden ihraç edilmeleri, ki bu Kruşçev’in
piyasa-sosyalizmi politikalarının kararlı bir zaferinin temellerini
hazırlamıştı, SSCB tarihinin dönüm noktasıydı. Krizin gerisindeki bir çok
ekonomik ve politik meselelere bu yazıda değinilecek. Bilindiği üzere, 1955’de merkezi planlamadan ‘koordine edilmiş
planlamaya’ geçilmesiyle Sovyet planlamasında büyük bir değişim yaşandı.
Anlaşılıyor
ki, Kruşçev, devlet planlama kurumlarının her hangi bir hazırlığı, parti ve
devlet kurumlarına önceden haber vermeden, ABD’yi tarım alanında aşmayı Sovyet
partisinin ve Devletin yeni bir temel görevi olduğu kararını kamuoyuna ilan
etti. Molotov ile Kruşçev arasındaki ayrışım aynı zamanda süregelen işlenmemiş
topraklar programının miktarı üzerinde de mevcuttu. Partinin, Yugoslavya ile
daha yakın devlet ilişkisinin yeniden yapılandırılması istemi konusunda Molotov
lider kadrodan tamamen dışlandı. Kaganoviç, Kruşçev’in parti kararınında
ötesine giderek ısrarla Yugoslavlarla daha yakın ilişkiye geçmesi konosunda
bizi bilgilendiriyor. Pekçok detay Kruşçev'in kişisel ve keyfi tutumunu gözler
önüne seriyor. Bu, bir konudan diğerine demokratik parti işleyiş normlarına
aldırış etmez Kruşçev’in uluslararası ölçekte demokrasi ve kollektif liderliğin
tapınan kişisi olarak sunulmasından dolayı bir ironidir. Parti presidyumun
büyük bir çoğunluğunun 1957’de Kruşçev’in Partinin lider kadrosundan
çıkarılması konusunda ikna etmeye yönelten de buydu. Bu, halen anlaşılması güç
olan bir gerçeği, hem liberalizasyon sürecine ayak direyen Molotov ve Kaganoviç
gibi Parti prezidyumun sol kanat liderliğinin, hem de Beria ve Kruşçevle ortak
çalışan ve Stalin’in ölümünden hemen sonra zorlu bir çalışmaya girerek arayı
yumuşatan en aleni sağcılardan Malenkov’un en başta gelen hedef olarak
Kruşçev’i görme nedenlerini izah ediyor.
Bu nedenle, tüm olabilirliğiyle, Molotov'un
anılarında defalarca belirttiği üzere, Presidyumun büyük çoğunluğunun ileriye
dönük bir planı yoktu. Onlar yanlızca Kruşçev’in tasfiyesi ve onun Tarım
Bakanlığı”na atandırılmasıyla ilgiliydiler.
Presidyum
toplantısı Bulganin’in başkanlığı altında 4 gün boyunca Kruşçevi tartıştı.
Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin en yüksek organı olan Presidyum’un
bilgisi olmaksızın, Kruşçev Parti Merkez Komitesi üyelerini gizlice Moskova’ya
çağırdı. Ordu ve Devlet güvenlik organları Merkez Komite üyelerini uçakla
Moskova’ya gönderdi. Devlet Güvenlikten Serov, ordudan Zhukov ve Konev, merkez
komite üyelerinin Sverdlov binasında toplanması organizasyonunu düzeneyenler
arasındaydılar. Kenov, Presidyum üyelerinin Merkez Komite Plenium’una
tutanakları rapor etmesini isteyen delegasyona izin verdi. Zhukov, salona giren
Kruşçev’e eşlik ediyordu. Bu, Molotov, Kagonoviç, Şepilov ve Malenkov’un
SBKP’nin presidyumundan tasfiye edildikleri Merkez Komitesi toplantısının
başlangıcıydı. Kaganoviç, Kruşçev’in kendi egemenliğini pekiştirdiği önceki
raporların metodlarını teyid ediyor ve ayrıntılarını veriyor. Şu açıkki, orduyu
ve devlet güvenlik organlarını içine alan SBKP presidyumuna karşı fiili bir
darbe yapılmıştı.
'Anti-parti
grup', 29 Haziran 1957’de toplanan Merkez Komitesi kararında ‘anti-parti grup’
SBKP’nin 20.Kongresinde selamladığı yönelime sürekli muhalefet ettikleri
şeklinde gösterildiler.
Gurup,ekonomik
polıtıkalar alanında, sanayi yönetiminin reorganizasyonuna, merkezi planlamanın
sonu olarak gördüğümüz ekonomik bölgelelerde ekonomi konseylerinin kurulmasına
engel olmaya çalışmakla suçlandı. Onlar, köylülüğe yönelik olan maddi teşvikin
artırılmasına karşıydılar ve meta-para ilişkisinin genişletilmesine husumetle
bakıyorlardı. Kollektif çiftliklerin toplu mülkiyeti konusundaki planlamanın
gevşetilmesine karşı çıktılar. Dahası, kişi başına süt, yağ ve et üretiminde
ABD’nin geçilmesi ve işlenmemiş topraklar programının geliştirilmesi için
benimsenen muhafazakar yaklaşıma muhalefet etmekle suçlandılar. Dış politikada,
gurup, uluslararası arenada tansiyonu düşürmeye ve dünya barışını güçlendirmeyi
amaçlayan yeni politikalara engel olmakla suçlandılar. Molotov, Sovyetlerin
Yugoslavlarla olan ilişkisini güçlendirmeye yönelik yasa tasarısına muhalefet
etme, uluslararası tansiyonun, özellkle Japonya ve Avusturya ile,
yumuşatılmasını önlemek ve Sovyet liderliği ile diğer ülke devlet başkanları
arasında kişisel ilşkilerin tesisi tavsiyesini red ettiği için hedefe kondu.
Molotov, mevcut koşullar altında savaşların önlenmesi ihtimali düşüncelerine ve
farklı ülkelerde sosyalizme geçişte farklı yolların olabilirliliği fikrine
karşı koymakla suçlandı.
Derhal
açığa çıkan şey şuydu, Molotov, Kruşçevcilerin yeni yönelimlerinin temelleriyle
kesin bir uzlaşmazlık içinde olmakla suçlanıyordu. Şu açıkça görülüyordu,
Molotov o dönemde Kruşçev’in politikalarına muhalifti ve bunda Kaganoviç’in
büyük bir ölçüde ve Parti presidyumunun büyük bir çoğunluğunun kısmi desteğine
sahipti. Molotov’un Sovyet revizyonizmine karşı mücadelesinin içeriği ve
tutarlılığının kapsamlı bir değerlendirilmesi için, 1957 Haziranında toplanan
Merkez Komitesi genişletilmiş oturumlarının stenografik raporlarının ve
Molotov’un SBKP lider kadrosuna gönderdiği mektuplar ve eleştirilerin detaylı
bir şekilde incelenmesi gerekiyor.
1957
Haziran olaylarının ekonomi politikalarına etkisi neydi? Molotov ve
Kaganoviç’in tasfiye edilmelerinden bir ay önce sosyalist sanayinin ürünlerinin
planlı tahsisatı sistemi yürürlükten kaldırılmış ve Gasplon Sovyet sanayi
ürünlerinin satışı için bir dizimerkezi satış kurumları kurdurmuştu. ‘Anti
Parti Gurup’un tasfiyesinden 3 ay sonra, Sovyet teşebbüslerinin karlılık
temelinde işletilmesi beklentisine yönelik kararlar kabul edildi. Bu
politiklarla üretim araçları şimdi devlet sektöründe metalar olarak dolaşıma
sokuldu. 1958’de SSCB’de meta dolaşımı alanının kütlesel olarak genişlemesinin
bir sonucu olarak Makine Traktör Istasyonları’nın Tarım Makinaları, kollektif
çiftliklere satıldı.
SBKP'nin
1961'deki 22. Kongresi’nde Kruşçev, Molotov, Kaganoviç, Malenkov, Şepilov ve
hatta Voroşilov’a yeniden saldırmaya başladı. 1957 Haziranında Parti Merkez
Komitesi kararıyla çelişen Kruşçeç, şimdi başlıca ekonomik ve politik
sorunlarda uzlaşmaz çelişkilere girmekten kaçındı. Kruşçev silahını özellikle
bireyin kutsanmasını mahkum etmeyi, parti içi demokrasinin gelişmesine yardımcı
olmayı, yetki kullanımında tüm suistimalleri mahkum etmeyi ve düzeltmeyi ve tüm
bu baskıcı uygulamalardan sorumlu olanları açığa çıkarmayı amaçlayan Parti
çizgisine karşı 'azgınca direnen' Molotov gurubuna yöneltti. Kruşçev bu
kurnazlıkla, SSCB’de yerleşmiş olan karşı devrimi kafa karışıklığı yaratarak bulmaya
çalıştı.
Sovyetler
Birliğinde ve halk demokrasilerinin yaşandığı ülkelerde sosyalıizmden geri
dönüşün uç verdiği 1955-57 yılları arasında uluslararası komünist hareketten,
Molotov, Kaganoviç ve Şepilov’a hiçbir destek gelmemesi büyük bir talihsizlik
olarak değerlendirilmelidir.
Enver
Hoca tuttuğu siyasi günlüğünde Sovyet Reviztonizmine karşı, Çin Komünist
Partisinin ‘şaşırtıcı’ ani karar değişikliğinin altını çiziyor. 15 Eylül 1964’e
girerken (!), Moskova’da 1957 yılında yapılan toplantıyı şöyle değerlidiriyor:
‘Yoldaş
Mao, Kruşçevi açık bir şekilde desdekledi ve övdü; doğrusu O, ‘Molotov’un
Anti-Parti gurubunun’ mahkum edilmesini onayladı ve Kruşçev grubuyla tam bir
birlikteliği destekledi.'
Molotov
gurubunun yenilgisinden ve 1957 Haziran olaylarını tekrar ayrıntılı olarak
inceledikten sonra, Kruşçevciler adlı eserinde Enver Hoca şu notu düşüyordu:
'Kimse
onların ardından ağlamadı, kimse üzülmedi onlar için. Onlar devrimci ruhlarını
kaybetmişlerdi, artık Marksist-Leninist değillerdi yanlızca Bolsevizmin
cesetleriydi. Onlar Kruşçev’le birleştiler ve Stalin ve O’nun çalişmalarına
çamur atmasına izin verdiler; birşeyler yapmaya çalıştılar, ama bu parti
çizgisinde değildi, çünkü onlar için de artık parti yoktu.’
Tabi
şu da bir gerçek ki, gerek partideki bölünmeyi gerekse de kendisinin tasfiye
edileceğini gören Molotov, 1956 SBKP 20inci kongresinde sessiz kaldı. Ancak şu
da bir gerçekki, bundan 4 ay sonra Enver Hoca SBKP 20inci Kongresinin ruh
halinin heyecanlı ifade tarzıyla Arnavutluk Emek Partisi 3. Kongresi’ne sunulan
raporda aktif olarak Stalin’in politikalarına saldırmıştı. Bunun ötesinde Enver
Hoca, Molotov grubunun yenilgisinde Arnavutluk Emek Partisi’nin tutumunu
hatırlama gereği duymadı. 4 Şubat 1957 AEP Merkez Komitesi pleneumundan sonra
yayınlanan resmi bildiride şu ifade yer alıyordu; Enver Hoca’nın 29 Haziran
1957’deki SSCB MK’nın ‘anti-parti grup’la ilgili kararnamesine istinaden
hazırladığı raporu duyduktan sonra, Plenum anti parti grubunu ve bu grubun
hizipçi çalışmalarını oybirliğiyle kınadı.’
Çin
Komünist Partisi (ÇKP), Molotov grubu parti liderliğinden ihraç edildikten
sonra Kruşçeve destek dahi sunmuştu. 5 Temmuz 1957’de ÇKP’nin SBKP’ye yolladığı
mesajda alınan karara ilişkin Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin birliğine
ve güçlenmesine yardımcı olacak’ ifadesi yer alıyordu. Moskova’da düzenlenen
Şubat Devriminin 40. yıl dönümü kutlamaları döneminden 4 ay sonra, Mao Zedung
kamuoyuna Molotov grubunun tasfiyesinden duyduğu memnuniyeti belirtmiş ve bunu
SBKP 20. Kongresi’nde başlatılan ‘pazar sosyalizmi’ girişiminin bütün
alanlarına destekle ilişkilendirmişti. 6 Kasım 1957’de toplanan SSCB Yüksek
Sovyet birleşik oturumda yaptığı konuşmasıyla bunu açıkça ifade ediyordu:
‘Çözülmesi
gereken pratik görevlerde Marksizm-Leninizm’in, SBKP tarafından yaratıcılıkla
uygulanması, Sovyet halkının inşa işini güvence altına almıştır. SBKP’nin 20.
Kongresi’nde, Sovyetler Birliği’nin komünist inşası için arz olunan mücadeleci
program buna iyi bir örnektir. SBKP Merkez Komitesinin, bireysel arzuların
aşılması (?), tarımın geliştirilmesi, sanayi ve inşaat yönetiminin yeniden
yapılanması, birleşik cumhuriyetlerin ve erel yönetimlerin güçlerinin
genişletilmesi, parti karşıtı gruba karşı çıkılması, parti içi birliğin
güçlenmesi, parti ve siyasi çalışmaların ordu ve donanma içersinde
güçlendirilmesi konularında atılan tedbirli adımlar Sovyetler Birliği’nde
yürütülen tüm ilerleme ve güçlenme girişimlerini daha da ileriye taşınmasına
hizmet edecektir.’
Dünya
çapında yaşanan sosyalizmden ve demokrasiden geriye dönüş, Marksistleri, modern
revizyonizmin seyrinin ve kökeninin detaylı bir araştırılmasını yapmakla
yükümlü kılmaktadır. AEP ve ÇKP Büyük
Tartışma (Münazara) boyunca bu yönde muazzam bir yol katettiler. Bu ülkedeki
komünist hareket, 1963’den sonra SBKP ve ÇKP arasında yaşanan açık polemiklere
aşinadır. Halbuki, AEP’nin Büyük Tartışma’yı başlatan öncü girişimi çok az
bilinmektedir.Sovyet revizyonizmine ilk kez doğrudan çatan, Moskova’da 1960
yılında düzenlenen Komünist Partiler toplantısında Enver Hoca tarafından yapılan
konuşmadır. Bu, AEP’nin modern revizyonizmin tüm yelpazesine karşı yöneltiği
çeyrek yüzyıllık sonu gelmez polemiklerin açılış töreniydi (Başlama vuruşuydu).
Aynı zamanda şu da belirtilmelidir ki, AEP ve ÇKP’nin Kruşçev yönetimindeki
SBKP’ne verdiği tavizler ve Marksistlerin Sovyetler Birliği’nde, halk
demokrasisi olan olan ülkelerde, Çin ve Arnavutluk da dahil olmak üzere,
ekonomik ve siyasi gelişmeleri analiz etmedeki başarısızlıkları, modern
revizyonizmin derinlemesine anlaşılabilmesinin olanaklarını kısıtlamıştır. Bu,
günümüze değin komünist hareket üzerinde negatif bir sonuç bırakmıştır. Bu
tamamlanmamış teorik ve politik aydınlığa kavuşturma görevi, önümüzde duran
çarpısmalarda komünisterin ideolojik olarak silahlanmaları için öncelikle ele
alınması gereken bir görevdir.
Vijay
Singh
(Referanslar)
(Referanslar)
XX.
Kongre'den sonra parti işleyişinin gelişmiş olması gerekirdi fakat maalesef
böyle olmadı.
XX.
Kongre'den sonra Kruşçev'in daha önceki alçak gönüllülüğünden eser kalmadı. Bir
laf vardır ya ‘şapka kafasında eğreti durdu’. Artık kendisinin ‘Lider’
olduğunu sezmesiyle beraber, ilk önce Prezidyum'un toplantılarına özen
göstererek hazırlanması son buldu. Kolektif işleyiş ciddi bir derecede
zayıfladı, bundan da önemlisi, Parti'nin en temel politik ve ekonomik alanda
denetlenmesi gafa uğradı. Örneğin, Kruşçev Gorky'e gitti ve toplantının
birinde, Gorky’nin işçilerinin istekleri gereğince,
hükümet borçlarının bütün ödemelerinin 20 yıllığına dondurulduğunu
ilan ettiğini birdenbire öğrenmiş olduk. Daha sonra, bu karar telefonla yapılan
bir oylamayla resmileştirildi fakat asıl anlaşma Kruşçev'in kendisi tarafından
yapıldı.
Herkes
bunun halkın kafasında yarattığı hoşnutsuzluğun ve devlete karşı uyandırdığı
güvensizliğin farkındaydı.
Belli
bir süre Kruşçev dış politika konusunda oldukça aktif idi. Böyle olması tabii
ki çok iyiydi. Ben kendim ona tavsiyelerde bulundum -Lenin zamanından bu yana
dış politika konusunda tek bir sorun dahi Politbüro olmaksızın karar verilmedi
ve Stalin dış politikayla ilgili tüm konuları Politbüro'ya her zaman teslim
eder, ve kendisi ilgilenir. Bundan dolayı, Stalin Merkez Komitesi'nin Birinci
Sekreteri olarak kurallara uymak zorundaydı. Başlangıçta Kruşçev bu kurallara
uydu fakat sonraları kasıtlı davranmaya başladı. Diplomasinin eşsiz bir uzmanı
olarak ‘teknikleri özümsediğini’ gösterdikten sonra, Kruşçev Dışişleri
Bakanlığı'nın neredeyse tüm işlerinde, kendi değişikliklerini yaptırmaya
başladı veya tamamen reddetti, özellikle Molotov Dışişleri Bakanlığı işinden
kendi önerisiyle (barış politikasını titizlikle yerine getirdiği halde)
alındıktan sonra.
Prezidyum'un Molotov'u desteklemediği tek
bir konu vardı. O da Yugoslavya sorunuydu. Molotov Yugoslavya ile hükümet
çizgisi doğrultusunda yeniden ilişki kurmaya engel oluyordu. MK Prezidyum'u mevcut
parti ve ideolojik çizgi farklılıklarıyla devlet ilişkilerini yeniden kurma
kararını aldı. Kruşçev MK direktiflerini ihlal ederek parti çizgisini aştı.
Genel
olarak Kruşçev 'kudurdu' ve Prezidyum ile hiçbir ön anlaşma olmaksızın
yabancılarla görüşmeler yapmaya başladı, yani yapılmış anlaşmaları ihlale kadar
gitti. Birdenbire, Prezidyum Kruşçev'in hiçbir şeyi önceden kimseye danışmadan
televizyonda dış işleri ile ilgili konuşma yaptığını öğreniyor. Bu, Parti'nin
dış politikayı esaslı denetleme normlarının ciddi bir ihlaliydi. Politbüto,
oldukça bilgili diplomatlara dahi önceden inceleme olmaksızın hiçbir zaman
halka açık böyle bir konuşma ayrıcalığı vermedi ve burada; Kruşçev'in hatiplik
sanatının yetersizliği, inceliğini
biliyorduk. Yanlış yola sapacağından endişe duyuyorduk. Bu konuyu
Prezidyum'da gündeme getirdik. Uzun ve ateşli bir tartışma oldu. Kruşçev,
mevcut pratiği izleyerek gelecekte böyle bir şeyin olmasına izin vermeyeceğine
söz verdi. 1957 olayları ve Prezidyum’un yeniden düzenlenmesinden sonra,
Kruşçev ‘edebi asistanların’ yaptığı işi, ‘modern robotların’ yazdıklarını,
hakim kişi olarak dili yoruluncaya kadar okuyor, sonra da beyni
dinlendiriyordu.
Fakat
Kruşçev'in en göze çarpan örgütsel 'yeteneği' devlet araçlarının yeniden
düzenlemesi döneminde kendisini gösterdi. Bu yeniden düzenlemeyi burada detaylı
anlatmayacağım, çok iyi biliniyor zaten. Bütün bakanlıklar dağıtıldı ve Halk
Ekonomisi Konseyi kuruldu. Halk Ekonomisi Konseyi fikri, bakanlıklar -sayıları
düşse dahi- dağıtılmasaydı, ve eğer Halk Ekonomisi Konseyleri; teritoryal,
Cumhuriyet ve eyalet merkezlerine sıkı sıkıya bağlı olsaydı ve belli bir grup
teşebüscüyü kendi kontrolü altına alsaydı, yararlı olurdu. Özellikle en geniş
anlamda ele alırsak yerel sanayide yararlı olurdu. Fakat, eğer başlangıçta Halk
Ekonomisi Konseyi'nin biçimi bölgelerinkine uysaydı, kısa bir süre sonra kopuş
aynı şeyden başlardı.
MK
Prezidyum'unun bazı üyeleri SSCB Yüksek Halk Ekonomisi Konseyi'ni kurmayı
önerdiler. Kruşçev ilk önce bütün reformları ‘tutucu direniş' ilan etti, sonra
RSFSR Halk Ekonomisi Konseyi'de dahil Cumhuriyetlerin Halk Ekonomisi Konseyi'ni
kendisi kurmaya başladı. Daha sonra, Halk Ekonomisi Tüm-Sovyetler Konseyi
kuruldu. Her birinin içinde sektörel ve teritoryal organlar kuruldu, bu geniş kapsamlı
ve sürekli bir yeniden düzenlemeydi. Daha sonra, bu sanayide uzmanlaşma
sürecinin, aynı zamanda, kaldırılan bakanlıklar yerine geçebilecek bir
örgütlenme gerektirdiği açığa çıkınca, sektörel komiteler kuruldu. İlk etapta,
Gosplan çerçevesinde kuruldu ve sonra bakanlıklarla hemen hemen aynı güce ve
işleve sahip olan bağımsız Devlet Komiteleri olarak kuruldular (ve daha büyük
bir gösteriş için, bir bakanlık terminolojisi adı altında, fakat iğdiş edilerek
ve bu yüzden güçsüz bırakılmış olarak). Bundan dolayı, bu vekil Devlet
Komiteleri kocaman Halkın Ekonomisi Konseyleri ile birleşince gerçeğin ağır
baskısına dayanamadılar. Bölgesel Halkın Ekonomisi Konseylerine gelince; ben
kişisel olarak böyle organların, ne isimle olursa olsun, bölge yönetim kurulu adı
altında var olabileceğini düşünüyordum. Bu organlar belli teşebüs grupları ile
birleştirilmeliydi; tüketim maddeleri, metalürji, inşaat malzemeleri, gıda
maddeleri ve diğerleri gibi. Böylece nüfusun önemli bölümünün ihtiyaçlarını
karşılayabilirlerdi. İşletmelerin teritoryal işbirliğinde önemli bir rol
oynardı, örneğin, makine parçalarının üretiminde, özellikle kara ulaşımında, bu
da bölge yönetim kurulları ve Sovyetlerin yetkisi altında olurdu. Bunlar karlı
teşşebüsler olmalıydı ve nüfusun, her şeyden de önemlisi, işçilerin yaşam
koşullarını yükseltebilmeliydi.
Kruşçev,
burada, yine Halk Ekonomisi Konseyleri sorununda iyi bir fikri mahvetti. Ancak
Kruşçev'in kendi 'buldum' egosu için olmasaydı, uygun
olarak organize edilseydi faydası olabilirdi.
Referandum
yapıldı ve öneriler kabul edildi, fakat hiçbir istikrar göstermedi.
Buradaki
amaç taraf elde edinmek veya bakanlık kadrolarını ve onların bölge organlarının
etkisini kırmak veya Troçkist tabirle; sarsmak, ve 'güvenilmezlerin' ve yeni
liderliğe sadık olmayanların yerine, kendi kadrolarını, geçirmek olduğu
sanılabilir. Bunun istenilen bir sonuç yarattığı şüpheli, fakat bu 'büyük'
Kruşçevci yeniden örgütlenme kesinlikle çok büyük bir zarar verdi.
Özellikle
saçma ve Parti'nin kuruluş prensiplerine tamamen ters düşen, Kruşçev'in
insiyatifiyle örgütlenen, partinin eyaletlere ait organlarının endüstriyel ve
idari olarak bölünmesiydi. Bu yeniliğin verdiği zarar açıktır ve hiçbir ispat
gerektirmiyor.
Çok
iyi biliniyor ki en önemli sorun hayvancılık sorunuydu. XX. Kongre'den önce MK
Plenumu'nda ve XX. Kongre’de bu sorun ciddi olarak tartışıldı. MK raporunda bu
soruna yüzeysel yaklaşıma karşı ikaz vardı.
Fakat
Kongre’den sonra, herhangi esaslı bir şey kazanamayınca, Kruşçev Kongre’nin
direktiflerini önemli bir derecede değiştirdi. Bu değişiklikler, ciddi
tartışmalara ve karara varmak niyetinde ciddi önerilere dayanarak yapılmadı;
fakat yine 1957 yazında bir Tarımsal Serginin açılış vesilesi toplantısı
sırasında yapıldı.
Prezidyum'a,
MK'ne veya Bakanlıklara bildirmeden: Kruşçev, kendi meslektaşlarından hiç
kimseye danışmadan dahi (açık ki, herkesi şaşırtmaktı niyeti), bütün Prezidyum
üyelerinin varlığında Parti ve Devletin yeni ana görevini ilan etti. 'Biz, ana
görevimizi hayvancılık alanında kararlaştırdık' diye ilan etti. 'Amacımız
ABD'yi 1960'larda hayvancılıkta yakalamak ve geçmektir'. Bu cazip amacını ilan
ederken hiçbir değerlendirme yapmamıştı çünkü zaten böyle bir değerlendirmeye
sahip değildi. 'Biz bu görevi yerine getirebiliriz ve getirmeliyiz. Partinin
bütünü, halk ve kolektif çiftlikleri (kolhozlar) bu görevi üstlenmeli ve bu
amaca ulaşmalıdır' diye konuşmasını bitirdi.
Bu
sadece bir toplantıda yapılmış bir beyandı, ayrıntılı araştırılmış bir plan
değildi, hiçbir zaman hiçbir forumda -ne MK Prezidyum'unda ne de Bakanlıklarda
tartışılmamıştı. MK Prezidyum'unun bütün üyeleri Kruşçev'in bu yeni ve çok
sübjektif kaba oyunundan çok rahatsız oldular.
Gelenekleri
bozarak, Prezidyum üyeleri toplantı sonrası akşam yemeğine katılmadılar ve
evlerine gittiler. Böylece 'Büyük fikri' bize getiren Kruşçev utandı.
Prezidyum'un bir sonraki toplantısı bu konuyu tartışmak için toplandı.
Prezidyum üyeleri Kruşçev'e, kendisi tarafından belirlenmiş bu hedefi
gerçekleştirme olanaklarını sağlayan hesap ve ölçümleri Prezidyum'a sunmasını istediler.
Kruşçev
hatasını kabul ederek beyanını savundu fakat hiçbir değerlendirme sunmadı.
Prezidyum
Gosplan’a bu değerlendirmeyi yapma görevini verdi ve bu görevin (hayvancılıkta
ABD’yi yakalama ve geçme) tamamlanması için gereken zaman cetvelini Prezidyum’a
sunmasını istedi.
Gosplan
haftalarca hesaplamalar yaptı ve sonunda MK Prezidyum toplantılarının birinde
ABD'yi çiftlik hayvanlarında ancak 1970-1972'de yakalama olanağıyla ilgili
buldukları sonuçları sundular, bu Kruşçev'in söz ettiği zaman diliminden 10 yıl
daha fazla olan bir süreydi.
Toplantıda
ateşli tartışmalar oldu. Kruşçev Gosplan'ı tutucu olmakla suçladı, çok kızgınca
küçük yumruğunu havaya kaldırırdı fakat Gosplan'ın çıkarmış olduğu ölçümleri
çürütemedi.
Prezidyum
üyeleri Gosplan tarafından sunulan önerileri kabul etmeye oldukça
eğilimliydiler fakat Politbüro’da Gosplan'ın planı daha da geliştirmesi
kararlaştırıldı. Aynı zamanda, Tarım Bakanlığı ve MK aygıtları ilgili
teritoryal bölgelerde hayvancılık gelişiminin hızlandırılmasını gözleme görevini
üstlendiler. Maalesef, Gosplan'ın değerlendirmeleri son derece yanlış çıktı.
Hayvancılığın, tarımın en geri kalmış sektörü olduğu görüldü. Öyle anlaşılıyor
ki, bütün suç Kruşçev'e yüklenemez fakat Kruşçev'in maceraperestliği burada
açıkça görülüyor.
Ekonomiye
ilişkin mesele ve durumlarla birlikte 'mevki yakalamanın' yanı sıra Kruşçev
'demokrat' ve 'kültürlü' bir insan halesi kazanmanın doğal olduğunu
düşünüyordu. Aynı zamanda edebiyat ve sanatla da uğraşmaya başladı. Başarısı,
1957 olaylarından önceki, konuşmalarının biriyle değerlendirilebilir.
MK
ve Bakanlar Kurulu, yazarlar ve sanatçılar, hükümet ve Prezidyum üyeleri için
banliyölerdeki devlet dinlenme evlerinden birinde bir yemekli açık hava partisi
düzenledi.
Yemekten
önce belli bir süre atmosfer canlılığını devam ettirdi. Daha sonra manzaranın
asıl bölümü başladı: Kruşçev konuşmaya başladı..... Her ne kadar, konuşma daha
sonra basında oldukça iyi yayınlanmış olsa da, bunlar sadece 'notlardı', kimse
yemek masasında herhangi stegnografik notlar tutmadı. (stegnografik notlar
tutulması gerekseydi, söylenen her şeyi not tutmayı isteyecek bayan bir
stegnografist zor bulacaktık). Normal koşullar altında Kruşçev, yazılı bir
metin olmadan konuştuğunda, konuşması daima mantıklı olmazdı ve tabii ki ifade
ediş şekli de. Ve burası sıradan bir platform değildi, ve masalar özel olarak
'ısmarlanmış' ve canlandırıcı içkilerle dolu Çin porselenleriyle dekore
edilmişti. Kruşçev’in kafası ve diliyle masadaki tüm bu melez bileşimle ne tür
kültürel ‘meyveler’ elde edileceği tahmin edilebilinir. Bu eşsiz bir ‘hatiplik
sanatı cevheriydi’.
Konuşmasının
tamamını burada anlatmayacağım fakat sadece hafızamda neyin iz bıraktığından
bahsedeceğim.
İlk
olarak, Kruşçev sanatçıların ve yazarların yararına, Parti'nin XX.Kongresi'nde
Stalin'in putlaştırılması hakkında söylemiş olduğu bir çok şeyi 'çiğnemeye'
kalkıştı, sadece bir fark vardı, Kongre'de kağıttan okudu ve burada kendisi
ifade ediyordu ve bundan dolayı daha çok ‘ince’ görünüyordu.
Burada
ifade edilen ‘ateşli’ noktalar dinleyiciler
tarafından sevilen bir yemek olarak yendiği söylenmeli, öyle ki Kruşçev'i
edebiyat Laureate’i yapmaya dahi
hazırlardı. Kruşçev'in, MK üyelerinin ve özellikle Molotov'un kusurlarını
vurguladığını hatırlıyorum, özellikle Rus edebiyatını ve sanatını bastırmada.
Yazar Sbolev neredeyse yanılgı sınırına kadar vardı. Fakat çoğunluk için -orada
bulunan ileri parti kadrolarından bahsetmiyorum- bütün bunlar sadece utanç
yaratmadı fakat hayal kırıklığı da yarattı.
Kruşçev'in,
partili olmayan entelektüellerin ortasında, MK Prezidyum üyesi, Molotov'a
saldırısı olağanüstü bir olaydı ve çok daha derin bir amacı vardı. 'Ayık olanın
aklından geçeni, sarhoş söze döker' lafı bunu iyi açıklıyor.
Gösterisindeki
bir sonraki rolü özellikle seçilmiş bazı yazarlara yöneltilen eleştiriydi.
Ölçüsüz saldırısının hedefinin iki kadın yazar olduğunu hatırlıyorum: Marietta
Shaginian ve şair Aligar. Eleştirisinin içeriğini yazmayacağım fakat herhalde,
edebiyat ve sanat alanında Parti'nin Leninist konumunu savunmak değildi
kesinlikle. Shaginian ve Aligar, her ikisi de sonradan Kruşçev'in
söylediklerini yalanlayarak cesurca ve mantıklı konuştular. Biraz tombul ve
güzel Aligar'ın herkes içinde Kruşçev'e dönerek ilk söylediği; 'Gördünüz mü? benim
işte, korkunç Aligar' sözlerinin gülücükler yarattığını hatırlıyorum. Kruşçev
sırdaşlarının, Kruşçev'in konuşmasını taraf tutarak karakterize etme
girişimlerine rağmen, orada bulunanlar arasında birlik yerine -tabii ki tepede
yaşanan kavgadan zevk alanlar dışında- dinleyiciler arasında karışıklık
yarattı. Bu sadece orada bulunanların hissettikleri değildi fakat Sovyetler
Birliği tarafından 'suçlanan' bu yeni keşfedilmiş aydınlar sınıfı
'savunucusundan' da açıkça duymuşlardı. Ancak, orada tereddüt eden önemli bir
kısım aydınlar arasında dahi, kültürlü bir Rus entelektüeli olarak dikkate
aldıkları Molotov'a saldırı onları şaşırttı ve utandırdı. Uydurmaya çalışsa da,
bunun güvenilmez bir ittifak olduğunu düşünüyorlardı, her şeye rağmen 'yeni
Lider' koruyucumuz olmak için çok çaba harcıyordu.
Toplantıya
katılan aydınların en seçkinlerinin bazıları kafaları karışmış, bazıları da
sinirli bir şekilde ayrıldılar.
Bu
yolla, yeni doğan ‘diyalektik’i Kruşçev elverişli bir olaydan olumsuz bir
duruma çevirdi. Fakat anı zamanda Prsıdıum içersinde yeni tartışmaların
çıkmasına da sebep oldu.
Eğer
bu olaydan önce Kruşçev Merkez Komitesi Presidyumunun büyük çoğunluğunun
desteğine bağlı olsaydı, Presidyum üyelerinden birine yönelik bu saldırgan
konuşmasından sonra, doğrudan doğruya şu söylenebilir, Presidyum üyelerinin
büyük çoğunluğu Kruşçevle olan ilişkilerine ve onun liderlik metodlarına daha
eleştirisel bir yaklaşıma girdiler.
Kruşçevin
basit anlayışına göre MK sekretaryasının onun kalesi olması yeterliydi, başka
neye ihtiyacı olabilirdi?
Bir
süre Parti ve Merkez Komitesi birliğinin devamı adına tolerans gösteren MK
Presidyum üyelerinin çoğu, böylesi siyasi hatalara ve bu tür liderliklerinin
işlevliğine daha fazla müsamaha göstermenin olanaksızlılığını, Kruşçevin MK genel sekreterliği için
yetersiz olduğunu ve çokta uygun olmadığını ve er ya da geç Kruşçev’in görevden
alınması için MK’ya baskı yapılacağını sonunda anladılar. Bu nedenle yapılması
gereken ne kadar erken yapılırsa o kadar hayırlı olacaktı.
Kruşçev’in
Presidyum üyeleriyle olan ilişkisi bu noktadan sonra gerginleşmeye başladı.
Kruşçev toplantı süresince çalışma arkadaşlarının konuşmalarına kabaca müdahale
etti. Ben daha önce Molotov ve Malenkov hakkında konuşmuştum fakat bu aynı
zamanda Voroshilov, ben- Kaganoviç ve diğerlerini de ilgilendiriyordu. Buna
rağmen şunu öncelikle söylemeliyim ki, Kruşçev bana karşı sertleşti. Bundan da
öte, 1955’de neredeyse ayrılmak üzereyken (!) Kaganoviç’in Ekim Devrimi’nin 36.
yıl dönümü üzerine hazırlanan raporu okuması için Kaganoviç’I görevlendirdiğini
açıkladı.(!)
1956
yılında 20. Kongre gündemi hakkında konuşmak için beni aradı. Bana şunları
söyledi: Molotov Parti Programını 20. Kongre gündemine dahil etmek istiyor.
Açıkça, Molotov, bu konu üzerine hazırlanan raporu okuyacak olanaın kendisi
olacağını düşünüyor. Ancak, eğer parti programı Kongre gündemine alınacaksa,
bunu okuma işiyle görevlendirilecek kişi ben olmalıyım, çünkü 19. Kongre’den
önce bile bu konuyla ilgilenen kişi sendin.
Bu gerçekler, 1957 Plenumu’nda dile
getirilen, benim ve geniş ‘grubun’ MK genel sekreteri olduğundan bu yana
Kruşçev’e karşı olduğumuz iddialarını çürütmektedir. Tersine, Kruşçev, beni
daha önce bahsi geçen olayla ilişkilendirirken, çok önemli konularda, örneğin
Bilimler Akademisi Başkan Yardımcısı Bardin’in, Presidyum’dan Teknik Gelişim
Yılı ile bağlantılı olarak organize edilecek bazı etkinlikler için kaynak
istediğinde ve ben bu talebi desteklediğimde, bana çok kabaca yaklaşmıştı.
Kruşçev bana bağırmaya başladı: ‘Tabi, burada bir milyonerimiz var, milyonların
var senin. Onu destekliyorsun, çünkü o senin arkadaşın’. Pek tabiki Burdon’u
1916 dan beri, Yuzovsk’da çalışmamızla ilgili bir kurstan, ve Ağır Sanayi
Bakanlığından (Narkomtiazhprom) tanıyordum fakat özel bir arkadaşlık yoktu
aramızda. Ben sadece teknik bir gelişime katkıda bulunacak iyi bir fikri
desteklemiştim.
Kruşçev,
teknik gelişimi sözde desdeklerken, kendisiyle çelişkiye düştü ve Bilimler
Akademisinin talebini reddetti. Onun öfkesi, Plenumun Bilimler Akademisi’nin
talebini kabul etmesiyle daha da artacaktı.
Diğer
örnek: 1955’de MK, Emek (Labour) ve Ücret konusunda çalışma yürütecek bir
komite kurulmasına karar verdi. Komite başkanlığı görevi için iki aday
-Shvernik ve Kaganoviç- öne sürüldü. Bakanlar Kurulu Başkan Yardımcılığını
yapan Kaganoviç, bu komiteninde başkanlığını da yapması için seçildi. Sendikal
hareket içindeki bir emektar olarak bunu ben de uygun buldum.
İlk
işlerden birisi, emeklilik ile ilgili yeni bir kanun üzerine çalışmaktı. Bu
çalışmaya ben de katıldım ve bununla ilgili ilk taslak çalışmamı komiteye
sundum. Presidyum’da yapılan tartışmalar sırasında Kruşçev beni emekliliği O’na
göre çok fazla geniş tuttuğum için kınadı. Maliye Bakanlığı’ndan gelecek
itirazları bekliyordum, ancak kendisini her an insancıl ve işçilerin sevgilisi
olarak gösteren Kruşçevden böylesi bir saldırıya maruz kalacağımı
beklemiyordum.
Kruşçev’e,
ondan tasarıya karşı geleceğini kendi adıma beklemediğimi söyledim. Devlet’in
çıkarları adına itirazını haklı göstermek için devletin böylesine ağır bir yükü
kaldıramayacağını söyledi. Ona şunu söylediğimden öfkesi daha da arttı: ‘Sen
Devlet değilsin. Devlet emeklileri için gerekli kaynakları bulur, mesela birisi
verimsiz harcamalara ayrılan para kaynaklarını azaltır’. Presidyum’un Bulganin
başkanlığı altında kurduğu komite bazı düzeltmeler yaptıktan sonra hazırlamış
olduğum taslağı kabul etti. Bu taslağı konu alan bir raporu Bulganin Yüksek
Sovyet oturumuna verdi. İşte tekrar; Kruşçev kendisiyle çelişti.
Kruşçev’in,
Presidyum’un diğer üyelerine karşı saldırılarına daha bir çok örnek verebilirim
burada. Presidyum’un gayet yetenekli, iyi ve sadık üyeleri, örneğin Pervukhin
ve Saburov, Kruşçevin ‘yaratıcılığı’ sayesinde kendisi tarafından bilinen ve
bilinmeyen -doğrusu ikincisi daha çokçaydı- sorularla abartılmış teşhiri ile
aşırı derecede usandırtıldılar, yılgınlaştırıldılar.
Kişisel
engellemeler sebebinden ziyade, objektif koşulları değerlendirmeyen ve bu
nedenle çok önemli konularda takındığı yanlış tutumlar yüzünden Ukranyaca da
söylendiği gibi sabır tuzla buz oldu.
Ve,
Haziran ayının ikinci yarısında toplanan Presidyum toplantılarından birinde MK
Presidyum üyelerinin memnuniyetsizliği açıkça zikredildi.
Bu
toplantıda gündemde hasat ve hububat toplama hazırlıkları sorununun olduğunu
anımsıyorum. Kruşçev, tüm MK Presidyum’unun 250. yıl dönümü sebebiyle
Leningrad’ı ziyaret edilmesinin toplantının gündem maddesi olarak ele
alınmasını önerdi. Hububat toplama konusundaki tartışmalardan sonra ilk
itirazlar Voroşilov’dan geldi. Niçin tüm Presidyum üyeleri gitsin, onların
ilgilenmeleri gereken başka işleri yokmu? diye sordu. Ben de Voroşilov’un
kaygılarına katıldım ve hasat ve hububat toplama hazırlıkları ile ilgili
yapmamız gereken bir çok işin olduğunu söyledim. Büyük bir olasılıkla
Presidyum’un bir çok üyesi farklı yerlere, Kruşçev kendiside yapılması gereken
bir çok işin olduğu henüz istimlak edilmemiş arazilere gidebilirdi. Leningrad
halkına derin bir saygı beslediğimizi ve sadece bazı Presidyum üyelerinin şehri
ziyaret etmesinin Leningrad halkını üzmeyeceğini söyledim. Bu tür itirazlar
Malenkov, Molotov, Bulganin ve Saburov’dan da geldi. Sonra Kruşçev ayağa kalktı
ve Presidyum’un bir üyesinden diğerine kavga edercesine azarladı (!). Tamamen
kendinden geçmişti, hızlı manevralarda gayet hünerli olan Mikoyen bile Kruşçevi
sakinleştirmek zorunda kaldı. Bu anda Presidyum üyeleri ayağa kalktılar ve
toplantının bu şekilde devam edemeyeceğini söylediler ve her şeyden evvel
Kruşçev’in tavırlarının tartışılması gerektiğini söylediler.
Bu toplantının başkanlığının Bulganin’e
verilmesi önerisi yapıldı. Önerge, Presidyum’un büyük çoğunluğunca kabul
edildi. Bu kesinlikle önceden hazırlanmış bir komplo değildi.
Bulganin
başkanlığı devraldıktan sonra ilk sözü
alan Malenkov oldu. ‘Biliyorsunuz yoldaşlar, Kruşçev’i desdekledik. Ben ve yoldaş
Bulganin, Kruşçev’in MK Genel Sekreteri seçilmesi için önerge verdik. Fakat,
şimdi anlıyorumki hata yaptık. MK’nın önderi olma yeteneğine sahip olmadığını
gösterdi. İşinde hata üstüne hata yapıyor, ukelalaştı. Özellikle 20. Kongre’den
sonra, MK üyelerine davranışları müsamaha edilemeyecek hale geldi. Kendisini
devlet organlarının yerine geçiyor ve Bakanlar Kurulu’nun yerini alarak direk
emirler veriyor. Bu Sovyet organlarının denetlenmesi değildir. MK Genel
Sekreteri olarak Kruşçev’i sorumluluklarını kısıtlama kararı almamız
gerekiyor.’
Bu,
Malenkov ve diğer yoldaşların konuşmalarının çok kısa bir tasviridir.
Malenkov’dan
sonra sözü Yoldaş Voroşilov aldı. Voroşilov, Kruşçevin MK genel sekreteri
seçilmesi için gönüllü olarak oy verdiğini ve daha sonra günlük çalışma içinde
de kendisine tam bir desdek verdiğini ancak Kruşçevin hata yapmaya başladığını
söyledi. ‘Kruşçev’in MK Genel Sekreterliği sorumlulularının kısıtlanması
gerekliliği sonucuna vardım. Yoldaşlar, artık O2nunla çalışmak imkansız bir
hale gelmiştir’. Voroşilov, Kruşçevin ona ne zaman ve nasıl bağırdığı,
saldırgan ve hatta kabaca davrandığını anlattı. ‘Artık buna tahammül edemeyiz.
İzninizle karar verelim’ diye noktaladı konuşmasını.
Voroşilov’dan
sonra Kaganoviç konuştu. ‘Ele alınan mesele zor ve acı verici. Kruşçev’in MK genel
sekreterliğine önerenler arasında ben yoktum, çünkü Kruşçev’i artı ve eksi
yönleriyle uzun zamandır tanıyorum. Fakat, sorumluluk çalışma içerisinde bir
liderin olgunlaşmasını zorunlu kılar düşüncesiyle önergeye oy verdim. Kruşçev’i
alçak gönüllü ve azimli bir öğrenci olarak bilirdim. O büyüdü ve Cumhuriyetin,
taşra ve Birlik düzeyinde MK’nı kollektif sekretaryasının MK sekreteri olarak
liderlik yapabilecek duruma geldi.
‘Genel
Sekreter seçildikten sonra, bir süre pozitif özelliklerini gösterdi daha sonra
hem parti ödevleri kararlarında hem de halkla olan ilişkilerinde, negatif
özellikleri günden güne bunu örtmeye başladı. Diğer yoldaşlar gibi onun yaptığı
iyi işler hakkında konuştuk ve Kruşçev’in kişisel ve gönüllü yaklaşımının çok
belirgin olduğu ulusal ekonominin planlaması, parti ve devlet önderliği, ve
denetleme konularında yaptığı hatalara dikkat çektik. Bu nedenle, Kruşçevin MK
Genel Sekreterliği sorumluluklarının kısıtlanması önerisini desdekliyorum. Bu,
kesinlikle onun parti liderliğinin bir parçası olmayacağı anlamına gelmez.
Sanırım, Kruşçev bundan ders alır ve çalışmalarını daha da artırır.’
Ancak,
Kruşçev’in eleştirilmesi gereken davranişlarının diğer bir yanı da var.
Kruşçev, şimdi kanıtlandığı üzere, MK Sekretaryası içerisinde kendi
fraksiyonunu oluşturryordu. Presidyum’un ve Presidyum üyelerinin saygınlığını
sistemli olarak yok ediyordu. Presidyum üyelerini yalnızca Presidyum içersinde
eleştirmedi -ki bu tamamen anlaşılabilir ve gerekli bir tutumdu- fakat bunun yanı
sıra saldırılarını MK Sekretaryası içersinde, MK Plenumları içinde Partinin en
yüksek organı olan Presidyum’a yöneltiyordu. Kruşçev’in bu aktiviteleri
gerçekte O’nun yersiz davranışlarına tolerans göstermiş olan Presidyum’un
birliğine zarar verdi. Bir araya gelmesi gereken MK Plenum’unda bunların rapor
edilmesi gerekir. Önemli bir şey daha
eklemek istiyorum, ki bu bana göre bir gerçektir. Presidyum toplantılarından
birinde Kruşçev şunu söyledi. ‘Zinoviev, Kamenev ve diğer Troçkistlerin
davalarının yeniden ele alınması gerekir’. Ben de orada ‘bırak başkasının ineği
böğürsün, seninki sessiz kalmalı’. Kruşçev o anda patladı ve bağırmaya başladı,
‘Ne ima ediyorsun, bıktım artık tüm bunlardan’.
O zaman, Presidyum da ne ima ettiğimi
açıkça söylemedim, fakat şimdi açıklayayım. Kruşçen 1923-1924 yılları arasında
Troçkistti. 1925’de görüşlerini tekrar gözden geçirdi ve günah çıkardı.
1925 yılında Donbass’da Kruşçevi yakinen tanıma fırsatı buldum. O zaman onu
sağlam bir Leninist, SBKP MK çizgisinin takipçisi olarak gördüm. Kruşçev’in işi
ilk olarak Ukranya MK sekreterliğii, daha sonra da politik kariyerinin
yükselmesinde en önemli etken olan, parti örgütlerinden sorumlu kadroların SBKP
MK sekreterliğiydi. İşçi sınıfı saflarından gelmiş yetenekli bir parti işçisi olarak
ona değer verdim. Değer verdim, çünkü Parti’nin ve MK’nın geçmişte hata yapmış
ancak bunun üstesinden gelmiş, yetkinleşmiş insanları engellemeyeceğini
düşündüm.
Moskova
Konferansı’nda Kruşçev’in sekreterlik görevine seçldiği zaman bunu Stalin’e de
anlattım. Kruşçevle birlikte Stalin ile görüştük. Stalin Kruşçev’in kendisi
hakkında Konferans’da konuşma yapmasını önerdi. Kaganoviç MK’nın konu hakkında
bilgisi olduğunu ve Kruşçev’e güvendiğini belirtti. Olay böyle gelişti.
Geçmişte yapılan hatalar kesinlik mazur görülebilir ve sürekli gündeme
getirilmez.
O
zaman Kruşçev’e yapılan uyarıyla şu kastediliyordu; o iflah olmaz bir suçluydu.
Ona eski günahlarını ve geçmişteki hatalarını tekrarlamamasını hatırlatıyorduk.
Kaganoviç’den
sonra sözü Molotov aldı. Molotov
‘Beni provoke etmek için ne kadar çabalıdıysa da ona ilişkimizi daha da
kötüleştirecek fırsatı vermedim. Fakat öyle görünüyorki, artık buna daha fazla
tolerans gösterilemez. Kruşçev yanlızca kişisel ilişkileri yıpratmakla kalmadı,
aynı zamanda bir bütün olarak devlet ve parti meseleleri ile ilgili çok önemli
karar alımlarında Presidyum içersindeki ilişkileride gerginleştirdi’, dedi.
Yoldaş Molotov yanlış olarak değerlendirdiği yönetimin yeniden yapılandırılması
üzerine detaylica konuşdu. Ayrıca tarıma açılmamış topraklar üzerine varılan
yanlış görüş üzerinde de konuşma yaptı. Doğru değildi. Doğru olan şuydu;
Molotov 20-30 milyon hektarlık plansız, frenlenmemiş artışa karşıydı.
Başlangıçta 10-20 milyon hektarlık bir alana konsantre olup, düzenli bir gelişme
ve yüksek verim almak için gerekli düzenlemeler yapılması daha iyi olacaktı.
Molotov
Yoldaş, kendisine yöneltilen, barış politikalarının önüne engel olma
suçlamalarını da yalanladı ve bu önyargıya besbelliki genel olarak dış
politikada atılan gerekli adımların haklı gösterilmesi için ihtiyaç duyulduğunu
söyledi. Yugoslavya karşısındaki tutumu dış politika konusuna değil,
eleştirdiğimiz ve eleştirmeye devam edeceğimiz Yugoslavya’nın anti-parti ve
anti-Sovyet tavrına bağlandı. Molotov konuşmasını ‘Genel Sekreter olarak
Kruşçevle çalışmamız mümkün değildir. Ben Kruşçev’in MK Genel Sekreterliği
sorumluluklarının kısıtlanması yanayım’ sözleriyle bitirdi.
Molotov’dan
sonra söz alan Bulganin konuşmasına devlet organları işleyişlerinin kontrolünde
uygulanan yanlış metodlar üzerine bilgi vererek başladı. Konuşmasına Bakanlar
Kurulu’nu da dahil etti. Ayıca Kruşçev’in kendisine yönelik arkadaşça olmayan
tavırlarından da bahsetti. Birçok konuda yapılan hatalar hakkında da konuştu.
Konuşmasını ‘Kruşçev’in sorumluluklarının kısıtlanması önerisini tamamen
desdekliyorum’ sözleriyle tamamladı.
Pervukhin ve Saburov yoldaşlar da söz
aldılar. Her ikisi de Kruşçev’le, onların tarafındayken, iyi ilişkilere
sahip olduklarını belirttikten sonra ‘Fakat
şimdi görüyoruz ki Kruşçev ukala birisi oldu. Çalışmamızı zorlaştırıyor.
Kruşçev atılmalıdır’ sözlerini sarfettiler.
Yoldaş
Mikoyan, manevra taktiklerinin
doğruluğunda, Kruşçev’in çalışma yönteminde bazı eksiklikler olduğunun doğru
olduğunu ancak bunların düzeltilebileceğini bu nedenle Kruşçev’in ihraç edilmesine gerek olmadığını söyledi.
Bizden
sonra Kruşçev konuştu. Kendini beğenmiş bir tavır sergilemeden hatta utangaç
bir tavırla bazı suçlamaları yalanladı. Bazı şikayetlerin doğru olduğunu, hatta
çalışma arkadaşlarına karşı kendi adına uygun olmayan tavırlarının olduğunu,
bazı yanlış kararlar alındığını, fakat tüm bunları düzelteceğine dair
Presidyum’a söz verdiğini söyledi.
MK sekreterlerinden Brejnev, Suslov,
Furtseva ve Pospelov, Kruşçev lehine konuşma yaptılar. Eksiklikler olduğunu
kabul ederken bunları düzeltecekleri sözünü verdiler.
MK sekreterleri arasında farklı konuşan tek
kişi Şepilov’du. Dürüstçe, dosdoğru ve ikna edici bir tarzda kabul edilemez
hata bulma atmosferini açıkladı ve MK Sekreteryası içinde Kruşçev’in uygulaya geldiği
Presidyum’un yıpratılmasının özellikle Voroshilov’u ‘eskimiş ve muhafazakar
olarak günü geçmiş’ eleştirisine maruz bırakıltığından bahsetti (o anda Kruşçev
ikiyüzlü bir tavırla Voroşilov’a çiğ bir saygı ve vefa gösterisinde bulundu).
Şepilov, MK Presidyum’un bilgisi olmaksızın Sekreteryanın aldığı bir dizi
yanlış kararlar hakkında konuştu. Pratik
olarak Kruşçev MK Sekreteryası’nı MK Presidyumdan bağımsız işlev gören bir
organ haline getirmişti.
Prezidyum dört gün boyunca toplandı.
Bulganin toplantıları en demokratik bir tarzla yönetti. Konuşmacıların talep
ettiği süre üzerine hiç bir limit koymadı. Hatta MK sekreterlerinin ikinci kez
söz alma istemlerine izin verdi.
Bu arada Kruşçevci Sekreteryası gizlice
Presidyumun bilgisi dışında MK üyelerini Moskova’ya çağırdı. GPU ve Savunma
Bakanlığı aracılıpıyla onlarca uçağı üyeleri Moskova’ya getirmesi için seferber
etti. Ve bu Presidyum’un kararı dışında gerçekleşti. Hatta bu Presidyum
üyelerinin görüşülen konuda bir karar almasını beklemeden yapıldı. Bu tamamen
soru kuşku götürmez bir fırsatçılıktı, zekice ve Troçkist geleneğindendi.
Prezidyum’un
büyük çoğunluğu kötü organizatörlerden ya da budalalardan oluşmuyordu. Eğer,
Onlar daha sonra suçlanacakları gibi, fırsatçı mücadele yolunu tutmuş
olsalardı, organize olabilirlerdi ya da
basitçe söyleyelim, Kruşçev’i ihraç edebilirlerdi. Fakat bizler Kruşçev’i bir
parti üyesi olarak eleştiriyorduk ve parti değerlerini parti birliğinin
devamını sağlamak için titizlikle gözetliyorduk.
Fakat
Kruşçev bir fırsatçı gibi davrandı. MK Presidyum toplantısının sonuna doğru,
Sverdlov Salonunda toplananlar adına başını Konev’in çektiği bir delegasyon
toplantıya girerek, MK Plenum üyelerinin, Presidyum’un görüştüğü konu hakkında
Plenum’a rapor vermesini istediğini söylediler.Bazı Presidyum üyeleri MK
Presidyum’un izni olmaksızın MK üyelerinin Moskova’ya çağrılmasına, MK
Sekretaryası’nın bir parçasına zoraki el koyulmasına ve pek tabiki Kruşçev’in
kendisine hiddetle tepki gösterdiler.
Daha
önce Kruşçev’i taparcasına destekleyen Saburov yoldaş hiddetlice ‘Siz, Yoldaş
Kruşçev, dürüst bir insan olarak bilirdim. Şu anda yanıldığımı anlıyorum. Sen
fırsatçı yollarla Presidyum’un arkasından Sverdlov Salonu’ndaki toplantıyı
organize eden namuzsuz birisisin’ diye haykırdı.
Kısa
bir aradan sonra ’u toplantıya devam etmeme ve parti değerlerine bağıra çağıra
saldırmış olmaları gerçeğine rağmen, bir saygı gösterisi olarak, onları
Sverdlov Binasında bekleyen MK üyelerinin yanısıra gitme kararı aldı.
Utangaçlık
maskesini yırtıp atan Kruşçev, yanında ona güç veren Zhukov ve Serov eşliğinde
Binaya doğru yürüdü.
Böylesi olağanüstü yollarla Moskova’ya
getirtilen MK Plenum üyelerinin psikolojik durumlarını tahmin etmek zor olmasa
gerek.
Daha
Plenum görüşmeleri başlamadan, MK üyeleri başlayan Plenum toplantısı hakkında
açıkça bilgilendirilmişlerdi. MK üyelerinin MK Presidyum toplantısı hakkında
bekledikleri rapora rağmen, onlara Malenkov, Kaganovich ve Molotov’dan oluşan
anti-parti grubunun tabağı sunuldu.
Konunun, Kruşçev’in MK Genel Sekreteri
olarak yetersiz görülen liderliği olmasına rağmen, gündeme tamamen zıt ve bir o
kadar hayal ürünü olan Malenkov, Kaganoviç ve Molotov’un anti-parti grubu
meselesi sokuldu.
MK
Presidyum üzerine hazırlanan rapor ve Prezidyum toplantısında tartışılan konu
tamamen pratik amaçlar için ele alınmadı. Fakat
öte yandan bir hayal ürünü olarak ortaya atılan Malenkov, Kaganoviç ve
Molotov’un anti-parti grubuna ve onların suç ortağı olan MK Presidyum
adaylarından Şepilov’a karşı bir çok büyük siyasi suçlamalar yapıldı.
Kruşçevci
suçlayıcılar, tüm Presidyum’u fırsatçılıkla suçladıklarını ve bu durumun da
tuhaflığını hissettiklerinde, yılanca, sahte bir taktik izleyerek, Kruşçev’e
karşı konuşan Presidyum’un yedi üyesi arasından Malenkov, Kaganoviç ve Molotov
üçlü gurubunun isimlerini, -Kruşçevi suçlayanlar ve ihracını isteyenler olarak-
ilan ettiler. (Yedi kişiden diğer dördü Voroshilov, Bulganin, Pervukhin ve
Saburov’du. Ilk üç isim MK Presidyum’una tekrar seçildiler).
Üç kişinin; Malenkov, Kaganoviç ve
Molotov’un belirlenmesiyle oluşan tabloda, Presidyum’un 9 üyesinden yalnızca 2
üyesi Mikoyan ve Kruşçev’in kendisi Kruşçev’in Genel Sekreter olarak
kalmasından yanaydı, çoğunluk ise, 7 üye, pratik alanda Parti MK'sının siyasi
çizgisini yeteri derecede hayata geçiremediği için Kruşçev'in ihracını
istiyorlardı. Bu gerçeği örtbas etmek için bir girişimde bulunuldu.
Daha
sonra ‘fatihler’ yeni bir tartışma konusu icad ettiler. Bu gurup aritmetik
çoğunluk görüşüyle parti yönetici organlarn bileşiminde ve Parti politikalarnda
değişiklik yapmak istediler. Ancak öncelikle aritmetik çoğunluk hakkında
konuşmak absürttür. Herhangi bir mesele üzerinde karar alınırken nasıl başka
bir tür çoğunluk olabilir? MK Presidyum’unun büyük çoğunluğunun Kruşçev’in
ihracı konusunda hemfikir olduğu doğrudur, ancak partinin yönetici organlarının
bileşimi yalnızca Kruşçevden mi ibaret? Tüm
Presidyum’un MK’nın birbirini izleyen plenumları arasında Partinin en yüksek
organ olduğu da doğru değil midir? Bu nedenle Presidyum’un partinin
yönetici organlarının yerini almak istediğini söylemek, ki bu kendi kendisinin
yerini alması demektir, bunun hakkında yazmak saçmalıktan başka bir şey
değildir.
Sonuç biliniyor: Talep edilen kanun
tasarısı kabul edildi, ve Pravda’da yayınlandı. ‘Malenkov G..M., Kaganoviç
L.M., Molotov V.M. anti-Parti grubu üzerine’
Benimsenen
kararda şu ifadeler yer alıyordu; ‘Bu grup anti-parti ve hizipçilik metodları
kullanarak yer edinmek istediler…’ Tüm Presidyumu hizip olarak adlandırmak
mümkün mü? Hizipçilik metodlarıyla ilgili verilmiş tek bir gerçek yoktur;
guruplar yoktu, Presidyum toplantısından önce ve sonra her hangi bir grubun her
hangi gizli bir toplantısı olmamıştı, her hangi bir komplo yoktu. Her hangi bir
hizip olduysa, Kruşçevin ve O’nun hizibinin bizi-tüm Presidyumu- aptal yerine
koyabileceği böylesi bir duruma düşecek kadar kötü örgütçü değildik. Doğrusu MK Presidyumunun bilgisi olmadan MK
üyelerini gizlice çağırmasıyla Kruşçev ve O’nun yandaşları organize bir tarzda
hiziptiler. Bizler MK’nın birliğini savunan çoğunluktuk, hizip değil.
Toplandık, tartıştık, görüşlerimizi onayladık ve Kruşçev ve Onun kurnaz
danışmanlarının yaptığı gibi hizipçi ayak oyunları yapmadan bir karar almaya
çalıştık.
Kruşçev’in
şirret birisi olduğu söylenebilir. Evet, ancak bu Troçkist ve anti-parti
şirretliğidir. Buna rağmen, Presidyumun yanlızca üç üyesinin belirlenmesi, daha
sonra bunların MK’dan ve onun Presidyumundan ihraç edilmeleri, hizipçi ve
anti-parti grubu etiketi vurulmasının Partiyi ikna etmediği anlaşılıyor. Yeni
Kruşçevci lider kadro, seçilmeden önce bile, bir MK Plenum karar taslağı
hazırlayarak anti-parti grubu dedikleri Malenkov, Kaganoviç, ve Molotov ekibine
karşı tamamen asılsız politik suçlamalarda bulundular.
Taslak
yalanlanmaya bile değmeyecek bir sürü suçlamayla doluydu. Çünkü tüm suçlamalar
hayal ürünüydü.
Bu Sovyet hükümetine ve partinin emektar
liderlerine karşı anti-parti ve anti-Leninist bir misillemeydi. Kendisini
vazgeçilmez yapmak sevdalısı olan MK Genel Sekreteri Kruşçevi eleştirme
cesaretine karşılık yapılmış bir misilleme.
* Kaynak:
İnternet
** Yazı
dizimiz devam ederken arada bu vb. belgeler yayınlamaya devam edeceğiz. Bu
yöntemin sorunları inceleyecek okura katkı yapacağını düşünüyoruz. Bu yöntemi
kullanırken ölçütümüz yayınladığımız yazılarla fikir birliği içinde olma ölçütü
değildir ve olmayacaktır. Biz düşüncelerimizi 2011 yılında yayınlanmış olan
kitabımızda ortaya koymuştuk. Keza bloğumuzda yayınlamaya devam ettiğimiz
dizide de ortaya koymaya devam edeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder