Yuri Zhukov’un Inoi Stalin (Farklı Stalin) Kitabı Üzerine*
Yuri Yemelianov
Sovyetler Birliği ile
diğer bazı Avrupa ülkelerinde sosyalist düzenin yıkılışı ve
sosyalist bloğun dağılması evvelinde, aktif bir anti-Sovyet
propaganda faaliyeti gerçekleşti. Bu propaganda faaliyeti, Batı’nın
himayesi altında yapıldı ve yerel beşinci kol tarafından
(Sovyetler Birliği’nde bu beşinci kolun en etkili unsurları M.
Gorbachev, A. Yakovlev, Boris Yeltsin vb gibi SBKP’nin bazı
önderleriydi) yürütüldü. Propagandanın hedefi, kapitalizmi
özgürlüğe dayalı ve insan haklarına saygılı bir toplumsal
sistem olarak, sosyalizmi ise insanı her türlü mahrumiyete ve
sefalete sürükleyen bir terör sistemi olarak resmetmekti. 80’lerin
sonlarıyla 90’ların başlarında, SSCB’deki çok sayıda
popüler gazete ve dergi ile bütün TV kanalları, sosyalizm ve onun
tarihi hakkında bir sürü asılsız bilgi yaydılar. Sosyalizmin
düşmanları, SBKP XX. Kongresi’de N. S. Khrushchev tarafından
dillendirilen uydurma ifadeleri kullanarak, Stalin’e ve uyguladığı
politikalara amansızca saldırdılar. Neredeyse tüm Sovyet tarihi,
1937-1938’deki kitlesel tutuklamalar ve tasfiyelerin öyküsüne
indirgendi. Bu arada Stalin ve destekçileri de, yasaların kabul
edilemez derecede kaba ve sert bir biçimde uygulanmasından ve çok
sayıda masum insanın tutuklanması ve idam edilmesinden sorumlu
tutuldular.
Artık, Avrupa’da
sosyalizmin yıkılışından 15 yıl sonra, eski sosyalist ülkelerin
halklarının çok büyük bir çoğunluğu, kapitalizmin
kötülüklerinin farkına varmış durumdadır ve bunun sonucunda,
sosyalizmin sağladığı, kaybedilen avantajlara yönelik yoğun bir
nostalji duygusu boy vermiştir. Bu durum, Rusya ve diğer eski
sosyalist ülkelerin kapitalist yönetimlerini, anti-sosyalist,
antikomünist propaganda çabalarını yeniden yükseltmeye
yöneltmiştir. Stalin, anti-Sovyet propagandanın temel hedefi ve
fantastik yalanların baş kahramanı olmaya devam etmektedir. TV’de
yayımlanan “belgesel” filmlerin metin yazarları, Stalin’in
emirleriyle yaklaşık 100 milyon insanın öldürüldüğünü
söylemektedirler. (Stalin öldüğünde SSCB’nin tüm nüfusu 200
milyondu ve o kadar tutuklama ve idamın zayıflattığı bir
ülkenin, Nazi Almanyası ve müttefikleri karşısında nasıl olup
da zafer kazanabildiği tam bir muammadır.) “Stalin’in
misillemeleri” ve “Stalin’in toplama kampları” hakkında
artık klişeleşmiş birtakım ifadeler, güncel Rus siyasal
söyleminde her gün dile getirilmektedir.
Bununla birlikte, son 15
yılda yaşananlar, Rusya’daki birçok insanı, resmi propagandadan
giderek daha fazla şüphe duyar hâle getirmiştir. Otoritelerin
yoğun baskısına rağmen, tüm Rusya’da, kentlerde birbiri ardına
Stalin’e vakfedilen müzeler ve anıtlar ortaya çıkmıştır.
Giderek artan sayıda yazar, Sovyetler’in geçmişine yönelik
resmi yalanları çürüten ve Stalin’den saygıyla söz eden
makaleler ve kitaplar kaleme almaktadır.Bu yazarların hepsi
Marksist de değildir. Fakat ülkelerinde yaşadıkları çöküş
deneyimi, onları, Rusya’nın tarihine dair gerçeğe uygun
açıklamalar aramaya yöneltmektedir. Tarihin gerçek olgularıyla
tanışmaları ve mesleki dürüstlükleri, onları resmi
propagandanın yalanlarını deşifre etmeye ve Sovyet toplumuna,
kaydettiği gelişmelere ve liderlerine dair yeni gerçekleri ortaya
çıkarmaya sevk etmektedir. Bu tür yazarlardan birisi de, Yuri
Zhukov’dur. Onun yazdığı Farklı Stalin (Inoi Stalin) (Moskova,
2003), Sovyet tarihine ilgi duyan tüm çevrelerde gerçek bir
sansasyon yaratmıştır.
Kitaba konan başlık,
bir miktar yanıltıcıdır. Zhukov, Stalin’in kişiliğine yönelik
derin bir analiz peşinde değildir ve kitap, bize, bir Stalin
biyografisi de sunmaz. Eser, Stalin’in siyasal faaliyetinin sadece
beş yıllık bir dilimini kapsamaktadır. Alt başlığında da
belirtildiği gibi, kitap, 30’ların ortalarında SSCB’de
Stalin’in himayesinde girişilen politik reformlara hasredilmiştir.
Fakat Yuri Zhukov, yine de, kitabı için bu başlığı seçmekte
bir ölçüde haklıdır. Yazarın kendisinin de farkında olduğu
üzere, kitap, Sovyet tarihinin karmaşık ve tartışmalı
bir dönemine dair tüm sorulara yanıt üretmemekle birlikte,
içinde yer alan olgular ve onların yol açtığı sonuçlarla,
Khrushchev’in SBKP XX. Kongresi’nde okuduğu rapordan beri tüm
dünyada yaygın kabul gören yaklaşım kalıplarını yerle bir
etmektedir. Çok geniş bir çürütülmesi imkânsız gerçekler
demeti sunan Yuri Zhukov, Stalin’in, Khrushchev raporunda ve
anti-Stalinist propagandanın daha sonraki uydurmalarında görünenden
tamamen farklı bir görüntüsünü sunan, ikna edici sonuçlara
ulaşmıştır.
Khrushchev ve onun yalan ifadelerini tekrar edegelenler, halkı,
1937-1938’de birçok parti üyesinin tutuklanması ve tasfiyesinin
Stalin’in keyfi yöntemleri ve manyakça zalimliğinden
kaynaklandığına inandırmaya çalıştılar. Onlar, insanları,
hiçbir komünist partisi kadrosunun Sovyet devletine karşı yıkıcı
faaliyetlere katılmadığına ve savaş arifesinde Sovyet yönetimine
yönelik herhangi bir komplonun söz konusu olmadığına ikna etmeye
çabaladılar.
Yuri Zhukov, 30’larda Sovyet hükümetine karşı geliştirilen
yıkıcı faaliyetlere dair ayrıntılı bir analiz sunmamakla
birlikte, kitabında, SSCB merkez yürütme komitesi sekreteri A.
Yenikudze’nin J. Stalin’e karşı mücadelesinin, onu sonuçta
Sovyet hükümetini devirme amaçlı bir komploya kadar götürdüğünü
gözler önüne sermektedir. Bu komploya katılanlar arasında,
içişleri halk komiseri (SSCB NKVD başkanı) N. Yagoda ve
Kremlin’in güvenliğini sağladığı düşünülen kişiler de
vardır.
Khrushchev’in, Stalin ve politbürodaki arkadaşlarını (V.
Molotov, K. Voroshilov, L. Kaganovich) demokratik işleyişin baş
düşmanları olarak ilan etmesine karşın, Yuri Zhukov, tamamen
farklı bir resim sunmaktadır: Stalin, Sovyet yaşamının
demokratikleştirilmesine yönelik bir program üretmiş, Yenukidze
ve başka birçok parti kadrosu Stalin’in demokratik reformlarına
sert bir şekilde muhalefet ederken, Molotov, Voroshilov ve
Kaganovich, bu girişiminde Stalin’i sonuna kadar
desteklemişlerdir.
Yuri Zhukov, tamamen haklı olarak, Stalin’in siyasi reformlarının
demokratik özüne işaret etmektedir; lakin onların komünist
ideolojinin demokratik doğasıyla organik ilişkisini ve Sovyet
siyasi hayatındaki doğal gelişmenin sonucu olduklarını göz ardı
etmektedir. Doğru bir bilgi olarak, bize, Sovyet hükümetinin
İkinci Dünya Savaşı öncesinde Hitler’e karşı bir
uluslararası birleşik cephe kurma girişimini hatırlatan Zhukov,
buradan yola çıkıp SSCB’deki siyasi reformları Stalin’in dışa
yönelik amaçlarıyla açıklamaya çalışmaktadır. Zhukov’un
bakış açısına göre, Stalin, Hitlere karşı mücadeleyi
pekiştirmek için, Sovyetler Birliği’ndeki siyasi hayatı,
burjuva Batı demokrasilerine koşut bir biçimde inşa etmek istemiş
gibi görünmektedir. Zhukov, ayrıca, Yenukidze’nin bu reformlara
karşı çıkmasının, onun komünizm ve komünist dünya devrimi
ideallerine bağlılığından kaynaklandığını, onun, hem
Batı’yla savaş öncesi yakın politik ilişkiler kurulmasına hem
de Stalin’in politik reformlarına karşı, bu nedenle düşmanca
bir tutum takındığını düşünmektedir.
Zhukov, komünizmin demokratik nitelikleri üzerine odaklanmaktan
uzak durmakta, bu yüzden de Yenukidze ve başkalarının Stalin’in
reformlarına karşı çıkış sebeplerini yanlış yerde
aramaktadır. A. Yenukidze ve diğerleri, her ne kadar 20’lerde
parti içindeki muhalefete karşı mücadelesinde Stalin’i
desteklemişlerse de, süreçte Trotskistlerle ittifak kurmaya
yönelmişlerdi. Bu ittifak, kişisel çıkarlarla sosyalist gelişme
arasındaki çelişkinin giderek artması nedeniyle ortaya çıkmıştı.
Yenukidze’nin muhalefet tarzı, o dönemde parti ve Sovyet
kadroları arasında yaygınlaşan sağlıksız eğilimleri gizleyen
bir perde işlevi görüyordu.
Belirtmek gerekir ki, 30’ların ortalarında, parti ve Sovyet
kadrolarının çoğu, 1917-1918’den beri yönetim makamlarını
işgal etmekteydiler. O dönemde, Komünist Partisi, eğitim görmüş
üyeler açısından fakirdi ve parti kadrolarının birçoğu
yetersiz bir genel ve siyasi eğitimden geçmişti. Bunun yanı sıra,
yönetim görevlerindeki ilk yılları iç savaşa denk gelmişti. Bu
yıllar zarfında, görevlerini yerine getirirken, giderek, siyasi
argümanlardan ziyade, serbestçe askeri yöntemlere başvurmaya
alışmışlardı. Bu durum, 1929-1930 kolektivizasyon döneminde
görülen aşırılıkları da büyük oranda açıklamaktadır.
Şahsa ait köylü çiftliklerinin kolektivizasyonu, büyük oranda,
tam bir askeri seferberliğe dönüşme zorunluluğuyla karşılaşmıştı
ve çok sayıda yerel birinci sekreter, köylüleri kolektif
çiftliklerde bir araya getirmek için şiddete başvurmak durumunda
kalmıştı. 1930 Martında, Stalin, bu parti kadrolarını eleştirdi
ve onların, Sovyetler’deki sosyalist kuruculukta kaydedilen
“başarıdan kaynaklı baş dönmesi”ne kapıldıklarını
yazıyordu.
Parti kadrolarının bir kısmı, yüksek yönetim kademesindeki
görevlerine alıştı ve bunların birçoğu, konumlarını ne
pahasına olursa olsun korumak için, ellerinden gelen her şeyi
yaptı. Çok sayıda parti komitesi, entrika yuvasına ve
politikacılar arasındaki güç mücadelesinin savaş alanına
dönüştü. Rekabet hâlindeki gruplar, birbirlerini çeşitli
ideolojik sapmalarla suçladı. Kötü yola sapan üyeleri saflardan
temizlemek üzere belirli aralıklarla yapılan ihraçlar, birinci
sekreterlerin birçoğu tarafından, kişisel hasımları olarak
gördükleri kişileri partiden atmak amacıyla kullanıldı.
Zhukov, Stalin’in, cumhuriyet, bölge, yöre örgütlerinin birinci
sekreterlerini, kendilerine bağlı ve yaltakçılık yapan
kişilerden oluşma “şahsi klanlar” kurmakla eleştirdiğini
hatırlatmaktadır. Stalin, ayrıca, bu parti liderlerinin, diğer
cumhuriyetlere veya bölgelere atandıklarında, “şahsi
klanlarını” da beraberlerinde götürdüklerini söylüyordu.
Stalin, aynı zamanda, partide yaşanan 1935-1936 tasfiyelerinin,
parti çizgisinden herhangi bir sapma göstermekle suçlanamayacak
çok sayıda parti üyesinin ihracıyla sonuçlandığını da
belirtiyordu. Stalin, partiden ihraç edilen kişi sayısının,
Trotski, Zinoviev ve diğer muhalefet grubu liderlerini
destekleyenlerin toplam miktarının çok üzerinde olduğuna işaret
ediyordu. O, bu ihraçlarda rolü olan parti yöneticilerini, sıradan
parti üyelerine acımasızca davranmakla suçluyor ve tasfiyelerin
yol açtığı tek sonucun, partiden ihraç edilenlerin öfkesi
olduğunu savunuyordu.
Yuri Zhukov, ayrıca, V. M. Molotov’un Haziran 1937’deki Parti
Merkez Komitesi plenumunda kullandığı ifadeyi de aktarmaktadır:
“Son zamanlarda, Yoldaş Stalin, çeşitli kereler, bizim insan
unsuruna yönelik değerlendirmelerimizde kullandığımız eski
tarzımızın tamamen yetersiz olduğunu belirtti. Kişi, parti
üyeliğinden kaynaklı bir ön devrimci deneyime sahip olabilir.
Sonra, Ekim Devrimi’ne katılmaktan gelen üstün bir niteliği
taşıyabilir. İç savaşta yetkin bir tavır sergilemiştir.
Trotskistlere ve sağcılara karşı mücadele vermiştir… Lakin bu
yeterli değildir. Şu an ihtiyaç duyduğumuz… parti liderlerinin,
halkın ihtiyaçları karşısında doğru bir kavrayış
geliştirmeyi, bürokratlara dönüşen kişiler olmak yerine, yeni
insana doğru ilerlemeyi becerebilmeleridir.”
Stalin, partinin, onu yıkıma götürebilecek bürokratlaşmasından
korkuyordu. 1937’de Sovyet komünistlerini, Yunan mitolojisindeki,
annesi yer tanrıçası Gaia’yla –toprakla- temas içinde kaldığı
sürece gücü alt edilmez olan Anteus’la karşılaştırıyordu.
Stalin, komünistler “anneleriyle –onları doğuran, büyüten ve
eğiten halkla- bağlantı içinde kaldıkları sürece,
yenilmezliklerini sürdürmek için her türlü imkâna sahip
olacaklardır” diyordu. Bu ifadeler, komünistlerin halkla
bağlarını kaybettikleri zaman, güçlerini de kaybedecekleri ve
yenilebileceklerini anlatıyordu.
Parti kadrolarının muhalefetinin ardında yatan derin ideolojik ve
politik meseleleri kısmen görmezlikten gelmesine ve kısmen de
çarpıtmasına karşın, Yuri Zhukov, Stalin ve karşıtları
arasındaki mücadelenin, 1935-1936’da üzerinde çalışılan yeni
SSCB anayasası, özellikle de yeni seçim sistemi konusunda belirgin
hâle geldiğini belirtirken tamamen haklıdır.
1918’den 1936’ya dek, yerel Sovyet temsilcileri, halk
meclislerinde açık oyla seçiliyordu. Yerel Sovyetler, bölge
Sovyeti temsilcilerini açık oturumlarda seçiyorlardı. Onlar da
SSCB Yüksek Sovyeti’ni seçecek cumhuriyet Sovyetlerini
seçiyorlardı. Kentlilerin temsilcileri köylülerin
temsilcilerinden beş kat fazlaydı. Ayrıca, papazların yanı sıra,
tüm eski sömürücü sınıfların temsilcilerinin seçme-seçilme
hakkı yoktu.
Yeni seçim sistemi, gizli oyla doğrudan ve orantılı bir seçim
yöntemi getiriyordu. Eski sömürücü sınıfların temsilcilerine
ve papazlara getirilen kısıtlamalar kaldırılıyordu. Stalin bir
Rus atasözünü kullanarak (“Kurtlardan korkuyorsan, ormana
gitmemelisin”), bu kısıtlamaları devam ettirme çabalarıyla
alay ediyordu. Kasım 1936’daki Tüm Birlik Sovyetleri Kongresi’nde
Stalin şunları söylüyordu: “Birincisi, eski kulakların, beyaz
muhafızların ve papazların tümü Sovyet iktidarına karşı
değildir. İkincisi, eğer halk bir yerde Sovyet iktidarı karşıtı
kişileri seçerse, bu, sadece bizim propaganda çalışmamızın işe
yaramazlığını ve bizim böyle bir utanca layık olduğumuzu
gösterir. Fakat bizim propagandamız gerçek Bolşevik manada
yürütülürse, o zaman halk, karşıt insanların üst organlara
girmesine izin vermeyecektir.”
Ayrıca, Yuri Zhukov’un özellikle vurguladığı gibi, Molotov,
Voroshilov, Kaganoviç ve başka kişilerin de desteğini alan
Stalin, seçimlerin başka bir temelde yapılmasını istiyordu.
Seçimlerin düzenlenme biçimine yönelik taslakta, SSCB Yüksek
Sovyeti için yapılacak ilk seçimlerde, Sovyet’teki her bir
koltuk için birden çok adaydan söz ediliyordu.
Yuri Zhukov, doğru bir biçimde, Sovyetlere yönelik seçim
sistemindeki değişikliklerin, Stalin’in parti lider kadroları
arasında büyük değişiklikler yapılmasına yönelik önerileriyle
desteklendiğine işaret etmektedir. Stalin’in Şubat-Mart 1937
parti merkez komitesi plenumundaki konuşmasından bahsederken, Yuri
Zhukov, Stalin’in, çok sayıda parti kadrosunun politik ve kişisel
davranışlarından büyük bir hoşnutsuzluk duyduğunu yazmaktadır.
Birçok sabotaj vakasını açığa çıkaran Ağustos 1936 ve Ocak
1937 Moskova duruşmalarının ve Şubat 1937’de Yenukidze
komplosunun ortaya çıkmasının ardından, Stalin ve diğer Sovyet
liderleri, çok sayıda parti kadrosunun, anti-Sovyet komplocuların
etkinliklerine dikkat etmeyi bir yana bırakacak kadar şahsi
çekişmelere daldıklarına inanmaya başladılar. Stalin, parti
kadrolarının yeniden eğitilmesi gerektiği sonucuna vardı. Mart
1937’deki parti merkez komitesi plenumunda, Stalin, en üst
düzeydekilerden en alt düzeydekilere kadar tüm parti
sekreterlerinin (100.000’in üzerinde kadro) politik eğitim
kurslarına katılması teklifini verdi.
Stalin, ayrıca, söz konusu parti sekreterleri bu kurslarda eğitim
görürken, görevlerinin başka parti üyelerince yürütülmesini
de önerdi. 30’ların ortalarında, Sovyet eğitim kurumunun hızlı
bir büyüme kaydetmesiyle, üniversite mezunu parti üyelerinin
sayısı birden artışa geçmişti. Bu parti üyeleri, üniversiteden
ve diğer yüksek öğretim kurumlarından mezun olmalarının
ardından, yeni kurulan Sovyet işletmelerinde çalışarak büyük
deneyim kazandılar. Bu unsurlar, sosyalist kuruculuğa aktif bir
biçimde katıldılar ve parti bölge ve cumhuriyet komitelerinde
yaşanan entrikalara bulaşmadılar. Stalin, Molotov ve başkaları,
bu kişileri, parti liderliği için hızla genişleyen bir kaynak
olarak görüyorlardı.
Stalin’in teklifleri, parti liderliğinin kompozisyonunun, yeni
Sovyet anayasasının ruhu çerçevesinde, kesin bir biçimde
değiştirilmesi anlamına geliyordu. Eski liderlik daha iyi bir
siyasi ve genel yönetim sergileyecekti. Aynı zamanda eski
kadroların birçoğunun yerine, daha eğitimli ve modern
işletmelerde çalışma konusunda yeterli deneyime sahip kişiler
gelecekti.
Yuri Zhukov, bir yandan Yenukidze, Yagoda ve birtakım kişiler gizli
komplolara yönelirken, öte yandan cumhuriyet ve bölge parti
liderlerinin birçoğunun, Stalin’in reformlarını sessiz fakat
etkin bir biçimde sabote etmeye başladıklarını gösteren çok
sayıda vaka sunmaktadır. Transkafkasya parti örgütü birinci
sekreteri L. P. Beria ve Moskova parti birinci sekreteri N. S.
Khrushchev tarafından kaleme alınan makalelerden alıntılar yapan
Yuri Zhukov, önde gelen parti kadrolarının, yeni anayasaya ve
seçimlerin yeni sisteme göre yapılmasına pek ilgi
göstermediklerini ya da sınıf düşmanlarının yeni anayasanın
koyduğu kurallara göre yapılacak seçimleri SSCB Yüksek
Sovyeti’ne girmek üzere kullanacakları yolunda abartılı
korkular dile getirdiklerini göstermektedir.
Yuri Zhukov, cumhuriyet ve bölge birinci sekreterlerinin yeni
anayasaya muhalefetlerinin, seçimler sırasında Sovyetlerdeki
koltuklarını kaybetme korkusundan kaynaklandığını
savunmaktadır. Kolektivizasyon sürecindeki aşırılıklar, birçok
köylünün (sadece kulaklar değil) hafızasında tazeliğini
koruyordu ve bu unsurlar, 1929-1930’da kolektivizasyon planını,
köylülerin tavırlarını dikkate almaksızın, ne pahasına olursa
olsun gerçekleştirmeye çalışanlara karşı oy kullanabilirdi.
Yuri Zhukov, haklı olarak, bu tür parti sekreterlerinin Sovyet
seçimlerinde başarısızlığa uğraması durumunda, onların parti
önderi konumlarının da sorgulanacağına işaret etmektedir.
Yuri Zhukov’a göre, Stalin, Molotov ve arkadaşları tarafından
gerçekleştirilmeye çalışılan demokratik reformların altını
oymaya yönelik en büyük çabayı, politbüro dönüşümlü üyesi
ve Batı Sibirya bölgesi parti örgütü birinci sekreteri R. I.
Eikhe sergiliyordu. Eikhe, 1937 Haziranının sonunda, politbüroya,
Stalin’in siyasi reformlarına aykırı teklifler içeren bir
muhtıra sunmuştu. Her ne kadar muhtıranın metni bulunamamışsa
da, muhtırada savunulan görüşler temelinde yapılan konuşmalar
ve alınan kararlar, onun varlığını yeterince kanıtlamaktadır.
Yuri Zhukov’a göre, R. I. Eikhe, Batı Sibirya’da karşı
devrimci bir kalkışma planlayan çok sayıda sürgün eski kulak
bulunduğunu belirtiyordu. Eikhe, parti merkez komitesinden, bölge
savcısı, NKVD bölge şefi ve Einkhe’nin kendisinden oluşacak,
“troika” denen bir oluşuma onay vermesini talep ediyordu.
“Troika”, karşı devrimci faaliyetleri soruşturmak ve
komplolarla ilgili yasal önlemler uygulamak üzere olağanüstü
yetkilere sahip olmalıydı.
Yuri Zhukov, Eikhe’nin muhtırasını “korkunç bir çığa yol
açan küçük bir taş”a benzetmektedir. Muhtırayı, kısa süre
sonra, politbüronun 2 Temmuz’da, hapis sürelerinin bitiminden
sonra eski ikametgâhlarına dönmüş çok sayıda eski kulağın ve
sıradan suçlunun karşı devrimci faaliyetlere giriştikleri
iddiasını destekleyen bir kararı takip etti. Kararda, bu
unsurların “kolektif çiftlikler ve Sovyet çiftliklerinin yanı
sıra, taşımacılık ve çeşitli sanayi alanlarındaki anti-Sovyet
faaliyetlerin başlıca teşvikçileri” olduğu öne sürülüyordu.
Karar, anti-Sovyet faaliyet ve sabotajların en aktif elebaşlarının
derhal yakalanıp kurşuna dizilmesini, bu arada, daha az faal
düşmanların da sürgüne gönderilmesini istiyordu. Kararda,
ayrıca, bölge parti yöneticilerinin, beş günlük bir süre
içinde, parti merkez komitesine “troika”larının listesini,
tutuklanan, kurşuna dizilen ve sürgüne gönderilenlerin sayılarını
göndermesi isteniyordu.
Peki ne olmuştu da Stalin ve diğer politbüro üyelerinin tutumunda
böyle kökten bir değişiklik ortaya çıkmıştı? Yuri Zhukov,
bunun, çok büyük sayıda birinci sekreterin Stalin üzerinde baskı
oluşturmasından kaynaklı olduğunu iddia etmektedir. Önde gelen
ve Eikhe’nin yaklaşımını paylaşan bölge parti kadrolarının,
yaptıkları çok sayıda ziyaretle Stalin’in ve Molotov’un
kapısını aşındırdıklarını söyleyen Yuri Zhukov, bunların,
Stalin, Molotov ve diğerlerine tam anlamıyla bir ültimatom
verdiklerini öne sürmektedir.
Stalin, Molotov ve diğer politbüro üyelerinin politikalarını
neden değiştirdiklerini anlamak için, Zhukov’un kitabında sözü
edilen bazı olguları, kısaca da olsa aktarıp hesaba katmak
gerekir. Her şeyden önce, Mareşal Tukhachevsky’nin Mayıs
ayındaki komplosunun açığa çıkmış olduğunu aklımızın bir
köşesine yazmalıyız. Komplocular Alman generalleriyle bağlantı
içindeydiler ve bir hükümet darbesi planlamışlardı. Komploya
katılanların çoğu askeri personeldi; ama aralarında parti merkez
komitesinde yer alan çeşitli sivil unsurlar da yer almaktaydı.
İçişleri halk komiseri -G. Yagoda’nın uzaklaştırılmasının
ardından NKVD şefi- N. I. Yezhov, parti merkez komitesinin Haziran
plenumunda, Tukhachevsky komplosuna bulaşan merkez komitesinin 11
tam, 14 dönüşümlü üyesinin tutuklanması için izin isteyen bir
rapor sundu.
Bir nedenle, Yuri Zhukov, Vladimir Pyatnitsky tarafından yazılan ve
özel olarak parti merkez komitesinin Haziran (1937) plenum
toplantısını ele alan Stalin’e Karşı Komplo kitabında
aktarılan olguları hesaba katmamaktadır. Bu kitabın yazarı,
Stalin’e saldırmasına karşın, bu plenumda, NKVD ve Yezhov’un
olağanüstü yetkilerinin süresinin uzatılmasına karşı çok
sayıda konuşma yapıldığını da kabul etmektedir. Özellikle,
parti merkez komitesi siyasi yönetim bölümü başkanı ve uzun
süre Komintern merkez yürütme komitesi sekreterliği yapmış olan
I. A. Pyatnitsky (yazarın babası) şiddetli bir muhalefet
sergilemiştir.
Stalin, plenum toplantısı sırasında, Pyatnitsky ile anlaşmaya
çabalamıştır. Pyatnitsky’nin konuşmasının ardından
toplantıya ara verilmiştir. I. A. Pyatnitsky’yle konuşan
Molotov, Voroshilov ve Kaganovich, Stalin’in onun kişisel
dürüstlüğü ve değerine, iyi bir örgütçü ve yöneticilik
yeteneğine sahip olduğuna inandığını söylemişler,
Pyatnitsky’den sözlerini geri almasını istemişlerdir. Fakat
Pyatnitsky uzlaşmaya yanaşmamıştır. Ardından on beş merkez
komitesi üyesi daha Pyatnitsky’yi desteklemiş ve NKVD ve
Yezhov’un olağanüstü yetkilerinin kaldırılmasını talep
etmişlerdir.
Bu sırada, merkez komitesi üyelerinden biri olan Filatov, Stalin’e,
Pyatnitsky ve diğerlerinin NKVD’ye muhalefetinin, Pyatnitsky’nin
dairesinde düzenlenen bir gizli toplantıda varılan bir kararın
sonucu olduğunu söylemiştir. Filatov, toplantıya katılıp da
Stalin’e onun hakkında bilgi veren tek kişidir. Stalin, daha bir
ay önce, Mayısta, NKVD tarafından açığa çıkarılan
Tukhachevsky komplosunun bilgisine sahiptir. Ve şimdi de, NKVD’nin
daha fazla soruşturma yapmasını engellemeye çabalayan düzinelerle
merkez komitesi üyesinin katıldığı gizli bir toplantı
yapıldığını öğrenmektedir.
Yani, Eikhe ve diğer merkez komitesi üyeleri Stalin ve Molotov’a
NKVD’nin etkinliklerini durdurmama, hatta eski kulaklara karşı
artırma talebiyle geldiklerinde, Stalin ve yakın arkadaşlarının,
yukarıda sözü edilen tekliflerin gerçekten karşıt bir kamptan
geldiğini düşünmelerine yol açabilecek nedenleri vardı. Aslında
Stalin, politikasına karşı muhalefet geliştiren iki cepheyle
karşı karşıyaydı. Bir yanda Pyatnitsky ve birtakım unsurlar,
hükümet karşıtı komplolara karışan üst düzey parti
kadrolarının tutuklanmasına son verilmesini talep eder ve NKVD’yi
keyfi davranmakla suçlarken, öte yanda Eikhe ve diğerleri, NKVD’yi
göklere çıkarıyordu – fakat sadece başka hedeflere yöneltme
isteğiyle.
Akla, N. I. Yezhov’un, o sırada, konumundan tam olarak emin
olmadığı gelmektedir. NKVD’yi, parti merkez komitesi siyasi
yönetim bölümü başkanı olarak Pyatnitsky kontrol ediyordu.
Yezhov, Stalin’in Pyatnitsky’ye güvendiğini biliyordu. Yezhov,
belki de, Pyatnitsky ve destekçilerinin üstün çıkması
durumunda, NKVD başkanlığı koltuğunu yitireceğinden korkmuştu.
Bu yüzden de, Eikhe ve ona yakın duranlarla birlik oldu. Zhukov,
tamamen haklı olarak, “Yezhov, Einkhe ve çok sayıda birinci
sekreterle kolayca uzlaştı ve onlara karşı oy kullanacağı açık
olan kişilerin mümkün olan en kısa sürede bertaraf edilmesi
konusunda anlaştı” düşüncesini savunmaktadır.
Böylece Stalin ve sadık destekçileri, kendilerini, sadece merkez
komitesinin çoğunluğunu oluşturan etkili grupların değil, aynı
zamanda olağanüstü yetkilerle donatılmış NKVD’nin
muhalefetiyle de karşı karşıya buldular. Bu durum, Stalin ve
yanındakilerin neden ani bir politika değişikliğine gittiklerini
açıklayabilir.
Bu sırada, Zhukov’un ifadesine göre, birinci sekreterler, kendi
bölge ve cumhuriyetlerinde faaliyetlerini açığa çıkarmayı
taahhüt ettikleri yer altı çalışması yürüten karşı
devrimcilerin sürgün ve idam edilmesini talep ettiler. Zhukov “en
kana susamışlar olarak iki kişi öne çıktı –Batı Sibirya’da
ikamet eden 10.800 kişiyi kurşuna dizme niyetini açıklayan R. I.
Einkhe… ve kuşku uyandıracak kadar hızlı bir şekilde Moskova
bölgesinde 41.305 eski kulak ve suçlu bulmayı beceren ve ardından
bunların sürgün ya da idam edilmesinde direten N. S. Khruschev”
demektedir. Meselenin şu tarafı önemlidir: Khruschev, XX. Parti
Kongresi’ne sunduğu raporda, ne Einkhe’nin muhtırası ne de
Eikhe ile kendisinin sürgünler ve idamlarla ilgili talep
başvuruları hakkında tek kelime etmiştir. Khruschev, bunun
yerine, Einkhe’yi övmüş ve onu Stalin’in terörünün masum
bir kurbanı olarak resmetmiştir.,
Stalin ve yakın arkadaşlarının geçici olarak durumun kontrolünü
kaybettiklerini gösteren Zhukov, demokratikleşmeye yönelik
reformlarında Stalin’i aktif olarak destekleyenlerin birçoğunun
(Y. A. Yakovlev, B. M. Tal, A. I. Stetzky), görevlerini
kaybettiklerine ve ardından da tutuklandıklarına dikkat
çekmektedir. Belli ki, Stalin, destekçilerinin bir kısmını
koruyamamıştır. Açığa çıkan bir başka gerçek de, Yezhov’un,
Stalin’in destekçileri arasındaki daha kolay lokma görünen
kişilerin idamı konusunda kendini sınırlama niyetinde
olmadığıdır. Daha sonra Yezhov tutuklandığında, kişisel
kasasında, Stalin’e karşı “bir dava” açmak üzere
biriktirdiği belgeler bulunmuştur.
O dönemde Yezhov, Eikhe ve benzerleri, Stalin’i ve destekçilerini
devirmeye kalkışmanın getireceği riski göze alamazlardı. Stalin
adı, sosyalizmin cisimleşmiş hâlinin ta kendisiydi. Molotov’un,
Voroshilov’un ve Kaganovich’in popülaritesi de çok yüksekti.
Birçok kent, fabrika ve kolektif çiftliğe onların adı
verilmişti. Yezhov ve diğerleri, Stalin’e muhalefetlerini,
sürekli onu göklere çıkararak ve ona bağlılıklarını
belirterek gizliyorlardı. Hatta Yezhov, Moskova’ya Stalin’in
adının verilmesi ve kente Stalindar denmesi teklifinde bile
bulunmuştu. Teklif, Stalin tarafından kesin bir dille
reddedilmişti.
Eikhe ve diğerlerinin NKVD’nin faaliyetlerini parti kadroları
arasında yeşeren komplolardan başka yöne saptırma teşebbüsleri,
paradoksal bir biçimde, bu tür unsurların tutuklanmasını
durdurmadı. Anti-Sovyet karşı devrimci komploları soruşturma
izni alan birinci sekreterlerin bir kısmı, yüksek mevkilere
ulaşmak için, rakiplerini tutuklama taleplerini yoğunlaştırdılar.
Özbekistan Komünist Partisi birinci sekreteri A. I. İkramov, 24
Haziran 1937’de, politbüroya, “karşı devrimci bağlantılarından
dolayı” Özbekistan halk komiserleri konseyi başkanı Faizulla
Hodzhaev’in yerine geçme talebinde bulundu. Hozhaev daha sonra
tutuklandı.
Buna karşılık, Hodzhaev’in destekçileri de İkramov’u suçlu
çıkarmayı başardılar. Zhukov’un işaret ettiği üzere,
İkramov’un kendisi de 1937 Eylülünde partiden ihraç edildi ve
ardından tutuklandı. Mart 1938’de, hem Hodzhaev hem de İkramov,
Moskova mahkemesinde devlete ihanet ve casusluktan suçlu bulunarak
idam edildiler.
Çok sayıda parti kadrosu, parti ve Sovyet hiyerarşisindeki yerler
için kendileriyle başarıyla rekabet edebilecek kişileri ortadan
kaldırma çabasına girince, 1937’de birçok rakip benzer biçimde
saf dışı edildi. Çok geçmeden sahte suçlamalar kampanyası
bütün ülkeye yayıldı. Birçok kişi görev arkadaşlarına
iftira attı ve bunlar NKVD tarafından tutuklandı. Bu yoğun
yasaları ihlal dönemi, daha sonra “Yezhovshina” olarak
isimlendirilecekti. Açıkça görünen, yasadışı uygulamaların
önünün, ilkin, Stalin tarafından savunulan ilkelere ve onun
demokratikleşme politikasına karşı çıkan birtakım parti
kadrolarınca açılmış oluşudur. İşte bu durumdur ki, Yuri
Zhukov’un “Stalin’in Sovyetler Birliği’nin politik
sisteminde reforma gitme teşebbüsü, tam bir fiyaskoyla sonuçlandı”
biçiminde bir sonuç çıkarmasına izin vermiştir.
Yuri Zhukov’un bu toptancı ifadesine karşı çıkılması
mümkündür. Birincisi, parti kadrolarının etkili kesiminin yoğun
muhalefetine rağmen, Stalin anayasası kabul edilmiş ve SSCB Yüksek
Sovyeti için yapılan ilk seçimler yeni –doğrudan, eşit, gizli-
bir biçimde yapılmıştır. İkincisi, Stalin, birçok komünistin
de desteğiyle, bölge sekreterleri ve NKVD eliyle kötü bir biçimde
zedelenen meşruiyeti aşamalı bir biçimde yeniden tesis etmeye
başlamıştır. Ocak 1938’de, parti merkez komitesi plenumu, “Tüm
Birlik Komünist Partisi’nden ihraç edilen kişilerin
başvurularına yönelik biçimci ve bürokratik yaklaşım”ı
kınamıştır. Merkez komitesi kararı, 1937’nin ikinci yarısında
parti üyelerinin karşılaştığı birtakım keyfi ihraçları
dikkate almıştır. Karar, Stalin’in Mart 1937’de parti merkez
komitesi plenum toplantısında savunduğu ilkelere dönüldüğünü
ilan etmiştir.
Karar, tamamen yerel parti kadrolarının yasal sınırları ihlal
etmesinin suçlanması çerçevesindeyse de, Yezhov’un konumu
zayıflamaya başlamıştı. Ağustos 1938’de, politbüro, NKVD’nin
faaliyetlerini soruşturmaya girişti. 1938 Kasımında, Yezhov,
yasal ilkelerin yoğun ihlaliyle suçlanarak tutuklandı. Eikhe ve
yürütülen sürgün ve idam kampanyasında aktif olarak yer alan
diğer sekreterler de tutuklandılar.
Aynı süreçte, Yezhovshina sırasında tutuklanan binlerce insan
serbest bırakıldı. Bunların arasında, Büyük Yurtseverlik
Savaşı’nda önemli bir rol oynayan K. K. Rokossovsky de dâhil,
birtakım Sovyet generalleri de vardı.
Yezhovshina, yaşattığı ağır kayıplara rağmen, Sovyetler
Birliği’ni ölümcül bir biçimde zayıflatamadı. Birincisi,
1937-1938’de tutuklanan ve idam edilenlerin arasında, gerçek
casuslar ve sosyalizm düşmanları da vardı. Batı Avrupa
ülkelerinden farklı olarak, Sovyetler Birliği, Hitler’in
zaferler kazanmasına olanak veren “beşinci kol”dan kurtulmayı
becermişti. Alman generalleri, savaşın ilk aylarında, SSCB
içindeki ajan sayılarının azlığından dolayı, Kızıl Ordu ve
Sovyet savunma sanayisi hakkındaki gerçek bilgilerinin
zayıflığından yakınıyorlardı. 1942’de Almanlar tarafından
esir alınan ve daha sonra onlarla işbirliği yapan General Vlasov
hariç tutulursa, Hitler, Sovyet yüksek yönetim kademesinden destek
bulma konusunda başarısız oldu.
İkincisi, tek dertleri ellerindeki gücü korumak olan kariyer
peşindeki politikacıların birçoğu, 1937-1938 iç çekişmeleri
sırasında makamlarını, hürriyetlerini ve hayatlarını
kaybettiler. Onların yerleri sonuçta başkaları tarafından
dolduruldu. Yuri Zhukov, 1937-1938 olaylarının sonuçlarından
birisinin, Sovyet yönetiminin zirvesinde, daha iyi eğitimli ve
modern iktisat konusunda daha deneyimli figürlerin belirmesi
olduğunu teslim etmektedir. Tukhachevsky komplosuna karışan
mareşal ve subayların yerine daha iyi askeri eğitim almış genç
subaylar geçti. 1937-1938’de tutuklananların yerine gelen yeni
parti kadroları kendilerini içtenlikle komünizm davasına
adadılar; bu unsurlar, politik açıdan, daha evvelki kadroların
birçoğundan daha iyi eğitimliydiler. Partinin, Sovyet ekonomisinin
ve Kızıl Ordu’nun yeni önderliği, Büyük Yurtseverlik
Savaşı’nda değerini kanıtladı.
Ve sonuncusu –fakat önem açısından değil- 30’lardaki
gelişmeler, Sovyet halkını Stalin’in ve onun politikalarının
etrafında birleştirdi. Belirtmek gerekir ki, 30’ların yoğun
karşılıklı misillemeleri, asıl olarak, Sovyet halkının sadece
küçük bir kesimini oluşturan sosyal tabakaya dokundu. Aynı
süreçte, sosyalist demokrasinin ilkelerini ortaya koyan ve
sosyalist kuruculuğun kazanımlarını somutlaştıran Stalin
anayasasının benimsenmesi, Sovyet halkının büyük çoğunluğunun,
yeni sosyalist düzenin açık avantajlarının farkına varmasına
yol açtı. Sovyet halkının bu düzene içten bağlılığı, onun
Büyük Yurtseverlik Savaşı’nda sergilediği kahramanca
mücadeleyle kanıtlanmıştır.
Lakin yine de, Yuri Zhukov, 1937-1938’de Stalin’in, siyasal
reformlarının temel unsurlarından bir kısmını yürürlüğe
koyma konusunda başarısız kaldığını söylemekte haklıdır.
Zhukov, özellikle, 1937’de çok sayıda parti kadrosunun sert
muhalefetinden dolayı, Stalin’in seçimleri alternatif adaylar söz
konusu olacak bir biçimde yapma planından vazgeçmesi olgusunu dile
getirmektedir. Stalin’in bu konudaki düşüncesinden kalan tek
miras, Sovyetler Birliği’nde, 1991’de varlığı sona erene
kadar, yapılan her seçimde, kullanılan her oy pusulasının üst
kısmında yer alan bir ibaredir: “Oy pusulasında, geri kalanların
hepsini silerek, oy verdiğiniz TEK BİR adayın adını bırakın.”
Söz konusu seçimlerde zaten sadece TEK BİR aday olduğu için bu
ibarenin pratikte bir anlamı yoktu; ibare, oy verenlerin, ilkesel
olarak, birden çok aday arasından da seçim yapabileceklerini
hatırlatıyordu.
Öte yandan Zhukov, yine açık bir gerçek olan, Stalin’in,
kendisinin 1937’de ortaya koyduğu, parti kadrolarını siyasi
eğitimden geçirme planını gerçekleştirmeyi de başaramadığından
söz etmeyi ihmal etmektedir. Belki de savaş öncesi dönemin,
savaşın ve ardından soğuk savaşın getirdiği güçlükler,
Stalin’in, görev başındaki tüm parti kadrolarının eğitimini
organize etmesine izin vermemiştir. Bunun sonucunda, yeterli politik
ve genel eğitimden yoksun kadrolar yine önemli makamları işgal
etmeye devam etmiştir. Bunlar arasında, N. S. Khruschev ve L. P.
Beria gibi kişiler de vardır. Sonra bunlar Yezhovshina sürecinde
aktif rol oynamışlardır. Fakat bu unsurlar, siyasi iklimdeki
değişimi görecek kadar da çabuk kavrayışlıydılar ve Yezhov ve
destekçilerine karşı mücadeleye de aktif bir biçimde katıldılar.
Stalin, bu kişilerin genel ve siyasi eğitim konusundaki
geriliklerinin ve diğer yanlışlarının farkında olmakla
birlikte, onların enerjilerine değer veriyordu. Hem Khruschev hem
de Beria, önemli makamları işgal etmeyi sürdürdüler
Stalin, ısrarla, komünizm amacına bütün yüreğiyle bağlı, iyi
eğitimli, pratik faaliyette deneyimli kişileri öne çıkarmaya
çalışırken, öyle görünüyor ki, Sovyetler Birliği’nin
mevcut siyasi önderliğinin kusurlarının farkındaydı. SBKP XIX.
Kongresi’nde, Stalin, partinin üst kademelerinin kompozisyonunu
değiştirmek üzere bir girişimde daha bulundu. SBKP Merkez
Komitesi Prezidyumu’nun yeni oluşturulan yapısının, parti
uzmanlık alanlarında öne çıkmış birtakım liderlerin, iktisadi
üretim örgütçülerinin ve teorisyenlerin katılımıyla
genişletilmesini teklif etti. 1953’ün ilk aylarında, Stalin, bir
doküman hazırladı; burada kendisinin SSCB bakanlar konseyi
başkanlığı görevinden çekilmesini ve bu görevin eski Beyaz
Rusya Komünist Partisi birinci sekreteri ve savaş sırasında SSCB
partizan hareketi genel karargâhı başkanlığı yapmış olan P.
K. Ponomarenko tarafından üstlenilmesini öneriyordu.
Bilinir ki, L. P. Beria ve N. S. Khruschev, savaş yıllarından beri
Ponomarenko’nun katı düşmanıydılar. Ponomarenko’nun göreve
atanması, öteki değişikliklerin de hemen bunu takip edeceğinin
işareti olabilirdi. Stalin’in ani rahatsızlığı ve ardından
ölümü, daha sonra birçok şüpheye yol açtı. Stalin’in görev
arkadaşları tarafından zehirlendiği iddia edildi. En azından,
Stalin’in konutunda yerde yatar hâlde bulunmasının ardından,
Beria, Malenkov ve Khruschev’in onu ziyaret ettiği ve onu muayene
etmesi için bir doktor bile çağırmadıkları kesindir. Stalin’in
ölümünden üç yıl sonra Khruschev anti-Stalinist kampanyasını
başlatmıştır.
Yönetici pozisyonlara insan seçmenin Sovyetler’de uygulanan
biçiminin kusurları, Khruschev’in parti merkez komitesi birinci
sekreteri makamını işgal ettiği 11 yıl süresince tamamen açık
bir görünüme bürünmüştür. Bunlar, ideolojik, iktisadi ve
politik alanların yanı sıra, SSCB dış politikasında da öne
çıkan birtakım büyük yanlışlarla ünlenen yıllar olmuştur.
Khruschev’in 1964 Ekiminde parti merkez komitesi tarafından
oybirliğiyle azledilmesine karşın, SSCB ve SBKP’nin politik
yapısını tadil etme konusunda hiçbir şey yapılmamıştır.
Sonraki gelişmeler, SBKP ve SSCB’nin politik yapısının,
Gorbachev, Yakovlev, Yeltsin gibi komünizme ve kendi ülkesine
ihanet eden birtakım unsurların iktidara gelmesine engel
oluşturmadığını göstermiştir. Eğer Stalin ve destekçileri
düşündükleri siyasal reformları tamamlayabilmiş olsalardı,
SSCB, siyasal liderlerini seçme konusunda daha iyi bir sisteme sahip
olacak ve çok büyük bir olasılıkla, Khruschev, Gorbachev ve
benzerlerinin iktidara gelmesine meydan verilmeyecekti.Açık olan
bir başka gerçek de şudur ki, Yuri Zhukov komünist ideolojiyi
paylaşmamaktadır; o, gerçek bir yurtsever Rus olarak, Stalin’in
siyasal reformlarının tamamlanmamış olmasından üzüntü
duymaktadır. Yuri Zhukov, SSCB’de 30’larda yaşanan gelişmelerin
gerçek yüzünü ortaya sermeye yönelik araştırmasının, dönemle
ilgili birçok belgenin hâlâ gizli tutulmasından veya Khruschev’in
emirleriyle yok edilmesinden dolayı bir tamlığa ulaşamadığını
teslim etmekle birlikte, kitabı, yine de, Khruschev ve
destekçilerinin 1937-1938 olayları hakkındaki uydurmalarının
yalan olduğunu ispat etmektedir. Bütün açık hatalarına ve bazı
konuları atlamasına rağmen, Zhukov’un kitabı, Sovyet tarihi
çalışmalarında yeni ve önemli bir hat açmıştır.
(İngilizceden çeviren: Sermet Yalçın)
Yuri Yemelianov, hepsi Rusça olarak basılmış, Buhkharin Üzerine
Notlar: Devrim, Tarih, Kişilik (Moskova, 1989), Stalin (iki cilt,
Moskova, 2002), Khruschev (iki cilt, Moskova, 2005) kitaplarının
yazarıdır.
okumagrubu.net
* Yazı dizimiz devam
ederken arada bu vb. belgeler, yazılar yayınlamaya devam edeceğiz.
Bu yöntemin sorunları inceleyecek okura katkı yapacağını
düşünüyoruz. Bu yöntemi kullanırken ölçütümüz
yayınladığımız yazılarla fikir birliği içinde olma ölçütü
değildir ve olmayacaktır.