KAPİTALİZM,
CORONA VİRÜS, TEKNOLOJİ VE
DEVLETLER
BURJUVA
DEVLET VE TEKNOLOJİ
II
Kapitalist
üretim tarzının, uluslararası tekellerin hegemonyasının ve
onların teknolojisinin getirdiği yeri anlamak bakımından şu
birkaç haber ve veri son derece açıklayıcıdır;
‘’Mckinsey
& Company danışmanlığında
yapılan bir araştırmaya göre, özellikle gelişmiş ekonomiler
hızla yeni robot teknolojilerine geçiyor. Yapay zekanın hızla
yaygınlaşması ile 2030
yılına kadar
700 milyon
insanın işlerinden çıkarılacağı tahmin ediliyor.’’
(Cumhuriyet gazetesi, 04 Aralık 2017)
‘’Almanya’nın
devlete bağlı bilişim teknolojileri kurumu Bitkom yayınladığı
bir raporda dijitalleşme sebebiyle her on kişiden birinin işini
kaybedebileceğini ve 3.4 milyon istihdamın yok olacağını
söyledi.’’ (02
Şubat 2018)
ILO,
yeni açıkladı; Koronavirüs
salgını bahanesi sonucu195 milyon insan işini kaybedecek.
‘’Kayalara
Tosladı Batıyor’’ başlıklı yazısında
(20 Ocak 2020)
Ergin
Yıldızoğlu şöyle
yazıyor;
‘’Bunlar
bir komünistin önyargıları değil. İnanmıyorsanız,
kapitalizmin elit dergisi Forbes’te
önceki hafta yayımlanan “Eğer
değişmezse, kapitalizm insanlığı 2050’ye kadar, açlıktan
öldürecek”
başlıklı
denemeye bakabilirsiniz. Yazar,
“Şirketler
dünyanın kaynaklarını sömürmek için türlü yollar
geliştirmeye devam ediyorlar”…
“ ‘iklim krizini yadsımak, bilimsel bulgulara gölge düşürmek
için büyük servetler harcıyorlar’ diyor.’’
Oxfam’ın
Dünya Ekonomik Formu’nun toplantısından bir gün önce
yayınladığı raporda çarpıcı veriler yer almaktadır;
Raporda,
dünyanın en zengin 26 milyarderinin, dünya nüfusunun en yoksul
yüzde 50'sini oluşturan 3,8 milyar insanın toplam varlığına
eşit servete sahip olduğu bildiriliyor.
(www.bbc.com
› turkce › haberler-dunya,
21
Ocak 2019 )
Dünyanın
en zengin %1’i ise
6.9
milyar kişiden en az iki kat daha zengin.
Yine
aynı rapora göre;
‘’Küresel
çapta kadınlar tarafından gerçekleştirilen ve ödenmemiş emek
olarak nitelenen ev işleri gibi işlerin (yılda 10,6 milyar
saatlik bir emek), eğer ticari bir firma altında yapılmış
olsaydı yaratacağı değer yıllık 10 trilyon doları bulacaktı.
Bu ABD’li Apple şirketinin yıllık cirosunun 43 katına denk
düşüyor. Bu durum kadın emeğindeki sömürünün düzeyi
hakkında bir fikir verebilir.’’
Fransız
tekellerinin
temsilcisi devlet
başkanı Emmanuel Macron şöyle
diyor;
“Kapitalizm
çürümüştür ve çıldırmıştır, bu eşitsizlikleri biz
kendimiz ortaya çıkartıyoruz, ama sonra çözemiyoruz. Bu model
paslanmıştır, çünkü demokratik sistemin kendisi çürümüştür.”
(Alp
Altınörs, Kapitalizm Çıldırmış Olmalı)
‘’Towson
Üniversitesi’nde antropoloji profesörü olan Samuel Collins ise,
‘Çoktan George Orwell’in bahsettiği dönemdeyiz. Bundan sonra
ne olacağını düşünmemiz gerekiyor.’ yorumunda bulunuyor.”
Bu
birkaç veri bile kapitalizmin, burjuvazinin teknoloji tekelinin,
teknolojinin kapitalist kullanım biçiminin insanlığı ve
gezegenimizi ne
denli korkunç tahrip ettiğinin ve edeceğinin kanıtlarıdır. Bu
veriler bile kapitalist emperyalizmin neden yıkılması gerektiğini
göstermeye yeten verilerdir. Bu
veriler bile SSCB ve sosyalist kampa karşı sınır tanımayan iki
yüzlü karalama kampanyalarının
sahteliğini açığa çıkarmaya yetmektedir.
Lenin’in
dediği gibi, “insan nereye bakarsa baksın, adım başında,
insanlığın derhal tamamen çözebilecek durumda olduğu görevlerle
karşılaşıyor. Kapitalizm bunu engelliyor. O, dağ gibi
zenginlikler biriktirdi ve insanı bu zenginliğin kölesi durumuna
getirdi. Tekniğin en karmaşık sorunlarını çözdüğü ve
nüfusun milyonlarca kitlesinin yoksulluğu ve cehaleti karşısında
ve bir avuç milyonerin dar kafalı hırsı karşısında teknik
iyileştirmelerin uygulanmasını engelledi.”, engelliyor. Açık
ki çözüm, reforme edilmiş kapitalizmde vs değil, Büyük Ekim
Devrimi’nin açtığı yoldan yürümektedir.
Bugün
çok daha geçerli olmak üzere
çağımızda
sosyalizmin
maddi-teknik önkoşulları kapitalizmin, emperyalist dünya
sisteminin kendi yıkımının maddi toplumsal koşulları daha
güçlü
olgunlaşmıştır.
Daima
vurgulanmalıdır ki, İnsan, insanlık doğayla uyumlu, toplumsal
üretimin maddi ve manevi bakımdan insanlığın gereksinimleri için
planlı bir tarzda gerçekleştirildiği; insanın ve insanlığın
manevi, entelektüel dünyası ve kişiliğinin bilimle, sanatla,
edebiyatla, kültürle doyurulup aydınlatıldığı; nesnelerin
insanlara değil insanlığın nesnelere hükmettiği; insanın ve
insanlığın, üretimin ve toplumsal yaşamın bir avuç sömürücü
azınlık tarafından özel mülk haline getirilip yönetilmesinden
kaynaklanan her türlü toplumsal kötülükten ve dejenerasyondan
kurtularak özgürleştirildiği bir toplumsal sistemin kurulması
bugün çok daha zorunlu hale gelmiştir. Küresel virüs
salgınlarına karşı başarılı mücadelenin de ön koşulu budur.
Çürümüş kapitalist emperyalizmden, “
‘iklim krizini yadsımak, bilimsel bulgulara gölge düşürmek
için büyük servetler harc’’ayan
sermaye
sınıfından kurtulmak
çağımızın
en
temel ve en
yakıcı sorunudur.
Şu
yaşadığımız Koronavirüs salgını da bu yakıcı gerçeğin
dile gelişidir.
Doğayı
hammadde kaynağına, yağmalanacak,
metalaştırılacak
‘’şey’’e dönüştüren kapitalizm ve teknolojinin
kapitalist kullanımı, dünyamızı, insanlığı, proletarya
ve halkları son derece yıkıcı ve
derin bir ekolojik krizle de yüzyüze bırakmıştır.
Marksist
Leninist
Komünist Hareket’in programında bu
olgu şöyle vurgulanmıştır; ‘’36-
Emperyalist küreselleşme evresinde kapitalizmin doğa üzerindeki
yıkıcı etkileri, insan ve canlı yaşamını varlık-yokluk
tehdidiyle karşı karşıya bırakan bir ekolojik kriz düzeyine
ulaşmıştır. Ekolojik yıkıma karşı mücadeleler sınıf
mücadelelerinin önemli konulardan biri haline gelmiştir.’’
Eko-sistemi
yıkan kapitalist emperyalizmin eko-sistemimizi düzelteceği
beklentisi ise liberal gerici bir ütopyadan ibarettir. İnsanlık
tarihi boyunca teknolojinin ve tekniğin ulaştığı en yüksek
düzey şimdilik günümüz gerçeğinde somutlaşmıştır.
Kapitalizmin ve teknolojinin kapitalist kullanımının gezegenimizi
getirdiği yer ise aynı
zamanda doğanın
vahşice yıkımı ve ekolojik krizdir. Bu gerçeğe karşın hala
ısrarla kapitalizmin,
emperyalist dünya sisteminin ekolojik krizi çözeceğini ileri
sürmek ve
bu doğrultuda beklentiler uyandırmak için
yırtınanlar ya
kara
cahildir
ya da burjuvazinin sınıf bilinçli savunucularıdır.
Temel
üretim araçları burjuvazinin elinde olmaya, üretim ve sermaye
daha çok toplumsallaşmaya, üretimin toplumsal niteliği ile
mülkiyetin özel kapitalist biçimi arasındaki uzlaşmaz çelişki
daha keskinleşmeye devam ederken teknoloji
tapıcılığının,
teknolojinin tanrısallaştırılmasının,
teknolojik determinizmin
kutsanmasının,
proletaryasız yeni tip kapitalist teknolojik toplum teorileri,
propagandası proletarya ve emekçi sınıflara karşı yürütülen
manipülasyon ve ideolojik köleleştirme operasyonundan
ibarettir. Teknolojinin kapitalist kullanımı ile bütün sorunların
çözüleceği demagojisi şu Koronavirüs salgını ile de açığa
çıkmış bulunuyor. Teknoloji ve teknik sermaye sınıfının
elinde kaldıkça azami kar üretmenin aracı olmaya devam edecektir.
Bilim
ve teknoloji sermayenin tutsağıdır ve ona hizmet
etmektedir. Temel üretim araçlarını elde tutan sınıf, doğal
olarak, bilim ve teknolojiyi de elde tutmaktadır. Kapitalizmde,
emperyalist dünya sisteminde bu sınıf burjuvazidir, uluslararası
tekellerdir. Bu sınıfı ve dayandığı ekonomik ve toplumsal
sistemi ve burjuvazinin egemenlik aracı olan burjuva devleti
proleter devrim yoluyla yıkmadan, proletarya egemen sınıf olarak
örgütlenmeden de bilim ve teknoloji özgürleşemez, kapitalizmin
çerçevesi dışına da çıkılamaz. Kapitalist toplumu
proleter devrim yoluyla yıkmadan, bilim ve teknolojinin
kendiliğinden kapitalizmi aşarak toplumu sosyalist bir topluma
dönüştüreceği teori ve propagandaları da burjuva ve küçük
burjuva sahte karaktere sahip olmaya devam edecektir.
Kapitalist
sistemin proleter devrimle yıkıldığı, proletaryanın egemen
sınıf olarak örgütlendiği, insanın insan, bir sınıfın diğer
sınıf, bir ulusun diğer ulus, bir cinsin diğer cins ve cinsel
yönelimler üzerindeki baskı ve sömürüsünün son bulduğu
sosyalist toplumda (ve Dünya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliği’nde) bilim ve tekniğin gelişimi sınır tanımayacaktır.
Sosyalist toplumda üretim kar için değil, bütünüyle, toplumun
maddi ve kültürel gereksinimlerinin azami derecede doyurulması
için planlı bir tarzda gerçekleştirilecektir. Böylece, bilim ve
teknoloji, insanlığın hizmetinde, insanlığın ortakça malı
olarak özgürce gelişecek; insan doğanın efendisi değil doğaya
sevgiyle, saygıyla yaklaşan bilinçli toplumsal bir varlık
olacaktır.
Bu
bağlamda, bilim ve tekniğin gelişimi sınır tanımayacak, doğa
ve insanla uyumlu bir tarzda yeni teknolojiler kesintisiz
geliştirilerek kullanılacaktır. Ayrıca kapitalist toplumun aksine
bilim ve teknoloji üretimi, dar bir uzmanlar grubunun işi olmaktan
da giderek kurtarılacak; on milyonların, yüz milyonların,
milyarların kolektif zeka ve yeteneğine dayalı giderek
sıradanlaşan bir yaratıcılığa ve bir yaşam tarzına
dönüşecektir. Bu durumda insanlığın kolektif zekasının,
yeteneklerinin ve enerjisinin yaratıcılığı hakkında, yeni
keşiflerin, teknolojik ve bilimsel atılımlarının gelişebileceği
sınırlar hakkında bugünden bir tahminde bulunmak bile mümkün
değildir.
Binlerce
yıllık insanlığın toplumsal birikiminin ürünleri de dahil
kapitalist toplumun son beş yüz yılı da içinde olmak üzere
kazandığı, ulaşabildiği bilimsel ve teknolojik seviyenin,
SSCB’de, Lenin ve Stalin’in SSCB’sinde kırk yılda
yakalanmış, hatta bazı
bakımlardan (bilgisayar
teknolojisi, uzay bilimi ve
teknolojisi, tümden otomasyona dayanan fabrika teknolojisinin
geliştirilmiş olması gibi
alanlarda)
aşılmış olması; üstelik
emperyalist kuşatma altında, üstelik geri bir köylü ülkesinde,
üstelik emperyalist dünya
savaşlarının yarattığı yıkımlara, üstelik sadece II.
Emperyalist Dünya Savaşı’nda 24-27 milyon evladını
kaybetmesine rağmen
başarılmış olması bile tek başına bu konuda herkese ışık
tutacak, aydınlatacak bir tarihi tecrübedir. Bu eşsiz
tecrübe, geleceğin sosyalist dünyası ve giderek komünist çağı
hakkında da herkese çok somut bir fikir verecek niteliktedir.
Planlı
kentleşme, eko-kentlerin inşası, kent ve kırlarda ‘’Yeşil
ekonomi’’nin geliştirilmesi sosyalizmin olmazsa olmaz koşuludur.
Sosyalizmde, sosyalizmden komünizme geçiş sürecinde doğanın ve
doğanın bir parçası olan insanı korumak toplumsal yaşamın
temeli olacaktır. Sosyalizm planlı ekonomi ekseninde sürekli
geliştirilecektir. Gelişen teknolojik-ekonomik temelde çalışma
sürelerinin sürekli düşürülmesi, boş zamanın artması;
toplumun yüksek kültürle donanması; eğitim ve öğretimin,
sağlığın parasız olması; insanın maddi ve manevi dünyasının
zenginleşmesi sağlıklı yaşamın da temeli olacaktır. Ekonomik
eşitliği sağlama, kazanma sürecinde devlette sınıflar da
giderek sönümlenerek yeni bir çağa geçilecektir.
Tarih
bu gerçeklere üstelik ilk olmasına karşın Lenin ve Stalin’in
SSCB’sinde tanık oldu. Sosyalizmin geçici yenilgisinden hareketle
SSCB’nin, sosyalist kampın eşsiz tarihsel başarı ve
kazanımlarını alçakça gözden düşürmeye ve unutturmaya
çalışanlar daima dünya burjuvazinin savunucusu olagelmişlerdir.
İçerde ve dışarda olağanüstü zorluklarla, yokluklarla,
saldırılarla kuşatılmışlık koşullarında sosyalizm
kapitalizmden üstün olduğunu, sosyalizmin işçi sınıfı ve
emekçi sınıflar için tek kurtuluş yolu olduğunu kanıtlamıştı.
O koşullarda ortaya çıkan ve eleştiri konusu yapılacak zaaflar
ise, geleceğe dönük çıkarılacak derslerle daha güçlü
geleceğe yürümenin aracıdır sadece.
Bugün
için yapay zeka, robotik, biyo
teknoloji, mikroelektronik, enformasyon ve iletişim teknolojileri,
Siber
Fiziksel Sistemler,
nano
teknoloji, fermo teknoloji, yeni maddeler teknolojisi, yeni enerji
teknolojileri; Endüstri
‘’4.0 Sanayi Devrimi’’
sosyalist toplumun teknik temelini oluşturacak ileri
teknolojilerdir. Bunu, bugünden vurgulayabiliriz. Üretici güçlerin
özgürce gelişimini engelleyen kapitalist üretim ilişkilerinin
proleter devrimle tasfiyesiyle birlikte söz konusu yeni teknolojiler
de tüm kısıtlarından kurtulacaktır. Zorunlu uygunluk yasası
temelinde toplumsal üretici güçler, sosyalist üretim
ilişkileriyle uyum içinde hızlı bir tempoda gelişecektir,
geliştirilecektir. Burada
teknoloji tekeli proleter sosyalist demokrasi temelleri üzerinde tüm
toplumun hizmetinde olacaktır.
Sosyalist
iktisadi temel ancak büyük ölçekli makineleşmiş, bilim ve
tekniğin en son verilerine dayanan ve kendisini kesintisiz daha
yüksek bir temelde örgütleyen ve yineleyen kolektif üretim ve
toplumsal mülkiyet biçimleri temelinde var olabilir ve özgürce
gelişebilir ancak. Toplumun tüm maddi ve kültürel
gereksinmelerini azami ölçüde doyurma yasası, sosyalist toplumun
temel ekonomik yasasıdır. İleri tekniği kesintisiz yenileyerek
geliştirmeden de söz konusu gereksinmeleri yanıtlayabilmek zaten
olanaklı değildir. Dolayısıyla üretim tekniğini sürekli
yetkinleştirmek sosyalizmin, sosyalist planlı ekonomi (ve toplumun)
olmazsa olmazıdır. Dahası üretici güçler sınırsız
geliştirilmeden “herkesten yeteneğine, herkese gereksinimine
göre” ilkesinin geçerli olduğu komünist topluma da geçilemez…
Yukarıda
dikkat çektiğimiz teknolojiler, sosyalist toplumda, üretici
güçleri hızlı bir tempoda geliştirecektir. Emek üretkenliğini
olağanüstü boyutlara taşıyacaktır. Kentle kır, kafa emeği ile
kol emeği, cinsler
arasındaki
ayrımcılık, yöneten yönetilen ayrımını; tarihten devir
alınmış eşitsizlikleri, işbölümünü aşma sürecini
hızlandıracaktır. Toplumun, insanların üretim dışı zamanları
hızla artacaktır. Böylece ekonominin, devletin, sosyal yaşamın
yönetimine sıradan kitlelerin doğrudan katılımı daha etkin,
güvenceli hale gelecektir, getirilecektir. SSCB’de olduğu gibi
dev bir bürokrasi üreten, dev bir bürokrasiye dayanan devlet
aygıtına gerek kalmayacaktır. Ucuz,
esnek, hareketli, kitlelerin iradesini daha doğrudan yansıtan,
sosyalist demokrasinin etkince işlemesine güçlü bir şekilde
hizmet eden, “küçülmüş”, sönümlenme süreci hızlanmış
bir devlet biçimlenecektir. Doğrudan kitlesel demokrasi, kitlelerin
devlet yönetimine doğrudan katılabildiği sosyalist demokrasi
süreci müthiş bir gelişme kaydederek ilerleyecektir. Gelişen
teknoloji daha bugünden bunun teknik ön koşullarını
hazırlamıştır.
Söz
konusu ileri teknolojik temele dayanacak sosyalist inşa çalışması,
SSCB’nin ve diğer sosyalist ülkelerin tarihsel deneyiminden
çıkarılan tarihsel derslerle birlikte, yeni sosyalist toplum
pratiklerinde iktisadi, siyasi, ideolojik-kültürel devrimin daha
verimli ve kesintisiz geliştirilmesinin hizmetinde olacaktır. Yeni
tipte bürokratik yozlaşma ve kapitalizmin yeniden restorasyonu
tehlikesine karşı sınıfın önderliğinde en geniş kitlelerin
her bakımdan bağımsız devrimci katılımı güvenceye
alınacaktır. Dünya proleter devriminin bir bileşeni olarak, iç
ve uluslararası enternasyonalist yükümlülüklerin pratikleşmesi
hattında dünya proletarya diktatörlüğünden (Dünya Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden) yeni çağa, sınıfsız
çağa, özgürlükler alemine, insanlığın kendi tarihini ilk defa
bilinçli tarzda yapacağı büyük uyum dünyasına daha güvenceli
yürüyecektir ve geçilecektir.
Çok
açıktır ki, kapitalist emperyalizmin olduğu gibi, burjuva
liberalizmin, emperyalizm yardakçısı postmodernizmin,
postMarksizmin de geleceği yoktur. Bunlar geçmişe, can çekişmekte
olan bir tarihe özgü, yok olmaya mahkum tarihsel ve sosyolojik
olgulardır. Gelecek, proletaryaya, sosyalizm ve komünizme aittir.
Can çekişmekte olan eski sömürü dünyasını mezara gömecek
olan da, yeni sömürüsüz insani dünyayı kuracak olan da yalnızca
ve yalnızca enternasyonal proletaryadır. Tarihin, sınıflar
mücadelesinin, bilimin hükmü budur.
1917
Ekim devrimiyle pratik olarak kanıtlandığı gibi,
insanlığın kapitalizmden sosyalizm ve komünizme geçiş çağı
başlamıştır. Toplumsal tarih, emperyalizmin tasfiyesinden, dünya
sosyalist sisteminin kurulmasından geçerek komünist çağa,
sınıfsız çağa da ulaşacaktır.
DEVAM
EDECEK
Hasan
OZAN İLTEMUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder