Translate

8 Nisan 2020 Çarşamba

KAPİTALİZM, CORONA VİRÜS, TEKNOLOJİ VE DEVLETLER

BURJUVA DEVLET VE TEKNOLOJİ

II

Kapitalist üretim tarzının, uluslararası tekellerin hegemonyasının ve onların teknolojisinin getirdiği yeri anlamak bakımından şu birkaç haber ve veri son derece açıklayıcıdır;

‘’Mckinsey & Company danışmanlığında yapılan bir araştırmaya göre, özellikle gelişmiş ekonomiler hızla yeni robot teknolojilerine geçiyor. Yapay zekanın hızla yaygınlaşması ile 2030 yılına kadar 700 milyon insanın işlerinden çıkarılacağı tahmin ediliyor.’’ (Cumhuriyet gazetesi, 04 Aralık 2017)

‘’Almanya’nın devlete bağlı bilişim teknolojileri kurumu Bitkom yayınladığı bir raporda dijitalleşme sebebiyle her on kişiden birinin işini kaybedebileceğini ve 3.4 milyon istihdamın yok olacağını söyledi.’’ (02 Şubat 2018)

ILO, yeni açıkladı; Koronavirüs salgını bahanesi sonucu195 milyon insan işini kaybedecek.

‘’Kayalara Tosladı Batıyor’’ başlıklı yazısında (20 Ocak 2020) Ergin Yıldızoğlu şöyle yazıyor;

‘’Bunlar bir komünistin önyargıları değil. İnanmıyorsanız, kapitalizmin elit dergisi Forbes’te önceki hafta yayımlanan “Eğer değişmezse, kapitalizm insanlığı 2050’ye kadar, açlıktan öldürecekbaşlıklı denemeye bakabilirsiniz. Yazar, “Şirketler dünyanın kaynaklarını sömürmek için türlü yollar geliştirmeye devam ediyorlar… “ ‘iklim krizini yadsımak, bilimsel bulgulara gölge düşürmek için büyük servetler harcıyorlar’ diyor.’’
Oxfam’ın Dünya Ekonomik Formu’nun toplantısından bir gün önce yayınladığı raporda çarpıcı veriler yer almaktadır;
Raporda, dünyanın en zengin 26 milyarderinin, dünya nüfusunun en yoksul yüzde 50'sini oluşturan 3,8 milyar insanın toplam varlığına eşit servete sahip olduğu bildiriliyor. (www.bbc.com › turkce › haberler-dunya, 21 Ocak 2019 )

Dünyanın en zengin %1’i ise 6.9 milyar kişiden en az iki kat daha zengin.

Yine aynı rapora göre;
    ‘’Küresel çapta kadınlar tarafından gerçekleştirilen ve ödenmemiş emek olarak nitelenen ev işleri gibi işlerin (yılda 10,6 milyar saatlik bir emek), eğer ticari bir firma altında yapılmış olsaydı yaratacağı değer yıllık 10 trilyon doları bulacaktı. Bu ABD’li Apple şirketinin yıllık cirosunun 43 katına denk düşüyor. Bu durum kadın emeğindeki sömürünün düzeyi hakkında bir fikir verebilir.’’

Fransız tekellerinin temsilcisi devlet başkanı Emmanuel Macron şöyle diyor;

Kapitalizm çürümüştür ve çıldırmıştır, bu eşitsizlikleri biz kendimiz ortaya çıkartıyoruz, ama sonra çözemiyoruz. Bu model paslanmıştır, çünkü demokratik sistemin kendisi çürümüştür.” (Alp Altınörs, Kapitalizm Çıldırmış Olmalı)

‘’Towson Üniversitesi’nde antropoloji profesörü olan Samuel Collins ise, ‘Çoktan George Orwell’in bahsettiği dönemdeyiz. Bundan sonra ne olacağını düşünmemiz gerekiyor.’ yorumunda bulunuyor.”

Bu birkaç veri bile kapitalizmin, burjuvazinin teknoloji tekelinin, teknolojinin kapitalist kullanım biçiminin insanlığı ve gezegenimizi ne denli korkunç tahrip ettiğinin ve edeceğinin kanıtlarıdır. Bu veriler bile kapitalist emperyalizmin neden yıkılması gerektiğini göstermeye yeten verilerdir. Bu veriler bile SSCB ve sosyalist kampa karşı sınır tanımayan iki yüzlü karalama kampanyalarının sahteliğini açığa çıkarmaya yetmektedir.


Lenin’in dediği gibi, “insan nereye bakarsa baksın, adım başında, insanlığın derhal tamamen çözebilecek durumda olduğu görevlerle karşılaşıyor. Kapitalizm bunu engelliyor. O, dağ gibi zenginlikler biriktirdi ve insanı bu zenginliğin kölesi durumuna getirdi. Tekniğin en karmaşık sorunlarını çözdüğü ve nüfusun milyonlarca kitlesinin yoksulluğu ve cehaleti karşısında ve bir avuç milyonerin dar kafalı hırsı karşısında teknik iyileştirmelerin uygulanmasını engelledi.”, engelliyor. Açık ki çözüm, reforme edilmiş kapitalizmde vs değil, Büyük Ekim Devrimi’nin açtığı yoldan yürümektedir.

Bugün çok daha geçerli olmak üzere çağımızda sosyalizmin maddi-teknik önkoşulları kapitalizmin, emperyalist dünya sisteminin kendi yıkımının maddi toplumsal koşulları daha güçlü olgunlaşmıştır.

Daima vurgulanmalıdır ki, İnsan, insanlık doğayla uyumlu, toplumsal üretimin maddi ve manevi bakımdan insanlığın gereksinimleri için planlı bir tarzda gerçekleştirildiği; insanın ve insanlığın manevi, entelektüel dünyası ve kişiliğinin bilimle, sanatla, edebiyatla, kültürle doyurulup aydınlatıldığı; nesnelerin insanlara değil insanlığın nesnelere hükmettiği; insanın ve insanlığın, üretimin ve toplumsal yaşamın bir avuç sömürücü azınlık tarafından özel mülk haline getirilip yönetilmesinden kaynaklanan her türlü toplumsal kötülükten ve dejenerasyondan kurtularak özgürleştirildiği bir toplumsal sistemin kurulması bugün çok daha zorunlu hale gelmiştir. Küresel virüs salgınlarına karşı başarılı mücadelenin de ön koşulu budur. Çürümüş kapitalist emperyalizmden, “ ‘iklim krizini yadsımak, bilimsel bulgulara gölge düşürmek için büyük servetler harc’’ayan sermaye sınıfından kurtulmak çağımızın en temel ve en yakıcı sorunudur. Şu yaşadığımız Koronavirüs salgını da bu yakıcı gerçeğin dile gelişidir.

Doğayı hammadde kaynağına, yağmalanacak, metalaştırılacak ‘’şey’’e dönüştüren kapitalizm ve teknolojinin kapitalist kullanımı, dünyamızı, insanlığı, proletarya ve halkları son derece yıkıcı ve derin bir ekolojik krizle de yüzyüze bırakmıştır.

Marksist Leninist Komünist Hareket’in programında bu olgu şöyle vurgulanmıştır; ‘’36- Emperyalist küreselleşme evresinde kapitalizmin doğa üzerindeki yıkıcı etkileri, insan ve canlı yaşamını varlık-yokluk tehdidiyle karşı karşıya bırakan bir ekolojik kriz düzeyine ulaşmıştır. Ekolojik yıkıma karşı mücadeleler sınıf mücadelelerinin önemli konulardan biri haline gelmiştir.’’

Eko-sistemi yıkan kapitalist emperyalizmin eko-sistemimizi düzelteceği beklentisi ise liberal gerici bir ütopyadan ibarettir. İnsanlık tarihi boyunca teknolojinin ve tekniğin ulaştığı en yüksek düzey şimdilik günümüz gerçeğinde somutlaşmıştır. Kapitalizmin ve teknolojinin kapitalist kullanımının gezegenimizi getirdiği yer ise aynı zamanda doğanın vahşice yıkımı ve ekolojik krizdir. Bu gerçeğe karşın hala ısrarla kapitalizmin, emperyalist dünya sisteminin ekolojik krizi çözeceğini ileri sürmek ve bu doğrultuda beklentiler uyandırmak için yırtınanlar ya kara cahildir ya da burjuvazinin sınıf bilinçli savunucularıdır.

Temel üretim araçları burjuvazinin elinde olmaya, üretim ve sermaye daha çok toplumsallaşmaya, üretimin toplumsal niteliği ile mülkiyetin özel kapitalist biçimi arasındaki uzlaşmaz çelişki daha keskinleşmeye devam ederken teknoloji tapıcılığının, teknolojinin tanrısallaştırılmasının, teknolojik determinizmin kutsanmasının, proletaryasız yeni tip kapitalist teknolojik toplum teorileri, propagandası proletarya ve emekçi sınıflara karşı yürütülen manipülasyon ve ideolojik köleleştirme operasyonundan ibarettir. Teknolojinin kapitalist kullanımı ile bütün sorunların çözüleceği demagojisi şu Koronavirüs salgını ile de açığa çıkmış bulunuyor. Teknoloji ve teknik sermaye sınıfının elinde kaldıkça azami kar üretmenin aracı olmaya devam edecektir.

Bilim ve teknoloji sermayenin tutsağıdır ve ona hizmet etmektedir. Temel üretim araçlarını elde tutan sınıf, doğal olarak, bilim ve teknolojiyi de elde tutmaktadır. Kapitalizmde, emperyalist dünya sisteminde bu sınıf burjuvazidir, uluslararası tekellerdir. Bu sınıfı ve dayandığı ekonomik ve toplumsal sistemi ve burjuvazinin egemenlik aracı olan burjuva devleti proleter devrim yoluyla yıkmadan, proletarya egemen sınıf olarak örgütlenmeden de bilim ve teknoloji özgürleşemez, kapitalizmin çerçevesi dışına da çıkılamaz. Kapitalist toplumu proleter devrim yoluyla yıkmadan, bilim ve teknolojinin kendiliğinden kapitalizmi aşarak toplumu sosyalist bir topluma dönüştüreceği teori ve propagandaları da burjuva ve küçük burjuva sahte karaktere sahip olmaya devam edecektir.

Kapitalist sistemin proleter devrimle yıkıldığı, proletaryanın egemen sınıf olarak örgütlendiği, insanın insan, bir sınıfın diğer sınıf, bir ulusun diğer ulus, bir cinsin diğer cins ve cinsel yönelimler üzerindeki baskı ve sömürüsünün son bulduğu sosyalist toplumda (ve Dünya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde) bilim ve tekniğin gelişimi sınır tanımayacaktır. Sosyalist toplumda üretim kar için değil, bütünüyle, toplumun maddi ve kültürel gereksinimlerinin azami derecede doyurulması için planlı bir tarzda gerçekleştirilecektir. Böylece, bilim ve teknoloji, insanlığın hizmetinde, insanlığın ortakça malı olarak özgürce gelişecek; insan doğanın efendisi değil doğaya sevgiyle, saygıyla yaklaşan bilinçli toplumsal bir varlık olacaktır.

Bu bağlamda, bilim ve tekniğin gelişimi sınır tanımayacak, doğa ve insanla uyumlu bir tarzda yeni teknolojiler kesintisiz geliştirilerek kullanılacaktır. Ayrıca kapitalist toplumun aksine bilim ve teknoloji üretimi, dar bir uzmanlar grubunun işi olmaktan da giderek kurtarılacak; on milyonların, yüz milyonların, milyarların kolektif zeka ve yeteneğine dayalı giderek sıradanlaşan bir yaratıcılığa ve bir yaşam tarzına dönüşecektir. Bu durumda insanlığın kolektif zekasının, yeteneklerinin ve enerjisinin yaratıcılığı hakkında, yeni keşiflerin, teknolojik ve bilimsel atılımlarının gelişebileceği sınırlar hakkında bugünden bir tahminde bulunmak bile mümkün değildir.

Binlerce yıllık insanlığın toplumsal birikiminin ürünleri de dahil kapitalist toplumun son beş yüz yılı da içinde olmak üzere kazandığı, ulaşabildiği bilimsel ve teknolojik seviyenin, SSCB’de, Lenin ve Stalin’in SSCB’sinde kırk yılda yakalanmış, hatta bazı bakımlardan (bilgisayar teknolojisi, uzay bilimi ve teknolojisi, tümden otomasyona dayanan fabrika teknolojisinin geliştirilmiş olması gibi alanlarda) aşılmış olması; üstelik emperyalist kuşatma altında, üstelik geri bir köylü ülkesinde, üstelik emperyalist dünya savaşlarının yarattığı yıkımlara, üstelik sadece II. Emperyalist Dünya Savaşı’nda 24-27 milyon evladını kaybetmesine rağmen başarılmış olması bile tek başına bu konuda herkese ışık tutacak, aydınlatacak bir tarihi tecrübedir. Bu eşsiz tecrübe, geleceğin sosyalist dünyası ve giderek komünist çağı hakkında da herkese çok somut bir fikir verecek niteliktedir.

Planlı kentleşme, eko-kentlerin inşası, kent ve kırlarda ‘’Yeşil ekonomi’’nin geliştirilmesi sosyalizmin olmazsa olmaz koşuludur. Sosyalizmde, sosyalizmden komünizme geçiş sürecinde doğanın ve doğanın bir parçası olan insanı korumak toplumsal yaşamın temeli olacaktır. Sosyalizm planlı ekonomi ekseninde sürekli geliştirilecektir. Gelişen teknolojik-ekonomik temelde çalışma sürelerinin sürekli düşürülmesi, boş zamanın artması; toplumun yüksek kültürle donanması; eğitim ve öğretimin, sağlığın parasız olması; insanın maddi ve manevi dünyasının zenginleşmesi sağlıklı yaşamın da temeli olacaktır. Ekonomik eşitliği sağlama, kazanma sürecinde devlette sınıflar da giderek sönümlenerek yeni bir çağa geçilecektir.

Tarih bu gerçeklere üstelik ilk olmasına karşın Lenin ve Stalin’in SSCB’sinde tanık oldu. Sosyalizmin geçici yenilgisinden hareketle SSCB’nin, sosyalist kampın eşsiz tarihsel başarı ve kazanımlarını alçakça gözden düşürmeye ve unutturmaya çalışanlar daima dünya burjuvazinin savunucusu olagelmişlerdir. İçerde ve dışarda olağanüstü zorluklarla, yokluklarla, saldırılarla kuşatılmışlık koşullarında sosyalizm kapitalizmden üstün olduğunu, sosyalizmin işçi sınıfı ve emekçi sınıflar için tek kurtuluş yolu olduğunu kanıtlamıştı. O koşullarda ortaya çıkan ve eleştiri konusu yapılacak zaaflar ise, geleceğe dönük çıkarılacak derslerle daha güçlü geleceğe yürümenin aracıdır sadece.

Bugün için yapay zeka, robotik, biyo teknoloji, mikroelektronik, enformasyon ve iletişim teknolojileri, Siber Fiziksel Sistemler, nano teknoloji, fermo teknoloji, yeni maddeler teknolojisi, yeni enerji teknolojileri; Endüstri ‘’4.0 Sanayi Devrimi’’ sosyalist toplumun teknik temelini oluşturacak ileri teknolojilerdir. Bunu, bugünden vurgulayabiliriz. Üretici güçlerin özgürce gelişimini engelleyen kapitalist üretim ilişkilerinin proleter devrimle tasfiyesiyle birlikte söz konusu yeni teknolojiler de tüm kısıtlarından kurtulacaktır. Zorunlu uygunluk yasası temelinde toplumsal üretici güçler, sosyalist üretim ilişkileriyle uyum içinde hızlı bir tempoda gelişecektir, geliştirilecektir. Burada teknoloji tekeli proleter sosyalist demokrasi temelleri üzerinde tüm toplumun hizmetinde olacaktır.

Sosyalist iktisadi temel ancak büyük ölçekli makineleşmiş, bilim ve tekniğin en son verilerine dayanan ve kendisini kesintisiz daha yüksek bir temelde örgütleyen ve yineleyen kolektif üretim ve toplumsal mülkiyet biçimleri temelinde var olabilir ve özgürce gelişebilir ancak. Toplumun tüm maddi ve kültürel gereksinmelerini azami ölçüde doyurma yasası, sosyalist toplumun temel ekonomik yasasıdır. İleri tekniği kesintisiz yenileyerek geliştirmeden de söz konusu gereksinmeleri yanıtlayabilmek zaten olanaklı değildir. Dolayısıyla üretim tekniğini sürekli yetkinleştirmek sosyalizmin, sosyalist planlı ekonomi (ve toplumun) olmazsa olmazıdır. Dahası üretici güçler sınırsız geliştirilmeden “herkesten yeteneğine, herkese gereksinimine göre” ilkesinin geçerli olduğu komünist topluma da geçilemez…

Yukarıda dikkat çektiğimiz teknolojiler, sosyalist toplumda, üretici güçleri hızlı bir tempoda geliştirecektir. Emek üretkenliğini olağanüstü boyutlara taşıyacaktır. Kentle kır, kafa emeği ile kol emeği, cinsler arasındaki ayrımcılık, yöneten yönetilen ayrımını; tarihten devir alınmış eşitsizlikleri, işbölümünü aşma sürecini hızlandıracaktır. Toplumun, insanların üretim dışı zamanları hızla artacaktır. Böylece ekonominin, devletin, sosyal yaşamın yönetimine sıradan kitlelerin doğrudan katılımı daha etkin, güvenceli hale gelecektir, getirilecektir. SSCB’de olduğu gibi dev bir bürokrasi üreten, dev bir bürokrasiye dayanan devlet aygıtına gerek kalmayacaktır. Ucuz, esnek, hareketli, kitlelerin iradesini daha doğrudan yansıtan, sosyalist demokrasinin etkince işlemesine güçlü bir şekilde hizmet eden, “küçülmüş”, sönümlenme süreci hızlanmış bir devlet biçimlenecektir. Doğrudan kitlesel demokrasi, kitlelerin devlet yönetimine doğrudan katılabildiği sosyalist demokrasi süreci müthiş bir gelişme kaydederek ilerleyecektir. Gelişen teknoloji daha bugünden bunun teknik ön koşullarını hazırlamıştır.

Söz konusu ileri teknolojik temele dayanacak sosyalist inşa çalışması, SSCB’nin ve diğer sosyalist ülkelerin tarihsel deneyiminden çıkarılan tarihsel derslerle birlikte, yeni sosyalist toplum pratiklerinde iktisadi, siyasi, ideolojik-kültürel devrimin daha verimli ve kesintisiz geliştirilmesinin hizmetinde olacaktır. Yeni tipte bürokratik yozlaşma ve kapitalizmin yeniden restorasyonu tehlikesine karşı sınıfın önderliğinde en geniş kitlelerin her bakımdan bağımsız devrimci katılımı güvenceye alınacaktır. Dünya proleter devriminin bir bileşeni olarak, iç ve uluslararası enternasyonalist yükümlülüklerin pratikleşmesi hattında dünya proletarya diktatörlüğünden (Dünya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden) yeni çağa, sınıfsız çağa, özgürlükler alemine, insanlığın kendi tarihini ilk defa bilinçli tarzda yapacağı büyük uyum dünyasına daha güvenceli yürüyecektir ve geçilecektir.

Çok açıktır ki, kapitalist emperyalizmin olduğu gibi, burjuva liberalizmin, emperyalizm yardakçısı postmodernizmin, postMarksizmin de geleceği yoktur. Bunlar geçmişe, can çekişmekte olan bir tarihe özgü, yok olmaya mahkum tarihsel ve sosyolojik olgulardır. Gelecek, proletaryaya, sosyalizm ve komünizme aittir. Can çekişmekte olan eski sömürü dünyasını mezara gömecek olan da, yeni sömürüsüz insani dünyayı kuracak olan da yalnızca ve yalnızca enternasyonal proletaryadır. Tarihin, sınıflar mücadelesinin, bilimin hükmü budur.

1917 Ekim devrimiyle pratik olarak kanıtlandığı gibi, insanlığın kapitalizmden sosyalizm ve komünizme geçiş çağı başlamıştır. Toplumsal tarih, emperyalizmin tasfiyesinden, dünya sosyalist sisteminin kurulmasından geçerek komünist çağa, sınıfsız çağa da ulaşacaktır.

DEVAM EDECEK

Hasan OZAN İLTEMUR









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder